emret ey emredicilerin emredicisi, emret, zira bununçün varsın

emret ey sultanım,
emret ey emredicilerin emredicisi,
emret ey emredicilerin emiri,
emret ey emirler emiri,
emret ey sultanlar sultanı,
emret sultanım,
emret gönül ilkiminin sahibesi,
emret hatır coğrafyasının ecesi,
emret 7 iklim 4 bucağın melikesi,
emret fikir afakının kraliçesi,
emret hatıranın va hatırın sultaniçesi,
emret imkânların ve imkânsızlığın diktatöriçesi,
emret eylenebilen ve eylenemeyen cümle edimlerin sebeb-i hikmeti,
emret, hatta şu köhne kâinatı, şu kâşâneye dönmüş devranı hâk-ı yeksân ile yıkayım,
emret alemlerin en yenisini, en kutlusunu, en şahanesini anında kurayım,
emret ve emret ve emret ki, o amir hükmünle dökeyim onu da o ayaklarının tâ dibine!
emret sultanım, emret!
emret!

kuantum hakikatinin dilsel alana taşığı 1 dil-mantık problemi*

sadece akademik amaçlı olarak kuantum teorisi çalışanlar değil, bu sahaya dair popüler okumalar yapanlar da mezkûr alanın ne denli anlaşılması zor ve problemli olduğunu bilirler.
anlaşılma problemi, kuantum teorisinin kuşattığı alanın, atom altı parçacıkların dünyasının sağduyuya, klasik mantığa aykırı davranmasından kaynaklanır.
her varlık alanı gibi kuantum alanın akli olarak kuşatılması da kavramlar ve dil üzerinden gerçekleştirilir.
dilin kuşattığı fizik evren tekinsiz ise, yani sağduyuya ve klasik mantığa aykırı davranıyorsa; söz konusu varlık dairesinin dilsel izdüşümü de ister istemez tekinsiz, sağduyuya ve klasik mantığa aykırı olmaktadır.
işte, kuantum teorisinin bazı kavram ve terimlerinin gündelik hayatımıza dair söylemlere ve klasik mantıktaki önermelere aykırı olmalarının altında yatan neden budur.
kuramsal/ kavramsal çerçevesini çok kısaca tarife çalıştığım bu sorunsalı ‘schröndiger'in kedisi düşünce deneyi’ üzerinden somutlaştırmaya çalışacağım.
sorunsalı üzerinden tartışacağım örneğin, kuantum teorisi denildiğinde ortalama insanın tahayyül aleminde hemen beliriveren ilk ve en popüler fenomen olması, hiç kuşkusuz konuya en mesafeli duranları bile tartışmaya dahil edebilmek düşüncesinden kaynaklanmaktadır.
kuantum teorisine dair popüler kaynakların neredeyse tamamına yakınında, söz konusu düşünce deneyinin kahramanı olan schrödinger'in kedisinin gözlemlenmediğinde aynı anda hem ölü ve hem de diri olduğuna hükmedildiğini okursunuz.
öte yandan meseleyi daha derinlemesine çalıştığınızda, bu ifadeye itiraz eden, hatta giderek de onun aksini ileri süren yarı akademik (1) ya da pür akademik metinlere erişirsiniz.
bu metinlerde schrödinger’in kedisi deneyi, kuantum dalga mekaniğiyle olabildiğince mutabakat halindeki bir kavramsallaştırma ve dil üzerinden açıklanmaya çalışılır.
bu kavramsallaştırma içerisinde schrödinger’in kedisinin aynı anda ne ölü ve ne de diri olduğu ifade edilir.
tam da bu noktada tartışma masasına taşınması meşru ve zaruri olan bir soru şekillenmektedir.
bir olgunun / vakânın / entitenin / fenomenin aynı anda 'hem öyle ve hem de böyle' olmaklığı ile aynı anda 'ne öyle ve ne de böyle' olmaklığı arasındaki fark nedir?
bu fark kemiyete (niceliğe) mi yoksa keyfiyete(niteliğe) mi dairdir?
‘aynı anda hem öyle ve hem de böyle’ ve ‘aynı anda ne öyle ne de böyle’ arasındaki farka dair hakikatle mutabık lâkırdı etmek istediğimizde ne söylememiz icap eder?
dikkat edilirse artık kuantum dalga mekaniğinin iştigal sahasından ziyade, dil felsefesinin ve mantıkî hükümlerin alanının içerisinde olunduğu rahatlıkla görülecektir.
evet, dil felsefesi, mantık kuralları ve kuantum dalga mekaniğine göre bu soruyu nasıl cevaplayabiliriz?
basit gibi görülen zor ve hatta yutulması ve hazmedilmesi neredeyse imkânsız olan bir çeşit ‘demir leblebi’ değilse, nedir bu Allah aşkına ?
* bu metnin ilk versiyonu doğrusu hiç içime sinmemişti. bu yüzden de okumakta olduğunıuz bu ikinci versiyonunu yazdım. bu gibi hallerde alışılmış olduğu üzere ilkini silmem gerekirken, altına yorum yazan değerli dostlarıma olan saygımdan dolayı onu da sitede bırakmayı uygun gördüm.
(1) kuantum teorisine dair yarı akademik ve ama çok ciddi bir kaynak:
the quantum universe, tony hey and patrick walters, cambridge university pres, 2000, cambridge, uk.

