İstanbul cangılında ruh sağlığını korumak için sanata, kültüre ve muhabbete sığınmak


Böyle fotoğrafına bakması çok güzel de, kameraya yakalanmış olan araçlardaki insanlar acaba mutlular mı, asıl ona bakmak gerekiyor sanıyorum.

1 - İstanbul'da yaşamak büyük dert!

İstanbul 17 milyonluk devasa ve vahşi bir cangıl. Burada yaşamak insanı had safhada yormakta ve strese sokmakta. 'İstanbul'un insanı öğüten ve sağlığından eden acımasız temposuna dayanmak adına ne yapabiliriz?' diye sorduğunuzda, size vereceğim cevap 'kültürel ve sanatsal etkinliklerle, bunların muhabbetine sığınmaya ne dersiniz?' şeklinde olacaktır.

Ahmet Muhtar Kızıltan: Antalya'da idealist bir sanat aşığı ve hakiki bir kültür şövalyesi

Antalya'daki Ahmet Muhtar Kızıltan Kültür Merkezi'nden bir görünüm.

1 - Kimdir Ahmet Muhtar Kızıltan?

Ahmet Muhtar Kızıltan'dan; Antalya'da yaşayan halis ve hakiki bir sanat aşığından, hasbi bir idealistten, kelimenin en geniş manasıyla gerçek bir kültür şövalyesi ve 'derviş-i umran'dan bahsedeceğim size.

İstanbul Müzayede'nin 30 Kasım 2014'de yapılacak 33. ve 34.müzayedeleri


34. müzayede kataloğunun kapak görseli Lot numarası 2085 olan seferberlik afişidir. Osmanlı Erkân-ı Harbi'nin 1. Cihan Harbi için bastırdığı bilinen 2 afişten birisi olan söz konusu duyuruda 'seferberlik var / asker olanlar silah başına / seferberliğin birinci günü ......dür' ibaresi ve Sultan Reşat'ın tuğrası bulunmaktadır. Çok nadir ve değerli olan afiş asılmadığı için tarih kısmı boş bırakılmıştır. 

Meninski Lugatı (1) ve Atatürk'ün yazıp imzaladığı Çanakkale Savaşları vesikaları (bknz. 34. Müzayede Kataloğu, lot no 2095) gibi tarihimizin ve kültürümüzün çok önemli eserlerinin ve vesaikinin meraklısının huzuruna çıkacağı İstanbul Müzayede'nin 30 Kasım 2014 tarihli 33. ve 34. müzayedeleri serbest araştırmacılar, koleksiyonerler, ilmi enstitülerin kadrolu araştırmacı ve uzmanları, müze yöneticileri ve eksperleri, akademisyenler, kütüphaneciler, sahaflar, gazeteciler, yayıncılar, çevirmenler, ciltçiler, kitap delar'ları, çok sayıda kamu kurumunun ve sivil toplum örgütünün çeşitli sahalardaki uzman ve danışmanları tarafından heyecanla beklenmektedir.

Bahse konu etkinlik, zikredilen tarihte Avantgarde Hotel'de arka arkaya gerçekleştirilecektir (müzayede lokasyonu için bknz. http://avantgardelevent-istanbul.h-rzn.com/index.htm?lbl=ggl). 

Eskiden yerinde dutluk olan o nevzuhur sitelerden rezidans sahibi olduklarım



Lebiderya gibi 'fevkalâde mevki' denilebilecek muhitlerin (aktüel lisanda artık 'kupon arsa' olarak tavsif ve tasvir edildiği hatırlanacaktır)yakın zamana kadar dutluk, bostan, bağ, bahçe, tarla, yeşil alan, park, birkaç katlı mütevazi bina arsası, 'deprem sonrası toplanma yeri' olan lokasyonlarında inşa edilmiş olan rezidans dairelerimin ve çeşitli evsaftaki diğer gayrımenkullerimin parçası oldukları modern ve nev-zuhur sitelerden bazıları şunlardır muhterem kârim:

