Mehmet Baransu’ya ‘Kasımpaşalı Erdoğan’dan mı korkacağım?’ dedirten cesaretin altında ne var?



2000’li yıllarının basın tarihi yazıldığında, Taraf Gazetesine ve muhabiri Mehmet Baransu’ya özel bir yer ayrılacağı aşikârdır. Özellikle 2007’den itibaren, başta Ergenekon ve Balyoz davaları olmak üzere, Türkiye’nin kaderini tayin eden birçok gelişmede, Taraf’ın ve Baransu’nun yaptığı gazeteciliğin belirleyici olduğu hatırlardadır.

Allah kimseyi mizahçıların eline düşürmesin



Hep diyorum, ülkemizde gündemi, sıcak gelişmeleri en yakında takip eden ve siyasi iktidara en eleştirel yaklaşan çevrelerin başında, belki de en başında, mizah dergileri gelmekte.

şablon buraya mı ekleniyor?

<div style="width: 125px !important;height: 80px !important;"><div style="display: block;"><a href="http://yazarkafe.hurriyet.com.tr" class="BoomadsButtonLink143" target="_blank"><img src="https://widget.boomads.com/images/bumerangWidget/bumerang-yazarkafe-yazarlari-12580-square.gif" alt="Bumerang - Yazarkafe"/></a></div></div><script type="text/javascript">
boomads_widget_client = "18e0d68dad30452bbadd866d5abb84a6";
boomads_widget_id = "143";
boomads_widget_width = "0";
boomads_widget_height = "0";
boomads_widget_trackingparameter = "https://yazarkafe.hurriyet.com.tr";
</script><script type="text/javascript" src="https://widget.boomads.com/scripts/widget.js"></script>

Başbakan Erdoğan Time Dergisinin anketine göre 2011'in en popüler politikacısı çıktı


Başbakan Erdoğan Time Dergisinin yaptığı geleneksel Yılın Kişisi (Person of the Year) anketinde en çok oy alan şahıs oldu. Erdoğan, iki farklı kategoride toplam 301,500 oy aldı.
Başbakan, yılın kişisi (bunu en beğenilen kişisi olarak da okumak mümkün) sıralamasında 122,931 oyla açık arayla birinci oldu. Aynı oylamada dünyaca ünlü futbolcu Lionel Messi 74,415 alıken; Tahrir Meydanındaki kararlı duruşlarıyla bütün dünyaya ilham veren 'Arap Baharı'nın isimsiz kahramanlarından ‘Wall Street’i işgal et’çilere kadar çok geniş bir entervale yayılan ve 2011'de dünyayı gerçekten sarsan eylemlerin faili ve müellifi olan 'meçhul küresel protestocular' ise 61,388 oy toplamayı başardılar.

Erdoğan’ın sağlık durumu, Gül’ün görev süresi ve başkanlık tartışmaları

Gül'ün akıbetini Erdoğan belirleyecek
Başbakanın hastalığı ve geçirdiği ameliyatla ilgili yeterince doyurucu açıklama yapılmaması, olayın duyulmasının hemen akabinde ortaya çıkanlar kadar olmasa bile, halen de şu veya bu oranda spekülasyonlara neden olmaya devam etmekte.  Yeri gelmişken, Erdoğan’a ve AKP’ye karşı olan çeşitli çevrelerin, başbakanı ve temsil ettiği siyasal çizgiyi iktidardan uzaklaştırmak için, Recep Tayyip Erdoğan’ın beklenmedik bir biçimde, meselâ sıhhi bir nedenle siyaset dışında kalmasıyla oluşacak bir kargaşa ve hatta kaos ortamından medet ummalarını onaylamadığımı belirtmeliyim. Yazımın ilk cümlesinde, ‘yeterince doyurucu açıklama yapılmadı’ dememin nedeni, Erdoğan’ın sıhhi durumunun kamuoyuyla paylaşılması vakıasını, benzer durumlarda, ABD başkanları için uygulanan standart prosedürlerle kıyaslamamdandır.

Türkiye'de ve dünyada vicdani retçi olmanın zorlaşabileceği bir döneme giriyoruz



Hızla değişen ülke gündemi, bize, vicdani reddi de 2 günde unutturdu

Vicdanî ret meselesi geçtiğimiz günlerde ülkemizin ‘sıcak’ tartışma konusuydu. Gündemin çok hızlı değiştiği, ‘önemli olaylar’ın, tabiri caizse, ışık hızıyla tüketildiği Türkiye bu konuda da şaşırtmadı bizleri ve söz konusu tartışma, tekrar gündemi işgal edeceği gelecekti o belirsiz ana değin, terk ediverdi ilgi alanımızı.
İnsanlarının ağırlıklı olarak duyguları temelinde davrandıkları, 30 yıldır da ciddi bir çatışma ortamının yaşandığı Türkiye, esasen dünyanın diğer birçok ülkesinde de tartışılmasının problemli bir saha yarattığı vicdani ret konusunun kolaylıkla müzakere edilebildiği bir coğrafya değildir. Öte taraftan, bahse konu nedenler, vicdani reddin ülkemizde oldukça muhataralı bir alan olmasını anlaşılabilir kılmaktadır.  

