tag:blogger.com,1999:blog-58575513422046061942024-03-27T21:42:06.523+03:00ziyaver şencanOlan biteni zerre miskal mertebesinde anlayabilmek adına, mütemadiyen yüksek sesle düşünüyor, benzer duyarlılıkları paylaştığını sandıklarıma, bu blog benzeri, işaret fişekleri yolluyorum. Cümle debelenmem 'Bir hakîkat kalmasın âlemde Allah’ım nihân' içindir; 'bütün bunlar niye?' içindir. 'Ah bin yâ bin fesaye!' için ezcümle bir de...Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.comBlogger847125tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-21864413197108760532024-03-25T09:55:00.010+03:002024-03-25T12:22:32.754+03:00TRT Radyo 1, Sayfaların Dilinden Programı, metinler - 14<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u></u></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJuV9YUhC8pbPJM1b5-p17pOzmfy7C8C5LnpgEqNpsn3knnMYGoS8JDRIv7hn3PYkf6tcTlPGur8wS_zRmnaHLQbiC4Cn1_PLQBckWGwalDvXtt4HI2y3zEDSzPjoBCKQx8tsMEowd90T8JauVgttHJI6M37U15a_z8JwjrqMNtW0BmhBYyJHaIqui_O9r/s710/co%C4%9Frafi%20ke%C5%9Fifler.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="399" data-original-width="710" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJuV9YUhC8pbPJM1b5-p17pOzmfy7C8C5LnpgEqNpsn3knnMYGoS8JDRIv7hn3PYkf6tcTlPGur8wS_zRmnaHLQbiC4Cn1_PLQBckWGwalDvXtt4HI2y3zEDSzPjoBCKQx8tsMEowd90T8JauVgttHJI6M37U15a_z8JwjrqMNtW0BmhBYyJHaIqui_O9r/w640-h360/co%C4%9Frafi%20ke%C5%9Fifler.png" width="640" /></a></u></b></span></div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><br /><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br /></span></u></b></span><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b style="background-color: white; color: #444444; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: 13px;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">01 Ocak - 31 Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00 saatleri arasında TRT Radyo 1'de yayınlanan, bütün yıl boyunca da toplamı 262'ye erişecek olan <b>Sayfaların Dilinden</b> programının metinlerini yazıyorum. 2025 yılında kitaplaştırılacak olan mezkûr metinlerden 08 Nisan - 12 Nisan döneminde yayınlanacak olanlar aşağıdadır. Onlara dair görüş, öneri, katkı ve eleştirilerinizi metinlerimin altındaki yorumlar kısmında ya da sosyal medya hesaplarım üzerinden paylaşabilir, programları, <b>TRT Dinle'</b>yi cep telefonunuza indirerek, Dünya'nın bütün coğrafyalarından dinleyebilirsiniz.</span></i></b></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">71) Konu:</span></u></b><u><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> 'Coğrafi Keşifler', <b>kitap</b>: Antik Dönemden Günümüze
Haritacılar.</span></u><span face=""Arial",sans-serif" style="mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini
yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un
sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu ‘<b>Coğrafi
Keşifler’</b>, bahsedeceğimiz kitap <b>Antik Dönemden Günümüze
Haritacılar.</b> </span><span face=""Arial",sans-serif" style="mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Batı merkezli tarih yazıcılığında ‘<b>Keşifler
Çağı’</b> olarak nitelenen periyodun satırbaşları şöyledir: İskandinavyalı ve
İzlandalı <b>Vikingler</b> 10. asırda Grönland
ve Kanada’da koloniler kurmuş; Venedikli <b>Marko
Polo</b> 13. asırda babası ve amcasıyla 24 yıl süren Asya seyahatini
gerçekleştirmiştir. Portekizli </span><b><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white;">Bartolomeu Dias</span></b><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> 1488’de Afrika’nın
en güneyindeki Ümit Burnunu kat etmiş, böylece Avrupalı gemicilerin uzun
süredir peşinde olduğu Hindistan’a deniz yoluyla gidişi mümkün kılmıştır. Portekizli
<b>Vasko da Gama,</b> </span><b><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white;">Bartolomeu
Dias</span></b><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">’ın açtığı yol üzerinden 1498’de Hindistan’a denizden ulaşan ilk Avrupalıdır.
Gerçekte nereye gittiğini anlayamayan Cenevizli <b>Kristof Kolomb</b>, tamamını Hindistan’ın doğusundaki adalar sandığı Küçük
Antiller’e 1493’de, Trinidad’a 1498’de, Orta Amerika’nın doğu kıyılarına ise 1502’de
giderken; Portekizli <b>Ferdinand Macellan</b>
1519 – 1522 arasında gezegendeki bütün okyanusları kat ettiği, bütün
meridyenlerinin üzerinden geçtiği 70,000 kilometrelik seyahatinde, mürettebatıyla
birlikte, Dünya’nın etrafında tam bir tur attığı belgelenen ilk insanlardan
olmuştur. Geç Orta Çağ’la erken Modern Dönemi kapsayan bütün bu faaliyetin <b>temel motivasyon</b>u iktisadi temelliydi
ve Batılı tarihçilerin ‘<b>Eski Dünya’</b> dediği
Avrupa toplumlarının hakim sınıflarıyla fikri ve siyasi elitlerinin, önce Arap
ve Farsların, akabinde de Osmanlıların kontrolünde olan <b>İpek ve Baharat Yolu</b> üzerinden yürütülen ticarete hakim olmak; giderek
de, yine Batı Aleminin telifi olan ‘<b>ana
akım literatür</b>’ün kavramsallaştırmasıyla söyleyecek olursak, <b>Yeni Dünya’</b>nın, yâni<b> </b>Asya, Afrika ve Amerika’nın yerüstü ve
yeraltı kaynaklarına ve zenginliklerine doğrudan erişerek, bunların kontrol ve
kullanımını ele geçirmek düşüncesiydi. Hristiyanlığı yaymak merkezli misyoner
faaliyeti, insan türünün bilinmeyeni keşfetmek noktasındaki sonsuz heves ve hırsı
bu süreci güdüleyen diğer faktörlerdir. <b>Kolomb
Takası</b> denen bir kavramı genelleyerek söyleyecek olursak, mezkûr süreçte ilk
defa karşılaşan toplumlar arasında bitki, hayvan, maden ve mineral, kültürel – teolojik
- sosyolojik kodlar ve normlar, endemik enfeksiyonlar, alet - edavat, araç - gereç
temelli teknoloji değiş tokuşu yapılarak küreselleşmenin ilk ciddi adımları
atılmış; oluşan sermaye temerküzü ve yığınsal köle emeği kullanımıyla klasik
sömürgeciliğin ve emperyal kapitalizmin temelleri atılmıştır. Coğrafi keşifler
nitelemesine belki de en çok uyan etkinlikler, 1909 – 1911 de yapılan Kuzey ve
Güney Kutbu seferlerinde Arktika ve Antarktika’nın keşfedilerek haritalanması
olmuştur. İnsanların uzun süredir yaşadığı bir coğrafyaya başka yerlerden insanların
ilk defa gelmesi, akabinde de oraları talan edip sömürmesi insanlık adına
değil, olsa olsa yeni gelenler adına bir keşiftir ve esasen de sömürgecilik
olan insafsız ve ahlâksız bir faaliyettir. <b>Ezcümle,
Batılı toplumların ‘<i>coğrafi Keşifler’</i>
dediği antite, arkasında neredeyse 1000 yıllık bir suçlar ve günahlar galerisi
olan ayıplı ve ahlâksız bir tarihsel külliyata referans verir.<o:p></o:p></b></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Batılıların gezegenimizi keşfetmesi konusunda uzman olan Kaliforniya
kökenli araştırmacı yazar<b> Beau </b>Riffenburgh’un hazırladığı ciltli, özenle tasarlanıp basılmış görsel
şölen mahiyetindeki içeriği ve bunu destekleyen, kartografinin 25 asırlık
tarihinin en önemli numunelerinden olan 15 adet harita ilâvesiyle <b>Antik
Dönemden Günümüze Haritacılar </b>kitabı; konuya dair okuma yapmak isteyene
şayanı tavsiyedir. Bu önerimizi, yazarın, ele aldığı mevzuyu <b><i>‘Dünya'nın
keşfi, insanın evi bildiği gezegenimiz hakkındaki bilgilerini arttırması ve
bunun üzerinden medeniyetin ilerlemesi’ </i></b>şeklinde yorumlayarak emperyal
güçlerin asırlara sâri sömürgecilik faaliyetlerini temize çeken bir mantaliteye
sahip olduğunun gözden kaçırılmaması gerektiği uyarısıyla yapıyoruz. Bir
sonraki </span><span face=""Arial",sans-serif" style="background: rgb(250, 245, 240); mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve
muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0l-sYhTv-QlIVx4VIAbVOm8OxESZfIqzqSg4IJdzkM2yTbXW78Bw2kQUfCamANHlQEmUIsS2v06s8jRN-oH0BOujvdEbU1aF6MlOEfHYN5_S5eRGUUQnnhdbB0i2lsjP-9jFOWowUCyLC89K72nfuhbQkxOVHcbPCmCc_zHfHFtCc0v_8OfLjAXQcPNgC/s1280/schr%C3%B6dinger'in%20kedisi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="853" data-original-width="1280" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0l-sYhTv-QlIVx4VIAbVOm8OxESZfIqzqSg4IJdzkM2yTbXW78Bw2kQUfCamANHlQEmUIsS2v06s8jRN-oH0BOujvdEbU1aF6MlOEfHYN5_S5eRGUUQnnhdbB0i2lsjP-9jFOWowUCyLC89K72nfuhbQkxOVHcbPCmCc_zHfHFtCc0v_8OfLjAXQcPNgC/w640-h426/schr%C3%B6dinger'in%20kedisi.jpg" width="640" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br /></span></span><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><span face=""Arial",sans-serif" style="line-height: 107%;">72)
Konu</span></u></b><u><span face=""Arial",sans-serif" style="line-height: 107%;">: Schrödinger’in Kedisi, <b>Kitap</b>: Schrödinger’in Kedisinin Peşinde<o:p></o:p></span></u></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Arial, sans-serif" style="background: white; line-height: 107%;">Radyo 1'in değerli
dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in
yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların
Dilinden programının bugünkü konusu <b>Schrödinger’in Kedisi</b>, bahsedeceğimiz
kitap </span><b><span face="Arial, sans-serif" style="line-height: 107%;">Schrödinger’in Kedisinin Peşinde.<o:p></o:p></span></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium; line-height: 107%;">Bilimin, özellikle fiziğin,
ele aldığı bir hipotezi doğrulamak ya da yanlışlamak adına kurguladığı deneylerden
maddi hayata uyarlanması mümkün olmayan, bu yüzden de salt teorik düzlemde
kalan, spekülatif yanlar da barındırabilenlerine <b>Düşünce Deneyi </b>denir. Bunların
en popülerleri <b>Maxwell’in cini, Laplace’ın şeytanı</b> ve <b>Schrödinger’in
Kedisi’</b>dir. Kuantum mekaniğinin kurucularından olan fizikçi ve bilim
kuramcısı <b>Erwin Schrödinger</b>, 1933’de <b>Paul Dirac</b>’la Nobel Fizik
Ödülünü paylaşmıştı. Schrödinger; 1922 Nobel Fizik Ödülü sahibi <b>Niels Bohr</b>’un
müellifi olduğu <i>gözlemcinin, gözlemlediği
olayları etkilediğini ve değiştirdiğini savunan <b>Kuantum Mekaniğinin Kopenhag
Yorumu</b></i>na şiddetle karşı çıktığını, 1935’de yayımladığı, bahsettiğimiz
düşünce deneyini de içeren çok ses getiren makalesiyle deklere etmişti. Mezkûr
deney, içinde olup bitenler dışardan görülemeyen bir kutuya konmuş bir kedi,
bir dedektör, radyoaktif ışıma yapan bir madde, bir çekiç ve öldürücü zehir içeren
bir cam kap üzerinden kurgulanmıştı. Seçilen radyoaktif madde % 50
olasılıkla saatte bir elektromanyetik ışıma yaymaktadır. Bir saatin sonunda gözlemlemediğimiz kutuda gerçekleşecek sürecin kuantum mekaniğinin Kopenhag Yorumuna göre gelişimi
şöyledir: <b>1- radyoaktif element % 50 olasılıkla ışıma</b> <b>YAPAR</b>, bu
ışıma dedektör tarafından saptanır ve çekici harekete geçirir, çekiç cam kabı
kırarak içindeki zehrin kutuya yayılmasına ve kedinin ölümüne neden olur; <b>2-</b> <b>radyoaktif
element % 50 olasılıkla ışıma</b> <b>YAPMAZ</b>, dedektör bir şey algılayamayacağı
için çekiç tetiklenmez, şişe kırılmaz, zehir de kutuya yayılıp kediyi öldürmez.
Bu iki olası hal de, Kopenhag Yorumuna göre aynı anda gerçekleşirler. Kapalı
kutudaki manzara, onu açıp içini gözlemlemediğimiz sürece, her iki olası durumu
temsil eden kuantum dalga mekaniği denklemlerinin üst üste bindikleri bir <b>süperpozisyon</b>
halindedir. Bir diğer deyişle, gözlemlemediğimiz sürece kedi aynı anda hem ölü,
hem de diri olduğu bulutsu bir mahiyette ve bir Araf düzlemindedir! Kutuyu açıp
içine baktığımızda, iki olası halin üst üste bindiği <b>süperpozisyon</b>
durumu, hallerden birinin kuantum hal denklemine çökerek onun işaret ettiği
olasılığı maddileştirir. Kopenhag yorumunun sağduyuyu iptal eden bu izahatı <b>Hugh
Everet III</b>’ün<b> 1957</b>’de paylaştığı <b>Çoklu Dünyalar Teorisi</b> ile
aşılmaya çalışılmıştır. Buna göre, bir olayın olası bütün hallerini yansıtan
kuantum hal denklemleri sadece gözlenmediklerinde değil, gözlendiklerinde de çökmezler;
kuantum hal denklemlerinin karşılık geldiği fiziki gerçekliklerden birini görüp
deneyimleriz, diğerleri ise haberdar olamayacağımız çoklu dünyaları, paralel
evrenleri varlık alanına çıkararak onlarda yoluna devam eder. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><i><span face="Arial, sans-serif" style="line-height: 107%;">‘Kimsenin gözlemlemediği bir olay varlık sahnesine çıkamaz mı?
Gözlemci, gözlediğini etkileyip değiştirebiliyorsa, bizler aslında süper
güçlere mi sahibiz? Bu evrende dolar milyarderi olan, bir başkasında sersefil
yaşıyor olabilir mi?</span></i></b><span face="Arial, sans-serif" style="line-height: 107%;">’ gibi
soruları akla getiren mezkûr düşünce deneyi felsefe, psikoloji, bilimkurgu,
popüler kültür, sinema, komplo kuramları ve teoloji alanlarında derin etkiler
yaratmıştır.<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal">
</p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Arial, sans-serif" style="line-height: 107%;">Popüler bilim kitapları
yazarı, astrofizikçi, akademisyen<b> John Gribbin’</b>in yazdığı, 1984’de yayımlanan<b>
Schrödinger’in Kedisinin Peşinde – Kuantum Fiziği ve Gerçeklik</b>, aradan
geçen 40 yılda, Sicim Kuramı gibi radikal atılımlar yapılmasına karşın, güncelliğini
ve geçerliliğini korumakta. İddiaları her gün sayısız kere ispatlanan kuantum
fiziğiyle, onun kozmolojiye tatbikatının sonuçlarından olan Çoklu Evrenler gibi
spekülatif argümanların popüler versiyonlarını çok satan kitaplara dönüştürmekte
mahir olan Gribbin’in eseri, konuya giriş yapmak isteyenlere olduğu kadar, içeriğine
aşina olanlara da faydalıdır. </span><span face="Arial, sans-serif" style="background: white; line-height: 107%;">Bir
sonraki </span><span face="Arial, sans-serif" style="background: rgb(250, 245, 240); line-height: 107%;">programımızda birlikte olmak
dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.<span></span></span></span></p><a name='more'></a><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Arial, sans-serif" style="background: white; line-height: 107%;"></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u></u></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaqcOI9_6CA-F5LesYua8U2UuavcECbBtElPuIyn1hlY1Y0Oeevp2GAxltKagquBBjhdwGGmtG6NfUNdGEDTzpCo_x_0LtuPxZSRo_Kd7NIZtG9nkvs_PqvUhcXPtbAhDlGJCHziP_tjjPMxgj4UNOVirYpAehB2pKlA7sIUNnynRrXcVkwN9_umsxe8tI/s900/n%C3%BCzhet%20g%C3%B6kdo%C4%9Fan.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="900" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaqcOI9_6CA-F5LesYua8U2UuavcECbBtElPuIyn1hlY1Y0Oeevp2GAxltKagquBBjhdwGGmtG6NfUNdGEDTzpCo_x_0LtuPxZSRo_Kd7NIZtG9nkvs_PqvUhcXPtbAhDlGJCHziP_tjjPMxgj4UNOVirYpAehB2pKlA7sIUNnynRrXcVkwN9_umsxe8tI/w640-h426/n%C3%BCzhet%20g%C3%B6kdo%C4%9Fan.jpeg" width="640" /></a></u></b></span></div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><br /><span style="line-height: 107%;"><br /></span></u></b></span><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><span style="line-height: 107%;"><br /></span></u></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><span style="line-height: 107%;">73)
Konu:</span></u></b><u><span style="line-height: 107%;"> Nüzhet Gökdoğan, <b>kitap:</b> Kâinatta Bir Nokta: Nüzhet Gökdoğan<o:p></o:p></span></u></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background: white; line-height: 107%;">Radyo 1'in değerli
dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in
yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların
Dilinden programının bugünkü konusu <b>Nüzhet Gökdoğan</b>,
bahsedeceğimiz kitap </span><b><span style="line-height: 107%;">Kâinatta Bir Nokta: Nüzhet
Gökdoğan</span></b><span style="line-height: 107%;">.</span><u><span style="line-height: 107%;"><o:p></o:p></span></u></span></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="letter-spacing: 0.1pt;"><b>Nüzhet Toydemir Gökdoğan</b>, imparatorluk ortamını; ilk Cihan Harbi - mütareke ve işgalin sıkıntılarını yaşamış birisi
ve ilk kadın astronomumuz, ilk kadın dekanımız, ilk kadın üniversite
senatörümüz, Yüksek Mühendis Mektebi’nde, yâni İTÜ’de ders veren
ilk kadın akademisyenimizdi. 14 Ağustos 1910’da doğan Nüzhet Hoca, </span><span style="letter-spacing: 0.1pt;">Erenköy Kız Lisesi'ni 1928’de bitirdi, kazandığı devlet
bursu ve Atatürk’ün talimatıyla Marsilya’ya matematik okumaya gitti. Matematik
lisansını 1932’de </span><span style="letter-spacing: 0.05pt;">Lyon </span><span style="letter-spacing: 0.15pt;">Ünivers</span><span style="letter-spacing: 0.1pt;">itesi</span>’<span style="letter-spacing: 0.1pt;">nde, fizik lisansını ise 1933’de Paris Üniversitesi’nde tamamlayan
Gökdoğan, astronomi dalını seçip Paris Gözlemevi’nde staja başladı. Yurda
döndüğü 1933 sonunda, yeni kurulan İÜ Fen Fakültesi Astronomi Enstitüsü’nde asistan
ve tercüman olarak çalışmaya başlayan Nüzhet Hoca, Eylül 1934’de Fen
Fakültesi Astronomi Enstitüsü’nün ilk Türk Doçenti oldu. 1936’da Üniversite
bahçesinde bir gözlemevi ku</span>r<span style="letter-spacing: 0.1pt;">ulmasına
katkı veren Gökdoğan, aynı yıl İTÜ’ye müderris muavini olarak atandı. 1937’de,
daha önce aldığı matematik doktorasına fen doktorasını da ekleyen Nüzhet
Hocanın bu çalışması, Fen Fakültesi kayıtlarındaki </span><span style="letter-spacing: 0.05pt;">bir </span><span style="letter-spacing: 0.1pt;">numaralı
doktora tezidir. 1938’de Ali Mukbil Gökdoğan’la evlenen Nüzhet Hoca 1940’da liseler
için Astronomi kitabı yazdı. Aralık 1948’de İÜ Fen Fakültesi’nde profesör ve
üniversite senatörü olan Gökdoğan; Cahit Arf, Mustafa İnan ve Nazım Terzioğlu
ile birlikte Türk Matematik Derneği'ni ve ülkenin eğitimli ve kariyerli
kadınlarıyla da Türk Üniversiteli </span>K<span style="letter-spacing: 0.1pt;">adınlar
Derneğini kurdu, uzun yıllar bu derneğin başkanlığını yaptı. Birçok
uluslararası kongreye katılan, bilimsel makale ve kitaplar yazan, 1951 </span>–
<span style="letter-spacing: 0.1pt;">1952’de bulunduğu ABD’de, ülkenin en önemli
rasathanelerinde gözlemler yapan Nüzhet Hoca Haziran 1954’de Fen Fakültesi
Dekanlığına seçildi. Aynı yıl Türk Astronomi Dern</span>e<span style="letter-spacing: 0.1pt;">ği’nin kurucularından olan Gökdoğan 20 yıl bu
derneğe başkanlık yaptı. 1958’de Astronomi Kürsüsü'nün başına geçen Nüzhet
Hoca, 22 yıl Kürsü ve Bölüm başkanlığı yaptı, bu süreçte yurt dışındaki
rasathanelerde çalıştı. 60’lar ve 70’lerde çok sayıda uluslararası etkinliğe
katılan, ulusal ve uluslararası sivil toplum çalışmalarına destek veren
Gökdoğan, 1978 İkinci kez Fen Fakültesi Dekanı oldu.</span></span></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="letter-spacing: 0.1pt;">Eylül 1978’de düzenlediği 2.</span><span style="letter-spacing: -0.05pt;"> </span><span style="letter-spacing: 0.1pt;">Ulusal
Astronomi Kongresi'nde, 1997’de kurulacak olan Ulusal Gözlemevi fikrini ilk kez
dillendirerek tartışmaya açan Nüzhet Hoca, 1980’de yaş haddinden emekli oldu. Çalışma
arkadaşları ve öğrencilerinin ‘<b><i>sevgiyle bilgiyi daima birlikte yaşayan ve
yaşatan, talebelerini meslektaşı olarak görüp saygı gösteren, ilerleyen
çağlarında bile ‘genç’ kalabilen, daima günceli yakalayan, Cumhuriyet Türkiye’sinin
örnek bir yurttaşı ve öncü bir bilim insanıydı’ </i></b>şeklinde tanımladıkları
Nüzhet Gökdoğan, vefat ettiği 23 Nisan 2003’e kadar ilmi ve sosyal çalışmalardan
kopmamış<b>,</b> yoğun ve örnek alınası
hayatını <b><i>‘milletimin bana verdiklerini ödeyebilmek için uğraştım’</i></b> diye
özetlemiştir. </span><span style="color: #333333;"><o:p></o:p></span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background: white;">Kadın haklarıyla ilgili müktesebatıyla tanınan sosyolog,
yazar, editör, belgeselci ve akademisyen <b>Feryal
Saygılıgil</b>'in yazdığı <b>Kâinatta Bir
Nokta - Nüzhet Gökdoğan </b>biyografisi, kelimenin hakiki manasıyla Cumhuriyet
kadını olan bir bilim insanımızı kuşatan ve sözlü tarih tekniğiyle kaleme
alınmış ayrıntılı ve özenli bir monografi, bilim tarihimize düşülmüş önemli
bir nottur. Vefatının üzerinden 21 yıl geçtiği şu aktüel uğrakta, özellikle
genç nesillerin Gökdoğan’ı tanımaları bakımından, baskısı tükenen kaynak eserin
bir an önce yeniden basılması faydalıdır ve elzemdir. Bir sonraki </span><span style="background: rgb(250, 245, 240);">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve
muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span style="background: white;"> </span><o:p></o:p></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNtIExUAA7BtrY0JXeWfOmH2CmPaz_15r940w45Us43BQaviP0fVNcc5M2Cr228dMYaGqfxjPYsSAH2rlp4oec4lsVKiuK1tmSZfCSqF0WPcHHE-41wdMPJ7yQ5d2EDb0pQMegmO2G9CbcPmvvfzImWBOeLdmggOPuUVnjro3OSiSarQ4Vyar4SqaFzJ8A/s1200/resim.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="675" data-original-width="1200" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNtIExUAA7BtrY0JXeWfOmH2CmPaz_15r940w45Us43BQaviP0fVNcc5M2Cr228dMYaGqfxjPYsSAH2rlp4oec4lsVKiuK1tmSZfCSqF0WPcHHE-41wdMPJ7yQ5d2EDb0pQMegmO2G9CbcPmvvfzImWBOeLdmggOPuUVnjro3OSiSarQ4Vyar4SqaFzJ8A/w640-h360/resim.jpg" width="640" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /><span style="background: white;"><br /></span></span><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><span face="Arial, sans-serif">74) Konu:</span></u></b><u><span face="Arial, sans-serif"> Resim Sanatı, <b>kitap:</b> Ressamlar – Yaşamları ve
Eserleri</span></u><span><o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Arial, sans-serif" style="background: white;">Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver
Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza
Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının
bugünkü konusu <b>Resim Sanatı</b>, bahsedeceğimiz kitap </span><b><span face="Arial, sans-serif">Ressamlar – Yaşamları ve
Eserleri</span></b><span face="Arial, sans-serif">.<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Akla gelebilecek hemen her yüzeye renkler, konturlar, ışık – gölge kontrasları,
perspektif teknikleri, envai çeşit materyaller marifetiyle yapılan; varoluş
dairesindeki maddi bir fenomeni temsil ve simüle etmeye, insan
imajinasyonundaki ve mutasavveresindeki belli bir antiteye referans vermeye, ya
da, önceki resim ekollerinden radikal bir kopuşu ifade eden ve <b>post</b>modern ve <b>POST-post</b>modern dönemler olarak nitelenen son 65 yıla giderek daha
çok rengini veren kavramsal sanat çerçevesinde, bir fikri – bir bağlamı – bir dilsel
problemi – bir kavramı – bir problematiği tarif ve tasvir etmeye yönelik olarak
ortaya konan <b>plastik – grafik – estetik –
matematik – ideolojik hasılaya resim denir</b>. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Aktüel paleo-antropolojik çalışmalarla en az 30,000 yıl öncesine tarihlenen
ve uzak atlarımızın, gezegenin çeşitli coğrafyalarındaki kaya duvarlarına ve
fakat en çok da mağaraların diplerindeki kuytu duvar ve tavanlara yaptıkları
av, savaş ve gündelik hayat tasviri konulu resimlerin ne amaçla yapıldı tam
olarak bilinmemekle birlikte, sanat ve medeniyet tarihçilerince bu tasvir
faaliyetlerinin arkasında teolojik, sosyolojik ve psikolojik kimi motif ve motivasyonlar
olduğu değerlendirilmektedir. Son 10 asırda resim sanatı, tarihsel mirası ve
genetik kodlarıyla kurduğu ilişki bakımından 3 önemli ontolojik kopuş
yaşamıştır: <b>1- perspektifin icadı</b> ve
resme tatbikiyle birlikte Orta Çağ tasvirinden Rönesans resmine geçiş; <b>2- 1830’ların sonunda icat edilen fotoğraf</b>ın, yaygınlaşmaya başladığı 1870’lerden itibaren maddi dünyanın temsili görevini üstlenmesi,
bu suretle de daha önce bu fonksiyonu îfâ etmeyi misyon edinen resim sanatının amaçsız
kalması; <b>3- 20. asırda</b>, husûsen de
1939 sonrasında yaşanan ve günden güne gelişen kitle iletişim araçları
sayesinde gezegendeki kadın ve erkeklerin giderek daha fazlasının haberdar
oldukları zulümlerin neticesinde oluşan <b><i>‘böylesi bir çağda sanatın ne anlamı var,
resmin yapmanın ne kıymeti var?!?’</i></b> merkezindeki sorgulamalarla, modern
sonrası düşünce akımlarının ve yeni teknolojilerin sağladığı açılımların, resim
sanatının ontik köken ve mirasını imha etmesi, onu mâzi ve istikbal kiplerinden
yoksun bir ‘<b><i>SONSUZ ŞİMDİ ÂNI</i></b>’na sürgün etmesinin yol açtığı aktüel anlam
krizi. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Son 1,000 yıl boyunca <b><i>klasizim, neo-klasizm, izlenimcilik,
dışavurumculuk, maniyerizm, modernizm, soyut resim, soyut ekspresyonizm, art
deco, art nuvo, naif resim, grafiti, op-art, oryantalizm, orfizm, foto-realizm,
plüralizm, dijital resim, barok, gotik, rokoko, konstrüktivizm, kübizm, fovizm,
halk sanatı, naif resim, taşizm, tonalizm, fütürizm, Fars minyatürü, Selçuklu –
Osmanlı minyatürü, pointizm, pop art, postmodernizm, ilkel sanat, realizm,
sürrealizm, toplumcu gerçekçilik, romantik realizm </i></b>başta olmak üzere
sayılamayacak kadar çok anlayış ve ekolü doğuran, bunlar sayesinde de girdiği
krizleri atlatan resim sanatı, câri ontik krizini de aşar diye ümit
edenlerdeniz.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Arial, sans-serif" style="line-height: 107%;">Önsözü <b>Andrew Graham-Dixon</b>’a ait olan, her bölümü konunun uzmanı sanat
tarihçilerinin kaleminden çıkma <b>Ressamlar
– Yaşamları ve Eserleri</b>, ciltli – şömizli - büyük boy formu, mükemmel
tasarlanmış görsel şölen mahiyetindeki rengarenk grafik yanı ve yetkin ve
informatif mahiyetli içeriğiyle bütün kitapseverlerin arşivinde olmayı hak eden
bir başvuru kaynağı, bir referans metindir. İslâm minyatürlerine, Hind,
Amerikan yerlisi ve Afrika resmine hiç yer vermemesi, Japon ve Çin resmine ise
az yer ayırması gibi eksikleri eserin zayıf yanı; Batı resim tarihini asırlara
göre mükemmelen özetleyen kısımları ise, mezkûr alanlara dair okuma yapmak
isteyenler için, ıskalanmaması gereken tarafıdır. </span><span face="Arial, sans-serif" style="background: white; line-height: 107%;">Bir sonraki </span><span face="Arial, sans-serif" style="background: rgb(250, 245, 240); line-height: 107%;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça
kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhzW_ORA6fW73a6FK18cd2hS6wgOrMcspFwEsRtX_VFekDEw3ubL7J2uE87m6Db0IVJj0ANCTxmgyj5QvFNkuRt5yNyeSYDWGtarGhgW9pce_Rh1D7umg62_r6MHrbH6Yf9VADKhH2L8HsqzaaxZSReEiJSGHtSU3W2191Kt5Pu05rbEWWEilz7XihwBx0/s1000/flaneur.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="673" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhzW_ORA6fW73a6FK18cd2hS6wgOrMcspFwEsRtX_VFekDEw3ubL7J2uE87m6Db0IVJj0ANCTxmgyj5QvFNkuRt5yNyeSYDWGtarGhgW9pce_Rh1D7umg62_r6MHrbH6Yf9VADKhH2L8HsqzaaxZSReEiJSGHtSU3W2191Kt5Pu05rbEWWEilz7XihwBx0/w269-h400/flaneur.jpg" width="269" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /><span face="Arial, sans-serif" style="background: rgb(250, 245, 240); line-height: 107%;"><br /></span></span><p></p><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white;">75) Konu:</span></u></b><u><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white;"> Flanörlük, metin<b>:</b> Flanör
olmanın İncelikleri ve Flanörlüğün Prensipleri</span></u><span face=""Arial",sans-serif"><o:p></o:p></span></span></p>
<p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""Arial",sans-serif" style="background: white;">Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini
yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un
sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu <b>Flanörlük</b>,
bahsedeceğimiz metin <b>Flanör olmanın
İncelikleri ve Flanörlüğün Prensipleri</b></span><b><span face=""Arial",sans-serif">.<o:p></o:p></span></b></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Modernizmin, endüstrileşmenin,
kapitalizmin, kentleşmenin, evet, özellikle de kent ve şehir denen sosyolojik
birimin evlâtlarıdır flanör ve dişisi olan flanözler. Şehirlerin sokak, cadde, bulvar,
meydan ve çıkmazlarında, önceden belirlenmiş bir amaca, hedefe, plâna, hesaba, projeye
meyletmeksizin; evvelden edinilmiş öngörüye, önyargıya, bilgiye ve donanıma bağlı
olmaksızın; rehber eşhasa ve onların mütemmim cüzü olan rehber metin ve kitaplara,
yâni o anlı şanlı, cafcaflı ve de meşhur guide book’lara zerrece prim
vermeksizin; hayatının, ya da ayaklarının kendisini sürüklediği yere giden; erdiği
menzilde insanlarla, fauna ve floraya dair bileşenlerinin oluşturduğu ekosistemle,
mimari ve tarihi dokuyla kurduğu ilişkiler seyyahınkinden ve fakat bilhassa da
turistinkinden mahiyetçe farklı olan; varoluşun derununa doğru temaşa etmek
üzerinden nefes almaya, deneyim edinmeye ve tecrübe koleksiyonu yapmaya çalışan
erkek ve kadınlara, malûm olduğunuz üzere, gündelik konuşmada <b>‘aylak’</b>, ‘<b>gezinti’</b> deriz, bilirsiniz; işte flanör ve flanöz bu banal, bu
sıradan, bu basit, bu <b><i>uncultured</i></b> kavramın lacivert modu, afili
kıyafeti, entelektüel formudur.<o:p></o:p></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><span face=""Arial",sans-serif">Henry David Thoreau, Nassim Taleb, J.K. Rowling,
Albert Einstein, Charles Darwin, Aristoteles, William Wordsworth, Pierre
Trudeau, Thomas Jefferson, Virginia Woolf, Soren Kierkegaard, Socrates, Friedrich
Nietzsche, Ludwig Van Beethoven, Leo Tolstoy </span></b><span face=""Arial",sans-serif">ve<b>
Leonard Cohen</b> yaptığımız tarife şu veya bu şekilde uyan kişilerdir. Onlar,
varlıklara – olgulara – fenomenlere yaklaşırken bildiklerini paranteze alıp
iptal eden fenomenologlar gibidir. <o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 18.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 12.0pt; margin: 12pt 0cm 18pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İlkin <b>Edgar Allen Poe</b>’unun <b>1840</b>’da
yayımlanan <b>Kalabalıkların Adamı</b>
hikâyesinde, isimlendirilmeden tarif edilmişti flanörlük. Hikâyeyi 1845’de
Fransızcaya çeviren <b>Charles Baudelaire</b>,
kavramı da kullanarak şöyle tanımlamıştı flanörü: ‘<b><i>Kusursuz bir flanör, tutkulu bir gözlemci için ahalinin tam orta
yerini, hareketin gel-git noktasını, gelip geçici ile sonsuzun arasını mesken
tutmak müthiş bir keyiftir. Evden uzak kalmak ama her yerde evinde hissetmek;
dünyanın merkezinde olmak, dünyayı gözlemek ama dünyadan saklı kalmak</i></b><i>.’
