|
John Fitzgerald Kennedy (1917 - 1963) Amerikan tarihinin en sevilen başkanlarındandı. |
α - prologue: Trump'tan Kennedy'ye siyasi komplolar
8 Kasım 2016'da ABD başkanı seçilen Donald Trump ile birlikte başlayan yeni dönemi (manipülasyon, disinformation ve misinformation'ın, gerçekliğin (kısmen ya da tamamen) ikamesi olduğu dönem anlamında) ' post-truth çağ ' şeklinde niteleyen / adlandıran çok sayıda politik analize muhatap oluyoruz. 2.7 milyon fazla oy almasına, bir diğer deyişle, Amerikan ulusunun milli iradesi tarihin ilk kadın ABD başkanının seçilmesi doğrultusunda tecelli etmesine karşın, Demokrat Parti'nin adayı Hillary Clinton seçimi kaybetti. Anlayacağınız, Amerikan hakim sınıfları (Amerikan yönetici bloku, 'Derin Amerika', Amerikan müesses nizamı, ABD establishment'ı)'nın, (Trump, ya da, Demokrat Parti başkan adaylığını Hilary Clinton'a karşı kaybeden sol popülist Bernie Sanders gibi) 'ne yapacağı kestirilemez ve her an kontrol dışına çıkabilme potansiyeline sahip ana akım dışı' birisinin seçilmesini önlemek adına kurduğu (karmaşık delege sistemi temelli) vesayet düzeni, bu kez, vesayetçi yapı'nın doğrudan kendisini, 'ana akım politika üreticileri'ni vurmuştu.
Trump'ın 8 Kasım'dan bu yana sergilediği söylem ve eylemleri; kamuoyuna hakim olan ''taç giyen baş akıllanır' mottosu gereği, o da, esas olarak kampanya sırasında söylediklerini değil, etrafındaki 'Derin Amerika'nın, varlıklıların sözcüsü olan lobilerin ve çıkar gruplarının dediklerini yapar' kabulünün yanlışlanacağına işaret etmekte. Bunu yavaş yavaş fiyatlamaya başlayan piyasalar, 'post-Trump' döneminin başında yukarı yönlü coşkulu bir ralliye girişmişken, şimdilerde, başkanın kampanya dönemindeki vaatlerine / sözlerine / söylemlerine sadık kalacağı merkezindeki görüşler güçlendikçe, bu sefer de, bu yeni algı doğrultusunda (ve de ilkinin tersi yönünde), aşağı doğru bir ivme ve momentum kazanma eğilimine girdiler.
|
2061 ABD başkanlık seçim sürecinin (kampanyalarının) üç önemli ismi: Donald Trump, Hillary Clinton ve Bernie Sanders. |
Anormal şişkin egosunun beslediği görkemli kibrinin tezahürleri olan 'beşeri ve diplomatik nezaket' dışında geliştirdiği 'nobran, saygısız, dayatmacı' söylemleri ve ilişkileri, ama daha çok da, ne yapacağının ve 'ne kadar ileriye gideceği'nin tahmin edilememesinin neden olduğu (başta piyasa profesyonelleri olmak üzere, küresel karar alıcıların önemlice bir kısmına hakim olmaya başlayan) 'bu adamın sağı solu belli olmaz, her an menfaatlerimize zarar verebilir' algısı yüzünden, Trump'ın görev süresini tamamlayıp tamamlayamayacağı merkezindeki çok sayıda komplo kuramı tedavüle sokulmaya başlandı.
ABD başkanı temelli spekülasyonların havada uçuştuğu şu aktüel uğrakta, yakın tarihte bir başka ABD başkanının, J. F. Kennedy'nin etrafında oluşmuş spekülatif tartışma kozmosunu mercek altına almanın, ('post-truth çağ' ile 'komplolar kozmosu'nun aynı genetik malzemeye sahip oldukları ve benzer iklimlerden beslendikleri göz önünde bulundurulduğunda) yaşanılan tarihsel momentin doğru algılanması ve anlamlandırılmasına katkı sağlayacağını düşünüyorum.
1 – 54 yıl önce, Kasım 1963'de...
|
Olay, medyanın çok uzun süre gündeminde
kaldı. |
John Fitzgerald Kennedy (John F. Kennedy, ya da, kısaca JFK, 1917 – 1963),
54 yıl önce, 22 Kasım 1963’de öldürülmüştü. Sadece ABD’nin değil, (küresel barış
ihtimalini zayıflattığı ve verili ‘olumlu moment’i dağıtarak, yerine, olumsuz
bir ivmeyi ve psikolojiyi ikame ettiği için) insanlık tarihinin de en önemli politik
suikast ve tertiplerindendi bu. İlerleyen satırlar boyunca; JFK suikastının
faillerine dair olan (zengin muhayyilelerin ürünü olduklarından şüphe edemeyeceğimiz ve çoğunlukla komplo kuramı başlığı altında değerlendirilen) varsayımlar; bu menfur eylemin Amerikan ulusu için nasıl olup da ‘seçilmiş ortak (ulusal) travma’
haline geldiği (diğer bir deyişle, Amerikalıların, bu kaybın neden olduğu keder etrafında kendilerini nasıl yeniden konsolide ettikleri ve bu acıyı milli birliklerinin
çimentosu kılmayı nasıl başardıkları) şeklinde formatlanabilecek bir sosyal psikoloji fenomeni ile birlikte harmanlanarak analiz edilmeye çalışılacaktır. Bahse konu varsayımlar; mezkûr suikastı konu edinmiş resmi araştırma
raporları, kurmaca eserler, internet kaynakları ve gündelik sohbetlerin eleştirel bir prizmadan süzülüp kristalize olmalarından sonra almışlardır bu metnin mimarisindeki yerlerini.
Söz konusu teorizasyon sürecinde ''Türkiye’ye ‘yurdum’, ‘vatanım’ diyen
insanların ‘seçilmiş ortak 8ulusal) travma’ları ve 'seçilmiş ortak (ulusal) sevinçleri (kıvançları)' var mıdır; varsa nelerdir?’' sorularının cevapları da, mütevazı
hudutlar dahilinde olmak kaydıyla, bu metin içerisinde, kendisine hayat (varlık) alanı
açmaya çalışacaktır.