Albert Einstein’ın en büyük hatası





1 – Einstein’ın vahim hatası, nasıl oldu da daha önce hiç kimsenin dikkatini çekmedi, hayret doğrusu!

Gelmiş geçmiş en zeki insan olarak kabul edilen Albert Einstein, bundan yaklaşık olarak 65 yıl kadar önce, çok ciddi, ama öyle böyle değil, gerçekten de vahim bir hata yapmıştı. Einstein’ın bu hatası, sadece, asgari düzeyde de olsa, ona dair bilgi sahibi olanların değil; bilim dünyasının bu en popüler simasının varlığından bile haberdar olmayan geniş yığınların da bildikleri, konuşma ve yazılarında da sık sık referans verdikleri bir lâfının bilimsel gerçekliklerle çelişmesiyle alâkalıdır.

Wittgenstein, Albert Einstein'ın o hatasına nasıl yaklaşırdı?



1 - İlmi ispat yetmez, argümanınız mantıken de sağlam olmalı



Yukarıdaki (1) numaralı bölüm başlığını kısaltmak zorunda kaldım. Onun, meramımı izaha ehil ve mümeyyiz olan tam dillendirilişi ise 'ilmen ispatlamanız, bir görüşe karşı savunduğunuz itirazi (alternatif )iddianızı doğrulamaya yetmez; bahse konu argümanınızın mantıki temeli de sağlam olmalıdır' şeklindedir.

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun

30 ağustos zafer bayramı ile ilgili görsel sonucu

Emperyalizmin kuklası olan Yunan ordularının denize dökülmesiyle sonuçlanan 30 Ağustos Baş Kumandanlık Meydan Muharebesi'ni borçlu olduğumuz Gâzî Mustafa Kemal Atatürk ile silâh ve davâ arkadaşlarını hürmet, minnet, rahmet ve muhabbetle anıyorum.

Bu vesileyle 'keşke Yunan kazansaydı', 'Kuvvacılar kazanıp Cumhuriyet rejimi kurulacağına keşke İngiliz hakimiyetinde yaşasaydık' diyen ve Atatürk ismini anmaktan, vampirlerin Güneş'e çıkmaktan korktukları kadar korkan patolojik organizmaları da şiddetle tel'in ediyorum.

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun

30 ağustos atatürk ile ilgili görsel sonucu

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.
30 ağustos atatürk ile ilgili görsel sonucu

Hayatımı kökten değiştirsem, meselâ bu ciltçinin yamağı olsam




...aklımda bir kaç deli, kimi değişik, bazı ayrıksı fikirler...meselâ hayatımı kökten değiştirsem diyorum...nasıl mı? örneğin yukarıdaki fotoğrafta zapt edilmiş ciltçinin (sağdakıni değil, soldakini kast ettim muhterem kârim) çalıştığı mekâna, her neredeyse orası artık, gitsem....ayacıklarına yanacıklarımı sürsem....boğaz tokluğuna yamağın olmak istiyorum, kanaatkârımdır; acı su ve kara ekmeğe fitim desem.....o benim bu talebime hayırhah yaklaşsa....gece gündüz onunla birlikte antika kitapları tamire başlasak...akşamdan sabaha ve sabahtan akşama mütemadiyen nadir mi nadir, ehemmiyetli mi ehemmiyetli kitapları restore etsek ve ciltlesek....

İyi ki varsın web, iyi ki varsın internet



Dünyanın milyarlarca online'ı Facebook'un aşağıdaki kutlama ve teşekkür ve mesajına canı yürekten katılıyordur diye düşünüyorum.

25 Yıldır İnsanların Bağlantı Kurmasını Sağlayan Web'i Kutluyoruz
Web, dünyaya 25 yıl önce bugün açıldı! Dünyanın daha açık ve bağlantılı olmasını sağladıkları için Sir Tim Berners-Lee'ye ve internetin diğer öncülerine teşekkür ediyoruz.

İiy ki varsın web, iyi ki varsın internet! ediyoruz.

Muhayyel Evrenler Atlası - 1

























α - Medhale medhal
Google'da spesifik bir konuya dair araştırma yapıyordum. Derken, 'ergen dili'yle dillendirecek olursam, aniden 'gözlerim önüme düştü', o derece şaşırmıştım anlayacağınız.

