Fevkalâdenin fevkinde ehemmiyetli ve dahi 'the top of the top' mertebesinde enteresan olan birçok konuya, aşina olduğunuz malûm üslûbumla temas eden yeni metinlerimle yine huzurlarınızdayım işte



Taşınmaydı, internetin bağlanamamasıydı, yeni ekosferime intibak debelenmeleriydi derken, sizlerin huzurunuza, muhterem efkâr-ı umumiyenizin ateş hattına yeni bir metni takdim edememenin üzerinden tamı tamına ve koskocaman bir 9 gün geçivermiş efendim.

Dan Brown'ın Cehennem'ini Dante Alighieri'nin Cehennem'iyle birlikte okumak



Dan Brown'ın; Dante Alighieri'nin yazdığı ve insanlığın kültürel birikimin en önemli unsurlarından olan İlahi Komedya üçlemesinin Cehennem kitabından esinlenerek yazdığı Cehennem romanını okurken karmaşık, hatta, birbirini nakzeden ve inkâr eden taban taban zıt duygu ve düşüncelere gark olmaktan alıkoyamıyorum kendimi.

patolojik bir şahsın neden olduğu ibretâmiz bir vakıa: şirket dövmeli çalışanını darp edip tazminatsız kovan şirket yöneticisi*





'şirket dövmeli çalışanını darp ederek ve hatta meydan zopalamasına maruz bırakarak beş allah kuruşu bile vermeden kovan gadder şirket menaceri mi olurmuş?!?' demeyiniz â dostlar!

olur, hem de bal gibi olur.

inanmazsanız dervigo:

Şirket dövmesi yaptıran şirket çalışanı diye bir realite var, bilmem farkında mısınız?*




çalışanların (familya-ı amelan, ya da, fırka-ı istimal-ı say) bedenlerin muhtelif lokasyonlarına şirket dövmesi yaptırması küresel bir trenddir.

bu kabil bir tasarruf, bazı hallerde, mezkûr telifin müellifinin, şirketteki yerini sağlamlaştırmak adına,yânî, reel politikçi (hesapçı) saiklerle giriştiği bir maddi - fiziki - dünyevi aksiyondur.

işin mi yoktu, yoksa vaktin mi çoktu; nasıl yazdın onca şeyi a cancağızım!





meramımı konuşarak ya da yazarak anlatırken, muhatabımın kısm-ı azamisinin (ya da kâhir ekseriyetinin), lâfı bir miktar uzattığım merkezinde düğümlenen eleştirileriyle karşılaşırım çoğu zaman.

ki, çok da katılmamazlık yapamadığım bir tenkittir bu doğrusu.

Galatasaraylılar Fenerbahçe'nin, Fenerbahçeliler de Galatasaray'ın başarılı olmasını istemez; aksini söyleyene sakın inanmayın!



twitter'da, gerçek mi, yoksa fake mi olduğuna bir türlü karar veremediğim, lâkin, trol avlamak, sazan yakalamak amaçlı olmaklığı yüksek ihtimal olan
#bizfenerbahceyizsampiyonualkislariz şeklinde bir başlık (tabela, heştek) dolaşıyor şu aralar.

35 derecede başörtü ve pardesü ile dolaşmak ve de thy'deki kırmızı ruj yasağı hakkında yapılan tartışmalara katkı





Ekşi Sözlük, günde en az birkaç kere girmekten kendimi alamadığım internet mecralarındandır. Pek çok yaratıcı başlık altında, bazıları hakikaten ustaca, zekice ve bilgi dolu bir içerikle yazılmış olan neredeyse sayılamayacak denli çok metne yer veren bu alanının en geniş ve derinlikli platformunda, en son dikkatimi çeken başlık 35 derecede başörtü ve pardesü ile dolaşmak idi.

Şahan Gökbakar, ya da Recep İvedik nam 'sanatçı', 1 Mayıs'ta biber gazı yiyenlere 'kaşınmasaydınız olm' diye çemkirdi





Şahan Gökbakar, 1 Mayıs 2013’de, İstanbul’da gelişen müessif hadiseler sırasında, üzerlerine barbarca tazyikli su ve ‘biber gazı’ denilen zararlı kimyasal ajanlar sıkılan yurttaşlara, ‘kaşınmasaydınız, kendi düşen ağlamaz!’ diye çemkirmiş.

Öyleyse, benim de, bu Recep İvedik nam zata edecek iki çift lâfım olacak.

Bu çerçevede olmak kaydıyla önce, dört tane hüküm paylaşacağım, ardından da bunlara kısacık bir  cümleyle cevap vereceğim:

Yaşasın 1 Mayıs!