</i>Bu has Fransız şair <b><i>‘şehir sokaklarının centilmen gezgini’</i></b>
diyerek serseri diye istiskal edenlere kontur çekmiş, onurlandırmıştı flanör ve
flanözü. <b>Walter Benjamin</b>’e göre ise
flanör ‘<b><i>zeki gözlemler yapabilen amatör bir dedektif ve gazeteci</i></b>’ydi. <b>Edmund White</b> ‘<i>sürekli bir şeyler öğrenip kendini geliştirme kaygısı, başarısını ispat
için çalışma ihtiyacı, katı seyahat gündemi ve keskin hatlarla belirlenmiş
güzergâhlar flanörlüğün en büyük tehditleridir’ </i>diyor mealen bir metninde. Nassim
Talep’in tanımı kısa ve öz: ‘<b><i>Bir şeyleri yapmanın belirli bir yoluna
kilitlenmeyen kişidir, turistin zıddıdır</i></b>’. Şöyle toparlayalım mevzuyu
biz de: mevcudata ve hayata meşaiyyûn gibi, ehl-i dalalet gibi <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Peripatetik_ekol" target="_blank"><span color="windowtext">peripatetik</span></a> bir üslupla yaklaşan; varoluşu
formatlamayan, hayata teslim olan; evi
tüm dünya bir coğrafya üstü; saatsiz ve takvimsiz bir zaman dışı; hiper-empatik
bir gezegen ferdi; alıcı kuş misali anlam vermeyen, anlam alan; eşyadan,
makamdan, mesaiden, evden, sıladan, mâsivâdan âzâde ve hür; ‘şimdi ve burada’ya
odaklı; ‘koşma, yavaşla, mümkünse dur!’ diyendir flanör. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 18.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 12.0pt; margin: 12pt 0cm 18pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""Arial",sans-serif">Fotoğrafçı, gezi
yazarı, bisikletçi, flanör, seyahat danışmanı <b>Gökhan Kutluer</b>’in bloğundaki </span><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="letter-spacing: -0.25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;">Flanör
Olmanın İncelikleri ve Flanörlüğün Prensipleri</span></i></b><span face=""Arial",sans-serif" style="letter-spacing: -0.25pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;"> yazısı programımızın temel referansıydı. Flanör modunda gezmeye ve
keşfetmeye meyyalseniz şayet, bu yazıyı okuduğunuzda, Kutluer’in diğer yazılarına
da zaman ayırabilir, engin flanör literatüründe flanörlük yapabilirsiniz demektir,
demedi demeyin. </span><span face="Arial, sans-serif" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;">Bir sonraki </span><span face=""Arial",sans-serif" style="background: rgb(250, 245, 240);">programımızda birlikte olmak
dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span face="Arial, sans-serif" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"> </span><span face=""Arial",sans-serif"><o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 18.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 12.0pt; margin: 12pt 0cm 18pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Arial, sans-serif" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;">-------------------------------------------</span></span></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 18.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 12.0pt; margin: 12pt 0cm 18pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Arial, sans-serif" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;">Önceki 70 metne erişmek için tklynz. ltfn.: </span></span><a href="https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/03/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program_18.html" style="font-family: arial; font-size: large;" target="_blank">https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/03/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program_18.html</a></p><p>
</p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium; line-height: 107%;"> </span></p><p></p>Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-3128908071496849302024-03-18T11:57:00.010+03:002024-03-20T13:59:48.146+03:00TRT Radyo 1, Sayfaların Dilinden Programı, metinler - 13<p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u></u></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><a href="https://saudigazette.com.sa/uploads/images/2024/01/12/2198002.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="337" data-original-width="600" height="337" src="https://saudigazette.com.sa/uploads/images/2024/01/12/2198002.jpg" width="600" /></a></u></b></span></div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><br /><span face=""Arial",sans-serif" style="line-height: 107%;"><br /></span></u></b></span><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"></span></p><p><b style="background-color: white; color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></i></b></p><p><b style="background-color: white; color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></i></b></p><p><b style="background-color: white; color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></i></b></p><p><b style="background-color: white; color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></i></b></p><p><b style="background-color: white; color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></i></b></p><p><b style="background-color: white; color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></i></b></p><p><b style="background-color: white; color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></i></b></p><p><b style="background-color: white; color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></i></b></p><p><b style="background-color: white; color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></i></b></p><p><b style="background-color: white; color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">01 Ocak - 31 Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00 saatleri arasında TRT Radyo 1'de yayınlanan, bütün yıl boyunca da toplamı 262'ye erişecek olan <b>Sayfaların Dilinden</b> programının metinlerini yazıyorum. 2025 yılında kitaplaştırılacak olan mezkûr metinlerden 1 Nisan - 5 Nisan döneminde yayınlanacak olanlar aşağıdadır. Onlara dair görüş, öneri, katkı ve eleştirilerinizi metinlerimin altındaki yorumlar kısmında ya da sosyal medya hesaplarım üzerinden paylaşabilir, programları, <b>TRT Dinle'</b>yi cep telefonunuza indirerek, Dünya'nın bütün coğrafyalarından dinleyebilirsiniz.</span></i></b></p><div><b style="background-color: white; color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></i></b></div><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><span face=""Arial",sans-serif" style="line-height: 107%;">66)
Konu:</span></u></b><u><span face=""Arial",sans-serif" style="line-height: 107%;"> Evren, <b>kitap</b>:
Zamanın Kısa Tarihi</span></u></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Arial, sans-serif" style="background: white; line-height: 107%;">Radyo 1'in değerli
dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in
yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların
Dilinden programının bugünkü konusu </span><b><span face="Arial, sans-serif" style="line-height: 107%;">Evren</span></b><span face="Arial, sans-serif" style="background: white; line-height: 107%;">, bahsedeceğimiz metin </span><b><span face="Arial, sans-serif" style="line-height: 107%;">Zamanın Kısa Tarihi.</span></b><span face="Arial, sans-serif" style="line-height: 107%;"> <o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><span face="Arial, sans-serif" style="line-height: 107%;">Stephen Hawking</span></b><span face="Arial, sans-serif" style="line-height: 107%;">’in<b> Zamanın Kısa Tarihi’</b>nin final
paragrafını hatırlayalım: <b><i>‘Günün birinde eksiksiz bir birleşik kuram
bulursak, bu, yalnızca birkaç bilimci tarafından değil, genelinde herkes
tarafından anlaşılır olmalı. İşte o zaman bir hepimiz, feylesoflar, bilimciler
ve sokaktaki adam, ‘biz ve evren niçin varız?’ sorusunu tartışabileceğiz.</i></b>
<b><i>Hele
bunu yanıtlayabilirsek, insan aklının en yüze zaferi olacak- çünkü o zaman
Tanrı’nın aklından neler geçtiğini bileceğiz.</i></b>’ Genel kabule göre Evren,
her biri Güneş sistemimiz büyüklüğünde yüzlerce milyar yıldız sisteminden
oluşan yüzlerce milyar galaksiden mürekkep bir koleksiyondur. <b>Sicim Kuramı Kozmolojisi</b> başta olmak
üzere, mantıki devam yolu <b>çoklu evrenler</b>i
gerektiren ve spekülatif yanı ağır basan çok sayıda kozmolojik argümantasyon
bize, evrenimiz gibi sonsuz sayıda evrenin içine gömüldüğü ve bilimden ziyade
bilim kurgunun konusu olan 11 boyutlu bir uzay-zaman sürekliliğini gerektiren bir
<b>meta evren</b>i vaz’eder. Evreni, hatta
sonsuz evrenler mimarisini ve giderek de <b>bütün
bu telifin müellifi olan bir Metafizik Fail’in aklından geçenler</b>i
anlamaktan bahsetmeyi; Görelilik Kuramının yazılı olduğu bir sayfada yuvalanmış
bir mikroorganizmanın, yaşam alanı kıldığı o sayfadaki mezkûr kuramı anlayabileceğini iddia etmesi kadar kibirli ve absürd de bulabilirsiniz; insanın, varoluş
dairesinin tamamını anlamak noktasındaki azim ve kararlığına yorup bu gayreti takdir
de edebilirsiniz, tercih sizin. Biz, söz konusu kitap ve yazarı üzerinden devam
edelim sohbetimize.<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal">
</p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Arial, sans-serif" style="background: white; line-height: 107%;">Önsözünü <b>Carl Sagan</b>’ın yazdığı, 2018’de 76 yaşında vefat eden İngiliz
kozmolog, kuramsal fizikçi, akademisyen ve yazar <b>Stephen Hawking</b>’in kaleme aldığı <b><i>Zamanın Kısa Tarihi – Büyük
Patlamadan Kara Deliklere</i></b> yapıtı, basıldığı 1988’den bu yana
gerçekleşen 30 milyona yaklaşan satışıyla popüler bir bilim eseri için
inanılması gerçekten güç olan bir tirajı yakalamıştır. 1955 kaybettiğimiz <b>milenyumun bilim insanı</b> olarak tarif ve
tavsif edilen <b>Albert Einstein</b>’dan
sonra gelen en parlak kuramsal fizikçi ve kozmolog olarak nitelenen Hawking,
yakalandığı ölümcül amyotrofik lateral sikleros hastalığı yüzünden hayatının
önemlice bir bölümünü tekerlekli iskemlede geçirmişti. Bu süreçte konuşamadığı
için bir yazılımın sağladığı ses simülasyonu üzerinden iletişim kurabilen ve
göz kapaklarından başka hiçbir istemli kasını hareket ettiremediği bir umumi
felç tablosunda yaşamasına karşın, son nefesini verene değin ilmi çalışmalarını
sürdürmeyi başarmış tepeden tırnağa irade ve zekâydı o. Hawking’in mezkûr
eserini ‘<b><i>bedeni tekerlekli sandalyenin tutsağı, ama beyni o denli hareketli ki,
evrenin gizlerini gün ışığına çıkarabilmek için zamanın ve uzayın uçsuz bucaklığında
sanki dört nala koşuyor</i></b>’ diyerek manşete taşıyan prestijli Time
Gazetesi gibi mecraların altını çizdiği üzere <i>kuantum fiziği, kuantumlu genel görelilik kozmolojisi, kara delikler,
Big Bang, genel görelilik</i> gibi fiziğin bir çok önemli bahsinde insanlığın
ufkunu açan tezlerin sahibi olan Hawking, ‘<b><i>evrenin doğası nedir? Onun içindeki yerimiz
ne, o ve biz nereden geldik? Evren niye böyle?</i></b>’ sorularının peşinde
kanat çırptığı hayatının son 55 yılında, Nobel Fizik Ödülü alamamasına karşın,
bu ödülü kazananların çoğundan daha fazla hizmet etmiştir insanlığın
imajinasyonunun ve kavrayışının zenginleşmesine. Bu bölümün kaynak metni olan
söz konusu eserin, ‘<b><i>kozmoloji ve kuramsal fiziğe giriş yapmak istiyorum. Kısa, özlü,
vurucu, faydalı ve dahice olan tek bir kitaba ayıracak vaktim var, bana hangi
eseri önerirsiniz?</i></b>’ şeklindeki bir arayışın faili olanlar için biçilmiş
kaftan olduğunu düşünüyoruz. Bir sonraki </span><span face="Arial, sans-serif" style="background: rgb(250, 245, 240); line-height: 107%;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve
muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span face="Arial, sans-serif" style="background: white; line-height: 107%;"> </span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="https://static.nadirkitap.com/fotograf/941084/23/Kitap_202105211449089410848.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="525" data-original-width="366" height="525" src="https://static.nadirkitap.com/fotograf/941084/23/Kitap_202105211449089410848.jpg" width="366" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /><span face="Arial, sans-serif" style="background: white; line-height: 107%;"><br /></span></span><p></p><div align="center"><table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" class="MsoNormalTable"><tbody><tr><td style="padding: 0cm; width: 467.8pt;" width="624"><div align="center"><table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" class="MsoNormalTable"><tbody><tr><td style="padding: 0cm; width: 467.8pt;" width="624">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><span style="background: white;">67) Konu:</span></u></b><u><span style="background: white;">
Fatih zehirlendi mi?, <b>kitap</b>: </span></u><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;">Helvahane Defteri ve Topkapı Sarayı’nda Eczacılık</span><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;"> </span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background: white;">Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver
Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza
Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının
bugünkü konusu </span><b>Fatih Zehirlendi mi?</b><span style="background: white;">, bahsedeceğimiz
metin </span><b><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;">Helvahane Defteri ve Topkapı Sarayı’nda Eczacılık. </span></b> </span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Üzerinden
543 yıl geçmesine karşın, Fatih
Sultan Mehmed’in gut hastalığından mı öldüğü, yoksa zehirlenerek mi
öldürüldüğü kesinleştirilememiştir. <o:p></o:p></span></p>
</td>
</tr>
<tr>
<td style="padding: 0cm; width: 467.8pt;" width="624">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></p>
</td>
</tr>
<tr>
<td style="padding: 0cm; width: 467.8pt;" width="624">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="https://www.blogger.com/blog/post/edit/5857551342204606194/883051275486525925"></a><b>Âşıkpaşazade Tarihi'</b>ndeki bir şiirin yorumlarına
ve ilk baskısı 1953’de yapılan <b>Franz Babinger'</b>in <b>Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı</b>
başlıklı meşhur monografisinde <b>Vatikan</b> arşiv belgelerine
dayandırarak ileri sürdüğüne göre <b>Fatih</b>,
Venedik <b>Devleti</b> tarafından
zehirlenerek öldürülmüştür. 1954’de yayınlanan makalesinde Naşid Baylav, <b>Fatih Sultan Mehmed'in zehirlenerek
öldürüldüğü iddiası</b>nı Osmanlı medikal kayıtlarına dayandırarak ispata
çalışmıştır. Makale büyük yankı uyandırmış, Fatih'in kabrinin açılarak nâşı
üzerinde tıbbi tetkik yapılması bile gündeme gelmişti. <br />
<br />
Söz konusu makalesinde Baylav, Roma’yı fethetmek üzere Üsküdar - Gebze
arasındaki Hünkârçayırı'nda devasa bir ordu toplayan <b><i>Fatih Sultan
Mehmed’in </i>3<span style="background: rgb(253, 253, 253);"> Mayıs 1481'de
vefat edişini,</span><i> Papalığın casusu olduğunu savunduğu ve sultanın çok
güvenerek vezirlik verdiği 30 yıllık doktoru Venedikli Yahudi dönmesi Yakup
Paşa, </i></b>yâni <b><i>Jacobus Maestro </i></b>tarafından ilacına katılan çok
zehirli bir bitki extresiyle zehirlenmesi sonucunda gerçekleştiğini, o
zamana değin yayınlanmamış olan ve Osmanlı saray doktorlarının reçetelerini
içeren, söz konusu ettiğimiz, çok nadir bir yazma esere dayanarak, kanıtlamaya
çalışmıştır. <o:p></o:p></span></p>
</td>
</tr>
<tr>
<td style="padding: 0cm; width: 467.8pt;" width="624"></td>
</tr>
<tr>
<td style="padding: 0cm; width: 467.8pt;" width="624">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;">Helvacıbaşı,
padişah dahil sarayda yaşayan ve çalışan binlerce insana yemek hazırlayan çok
geniş bir ekibin başındaki kişi olup, saray protokolünde yeri olan önemli bir
makamdı. Helvacıbaşının, padişahın doktoru olan hekimbaşı'nın nezaretinde
hazırladığı kimi çay, macun ve iksirler çeşitli hastalıkların tedavisinde
kullanılırdı. Bu yönüyle helvacıbaşı, aşçılığın yanı sıra, bir çeşit eczacı gibi
de çalışmaktaydı. Daha önce, <b>Vatikan </b>arşiv belgeleri gibi
yabancı kaynaklara dayandırılarak temellendirilmeye çalışılan bu olayı <b>Naşid Baylav</b>,
ilk kez bir Osmanlı vesikası<b> </b>üzerinden ve medikal zeminde
delillendirerek dile getirmişti. </span><b><span style="background: white;">İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nil Sarı</span></b><span style="background: white;">'ya göre, bahse
konu el yazmasında yer alan reçetelerden bir tanesinde, Topkapı Sarayı'nda
padişaha medikal servisler sunan hekimbaşlarının '<b>kargabüken</b>'
bitkisinin tohumlarından elde edilen <b>striknin</b> extresinden
faydalandıklarına işaret edilmektedir. Yemeklere belli bir dozda katıldığında
öldürücü olan bu zehrin gerçekten de Fatih'in yemeklerine eklenip eklenmediği,
Fatih'in nâşından alınacak bir numude zehir aranması türünden tetkikler
yapılmadan kesinleştirilebilecek bir husus değildir. </span><o:p></o:p></span></p>
</td>
</tr>
<tr>
<td style="padding: 0cm; width: 467.8pt;" width="624">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"> </span></p>
</td>
</tr>
<tr>
<td style="padding: 0cm; width: 467.8pt;" width="624">
<p class="MsoNormal"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Fatih boğazına aşırı düşkün olduğu için gut hastalığından mı vefat etti,
yoksa istilâ edilmekten korkan Venedik ya da Vatikan’ın bir suikastına mı kurban
gitti, bilinmez; ancak Naşid Baylav'ın mezkûr makalesi, İstanbul'un Osmanlı
İmparatorluğu'nca fethinin 500. sene-i devriyesi kutlamalarının yapıldığı
sosyolojik, psikolojik ve fikri atmosferde büyük yankı uyandırmış ve söz
konusu mevzunun tekrar ramp ışıkları altına altına taşınarak yeniden ve
yeniden tartışılmasına vesile teşkil etmiştir<span style="background: white;">.
<b>Tarihçilerin kutbu Halil İnalcık</b>
başta olmak üzere, çok sayıda üstadın ‘<b><i>olabilir’</i></b> diyerek açık kapı
bıraktığı bu önemli mevzu günümüzde de esrarını muhafaza etmektedir. <o:p></o:p></span></span></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background: white; line-height: 107%;">Arslan Terzioğlu imzalı 1992 tarihli </span><b><i><span style="border: 1pt none windowtext; line-height: 107%; padding: 0cm;">Helvahane
Defteri ve Topkapı Sarayı’nda Eczacılık</span></i></b><span style="background: white; line-height: 107%;">, Topkapı Sarayı’nın
Eczanesi olan Helvahane’de 1608 – 1767’de yapılan 186 ilacın reçetesini, Osmanlı
tıp ve eczacılığının genel bir resmini ve kadim medeniyetlerden devraldığı birikim
ve mirası ilmi açıdan tetkik etmekte olup çok önemli bir belgedir. Mevcudu
epeydir olmayan bu eserin bir an önce yeniden basılması elzemdir. </span><span style="background: white; line-height: 107%;">Bir sonraki </span><span style="background: rgb(250, 245, 240); line-height: 107%;">programımızda
birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli
dinleyenler.</span><span style="background: white; line-height: 107%;"> </span><span style="line-height: 107%;"><o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span></span></span></p><a name='more'></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background: white; line-height: 107%;"><br /></span></span><p></p>
</td>
</tr>
</tbody></table>
</div><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;">
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://img.kitapyurdu.com/v1/getImage/fn:11432723/wh:true/miw:200/mih:200" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="464" data-original-width="319" height="640" src="https://img.kitapyurdu.com/v1/getImage/fn:11432723/wh:true/miw:200/mih:200" width="440" /></a></div><br /><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br />
<br />
<!--[if !supportLineBreakNewLine]--><br />
<!--[endif]--><o:p></o:p></span><p></p></td></tr></tbody></table></div><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><span face="Arial, sans-serif" style="background: white;">68) Konu: </span></u></b><u><span face="Arial, sans-serif" style="background: white;">Zor, Rıza Ve Hegemonya, <b>Eser</b>: İktidarın
Meşruiyeti ve Rıza Üretimi</span></u></span></p><p><span style="background: white; font-family: arial; font-size: medium;">Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın
metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un
sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu <b>Zor, Rıza ve Hegemonya</b>, bahsedeceğimiz metin
<b>İktidarın Meşruiyeti ve Rıza Üretimi</b>.<o:p></o:p></span></p><p><span style="background: white; font-family: arial; font-size: medium;">5 milyon yıllık geçmişimize baktığımızda, sayısız tehlike ve
tekinsizlikle dolu gezegenimizi paylaştığımız canlıların çoğuna göre zayıf ve
handikaplı olduğumuzu, bu yüzden de, mezkûr koşullar altında tek başımıza yaşayıp
neslimizi sürdürmemizin imkânsız olduğunu görürüz. Bunun zaruri sonucu olarak
geliştirdiğimiz toplumsal yaşam pratiklerimiz, ister istemez, <b>güç ve iktidar ilişkileri</b>ni icat
etmemizle sonuçlanmıştır. Tarımı, yerleşik hayatı, iş bölümünü, artık ürün ve
artık değeri, sınıf farklılıklarını, yöneten – yönetilen dikotomisini ve
devleti icat ettiğimiz 12,000 yıl öncesinden günümüze değin geçen süreçte ise, söz
konusu <b>güç ve iktidar ilişkileri</b> günden
güne daha da<b> </b>rafine edilmiş, inceltilmiş,
hakiki mahiyetini gizleyen kılıklarda boy gösterir olmuştur. İktidarın esas
olarak çıplak güç temelinde, zor ve şiddet merkezli inşâsı ve kullanımının tarih
boyunca sosyal patlamalara ve devrimlere neden olduğu aşikârdır. Toplumsal rıza
üreterek meşruiyet devşirmek ve sosyal mimariyi ağırlıklı olarak bunun üzerine
bina etmek, kapitalist toplumsal formasyonun tarihsel birikiminde gözlendiği
üzere, asırlara sâri bir kültürel – ideolojik – sosyopolitik hegemonya imal ve
inşâ etmeye olanak sağlar. Bahse konu birlikte yaşama, yönetim ve yönetişim
metodu, salt zor temelli olana kıyasla, çok daha düşük maliyetli ve sürdürülebilirdir.
Bir diğer deyişle, bir ahbabımızla yaptığımız birlikte bir kahve içip muhabbet
etmek gibi sıradan bir aktiviteden, şirketlerin - sivil toplum kuruluşlarının
- akademik yapıların - spor camialarının
- kültür ve sanat organizasyonlarının sevk ve idaresine, bir milletin
yönetilmesinden, fevkalâde karmaşık ve çok katmanlı olan uluslararası ilişkiler
arenasında ittifaklar kurulmasına ve aktüel hasım cephenin zayıflatılmasına
değin uzanan hayatımızın hemen her aşamasındaki, yönetime ve onun güncellenmiş
sürümü olan yönetişime konu sayısız beşeri ve sosyal faaliyetimizi, güç ve
rızanın birlikte kullanıldığı kombinler vasıtasıyla gerçekleştirirken, mezkûr
kombinezonun rıza üretme yanına ağırlık vermek makul ve rasyonel olan tutumdur.
<o:p></o:p></span></p><p><span style="background: white; font-family: arial; font-size: medium;">On binlerce yıllık pre-modern dönemin pre-kapitalist<b> </b>ihtiyaçlarına binaen üretilen efsaneler,
destanlar, masallar, mitler ve teoloji kapsamındaki kimi anlatılar, yönetici
sınıfların ve iktidar elitlerinin icraatlarının olumsuzluklarını maskelemiş,
meşruiyetlerini beslemiş, güçlerini tahkim etmiştir. 1700 – 2024 dönemini
kapsayan modern, post-modern ve post-postmodern süreçlerde ise gazeteler, dergiler,
kitaplar, müzik eserleri, sahne sanatları, filmler, tv programları, reklâmlar, modaya
konu antite ve akımlar, sosyal medya içerikleri gibi envai çeşit anlatılar; modern
mitler, güncel destanlar, son moda masallar, aktüel teolojik argümantasyonlar
olarak sahne almışlardır. Söz konusu vasıflarıyla verili adaletsiz küresel sistemin
sömürü temelli hakikatini ve sınıfsal tabiat ve mahiyetini gizleyen bu fiktif
kurgular, geniş yığınlar tarafından satın alınmakta, bu durum onları imal eden
ve pazarlayan entelektüellerle, onların organik olarak eklemlendikleri hakim sınıfların egemenliğini sürdürmesiyle sonuçlanmaktadır. <o:p></o:p></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Arial, sans-serif" style="background: white;">Öğretim üyeleri<b> Dr.
Ahmet Öztekin </b>ve <b>Dr. Hülya Öztekin</b>’in
ortaklaşa yazdıkları </span><b><span face=""Arial",sans-serif">İktidarın Meşruiyeti ve
Rıza Üretimi: Masallardan ve Mitlerden Kitle İletişimine Toplumsal Bilincin
İnşası</span></b> <span face="Arial, sans-serif" style="background: white;">kapsamlı bir akademik makale olup, mercek altına
aldığı problematiği çeşitli cepheleriyle kuşatıp kucaklarken, araştırma nesnesini de ayrıntılı
olarak otopsiye ve diseksiyona tabî tutup analiz etmektedir. Bizim de faydalandığımız
mezkûr makalenin, konunun ilgilisi için işlevsel olacağını düşünüyoruz. Bir sonraki
</span><span face="Arial, sans-serif" style="background: rgb(250, 245, 240);">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın,
kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span face="Arial, sans-serif" style="background: white;"> </span><span face="Arial, sans-serif"><o:p></o:p></span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"></span></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://d2jx2rerrg6sh3.cloudfront.net/image-handler/picture/2022/2/shutterstock_1482347732.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="448" data-original-width="673" height="426" src="https://d2jx2rerrg6sh3.cloudfront.net/image-handler/picture/2022/2/shutterstock_1482347732.jpg" width="640" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"></td></tr></tbody></table><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /><span face="Arial, sans-serif" style="background: white;"><br /></span></span><p></p><p>
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u>69) Konu:</u></b><u> Virüsler, <b>kitap:</b> Genel
Viroloji</u><o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm; mso-margin-top-alt: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background: white;">Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini
yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un
sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu </span><b>Virüsler</b><span style="background: white;">, bahsedeceğimiz kitap </span><b>Genel
Viroloji.</b> </span></p><p class="MsoNormal"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Daha öncesinde varlıklarına dair beslenen kimi şüphe ve
varsayımlara karşın, ilk defa 1892’de Rus biyolog <span style="background: white;">Dmitri
Ivanovsky tarafından keşfedilerek ilmen tanımlanan virüs türlerinin g</span>ünümüze
değin geçen 132 senede on binlercesi tespit edilerek sınıflandırılmıştır. Diğer
hiçbir organizmanın hayatiyetini sürdüremeyeceği sınır koşullarında bile
fonksiyonlarını gerçekleştirebilmeleriyle, biyolojiye konu diğer
organizmalardan ayrılan virüslerin kavramsal kökeni <span style="background: white; mso-bidi-font-style: italic;">Latince zehir anlamına gelen <b><i>vīrus’</i></b>tur. Bilinen en büyük
virüsler, varoluşun en küçük canlı organizasyonlarından olan bakterilerden bile
en az 100 kere daha küçüktür. B</span>itkiler, hayvanlar, insanlar, mantarlar,
bakteriler, algler ve arkeler gibi bilinen bütün canlı türlerini enfekte ederek
onlarda patolojik tablolara ve ölümlere neden olabilen virüsler, mikrobiyolojinin
bir alt kırılımı olan virolojinin ilgi alanındadır. <i>İçerdikleri genetik malzeme, doğal seçilimin konusu olmaları, mutasyon
geçirmeleri ve çoğalmaları gibi özellikleri üzerinden onları canlı</i> olarak
kabul eden bilim insanları olduğu gibi; bir oluşumun canlı olarak
nitelenebilmesi için gerek şart olarak görülen <i>bir kültür ortamına yerleştirildiğinde enerji üretme ve dönüştürme
yeteneğine sahip <b>olmamaları</b>, bu
ortamda büyüyüp çoğalamamaları, RNA ve DNA gibi kalıtsal malzemelerden sadece
birisine sahip olmaları ve konak olarak kullandıkları bir başka canlı hücrenin
genetik malzemesi ve enzimleri olmaksızın üreyememeleri gibi kimi kritik
organel ve fonksiyon noksanları</i> yüzünden virüsleri ‘<b><i>yaşamın sınırlarındaki organizmalar’
</i></b>ve<b><i> ‘kopyalanmışlar’</i></b> olarak tanımlayan ve hatta daha da kestirmeden
gidip ‘<b><i>canlı değillerdir!</i></b>’ diyen uzman ve otoriteler de vardır. <o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Binlerce yıllık kadim öğretilerde <b><i>cansız tabiat – nebatat –
hayvanat – insanat </i></b>olarak klasifiye edilen<b><i> varlık zinciri</i></b>
mitolojik, esoterik, teolojik, filozofik ve ilmi sayısız alt metin barındırır. <b>Varlık zinciri</b>ne dair yapılan <b>biyolojik - maddi - ilmi</b> bir izahat ise,
onu <b>beslenme zinciri</b> üzerinden şu
şekilde yeniden tanımlar: <b><i>Bitkiler cansız doğayla, hayvanlar bitki ve
hayvanlarla, insanlarsa bunların tamamıyla beslenirler</i></b><i>, bu yüzden de türümüz hem beslenme
zincirinin, hem de varlık zincirinin zirvesindedir</i>. Bu tanımlama, varoluşun
en basit biyolojik mimarisine sahip olmasına karşın, virüslerin, insanlar dahil
her şeyle beslendiği hakikatini ıskalamakta ve türümüze hak etmediği bir önemi
izafe etmektedir. Sakın virüsler, bu hakikatten hareketle, kendi aralarında
şöyle iletişiyor olmasınlar: <b><i>insanlar dahil her şeyle beslendiğimiz için
beslenme ve varlık zincirinin zirvesinde oturan homo-sapiens-sapiens türü
değil, biziz aslında</i></b>! Türümüzün beslenme ve varlık zincirinin tepesine
yerleştiğine dair olan esasen hakikatle de gayrı-mutabık mezkûr argümanı; insanlığın
sonunu getirebilecek küresel bir yok oluşun nedenleri arasına virütik bir
pandemiyi de yerleştiren uzman görüşleri ışığında, tekrar değerlendirmekte
fayda vardır.<o:p></o:p></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; mso-margin-bottom-alt: auto; mso-margin-top-alt: auto;">
</p><p style="background: white; margin-bottom: 0cm; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 6.0pt; margin: 6pt 0cm 0cm;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>Şemsettin Ustaçelebi </b>ve<b> A. Dündar As</b>’ın birlikte yazdıkları <b>Genel Viroloji</b> kitabı, v<span style="border: 1pt none windowtext; mso-border-alt: none windowtext 0cm; padding: 0cm;">irüslerin diğer
mikroorganizmalardan çok farklı olan biyolojik mimari ve çoğalma
özellikleriyle, onların hayvanlara ve bilhassa da insanlara bulaşma
mekanizmalarını ve neticesinde yol açtıkları patolojik ve klinik tabloları 8
ana bölümde mercek altına almaktadır. Bu mahiyet ve muhtevasıyla mezkûr eser tıp
fakültesi ve diğer sağlık branşlarındaki lisans öğrencilerine; mikrobiyoloji, viroloji
ve epidemiyoloji gibi sahalarda eğitim alan lisansüstü öğrencilerine, TUS
sınavına hazırlanan hekimlere ve viroloji konusuna odaklanmış araştırmacılara söz
konusu alanın temel bilgilerini sunmaktadır. Programımızın başvuru kaynağı olan
kitabın, bazı teknik kısımları müstesna tutulursa, genel okura da seslendiğinin
altını çizmekte fayda vardır.</span> <span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;">Bir sonraki </span><span style="background: rgb(250, 245, 240);">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça
kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"> </span><o:p></o:p></span></p><p style="background: white; margin-bottom: 0cm; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 6.0pt; margin: 6pt 0cm 0cm;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcRv4LJP5SxQ9Pc4Po25evMPDNd716R4WdW3Yg&usqp=CAU" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="168" data-original-width="300" height="358" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcRv4LJP5SxQ9Pc4Po25evMPDNd716R4WdW3Yg&usqp=CAU" width="640" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"><br /></span></span><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><span face="Arial, sans-serif">70) Konu:</span></u></b><u><span face="Arial, sans-serif"> Doğan Avcıoğlu, <b>kitap:</b>
Doğan Avcıoğlu: Bir Jön Türk'ün Ardından</span></u></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Arial, sans-serif" style="background: white;">Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba;
Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği,
Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının
bugünkü konusu </span><b><span face="Arial, sans-serif">Doğan Avcıoğlu</span></b><span face="Arial, sans-serif" style="background: white;">, bahsedeceğimiz metin </span><b><span face="Arial, sans-serif">Doğan Avcıoğlu: Bir Jön Türk’ün
Ardından.</span></b><span face="Arial, sans-serif"> </span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""Arial",sans-serif" style="color: black; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sosyal bilimci, gazeteci, yazar, düşünür, aksiyoner Doğan Avcıoğlu, Jön Türkler'in
liderlerinden Ahmet Rıza Bey'in elitist pozitivizmiyle jakoben
merkeziyetçiliğinden etkilenen tezleriyle, giderek azalan bir şekilde de olsa,
son 60 yıldır; sol-kemalist, sosyalist, ulusalcı, anti-emperyalist,
anti-amerikancı, jakoben ve kısmen de milliyetçi ve muhafazakâr siyasi akımların
tasavvur ve tahayyül kozmosları üzerindeki, etkili olmuş önemli bir kanaat
önderidir. 1926’da Bursa’da doğan, otantik adıyla, Mehmet Erdoğan Avcıoğlu,
Fransa’da sosyal bilimler okumuş, yurda döndüğü 1955’de Türkiye ve Ortadoğu
Amme İdaresi Enstitüsü’nde asistan olmuştur. Demokrat Parti iktidarına karşı
muhalefet eden Ulus gazetesi ile Kim ve Akis dergilerinde yazan Avcıoğlu, 27
Mayıs darbesinin ardından CHP kontenjanından seçildiği Kurucu Meclis’te anayasa
çalışmalarına katılmıştır. Çıkardığı Yön dergisi ve Devrim gazetesiyle dönemini
domine eden, ‘<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">asker – sivil aydın zümre’</b>
dediği TSK unsurlarının da arasında olduğu ‘<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">zinde kuvvetler’</b>le gerçekleştirilecek sol – Kemalist bir askeri müdahaleyi
doktrine etmenin yanı sıra, ordu içindeki cuntalarla dirsek temasında olduğu
iddia edilen Avcıoğlu, desteklediği darbecilere karşı olan Amerikancı sağcı
cuntanın verdiği 12 Mart muhtırasıyla cezaevine düşmüş, siyasetteki özgül
ağırlığını ve öneminin büyük ölçüde kaybetmiştir. 1973’de aklanarak tahliye olduktan
sonra büyük sıkıntılar çekmiş, öleceği 1983 Kasım’ına değin adeta politikaya
küsmüştür. Bu yıllar onun fikirlerini kitaplaştırmak konusunda en verimli
olduğu dönemidir. Gazete ve dergilerdeki sayısız makalesiyle birlikte <b>Türkiye’nin
Düzeni,</b> <b>31 Mart’ta Yabancı Parmağı</b>, <b>Devrim Üzerine</b>, <b>Milli
Kurtuluş Tarihi</b>, <b>Türklerin Tarihi</b>, <b>Devrim ve Demokrasi</b> kitaplarının
oluşturduğu müktesebatı Osmanlı tarihi ve iktisadiyatı, Türklerin 5,000 yıllık
tarihi, Kemalist tezler ve sosyalist teorinin orijinal bir sentezine dayanır.