hem öyle hem de böyle mi, yoksa ne öyle ne de böyle mi?

bu aralar yazmakta olduğum bir yazı için kuantum okuyorum ağırlıklı olarak.
bu okumalarım sırasında kuantum teorisine dair demir leblebi mahiyetinde çok sayıda problemle uğraşırken, konunun esası bakımından side effect sayılabilecek yeni bir mesele ile daha cebelleşmek zorunda kaldım.
schröndiger'in kedisi düşünce deneyine dair çalıştığınızda, birçok kaynakta (kuantum dalga mekaniğinin genel kabul gören bir popüler yorumuna göre) schrödinger'in kedisinin gözlemlenmediğinde aynı zamanda hem ölü  ve hem de diri olduğuna hükmedildiğini okursunuz.
oysa meseleyi daha derinlemesine çalıştığınızda, bu ifadeye itiraz eden akademik metinlere erişirsiniz.
bu akademik metinlerde, söz konusu kurmaca vakâyı, schrödinger'in kedisi düşünce deneyini açıklayan ifadelerin kuantum dalga mekaniğiyle mutabık olan doğru teorik formülasyonunda schrödinger'in kedisinin ne ölü ve ne de diri olduğu ifade edilir.
imsi soru(m) şudur:
bir olgunun / vakânın / entitenin / fenomenin aynı anda 'hem öyle ve hem de böyle' olmaklığı ile aynı anda 'ne öyle ve ne de böyle' olmaklığı arasındaki fark nedir, bu fark ciddi midir?
bu fark kemiyete (niceliğe) mi yoksa keyfiyete(niteliğe) mi dair olduğuna nasıl karar verebiliriz?
aynı anda hem öyle ve hem de böyle
ve
aynı anda ne öyle ne de böyle arasındaki farka dair hakikatla mutabık lâkırdı etmek istediğimizde ne söylememiz icap eder?
dikkat edilirse artık kuantum dalga mekaniğinin iştigal sahasından ziyade, dil felsefesiyle ve mantıkî hükümler ve değerler alanında olduğumuz rahatlıkla görülecektir.
evet, dil felsefesi, mantık ve kuantum dalga mekaniğine göre bu soruyu nasıl cevaplayabiliriz?
tp komünitisinin mensuplarının cevaplarının girdiğim mezkûr teorik açmazın çözümünde anahtar rol oynayabileceğini umuyorum. bu bakımdan da bu konuya zaman ayırabilecek herkesin cevabını merak ve heyecanla beklemekteyim tabiatıyla.
ve meselâ 12 cm topuklu ayakkabılara fetişistçe meftun olduğunu buradaki metinlerinden öğrenemek bahtiyarlığına erdiğim leydidasfaltina ne derler aceba bu hususta ?

sen şimdi müslüman mı oldun dedi eski bir dost!