Ayşe Arman'a özendim, kendime dair yazdım; ya da, 'tomalara göğüs geren, işte benim Zeki Müren'


ayşe arman ile ilgili görsel sonucu


0 - Medhal: 
Canlarım, işte ben buyum: bir mevzudan girer, bambaşka olan bir diğerinden çıkarım; bir alemde gezerken, paralel ve alâkasız olan diğer bir alternatif evrene kaçıveririm. Sağ vuracak gibi yaptığını görüp de 'tamam, şaşırtmaca veriyor, aslında soluyla vuracak' diyerek vaziyet aldığında, inadına sağ vurarak yine yanıltan ve illâ da şaşırtan var ya, işte ben O'yum.
1 - Gönlümden geçen ne idi, gerçekleşen ne oldu?

Dürüst olmak gerekirse, aslında lâkırdıya 'Ziyaver Şencan iftiharla takdim eder!' diyerek girmenin gönlümde yatan arslan olduğunu itirafa mecburum. Lâkin, bu kabil bir takdimin 'bu yazar müsveddesi had safhada ego-centrique bir uzay-zaman sürekliliğinde konumlanmış olmalı' şeklindeki bir algıyı dominant kılması ihtimalinin göz ardı edilemeyecek kadar yüksek olduğu zehabından hareketle, vazgeçiverdim bu devam yolundan(1).
Aman bi yanlış anlama olmasın lütfen: bu blog insanımızı seviyo, Ayşe Armanımızı seviyo, İnci Sözlüğümüzü seviyo, mütahitimizi seviyo; bu blog zaten her kesi çok seviyo.

Değişik bir Aşure tarifi



Aleviler, Şiiler, Sünniler ve hatta Museviler bakımından kutsal ve çok önemli olan Aşure (Aşura, Aşara) Günü (Muharrem ayının onu) içinde bulunduğumuz 2014’de 3 Kasım’a tesadüf etti. İslam coğrafyasındaki farklı mezheplerin neredeyse tamamında adet olduğu üzere, bu sene de 3 Kasım’da, yüzlerce milyon Müslüman tencerelerde ve kazanlarda aşure tatlısını yaptılar ve erişebildikleri herkese de dağıttılar(1).
Ben de, bu vesileyle, bir miktar gecikmiş de olsam,  bir aşure tarifi paylaşacağım.

Türkiye'deki seçimlerde Çinliler de oy kullanmalıdır.

Çinlilerin oy kullanmasıyla birlikte Türkiye'deki seçimler sırasında, her sandıkta karşılaşacağımız manzara böyle olacaktır.

Başlıktaki harika fikir 'rektörleri halk secmelidir' önerisini okuduğumda geldi aklıma. Rektör seçimine dair olan bu önemli teklif, siyasetimizin ileri demokrasiye yakışır bir şekilde yeniden dizayn edilmesinin bir parçası olan 'Türkiye'deki seçimlerde Çinliler de oy kullanmalıdır' önerisinin, adeta bir ampul gibi yanmasına neden oldu zihnimde.

Evet, bütün siyasilerimizi seçme işini Çinlilerin de oy kullandıkları seçimler sonucunda yapmalıyız.

Yırca Zeytin Katliamı ve 'Kral David'in Kutsal Kadim Zeytin Kardeşliği Örgütü'





prolegomena / prologue / medhal / mukaddeme: 

Zeytin katliamı öyle vahşice yapıldı ki, iktidar cenahı bile bunu savunmakta epeyce zorlandı. Neo-muktedirlerimizin, memleketimizin aktüel 'Neo-White'larının her durumda 'zeytinyağı gibi üste çıkmalarına'; hiç bir kusur, kabahat, hata ve noksanın kendilerine eklemlenmesine izin vermeyen o müstekbir ve pervasız duruşlarına; yapılan en insaflı ve izanlı eleştirinin bile, teflon tavadaki malzeme misali, bünyelerine tutunmasına asla izin vermeyen o bıktırıcı 'untouchable' profillerine öylesine alışmıştım ki, bu son facia karşısındaki suskunlukları bana epeyce bir dokundu doğrusu. 