Telifinin bu mahiyetiyle o, Kemal Tahir ve İdris Küçükömer gibi orijinal ve
yerli mütefekkirler arasına yazdırmıştır adını. Tahliye olmasına müteakip yaşadığı
‘<b>persona non grata</b> hali; ‘<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">ordunun
kılıcını atması</b>’yla özetlenecek askeri darbe, muhtıra, cunta gibi demokrasi
dışı müdahalelerle siyasetin ve toplumun dizayn edilmesine şiddetle karşı çıkan
merkez sol ve Kemalist tahayyülün temsilcisi Bülent Ecevit ve ekibinin yanı
sıra; toplumsal dönüşümü ancak halkın geniş katılımıyla gerçekleştirilebilecek
bir sosyalist devrimin eseri olarak gören sol tasavvurun tercihleri
yüzündendir. Bütün iyi niyetine, hesapçılıktan uzak, harbi, hasbi, dürüst ve namuslu
duruşuna karşın Avcıoğlu halkın sağduyusundan ve irfanından, insanımızın
kendisi için iyi olanı isteyebileceğinden zerrece ümidi olmayan jakoben
zihniyete 1950’lerin sonunda eklenmiş olan oldukça önemli bir halkaydı. O, ne
yazık ki TSK’daki cunta heveslilerine <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">'soft
teknolojiler', 'ideolojik ikna imkânları' </b>ve<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> 'meşruiyet zemini'</b> sunmuş; gençlerin radikalize olarak silaha
sarılmalarına ve 12 Eylül 1980 darbesine giden yolun döşenmesine katkı vermiş,
başta Türkiye İşçi Partisi olmak üzere, barışçıl ve meşru sosyalist mücadeleyi
temel alan sol kesimlerin de önünü kesmiştir.</span><span face="Arial, sans-serif"> </span></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Arial",sans-serif" style="line-height: 107%;">Hikmet
Özdemir</span></b><span face=""Arial",sans-serif" style="line-height: 107%;">’in yazdığı <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Doğan
Avcıoğlu Bir Jön Türk’ün Ardından </b>yapıtı, Avcıoğlu’na yapılmış bir ihtiram
duruşu, ona adanmış bir armağan kitap olmasının yanı sıra, düşünürün yaşamı,
fikriyatı ve icraatı hakkında ülküdaşı ve dava arkadaşı olan 68 kuşağı önderlerinin
değerlendirilmelerini ve Hikmet Özdemir’in toparlayıcı analizlerini
içermektedir. 1838 Ticaret Sözleşmesiyle, 1839’da başlayan Tanzimat Döneminin
Osmanlıyı yarı sömürgeleştirip yıkıma götürdüğünü savunan bu yerli ve milli
münevverimizin yeni kuşaklarca tanınması bakımından önemsediğimiz kaynak
metnimiz, ilgilisine şayanı tavsiyedir. </span></span><span style="background: white; color: black; font-family: arial; line-height: 107%;">Bir sonraki </span><span style="background: rgb(250, 245, 240); color: black; font-family: arial; line-height: 107%;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça
kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span style="background: white; color: black; font-family: arial; line-height: 107%;"> </span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background: white; color: black; font-family: arial; line-height: 107%;">---------------------------------------------</span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background: white; color: black; font-family: arial; line-height: 107%;">Önceki 65 metne erişmek için bknz. ltfn.:</span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background: white; color: black; font-family: arial; line-height: 107%;"><a href="https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/03/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program.html" target="_blank">https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/03/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program.html</a><br /></span></span></p><br /><p></p>Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-39509566385984662422024-03-11T11:18:00.012+03:002024-03-20T13:58:08.217+03:00TRT Radyo 1, Sayfaların Dilinden Programı, metinler - 12<p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"></span></u></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgV0RrHpRP8PEeTHW7SNYExP-8S4X3KvyEB_NGlPnDPTRNU7pqRuwKdBjLXZeWd9R7YIYgCLbFcqGiRMktpin10ILvJroEKhozvXpdM3KEM2KXaiQ5-f-fSnFY-Zj2qib9VUfUNs2E-D8a0iCPFJAX2y9MgRF9o2ucy4pDvmBssbgqNve_Bx-W0c3zwZNie/s696/Nicolaus-Copernicus-Hayat%C4%B1-ve-Bulu%C5%9Flar%C4%B1.png" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="465" data-original-width="696" height="428" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgV0RrHpRP8PEeTHW7SNYExP-8S4X3KvyEB_NGlPnDPTRNU7pqRuwKdBjLXZeWd9R7YIYgCLbFcqGiRMktpin10ILvJroEKhozvXpdM3KEM2KXaiQ5-f-fSnFY-Zj2qib9VUfUNs2E-D8a0iCPFJAX2y9MgRF9o2ucy4pDvmBssbgqNve_Bx-W0c3zwZNie/w640-h428/Nicolaus-Copernicus-Hayat%C4%B1-ve-Bulu%C5%9Flar%C4%B1.png" width="640" /></a></span></u></div><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /><b><br /></b></span></u><p></p><p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><br /></b></span></u></p><p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><br /></b></span></u></p><p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><br /></b></span></u></p><p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><br /></b></span></u></p><p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><br /></b></span></u></p><p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><br /></b></span></u></p><p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><br /></b></span></u></p><p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><br /></b></span></u></p><p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><br /></b></span></u></p><p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><br /></b></span></u></p><p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><br /></b></span></u></p><p><b style="background-color: white; color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">01 Ocak - 31 Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00 saatleri arasında TRT Radyo 1'de yayınlanan, bütün yıl boyunca da toplamı 262'ye erişecek olan <b>Sayfaların Dilinden</b> programının metinlerini yazıyorum. 2025 yılında kitaplaştırılacak olan mezkûr metinlerden 25 Mart - 29 Mart döneminde yayınlanacak olanlar aşağıdadır. Onlara dair görüş, öneri, katkı ve eleştirilerinizi metinlerimin altındaki yorumlar kısmında ya da sosyal medya hesaplarım üzerinden paylaşabilir, programları, <b>TRT Dinle'</b>yi cep telefonunuza indirerek, Dünya'nın bütün coğrafyalarından dinleyebilirsiniz.</span></i></b></p><p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><br /></b></span></u></p><p><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>61) Konu:</b> Nikolas Kopernik, <b>kitap:</b> Kopernik, Göklerin Devrimcisi</span></u></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;"></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu <b>Nikolas Kopernik</b>, bahsedeceğimiz kitap <span style="font-weight: 700;">Kopernik, Göklerin Devrimcisi</span>. </span></p><p><span style="font-size: medium;"><span><span style="background-color: white; white-space-collapse: preserve;"><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: transparent;">Güneş'in Dünya etrafında döndüğünü savunarak yaklaşık 1,500 yıl astronomiyi domine eden <b>Aristotelesci </b><b>- Batlamyuscu jeosantrik, </b>yânî,<b> Dünya merkezli Evren görüşü</b>nü bâtıl kılan ve Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü dillendiren </span></span></span></span><span style="background-color: white; white-space-collapse: preserve;"><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: transparent;"><b>heliosantrik, </b>yânî, <b>Güneş merkezli Evren anlayışı</b>nın astronomi, kozmoloji ve fizikte baskın teori olmasının yolunu açan, bu sayede de, mezkûr argümantasyonun teoloji, metafizik ve astrolojinin gündemlerine de </span>yerleşmesini tetikleyen <b>Polonyalı Astronom Nikolas Kopernik</b>, aralarında zengin tüccar ve </span></span><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white; white-space-collapse: preserve;">aristokratların olduğu Silezyalı bir ailenin çocuğu olarak 1473'de Prusya Krallığı idaresindeki Lehistan'da doğdu. </span></span><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;">Kraków, </span><span style="background-color: white;">Bolonya, Padova ve Ferrara Üniversitesi gibi döneminin prestijli akademik kurumlarında matematik, astronomi, tıp, ekonomi, siyaset ve kanon, yânî kilise hukuku okuyup, bir çok alanda doktora derecesini elde eden ve sadece k</span></span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">endi döneminin değil, belki de tüm çağların en büyük filolog, avukat, hekim, diplomat, politikacı, matematikçisi, fizikçi, astronom, sanatçı ve teologlarından olan </span><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;">Nikolas Kopernik, ü</span></span><span style="background-color: white; font-family: arial;">stün zekâsı ve edindiği bahse konu çok yönlü ve kaliteli eğitimiyle </span><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;">kilise hiyerarşisinde zirveye tırmanabilecekken</span></span><span style="background-color: white; white-space-collapse: preserve;"><span style="font-family: arial;">, hayatının hiçbir döneminde örgütlü Hristiyanlığın tam zamanlı çalışanı olmamıştır. O, hayatını, hali vakti yerinde olan ailesinin işlerini yöneterek, zaman zaman Katolik Kilisesi'nde danışmanlık yaparak ve çevresine medikal destek vererek idame ettirdi. <b>Rönesans'ın şâhikası</b>nın yaşandığı <b>16. asrın başı</b>nda <b>Roma</b>'ya giden <b>Kopernik</b>, zamanının büyük kısmını sadece zevk aldığı ilmi konulara yoğunlaşarak değerlendirmiş, akademik eğitiminden sonra hayatının sonuna kadar sürdürdüğü okuma - araştırma - gözlemleme süreçleri sayesinde, döneminin matematik, astronomi, fizik, filoloji, hukuk, iktisat ve haritacılıkla ilgili bütün birikimlerini kucaklayan ve bunları güncelleyip derinleştirerek aşan bir teorik formasyon edinmeyi başarmıştı. Bu gayretlerinin sonucunda, tam 30 yıl boyunca üzerinde çalışarak kaleme aldığı ve fikir tarihinin en radikal ve ufuk açıcı eserlerinden biri, ikonoklastik bir ilmi baş yapıt, ezber ve konfor bozan bir opus magnum ve janrının immortal bir klasiği olan <b style="font-style: italic;">'De revolutionibus orbium coelestium - Göksel Kürelerin Hareketleri Hakkında'</b>yı<b style="font-style: italic;"> </b><b>1532</b>'de tamamlayan âlim, </span></span><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;">agresif bir ideolojik hegemonya anlayışına ve amansız bir sansür zihniyetine sahip olan </span><b style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;">Katolik Kilisesi </b><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;">tarafından </span><b style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;">aforoz edilmek</b><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;">ten korktuğu için, eserini bastırmaktan imtina etmiş, sadece </span><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;">en yakınındaki bir avuç hür fikirli liberal bilim insanıyla paylaşmıştır. <b>1542 sonu</b>na gelindiğinde </span><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;">sağlık durumu iyiden iyiye kötüleşen ve Kilise'nin kendisine uygulayabileceği müeyyidelere dair kaygıları artık tâli plânda kalan </span><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;">Kopernik, </span></span><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><i style="font-weight: bold;"><span>'</span><span>Göksel Kürelerin Hareketleri Hakkında'</span></i><span>nın </span></span><b style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;">1543 başında, </b><span style="background-color: white; white-space-collapse: preserve;"><span style="font-family: arial;"><b>Nürnberg</b>'de basılmasına nihayet izin vermiştir. Mezkûr eserin bilim camiasına mal olması, âdeta zincirleme bir reaksiyon gibi işlev görerek </span></span><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><b>Tycho Brahe</b>, <b>Giordano Bruno</b>, <b>J</b></span><span style="background-color: white; font-family: arial;"><b>ohannes Kepler</b>, </span><span style="background-color: white; font-family: arial;"><b>Galileo Galilei </b>ve <b>Isaac Newton</b>'ın <b>1570 - 1730 dönemi</b>nde gerçekleştirecekleri bilimsel buluşların çıkış noktasını oluşturmuştur. </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><b style="font-family: arial;">John Freely</b><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">'nin yazdığı </span><b style="font-family: arial;">Kopernik Göklerin Devrimcisi </b><span style="font-family: arial;">kitabı</span><b style="font-family: arial;">;</b><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;"> kökenleri kadim Hint, Çin, Mezopotamya, Mısır ve Grek medeniyetlerine kadar inen binlerce yıllık </span><b style="font-family: arial;">Güneş merkezli Evren anlayışı</b><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">nı ilk defa modern bilim bağlamında ele alan dahice çalışmasıyla <b>post-klasik astronomi ve kozmolojinin kurucu babası</b> olan <b>Kopernik</b>'in müktesebatındaki <b>8. asır - 12. asır </b>dönemi <b>İslâm astronomisi</b>nin katkılarına da hak ettiği yeri vererek <b>nesnel bir bilim tarihi metni</b> olmayı başarmakta. Kopernik'in hayatının bütün veçhelerini layığıyla resmetmesinin yanı sıra, söz konusu bu nesnelliği de eseri okunulası kılmaktadır. </span><span style="background-color: white; font-family: arial;">Bir sonraki </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler</span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">.</span><span style="background-color: white; font-family: arial;"> </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZ_DDaUfnwlKjd7jYKPUhmU6q0TgCf3W0z7CdO8A-PMOCwmkeXpUVhB85BN2ITUukj5zJC7ABKBTUVLG7HntoYM1zI7jrKPRdl99g0k93rgQHrMAP5MExZ1DxIiAtN3y-I_KbebvrtlqPUoUCCSYqhnDQ23Y5Ex3G66hZmoTNfBbQyl3Ih3MhhPT7xg1CA/s1749/elma.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1749" data-original-width="1500" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZ_DDaUfnwlKjd7jYKPUhmU6q0TgCf3W0z7CdO8A-PMOCwmkeXpUVhB85BN2ITUukj5zJC7ABKBTUVLG7HntoYM1zI7jrKPRdl99g0k93rgQHrMAP5MExZ1DxIiAtN3y-I_KbebvrtlqPUoUCCSYqhnDQ23Y5Ex3G66hZmoTNfBbQyl3Ih3MhhPT7xg1CA/w548-h640/elma.jpg" width="548" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br /><span style="background-color: white; font-family: arial;"><br /></span></span><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><u style="font-family: arial; font-size: large;"><b>62) Konu:</b> Elma, <b>Kaynak:</b> Sanat ve Mitolojide Elma İmgesi</u></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;">Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu </span><b style="background-color: white;">Elma</b><span style="background-color: white;">, bahsedeceğimiz eser </span><span style="background-color: white; font-weight: 700;">Sanat ve Mitolojide Elma İmgesi </span><span style="background-color: white;">makalesidir</span><span style="background-color: white;">. </span></span></p><div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><div dir="ltr" trbidi="on"><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><div><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><b>Gülgiller familyası</b>ndan, <b>malus cinsi</b>nden ve <b>malus domestica türü</b>nden bir <b>meyve</b> olan <b>elma</b>nın, 1,000 kadarı aşılama gibi kültür çalışmaları neticesinde oluşan, bakiyesi doğal yollarla gelişmiş, 5,000'den fazla çeşidi olup, bunların 500 kadarı ülkemizde yetişmektedir. Zengin ve faydalı içeriği sayesinde tercih edilen yemişlerin başında gelen elmanın ana vatanı Kuzey Anadolu, Kafkasya, Orta Asya ve Avrupa Rusya'sının güneyidir. Bu mucizevi meyve, <b>1930</b>'ların <b>Kemalist Tarih Tezinin ikonik imajı</b> olan Türklerin Orta Asya'dan bütün gezegene yayılmalarını resmeden o popüler göç haritasını andırır şekilde, Orta Asya'dan yayılmıştır bütün Dünyaya. </p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;">Elmayı programımızın konusu kılan husus, paylaştığımız ansiklopedik ve didaktik malûmatı aşan; onun, meyvelerden bir meyve olarak <span style="background-color: transparent;">varlık dairesinde işgal ettiği basit ve sıradan pozisyonun çok ötesindeki mahiyeti ve </span>tarih, mitoloji, din, estetik, edebiyat, plastik sanatlar, felsefe, psikoloji, antropoloji, folklor, sosyoloji, ekonomi, şehir efsaneleri, komplo teorileri, davranış bilimleri, cinsel roller ve argo jargonlar gibi anlam alanlarının tamamına 'dokunabilen'<span style="background-color: transparent;"> çok katlı ve fevkalâde karmaşık bir </span><b style="background-color: transparent;">kültürel antite</b><span style="background-color: transparent;"> olmasıdır. Buna birkaç örnek vereceğiz.</span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><b style="background-color: transparent;">Adem ve Havva'nın Cennet'ten kovuluşu</b><span style="background-color: transparent;">na dair olan <b>semavi anlatı</b>da, </span><b>İbrahimi teoloji</b>de <b>İlk Günah </b>denilen<span style="background-color: transparent;"> <b>Yaradan</b>'ın yenmesini </span><b style="background-color: transparent;">memnu </b><span style="background-color: transparent;">kıldığı <b><i>İ</i></b></span><b style="background-color: transparent; font-style: italic;">yilik ve Kötülüğü Bilme Ağacı’nın meyvesi</b><span style="background-color: transparent;"> <b>elma</b> olarak resmedilir.<b> </b></span><span style="background-color: transparent;">Boğazımızdaki troid bezinin kıkırdağına, yani Gırtlak Çıkıntısı'na </span><b style="background-color: transparent;">Adem Elması </b><span style="background-color: transparent;">denir. </span><span style="background-color: transparent;">İsviçre’nin </span><span style="background-color: transparent;">kurucu figürlerinden milli kahramanı <b>Guillaume Tell </b>okçuluk alanındaki marifetini oğlunun kafasının üzerine koyduğu elmayı vurarak kanıtlardı. D</span><span style="background-color: transparent;">ünyanın en kozmopolit ve enerjik megapolü sayılan </span><b style="background-color: transparent;">New York’</b><span style="background-color: transparent;">un argodaki adı</span><b style="background-color: transparent;"> Big Apple, </b><span style="background-color: transparent;">yânî </span><b style="background-color: transparent;">Büyük Elma</b><span style="background-color: transparent;">dır. </span><b style="background-color: transparent;">New York</b><span style="background-color: transparent;">'un </span><b style="background-color: transparent;">Hollanda kolonisi</b><span style="background-color: transparent;"> olduğu 17. asırda yöneticisi olan </span><b style="background-color: transparent;">Peter Stuyvesant</b><span style="background-color: transparent;">'ın efsanevi kayıp hazinesine de <b>Big Apple </b>denir. </span><span style="background-color: transparent;"><b>Pamuk Prenses ve 7 cüceler masalı</b>nda, aynı </span><span style="background-color: transparent;">zamanda <b>cad</b>ı olan kötü kalpli <b>üvey anne</b>si <b>Pamuk Prense</b>si öldürmek için zehirle kaplanmış alımlı bir elma kullanır. Aktüel piyasa değeri </span><span style="background-color: transparent; font-family: arial;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">3 trilyon doları aşan, </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span><span>dünyanın en kıymetli şirketlerinden<b> Apple</b>, </span><span>kendisine isim olarak <b>elma</b>yı ve logo olarak da <b>ısırılmış elma</b>yı seçmiştir. </span></span></span></span><b style="background-color: transparent;">Beatles'ın plâk şirketinin logosu da elmaydı. </b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: transparent;"><span>Bilgisayar ve <span>yapay zekâ çağının kurucu figürlerinden, </span><b>Nazilerin Enigma </b>şifresinin kırıcısı </span><span>ve <b>Turing Makinesi</b>nin mucidi dahi matematikçi<b> </b></span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: transparent;"><span><b>Alan Turing, </b><b>siyanürlü bir elma </b></span><span>yiyerek intihar etmişti. Grek mitolojisinde </span></span><b style="background-color: transparent;">Venüs</b><span style="background-color: transparent;">'ü öfkelendiren ve </span><b style="background-color: transparent;">Truva Şavaşı</b><span style="background-color: transparent;">na yol açan </span><b style="background-color: transparent;">Paris'in altın meyvesi elmaydı. İngilizler</b><span style="background-color: transparent;"> en sevdiklerine </span><b style="background-color: transparent;">gözümün elması’ - the apple of my eye </b><span style="background-color: transparent;">der.</span><b style="background-color: transparent;"> </b><span style="background-color: transparent;">B</span><span style="background-color: transparent;">ir ortamı, bir süreci, bir işi bozan nedene / kişiye / olguya </span><b style="background-color: transparent;">çürük elma</b><span style="background-color: transparent;"> deriz. </span><b style="background-color: transparent;">Hz. Süleyman’ın Meselleri</b><span style="background-color: transparent;">nde </span><b style="background-color: transparent;">elma ağacı </b><span style="background-color: transparent;">sevgiye işaret eder. </span><span style="background-color: transparent;">Bir çocuk tekerlemesi emeği övmek adına </span><b style="background-color: transparent;">‘<i>çalışan kazanır, elması kızarır</i>’ </b><span style="background-color: transparent;">der. </span><b style="background-color: transparent;">Alevilerin kutsal meyvesi</b><span style="background-color: transparent;"> </span><b style="background-color: transparent;">kırmızı elm</b><span style="background-color: transparent;"><b>a</b>dır. <b>Elma çiçeği </b></span><span style="background-color: transparent;">feminist literatür ve feminist ezoterizmle anaerkil t</span><span style="background-color: transparent;">oplumların kutsallarındandır. </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: transparent;"><span><b>Newton</b>’a<b> Evrensel Çekim Yasası</b>nı bulmasında, <b>başına düşen bir elma</b>nın ilham verdiği söylenir. Milletlerin </span></span><span style="background-color: transparent;">büyük ideallerinin, ütopik hedeflerinin jenerik ismi <b>Kızıl Elma; </b>ülkemizdeki<b> </b>en prestijli reklâmcılık ödüllerinin adı ise </span><span style="background-color: transparent;"><b>Kristal Elma</b>dır. <b>M</b></span><b style="background-color: transparent;">asal</b><span style="background-color: transparent;">ların o malûm finalinde adeta hat trick yaparcasına gökten daima 3 elma düşer. '<b>Elma dersem çık</b>' ve '</span><b style="background-color: transparent;">yarım elma, gönül alma’</b><span style="background-color: transparent;"> deyişleri sıklıkla kullanılır. </span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="background-color: transparent;">Kaynaklarımızdan olan </span><b style="background-color: transparent;">Gülay Karakuş</b><span style="background-color: transparent;">'un </span><b style="background-color: transparent;">Sanat ve Mitoloji Bağlamında Elma İmgesi </b><span style="background-color: transparent;">makalesinin, konunun ilgilisine de faydalı olacağını düşünüyoruz. </span><span style="font-family: arial;">Bir sonraki </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler</span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">.</span><span style="font-family: arial;"> <span><br /></span></span></p><a name='more'></a><p></p></div></div></div></span></div><p><span style="font-size: medium;"><u><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;"></span></span></u></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><u><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh32_RgBm7nJaoIddQnQdUFaee4rTr4UGb7E1tpk-U9ToR7-hvVU3MhNrGCG7gVgD8oGtWBGJJXbgjHsq37L7E38Vkk1RRvWZpnozZwFM66r-juyoBBnOK1dcNnCFyXg4bHfXPk-BAzZxZGyz0BUmKQNdif1moc0iUefMXeEvjhpzlnZNhcUNFge1DLfnZT/s404/hayirsiz-ada-ceviiz-com-1.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="229" data-original-width="404" height="362" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh32_RgBm7nJaoIddQnQdUFaee4rTr4UGb7E1tpk-U9ToR7-hvVU3MhNrGCG7gVgD8oGtWBGJJXbgjHsq37L7E38Vkk1RRvWZpnozZwFM66r-juyoBBnOK1dcNnCFyXg4bHfXPk-BAzZxZGyz0BUmKQNdif1moc0iUefMXeEvjhpzlnZNhcUNFge1DLfnZT/w640-h362/hayirsiz-ada-ceviiz-com-1.jpg" width="640" /></a></span></span></u></span></div><span style="font-size: medium;"><u><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;"><br /><b><br /></b></span></span></u></span><p></p><p><span style="font-size: medium;"><u><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;"><b>63) Konu:</b> Sokak Köpekleri </span></span><span style="background-color: white; font-family: arial;"> <b>kitap</b>: İstanbul ve Sokak Köpekleri</span></u></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><span>Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu </span><b>Sokak Köpekleri</b><span> bahsedeceğimiz eser </span><span style="font-weight: 700;"><b><i>İstanbul ve Sokak Köpekleri</i></b></span><span>. </span></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span><span style="background-color: white; font-family: arial;"><span><span face=""calibri" , "sans-serif"" style="mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">tv kanallarındaki ve internet sitelerindeki gündemlerde ve sosyal medyada paylaşılan videolarda, başıboş köpeklerin faili olduğu ve giderek daha çok insanın zarar gördüğü saldırganlıkları konu alan haberlere son birkaç yıldır daha fazla rastlamaya başladık. Buradan hareketle, <b><i>aktüel olarak Türkiye'nin hemen her büyük şehrinde ilerleyen zamanla birlikte adeta kartopu gibi büyüyerek üzerimize doğru gelen ve bizi tehdit eden bir sokak köpekleri problemi yaşanmaktadır </i></b>dediğimizde, hakikatle mutabık bir tespit yapmış oluruz. E</span></span></span></span></span><span style="font-family: arial;">n yüksek insan ve sokak köpeği popülasyonunu barındıran, metropol hayatının sıkıntılarının da her bakımdan zirve yaptığı merkez olan İstanbul, haliyle, m</span><span style="font-family: arial;">ezkûr problemin de en şiddetli yaşandığı yerdir; onun üzerinden yürütülecek argümantasyonlar, sorunun genel manada kuşatılması ve tüm yerleşim birimlerimizi kucaklayan kalıcı ve akılcı çözümlerin üretilmesi bakımından bize ciddi bir örneklem ve güvenilir bir temsil imkânı sunmaktadır. </span><span><span style="background-color: white; font-family: arial;"><span><span face=""calibri" , "sans-serif"" style="mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"> Sokak hayvanları, hususen de sokak köpekleri meselesi aslında İstanbul'un fethinden bu yana geçen 6 asırdır payitahtın sorunu olmuştur. İstanbul'u ziyaret eden yabancıların anılarına baktığımızda, <b>16. asır</b>da misafirimiz olan Felemenk diplomat ve yazar </span></span></span></span></span><span style="background-color: white; font-family: arial;"><b>Busbecq’in</b>'in<b> <i>Türk Mektupları</i></b>’nda anlattıklarıyla, <b>19 asr</b>ın son çeyreğinde şehre gelen <b>İtalyan yazar ve seyyah Edmondo