Pearl Harbor baskını, 11 Eylül saldırısı ve Atlantik İttifakının (ABD - NATO) Suriye ve İran operasyonu aynı aklın ürünüdür


1 - Sonda söyleyeceğimi en başta söylüyorum.

Bundan tam 70 yıl önce, 7 Aralık 1941’de*, İkinci Dünya Savaşı bütün vahşeti ve dehşetiyle sürerken, Japon İmparatorluk Deniz Kuvvetleri ABD’ye ait olan Hawai takımadasının Oahu adasındaki Pearl Habor üssüne ve ABD Pasifik Donanmasına saldırmıştı. Bu metinde, bu saldırının, bizzat saldırıya uğrayan taraf olan ABD tarafından önünün açılarak desteklendiği savunulacaktır. Bahsedilen niteliği yüzünden Pearl Harbor baskını, 60 yıl sonra gerçekleşecek olan bir başka büyük trajedinin, 11 Eylül 2001’in saldırısının ‘ruh ikizi’dir. Bu bakımdan, ‘Pearl Harbor erken gerçekleşmiş bir 11 Eylül, 11 Eylül ise gecikmiş bir Pearl Harbor’dur’ iddiası, ABD’nin ve hatta dünyanın kaderini tayin eden bu iki olay arasındaki rasyonel, gerçeklerle mutabık ve gizli bağlantıları ifşa eden anlamlı bir metafordur gibi algılanmaktadır.
Buna nasıl hükmettiğimi paylaşmadan önce, söz konusu saldırıya dair bazı önemli tarihi gerçekleri hatırlatmak istiyorum.


LeVan ismiyle bir Van depremi özel sayısı çıkaran ve bütün gelirini Van depremzedelerine bağışlayan Leman'a bravo!




Leman Dergisi, örnek bir sosyal sorumluluk refleksi gösterdi.

Dergi, 2 Aralık 2011 tarihli son sayısını bütünüyle Van depremine, özellikle de depremden sonra yaşananlara hasretti. Derginin ismi de çok yaratıcı doğrusu: LeVan.

LeVan’ın satış hasılatının Van depremzedelerine bağışlanması, Leman camiasının, yazımın ilk cümlesinde söz konusu ettiğim sosyal sorumluluk refleksinin tezahürüdür.

Demokratik muhalefet hakkına biber gazı sıkan tutucu polise karşı küresel tepki çığ gibi büyüdü

Brutal attack: John Pike can be seen here drenching a line of student protesters in pepper spray
John Pike'ın, kendisini küresel bir internet fenomeni yapan aklıl almaz gaddarlığının resmidir.
John Pike, daha düne kadar muhafazakâr eğilimleriyle bilinen, Reagan - Bush - Sarah Palin çizgisinin sadık bir takipçi olan ve ABD'de benzerlerine hemen her yerde rastlanabilecek olan o sıradan ve tutucu kamu görevlilerinden birisiydi. Ancak o, öyle bir işe imza attı ve öyle büyük bir halt etti ki, artık küresel şöhrete sahip bir nefret simgesi haline dönüştü.
Pike'ın yediği haltı bir hatırlayalım.

Dünyamızın ve insanoğlunun an itibarıyla başı büyük dertte; boğazımıza kadar belâya battık da denilebilir.

european banksİnsanlığın başı belâda bana kalırsa.
Niye mi? Niye olacak, giderek derinleşecek gibi gözüken küresel ekonomik kriz bir taraftan, global ısınmanın her geçen gün yeni bir faza taşıdığı ekolojik felâketler ise diğer taraftan sıkıştırıyor global sistemi. Bu gelişmelerin eşliğinde, verili düzenin, aktüel global sistemin sürdürülemez olduğuna her geçen gün daha çok kişi ikna oluyor haliyle.
Son zamanlarda, dünyamızın maruz kaldığı yukarıdaki risklere, ABD – UK – İsrail aksının İran’a müdahale etmesiyle başlayacak ve küresel bir nükleer hesaplaşmaya dönüşme istidadı da çok yüksek olan olası bir savaşın başımıza açabileceği devasa dertler de eklenmiş durumda.
Bazı uzman ve analistlere göre, bahse konu savaşın, Türkiye önderliğindeki NATO kuvvetlerinin Suriye’ye girmesiyle tetiklenme olasılığı oldukça yüksek gözükmekte.