Kral David'in Gizli Kutsal Zeytin Kardeşliği Örgütü Türkiye ve dünyaya kurulmuş en büyük komplodur!



1 - Mesih'in teolojik ve etimolojik kökeni

Mesih için Vikipedi'ye müracat ediyor ve oradaki giriş cümlesini aynen iktibas ediyorum: 
Mesih (Aramiceܡܫܝܚܐ Mşiho, Arapçaالمسيح El-Mesih, İbraniceמָשִׁיחַ Maşiah, YunancaΜεσσίας Mesias;) "kutsal yağ ile ovulmuş, meshedilerek kutsanmış", "ayrıca birtakım inanç grupları tarafından kurtarıcı olarak beklenen" kişi'.

'Yahudi & Hristiyan inancına göre, ahir zamanda (kıyametten önce) zuhur etmesi beklenen Mesih'in Kral David'in (Davut Peygamber) soyundan geleceğine inanılır(1)

Değerli sahaf (sahhaf) dostlarıma açık mektubum ve aleni teşekkürümdür


***Kitaplar benim için ne anlama geliyor?

Değerli sahaf dostlarım, kıymetli kitap dostları;

Öncelikle gönülden bir merhaba diyerek meramımı-muradımı paylaşma teşebbüsüme başlıyorum efendim. 

1 - Birçoğunuzun da malûmu olduğu üzere, internetin sosyal medya, forumlar, sözlükler gibi çeşitli alt kırılımlarında 'hadim-ül kütüp' mahlasını kullanalı bir 15 yıl kadar oldu. yine bazılarımızın bilgisi dahilindedir: hayatta benim için çocuklarımdan sonra en muazzez ve en kıymetli addettiğim varlıklar; fikri rehberlerim, düşünsel önderlerim, spiritüel mentorlarım bildiğim kitaplar ve yazarları olmuşlardır.

Kitap dostları, sizlere, Denizler Kitapevi'nin '1001 Güzel Kitap' müzayedesinden bildiriyorum



Sadece İstanbul'un değil, bana göre, dünyanın en güzel kitaplı mekânlarından olan Denizler Kitabevi'nin zemin katının içeriden dışarıya doğru genel görünüşü.
1 - Denizler Kitapevi'nin 2014 sonbahar müzayedesi yapıldı 

Denizler Kitabevi, müzayede evi ve
yayınevinin kurucusu ve YK Başkanı
Turgay Erol (Kaptan)
Turgay Erol'un (nam-ı diğer Kaptan) kurucusu ve sahibi olduğu Denizler Kitabevi'nin '1001 Güzel Kitap, Gravür, Harita, Fotoğraf, Efemera' isimli geleneksel sonbahar müzayedesi 1 Kasım 2014, Cumartesi günü Point Hotel'de yapıldı (1).

Kaptan, dünya standartlarında bir uzmanlaşmış (spesiyalist) sahaflık yapmakla kalmıyor, aynı zamanda, yayıncılık ve bu metne konu olan etkinliğin de içerisinde olduğu müzayedeciliği de büyük bir başarıyla sürdürüyor. Turgay Erol'un Denizler Kitabevi etiketi altında basarak meraklısına sunduğu eserlerin tamamı hem içerdikleri metinlerin muhtevası, hem görsel ögeleri ve hem de baskı kaliteleri bakımından göz dolduran cinstendir. Bu kitaplar, büyük yayınevlerinin; önemli mali kaynaklara sahip üniversiteler-vakıflar ve enstitülerin; kamu kurumlarının basmaya cesaret edebilecekleri türden olan çok önemli ve yüksek maliyetli projelerdir.

Şu ana değin bastığı eserlere kuş bakışı bir göz atıldığında bile, Kaptan'ın, Denizler Kitabevi markasıyla yaptığı yayıncılığın, özelde ülkemizin, genelde de insanlığın ortak hafızasına, kollektif bilincine ve kültürel hazinesine sağladığı katkıları kavramak mümkündür (2).

Müzayedenin ayrıntılarına girmeden önce, etkinliğin gerçekleştirildiği otele dair de minicik bir parantez açmanın faydalı olacağını düşünüyorum.