'Ben alfa ve omegayım, başlangıç ve
sonum dedi' kadimlerden biri.
Buna yol açan şey, www.metametin.blogspot.com.tr adresli bir bloga rastlamamdı. Blogu açan kişi, nasıl becermişse becermiş, bana ait olan Google hesabı üzerinden yapmıştı bunu. Hal böyle olunca da, ister istemez profil imajımı ve ismimi de kullanmıştı. Sadece 3 metin içeren söz konusu blogun ilk 2 metni, blogumda paylaştığım şiirlerdi. Üçüncüsü ise, Ziy'aavar Shen Kcan'ın ''sonsuzluk - sonluluk vs. iyilik - kötülük', 'Büyük Yıkım', 'Büyük Restorasyon' ve 'Kurmaca - Gerçeklik ilişkisi'' başlıklı 'Senyör Yorumcu ve Yazar Yeterlilik Tezi'nin, tezin yazarı ile (metnin girişinde 7 künye bilgileri arasında 'Junior Yorumcu ve yazıcı / kayıtçı' olduğuna vurgu yapılan) Arva'Kcan Nesh-Ayiz'in birlikte yaptıkları, özetinin ilk bölümüydü (http://metametin.blogspot.com.tr/2013/11/ziyaavar-shen-kcann-sonsuzluk-kotuluk.html#more). 

Bu arada, Ziy'aavar Shen Kcan isminin, ismimin garip bir varyasyonu olduğu; yanı sıra da, tezin özetinin gerçekleştirilmesine katkı veren ve bu özetin (aşağıda okuyacağınız) medhalini yazan kişi olduğuna vurgu yapılan Arva'Kcan Nesh-Ayiz'in isminin de, tez sahibinin isminin bir anagramı olduğu da dikkatli okurun gözlerinden kaçmamıştır diye düşünüyorum.

Gilead’lı Roland Deschain'in 'Baba'sı, 
(daha önce Stephen King olan) Main'li 
Stephanous Magnificento Maximus Rex.
Öte taraftan, söz konusu özet metnin ithaf ve adama bahsinde yer alan eşhas arasında, merhum annemin (Vehibe Şencan) isminin de zikredilişi bir diğer enteresanlıktı.  

Bu hadisenin belki de en vahim yanı, ya da en uçuk - kaçık olan tarafı, mezkûr metinde, binlerce yıl sonrasına gidip gelen bir zaman gezgini olduğum iddiasının dillendirilmiş olmasıdır.

Bütün bunlardan sonra, sizce de, şaşırmaktan (ve hatta ürküp korkmaktan) başka bir tavır sergilemem mümkün olabilir miydi?!?

Masada olan olasılıklar şunlardı:

1 - Blogu açan kişi(ler?) bana (epeyce uğraşılmış, entelektüel zemine oturtulmuş bir) şaka yapmıştı;
2 - Şahsıma karşı kurulan bir komplonun dijital ayağı ile karşı karşıyaydım;
3 - metametin.blogspot'u zaman yolculuklarım sırasında edindiğim tecrübeleri, zaman yolcusu olduğumu fâş etmeden, paylaşmak adına açmış; ancak, kısmi bir hafıza kaybı ya da erken bunama neticesi, bunu unutmuştum;
4 - metametin.blogspot ciddi bir kişilik yarılması yaşayan; ya da psikozlar sarmalına düşerek gerçeklikten kopan ve halüsinasyonlara teslim olan benliğimin bana oynadığı acı bir oyundu. 
5 - Yukarıdakilerden hiçbirisi; gerçekte ne olduğunu ise ancak Allah bilebilir!

Neyse ne...Hemen, başta Google olmak üzere, neredeyse bütün mecralarda ve imkânlarda Ziy'aavar Shen Kcan'ı ve Arva'Kcan Nesh Ayiz'i aradım. Bunlara dair eriştiğim yegâne kaynak / referans ise, ne yazık ki, vurgu yaptığım metametin.blogspot adresi oldu. Bir arpa boyu mesafe kat edememiştim anlayacağınız.

Özetleyerek paylaştığım bu gelişmelere mâruz kaldıktan sonra, okurlarımın arasından, benim açıklamakta aciz kaldığım bu 'garip ötesi' duruma, akıl ve mantık hudutları içinde bir cevap bulmaya muvaffak olanlar çıkabilir' düşüncesiyle, Kasım 2013'de söz konusu blogda yayınlanan o metni bloguma alarak iktibas etmenin uygun olacağını düşündüm. 