de Amicis</b>’in <b><i>İstanbul</i></b> isimli<b style="font-style: italic;"> </b>monografisinde söyledikleri adeta örtüşmektedir ve bu tespitler dört asır boyunca yazılmış onlarca diğer İstanbul seyahatnamesini de temsil edebilecek mahiyettedir. Özetle şöyle demekte bahsi geçen bütün o ecnebiler: '<b><i>Türkler kedileri ve köpekleri çok seviyor; kediler sahipleniliyor, köpeklere ise sokakta bakılıyor. Bunun nedeni hem kültürel, hem de dini olabilir, bu motifler Türkleri sokak hayvanlarına karşı anlayışlı olmaya ve merhametli davranmaya sevk etmekte. Köpekler sokaklardaki çöpleri yiyerek hijyen sorununa çözüm üretirken, dışarıya kapalı yerleşim birimleri olan mahalleleri de yabancılara karşı korumaktalar'</i></b> İstanbullular ile sokak köpekleri arasındaki bu simbiyotik yaşam, tarihsel akış içerisinde, şehir vuran veba ve kolera gibi salgın hastalıkların yol açtığı korku ikliminde ve savaşlar neticesinde Kafkaslardan, Balkanlardan, Kırımdan çok sayıda göçmenin gelmesiyle bozulan demografik mimari neticesinde yerle bir olmuş; köpekler huzursuzlanarak saldırganlaşmış, insanlar da onları tehdit olarak görmeye başlayarak '<b>köpeksizleştirilmiş sokaklar' </b>peşinde koşmuş, böylece büyük köpek katliamları ve sürgünleri gerçekleştirilmiştir. İstanbul'da köpeklere yönelik ilk toplu sürgün </span><span style="background-color: white; font-family: arial;">17. asrın başında</span><span style="background-color: white; font-family: arial;"> </span><span style="background-color: white; font-family: arial;">1. Ahmet döneminde yapılmıştır. 1830'larda 2. Mahmut döneminde köpeklerin Sivriada'ya sürgünleri şehir ahalisinin büyük tepkisini çekince, hayvanlar geri getirilmişti. Sultan Abdülaziz döneminde bir kez daha Sivriada'ya sürülen İstanbullu köpekler, şehirde çıkan çok büyük bir yangına onların ahının yol açtığına inanan ahalinin baskısıyla yeniden payitahtın sokaklarına dönmüşlerdi. 1910'da İttihat ve Terakki hükümeti, modernleşerek Avrupalı gibi olmak sâikiyle şehirden toplattığı 80,000 köpeği yine Sivriada'ya sürmüş, hayvanlar aç ve susuz ölüme terk edilmişti. Aylarca köpeklerin çığlıklarıyla uykusuz geceler geçiren İstanbullular, bu büyük hayvan katliamı sonrasında yaşanan Marmara depremiyle, Balkan Savaşı faciasını köpeklerin ahına bağlamıştır.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">Ümit Sinan Topçuoğlu'nun yazdığı </span><span style="font-family: arial;"><i style="font-weight: bold;">İstanbul ve Sokak Köpekleri </i>kitabı, insan - köpek - şehir üçgeninde yaşanan bahse konu problemleri ve bunlara dair üretilen çözümleri tarihsel süreklilik içinde mercek altına alan bir perspektife ve içeriğe sahip olup, meseleye dair bütünlüklü yaklaşımları hedefleyenler için de rehber metin mahiyetindedir. </span><span style="font-family: arial;">Bir sonraki </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler</span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">.</span><span style="font-family: arial;"> </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"></span><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDWwsvQJzVnIIGJDzZhLa5UvagYaLxucSLsnPjGDKlsE3Sui5m664oUKQOYCiYT_oiiXQpASL4RMiTSL1SFOFpFvHI-JBFW96P44R1APginUmGzZvKTgceW_AH3FytX8ZbchJOOjBCOtmCyrAdlrwM3sPiDIeQVEDrXYf9yJ1rZ8F1-OKSUY1rJCsBnyf8/s236/halilcan.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="236" data-original-width="170" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDWwsvQJzVnIIGJDzZhLa5UvagYaLxucSLsnPjGDKlsE3Sui5m664oUKQOYCiYT_oiiXQpASL4RMiTSL1SFOFpFvHI-JBFW96P44R1APginUmGzZvKTgceW_AH3FytX8ZbchJOOjBCOtmCyrAdlrwM3sPiDIeQVEDrXYf9yJ1rZ8F1-OKSUY1rJCsBnyf8/w461-h640/halilcan.jpg" width="461" /></a></div><span style="font-size: medium;"><span><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><p><span style="font-size: medium;"><span><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></span></p><div><span style="background-color: transparent;"><span style="font-family: arial;"><u><b>64) Konu:</b> Halil Can, <b>Kitap:</b> </u></span></span><span style="font-family: arial;"><u>Eczacı Yarbay Nâyzen Halil Can</u></span></div></b></u></span></span></span><p></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><span>Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu </span><b>Halil Can</b><span> bahsedeceğimiz eser <b><i>Eczacı Yarbay Nayzen Halil Can</i></b></span></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">Neyzen, müzik araştırmacısı, dini müzik icracısı, hattat, mûsiki eğitmeni, eczacı Halil Can 1905’te Üsküdar’da doğdu</span><span style="font-family: arial;">. <span style="background-color: white;">Mevlevi dervişi, Uşşâkıyye tarikatı mensubu ve mûsikişinas olan babası bahriye kolağası Şükrü Efendi, evinde dinî müzik icra edilen toplantılar yaptığından, Can'ın kulakları doğumundan itibaren notalara aşinaydı. İlk sistematik mûsiki bilgilerini Üsküdar Mûsiki Cemiyeti'nde alan alan Halil Can akabinde neyzenbaşısı hattat Mehmed Emin Dede’den ney ve dinî mûsiki, Bestenigâr Ziyâ Bey’den </span></span><span style="background-color: white; font-family: arial;">Klasik Türk mûsikisi, </span><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;">Rauf Yektâ Bey’den nazariyat, </span></span><span style="background-color: white; font-family: arial;">Ahmet Avni Bey’den âyin, </span><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;">Hâfız Ömer Efendi’den </span></span><span style="background-color: white; font-family: arial;">nota bilgisi ve mûsiki tavrı</span><span style="background-color: white; font-family: arial;"> eğitimi alarak müzikal formasyonunu pekiştirdi. 1925'de t</span><span style="background-color: white; font-family: arial;">ekkeler kapatılıncaya değin Ahmed Celâleddin ve Ahmed Remzi dedelerin sohbet halkalarında bulunan ve onlara hizmetler eden sanatçı, </span><span style="background-color: white; font-family: arial;">Üsküdar Mevlevîhânesi şeyhi Ahmed Remzi Dede’den aldığı icazetle Mevlevî tarikatına katıldı. </span><span style="font-family: arial;">1923’te girdiği Eczacılık Mektebini </span><span style="font-family: arial;">1925’te bitiren Can, </span><span style="font-family: arial;">1926’da yedek subay oldu. Terhis olacağı sırada yapılan bir regülasyonla eczane açma sınırı getirilince serbest eczacılık yapamayacağını görüp, ‘<b>tezkere terk ederek’ muvazzaf asker</b> olan Halil Can,</span><span style="font-family: arial; mso-spacerun: yes;"> </span><span><span style="font-family: arial;">Kasım 1927’de, yeni evliyken, üsteğmen olarak Adana'da askeri eczacılık kariyerine başladı. Akabinde sırasıyla tayin edildiği </span></span><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial;">Adana, Maraş, Bitlis, Van, Elazığ, Ankara ve İstanbul'da kariyerini sürdüren Can, sürekli seyahat, tayin, taşınmalarla dolu bu süreçte yorulduğu ve müziğe daha fazla zaman ayırmak istediğinden, Ekim 1948'de yarbay rütbesiyle askerlikten istifa etti ve özel sektörde eczacılığını sürdürdü. Kariyeri sırasında gitti her yerde yerel musiki oluşumlarına katılarak müzikten kopmayan sanatkâr, 1953-1971döneminde İstanbul Belediye Konservatuvarı Eserleri Tasnif ve Tesbit Heyeti üyeliği ve Yüksek İslâm Enstitüsü dinî mûsiki dersi hocalığı yaptı. Bu süreçte aralarında </span></span><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial;">Ulvi Erguner, Selâmi Bertuğ, Ümit Gürelman ve Ömer Erdoğdular gibi meşhur neyzenlerin de olduğu çok sayıda müzisyen yetiştirdi. </span></span><span style="font-family: arial;">1961’de emekli olan sanatkâr, </span><span style="font-family: arial;">bütünüyle sanata, musikiye, meşke, Mevleviliğe odaklandığı 1</span><span style="font-family: arial;">973'e kadar olan yıllarını hayatının en bahtiyar dönemi olarak yaşadı. D</span><span style="font-family: arial;">önemdaşı olan diğer tekke ve dini mûsikişinaslara kıyasla müthiş bir müzikal teorisi olan Halil Can, mûsiki dergilerine çok sayıda önemli makale yazdı, </span><span style="font-family: arial;">büyük bir gayretle ve tek başına yazıp yayınlamaya başladığı Türk Musikisi Lügati ise ne yazık ki yarım kaldı.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span><span style="font-family: arial;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif">Güzel bir İstanbul ilkbaharında, 23 Mayıs 1973’de, 68 yaşında Hakk’a yürüyen eczacı Halil Can'ın vefatı, üstün musikişinaslığı ve ender bulunan insani hasletleri sayesinde fevkalâde özel ve ehemmiyetli bir parçası olmayı başardığı küresel Mevlevi camiasının derin bir yoksunluk hissine ve çok kuvvetli ve samimi bir teessür atmosferine sokmuştu.</span><br /><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span></span></span><span style="font-family: arial;">Bedii N. Şehsuvaroğlu’nun editörlüğünü yaptığı <b>‘Eczacı Yarbay Nâyzen Halil Can (1905 – 1973)</b>, meslektaşı ve öğrencisi olan önemli mûsikişinas, hattat, mevlevi, eczacı ve sanatkârların katkı verdikleri bir armağan kitap, Halil Can'ı bütün cephelerden kuşatmaya çalışan bir melanj ve sanatkâr hakkındaki en önemli kaynaklardan olup, bu vasıflarıyla, konunun ilgilisinin muhakkak arşivine eklemesi gereken bir belge mahiyetindedir. </span><span style="background-color: white; font-family: arial;">Bir sonraki </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler</span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">.</span><span style="background-color: white; font-family: arial;"> </span><span><br /></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHWEtlTWY05R-UvuQHCJclBEbggWxQptG4_zckgCp8WWIflIRtMgCXZQOokIOxOZ0WBOQLvmIv9VSgbXVln9Q5wo8GwtMt1Re9ZLY9sjHE-dJYeyp5Cr8vS_Ti6ByrQVK08qMvhYpj4Q8KSplriOmiGoKrcoNkU_OYZDhNB3BX-wxIZdIjjenmYcr_WNCD/s2040/se%C3%A7im_sand%C4%B1k_manset.webp" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1320" data-original-width="2040" height="414" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHWEtlTWY05R-UvuQHCJclBEbggWxQptG4_zckgCp8WWIflIRtMgCXZQOokIOxOZ0WBOQLvmIv9VSgbXVln9Q5wo8GwtMt1Re9ZLY9sjHE-dJYeyp5Cr8vS_Ti6ByrQVK08qMvhYpj4Q8KSplriOmiGoKrcoNkU_OYZDhNB3BX-wxIZdIjjenmYcr_WNCD/w640-h414/se%C3%A7im_sand%C4%B1k_manset.webp" width="640" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br /><span style="background-color: white; font-family: arial;"><br /></span></span><p></p><p><u><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span><b>65)Konu:</b> Seçim ve Demokrasi, <b>kitap:</b> </span></span><span style="font-family: arial;">Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Anayasa, Seçim ve Meclis Tecrübesi.</span></span></u></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;">Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu </span><b style="background-color: white;">Seçimler ve Demokrasi</b><span style="background-color: white;">, bahsedeceğimiz kitap </span><span style="background-color: white;"><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: medium;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><b>Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Anayasa, Seçim ve Meclis Tecrübesi</b>.</span></span></span></span></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">Hayatımızın hemen her alanında uyguladığımız, bu bakımdan da çok sayıda alt kırılımı, özel hali ve farklı içerik ve tatbikatları olan seçim olgusunu ulusal siyaset perspektifinden, yerel ve genel yönetimler özelinde ve </span><span style="font-family: arial;">aday, seçmen, parti, propaganda ve tanıtım kampanyası,</span><span style="font-family: arial;"> vaat, iktidar, muhalefet kavramları ekseninde değerlendireceğiz. Verili b</span><span style="font-family: arial;">ir aktüel toplumsal formasyonda kural ve kanunlarla önceden belirlenmiş kamusal görevleri ve hizmetleri yerine getirmeye, bunların icap ettirdiği iş ve işlemleri gerçekleştirmeye aday birden çok kişi arasında, bahse konu kural ve kanunlar seti çerçevesinde oy verme hakkı olanlar tarafından yapılan tercihte bulunma işine seçim denir. </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">Üç argüman üzerinden ilerleyeceğiz: <b><u>1-</u></b> 20. asırda olgunlaşan ve günümüzdeki haline büyük ölçüde 2. emperyalist paylaşım savaşının akabinde, 1945 sonrasında kurulan </span><b style="font-family: arial;">Yeni Dünya Düzeni</b><span style="font-family: arial;">yle evrilen <b>demokratik seçim</b> olgusunun tarihsel köken ve kaynaklarını 2500 yıl önceye, <b>Antik Grek dönemi</b>ne götürme gayretlerine sık sık rastlarız. Bu tutum<b>,</b> konuya dair oluşturulmuş devasa ve bitimsiz literatürü taradığımızda ve gündelik iletişimimiz sırasındaki temas ve deneyimlerimizde şahit olduğumuz ironik ve patetik bir yaklaşım ve hakikatle gayrı mutabık bir safsatadır. Mezkûr iddianın esasen içi boş bir argüman ve bilimsel mesneti olmayan bir efsane olduğunun altını kuvvetle çizmek durumundayız. Şurası kesindir ki; ne Sokrat, ne Aristo ve ne Platon zamanında Antik Grek'de demokrasi uygulanmamış, bahse konu kavramın zerresi bile toplumsal dokuya nüfûz edememiştir. Batı Düşüncesinin '<b>demokrasi</b>' diye allayıp pullayarak insanlığa takdim ettiği mezkûr fenomen, <i><b>toplumun kabaca %10 kadarının söz ve oy hakkına sahip olduğu teatral bir etkinlik</b></i>ten başka bir şey değildir. Büyük toprak sahipleri, zengin tüccarlar, aristokratlar, üst düzey bürokratlar dışında kalan ve Grek Medeniyetini emek ve icraatlarıyla ayakta tutan kadınlar, çiftçiler, zanaatkârlar, yabancılar, köleler bu sürecin tamamıyla dışındaydılar. <b>2- </b>Seçimlerin olması demokrasi için gerek şarttır, ancak yeter şart değildir. <i>Özgür muhalefetin, eşit propaganda ortamının, dürüst ve adil seçimlerin olmadığı Grek Medeniyeti, Mussolini İtalyası, Nazi Almanyası, Rusya'nın Sovyetler Birliği dönemi ve halen süregelen Kuzey Kore, Suriye Arap Cumhuriyeti ve Çin Halk Cumhuriyeti pratikleri</i>nde cereyan eden seçim süreçleri, bütünüyle göstermeliktir ve tiranlığın meşrulaştırılması adına demokrasinin enstrümantalize edilmesidir. <b><u>3- </u></b>Günümüzdekini andıran ilk demokratik tecrübeyi <b>2. Mahmud</b>'un yaptığı reformlar çerçevesinde <b>1830'larda Bolu'da gerçekleştirilen muhtar seçimleri</b>yle yaşadığımız günden bu yana geçen<b> iki asırlık süre</b>de <b><i>1. Meşrutiyet, 2. Meşrutiyet, Cumhuriyetin inşaası, kadınlara seçme ve seçilme hakkını veren yasal düzenleme, çok partili parlamenter dönem, darbeler, darbe teşebbüsleri, muhtıralar, ara dönemler </i></b>gibi badire, merhale ve sınavlardan başarıyla geçmesini bilen insanımız, 2024'un Nisanını idrak etmek üzere olduğumuz şu aktüel uğrakta, demokrasiyi içselleştirmiş, seçimleri bir şenlik havasında yaşamayı alışkanlık haline getirmiş bir millet olmanın verdiği özgüvenle bakmakta istikbaline.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;"><b>Fatih mehmet Sancaktar</b>'ın yazdığı <b><i>Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Anayasa, Seçim ve Meclis Tecrübesi (1876-1923)</i></b> kitabı, mercek altına a</span></span></span><span style="background-color: white; font-family: arial; text-align: justify;">ldığı dönemde cereyan eden egemenliğin hükümdardan halka geçtiği süreci analiz etmektedir. Bu gibi eserlerle <b><i>anayasa, seçimler, meclisler, siyasi partiler, demokratik meşruiyet ve siyasal iddia ve hedefler bağlamında gelenek, norm, alışkanlık, teamül, hafıza inşaası gibi politik ve sosyolojik pratiklerin oluşmasının tarihsel kökenlerine ışık tutulmasının</i></b>, coğrafyamızdaki güncel gelişmelerin nesnel ve soğukkanlı değerlendirilmesine katkı vereceği aşikârdır. </span><span style="background-color: white; font-family: arial;">Bir sonraki </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler</span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">.</span><span style="background-color: white; font-family: arial;"> </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;">-----------------------------------------</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;">Önceki 60 metne erişmek için bknz. ltfn.:</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><a href="https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/03/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-metinler.html" target="_blank">https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/03/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-metinler.html</a><br /></span></span></p>Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-80132886152553376432024-03-08T10:58:00.000+03:002024-03-09T10:44:17.650+03:00Ah bin ya bin fesaye<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img alt="" class="rg_hi" data-height="267" data-width="189" height="267" id="rg_hi" sb_id="ms__id2086" src="http://t1.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcSzxOv1wVHIOrB3wBvCjDip7OzCn0uqRl40D-zhHZwG8QyIn3nuxA" style="height: 267px; width: 189px;" width="189" /><br />
<br />
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">De ki, kimse görmedi kayan o yıldızı; var mıdır peki? Ipıssız</span><span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;"> </span><br />
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">ormanda düştüğünde ağaç, çıkar mı sesi, duyulur mu ki?</span><br />
</span><a name='more'></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;"><br /></span>
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">Diner mi bebekken kesilmiş kolun sancısı? H</span><span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">er erkekte </span><span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">babasını </span><br />
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">gören yetim özlemine ne demeli ya? Söyle, biter mi bu, nihayete erer mi?</span><br />
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;"><br /></span>
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">Hain dediğinde sana hain '</span><span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">son sığınağındır </span><span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">ithamın' lâfı</span><span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;"> halas mıdır? </span><br />
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">G</span><span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">alebe çaldığında malperest, yıkılır mı alaimisema </span><span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">ve erbab-ı adalet peki?</span><br />
<br />
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">Sorumlu mudur bulut fırtınadan ve laf ebesi mağduru lâkırdı, şikâyet </span><br />
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">etse malikini, kadı ne der, ya ne yapar kedi? Zorun zoru soru budur!</span><br />
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;"><br /></span>
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">Eeyy eyleri fütursuzca eyleyen kelâmperest, bu tafran ne? 'OL!' </span><br />
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;">dendiğinde oluveren Dehr'de olansın sonunda; yâ madipur palak eeeyyyy!</span><br />
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 115%;"><br /></span>
<br />
</span><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">Kimse görmemişti ya o yıldızı; söyle, var mıydı peki? Ipıssız </span><span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">bir </span><br />
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">ormanda bir ağaç düştüğünde, çıkar mı sesi, duyulur mu ki?</span><br />
<span face=""verdana" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;"><br /></span>
<span>Ah bin yâ bin fesaye, </span><br />
<span>aahhh!</span></span></div>
</div>
Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-29410606230398367062024-03-07T13:36:00.002+03:002024-03-15T20:07:53.722+03:00Halil Can'ın Mevlevi, musikişinas, neyzen, eczacı, asker, öğretmen ve derviş olarak portresi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img alt="" src="http://www.sdplatform.com/images/basliklar/329_Dr.%20Turgut%20Tokaç3.JPG" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Halil Can (soldan birinci), talebesi Dr. Turgut Tokaç'la (soldan ikinci) Konya'da Şeb-i Âruz törenini izlerken (1969).</span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span><br /></span></b>
<span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><u>0 - Medhal</u></b></span></span><br />
<span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span></span>
<span style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif">Kültür, sanat ve ama özellikle de musiki alemlerimizin önemli ve fakat hayatının ve âsârının üzeri zalim ve muhkem bir nisyan örtüsüyle örtülmüş olan bir sîmâsından, Eczacı Neyzen Halil Can'dan bahsedeceğim.</span></span><br />
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span></b>
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u>1 - Eczacı Yarbay Neyzen Halil Can armağan kitabı nadir ve önemli bir eserdir</u></span></b><br />
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u><br /></u></span></b>
<br />
</span><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif">Prof. Dr. Bedi N. Şehsuvaroğlu’nun editörlüğünü yaptığı ‘Eczacı Yarbay Nâyzen Halil Can (1905 – 1973) isimli kitap, sadece bir eczacı kitaplığının değil, aynı zamanda 20. asır Mevlevilik tarihiyle Cumhuriyet dönemi dini musikisinin de nadir ve önemli eserlerindendir. İstanbul’da Hüsnütabiat Matbaasında 1974’de basılan 164 sayfalık kitap, Halil Can’ın vefatı üzerine akrabaları, dostları, arkadaşları, meslektaşları tarafından yazılan yazılardan oluşmuştur. Fotoğraflar, notalar ve belgelerle desteklenen eser, tasavvuf musikisinin, Mevleviliğin, divan edebiyatının, hat sanatının ve tıp ve eczacılık alemlerinin çok önemli simalarının tanıklıklarına ve anılarına dayanması bakımından, söz konusu alanların meraklıları için adete saklı bir hazine mahiyetindedir.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<br />
</span><a name='more'></a></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img alt="" src="http://www.sdplatform.com/images/basliklar/329_Dr.%20Turgut%20Tokaç1.JPG" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" /></span></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Halil Can (soldan ikinci), talebelelerinden olan Dr. Turgut Tokaç (soldan üçüncü) ve diğer bazı dostlarıyla</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><strong><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u>3 - Eczacı Halil Can’ın hayatının önemli merhaleleri</u></span></strong><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><strong><o:p></o:p></strong>7 Aralık 1905’te Üsküdar’da doğan Halil Can, tasavvuf ehli arasında gelenek olduğu üzere, 4 yaş, 4 ay ve 4 günlük iken aile büyüklerinden eğitim almaya başlamış, akabinde, Vakıf Rüstem Paşa Mektebine kaydolmuştu. Selim-i Sâlis Numune mektebi ve Üsküdar Sultanisinden sonra 1923’te Eczacılık Mektebine gir en Can, Temmuz 1925’te okulunu iyi dereceyle bitirerek eczacı olmayı başarmıştı. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">1926’da yedek subay olan Can, 1927’de tam terhis olmak üzereyken çıkarılan ve eczane açılışına tahdit getiren yasa yüzünden eczane sahibi olamayacağını anlayınca, ‘tezkere terk ederek’ muvazzaf asker oldu.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kasım 1927’de, ilk eşi Hidayet Hanımla birlikte, taze bir üsteğmen olarak Adana Hastanesinde eczacılığa başladı. Boş zamanlarında Türkocağı’nda musiki muallimliği yapan Can, Maraş’taki 2. Alayın eczanesine atanınca Adana’ya veda etti. Burada Hidayet hanımı sıtmadan kaybeden Halil Can, sırasıyla Bitlis, Ağrı ve Van’da vazife yaptı. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">1936 – 39 döneminde İstanbul’da askeri eczacılığa devam eden Can, 1939’da Milli Savunma Bakanlığı Sıhhiye Dairesi 1. Şube Müdür Muavini olarak tayin edildiği Ankara’da 1941’de aynı zamanda Mevki Hastanesi Baş Eczacılığını da yürütmeye başladı. 1942’de binbaşı olan Can, 1944’de bakanlıktaki görevinden ayrılıp sadece Mevki Hastanesindeki pozisyonuna adadı kendini. </span></span></div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u>4 - Ankara – İstanbul arasında geçen bir ömür<o:p></o:p></u></span></b><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<br />
</span><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://www.neyzenim.com/resim/halilcan.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="color: black; font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" src="http://www.neyzenim.com/resim/halilcan.jpg" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Neyzen Halil Can</span></td></tr>
</tbody></table><span style="font-family: arial;">
<span style="font-size: medium;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif">1947’de Gümüşsuyu Askeri Hastanesi Başeczacılığına atanarak İstanbul’a dönüş yapan Halil Can, 2 ay sonra yeniden Ankara<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Mevki Hastanesine atandı. Bu arada yarbay da olan Can, bu seyyahlıktan bıkmış olacak ki, Ekim 1948’de askerlikten istifa ederek Şark Merkez Ecza Deposu Ankara Şube Müdürü oldu.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">1953’de Ziraat Bankası sağlık servisine geçen Halil Can, bir hastalık sonucu ikinci eşini de kaybederek yeniden dul kalmıştı. Günümüz insanın artık ne yazık ki sahip olamadığı sayılamayacak kadar çok mahareti <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ve meziyeti bünyesinde barındıran Eczacı Halil Can, gönül alemindeki seyahatlerine devam edebilmesi, insanlığa musikisiyle huzur ve bahtiyarlık aşılayabilmesi için, özel hayatını düzenleyecek ve kendisini çekip çevirecek gönül ehli bir hayat arkadaşına ihtiyaç hissetmekteydi. İşte, Veteriner General Cemal Böke’nin kız kardeşi Semiha Hanımla yaptığı 3. izdivaç tam da böylesi bir ihtiyaca binaen gerçekleşmişti. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Halil Can, 1961’de Ziraat Bankası’ndan emekli olarak 23 yıllık memuriyetine son vermiş oldu. 1961 – 73 dönemi, Halil Can’ın, hayatını bütünüyle sanata, musikiye, meşke, Mevleviliğe hasrettiği, bu bakımdan da pek bahtiyar olduğu yıllara karşılık gelir.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u>5 - Musiki Halil Can’ın canından ziyade sevdiği meşgalesi idi<o:p></o:p></u></span></b><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<br />
</span></span><div style="text-align: left;">
</div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif">Babası, önemli Mevlevi dervişlerinden kolağası emeklisi Rüştü Bey, müzik kulağı ve yeteneği keşfettiği oğlunu çok küçük yaşta tekke ve dini musiki ile tanıştırmıştı. 1919’da, daha sonra Üsküdar Musiki Cemiyeti adını alacak olan Darül Feyzi Musiki Cemiyeti açılınca bunun ilk üyelerinden oldu. Aynı sırada, dönemin en önemli Mevlevi dergâhlarından olan Galata Mevlevihanesi’nde Neyzen Emin Dede Efendi’den ilk ney dersini almaya başladı. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Emin Dede, genç musikişinasın yeteneğini geliştirmesi için, onu, lâdinî musiki eğitimi alacağı arkadaşı Bestenigâr Ziya Bey’e gönderdi. Ziya Bey’den çok sağlam temeller üzerinde yükselen bir klasik Türk musikisi eğitimi alan Halil Can, ardından, Rauf Yekta Bey, Arap Cemal Bey, Enderûnî Hafız Ömer Efendi gibi dönemin abidevi musikişinaslarından en üst düzeyde eğitimler aldı. </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Bir yandan eczacılık eğitimine devam eden, öte taraftan da hem dini ve hem de lâdinî sahalarda zikredilen üstatlardan feyz alan Can, hocalarının cesaretlendirmesiyle besteler de yaptı. Bunlardan en meşhurları</span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">birisi hisar pûselik, diğeri de bayâti pûselik olan iki peşrevdir.</span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Döneminin tarz sahibi önemli neyzenlerinden, Mevlevilerinden ve dini musiki icracılarından olan Halil Can, 1953 – 71 arasında, bir yandan İstanbul Belediyesi Konservatuvarı İlmi Tasnif Heyeti’nde çalışırken, 1959 – 71 arasında Yüksek İslâm Enstitüsü Dini Musiki Hocalığı da yapmıştı. Halil Can’ı dönemdaşı olan diğer tekke ve dini musikişinaslardan ayıran bir önemli vasfı, onun müzikal teorisinin çok güçlü oluşuydu. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Can, klasik Türk sanat musikisinin ve dini müziğin bütün problemlerine kafa yormuş ve bunları çok sayıda makale halinde zamanın musiki mecmualarında yayınlamıştı. Bunların arasında yer alan ve hocalarının kimi hatalarını da düzelttiği tenkid ve reddiyeleri günümüzde dahi aşılamamış kaliteye sahip musiki metinleridir. Halil Can’ın büyük bir gayretle ve tek başına yazıp yayınlamaya başladığı Türk Musikisi Lügati ne yazık ki yarım kalmıştır <b>(i).</b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u>6 - 23 Mayıs 1973’de dünya Mevlevi camiası yasa girmişti<o:p></o:p></u></span></b><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Güzel bir İstanbul ilkbaharında, 23 Mayıs 1973’de, 68 yaşında Hakk’a yürüyen eczacı Halil Can, üstün musikişinaslığı ve ender bulunan insani hasletleriyle pek özel ve önemli bir parçası olmayı başardığı Mevlevi camiasının küresel boyutlardaki ailesinde derin bir teessür ve elem dalgasının oluşmasına neden olmuştu. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Ebediyete intikaliyle birlikte, insanlık, çok sıra dışı bir İstanbul efendisini, Türk musikisi tam manasıyla bir üslûp ve tarz ehlini, Mevlevi camiası da yeri doldurulamayacak bir dervişini kaybetmiştir. Kendisiyle ilgili bu mütevazi metnin finalinde, fazilet sahibi her Mevlevi dervişi ve Hazreti Pir aşığı olan her Cân gibi, mütevaziliğinin, diğerkâmlığının, ruh asaletinin ve manevi iklimlerle olan ünsiyetinin bir nişanesi olarak ‘Eyvallah’ı dilinden hiç düşürmeyen Halil Can’a, Cemâlullah’a yaptığı o büyük seyahat yüzünden bir ‘eyvallah’da biz demiş olalım efendim. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Eyvallah!</b></span><br />
<br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><u>dipnot:</u></b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>(i): Halil Can </b>hakkında ayrıntılı bilgi için bknz.<b> </b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><a href="http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=070140&idno2=c070068">http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=070140&idno2=c070068</a></b></span></span><br />
<img height="213" src="http://www.ogrenmen.com/wp-content/uploads/2013/06/mevlana-ve-neyt.jpg" width="320" /><img src="http://img02.imgfotokritik.com/fk_new/lowres/2/4/5/245163/2563150-neyzen.jpg" /><br />
<div id="mntr_qm" style="filter: progid:DXImageTransform.Microsoft.Alpha(); height: 24px; left: 568px; position: absolute; top: 46px; visibility: visible; width: 24px; z-index: 0;">
<div style="filter: progid:DXImageTransform.Microsoft.AlphaImageLoader(src='undefined'); height: 24px; position: relative; width: 24px;">
</div>
</div>
</div>
Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-52619235130299304712024-03-06T19:33:00.000+03:002024-03-09T10:58:26.259+03:00Doğan Avcıoğlu<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div style="text-align: left;">
</div>
<img height="255" src="http://galeri7.uludagsozluk.com/294/do%C4%9Fan-avc%C4%B1o%C4%9Flu_367584.jpg" width="400" /><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u><strong><br /></strong></u></span>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u><strong>1 - Jön Türklerin birikimini kuşanan bir aydın</strong></u></span><br />
</span><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://www.turkcebilgi.com/images/imgb/ahmed-riza.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" height="320" src="http://www.turkcebilgi.com/images/imgb/ahmed-riza.jpg" width="217" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Jön Türk hareketinin kurucu figürlerinden<br />
Ahmet Rıza Bey (1858 - 1930).</span></td></tr>
</tbody></table><span style="font-family: arial;">
<span style="font-size: medium;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">4 Kasım 1983’de aramızdan ayrılan Doğan Avcıoğlu, (son yıllarda kendisine giderek daha az referans verilir olmasına karşın), yakın tarihimizin en önemli düşünce adamı ve siyasetçilerinden birisidir. 1960’lara ve 1970’lere damgasını vuran Avcıoğlu’nun (Jön</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> Türkler'den, özellikle de bu akımın kurucu babalarından ve liderlerinden olan Ahmet Rıza Bey'in elitist pozitivizmi ve jakoben merkeziyetçiliğinden etkilenen) tezleri; sol, sosyalist, ulusalcı, anti-emperyalist, anti-ABD'ci, jakoben ve kısmen de milliyetçi ve muhafazakâr siyasi akımların tasavvur ve tahayyül kozmosları üzerindeki etkisini günümüze değin şu veya bu düzeyde sürdüre gelmiştir. Türkiye toplumsal formasyonunda derin kamplaşmalara ve yarılmalara yol açan, aynı zamanda da cumhuriyet tarihinin en önemli siyasal hesaplaşmalarından olan Ergenekon, Balyozi Casusluk ve KCK gibi davalar, düşünce ve zihniyet düzlemlerinde Doğan Avcıoğlu’ndan ciddi izler taşımaktadır.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<strong><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u>2 - Yaşamının önemli dönüm noktaları</u></span></strong><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">1926’da Bursa’da doğan Doğan Avcıoğlu, yüksek tahsili sırasında yurt dışına çıkmış ve Fransa’da sosyal bilimler okumuştur. 1955’de Türkiye’ye dönerek Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde asistan olan Avcıoğlu’nu, hemen akabinde medya alanında görüyoruz. </span><br />
</span></span><a name='more'></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br />
</span><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEhjh-b1Sd3RcqtaO7DzuL9f2Nxx6PnNFRHACg8ZiJwZ29sbzkZe8P7d4top_FDqc9MyfiNpCEgsOisvAOHfrW2qxWC6T_jj_rfBGHWEY-p-l5-meDMmFpRN53pj1sr5hgygLoZXAjaQ_DlR3YTxHELpZm994MNyJufgh0ThXA=" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" height="216" src="http://galeri7.uludagsozluk.com/288/dogan-avcioglu_367582.jpg" width="320" /></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Demokrat Parti’ye karşı yaptıkları amansız muhalefetle sivrilen Ulus gazetesi ile Kim ve Akis dergilerinde yöneticilik ve yazarlık yapan Avcıoğlu, 27 Mayıs darbesinin ardından CHP kontenjanından seçildiği Kurucu Meclis’te anayasa çalışmalarına katıldı. Doğan Avcıoğlu, Mümtaz Soysal’ın da arasında olduğu güçlü bir kadroyla çıkardığı Yön dergisi ve Devrim gazetesiyle ‘Sol, Kemalist, Kuvvacı, Milli Kurtuluşçu, anti-emperyalist, anti-ABD'ci, jakoben’ bir yayın politikası izledi. Soğukkanlı bir nazarla mercek altına alındığında, 1961 – 1971 periyodunu domine eden düşünsel aktörlerin başında Avcıoğlu’nun geldiğini görmek mümkündür.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Ancak, teori yapmak, tezler üretmek, Türkiye akademyasının görüşlerine değer verilen seçkin bir siması olmak ve fikirlerini toplumla bir kanaat önderi olarak paylaşmak Avcıoğlu’na yetmiyordu. O, aynı zamanda, tezleri, iddiaları, projeleri doğrultusunda parçası olduğu sosyal yapıyı dizayn etmek gibi bir hırs ve arzunun da sahibiydi. Bu arzu ve hırsın da tetikleyicilerinden olduğu 12 Mart 1971 muhtırası, bir taraftan Avcıoğlu’nun hayatının son 12 yılını altüst ederken, öte yandan da bütün bir sol – sosyalist – ulusalcı - kuvvacı cephenin tarumar edilmesine neden olmuştur.</span><br />