üd ile aramızdaki hukuk 30 seneye dayanır neredeyse.
12 eylül faşizminin en karanlık günlerinde, 1983-1984'de sosyal ve entellektüel manada çok şey paylaştık... sabahlara, akşamlara ve tekrar sabahlara ve tekrar akşamlara kadar sohbetler ettik, içtik, kustuk, zehirlendik, zehirledik, aynı kızlara sevdalandık, kavgalar ettik, yumruklaştık, intihar tripleri yaptık, sokakta yattık, en felsefi, en ağır, en derûnî tartışmaların dibine vurduk; bunlarla yetinmedik bir de üstüne dergi çıkardık ve hatta bir gençlik kültür merkezinin temellerini birlikte attık.
işte o eski dost, üd, dün bana facebook'tan attığı mesajda başlıktaki soruyu sordu:
sen şimdi müslüman mı oldun?
hmmmm, nerden bakarsan bak, problemli bir soru. bu bakımdan cevaplanması da bir o kadar problemli ve zor doğrusu.
çok usturuplu cevaplanmadığınızda meramınızı aktaramamak, kendinizi gerçekle mutabık olarak anlatamamak gibi sevimsiz neticelere yol açabilirsiniz, bu durumda da yanlış anlaşılacağınız aşikârdır.
öte yandan bu, 'örtmenim, çalışmadığım yerden sordunuz' ya da 'yaw, soru çok kazıktı, kalem bile oynatamadım' denilerek savuşturulamayacak bir sorudur da.
aynı zamanda da bu, 'sana ne canım ciğerim, sen işine bak, önünden ye' kıvamındaki bir istiskale de muhatap edilemeyecek denli ehemmiyetli bir bilinç sahasına nisbet etmekliği bakımından da mutlaka kaale alınması gereken kuşatıcı bir sorudur.
öyleyse, üd'ün, 30 yıllık eski dostumun mezkûr sorusunu adamakıllı bir içerik ve üslûpla cevaplamak boynuma farzdır diyerek işe girişmeliyim; cevap için hazırlanmalıyım, bu maksatla yapmam icap eden ev ödevime yoğunlaşmalıyım inancında ve kanaatindeyim.
başlıktaki sual için kafa yormaya, notlar çıkarmaya başladım bile; bunların meyvasını, hasılasını, neticesini pek yakında paylaşacağım inşallah.
beni tatmin eden, yani hiç olmazsa içime şöyle ganiy ganiy, geniş geniş, ferah feza sinen bir cevap olsun diye de çok özenerek yazacağımı tahmin etmişsinizdir bunca girizgâhtan sonra bahis konusu cevap yazısını.
lâkin, klavye oynatmakta olduğum metnin banim için ifade eettiği öneme binaen, en sonda söyleyeceğimi en başta söyliyerek mezkûr yazıma dair bir fragmanı da paylaşmayı zaruri görmekteyim.
başkaları ne der bilemiyorum, ama ben kendimi, somut koşulların somut tahlilinin neticesinde bazen sosyalist bir müslüman, bazen de müslüman bir sosyalist (ikisi arasındaki farkın kemiyete mi, yoksa keyfiyete mi ait olduğunu o yazımda değerlendireceğim) olarak tavsif etmekteyim.
evet, bu fragmandan sonra sevgiki dostum üd'e ve onun üzerinden diğer okurlarıma vereceğim mufassal, ayrıntılı ve tartıştığımız meseleyi bütün yanları-yönleri-veçheleriyle ihata edici olacağını-olabileceğini umduğum cevabımı çok yakında bu siteden paylaşacağımı belirtir, eski dostumun ve bu satırların cümle muhatabının o ana değin Allah'a emanet olmalarını temenni ederim :-))

kuantum, dünyamız, almighty-omnipotence-super being gözlemci

çok kısaca ve olabildiğince de teknik düzeye girmeden kuantum evren (mikro kosmoz), newtonian evren (sağduyunun dünyası, sıradan dünya, ya da 'orta dünya :-)') ve  genel rölativitenin cari olduğu en büyük ölçekli galaktik kümelerin evreni (makro kosmoz) gibi 3 farklı varlık düzlemine tekabül eden varlık dairelerini domine eden yasaların (yasanın problemli bir ifade olduğunun farkındayım, ancak daha makul bir ikame kavram bulamadım) farklı olduğuna dikkat çekmek istiyorum.