İşte, söz konusu o yazının, virgülüne bile dokunulmamış, tam metni:

Durumundan şikâyet etmeden önce mutlaka Sam Berns'i izlemelisin!

Sam Berns at TEDx Talks 2013.png
Durumuuzdan şikâyet etmeden önce, Sampson Gordon 'Sam' Berns'in (23 Ekim 1996 - 10 Ocak 2014) hayatına bir göz atmamızda fayda var derim.
ABD'li çocuk hastalıklı uzmanı anne ve babanın çocuğu olan Berns'e 2 yaşına varmadan, çok nadir (8 milyonda 1 çocukta görülen) bir genetik hastalık olan progeria (erken yaşlanma, Hutchinson-Gilford) teşhisi kondu. 

an itibarıyla durum ne yazık ki bu: üç maymunu oynuyoruz!



Günümüzün üç maymunu:
1 - dünyanın diğer bütün seslerine kendisini, algısını kapatarak kulaklıkla mütemadiyen bir şeyler dinleyen;

Allah akıldan, fikirden, izândan, insaftan ve vicdandan ayrı düşürmesin



isimli Twitter hesabının sahibi, yukarıdaki görseli 'Allah başımızdan eksik etmesin' yorumuyla paylaşmış.

House dizisinin spektaküler ve sıra dışı ana karakteri Dr. Gregory House'ın aşağıdaki pozu da, yukarıdaki imajı destekler mahiyette. Efsanevi doktor, sanki 'kullanın onu, çekinmeyin, yoksa başınız belâya girer' der gibi bakmış adeta kameraya.
dr. gregory house ile ilgili görsel sonucu

İnsanlık nereye gidiyor?



Doğrusu çok zor bir soru bu.

'İnsanlık nereye gidiyor'a isabetli cevap vermenin imkânsız olduğunu söylediğinizde; bu tespitinizin, gelecekte tecelli edecek olan hal ve vaziyetimizin hakikatiyle mutabık öngörülerin serdedilmesinin müşkülâtının farkında olan izân sahiplerinin kısm-ı azâmisi tarafından kabullenileceği ortadadır.

Huzura giden bir yolculuk, istediğim sadece bu....



Huzura giden bir yolculuk, istediğim sadece bu...

Şu nefis pastel renkleriyle örülmüş görsele eşlik eden yukarıdaki cümleyi / dileği okuyanların bazıları 'merak etme Ziyaver Şencan, sen de bütün insanlar gibi çıkacaksın bir gün o final yolculuğuna' diye düşünmüş olabilirler.

Teşekkürler Tchibo



Yaşadığımız bir sorunu müşteri odaklı çözmek adına yaratıcı bir gayret içerisine giren Tchibo Capacity AVM mağaza müdürü, gerçek profesyonel Can Berk Demirbaş'a ve şirketin müşteri önerileri / şikâyetleri departmanı sorumlularından Necibe Hanım'a kibar, dostane ve hızlı yaklaşım ve reflekslerinden dolayı en kalbi duygularımla teşekkür ederim. Sağ olsunlar, var olsunlar...

17 Ağustos 1999 depremini unutmadık; peki, gereğini yaptık mı?



'17 Ağustos 1999 depremini unutmadık, unut(a)mayacağız!' şeklindeki ifadeler, olayın yıl dönümlerinde, Türkiye Toplumsal Formasyonu'nun neredeyse bütün kesimlerinden kanaat önderleri tarafından, kuvvetli vurgularla, tekrarlanır durur.

Yaşanılan çok önemli bir sıkıntıyı unutmamak iyi tabi ki.

Ancak, bu noktada asıl önemli ve işe yarayan tavır, o sıkıntının tekrarı halinde ortaya çıkabileceği düşünülen olası zararları minimize etmek adına gereken önlemler setini oluşturup oluştur(a)madığınızdır.

Bir kitap neyi değiştirir?



Bir kitap neyi değiştirir diye soruyorsun...

Söyleyeyim:

'Kadını anlamak kitabı' mı dediniz?