</span><a href="http://www.turksolu.com.tr/281/foto/yon.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" src="http://www.turksolu.com.tr/281/foto/yon.jpg" /></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<strong><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u>3 - 12 Mart Muhtırası onun siyasal etkisinin kırıldığı bir dönüm noktasıydı</u></span></strong><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Avcıoğlu; 27 Mayıs darbesinin de en önemli kurmaylarından olan Korgeneral Cemal Madanoğlu’nun liderliğinde, 1960’ların sonuna doğru kurulmuş olan sol Kemalist, Kuvvacı, ulusalcı bir cuntanın ideolojik, siyasi, entelektüel ve moral düzlemlerde temayüz eden beyin takımı içerisindeydi. Söz konusu sol cuntanın 9 Mart’ta yapmayı plânladığı askeri darbe, mezkûr ekibin faal bir üyesi olan Korgeneral Atıf Erçıkan tarafından Türk Silahlı Kuvvetlerinin hiyerarşik komuta kademesine bildirilince, takip eden gelişmeler, Madanoğlu ve Sol Kemalistlerin plânladıklarının tamamen aksi istikametinde seyretmişti.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">9 Mart cuntasını desteklerken saf değiştiren ve verili düzenin has adamı </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Sağ Kemalist zihniyetli</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> ve Amerikancı </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç'la ittifak yapan Faruk Gürler ve Muhsin Batur; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bütün üst komuta kademesinin yekpare bir tepki geliştirmesine ve 12 Mart muhtırası ile parlamenter demokrasiye müdahale edilmesine yol açmıştır. Bunun sonucunda ortaya çıkan manzara, 9 Martçılar için tam bir trajediydi. İktidara gelmeyi bekleyen Sol Kemalist cuntacılar, zindana atılmışlar ve ağır işkencelere maruz kalmışlardı. TSK’nın 12 Mart müdahalesi, Doğan Avcıoğlu’nun da cezaevine düşmesine ve siyasetteki özgül ağırlığının ve öneminin bütünüyle kaybolmasına neden olmuştur.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<strong><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u>4 - Siyasete küsüyor</u></span></strong><br /><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif">Cemal Madanoğlu liderliğindeki cuntanın ideolojik ve düşünsel beyni olan Doğan Avcıoğlu, 9 Mart Sol Kemalist Cuntası'ndaki yeri, ağırlığı ve önemi aşikârken, </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">1973’de ‘beraat etti(rildi). Doğan Avcıoğlu'nun, bu tür durumlarda beklenenden daha hafif bir cezayla kurtulmasında 'cuntalar savaşı'nın galibi</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> olan 'sağcı - ABD'ci 12 Mart cuntası'nın en önemli liderlerinden (yukarıda dillendirilen) bazılarının, aynı zamanda ‘kaybeden’ 9 Mart millici - solcu cuntası'nın da elebaşı ve ister istemez Avcıoğlu'nun 'yakın mesaidaşı' olmasının pek tabii ki etkisi vardır. Öte yandan, zihinsel kodları ve ideolojik konumlanması Pentagon tarafından domine edilen Memduh Tağmaç ve TSK'nın diğer bazı komutanları, hem Cemal Madanoğlu'nu ve hem de Doğan Avcıoğlu'nu SSCB'nin (Komünizm diye de okunabilir) tesir sahasındaki unsurlar olarak değil de, Kemalizmin bir uç yorumunun taraftarları ve Atatürkçülüğün meşru yamaçlarında kontrol dışı biten yabani otlar olarak algılamış ve konumlandırmıştı. </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">12 Martçılar, Madanoğlu ve Avcıoğlu'nun SSCB irtibatını, ya da komünist ideolojiye yatkınlığını tespit ve teşhis etselerdi şayet, onları idamla yargılamaktan çekinmezlerdi. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span>
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Hapisten tahliye olmasıyla birlikte Avcıoğlu'nun hayatında yeni bir sayfa açılmış oldu. Bu ‘yeni sayfa’, son 20 yılın en güçlü kanaat önderlerinden olan Avcıoğlu’nun çektiği büyük sıkıntılara sahne olmuştur.</span><br /><span face="Trebuchet MS, sans-serif">Avcıoğlu, tahliye olduktan sonra, öleceği 1983 Kasım’ına değin siyasete bütünüyle uzak durmuş, adeta politikaya küsmüştür. Bunda, 1970’lerin dominant siyasi trendlerinden olan Ecevit'in popülist, meşruiyetçi, parlamentarist çizgisinin yanı sıra; TSK'nın 'ilerici' kanadı vasıtasıyla gerçekleştirilecek bir müdahaleyle sivil siyasetin vesayet altına alınmasına ve dizayn edilmesine soğuk bakan dönemin (ÇKP yanlısı, SBKP yanlısı, kırlardan şehirlere doğru iktidarı parça parça ele geçiren bir Halk Savaşı yanlısı ve şehir gerillacılığı ve silahlı propaganda savunucusu gibi belli başlı ana damarları olan) sosyalist paradigması da belirleyici olmuştur. Bu yıllar, aynı zamanda da, Avcıoğlu’nun fikirlerini kitaplaştırmak konusunda en verimli olduğu dönemi oluşturur.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<strong><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u>5 - Avcıoğlu’nun eserleri</u></span></strong><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Doğan Avcıoğlu’nun kitapları, yayın sırasına göre şöyledir: <strong>Türkiye’nin Düzeni</strong>(1968, 1969 Yunus Nadi Ödülü kazandı), <strong>31 Mart’ta Yabancı Parmağı </strong>(1969), <strong>Devrim Üzerine</strong> (1971), <strong>Milli Kurtuluş Tarihi</strong> (3 cilt, 1974 – 1975), <strong>Türklerin Tarihi</strong> (5 cilt, 1978 – 1982), <strong>Devrim ve Demokrasi</strong> (1980).</span><br />
<img height="243" src="https://buyukakin.files.wordpress.com/2012/08/da-milli-kurt-ta-1-2-3-4-kitap.jpg" width="640" /><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Yayınlanmış kitaplarının yanı sıra, Avcıoğlu’nun, 1956 – 1983 döneminin dergi ve gazetelerinde kendi adıyla, isimsiz olarak, ya da müstear isimlerle çıkmış olan binlerce makalesi ve incelemesi bulunmaktadır. Bunlar, üzerlerinde titizlikle çalışılmasını ve akabinde de kitaplaştırılmayı bekleyen çok büyük bir külliyat oluşturmaktadır. 2012 yılında Doğan Yurdakul tarafından Avcıoğlu'nun arşivinde yapılan araştırmalar sırasında bulunan bir defterin, <b>Türkiye'nin Düzeni </b>ve <b>Türklerin Tarihi </b>arasındaki kayıp halkayı teşkil ettiği anlaşılmıştır. Bahse konu defter, Yurdakul tarafından <b>'Osmanlı'nın Düzeni Türklerin Tarihi: 6. Kitap</b>' başlığıyla kitap haline getirilmiş ve 2013 yılında basılarak kitapçı raflarındaki yerini almıştır <b>(i), (ii).</b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<strong><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u>6 - İnsan düşmeye görsün, dost bildikleri bile döner sırtını!</u></span></strong><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif">Tahliye olmasına müteakip geçen ilk birkaç yılda yaşadığı </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">(zımnen de olsa)</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">‘</span><b>persona non grata (istenmeyen adam)</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">’ ilân edilmesi hali; çok değil birkaç yıl öncesinin en muktedir siyasi, ideolojik ve sosyolojik figürlerinden olan Doğan Avcıoğlu'nun, böylesi bir zirveden, mahkûm edildiği toplumsal tecriti kırmak için uğraştığı bir problem alanına düşmesinin referans verdiği çok çarpıcı bir kontras ve dikotomidir. </span><br />
</span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://buyukakin.files.wordpress.com/2012/08/da-turkiyenin-duzeni-1-ve-2.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" height="236" src="https://buyukakin.files.wordpress.com/2012/08/da-turkiyenin-duzeni-1-ve-2.jpg" width="320" /></span></a></div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif">Avcıoğlu, söz konusu bu tecritin izlerini en belirgin olarak, çok önem verdiği <strong>Milli Kurtuluş Tarihi</strong> kitabının basım aşamasında yaşadı. Söz konusu eser tamamlandığında, bastırmak için ziyaret ettiği ve esasen çoğu da yakın dostu ve arkadaşı olan Babıali’deki yayıncılar, iyi bir satış rakamı yakalayacağını kestirmelerine karşın, onu müesseselerinin etiketiyle kamusal alana taşımaktan imtina ettiler. Mezkûr t</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">emaslarının tek kelimeyle 'başarısız' olarak yapılacak özeti Avcıoğlu'nu hem hüsrana gar etmiş, hem de öfkelendirmişti. Görülen manzara, yayıncıların büyük kısmının, 12 Mart muhtırası öncesinde temennalar çakarak önünde eğildikleri Avcıoğlu’nun, bu yeni dönemde, bırakın kitabını basmayı, onunla görüşerek aynı karede gözükmekten bile kaçındıkları resmini vermekteydi. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span>
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Bunda, yukarıda altı çizildiği üzere, merkez sol ve Kemalist tahayyülün; askeri darbe, muhtıra, cunta, 'ordunun kılıcını atması' gibi demokrasi dışı müdahalelerle siyasetin ve toplumun dizayn edilmesine şiddetle karşı çıkan Ecevit ve ekibi tarafından;</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> verili </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">sosyalist tasavvurun ise, toplumsal dönüşümü, ancak halkın geniş katılımıyla gerçekleştirilebilecek bir sosyalist devrim sonrasının eseri olarak gören </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">geniş bir entervale yayılmış</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> sosyalist </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif">zihniyet ve projeler tarafından domine edilmesinin belirleyici etkisi olmuştu. Babıali turundan eli boş dönen Avcıoğlu, söz konusu kitabının ilk baskısını, 2 cilt birlikteliğinde olmak üzere, borç bularak, kendisi yapmak zorunda kalacaktır.</span><br />
<img height="188" src="https://buyukakin.files.wordpress.com/2012/08/da-turklerin-ta-1-2-3-4-5-kitap.jpg" width="640" /><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<strong><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u>7 - Avcıoğlu’nun fikriyatı 2011 Kasım’ında Türkiye ve dünyaya ne söylemektedir?</u></span></strong><br />
</span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif">Avcıoğlu, bazı tezleri itibarıyla Kemalizmi sosyalizmle; diğer bazı politikaları bakımından da sosyalizmi Kemalizmle harmanlamıştır. İlk gruptaki yaklaşımlarında Kemalizmin, ikinci metodolojiyle geliştirdiği argümanlarındaysa sosyalizm vurgusunun baskın olduğu bahse konu senteziyle o, ‘Sol Kemalizm’ kavramının şahsında tecessüm ettiği politik ve ideolojik 1 ikondur adeta.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Doğan Avcıoğlu'nun teorik külliyatı mercek altına alındığında, onun, Türkiye'nin 1839 - 1980 periyoduna dair, özetle, şöylesi bir okuma yaptığı görülecektir:</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><strong><br /></strong>
<i><strong>‘Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yaptıkları burjuva demokratik devrim, iç ve dış şartlar yüzünden tamamlanıp bir üst aşamaya, sosyalizme evrilememiştir. Bu tamamlanamamışlık, feodalizmin, yani toprak sahipliğindeki ağalık, şeyhlik, şıhlık düzeninin tasfiye edilemediği ve ciddi bir milli burjuvazi oluşturulamadığı şeklinde okunabilir. Bu okumanın doğal bir sonucu da, Türkiye’yi sosyalizme taşıyacak toplumsal dinamiklerin serpilip gelişemediğini teslim etmektir. </strong></i></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><i><strong><br /></strong></i>
<i><strong>Ülkemizdeki burjuvazi; emperyalizme bütünüyle ve göbekten bağlı olan, gayrı-milli, komprador, işbirlikçi, feodalizmle müttefik halinde davranan, üretmeyen, montajcı, asalak ve halkın çıkarlarına karşı politikalar izleyen bir mahiyettedir. Milletin büyük kısmı ağalık, şeyhlik, şıhlık ve komprador burjuvazinin tesiri altında davranmakta, ülkenin gerçeklerinin icap ettirdiği siyasi tavırları alamamaktadır. Uluslar arası emperyalist sistem, komprador burjuvazi-toprak ağası-şeyh-şıh ittifakını desteklemektedir. </strong></i></span><br /><br /><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><i><strong><br /></strong></i>
<i><strong>Bu yapı, dinin ukdesinde barındırdığı kutsal değerleri de büyük bir maharetle </strong></i></span><i><strong>kullanarak, yoksul emekçileri ve geniş halk yığınlarını rahatlıkla maniple etmekte ve bu sayede zahmetsizce yönetmektedir. </strong></i><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><i><strong><br /></strong></i>
<i><strong>Parlamenter demokratik düzen, sistemin efendilerinin kontrolünde olduğundan, yurttaşların oylarıyla bu sistemi değiştirmelerine imkân yoktur. Bu yüzden de, ülkemizde seçim denilen hadise, bir aldatmacaya dönüşmekte ve basit bir tuluattan, sıradan bir şovdan öteye geçememektedir. </strong></i></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><i><strong><br /></strong></i>
<i><strong>Türkiye, yaşadığı bütün olumsuzluklara karşın, son 150 yıllık tarihinde, olan bitenlerin farkında olan bir ‘asker-sivil aydın zümre’, bir ‘zinde kuvvetler’ bloğunu yaratmasını da bilmiştir. 1. Meşrutiyet, 2. Meşrutiyet, İstiklâl Harbi, Kemalist Devrimler ve 27 Mayıs işte bu ‘zinde kuvvetler’in eseridir. </strong></i></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><i><strong><br /></strong></i>
<i><strong>1970’lerin başındaki Türkiye’de, asker-sivil aydın zümrenin yapması gereken, kendisini var eden 150 yıllık geleneğin şuurunda davranmak ve ‘halk için, halka rağmen’ davranan ataları gibi, TSK’yı ‘kılıcını atmaya’, yönetime el koymaya ikna etmek, ikna olmuyorsa da icbar etmek olmalıdır. </strong></i></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><i><strong><br /></strong></i>
<i><strong>Yönetime el koyacak olan TSK, 27 Mayıs’ta yaptığı hatayı asla tekrarlamamalı, göstermelik parlamenter demokrasiyi uzunca bir süre rafa kaldırmalıdır. Uzun süreden kasıt, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının tarihsel zorunluluklar yüzünden yarım bıraktığı burjuva demokratik devrimin tamamlanmasına, ardından da bir üst aşamanın, yani sosyalist toplumun inşa edilmesine yetecek bir sürenin geçmesidir. </strong></i></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><i><strong><br /></strong></i>
<i><strong>Bütün bunlar, uluslar arası kapitalist-emperyalist sistemin çıkarlarıyla temelden çeliştiği için, ‘asker – sivil aydın zümre’, başta ABD olmak üzere, NATO ile çatışmaya girmeyi de göze almalıdır. </strong></i></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><i><strong><br /></strong></i>
<i><strong>Bütün bu sürecin, ‘Milli Demokratik Devrim’ diye nitelenmesi mümkündür. Söz konusu devrimin, 2. İstiklâl Harbi mantığı ve ruhu içinde yürütülmesi, başarılı olması bakımından elzemdir’ </strong></i></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<strong><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u>8 - Halktan umudunu kesmiş bir jacoben, gözü kara bir ‘çağdaş ittihatçı'</u></span></strong><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Yukarıda kabaca özetlemeye çalıştığım görüşler değerlendirildiğinde, bunların 'halkçılık, devrimcilik, sol, sosyalizm' ile tevilleri gerçekten zordur. Bütün iyi niyetine, hesapçılıktan uzak, harbi, hasbi, dürüst ve namuslu duruşuna karşın Avcıoğlu, vurgu yapılan tezlerinde halktan, halkın sağduyusundan, halkın kendisi için iyi olanı seçebileceğinden zerrece ümidi olmayan bir tepeden inmeci profili vermektedir. O; <strong>Jön Türkler – İttihadı Terakki – </strong></span><strong>Halaskâran Zabitan – 27 Mayıs – Talat Aydemir - 12 Mart – 12 Eylül – 28 Şubat – 27 Nisan jakoben zinciri</strong><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">ne 1950’lerin sonunda eklenmiş olan oldukça önemli bir halkaydı.</span><br /><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Avcıoğlu’nu bu zincir içinde önemli, özel, kritik kılan, Türkiye Toplumsal Formasyonunun ideolojik ikna mekanizmasına, kendi içinde tutarlı sayılabilecek, argümanlar katabilmesi, bu suretle de darbelere ve müdahalelere teorik zemin oluşturmasıydı. Onun TSK’nın genetik kodlarına, Türkiye entelijansiyasının müşterek belleğine ve Türkiye toplumsal formasyonunun bilinçaltına ektiği fikirler, orduya; kuşaklar boyunca ‘kışlasından çıkarken’ ihtiyaç duyduğu 'soft teknolojileri', 'ideolojik ikna imkânları'nı ve 'meşruiyet zemini'ni sağlamıştır.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Doğan Avcıoğlu teorileriyle, en çok da Türkiye sosyalist hareketine zarar vermiştir. Başta Türkiye İşçi Partisi olmak üzere, çok sayıda sosyalist fraksiyon; Türkiye’de devrimci bir dönüşüm için işçiler, köylüler, küçük burjuvazi, milli burjuvazi, öğrenciler ve işsizler gibi sınıflar ve kesimler içinde çalışmak gerektiğine işaret edip bunun icaplarını yapmaya çalışırken, Avcıoğlu bütün bu gayretleri gereksiz görmüş, küçümsemiş, aldatmaca addetmiş ve inkâr etmiştir.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Onun, Türkiye’nin ve insanımızın kurtuluşunu ‘ordunun kılıcını atması’na endekslemesiyle; ‘zinde kuvvetler’ ve ‘asker-sivil aydın zümre’ şeklindeki ‘devrimci ittifaklar politikası’ temelinde şekillenen mücadele hattı, başta Deniz Gezmiş ve arkadaşları olmak üzere, Türkiye sosyalist hareketindeki pek çok samimi yurtsever ve devrimci unsuru tesiri altına alarak sosyalist mücadeleden koparmıştır. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<strong><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><u>9 - Ondan epeydir bahsedilmiyor; ya görüşleri?</u></span></strong><br />
</span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://static.idefix.com/cache/0/270/445413" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" height="320" src="http://static.idefix.com/cache/0/270/445413" width="212" /></span></a></div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">TSK’nın, bünyesinde içselleştirdiği devrimci bir tarihsel öz (extre, essence, töz, cevher) sayesinde, yarım kalmış Kemalist devrimleri tamamlayabilecek yegâne kuvvet olduğu merkezindeki inanç, eskisi kadar olmasa da, bugün bile azımsanamayacak sayıda insanımız tarafından büyük bir samimiyet ve kuvvetle benimsenmeye devam edilmektedir. Bu yurttaşlarımız, artık </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">kapatılmış olan Ergenekon ve Balyoz gibi davaları siyasal komplolar olarak görmekte, onları bütünüyle AKP iktidarının ve Cemaatin, muhaliflerini tasfiye etme faaliyetinin işlevsel bir parçası olarak algılamakta ve yorumlamaktadırlar.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Bugün, Doğan Avcıoğlu’nun hayatının, mücadelesinin ve hatta isminin neredeyse unutulmaya yüz tuttuğu bir aktüel uğraktan geçmekteyiz. Bunun doğal bir sonucu olarak da, bir zamanların bestseller'ı olan olan kitapları da eskisi gibi okunmuyorlar artık. Zira, günümüzün dünyası ve Türkiye’si, Avcıoğlu’nun metinlerini kaleme almasından bu yana geçen zaman diliminde, çok ama çok farklı koordinatlarda ve bağlamlarda ele alınmayı icap ettiren transformasyonları yaşadı ve yaşamaya da devam etmekte.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Buna rağmen, siyasal ve sosyal atmosferimizde zaman zaman kendisini şu ya da bu psiko-sosyal refleksle açığa vuran; özellikle de Silivri’de görülmüş olan davaları tekfir eden kesimlerle, Cumhuriyet mitinglerine katılanların önemlice bir kısmının ideolojik, politik, kültürel ve sosyolojik davranış patterninde varlığını hissettiren bir ‘politik hayalet’ten, belli belirsiz bir ‘ruh’ halinden bahsetmek de pekalâ mümkündür.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Müellifinin 'sepya' bir temsili olan bahse konu bu ruh hali, bu politik hayalet; sosyal medya çağrılarından, daima azımsanmayacak bir tabanı mobilize edebilme potansiyeline haiz olan bayrak mitingleri konseptine, ulusalcı ve ulusolcu medya organlarından, TBMM'deki Salı toplantılarına, tribün tezahüratlarından asker uğurlamalarına, sünnet düğünlerinden nişan ve evlilik düğünlerine kadar sosyal dokularımızın bütün ilmiklerindeki ve Türkiye Toplumsal Formasyonu'nun en derin kılcallarındaki varlığını hissettirirken, dip sularında da adeta, 'siz Doğan Avcıoğlu'nun hayatını, kitaplarını terk etseniz bile, onun mirasının gölgesi sizi asla terk etmeyecektir!' der gibidir.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><u>dipnotlar:</u></b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><u>(i): Doğan Avcıoğlu'</u></b>nun kayıp kitabı için bknz.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><a href="http://odatv.com/n.php?n=dogan-avcioglunun-kayip-kitabi-bulundu-2608121200"><b>http://odatv.com/n.php?n=dogan-avcioglunun-kayip-kitabi-bulundu-2608121200</b></a></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><u>(ii) Mezkûr kitaba </u></b>erişmek için bknz.</span><br />
</span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><a href="http://www.idefix.com/kitap/osmanlinin-duzeni-dogan-avcioglu/tanim.asp?sid=NKT66MQYS3KTR4GTEG66"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">http://www.idefix.com/kitap/osmanlinin-duzeni-dogan-avcioglu/tanim.asp?sid=NKT66MQYS3KTR4</span>GTEG66</a></b></span></div>
<!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fgaleri7.uludagsozluk.com%2F288%2Fdogan-avcioglu_367582.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEhjh-b1Sd3RcqtaO7DzuL9f2Nxx6PnNFRHACg8ZiJwZ29sbzkZe8P7d4top_FDqc9MyfiNpCEgsOisvAOHfrW2qxWC6T_jj_rfBGHWEY-p-l5-meDMmFpRN53pj1sr5hgygLoZXAjaQ_DlR3YTxHELpZm994MNyJufgh0ThXA="-->Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-47188177430122904102024-03-06T13:37:00.000+03:002024-03-09T10:35:58.851+03:00Dünya bu kadar da yamuk yumuk olabilir mi?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img alt="Earth without water" src="http://www.gifbin.com/bin/062014/1402259253_earth_without_water.gif" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Dünya böyle yamru yumru bir topak biçiminde mi; yoksa...</td></tr>
</tbody></table>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://media.giphy.com/media/efvEhfHUvJK24/giphy.gif" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="earth" border="0" src="https://media.giphy.com/media/efvEhfHUvJK24/giphy.gif" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">...böyle muntazam ve<br />
mükemmel şekilli mi?</td></tr>
</tbody></table>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Aşağıdaki metin, Abdülhamid Kırmızı'nın attığı bir tvit ve yine Twitter'da gördüm yukarıdaki gif temelinde şekillendi. Bir diğer deyişle, ilerleyen satırların unsurları olduğu yazının ebesi ve ilham kaynağı onlardır.</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Öncelikle yukarıdaki gif'in bende çağrıştırdıkları üzerinden ilerleyeceğim. Görür görmez imâ, iddia, işaret ve nispet ettiği anlam dairelerinin önemine binaen, onu paylaşmaya karar verdim. </span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bu gif'i sosyal medya mecrasında paylaşana itirazlar edilmiş; hatta küfür eden bile çıkmış bu itiraz sahiplerinin arasından. İnternet kullanıcılarının bahse konu bu aşırı tepkilerini anlamlandırmak adına, internette yaptığım aramada, yandaki ikinci gif'e eriştim. </span></b><br />
<br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"></span></b>
<br />
</span><a name='more'></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">İlk gif'e itiraz edenlerin çıkış noktası, dünyanın düzgün, muntazam ve mükemmel bir şeklinin olduğu; yukarıda paylaştığım ikinci gif'in işaret ettiği (şayet onu fazla kurmaca ve gerçek dışı bulduysanız, bu durumda, metnin en altındaki üçüncü gif'i kâle alın lütfen) o zarif, o yakışıklı küreye benzediği merkezindeki ezbere olan ortodoks sadakatleriydi tabii ki. </span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Her şeyden önce şu konularda mutabık olmamız gerektiğine inanıyorum: her hususta olduğu gibi bu konuda da ö</span></b><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">lçülü itirazlar meşrudur ve anlaşılabilir. Öte yandan, küfürlü tepkilerin ve reaksiyoner - extremist yorumluların kabul edilemez oldukları da ortadır.</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">İlk gif'e konu olan dünyanın hali (bilebildiğim kadarıyla), yer bilimlerinin (jeoloji ve jeofizik'in) en son yöntem ve donanımlarla yaptıkları bilimsel araştırmalar sonucunda derlenen verilere dayanmakta. Evet, dünya okulda bize öğretildiği (ve ikinci ve üçüncü gif'lerde canlandırıldığı) gibi, mükemmel bir küre şeklinde olmasa gerek. Lâkin, bu durumda da şekli, tam da yukarıdaki ilk gif'de görüldüğü gibi midir; öylesine yamuk yumuk, biçimsiz bir topak şeklinde midir, ondan da tam olarak emin değilim doğrusu.</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Ancak şu kadarından eminim: </span></b><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">g</span></b><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">eometri kitaplarında yer alan o mükemmel biçimli küreler, koniler, küpler, piramitler, dört yüzlüler ve diğer bütün geometrik cisimler, doğada / evrende var olan gerçek varlıkların idealize edilmiş halleri, stilize edilmiş biçimleridir. </span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bir diğer deyişle, geometri ile fizik, jeoloji ve kozmoloji arasında mütekabiliyetler (örtüşmeler) sorgulandığında, karşımıza çıkan manzara (daima yukarıdaki ilk gif'in işaret ettiği tarzdaki şoke edici sonuçları doğurmasa da) çoğunlukla ezberlerimizden, beklentilerimizden farklı resimlere işaret eden mahiyettedir.</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bu arada, yeri gelmişken, şu teknik (astronomik) bilgiyi de paylaşmadan geçmeyeyim: </span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Dünyamız, Güney Kutbu tarafından baktığınızda, kendi ekseni etrafında soldan sağa (batıdan doğuya), Kuzey Kutbu istikametinden baktığınızda ise (bu sefer) sağdan sola ve (yine) batıdan doğuya doğru döner. Bu durum Güneş'in daima doğudan doğup batıdan batmasının da nedenidir.</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Aslında, mercek altına alarak sorgulamaya çalıştığım meselesinin aslını esasını, bilse bilse en iyi, değerli Ferhat Özçep hocam bilir. O zaman soruyorum sevgili hocama: dünyamız yukarıdaki ilk gif'de görüldüğü üzere, yamru yumru bir topak mıdır; yoksa, paylaştığım diğer iki gif'in resmettiği o mükemmel küre şeklinde midir? Yoksa doğru cevap 'o da değil, öbürü de; aslında şöyledir' diyen bir üçüncü hal midir, 'c şıkkı' mıdır?</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Cevap Lütfen Ferhat Özçep hocam :) (*).</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bu yazıyı (onun ilk versiyonunu) paylaşmamdan kısa bir süre sonra, Ferhat Hoca'dan beklediğim cevap geldi. </span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">İşte o cevap:</span></b><br />
<img src="https://pbs.twimg.com/media/C3mYcy3XUAAWReF.jpg" /><br />
<br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Ferhat Özçep'in, söz konusu meseleyi bilim tarihinin kuşatıcı perspektifinden ele alan, aydınlatıcı yaklaşımının ardından, bu sefer de bilişimci dostum Tanol Türkoğlu'nun katkısı yetişti imdadıma:</span></b><br />
<span face=""helvetica" , "arial" , sans-serif" style="background-color: #f1f0f0; color: #4b4f56; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: white;"><span style="white-space: pre-wrap;">'Ferhat hocanın cevabını göremedim ama, bildiğim kadarıyla okyanusları boşaltırsak dünyanın görüntüsü böyle bir şey. Onu düzgün bir küre yapan okyanus çukurlarına dolan su. Yani hem öyle hem böyle </span><img alt="😄" class="_1ift _2560 img" src="https://www.facebook.com/images/emoji.php/v7/zd2/1/16/1f604.png" style="border: 0px; display: inline-block; height: 16px; margin: 0px 1px; pointer-events: none; vertical-align: middle; white-space: pre-wrap; width: 16px;" />'</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Özçep ve Türkoğlu'nun katkılarını içeren bu metnin ilk versiyonunu paylaştığımda, </b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: black;"><b><a class="account-group js-account-group js-action-profile js-user-profile-link js-nav" data-user-id="3057409985" href="https://twitter.com/wartmongerr" style="background: rgb(245, 248, 250); outline: 0px; text-decoration-line: none;"><span class="FullNameGroup"><span class="fullname show-popup-with-id" data-aria-label-part="" style="text-decoration-line: underline;">Hubble</span><span class="UserBadges" style="position: relative; top: 1px;"></span><span class="UserNameBreak"> </span></span><span class="username u-dir" data-aria-label-part="" dir="ltr" style="direction: ltr; unicode-bidi: embed;">@wartmongerr</span></a><span style="background-color: #f5f8fa;"> isimli Twitter kullanıcısından iki tvit aldım; Şöyle diyordu onlarda:</span></b></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: black;"><b><span style="background-color: #f5f8fa;"><br /></span></b></span>
<span face=""arial" , sans-serif" style="background-color: #f5f8fa; color: #14171a; white-space: pre-wrap;"><i>hocam şu yazdığın komple yanlış</i></span><br />
<span face=""arial" , sans-serif" style="background-color: #f5f8fa; color: #14171a; white-space: pre-wrap;"><i>bu harita sadece yerçekimi farklılıklarını belirtmek için yapılmış bir harita</i></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Hubble @wartmongerr'in 'yazdığın komple yanlış' ifadesinin (yukarıdaki metnin, hele de içerdiği görüşler arasında önemli bir jeofizik hocasının tespitlerinin de olduğu göz önünde bulundurulduğunda, 'komple yanlış' olması) semantik olarak yüksek nispette problem içerdiği aşikârdır. Öte yandan, özellikle bilimsel argümantasyonlara dayanan denemelerimde, ele aldığım entiteyi </span></b><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">okuruma, olabildiğince </span></b><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">bütün cepheleriyle kuşatılmış bir şekilde sunmayı ilke edindiğimden, </span></b><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Hubble @wartmongerr'in</span></b><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"> itirazlarını dayandırdığı metni içeren linki de aşağıdaki referanslar listesinin sonuna eklemeyi ihmal etmedim.</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Ferhat Özçep ve Tanol Türkoğlu'nun görüşleri ve </span></b><b><a class="account-group js-account-group js-action-profile js-user-profile-link js-nav" data-user-id="3057409985" href="https://twitter.com/wartmongerr" style="background: rgb(245, 248, 250); outline: 0px; text-decoration-line: none;"><span class="FullNameGroup" style="background: rgb(245, 248, 250); outline: 0px; text-decoration-line: none;"><span class="fullname show-popup-with-id" data-aria-label-part="" style="text-decoration-line: underline;">Hubble</span><span class="UserBadges" style="position: relative; top: 1px;"></span><span class="UserNameBreak"> </span></span><span class="username u-dir" data-aria-label-part="" dir="ltr" style="background: rgb(245, 248, 250); direction: ltr; outline: 0px; text-decoration-line: none; unicode-bidi: embed;">@wartmongerr</span></a></b><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">'in paylaştığı mezkûr linkteki yazıyı okuduktan sonra vardığım sonuç şu oldu:</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">'Dünya, çukurlarını dolduran okyanuslar olmadığında, (ilk gifte resmedildiği gibi) amorf, yamuk yumuk, şekilsiz, biçimsiz bir kütle değildi. Ancak, onu mükemmel bir küre şeklinde idealize eden imajlarının aksine, tamamen pürüzsüz ve kusursuz bir geometrik mimariye de sahip değildi. Bunun arkasında yatan ve evrensel çekim yasası ile somutlanan mekaniği / dinamiği hem Ferhat Hoca, hem de (v) numaralı dipnottaki link üzerinden erişilebilecek olan metin açıklamaktadır. </span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<br />