en iyi bildiğimiz sıradan dünyamızda sağ duyu hakimdir. sağ duyu demek determinizm demektir, sonuçların sebepleri takip etmesi demektir, kestirilebilirlik demektir, tahmin edilebilirlik demektir, muayyeniyet (muayyen şartlar altında muayyen sebepler muayyen neticelere yol açarlar) demektir. kuantum evreni sağduyuya aykırıdır. yani, kuantum evrende determinizm söz konusu değildir, sonuçlar sebeplerden önce gelir, gelişmeler kestirilemez, muayyeniyet cari değildir vs vs vs...galaktik kümelerin temsil ettiği makro kosmozda ise genel rölativite caridir ve orada da, kuantum evrendeki kadar olmasa da sağduyuya aykırı olgular/gelişmeler vardır (yapılan astronomik gözlemlerden bazı galaktik kümelerin yaşının evrenin yaşından çok daha büyük olduğu sonucunun çıkarılması gibi).

kuantum evren gündelik dünyamızın yapı taşıdır, esasıdır, temelidir. esası, temeli indeterminist olan, sağduyuya aykırı olan, causality'ye uymayan dünyamızın nasıl olup da determinist ve causality ilkelerine göre çalıştığı bilim felsefecilerinin halen cevap bulamadıkları çok büyük bir muammadır. bu yüzden de kuantum evrenle gündelik yaşantımız, sağduyuya uygun çalışan dünyamız arasında şöylesi analojiler kurulmaktadır: kuantum evrende bir olay başka kaç olası olaya neden olabilecekse onların hepsi aynı anda olur. bir elektron çekirdek etrafındaki milyarlarca noktanın herbirinde aynı anda bulunur. şu varki, elektronun bir noktada bulunma olasılığı %88.99 iken, diğerinde bulunma olasılığı % 0.00000390007 olabilir ve bu olasılıklar kümesi neredeyse milyonlarca ihtimali içerir.
şimdi, atomaltı evrendeki bu kuantum olgusunu gündelik yaşantımıza uyarlayalım. diyelim ki 4 arkadaş oturmuş sabaha karşı nba finalini izliyor olsun. normalde herbiri şu ya da bu olasılık yüzdesine göre tek başına gerçekleşmesi gereken bütün devam yolları kuantum evrenin kanunları gündelik dünyamızda da geçerli olsaydı aynı anda gerçekleşirdi. yani; maçı sonuna kadar neşe içinde izleme, kavga ederek dağılma, bazısının izlemesi ve bazısının uyuklaması, bazısının yarıda bırakıp eve dönmesi, birisinin cinnet geçirip intihar etmesi, birisinin cinnet geçirip herkesi öldürmesi, birisinin  cinnet geçirip diğerleri tarafından hastaneye kaldırılması, kızların çağırılıp alem yapılması, kızların çağırılıp birlikte finalin izlenmesi, kızların çağrılıp yarısının alem yapması, yarısının maçı izlemeye devam etmesi, eve göktaşı düşmesi, deprem olması, yangın çıkması, kentte bir nükleer bomba patlaması, bir seri katilin evi basıp katliam yapması, evdekilerden birisinin lotodan 67 milyon dolar kazandığını öğrenmesi, evdekilerden birisinin yakınlarının başına bir felâket geldiği bilgisini öğrenmeleri, süper bir mikro organizmanın evdekileri enfekte ederek yok etmesi, maçın iptal olması, maçın oynandığı stadyumdaki tribünlerden birisinin çökmesi, maçın oynandığı salona meteor düşmesi, maçın oynandığı salonda yangın çıkması, salondaki insanların süper bir virüs tarafından enfekte edilerek oracıkta toptan ölmeleri ilnh....gibi sayılamayacak denli çok devam yolu aynı anda gerçekleşirdi. maçı izleyen o 4 kişi bu milyarlarca ihtimali, bu devam yollarını temsil eden kuantum dalga denklemlerinin aynı anda ortaya çıkması yüzünden aynı anda yaşarlardı.
kimisinin gerçekleşme olasılığı % 95.9, kimisinin ki ise % 0.00000008000189 olan milyarlarca hali aynı anda yaşamanın nasıl birşey olduğunu bana sormayın, buna cevap veremem. zaten bu soruya hiç kimse cevap veremez. lâkin şu kadarını söyleyebilirim; şayet kuantum kuralları bizim gündelik dünyamızda da cari iseler, nasıl oluyor da bunun garip, sıradışı, sağduyuya aykırı tesirlerini hissetmiyoruz denildiğinde, daha üst boyuttaki bir varlık, meselâ mekânda 9, zamanda en az 2 boyutlu olmak kaydıyla 11 boyutlu bir uzay-zaman sürekliliğinde yaşayan bir super being, bir omnipotence, almighty varlık tarafından gözlendiğimiz için bu anomalilerin ortadan kalkıyor olabilirler.