Yukarıdaki görsel 'kadın anlaşılması zor bir varlıktır; erkeğin onu anlaması / anlayabilmesi için çok uğraşması, çok debelenmesi, 40 fırın ekmek yemesi ve ciltler dolusu kitap okuması gerekir' demeye getirmiş.

Kadın öyledir de, erkek değil midir peki?!?
Bu görselin imâ, iddia ve nispet ettiği anlam dairesi doğruysa şayet, şu argüman da niçin doğru olmasın:

'Erkek anlaşılması zor bir varlıktır; kadının onu anlaması için çok uğraşması, çok debelenmesi, 40 fırın ekmek yemesi ve ciltler dolusu kitap okuması gerekir'.

Dünyayı değiştirmek istiyorsan şayet, evlenmeyeceksin!



Yukarıdaki ifadeyi serbest bir çeviriyle şöyle Türkçeleştirdim:

'Dünyayı değiştirmek istiyorsan şayet, evlenmeyeceksin;
Bir kere evlendin mi, tv kanalını bile değiştiremezsin!'

İfade oldukça düşündürücü öyle değil mi?

Dürüst olmak gerekirse, onunla yüzleşir yüzleşmez bir kişilik bölünmesi / yarılması yaşadığımı itirafa mecburum.

En iyi 100 Fantastik ve Bilim Kurgu Kitabı

Bilim kurgunun ve fantastik kurgunun iyi örneklerini zevkle (üstelik de bazılarını birden çok kere; baş ucu kitabım statüsüne terfi eden kimilerini ise defalarca ve döne döne) okumamın yanı sıra, bunların iyi edebiyatın ve söz konusu genre'ların tutkulusu olan başkaları tarafından da okunmasını teşvik etmeye çalışırım. Bu bağlamdaki düşünce ve duygularımı paylaşmak ve türün meraklılarına, karınca kararınca da olsa, yardımcı olabilmek adına, uzunca bir süredir 'okuduğum en iyi bilim bilim kurgu ve fantastik kurgu kitapları' başlıklı bir liste yapıp bloguma koymayı düşünüyordum. Buna dair, epeyce kapsamlı sayılabilecek, bir taslak listeyi de oluşturmuştum. Derken, Ersin Şen'in Facebook hesabında paylaştığı ve Kayıp Rıhtım isimli bilim kurgu ve fantastik kurgu blogunun çevirip 20 Ağustos 2011'de yayınladığı aşağıdaki listeyle burun buruna geliverdim. Yarısından fazlasını okuduğum ve geri kalanlarının da önemlice bir kısmını okuma listeme aldığım kitaplardan oluşan bu çalışma, yapmayı düşündüğüm söz konusu listeyle büyük ölçüde örtüşmekteydi. Bunun üzerine 'adamlar mükemmelen yapmış işte kardeşim; sen en iyisi mi onu koy bloguna' diyerek alıverdim onu aşağıya. Siz sevgili bilim kurgu ve fantastik kurgu meraklılarını, (metaforik değil, okuduğunuzda öğreneceğiniz üzere, gerçekten de) binlerce kişinin emeğinin, ortak aklının ve müşterek gayretinin eseri olan aşağıdaki mükemmel listeyle baş başa bırakırken; yanı sıra da, başta metni çeviren ve redakte eden Yosun Erdemli olmak üzere, bu listeye emeği geçen herkese candan teşekkür etmeyi bir borç bilirim efendim (i), (ii).

Albert Einstein: 'Akıllı olun!'



Einstein vermiş ayarı, vermiş ayarı kahve cemaatine :):) :)

Maurits Cornelis Escher: grafik sonsuzun ve imkânsız desenlerin peşindeki kaşif - 2



1 - Kendine gönderme, paralel evren ve paradoks

Maurits Cornelis Escher'in 'Resim Galerisi' isimli eserine dair olan yazımın (i) kaldığı yerden perspektif, boyutlar, simetri, kendine göndermeli örüntü ve bunların yol açtığı yanılsama, çifte anlamlar, paralel evrenler, döngüler ve paradokslar hakkındaki 
tartışmaya devam ediyorum.