</span><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://water.usgs.gov/edu/pictures/global-water-volume-fresh.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img alt="Fresh groundwater and surface-water make up the bubble over Kentucky, which is about 252 miles in diameter. The sphere over Georgia reresents fresh-water lakes and rivers (about 34.9 miles in diameter)." border="0" src="https://water.usgs.gov/edu/pictures/global-water-volume-fresh.jpg" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><h3 style="background-color: white; color: #003388; margin-bottom: -5px; text-align: left;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">
All Earth's water, liquid fresh water, and water in lakes </span></h3>
<h3 style="background-color: white; color: #003388; margin-bottom: -5px; text-align: left;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">
and rivers Spheres showing: (1)<span> </span><span>All water (sphere over western </span></span></h3>
<h3 style="background-color: white; color: #003388; margin-bottom: -5px; text-align: left;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span>U.S., 860 miles in diameter) </span>(2)<span> </span><span>Fresh liquid water in the ground, </span></span></h3>
<h3 style="background-color: white; color: #003388; margin-bottom: -5px; text-align: left;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;">lakes, swamps, and rivers (sphere over Kentucky, 169.5 miles in </span></h3>
<h3 style="background-color: white; color: #003388; margin-bottom: -5px; text-align: left;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span>diameter), and</span><span> </span>(3)<span> </span><span>Fresh-water lakes and rivers (sphere over Georgia, </span></span></h3>
<h3 style="background-color: white; color: #003388; margin-bottom: -5px; text-align: left;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span>34.9 miles in diameter). </span>Credit:<span> </span><a href="https://water.usgs.gov/contact/gsanswers?pemail=hperlman,kimmartz&subject=USGS+Water+Science%20(Water%20on%20earth):&viewnote=If+you+have+a+question+or+comment,+use+this+form+to+contact+me,+Howard+Perlman,+at+USGS.%3Cbr+/%3E&note=Generated+by+gsanswers+feedback+form." style="background-color: transparent; color: purple;">Howard Perlman</a><span>, USGS; globe illustration</span></span></h3>
<h3 style="background-color: white; color: #003388; margin-bottom: -5px; text-align: left;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span>by</span><span> </span><a href="http://www.whoi.edu/page.do?pid=80696&i=7301" style="background-color: transparent; color: purple;">Jack Cook</a><span>, Woods Hole Oceanographic Institution (</span><a href="http://www.whoi.edu/main/copyright" style="background-color: transparent; color: purple;">©</a><span>);</span><span> </span><a href="http://adamnieman.posterous.com/" style="background-color: transparent; color: purple;">Adam Nieman</a><span>.</span></span></h3>
</td></tr>
</tbody></table><span style="font-family: arial;">
<span style="font-size: medium;"><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Dünyayı oluşturan taş, magma ve diğer katı materyalin teşkil ettiği kürenin büyüklüğünü dünyadaki bütün sularla, içilebilir nitelikteki tatlı ve temiz suların oluşturdukları kürelerin büyüklükleriyle karşılaştıran yandaki imajın bu yazıyı bütünlediğini düşünüyorum.</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Metnin tam da burasında, kürre-i arzın şekline ve şemaline dair olan kısmı itmam etmenin ve de bu yazının diğer müşevviki olan sevgili dostum Abdülhamid Kırmızı Hocamın</b><i> 'böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum'</i><b> latifesine mukabele etmenin zamanı geldiğini düşünüyorum.</b></span><br />
<br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Abdülhamid Hocam; çocuklarımızı, daha mükemmel bir gök cismini kolonize edip oranın kalıcı bir unsuru olana kadar, ne yazık ki, halen sakini olduğumuz bu biçimsiz dünyaya getirmeye mecburuz. Öte yandan, Mars'ın kolonize edilmesinin 2050'den sonrasına tarihlendiği düşünüldüğünde (Mars'ın Dünya'mızdan daha biçimli, daha zarif bir gök cismi olduğundan da emin değilim ya, neyse), çocuk sahibi olmak için, önümüzdeki 50 yılda, elimizdeki planetten başka bir opsiyonumuz yok gibi gözükmekte. </span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Durum böyleyken böyle Abdülhamid Hocam, takdir sizin; ya kabaca 50 yıl kadar bekleyip, yürütülen uzay programları doğrultusunda kolonize edilmiş bir başka gök cisminde (yüksek olasılıkla Mars'ta) çocuk yapacaksınız, ya da bu biçimsiz planete, Dünya'ya çocuk getirmek fikrini sindireceksiniz içinize </span></b><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">(i), (ii), (iii), (iv), (v).</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Abdülhamid Kırmızı'nın latifesine (ne yazık ki onunki kadar zarif ve zekice olmadığını düşündüğüm) bu mukabelemden sonra, aldı beni bir kaygı: Bu metin boyunca dünyamıza (sırf şekli / formu yüzünden) acaba gereğinden fazla mı yüklenmiş, dolayısıyla da ona ziyadesiyle haksızlık mı etmiştim acaba?</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Şeklen, hayal ettiğim nispette, mükemmel ve ideal olmasa da o bizim yegâne evimiz, biricik yuvamız, öyle değil mi? </span></b><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bu sorunun cevabı çok çıplak ve bir o kadar da yalın bir hakikate işaret etmekte: </span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">EVET, O BİZİM BİRİCİK YUVAMIZ! </span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Uzun süre de böyle kalmaya devam edecek.</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bu yüzden de, bu satırları, Dünya'nın, şöyle yakışıklıca diyebileceğimiz, birkaç imajıyla tamamlayıp, 'Kürre-i Arz'a anlamlı bir iade-i itibar (ihtiram diye de okunabilir) duruşu göstereyim diyorum.</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">İşte, emektar ve de biricik yuvamızın, çocuk sahibi olabilmek adına, daha onlarca yıl alternatifsizmiş gibi gözüken gezegenimizin, bize 'ah, keşke orada olabilsem!' dedirtebilecek türden görüntülerinden aranje ettiğim minicik bir buklet.</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bu foto galeride gezerken, umarım, elimizdekinin kıymetini bilmemizin gerekliliği dank eder kafamıza...</span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<img alt="the most beauty earth images ile ilgili görsel sonucu" height="337" src="https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/originals/70/25/e7/7025e73473c1b48817f2c4a272a8a725.jpg" width="640" /><br />
<br />
<img alt="the most beauty earth images ile ilgili görsel sonucu" height="436" src="http://www.grindtv.com/wp-content/uploads/2013/10/adventure-journal-most-beautiful-places-dolomites-italy.jpg" width="640" /><br />
<br />
<img alt="the most beauty earth images ile ilgili görsel sonucu" height="399" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYGIOWLVVl3o3nSuSY2Dkh5g6kp05LleOxq_8e43fwMkXyyGy5zBbASuLOa6quMAoJWAmy6wg8jS9NO6V-7m-K-3_PhuvCUwL5ZS1nW9rE72SUkr7bdnCL9MdMEOX76TlKfZSqnXeduSLD/s640/most+beautiful+places+on+earth-5.jpg" width="640" /><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<img alt="the most beauty earth images ile ilgili görsel sonucu" height="479" src="https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/originals/98/3b/09/983b09cc58d57f1860dffb762e7d6074.jpg" width="640" /><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><img alt="the most beauty earth images ile ilgili görsel sonucu" height="423" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXYyHkYDJANyn7U68olKbBb7qjUnB5DKo1NBI1Q6oqdzXZpl5ZAg6kg17EWQm3DkDR0fYV0PjIT9CDSlt20tZ3qQPCdKPTYxTN6QXjpa85hKmwcUgbBmMTXw93fEVAkAJdt_HL5uvpL21b/s640/o-images-earth-place.jpg" width="640" /></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><img alt="the most beauty earth images ile ilgili görsel sonucu" height="360" src="https://i.ytimg.com/vi/SbeHjcLOkgs/maxresdefault.jpg" width="640" /></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><img alt="the most beauty earth images ile ilgili görsel sonucu" height="337" src="http://photovide.com/wp-content/uploads/2016/08/new-zealand-most-beautiful-country-on-earth-21.jpg" width="640" /></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><img alt="İlgili resim" height="360" src="https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/736x/6b/cc/83/6bcc83fdaf6bd4c6dbdd5dcbeb922a1c.jpg" width="640" /></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><img alt="the most beauty earth images ile ilgili görsel sonucu" height="480" src="http://cdn.wallpapersafari.com/72/30/QLyVIf.jpg" width="640" /></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><img alt="İlgili resim" height="323" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcshFTuhFxkypSBgdYJS0RdnGGYAmK-2FsKyCwOTmlaWhKH9MJX-5MXop5PJ8qAxdpeVsH6_DhJDP0B7TmN7XmrgiilqN9LHhHBdqAmOh5l50_vxFuGl4N7itR61WCPdcPRXU41tsmacE/s640/o-RAINBOW-MOUNTAINS-900-11-990x500.jpg" width="640" /></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-weight: bold;">dipnotlar ve kaynaklar:</span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u>(*): </u><a href="https://twitter.com/i/notifications" style="text-decoration: underline;">https://twitter.com/i/notifications</a></span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u>(i):</u> <a href="https://twitter.com/agrebulgaraib/status/805481560506060801">https://twitter.com/agrebulgaraib/status/805481560506060801</a></span></b><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: #0000ee;"><b><u>(ii)</u>:<u> <a href="http://www.gifbin.com/988618">http://www.gifbin.com/988618</a></u></b></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: #0000ee;"><b>(iii): <a href="http://giphy.com/gifs/earth-efvEhfHUvJK24">http://giphy.com/gifs/earth-efvEhfHUvJK24</a></b></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: #0000ee;"><b><u>(iv):</u> <a href="https://twitter.com/hakirim/status/826062349673054209">https://twitter.com/hakirim/status/826062349673054209</a></b></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: #0000ee;"><b>(v): <a href="http://www.slate.com/blogs/bad_astronomy/2015/09/22/earth_without_water_nope.html">http://www.slate.com/blogs/bad_astronomy/2015/09/22/earth_without_water_nope.html</a></b></span><br /></span></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: #0000ee;"><img alt="earth" src="https://media.giphy.com/media/KOcqfmhWriWkw/giphy.gif" style="color: black; font-family: "Times New Roman";" /></span></div>
Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-63356441581710132922024-03-05T03:53:00.012+03:002024-03-05T22:38:44.502+03:00Elma, küçük meyvenin büyük sırrı: elma sadece elma mıdır? - 1<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img alt="İlgili resim" src="https://img-s1.onedio.com/id-531b6f719ca9e3b154000012/rev-0/w-500/s-f0112a7d68644d25756ca10029970c947a08c1b4.jpg" /><br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<div style="font-weight: bold; text-decoration: underline;">
<span><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u>0 - Giriş / prologue / medhal:</u></b></span></span></div><div style="font-weight: bold; text-decoration: underline;"><span><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><br /></u></b></span></span></div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Okumakta olduğunuz metni, nedendir bilemiyorum, 15 yıldır tamamlayamadım. 1990'ların sonuydu, okunulan satırların ilk halini yazmak üzere notebook'umun başına çöktüğümde, onu üç bölümlük bir komplo kuramı etüdü olarak paylaşmayı düşünmüştüm. </span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://media.npr.org/assets/img/2017/04/28/michelangelo_su-ndenfall_custom-75a1def1ba3fc8edaa8a96c81853c04e62b764af-s1100-c50.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="373" data-original-width="800" height="298" src="https://media.npr.org/assets/img/2017/04/28/michelangelo_su-ndenfall_custom-75a1def1ba3fc8edaa8a96c81853c04e62b764af-s1100-c50.jpg" width="640" /></a></div><br /><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Aradan geçen onca zamana karşın, plânladığım o iki devam kısmını bir türlü tamamlayıp ekleyemedim bloguma. Güncelleyip platformun en başına taşıdığım şu aktüel uğrakta, onu itmam etmek konusunda üzerimde bir nevi kamçılayıcı tesir icra etmesini umuyorum. </span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://images.nationalgeographic.org/image/upload/v1638890068/EducationHub/photos/isaac-newton-who-he-was-why-google-apples-are-falling.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="550" data-original-width="800" height="440" src="https://images.nationalgeographic.org/image/upload/v1638890068/EducationHub/photos/isaac-newton-who-he-was-why-google-apples-are-falling.jpg" width="640" /></a></div><br /><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br />
<span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Komplo teorilerinin, sadece bu topraklarda değil, dünyanın hemen her yerinde ciddi miktarda alıcısının, müşterisinin olduğu yadsınamaz bir gerçek. İletişim olanaklarının geliştiği 19. asır ortalarından itibaren yaygınlık kazanan bu teorilere göre<i> 'dünyaya (evrene, varoluşa) dair aklınıza gelebilecek hemen her şeyin sevk ve idaresi (</i></span></span><i><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">çoğunlukla yahudiler, siyonistler, masonlar, komünistler, sabetaycılar, İlluminaticiler, haber alma servisleri, Kraliçenin Adamları, Vatikancılar, Bilderbergciler ve bazı durumlarda da 'uzaylılar' dan oluşan) </span></i><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><i>çok ama çok küçük bir fesat çetesi tarafından 'perde arkası'ndan gerçekleştirilir. Bizim 'dünya halleri'nin failleri sandıklarımız, diğer bir deyişle, ortalıkta görülen önemli ve önemsiz 'aktörler', aslında, perde gerisindeki bu 'GERÇEK FAİLLER' tarafından oynatılan kuklalardan başka bir şey değillerdir. Bu sayıca çok küçük fesat çeteleri, insanlığın geride kalan ezici çoğunluğunun bilgi eksikliği sayesinde, çok büyük maddi imkânlar, psikolojik avantajşar ve entelektüel bagajlar biriktirmiştir. Fesat çetelerinin egemenliği bilinen tarih boyunca süregelmektedir.'</i></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><br /><br /></b><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2016/07/kizil_elma-702x336.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="336" data-original-width="702" height="306" src="https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2016/07/kizil_elma-702x336.jpg" width="640" /></a></div><br /></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Temel tezlerini kuşbakışı özetlediğim komplocu yaklaşımlara dair olan devasa literatürün internetten erişilebilecek kısmında, bir sürü abuk subuk ve deli saçması iddianın yanı sıra, (büyük kısmı eleştirel olan) çok ciddi çalışmalar da bulunmakta elbette. İnsanlığın komplo teorilerine olan meylini (ihtiyacını), onun şaman ve pagan dönemlerine dayandırmakta bazı araştırmacılar. Açıklayamadığımız, </span></span><span style="font-family: arial; font-size: large;">anlamlandıramadığımız antite, süreç ve fenomenlerin sorumluluğunu bizden çok daha güçlü (kudretli) 'FAİLLER'e havale etme yaklaşımının, atalarımızın, yukarıda işaret edilen, dünya hallerini doğaüstü / doğa ötesi kuvvetlere (arketiplere) referans vererek anlamlandırma çabalarından tevarüs ettiğimiz bir alışkanlık olduğu iddiası, söz konusu araştırmacıların altını çizdikleri önemli hususlardandır.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://turgaykayaer.files.wordpress.com/2013/03/alan-turing-logo-apple.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="373" data-original-width="596" height="401" src="https://turgaykayaer.files.wordpress.com/2013/03/alan-turing-logo-apple.jpg" width="640" /></a></div><br /><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br />
<br /><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">İlerleyen satırlarda '<b>ELMA</b>', hayatımızda işgal ettiği yerin bütün cephelerini kucaklamaya çalışan bir anlayışla ve komplo teorileri perspektifinden ele alınacaktır. Bunu yaparken de, sizlerle elma merkezli birçok soru paylaşacağım, ancak bunların cevaplarını bu yazıda ve onun devamı olan ikinci bölümde vermeyeceğim. Konu kendisine ilginç gelen okurun, ona dair şahsi araştırmasını yapacağını ve aşağıda dillendirilecek olan soruların cevaplarını internette bulabileceğini düşünüyorum. Bu üçlemenin sonuncu ayağında, okunulan satırların dillendirdiği temel tezlerin hepsinin kendisinde düğümlendiği '<b><i>101 = BEŞ</i></b>' denklemi ve mezkûr denklemin irtibat, iltisak, ilişki içerisinde olduğu <b><i>GÜL </i></b>antitesi alınacaktır mercek altına altına. Bu suretle de, bu metinde sorulan soruların ve dillendirilen argümanların tamamının arkasında, altında, üstünde yatan / olan / bulunan asal sebebe işaret edilecektir.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://i.pinimg.com/originals/c2/83/94/c28394cd8123e6d6b28b4aadfb8896e5.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="800" height="320" src="https://i.pinimg.com/originals/c2/83/94/c28394cd8123e6d6b28b4aadfb8896e5.jpg" width="320" /></a></div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u><b>1 - Başlık önemli</b></u></span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bir metnin başlığı onun giriş kapısıdır, vitrinidir, okura yapılmış bir davet(iye)dir; bu bakımdan da önemlidir hiç kuşkusuz. </span></span><br />
<span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Okunulan satırlara </span></span><i><span><span>'</span>ELMA: Bizi cennetten kovduran, Giyom Tell'e İsviçre'yi kurduran, Osmanlı sultanlarını peşinden koşturan, Newton'a Evrensel Çekim Yasasını bulduran, New York'a ruhunu aşılayan, Pamuk Prensesi derin uykulara daldıran, Alan Turing'i öldüren, Steve Jobs'u dünyanın en buluşçu ve en zenginlerinden biri yaptıran, oyun sırasında ismi zikredildiğinde saklanılan yerden çıkılan, masalların sonunda gökten daima hat trick yaparak düşen, yarısıyla gönül alınabilen bu meyve sadece basit bir yemiş olabilir mi?</span>'</i><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"> başlığı daha çok yakışırdı hiç kuşkusuz. Öte yandan, kolaylıkla anlaşılabilecek pratik gerekçeler yüzünden, bu uzun başlık yerine, </span><b>'ELMA: Küçük meyvenin büyük sırrı'</b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">nı tercih etmek durumunda / zorunda kaldım. </span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Başlıkta da işaret edildiği üzere, ELMA'nın, bu küçük meyvenin büyük anlam dairesine, zengin kosmosuna girmeye, onun ihtiva ettiği çok katlı / çok katmanlı sırların kapılarını aralamaya hazır mısınız? </span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">İlerleyelim o halde......</span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://i.ytimg.com/vi/xiVlXMpAHjI/maxresdefault.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="450" data-original-width="800" height="360" src="https://i.ytimg.com/vi/xiVlXMpAHjI/maxresdefault.jpg" width="640" /></a></div><br /><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br />
</span><a name='more'></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;"><br /></u></span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;"><br /></u></span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;"><br /></u></span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;"><br /></u></span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;"><br /></u></span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;"><br /></u></span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;"><br /></u></span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;"><br /></u></span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;"><br /></u></span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;">2 - Elma sadece elma mıdır?</u></span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Vurucu olsun diye <i><b>'Elma elma mıdır?</b></i>' ara başlığını kullanacakken, <b><i>'müdür, müdür müdür?</i>'</b> kıvamında bir ifade olarak algılanabileceği endişesiyle, vazgeçtim bundan ve '<b>elma sadece elma mıdır?'</b>da karar kıldım. Onun imâ, iddia, işaret, ifade, ispat ve nispet ettiği anlam kozmosundan konuşarak soracak olursam; <b>elma, diğer meyveler gibi, sıradan, basit bir yemiş midir, yoksa, bundan daha fazlası mıdır?</b></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Yazım tekniği açısından sorunlu bir pratiğin faili oluyor, metnin hüküm / final bahsinde dillendirilmesi gereken argümantasyonu girişte yapıyor ve <i><b>'elma, bir meyveden fazlası, hem de çok ama çok daha fazlasıdır' </b></i>diyorum peşin peşin.</span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Peki ama, bu neden böyledir? Elmaya niçin, (bir kısmını bu metinde ele alacağım), çok farklı alanlardan sayılamayacak kadar çok atıf yapılır, referans verilir?</span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Takip eden satırlarda, elma'ya yapılan en popüler göndermeler, elma dolayımıyla oluşturulan en bildik / beylik / önemli metaforlar, tabii ana hatlarıyla ve çoğunlukla da manşetler ya da spotlar şeklinde olmak kaydıyla, kendilerine yer bulacaktır. Ancak, yukarıda da dillendirildiği üzere, elmaya dair bütün bu göndermelerin nedeni, niçini ve menşeyi hakkında paylaşımda bulunulmayacak; bunların keşfedilmesi meraklı okurun ileri okumalarına ve araştırmalarına bırakılacaktır.</span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<b><u>3 - Cennet'ten elma yüzünden mi kovulduk?</u></b></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Elmanın, varlık dairesinin basit ve sıradan bir unsuru (çok sayıda meyveden sadece birisi) olmadığı; aksine, onun çok ötesindeki bir anlam dairesine tekabül ettiğini teslim etmemize neden olacak çok sayıda emare ve olgu mevcuttur. Elmanın içerdiği alt metinlerin barındırdığı bahse konu bu sayısız olgular / 'gerçeklikler' tarih, mitoloji, din, estetik, edebiyat, plastik sanatlar, felsefe, psikoloji, antropoloji, folklor, sosyoloji, ekonomi, şehir efsaneleri, davranış bilimler, cinsel roller ve argo alanlarının tamamına 'dokunur' ve bahse konu varlık dairelerinde kendisine hayat alanları oluştururlar.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;">Yukarıda bazılarını işaret ettiğim olgulardan <b>'İnsan'ın Cennet'ten kovuluşu'</b>na dair olanı, bu trajik olayın nedenini <b>Yaradan</b> tarafından yenmesi <b>yasak (memnu)</b> kılınmış olan <b>yemiş</b>in, <i>‘</i><b style="font-style: italic;">'İyilik ve Kötülüğü Bilme Ağacı’nın meyvesi'</b>nin <b>Adem ve Havva (Adam & Eve)</b> tarafından yenmesi olduğuna işaret eder. Kutsal kitaplarda bu yemişin <b>elma</b> olduğu belirtilmemesine karşın (<b>İbrahimi / semavi dinlerin merkezinde olan kutsal metinlerin yazıldığı coğrafyada yetişmeyen ve bilinmeyen bir meyveydi elma</b>), takip eden çağlarda yazılanlar, söylenenler ve yapılan sanat eserlerinde bu meyve elma olarak tarif ve tasvir edilmiştir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>Bunun nedeni acaba nedir?</b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Elmanın <b>'İlk Günah</b>'la irtibatlı / iltisaklı hale getirilerek dinler ve medeniyetler tarihine <b>günahkâr yemiş </b>olarak sokulmasının arka plânında ne vardır?<span style="mso-ansi-language: EN;"> </span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">4 - Hangi sanatçı tarihte ilk kez elmanın memnu meyve olduğunu düşündü?</span></u></b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span><br /></span></span></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span>Batı sanatında, ya da daha kuşatıcı bir yaklaşımla, dünya sanat </span><span>tarihinde, ilk olarak hangi sanatçı elmayı cennetten kovulmamızın sorumlusu olarak gösteren resmi, deseni, heykeli, freski yapmıştır? </span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Öte taraftan, boğazımızdaki troid bezinin kıkırdağına, yani Gırtlak Çıkıntısı'na da <b>Adem Elması (İng. Adam's Apple; Lat. Prominentia Laryngea)</b> denir. Acaba bu isimlendirme neden yapılmıştır?</span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span>İsviçre’nin </span><span>kurucu figürlerinden olan milli kahramanı <b>William (Guillaume) Tell </b>okçuluk alanındaki marifetlerini gerçekten de oğlunun kafasının üzerine koyduğu elmayı vurarak mı kanıtlardı? </span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Sadece ABD’nin değil, neredeyse dünyanın en kozmopolit, en heyecan verici, en enerjik ve en yaratıcı kenti olan <b>New York’</b>un argodaki adı / nick name’i / ünvanı niçin<b> Büyük Elma (Big Aple)</b>’dır? Bir diğer deyişle, iflah olmaz <b>NewYorkperestler (crazy New Yorkers)</b> kentlerine ruhunu aşılayan fenomenin elma olduğuna niçin iman ederler?</span><br /><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>New York </b>ve<b> Büyük Elma </b>demişken, <b>Peter Stuyvesant</b>'a değinmeden geçmek olmaz. <b>New York</b>'un ilk kurulduğu dönemde, <b>Hollanda kolonisi</b> olduğu sıralarda onun yöneticisi olan <b>Stuyvesan</b>t'a ait olduğu söylenen ve halâ da bulunamamış olan efsanevi hazinenin adı bilin bakalım ne? <b>'Big Apple</b>' diyenler bildiler efendim. O zaman soru şu: <b>Peter Stuyvesant</b> o efsanevi (ve de meçhul) hazinesine niçin elma içeren (daha sonra da kentin mahlâsı olarak kullanılacak olan) bir ismi uygun görmüştü?</span><br />
<br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>ABD</b> ile ilgili kısmı <b>John Chapman</b> ile bitirelim. Aslen <b>Massachusetts'</b>li olan Chapman, zatürreden ölümüne kadar, hayatının onlarca yılını, <b>ABD</b>'nin <b>Orta Batı</b> denilen yöresindeki on binlerce dönüm araziye kendi elleriyle <b>elma tohumları</b> ekmiştir. Bugün bahse konu yerlerdeki geniş elmalıklar onun mirasıdır. Acaba Chapman'ı böylesine insanüstü bir gayretle ülkeyi elma bahçeleriyle doldurmaya iten / motive eden sebep neydi?</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><b style="font-family: arial; font-size: large;"><u>5 - Pamuk Prenses, Steve Jobs ve Alan Turing'i birleştiren nedir? </u></b></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><b>Pamuk Prenses ve 7 cüceler masalı</b>nda, <b>Pamuk Prense</b>sin aynı </span><span>zamanda <b>cad</b>ı olan kötü kalpli <b>üvey anne</b>si, <b>üvey kız</b>ını / <b>Pamuk Prense</b>si öldürmek için zehirle kaplanmış muhteşem denilebilecek denli alımlı bir elma kullanmıştır. Bu masalı uyduranlar, masalın ana kahramanının, geçici de olsa, rahatsızlanmasına neden olan yemiş olarak, en faydalı meyvelerden olduğu konusunda mutabık olunan elmayı öne çıkarırken, acaba hangi saik ve motivasyonların tesiri altında idiler? </span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">5 Mart 2024 itibarıyla aktüel market kapitalizasyonu 3 milyar doların üzerinde olan ve bu büyüklüğüyle de </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span>dünyanın en kıymetli 3 şirketi arasında demirleyen <b>Apple</b>, acaba niçin kendisine isim olarak elmayı ve logo olarak da ısırılmış (çoğunlukla da gökkuşağı renklerine boyanmış) bir elmayı seçmiştir? <b>(Dünyanın en değerli şirketleri sıralaması için bknz. </b></span><span><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_public_corporations_by_market_capitalization"><b>http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_public_corporations_by_market_capitalization</b></a><span><b>) </b></span></span></span></span><span style="font-family: arial; font-size: large;">Bu arada eklemeden geçmeyeyim: Logo olarak elmayı seçen ilk şirket Apple değildi; </span><b style="font-family: arial; font-size: large;">Beatles'ın plâk şirketinin logosu da elmaydı.</b></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span>Bilgisayar çağının kurucu figürlerinden, yapay zekânın geliştirilmesinde çok büyük katkıları olan, <b>Nazilerin Enigma şifresinin kırıcısı </b></span><b><span>ve bir düşünce deneyi olan Turing Makinesinin mucidi dahi matematikçi </span></b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><span>Alan Turing, niçin siyanürlü bir elma </span></b><span><b>yiyerek hayatına son vermiştir?</b> <b>Turing</b>'in bu trajedik hamlesiyle, <b>Steve Jobs</b>'un şirketine koyduğu isim ve seçtiği sembol arasında bir akrabalık, bir irtibat, bir rabıta var mıdır? </span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><u>6 - Her yerde neden karşımıza çıkıyor?</u></b></span></span><br /><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span><b><u><br /></u></b></span>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span>Görüldüğü üzere neredeyse hemen her yerde, </span><span>her varlık dairesinde, bütün ontik ve epistemik uzaylarda ve oluş kiplerinde elma çıkıyor karşımıza! </span></span></b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span><br /></span>
<span>Elmanın tezahür ettiği ontolojik zeminlerden birkaçını daha zikrederek devam ediyorum. </span></span></span><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span>Dünya halklarına ait çok sayıda folklorik, otantik inançta da, her nedense, elma ağacına ve elmaya daima kutsallık atfedilmiştir. </span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span><b>Yunan Mitolojisi </b>başta olmak üzere dünyanın belli başlı efsanelerinde kâh <b>Hayat A</b></span><span><b>ğacı</b>nda yetişen ve kâh tanrıların ya da doğaüstü kuvvetlerin korumasında olan <b>Altın Elma</b> yemişi vardır. </span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span><b>Neden elma da başka bir meyve değil?</b></span></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span><br /></span></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span><b>Yunan Mitolojisi</b> bahsinde elma ile ilgili bir önemli olay daha vardır. <b>Paris'in altın elması Venüs'ün öfkesine neden olmuş ve Truva Şavaşına yol açmıştır.</b></span></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>İngilizce</b>de ebeveynler en sevdikleri, en kıymet verdikleri evlâtlarına <b>‘gözümün elması’ (the apple of my eye</b>) derler. Niçin acaba?</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;">Bunca olumlu anlamlar yüklenen elmanın olumsuz bir kullanımını da yeri gelmişken paylaşayım. Bir ortamı, bir süreci, bir işi bozan nedene / kişiye / olguya <b>‘çürük elma’</b> genellemesiyle yaklaşılır. <b>Neden?</b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>Hz. Süleyman’ın Meselleri</b>nde <b>elma ağacı </b>sevgiye işaret eder. <b>Niçin?</b></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Bir çocuk tekerlemesi emeğe övgü adına <b>‘çalışan kazanır, elması kızarır’ der. Neden?</b></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"></span>