zor, hatta çok zor bir konuyu, alabildiğine kuramsal çerçevesinden kopararak, olabildiğince konuya yabancı eşhasa olabildiğince yanlışsız aktarmanın ne denli zor olduğunu takdir edersiniz. bu yüzden de bu satırları yazarken çok zorlandım. umarım meramımı anlatabilmişimdir.

bu yazımın finalinde şunu söylemeyi zorunlu addediyorum: bu konu çok karmaşık, çok heyecanlı, çok verimli tartışmaları kamuoyunun ramp ışıkları altına davet edebilecek mahiyettedir.
bu yüzden de, bu temayı işleyen daha doyurucu, daha kuşatıcı bir başka yazı da en kısa zamanda tamamlayıp paylaşacağım inşallah.

üzülmeyin, chp schrödinger'in kedisinin dünyasında iktidardadır

şu sıralarda çeşitli cenahlardan sosyologların, siyaset bilimcilerin ve siyaset felsefecilerinin, akp'nin bir sonraki seçimi de açık ara kazanarak türkiye'yi domine edeceğini dillendiren bir 'hakim parti' dönemine girdiğimizi temellendirmeye çalışan yazılarına muhatap olmaktayız.
bu yazımda hakim parti kavramı üzerinden derinlemesine tartışmayacağım başlıkta dillendirdiğim mezkûr sorunsalı. isteyen google yapar ve bu konudaki literatürle yüzleşir, hesaplaşır.
yapmak istediğim, seçim sonuçlarının bir kısım insanımız üzerinde yaratmış olduğunu sandığım travmayı hafifletmeye çalışmaktır. bunun için 'bir başka dünya, bir başka yaşam tarzı mümkündür' diyerek yola çıkacağım; akabinde de bu argümanımı teorik fiziğin ve matematiğin kuantum teorisi, genel rölativite teorisi, kuantum gravitasyon teorisi, fraktal geometri gibi disiplinlerinin imkânlarıyla temellendirmeye çalışacağım.
parçası olduğumuz evren, kendisini oluşturan bileşenlerinin/komponentlerinin içerdikleri/temellük ettikleri kütle, hacim, enerji ve mesajın boyutları tarafından tayin edilen kabaca 3 temel varoluşsal zeminde tezahür eder:
1-atomaltı parçacıkların dünyası, yani kuantum evren düzeyi, bu düzeyde kuantum fiziğinin kuralları caridir.
2-gündelik hayatımızı yaşadığımız dünya üzerindeki sıradan, sağduyumuzla uyumlu evren düzeyi, bu düzeyde newtonian klasik fizik kuralları caridir.
3-galaksiler, galaksi kümeleri, galaksi kümelerinin kümeleri biçimindeki mega boyutlu kozmik düzey, bu düzeyde einsteincı genel görelilik ilkesi (ve kuvetle muhtemeldir ki herşeyin teorisinin halen tamamlamayan bahsi olan) kuantum gravitasyon teorisi caridir.
bu fizik ve kozmoloji argümanlarını genelde türkiye siyasetiyle, özel olarak da kılıçdaroğlu'nun ve chp'nin istikbaldeki muhtemel siyasal kondisyonuyla irtibatlandırmaya çalışmak yazımın bundan sonrasında hedeflediğim husustur.
şayet türkiye, yazımın girişinde de işaret etiğim üzere akp'nin domine ettiği ucu açık bir hakim parti sürecine girmişse, bu, akp'nin önümüzdeki 2 belki de 3 seçimi daha kazanabileceği ihtimaline işaret eder.