Bir 'şey'e baktığımızda, biz ve bakılan 'şey' ayrımı, hem bizim için, hem baktığımız o 'şey' için ve hem de bu bakma eylemini gözleyen bir 'üçüncü göz' için nettir, ayan beyan ortadadır ve açık uçludur. 'Açık uçlu', yukarıdaki hükmün açıklanmaya muhtaç olan örtük kısmıdır. Onu, kısaca tarife çalışacağım.

Maurits Cornelis Escher'in desenleri - 3

Bundan önceki her iki Escher denememde de etüt etmeye, satır aralarını ve alt metinleri deşifre etmeye çalıştığım 'Resim Galerisi' isimli resminde sanatçı plastik ve grafik sanatlar tarihinin en zorlu meydan okumalarından birisine kalkışmış ve 'izleyen ile izlenen' arasındaki mahiyete dair olan farkı ortadan kaldırmış, ya da, en azından bu merkezde bir algı oluşmasına neden olmuştu.

Burada daha önce paylaştığım ve:
(i)  http://ziyaversencan.blogspot.com/2011/09/escherin-resim-sergisi-tablosuna.html
(ii)  http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2011/09/m-c-esher-resimleriyle-alglamamz-deser.html 
linkleri üzerinden erişilebilecek olan iki denememde Maurits Cornelis Escher'in grafik evrenine nüfûz etmeye; onun 'paralel evrenler, imkânsız nesneler, paradokslar, kendi kendine göndermeli döngüseler, transformasyon ve transmütasyonlar' içeren grafik kompozisyonlarıyla; parçası olduğumuz '4 Boyutlu Uzay Zaman Sürekliliği'ni aşan hiper uzaylar gibi mantığa, matematiğe, kozmolojiye ve felsefeye (hatta metafiziğe ve teolojiye) göndermelerle dolu illüstrasyon çalışmalarının düşünsel arka plânını anlamlandırmaya çalışmıştım.



Maurits Cornelis Escher'in 'Resim Galerisi' bize ne söylüyor? - 1

Resim Galerisi, 1956, taş baskı.
1 - M. C. Escher ve Resim Galerisi

Escher'in 1956'da yaptığı ve taş baskısı tekniğiyle çoğaltılmış olan 
'Resim Galerisi (Print Gallery)' isimli eseri plastik ve grafik sanatlar kozmosunun çok özel bir unsurudur. Bu metin üzerinden etüt etmeye, satır aralarını ve alt metinleri deşifre etmeye çalışacağım mezkûr eser, güzel sanatlar tarihinin en zorlu meydan okumalarından birisine kalkışmış ve 'izleyen ile izlenen' arasındaki mahiyete dair olan farkı ortadan kaldırmış, ya da, en azından bu merkezde bir algı oluşmasına neden olmuştu.

Bu resim hakkında konuşmadan önce, sanatçıya dair ufak bazı hatırlatmalar yapacağım. 

Hiç bir şey göründüğü gibi değil!

nguyenvananh-6d4e

Bu harika güzel sanatlar GIF'ini Facebook hesabında "Nereden baktığına bağlı" ya da "Hiç bir şey göründüğü gibi değil" ...'  tıpkı hayat gibi... yaşadığımız günler gibi ' yorumu eşiliğinde paylaşan değerli dostum Uğur Güraçar'a candan teşekkür ederim :)

Evet, haklısın Uğur Güraçar; ''Hiç bir şey göründüğü gibi değil" ...'  tıpkı hayat gibi... yaşadığımız günler gibi '.

2 Ağustos Dünya Yakışıklılar Günü

Twitter’daki #2AğustosDünyaYakışıklılarGünü hashtag'ini, modern ve post-modern çağlarda, insanlığa (yer yer totaliter ve hatta faşezan tonlara da kayabilen) otoriter bir üslûpla dayatılan ‘Gençlik’, ‘Güzellik’, ‘Yakışıklılık’, ‘Sağlıklı Yaşamak’, ‘Fit Olmak’ şeklindeki aktüel putlar hakkında görüş serdetme vesile şeklinde okudum / algıladım.
Bu hashtag’in ima, iddia ve nispet ettiği anlam dairelerinden, alt metinlerden birisi de, hiç kuşkusuz, muasır medeniyetimizin ota - b.k'a kutlama günü hasretme alışkanlığıdır. Bu yüzden de, takvimdeki her güne en az bir (bazı durumlarda daha da fazla) kutlama tesadüf ettiği hepimizin malûmudur.