</span></span><a href="http://charmvirgo.files.wordpress.com/2010/05/apple-core.jpg?w=257&h=300" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="color: black; font-family: arial; font-size: medium;"></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Alevilerin kutsal meyvesi</b>nin de <b>kırmızı elm</b>a oluşu, acaba hangi tarihi, dini, folklorik, etnolojik ve kültürel değerlere, inançlara ve kabullere dayanmaktadır?</span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span></span></span><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span></span><span>Öte yandan, <b>elma çiçeği feminist literatürün, feminist ezoterizmin ve anaerkil t</b></span><span><b>oplumların kutsallarından</b>dır. Peki, bunun niçini nedir acaba? </span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span>‘Elmanın işe yaramadığı ciddi hastalık yoktur. Her gün 2 (hiç olmazsa bir) elma yemek gerekir’ iddiası esasen bir çok alanda birbirleriyle taban taban zıt hükümlere sahip olan klasik tıbbın ve alternatif tıbbın üzerinde birleştiği ve sıklıkla da tekrarlanan bir argümandır. </span><b>Niçin hem konvansiyonel / pozitif tıp, hem de alternatif tıp elmanın sağaltıcı etkileri konusunda hemfikirdir? Bu fikir birliğinin arka plânında yatan 'derin hakikat' nedir?</b></span><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span><b>Newton</b>’a,<b> Evrensel Çekim Yasası</b>nı bulması sürecinde gerçekten de <b>başına düşen bir elma mı ilham vermiştir?</b> </span><span>Şayet bu doğru değilse, bu yakıştırma ne maksatla yapılmıştır, hangi gerekçelerden beslenmiştir?</span></span><span style="line-height: 115%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Her milletin milliyetçi unsurlarının bir ‘<b>Kızıl Elma</b>’sı, bir büyük ideali, bir ütopik hedefi vardır. Meselâ <b>Osmanlı Padişahları</b>nın <b>Kızıl Elma'sı Roma'yı fethetmek, Vatikan'a İslâm'ın bayrağını dikmekti. </b></span></span></span><br /><span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><span><span>Türk milliyetçilerinin Kızıl Elma’sı ise; bütün Türk kavim ve boylarını birleştirecek yekpare bir Türk yurdunu, yâni Turan </span></span><span>Ülkesini inşa etmek idealiydi.</span></b></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span><br /></span>
<span>Günümüzde de, milliyetçi, ülkücü ve kimi ulusalcı çevreler, ulaşmayı arzuladıkları nihai hedefi sembolize etmek için <b>'Kızıl Elma' </b>metaforunu kullanırlar. Aynı çevrelerin, 2000'lerin ilk 10 yılında oluşturdukları politik bloğun ismi de aynıydı: <b>Kızıl Elma</b>!</span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Peki, bu milli ve derin ülküler niçin başka bir nesne ile değil de kızıl elma ile simgelenmişlerdir, sembolize edilmiştir?</b></span></span></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><b><br />Reklâmcılar</b>a ülkemizde verilen en büyük ödül <b>Kristal Elma</b>’dır. </span><span><b>Yaratıcılıklarını, yeteneklerini kapitalist pazarın, (kapitalizme eleştirel yaklaşan çevrelere göre ise) 'Kâr Putu'nun / Mefistofeles'in emrine veren bu yetenekli insanları onore eden ödülün formu olarak niçin elma tercih edilmiştir?</b></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Mâlum, <b>masal</b>ların klasik bir finali vardır: <b>‘gökten 3 elma düşmüş; birisi anlatana, birisi mutlu sona erişen masal kahramanlarına ve birisi de bu masalı dinleyenlere</b>’</span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span><span>Niçin gökten 'hat trick' yapmak suretiyle armut ya da portakal </span></span><span>düşmez de, sürekli olarak ve ısrarcı bir biçimde sadece ve yalnızca elma düşer</span></span><span>? </span></b></span></span></span></div></div></div></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>‘Elma dersem çık</b>’ denir de, meselâ ‘vişne dersem çık’, ya da ‘kereviz dersem çık’ denmez, <b>niye?</b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Ve nihayet ‘<b>yarım elma, gönül alma’</b> deriz de başka bir meyve ile yapmayız bu yakıştırmayı. <b>Bu ifadenin kökeni, niçini nedir?</b></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><br /></b></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Verdiğim onca örnekten, bahsettiğim bütün o hususlardan sonra, bu satırlara muhatap okurun, <b><i>'her yerde, her alanda, her varlık dairesinde, bütün ontolojik uzaylarda ve bütün epistemik varoluş kiplerinde</i> <i>elma çıkıyorsa kaşımıza, bunun arkasında yatan bir derin hakikat olmalı' </i></b>hükmüne varmasını, akabinde de bunun nedenine, niçine dair bir sorgulama ve araştırma içerisine girmesini ümit edersem, bunun, beklenti çıtamı çok da yukarıya koymak şeklinde değerlendirilmemesi gerektiğini düşünüyorum doğrusu.</span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><u>7 - Tabii ki elma, bir meyveden çok daha fazlasıdır</u></b></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span><br /></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Metnin başındaki hüküm cümlemi, meselenin özünü ekonomik bir şekilde formüle etmesine binaen, yeniden gündeme taşımaya, ateş hattına sürmeye, ramp ışıklarının altına atmaya geldi sıra işte: </span></span></span><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span style="line-height: 115%;"><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bizi cennetten kovduran, Giyom Tell'e İsviçre'yi kurduran, Osmanlı sultanlarını peşinden koşturan, Newton'a Evrensel Çekim Yasası'nı bulduran, Pamuk Prenses'i derin uykulara daldıran, New York'a ruhunu aşılayan, masalların sonunda gökten daima hat trick yaparak düşen, milliyetçilerin köklü ülkülerini simgeleyen, Alan Turing'i öldüren, Steve Jobs'u dünyanın en buluşçu ve en zengin kişisi yaptıran ve yarısıyla da gönül alınabilen elma asla sadece elma değildir! O, pek tabii ki sıradan bir meyveden çok daha fazlasıdır. </span></b></span></span><br />
</span><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEgmvTd4eWhy3fXJEemQmWZJWZOorL57jGPFnpEw3UnJQyjhEgFHCbbDbyxDxe7mKd35MfCfkRkMxlv-PryvdA6I92uAP9HeSD2_xp2FZVuwU1ZgE_iLRaEBMU8EUc0TXdhpq6x8Rext0QrIb7kd_uBaOWNv3WT62S2mi8Q6KAnz-Qv6BV-_Vsi1SpAjKqqNUg=" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="color: black; font-family: arial; font-size: medium;"></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="line-height: 115%;"><br /></span><span style="line-height: 115%;"><span>Yukarıdaki satırlarda paylaştığım üzere, bu metinde dillendirdiğim soruların cevaplanması işine bu yazıda girişmiyorum. Bunu (şimdilik) meraklı okurun şahsi girişimine terk ediyorum. Yeri gelmişken şunu da ekleyeyim: yukarıda işaret ettiğim üzere, bir üçlemenin ilk ayağım olan okunulan satırlardan sonra gelecek olan ikinci yazıda, hayatımızın birçok olgusunun ve sürecinin ayrıl(a)maz bir parçası olan elma ile (birçokları gibi benim de en çok sevdiğim çiçek olan) 'gül' ve '101' ile '5' gibi iki gizemli, önemli ve sembolik sayı arasındaki ilişkilere değinilecektir. Bu üçlemenin son yazısında ise, yukarıda da işaret ettiğin üzere, hem bu yazıda ve hem de üçlemnin ikinci metninde, sorulan soruların tamamına dair <b>GENEL, KAPSAYICI, DOYURUCU bir CEVAP </b>verilecektir. <b>Böylelikle de, dünyayı komplo teorileri penceresinden algılayan ve anlamlandıranlara göre, merkezinde 'ELMA'nın, '101'in, '5'in ve 'GÜL'ün olduğu insanlık tarihinin en kadîm ve en önemli komplosunun deşifrasyonu ve dekodasyonu gerçekleştirilecektir.</b></span></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span><span style="line-height: 115%;">Bu metni, hayatımızı zenginleştirecek olan basit ve kolaylıkla uygulanabilecek sağlıklı bir öneriyle ikmal edelim derim. Sadece doktorlar ve diyetisyenler gibi sağlık profesyonelleri </span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">değil, kendisine özen gösteren birçok kişi de </span><b>'her gün en az bir elma yemenin sağlıklı yaşama katkı verdiği</b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">' konusunda mutabıktırlar. </span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="line-height: 115%;"><br /></span>
<span style="line-height: 115%;">Bu teklifin yabana atılmaması gerektiğini düşünenlerdenim doğrusu.</span></span></span><br /></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-color: initial; border-left: medium none; border-right: medium none; border-style: none; border-top: medium none; border-width: medium; clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.indigodergisi.com/51/neden_elma_adem_havva_apple_atlantis_newton_masal_wind_woman_worlds_golden_08.jpg" style="clear: right; cssfloat: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-color: initial; border-left: medium none; border-right: medium none; border-style: none; border-top: medium none; border-width: medium; clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.indigodergisi.com/51/neden_elma_adem_havva_apple_atlantis_newton_masal_wind_woman_worlds_golden_08.jpg" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a></div>
</div>
<!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fbookbuilder.cast.org%2Fbookresources%2F30%2F30766%2F116625_1.gif&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEitkC7RogdRlbo1kZLbWv6wfJ1ED6-INpgd4LtZI0DKFV_ZiyRmXLkxRPIIepa_C62WDnUCOsy5kw9d3Kv6iSipHD_K441fHczG0RUoeVUoTysW1YCo86JGtZiEtDBA9gXungUhE0j5LW4y-g_g7zDVud74JNaN5HoMJGHmogLI="--><!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fwww.delinetciler.net%2Fforum%2Fattachments%2F15419d1292525629-saklambac-saklambac-nasil-oynanir-saklambac_1251487041.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEhwwlK5gbwm9qBCh7s8koqeTAgIs7WEIZyjbTk6xywA7K9qqPWCQtaZh07incxaDFYqpXjxdm6xAyHUOZrlhUVERS1ZIFnDfB8AzeWE4G2dyVkTpcT58raNg3qlwy31NfYs66HNy2v61N8kdAW36XCryv1T0VZy_91N_x0dwPRawWwiKhOXDZzsPe0GPIYXBZvDKURJt8tngTHuJjW_QQqOdS5oeHAz_Xd179aR1CmhC6gaUI7Kyqb9Uw="--><!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fbushmastersinc.com%2Fwp-content%2Fuploads%2F2014%2F05%2Fappletree.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEj_p8HPNnnwDy9vDBM1oGmCjL3Fyc_c61y1Uuh8Mlkn6lkgQHq12gQz7spk9Fu_iO_nopAo_FXYqOolbfWo1iqZprOiVI_UNOgyW0d4n0_40S88pGggWCYndC0AI83gyeRSA9koFdLLSqrWboRmL9YoD0h4zVZ1M1SymNfH3CknUYLt="--><!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fwww.dinosoria.com%2Fenigmes%2Fguillaume_tell3.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEjFKMf_pZx3zqUoHeBfsbtdxC8yfgb80EMqJAZONzqP_BFWDfylO8fCax1h2X1HMbV2Bbajv-ajVSASGBLEYnYNKmRMnsR2_LVGg7w3g2iR2e7DjG6OBXJ3NIQFOl2IAZiu3IXexrW_aQProFU49dngT_zr4Q="--><!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fwww.environmentteam.com%2Fart%2Fwp-content%2Fuploads%2F2011%2F05%2Ffruit-carving.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEgmvTd4eWhy3fXJEemQmWZJWZOorL57jGPFnpEw3UnJQyjhEgFHCbbDbyxDxe7mKd35MfCfkRkMxlv-PryvdA6I92uAP9HeSD2_xp2FZVuwU1ZgE_iLRaEBMU8EUc0TXdhpq6x8Rext0QrIb7kd_uBaOWNv3WT62S2mi8Q6KAnz-Qv6BV-_Vsi1SpAjKqqNUg="--><!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fcharmvirgo.files.wordpress.com%2F2010%2F05%2Fapple-core.jpg%3Fw%3D257%26h%3D300&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEhg-3vjw9n1vGj1wAL5_6IY6UqdEoCoEZUmg9RtDlA_9gtDDXbj4oGDGcr5gpn0vbq9Za-uP7nquPG9uQIy-ipXA6Uu8xrIlMYvHbpmdxDwFsIq6jTYKsYTIZhnjGeO6o8NzphgV56vcOzc3-ouEErNYi_ksskpO2NxUbY5LHX32VNaT-K4xArJ="--><!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fwww.harikasozler.net%2Fdata%2Fmedia%2F954%2Fwww.harikasozler.net_-_Gzel_Pamuk_Prenses.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEiM4S2U-VHfqdHCvYGNfj4uFx4gLlUxxsbAus6Ofnn7V8eWgYU6inRv46K-5uKdiM4dNQp2IU_q7h0HWMR3dyW862QXxsI2pdhXOac9DAo4N-5p6FfXFEe_WxhZzmcO4OzJ3Tpm6FXZ1DuNMK01jQmFSfTc5uUTHkDA-hWWtY0l9kFHKdOwh3h8KHq8wDSnayS1lv-s1emEWQ="--><!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fwww.inscribd.com%2Fwp-content%2Fuploads%2F2013%2F01%2Fsteve-jobs-apple.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEjR85UTpt_gQqZTgTZaLb-9eqCWLUssk8cLpFjYvio5Uv6jl51NaMO8IGiYFxjqT-Cqhr0-t8yBkal3o3wAtTnfr4oNY1ap49xF_5vO_gEE4-njzEyXT3j7fDD8P-4iySBc5sggMd9GAEWtTiw9FiWkugE0Q9Jd_uZXjLpCiBO0Ab6Z53a9SJ8="--><!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fwww.tmresimler.com%2Fdata%2Fmedia%2F789%2Felmacicegi1.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEjBq1cN8wrGh3yKgT8QqHfNDqB9Vmw0rdRcQILLV_wYXAFrlaVh8mVOLBhsz8xxhE3UGc2FLWi-e3Fn2IMTIjuRhQl6uXJDHwp8u_DBfOrWWBvmv124WN5W3QVCwGemYxnh9-KG9N1bk2tdtATfXjLgOY29MbtYDmM="--><!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2F4.bp.blogspot.com%2F-B5-u8T6a-JE%2FTevolHmmsrI%2FAAAAAAAAAw8%2Fef_U4cbI7JA%2Fs200%2FAdam-nEve.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdfvuqfBLYR9SpXrLsOhAM_oxCdFcZrGkKeHzO2Gm997hFYnWWZ5OkoclpEoEHYSF49hJNLfdEmJz0X48kPUdEmAmnVLTs3p3m5KjXpBd-yL0qaKvU5fUjz7g0_ayA6VqjKInYYal2JjNt/s200/Adam-nEve.jpg"--><!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fadamandeveseedgatheringministry.com%2Fyahoo_site_admin%2Fassets%2Fimages%2FDurer_Adam_and_Eve.268113456_std.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEhLhZxfvvbQXq8PTkz8aHuvEWPUBrCre-ammI01tu85dxlM9QChLVsWLxCrVnQkhhtLEjDEpi6wzYgm-F8s6O3lR9bqONsf9u2MsykFW121hAMO2nJL4vrHVoGMuokJ2kcPE_BnLg89WktoNViZyZiQ0RDYz8eU86lavFqnPQw18gqMLUaGDlgrDn79GUdvtGXqaeMUc-GB0U55NcjP7pu3j5R_thM2yKoq8PeAet8="--><!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fwww.juliesjournalonline.com%2Fwp-content%2Fuploads%2F2011%2F06%2FBig-Apple5.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEh47bjjBt0vJFIaXgvN514piS0ZosL2n6qS04bE83KETRBzmUzMk-M4O-AAyrKr2i7HAS1J3klpee_dUVaYP6xhCUyhcuwkoxFu8XsqM0xP41EoPAR6Ws9mzuJvc1M7V8MzuURbTZXIKWa9H-BwCvv3AcEJsQiWisJhAyj9Bsva1-aOG82qBfddUNST5g="-->Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com15tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-22501080387802171902024-03-04T11:27:00.010+03:002024-03-19T19:15:28.435+03:00TRT Radyo 1, Sayfaların Dilinden Programı, metinler - 11<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b style="color: #444444; font-family: arial;"><i style="font-weight: 400;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://www.k24kitap.org/images/posts/olumunun-50-yilinda-kemal-tahir-ustune-degil-964662673.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="800" height="320" src="https://www.k24kitap.org/images/posts/olumunun-50-yilinda-kemal-tahir-ustune-degil-964662673.jpg" width="640" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><br /><span style="font-size: medium;">01 Ocak - 31 Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00 saatleri arasında TRT Radyo 1'de yayınlanan, bütün yıl boyunca da toplamı 262'ye erişecek olan <b>Sayfaların Dilinden</b> programının metinlerini yazıyorum. 2025 yılında kitaplaştırılacak olan mezkûr metinlerden 18 Mart - 22 Mart döneminde yayınlanacak olanlar aşağıdadır. Onlara dair görüş, öneri, katkı ve eleştirilerinizi metinlerimin altındaki yorumlar kısmında ya da sosyal medya hesaplarım üzerinden paylaşabilir, programları, <b>TRT Dinle'</b>yi cep telefonunuza indirerek, Dünya'nın bütün coğrafyalarından dinleyebilirsiniz.</span></i></b></div><p><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><span style="font-size: medium;"><b>56) Konu: </b>Kemal Tahir, <b>kitap</b>: Kemal Tahir Kitabı: Bir Aydın, Üç Dönem</span></u></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;">Radyo 1'</span><span style="background-color: white; font-family: arial;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu </span><span style="background-color: white; font-family: arial;">Sayfaların Dilinden </span><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial;">programının bugünkü </span><span style="font-family: arial;">konusu </span></span><span style="font-family: arial;"><b style="background-color: white;">Kemal Tahir</b><span style="background-color: white;">, bahsedeceğimiz kitap </span><span style="background-color: white; font-weight: 700;">Kemal Tahir Kitabı: Bir Aydın, Üç Dönem</span><span style="background-color: white;">. </span></span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><span>Put kırıcı duruşu, ikonoklastik argümanları, entelektüel dürüstlüğü, otantisitesi, samimiyeti ve müdânâsızlığıyla öne çıkmış bir mütefekkir olan <b>Kemal Tahir</b>'in asıl adı <b>İsmail Kemalettin</b>'dir. 1910'da İstanbul'da doğan yazar; romancılığının, fikri konulardaki araştırmacı gayretlerinin ve sohbetlerinin yanı sıra, tarihi birikimimizle Marksizmi meczeden tezleriyle kültür alemimizde yer edinmiştir. 1936'da yayınlanan <b><i>Namık Kemal İçin Diyorlar ki</i></b> kitapçığı ilk müstakil eseridir. Yazar, Bahriye astsubayı kardeşi Nuri Tahir'e Sabahattin Ali'nin bir kitabını verdiği için <b><i>'askeri isyana tahrik ve teşvik</i></b>'ten yattığı </span><span>12 yıllık mahpusluğunu </span><b>Medrese-i Yusufiye</b><span> hayatına çevirmiş, böylelikle de annesinin vefatı yüzünden </span><b>Mekteb-i Sultani</b><span>'nin 10. sınıfında yarım bıraktığı tahsilini, şahsi gayretleriyle sürdürebilmiştir. Müstear isimlerle çok sayıda yazı, hikâye, çeviri ve romanı yayınlanan yazar, <b>1955</b>'de <b>Tan Gazetesi</b>'nde tefrika edilen <b>Göl İnsanları</b>'nda ilk kez <b>Kemal Tahir </b>adını kullanmıştır. </span></span><span><span><span><b>Metin Erksan, Halit Refiğ </b>ve<b> Atıf Yılmaz'</b>la <b>Yeşilçam</b>'a senaryolar yazan Tahir, </span></span><b>sert polisiye janrındaki </b><span>Amerikan ucuz roman serisi <b>Mayk Hammer</b>'ları çevirirken, seriye yeni maceralar da katmıştır. <b>Osmanlı tarihi</b>, sosyolojisi, iktisadı, kültürü, devlet teşkilatlanması ve hukukuyla <b>Doğu - Batı çatışması, batılılaşma sürecimiz, Marksizmle ilişkimiz </b>gibi konuları mercek altına aldığı müktesebatında O, <b>Kemalist </b>ve <b>sosyalist tarih anlatıları</b>nı revize eden bir anlayış sergilemiş, özellikle de </span><b style="background-color: white;"><i>Kerim Devlet </i></b><span style="background-color: white;">tezini teorize ettiği <b>1967 </b>tarihli </span><b style="background-color: white;">Devlet Ana romanı</b><span style="background-color: white;">'ndan sonra, </span><span>tarihi çarpıtmakla suçlanarak, sert eleştiriler almıştır. <b>1965'</b>de yayınlanan <b>Yorgun Savaşçı romanı 1979</b>'da <b>TRT</b> tarafından filme çekilmiş; bu yapım <b>1983'de Kenan Evren rejimi</b> tarafından <b>yakılmıştır</b>. </span></span><span><b>21 Nisan 1973 vefat</b>ından sonra </span><span>arşivindeki çok sayıda metni yayınlanan Kemal Tahir. k</span><span>azandığı <b>Türk Dil Kurumu, Yunus Nadi </b>ve<b> Cumhurbaşkanlığı</b> gibi prestijli ödüllere karşın, romanlarının edebi kalitesi üzerinden sorgulanmış; </span><span>ideolojik bagajını ve siyasal tercihlerini </span><span>kurmaca metinleri üzerinden </span><span>okuruna empoze eden doktriner bir propagandist olmakla itham edilmiştir.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">Zihni konforunu önemsemeyenlerle, ne Musa'ya ve ne de İsa'ya yaranamayanların ikâmetgâhı olan '<b>Fikri Âraf</b>'ı memleketi bilen <b>Kemal Tahir</b>, </span><span style="font-family: arial;">aydın namusu gereğince hakikatlere derin bir sadakat besliyordu. O, ez</span><span style="font-family: arial;">berlerini pekiştirecek kurguların, stereotip düşüncelerin, klişe tanımların, basmakalıp argümanların, eleştirilerden âzâde kılınmış tabuların esiri olmadı hiç; <b><i>'yine yanıldık!'</i></b> deyişiyle taçlandırdığı samimi özeleştiriler ardından görüşlerini güncellemesini bildi daima. <b>B</b></span><span style="font-family: arial;"><b>atı Alemi</b> diye tanımlanan antiteye de toptan karşı değildi aslında; <b><i>eleştirdiği, Batıya hayranlık duyarken tarihinden, kültüründen, sosyolojik gerçeklerinden utanan ve kurtuluşu, Batıyı körü körüne kopyalamakta gören mukallit aydın tavrıydı</i></b>.. </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span><span style="font-family: arial;"><b>Batılı</b> manada </span><span style="font-family: arial;"><b>ilkel komünal - köleci - feodal - kapitalist safhalar</b>ı yaşamadığı için onlara benzer mülkiyet ilişkileri, </span><span style="font-family: arial;">üretim tarzı ve sınıflar kombinezonu olmayan ü</span><span style="font-family: arial;">lkemizin sosyalizme geçişinin de, <b>klasik Marksist yöntemler</b> yerine; <i><b>Osmanlı</b>nın sömürüyü reddeden hümanist zihniyetinin güncellenmesiyle oluşacak <b>Türk Ruhu</b></i>'na özgü yerli ve orijinal bir devam yoluyla gerçekleşeceğini savunuyordu Kemal Tahir. Yazar, eleştirmen, editör ve dergici </span></span><span style="font-family: arial;"><b>Asım Öz</b>'ün hazırladığı, onlarca yazarın metini içeren 821 sayfalık kapsamlı <i style="font-weight: bold;">Kemal Tahir Kitabı: Bir Aydın, Üç Dönem</i>, düşünürün ülkemizin fikir hayatı, edebiyatı, politik matrixi ve sosyolojisindeki özgün yerini yetkin bir şekilde kuşatan </span><span style="font-family: arial;"><b><i>efradını câmî, </i></b></span><span style="font-family: arial;"><b><i>ağyarını mâni</i></b> bir eserdir. Mevcudu tükenen bu referans metnin, meraklısı tarafından dört gözle beklenen yeni baskısının bir an önce yapılmasını diliyoruz. </span><span style="font-family: arial;">Bir sonraki <span style="background-color: #faf5f0;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler</span><span style="background-color: #faf5f0;">.</span> </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://isbh.tmgrup.com.tr/sbh/dictionary/talip.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="395" data-original-width="752" height="336" src="https://isbh.tmgrup.com.tr/sbh/dictionary/talip.jpeg" width="640" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br /><span style="font-family: arial;"><br /></span></span><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b>57) Konu: </b>Tâlip olmak <b>kitap:</b> Akademik Yıllarım</u></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span><span style="background-color: white; font-family: arial;">Radyo 1'</span><span style="background-color: white; font-family: arial;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu </span><span style="background-color: white; font-family: arial;">Sayfaların Dilinden </span><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial;">programının bugünkü </span><span style="font-family: arial;">konusu </span></span><span style="font-family: arial;"><b style="background-color: white;">Tâlip Olmak, </b></span></span><span style="background-color: white; font-family: arial;">bahsedeceğimiz kitap </span><span style="background-color: white; font-family: arial; font-weight: 700;">Akademik Yıllarım</span><span style="background-color: white; font-family: arial;">. </span></span></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;"><b style="background-color: transparent;">Olduğumuz 'benlik'</b> ve <b style="background-color: transparent;">kuşandığımız kimlik</b> aslında, işimiz dediğimiz kariyerimiz, hayatımızı kazandığımız meşgalemiz, ömrümüzü hasrettiğimiz mesleğimiz değil de nedir Allah aşkına? İnsanın ne olmak istediğinin ve meslek olarak neye talip olduğunun manasına ve tarihçesine bakmadan önce bir tarif yapalım:<b> Talep etmek</b>, mahiyetini sezdiğimiz hayatın bir görüngüsünü, içeriğine az çok aşina olduğumuz varoluşun bir antitesini taammüden arzulamak ve şiddetli bir içsel yönelimle onu mülkümüz kılmaya hamle etmektir. <b>Talebe, mezkur arzunun maliki ve gerçekleşen yönelim ve temellük fiillerinin de failidir</b>. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><span style="background-color: white;">Düşünmekle kalmayıp, düşündüğüne dair de düşünebilen ilk tür olan </span></span><b>homo sapiens sapiens</b><span style="background-color: white;">'in </span><span style="background-color: white;"><b>avcı - toplayıcı - talancı - konar - göçer </b>olarak yaşadığı kabaca 100,000 yıl boyunca, her yaştan insanın</span><span style="background-color: white;"> seçtikleri işleri, kendi tercih ve talepleri değil, hayatın ve topluluğun dayatması belirlemişti. Yaklaşık <b>12,000 yıl önce şafağı söken tarım devrimi</b>ne müteakip <b>yerleşik hayata geçen dönemde</b>, çocukların oyun çağından iktisaden üretken çağlarına geçişleri daha zengin bir meslekler skalasından yapılacak tercihler üzerinden olsa da, bu dönemde de çocukların talep ve eğilimlerinden ziyade ailenin ve toplumun ihtiyaç ve dayatmalarıydı belirleyici olan. <b>25 asır önce Doğu Akdeniz kıyıları, Anadolu ve Mezopotamya'</b>da toplumsal hiyerarşi, sınıflar kombinezonu ve meslek çeşitliliği artsa da, hayata atılacak gençlerin talepleri yine ikinci plândaydı. 1,000 yıl önce Orta Çağda ve </span><span style="background-color: white;">yaşadığımız sosyal medya çağında </span><span style="background-color: white;">da durum temelde benzerdir ve insanlığın ezici çoğunluğu için meslek ve kariyer seçiminde tayin edici olan ailenin ve sosyal çevrenin talep ve baskılarıdır, gençlerin idealleri zemininde şekillenen talepleri değil. Tüm yurttaşlara yönelik bedelsiz kamusal eğitimin ortaya çıktığı ve kitle iletişiminin patladığı son 2 asır, gençlerin, görünürde, özlemlerinin peşine düştüğü, taleplerini realize etmeye çalıştığı peryod oldu. Bu süreçte ezici çoğunluğun meslek tercihlerini güdüleyen ana motiflerse, bir ideali realize etmek ve bir rüyanın tâlibi olmak yerine, sosyal statü, toplumsal onay ve beğeni ve maddi kazanç sağlamaktır. Bunlar da aslında toplumsal normların bize aktardığı değerler setidir. Thales, Aristo, Platon, Hippokrates, Attila, İbn Sînâ, İbn Rüşt, Leonardo, Fatih Sultan Mehmet, Galileo, Descartes, Newton, Kant, Hegel, Pasteur, Einstein, Atatürk, Wittgenstein, Sartre, Kurosawa, Tarkovski, Aziz Sancar'ın da arasında olduğu insanlığın çok küçük bir kısmı ise varoluşta, hayatta, toplumda, çağda maddi kazanç, şöhret, sosyal statü gibi avantajları değil; ideallerini, ülkülerini, hayallerini gerçekleştirecekleri imkânlar aramıştır. Onlar, geleceğe dair plân ve vizyonlarının talebesi olmayı becermiş öncü şahsiyetler, medeniyet kurucu figürler olmuşlardır. Küresel eğitim sistemini kökünden değiştirmez, ideallerini önceleyen, ülkülerinin talebesi olan fertleri yetiştirecek şekilde yeniden kurgulanmazsak, selfie ve tiktok kültürünün hakim olduğu patetik ve absürt bir istikamete doğru evrilecektir global medeniyetimiz.</span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;">2008'de kaybettiğimiz <b>ülkemizin ilk atom mühendisi</b>, akademisyen, yazar <b>Ahmet Yüksel Özemre</b>'nin yazdığı <b><i>Akademik Yıllarım</i></b>, bu öncü bilimcinin, hayatının bütün safahatını büyük bir samimiyetle paylaştığı otobiyografisi ve kendisine ilham veren, bilimsel formasyon kazandıran, âfakını genişleten fikir mimarları olan hocalarına duyduğu vefa borcunu ödeme vasıtasıdır. Kitap, talip olduğunun mahiyetini sezen genç bir dimağ üzerinde, mezkûr sezgiyi önce iradi bir yönelime, ardından da bilgiye dönüştüren kreatif dokunuşları gerçekleştiren hocaların îfâ ettiği hayati rolü fâşetmesi bakımından ehemmiyetlidir, kıymetlidir ve okunmaya değerdir. Bir sonraki <span style="background-color: #faf5f0;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler</span><span style="background-color: #faf5f0;">.</span> </span></p><a name='more'></a><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u></u></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGM5a7xhL8xUEV2u55-DZDzrQK4QA_a61Lf2eLm8448lU2LkLWAcIqgvBvAdQbWOZ1Qny2ljARHa0J3U8iqmTJzFjVPdIXXl8hNypcT4PaWsbdrSvsMqDjYDvNJVUoSf5sO16j2Sie3u1dwajniibNmE86K1JlXyoKdoNaYPs7pkCYcsmtXJLHaWvoA7Nc/s2000/re%C5%9Fat%20ekrem%20ko%C3%A7u.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1125" data-original-width="2000" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGM5a7xhL8xUEV2u55-DZDzrQK4QA_a61Lf2eLm8448lU2LkLWAcIqgvBvAdQbWOZ1Qny2ljARHa0J3U8iqmTJzFjVPdIXXl8hNypcT4PaWsbdrSvsMqDjYDvNJVUoSf5sO16j2Sie3u1dwajniibNmE86K1JlXyoKdoNaYPs7pkCYcsmtXJLHaWvoA7Nc/w640-h360/re%C5%9Fat%20ekrem%20ko%C3%A7u.jpg" width="640" /></a></u></span></div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><br /><b><br /></b></u></span><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b>58) Konu:</b> Reşat Ekrem Koçu, <b>Kitap</b>: İslâm Ansiklopedisi</u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><span style="background-color: white; font-family: arial;">Radyo 1'</span><span style="background-color: white; font-family: arial;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu </span><span style="background-color: white; font-family: arial;">Sayfaların Dilinden </span><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial;">programının bugünkü </span><span style="font-family: arial;">konusu </span></span><span style="font-family: arial;"><b style="background-color: white;">Reşat Ekrem Koçu, </b></span></span><span style="background-color: white; font-family: arial;">bahsedeceğimiz kitap </span><span style="background-color: white; font-family: arial; font-weight: 700;">İslâm Ansiklopedisi</span><span style="background-color: white; font-family: arial;">. </span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin-bottom: 17px; margin-top: 0px;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span>1905'de İstanbul’da doğan Reşat Ekrem, </span>İstanbul Dârülfünunu Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden 1931'de mezun olmuş, hocası ve kürsü başkan</span><span style="font-family: arial;">ı ve popüler tarih yazınının büyük üstadı Ahmed Refik Altınay'ın asistanı olmuştur. 