bu durumda chp'ye gönül verenlerin demoralize olmaması için kuantum fiziğinin imkânlarının devreye sokulmasının oldukça kullanışlı ve rasyonel bir vasat oluşturcağını iddia ediyorum.
bu iddiamı da kuantum ve fraktal teorilerine müracaat ederek özetle şöyle dillendiriyorum: kuantum evreninin gündelik hayatın mantığına aykırı gerçekliğinde schröndiger'in kedisi aynı anda hem canlı ve hem de ölüdür. tabii bu sadece ve yalnızca atom altı parçacıklar aleminde cârî olan bir keyfiyettir.
öte yandan, fraktal geometriye göre evren ne kadar küçük ölçekli parçalara ayrılırsa ayrılsın, evrenin söz konusu bu küçük ölçekli varlık düzeyleri evrenin tamamının özelliklerine, mahiyetine ve örüntüsüne (cosmic pattern) sahiptir.
öyleyse, atomaltı düzeyde, gündelik hayatımızı içinde gerçekleştirdiğimiz dünyamızın örüntüsüne benzeyen yapılar olabilir. bu demektir ki, atomaltı dünyada türkiye'deki siyasal alanın olağanüstü küçük (elektronlar, nötrinolar, fotonlar boyutunda) bir replikası pekalâ mevcuttur. atomaltı alemin özelliklerinden ve kuantum kuramının mantığından dolayı da o düzeydeki türkiye siyaset sahnesinde 12 haziran seçimlerini hem akp ve hem de chp kazanmıştır demek hem aklî ve hem de meşrudur.
demek ki neymiş?
kuantum evrende schrödinger'in kedisi aynı zamanda nasıl hem ölü ve hem de diri olabiliyorsa, yine aynı alemde benzer akıl yürütmeyle hem recep tayyip erdoğan liderliğindeki akp'nin ve hem de kemal kılıçdaroğlu liderliğindeki chp'nin aynı anda iktidar olmaları söz konusudur.
anlayacağınız kılıçdaroğlu'nun chp'si tam şu sırada kuantum evrende, schrödinger'in kedisinin aleminde iktidardır.
ha, şayet 'senin bu yaptığın entellektüel gevezelikller beni kesmez ziyaver şencan, ben kılıçdaroğlu ve chp'nin esas olarak yaşadığım bu dünyada iktidarda olmasını istiyorum' diyorsanız, o zaman bunu gerçekleştirmeniz için epeyce çalışmanız, akp'lilerden kat be kat fazla çalışmanız icap etmektedir değerli chp'li dostlarım. bunu yaparken de bugüne kadar taşıyıcılığını yapıp sosyo-politik pratiklerde de kullandığınız fikir, proje ve yöntemlerinizi acımasızca teşrih masasına yatırıp, onları aşmaya çalışmakla başlayabilirsiniz işe.
hamiş 1: bu satırların yazarı sosyalist olmasına karşın bu seçimlerde oyunu kılçdaroğlu'na ödünç verdi.
hamiş 2: bu yazı twitter'da bugün okuduğum periza s. yalçın'ın bir tiviti üzerine yazıldı. ilham ondan, gayret benden, tevfik Alah'tan :-))


babalar günü vesilesiyle en baba babaya ihtiram duruşumdur!

 

toprağın bol olsun ve her nerede isen babalar günün mübarek olsun don corleone.