1</span><span style="font-family: arial;">933’te yapılan üniversite reformu sonucu Ahmet Refik'in iş akdi feshedilince, Reşat Ekrem'de '<b>çiçeği burnunda' İstanbul Üniversitesi</b>nden istifa etmiş, ilk birkaç yıl liselerde tarih hocalığı yaparak ve gazete ve dergilere makaleler ve yazı dizileri yazarak hayatını kazanmıştır. </span><i><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Esircibaşı</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Forsa Halil</span></i><span style="font-family: arial;"><i> </i>gibi <b>tarihî romanlar</b> <b><u>ve</u></b> <i>P</i></span><i><span style="font-family: arial;"><span class="eser" style="box-sizing: border-box;">atrona Halil, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box;">Kabakçı Mustafa</span>, <span class="eser" style="box-sizing: border-box;">Kösem Sultan, </span></span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Hatice Sultan ve Ressam Melling</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Eski İstanbul’da Meyhaneler ve Meyhane Köçekleri</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Erkek Kızlar</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Dağ Padişahları, </span><span style="font-family: arial;"> </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Sümer Türkleri</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Selçuk İmparatorluğu</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Bizans Tarihi</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Tarihten Evvelki Zamanlar</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Ahmed Râsim: Hayatı, Seçme Şiir ve Yazıları</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Taçlı Fahişeler, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Tarihimizde Garip Vakalar</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Tarihimizde Kahramanlar</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Haşmetli Yosmalar, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Dârülaceze</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">İstanbul Tulumbacıları</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">İstanbul Camileri, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Osmanlı Padişahları, Yeniçeriler, Osmanlı Tarihinin </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Panoraması, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Fatih Sultan Mehmed, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Türk İstanbul</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Türk Giyim, Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Topkapı Sarayı </span></i><span style="font-family: arial;">gibi <b>tarihi monografiler</b> Reşat Ekrem'in ilerleyen yıllarda </span><span style="background-color: transparent; font-family: arial;">t</span><span style="background-color: transparent; font-family: arial;">arihi hakikatlere sadık kalarak ve edebi lezzet gözetilerek kaleme aldığı romanları ve halkın rahatlıkla okuyup anlayabileceği popüler tarihi monografileridir. Arşiv raflarında kalmış Klasik Osmanlı metinlerinden </span><span style="font-family: arial;">Evliya Çelebi </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Seyahatnâme</span><span style="font-family: arial;">sinin ilk beş cildi, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Surnâme</span><span style="font-family: arial;">, </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">Vilâdetnâme ve </span><span class="eser" style="box-sizing: border-box; font-family: arial;">İbrâhim Dede Mecmuası'nın </span><span style="font-family: arial;">günümüz Türkçesiyle ve kısaltarak yapılmış edisyonları Koçu'nun Osmanlıca bilmeyen insanımıza sunduğu kültürel hizmetlerdendir. En tanınmış Batılı yazarların başta Payitaht olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili popüler seyahatnamelerini, kısaltılmış ve illüstrasyonlu edisyonlar halinde neşreden Reşat Ekrem'in başyapıtı hiç kuşkusuz <b>İstanbul Ansiklopedisi'</b>dir. Tarihçiliği meslek olarak seçmesinde hocası Ahmet Refik Altınay'ın, İstanbul'u en küçük detaylarına değin köşe bucak tanımasında ise Ahmed Râsim'in büyük payları ve emekleri olduğunu her vesileyle teslim eden Reşat Ekrem, ne denli <b>sui generis </b>bir İstanbul tarihçisi ve ne kadar büyük bir Payitaht aşığı olduğunu ispatlayan ölümsüz eseri <b>İstanbul Ansiklopedisi'</b>ni önce 1944 - 1951 döneminde 36 fasikül olarak neşretmiş; ikinci kez ise, çok daha güçlü bir yazarlar heyeti ve dönemin en yetenekli illüstratörlerinden oluşan bir grafik sanatlar ekibinin müşterek gayretleriyle 1958 - 1973 peryodunda 173 fasikül olarak okuyucusunun huzuruna çıkarmıştır. Sadece ülkemizin değil, insanlık tarihinin de en ayrıksı, en subjektif, en sempatik, en şaşırtıcı eserlerinden olan İstanbul Ansiklopedisi'nin yarım kalan her iki edisyonunu, Koçu'nun arşivindeki basılmamış malzemeyle birleştirmeye çalışan bir uzmanlar heyetinin gayretlerinin sonuçlanması bizim de arasında olduğumuz geniş bir kesim yıllardır heyecan ve umutla beklemektedir. 6 Temmuz 1975'de, doğduğu ve aşık olduğu İstanbul'da vefat eden tarihçiliğimizin bu çizgi dışı sîmâsı, Sahrayıcedid Mezarlığı'nda medfundur.</span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin-bottom: 17px; margin-top: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>Semavi Eyice </b><span>tarafından yazılmış olan </span><b>Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi</b><span>'nin </span><b>Reşat Ekrem Koçu</b><span> ve </span><b>İstanbul Ansiklopedisi</b><span> maddeleri, popüler tarihin tutkulu ve orijinal bir neferinin hayatını, külliyatını ve immortal eseri olan </span><b>İstanbul Ansiklopedisi</b><span>'ni ana hatlarıyla tanıtan faydalı giriş metinleridir. Maddelerin bibliyografyalarındaki referans metinler ise, daha ileri okumalar yapmak isteyenler için bir yol haritası mahiyetindedir. Bir sonraki </span><span style="background-color: #faf5f0;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler</span><span style="background-color: #faf5f0;">.</span><span> </span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin-bottom: 17px; margin-top: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjwVGlSidn2OmqYkGdu6Zj0YwhyjXe93OCRse-Q5nCbeIW9Oa9O6Zay70vHjkWkc8dC6Ee54REqZNt-mA-llVTCxcMIi-fK3HGc736ahyphenhyphenZwDjy5m5fzWWk-LzbKQ5YUrEa1WMYy2oGhY1JqSKhoawnTObl49ImsbpHUX7Cbi6dfVPDqcnFEXXfP0ylmqvV/s355/entropi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="142" data-original-width="355" height="256" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjwVGlSidn2OmqYkGdu6Zj0YwhyjXe93OCRse-Q5nCbeIW9Oa9O6Zay70vHjkWkc8dC6Ee54REqZNt-mA-llVTCxcMIi-fK3HGc736ahyphenhyphenZwDjy5m5fzWWk-LzbKQ5YUrEa1WMYy2oGhY1JqSKhoawnTObl49ImsbpHUX7Cbi6dfVPDqcnFEXXfP0ylmqvV/w640-h256/entropi.jpg" width="640" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /><span><br /></span></span><p></p><div><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;"><u><b>59) Konu:</b> Entropi, <b>kitap: </b>50 Fizik Fikri</u></span></div><div><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div><div><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;"><span><span style="font-family: arial;">Radyo 1'</span><span style="font-family: arial;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu </span><span style="font-family: arial;">Sayfaların Dilinden </span><span><span style="font-family: arial;">programının bugünkü </span><span style="font-family: arial;">konusu </span></span><span style="font-family: arial;"><b>Entropi, </b></span></span><span style="font-family: arial;">bahsedeceğimiz kitap </span><span style="font-family: arial; font-weight: 700;">50 Fizik Fikri</span><span style="font-family: arial;">. </span></span></div><div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;"><span><b>Rudolf Clausius</b> tarafından <b>1850</b>'de tanımlanan ve klasik Grekçede <b><i>içsel dönüşüm</i></b> demek olan <b>entropi</b>nin asal eksenini oluşturduğu <b>Termodinamiğin ikinci yasası</b>, fiziği ve kozmolojiyi kökten değiştirmiş, bilgi kuramı, informasyon teorisi, teoloji, edebiyat ve metafiziğe nüfuz etmiş, kreatif imajinasyonumuzu ve </span></span><span style="background-color: white;">teknolojik pratiklerimizi zenginleştirmiştir. </span><b style="background-color: white;">Termodinamiğin ikinci yasası</b><span style="background-color: white;">na</span><span style="background-color: white;"> göre, <i>kendi dışıyla madde ve enerji alışverişine kapalı olan, Evren'imiz gibi, izole bir sistemde, ısı daima sıcak ve yüksek enerjili bölgeden soğuk ve düşük enerjili bölgeye akar</i>. Bir diğer deyişle, <b>izole bir sistemde entropi sürekli artar</b>. Evren de izole bir sistem olduğuna göre, <b>Evren'in entropisi de sürekli artmaktadır</b>. <b>Evren</b>'in <b>kapalı sistem </b>ve<b> açık sistem</b> dediğimiz bölümlerinde durum farklıdır; <i>dışıyla madde ve enerji alışverişi yapan <b>açık sistemler</b></i><i>le,</i> <i>dışıyla sadece enerji alışverişi yapan <b>kapalı sistemler</b>in entropileri düşebilir. </i>Bu durum Evren'in toplam entropisinin sürekli olarak arttığı gerçeğini ise değiştirmez. <b>Termodinamiğin ikinci yasası</b> ve <b>entropi</b> hakkında çalışırken, sıklıkla karşımıza <b><i>düzensizlik, düzen, rastgelelik</i></b> gibi kavramlar çıkar. Bir olay üzerinden açıklayalım bunu: masamızın üzerindeki su dolu bir bardak olsun. Masa ve bardağın oluşturduğu sistemin <b>entropi</b>sine <b>S1</b>, <b>rastgeleliği</b>ne <b>R1 </b>diyelim. Bardak yere düşüp kırıldığında, su zemine saçılır. Cam kırıklarıyla zemine dağılmış suyun oluşturduğu sistemin <b>entropi</b>sine ise <b>S2</b>, <b>rastgeleliği</b>ne <b>R2 </b>diyelim. <i>Sağlam bardaklı sistemin entropisi</i> ve <i>rastgeleliğ</i>i<i>, kırılmış bardaklı sitemin entropisinden </i>ve <b>rastgeleliği</b>nden <i>küçüktür; yânî: </i><b style="font-style: italic;">S1<S2 </b>ve <b><i>R1<R2</i></b>.</span></span></div><div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;">Bu deneyin konu edindiği süreçler gibi başlangıç ve sonuç entropileri birbirinden farklı olan süreçler <b>tersinmez</b>dir, bir diğer deyişle, kırık bardağın ve zemine dağılmış olan suyun ilk haline, yânî, su dolu bardağın masanın üzerinde durduğu başlangıç koşullarına geri dönüşü imkânsızdır. Şayet iki sistemin entropileri eşit olsaydı ve <b>S1 = S2</b> denklemini sağlasaydı, bu durumda iki hal birbirine dönüşebilir, ve kırılan bardakla yere saçılmış su yeniden masa üzerindeki başlangıç koşullarına dönebilirdi. Sürecin düzensizlik üzerinden okunuşu ise şöyledir: masanın üzerindeki su dolu bardağın oluşturduğu sistem, kırılmış bardakla yere saçılmış suyun oluşturduğu sisteme göre daha düzenlidir. Bir sürece dışardan müdahale etmez, kendi haline bırakırsak rastgele hareketler yapar ve düzensizleşir. Düzensizliğin artması, sistemin sahip olabileceği olasılıklar artarken, bunların bilgisine sahip olamamamız anlamına gelir. Anlayacağınız, bir sistem hakkında ne kadar az veri setine sahipsek, o sistem o denli düzensizdir ve entropisi yüksektir. Düzensizliğin ve entropinin artması zamanın ilerlediğini gösterir. Bu yüzden de <b><i>Evrenin artan entropisi, zamanın sürekli ilerleyen kozmik akışıyla da örtüşür.</i></b> Bu, geçmişten günümüze gelip geleceğe uzanan <b>Termodinamik Zaman Oku</b> olarak da tanımlanır. <i>Sürekli artan entropisi maksimum olduğunda, Evren sonsuz bir düzensizliğe sürüklenmiş demektir</i>; kozmolojide bu durum <b>Evrenin ısıl ölümü </b>ve kullanılabilir faydalı enerjinin de minimum hali demektir.</span></span></div><div><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><p style="margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><b>Joanne Baker,</b> yazdığı <b>50 Fizik Fikri </b>ile, evrenin madde, enerji, ışık, kütle çekimi, görelilik, kuantum, kaos, tanrı parçacığı, karanlık madde, karanlık enerji ve entropi gibi bilimsel olgularını yetkin ve derinlikli bir içerikle ve kolay anlaşılır bir dille ortaya koyan, ortalama popüler bilim kitabı okurunun yanı sıra, </span></span>alanın profesyonellerin de faydalanabilecekleri bir eser koymuş ortaya. Başvuru kaynağımız olan kitabı, fiziğe dair güvenilir bir başlangıç metni arayan herkese gönül rahatlığıyla öneririz. Bir sonraki <span style="background-color: #faf5f0;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler</span><span style="background-color: #faf5f0;">.</span> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVWSQWd6kWpHOK5boEn0msCsvWP7n611IG8SnlNwN4ZP0mXoFG08jIh0C-O510C-6VT2B9TN29Xhm0wWoo-82Wz-rpey5291aFosIOFqGKJ7FIvJKItpwE0cX4ejFsDwOlnADM0SAdpJUx7aASLq_3Wqt2xzeQX0_igbfqC2YDOKQOMT424yVWVa7dk489/s635/montaigne.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="466" data-original-width="635" height="470" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVWSQWd6kWpHOK5boEn0msCsvWP7n611IG8SnlNwN4ZP0mXoFG08jIh0C-O510C-6VT2B9TN29Xhm0wWoo-82Wz-rpey5291aFosIOFqGKJ7FIvJKItpwE0cX4ejFsDwOlnADM0SAdpJUx7aASLq_3Wqt2xzeQX0_igbfqC2YDOKQOMT424yVWVa7dk489/w640-h470/montaigne.jpg" width="640" /></a></div><br /><p style="margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><br /></p></span></span></div><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;"><u><b>60) Konu</b>: Montaigne Neyi Denedi?, <b>kitap:</b> Nasıl Yaşanır.</u></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span style="font-family: arial;">Radyo 1'</span><span style="font-family: arial;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu </span><span style="font-family: arial;">Sayfaların Dilinden </span><span><span style="font-family: arial;">programının bugünkü </span><span style="font-family: arial;">konusu </span></span><span style="font-family: arial;"><b>Montaigne Neyi Denedi?, </b></span></span><span style="font-family: arial;">bahsedeceğimiz kitap </span><span style="font-family: arial; font-weight: 700;">Nasıl Yaşanır</span><span style="font-family: arial;">. </span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-size: medium;"><span><span style="font-family: arial;">Tam adı<b> Michel Eyquem Seigneur de Montaigne </b>olan Fransız Rönesansı'nın en parlak sîmâlarından, kayda değer filozof ve yazarlarından aristokrat <b>Michel de Montaigne</b> 1533'de, Fransanın köklü ailelerinden olan ebeveynlerinin </span></span><b style="font-family: arial;">Château de Montaigne </b><span style="font-family: arial;">denen malikânesinde </span><span><span style="font-family: arial;">doğdu, 1592'de </span></span><span style="font-family: arial;">aynı şatoda </span><span style="font-family: arial;">vefat etti. Dünyanın bir çok diline çevrilip </span><span style="font-family: arial;">yüzlerce milyon satarak kurgu dışı kitaplar alanında inanılması güç bir başarıya imza atan</span><span style="font-family: arial;"><b style="font-style: italic;"> Essaies / Denemeler </b>sayesinde<b style="font-style: italic;"> </b>düşünür, <b>deneme denen türü</b>nün de kurucu babası oldu. </span><span style="font-family: arial;">İleri görüşlü, iyi eğitimli kişilerden oluşan ailesi, Montaigne'in, dönemin en mükemmel eğitimini alması için çağın başarılı hocalarından faydalandı; düşünürün fikri formasyonunun ve entelektüel birikiminin oluşmasında, hiç şüphesiz, kuşaklar boyunca oluşmuş çok nadir, fevkalâde kıymetli ve önemli eserlerden oluşan binlerce ciltlik aile kütüphanesinin de ciddi katkısı olmuştur.</span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Bordeaux Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde aldığı felsefe tahsili, özel eğitmenlerden mükemmelen öğrendiği Grekçe ve Latincesiyle birleşince, Montaigne, hususi kütüphanelerindeki antik dönem filozoflarının âsârı üzerinden derinlikli okumalar yapabilmiş, bu sayede hayatının sonuna kadar düşüncelerini belirleyecek olan septisizm temelli <b>Neo-Pyrrhorisme ekolü</b>nü benimsemiştir. Temel düsturu bildiği mezkûr <b>şüpheciliği</b>, <i>Kilisenin akıl dışı dogmaları</i>na karşı çıkmasını sağlarken; fikri müktesebatının önemli bileşenlerinden olan <b>hümanist yaklaşımı</b>, Avrupa ülkelerinin '<b>coğrafi keşifler</b>' denen <b>emperyalist - kolonyalist süreç</b>te sömürgeleştirdiği halklar için yaptığı '<b><i>barbar, geri, ilkel, yamyam, ruhsuz canlı, garip yaratık' </i></b>gibi <b><i>ötekileştirme, aşağılama, demonize ve dehümanize etme</i></b> merkezli ahlâksız ve izansız değerlendirmelerini de sert şekilde eleştirmesine neden olmuştur. </span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><i>Yazarının, insanlık halleri, Dünya vaziyetleri ve varoluşun diğer sayısız tezahürleri konusundaki şahsi fikriyat ve hissiyatını, samimi bir üslûpla ve sözü de fazla uzatmadan dillendirmesiyle oluşan metne, edebiyat ve fikir hayatında</i>, <b>deneme</b> denir.<b> İlk baskısı Mart 1580'de Paris</b>'te yapılan <b>Essaies / Denemeler</b>, çıkar çıkmaz hem ortalama okur ve hem de kanat önderleri ve fikir insanlarınca coşku, takdir ve teveccühle karşılandı. '<b><i>Şöyle yapın, böyle edin'</i></b> diyen üstenci bir mürebbi ve mümeyyizlikten uzak mahiyet ve üslûbu, <b><i>'şöyle yaptım, böyle ettim</i></b>' diyen fevkalâde kişisel, sıcak ve samimi tarzıyla denemeler, günümüzde kimi edebiyat eleştirmenlerince <b>tarihin ilk blogu </b>olarak nitelenmektedir. Bu antite Montaigne'in çağının çok ötesinde bir aktör olarak görülmesine ve '<b><i>ilk modern insan</i></b>' olarak tavsif ve tasvir edilmesine yol açan faktörlerden sadece biridir. <b><i>Denemeler</i></b>'in <b>Zweig, Virginia Woolf, Pascal </b>ve<b> Nietzsche</b> başta olmak üzere, sayısız fikir mimarı tarafından <b><i>salt bir metin değil, ömür boyu yoldaşlık edecek bir hayat arkadaşı </i></b>olarak benimsenmesinin nedeni bu olsa gerektir.</span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">Felsefeci, akademisyen, yazar, kütüphaneci ve nadir kitap eksperi </span><b style="font-family: arial;">Prof. Sarah Bakewell</b><span style="font-family: arial;">'in yazdığı, </span><span style="background-color: transparent; font-family: arial;">ciddi övgüler derlemiş ve </span><span style="font-family: arial;">kurgu dışı kitaplar alanında, arasında </span><span style="background-color: transparent; font-family: arial;"><i>Ulusal Kitap Eleştirmenleri Ödülü</i>'nün de olduğu, ödüllere lâyık görülmüş çok okunan </span><b style="font-family: arial;"><i>Nasıl Yaşanır - Ya da Bir Soruda Montaigne'in Hayatı ve Cevaplamak için Yirmi Teşebbüs,</i></b><span style="font-family: arial;"> insanın kendisini ve ilişkide olduğu kişileri daha iyi tanıması için adeta bir rehber metin mahiyetindedir. Sadece Montaigne'in değil, onun üzerinden, çağlar boyunca yaşamış çok sayıda düşünce insanı, sanatçı ve kanaat önderinin de hayatlarına ve müktesebatlarına değinen eser, bu mahiyeti ve kolayca okunan özenli üslûbuyla her yaştan okura değer katacak bir kitaptır. Bir sonraki </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler</span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">.</span><span style="font-family: arial;"> </span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">---------------------------------</span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">Önceki 55 metne erişmek için bknz.: <a href="https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/02/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-metinler.html" target="_blank">https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/02/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-metinler.html</a></span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-family: arial; font-size: large;"><br /></span></p>Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-61346326733169488572024-03-03T22:49:00.000+03:002024-03-09T11:05:18.755+03:00Dünyanın en usta okçusu<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img src="http://i.ytimg.com/vi/YImPYO9wW6o/hqdefault.jpg" /><br />
<i><span style="font-family: Courier New, Courier, monospace;"><br /></span></i>
<i><span style="font-family: Courier New, Courier, monospace;"><br /></span></i>
<i><span style="font-family: Courier New, Courier, monospace;">Başta Akira Kurosawa olmak üzere,</span></i><br />
<i><span style="font-family: Courier New, Courier, monospace;">Dersu Uzala'ya emeği geçenlerin</span></i><br />
<i><span style="font-family: Courier New, Courier, monospace;">önünde saygıyla eğiliyorum.</span></i><br />
<b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><u><br /></u></b>
<b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><u><br /></u></b>
<b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><u><br /></u></b>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><u>1 - 'Her kişinin bir maksadı olmak gerek'</u></b><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>11. asrın başları</b>nda, <b>savaşçı</b>lığıyla tanınan bir <b>Moğol kavmi </b>yaşardı iç <b>Asya</b>'da. <b>Toprağı çorak</b>, <b>iklimi kurak </b>ve<b> arazisi taşlık</b> olduğu için <b>hayvancılık </b>ve <b>el sanatları</b>yla uğraşan <b>bir </b>topluluktu bu. Yetiştirdiği <b>okçu</b>ları ise <b>dünyanın en iyileri</b>ydi. O çağda yaşayan en büyük <b>ok ustası</b> ve hocası olan bir <b>bilge</b> kişi, <b>yaşı 80</b>'i geçmiş olan <b>Ataok </b>da o <b>kavm</b>in bir ferdiydi. <b>Ataok</b>'un en sevdiği talebesi, ufak tefek, çelimsiz, köse bir çocuktu. <b>Derdevur</b> isimli bu çocuk <b>18</b>'inde olmasına karşın, taş çatlasın 14 - 15'inden fazla göstermiyordu.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Ataok</b> öyle iyi yetiştirmişti ve talebesi de öylesine yetenekliydi ki, <b>Derdevur</b> henüz 18'inin içindeyken, yerden <b>yüzlerce metre yukarıda</b> uçan <b>kartal</b>ları vurabilir hale gelmişti. Bu durum <b>Ataok'</b>u gurura sevk ediyor, <b>Derdevur</b>'un her isabetli atışından sonra '<b>her kişinin bir maksadı olmak gerek, seninki uçanı kaçanı vurmak' </b>demekten kendini alamıyordu.</span><br />
</span><a name='more'></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><u>2 - 'Artık attığını vurur oldun'</u></b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Derdevur</b>'un 18 yaşını doldurup 19'undan gün almasına sayılı gün kaldığında, ustası onu karşısına oturtup (çok sonraları '<b>kariyer plânlaması' </b>diye anılacak olan) önemli bir <b>nasihat</b>te bulundu: </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif">'Oğlum, </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">bu saatten sonra sana öğretebileceğim bir şey kalmadı; çünkü </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">'<b>attığını vurur, vurduğunu öldürür oldun'</b>. Şimdi <b>Zirvetepe'</b>ye gidecek, onun eteklerindeki yaylada </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b>inziva</b>ya çekilmiş olan <b>Uzletbaba</b>'dan <b>ders</b> ve <b>feyz </b>alacaksın'. <b>Derdevur</b> hocasını bu talimatını ikiletmedi. <b>'İnsanın kafasına koyduğu her şeyi yapabileceğine, her gaileyle başa çıkabileceğine, her derde derman bulabileceğine' </b>sebepsiz yere inanmasına neden olacak güzellikte bir <b>Nisan</b> sabahı, güneş henüz yükselmeye başladığında, hocasının ve ebeveynlerinin helalliğini alıp, sadece o yörenin değil, aynı zamanda bütün <b>Asya</b>'nın da en yüksek tepelerinden olan <b>Zirvetepe'</b>ye doğru yola çıktı.</span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Aradan <b>7 bahar </b>ve <b>7 yaz </b>ve <b>7 güz </b>ve <b>7 kış </b>geçti. Ataok elden ayaktan düşüp evine kapandı. Ailesi, yakın arkadaşları ve hocasından başka <b>Derdevur'</b>u hatırlayıp anan, genç yaşta gurbete çıkan okçu için dertlenen kimse kalmamıştı artık. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b><u>3 - Bir yaz sabahı çıkageldi!</u></b></span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Derken, aynen yola çıktığı gibi, yine bir <b>Nisan</b> sabahı dönüverdi </span><b>Derdevur</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Kurdun bir kuzu kapmasının, soğuk algınlığının bir yaşlının ya da bir bebenin canını almasının, besi hayvanlarının ikiz doğurmasının önemli kabul edilip günlerce konuşulduğu yörede, </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b>7 yıl </b>sonra gerçekleşen bu <b>sıla</b>ya dönüş sadece günün değil, ayların, belki de yılların en sıra dışı olayıydı. İşte bu yüzden, haber obaya bir şimşek gibi düşmüş; hayvanlarını otlamaya çıkaran <b>çoban</b>lar, <b>sürü</b>lerini o kocaman <b>köpek</b>lerine emanet edip <b>köy</b>e koşmuş; <b>demirci, çömlekçi, derici, değirmenci, baytar, şaman, müneccim </b>gibi <b>sanatkâr</b>lar ellerindeki işleri <b>tezgâh</b>larına bırakarak <b>çırak</b>larıyla birlikte <b>okçu</b>nun evine gitmişti. Evet, söylenti doğruydu: evinin önünde annesi, babası, kardeşleri, akrabaları, komşuları ve tabii ki hocasının oluşturduğu kocaman bir sevinç yumağının merkezindeki o kavruk genç <b>Derdevur</b>'dan başkası değildi! </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Durmadan konuşan, iştahla anlatan, bıkıp usanmadan cevaplar veren <b>Derdevur,</b> a</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">radan geçen <b>7 yıl</b> boyunca, <b>4,000 m</b>etre yüksekliğindeki bir <b>plato</b>da yaşamanın etkisiyle olsa gerek, bayağı esmerleşmiş, derin çizgilerin hoyratça iz bıraktığı sert yüz hatlarına sahip olmuştu. Köse suratında çıkan tek tük kıllar ise neredeyse göğsüne kadar inmiş; bu hal ona gizemli ve mistik bir aura kazandırmıştı. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">O gece <b>Derdevur</b>, ailesi ve hocası <b>Oba Hanı'</b>nın çadırında ağırlandı. <b>Han,</b> yemeğe başlamadan şöyle dedi: 'Tez haber salınsın, <b>bir ay dönümü</b> sonra, <b>dolunay</b> yeniden çıktığında, <b>7 komşu oba</b>yı <b>şölen</b>e davet ediyorum. O obaların ahalisi, kendilerine komşu yedişer obadaki akrabalarını da davet edecek. Bu <b>kutlu olay kutlanacak</b> ve <b>yeni ok ustamız bizlere marifetini gösterecek'. </b></span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b>Han</b>'ın davet ettiği <b>insan</b> sayısı kabaca <b>15,000</b> civarındaydı. Bu boyuttaki bir şölene, </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">o kuraklık koşullarında, </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">4 hafta içinde hazırlanmak, onca insanı ağırlamak, o çağda ancak </span><b>Çin İmparatoru</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">nun altından kalkabileceği bir gaileydi. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b><u>4 - Büyük şölen ve büyük 'Hayret!'</u></b></span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b>Göçer kavimler</b>in <b>imece usulü </b>yaşaması ve yardımlaşma esaslı davranması, bu büyük şöleni altında kalkılır bir mükellefiyete dönüştürmüştü. Davetli <b>oba</b>lar, şölenden günlerce önce yola </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">çıktıklarında, mobileze olan insanlarını doyuracak <b>canlı hayvanı, sütü, peyniri, tereyağını, kavurmayı, balık konservesini, kımızı, basdırmayı, sebze ve meyve kurusunu</b> da yanlarına almayı ihmal etmemişlerdi. <b>Şölen</b>den bir hafta önce, <b>ziyafet</b>in verilip <b>kutlamalar</b>ın yapılacağı <b>Büyük Mera'</b>da <b>15,000 insan</b> kapasiteli <b>devasa bir çadır kent</b> inşa edilivermişti. Misafirler, ev sahipleriyle birlikte hummalı bir tempoyla yemek yaparken; bir taraftan da, <b>şölen</b>in gösteri kısmını şenlendirecek olan <b>sanatçı, sporcu, dansçı, binici </b>ve<b> okçular </b>provalarını sürdürüyordu.</span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Nihayet <b>20 yıl</b>dır bir benzeri yaşanmamış olan ve büyük bir heyecanla beklenen o gün geldi çattı. <b>15,000 göçer, </b>adet olduğu üzere, güneşin gökte en yükseğe çıktığı sırada,<b> Büyük Mera'</b>da kurulan <b>yer sofraları</b>na oturdu. <b>Ay</b>ın <b>güneş</b>le buluşacağı 15 saat sonrasına değin sürecek olan <b>ziyafet</b>in tertip düzeni gereği; <b>Oba Hanı</b>, <b>7 komşu obanın hanları </b>ve <b>müneccimleri</b>yle aynı sofradaydı. Şölenin onuruna düzenlendiği </span><b>Derdevur</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> ve hocası </span><b>Ataok</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> da onun sağında ve solunda oturtulmuştu. <b>Han 'hoş geldiniz, şeref verdiniz</b>' temalı kısa konuşmasını, şölene vesile olan genç okçuyu ve hocasını överek bitirdi.</span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Saatlerce süren ve onlarca çeşit yemeğin birisinin gidip diğerinin geldiği ziyafet faslı sırasında çok ilginç ve başarılı gösteriler yapılmasına karşın, herkesin gözü, kulağı ve aklı <b>Derdevur</b>'daydı. <b>Güneş</b>in yavaş yavaş <b>ufk</b>a doğru alçaldığı sırada, birdenbire <b>davul</b>lar çalmaya, <b>borazan</b>lar ötmeye başladı. <b>Oba Han</b>, <b>Derdevur</b> ve <b>Ataok</b>'u da yanına alarak, yüzlerce yer sofrasının ortasındaki, gösterilere ayrılmış olan boş bölgeye geldi. '<b>Obamızı, hanımızı, </b></span><b>hanemizi şereflendiren değerli konuklar; </b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">şimdi de </span><b>ok ustamız, Zirvetepe'</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">deki </span><b>Uzletbaba'</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">dan</span><b> ders </b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">ve </span><b>feyz </b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">almış olan </span><b>genç okçumuz</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> bizlere </span><b>obasına, atasına, töresine, hanına, hanesine, ailesine ve hocasına</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> lâyık olduğunu kanıtlayacağı unutulmaz bir maharet gösterecek' diyen </span><b>Oba Han</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">, kuşaklardır </span><b>han sülalesi</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">nce kullanılan kıymetli taşlarla süslü yayını ve </span><b>murassa sadağı</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">ndan da bir oku </span><b>Derdevur</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">'a uzattı. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Han</b>'ın uzattı yayı ve oku alan <b>Derdevur</b>, yaklaşık olarak <b>1,000 m</b>etre yüksekte süzülen <b>bir çift kartal</b>a odaklanmıştı. Meydanı dolduran <b>15,000 can</b> adeta <b>ölüm sessizli</b>ğine büründü. İşte ne olduysa tam o sırada oldu; <b>okçu, Han</b>'ın verdiği yay ve oku yavaşça yere bıraktı. Meydandan önce büyük bir şaşkınlık nidası yükseldi: <b>'AAAAAAAaaaaaaaa...!!!' Han</b>'ın suratı <b>'uğru girmiş otağ'</b> gibi allak bullak olmuştu. Meydanı kaplayan mırıltılar şimdi yerini kızgın seslere ve bağırıp çağırmalara bırakmaya başlamıştı. Koluna giren iri yarı bir genç ve öbür eliyle tuttuğu bastonu sayesinde ayakta durabilen <b>Ataok</b>, aniden <b>öfkeli bir kurt</b> misali kabardı ve insanüstü bir hançereden çıktığı izlenimi uyandıran bir sesle ve istisnasız duyan herkesin kanını donduran bir tonda haykırdı:<b> 'SUSUN VE İZLEYİN!!!'</b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Sustular ve izlediler.</b></span><br />
<br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><u>5 - 'Sadece attığını değil.....</u></b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Derdevur</b>, hocası <b>Ataok</b>'un çıkışı sayesinde yeniden ölüm sessizliğine gömülen o <b>15,000 çift göz bebeği</b>ni tarayabilseydi şayet, bunların her birisinde kendi suretini görebilecekti rahatlıkla. <b>Okçu</b> dikkatle baktığı kartallardan iri olanın <b>erkek</b>, diğerininse <b>dişi</b> olduğunu, bir <b>kartal ailesi</b>ni gözlediğini anlamıştı. Hemen ardından o, bir taraftan <b>kartal</b> çiftine odaklanmaya devam ederken, yanı sıra da <b>hayali </b>bir <b>yay</b>ı germeye ve ona yerleştirdiği <b>hayali</b> bir <b>ok</b>u atmaya hazırlanıyor gibi yapmaya başlamıştı. Kalabalıktan yükselen <b>'ne yapıyor bu?', 'deli mi ne?', 'bizimle dalga geçiyor bu adam'</b> gibi itiraz mırıldanmaları yerini daha üst perdeden dillendirilen homurdanmalara bırakmaya başlamıştı ki, <b>Okçu </b>hayali okunu fırlatıverdi. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>15,000 çift göz gökyüzü</b>ne kilitlendiği sırada, <b>Derdevur</b> <b>batan güneş</b>in <b>ufuk çizgisi</b>nde yavaş yavaş erimesine dalmıştı. Birlikte süzülen <b>kartal</b>lardan iri olanı birden duruverdi; ardından da kurşun misali yere, tam da <b>Okçu'</b>nun ayakları dibine düştü. Binlerce kişinin <b>boğaz</b>ından,<b> ses telleri</b>nden<b>, hançere</b>sinden ve <b>diyafram</b>ından aynı anda boşalıveren o görkemli inleme, o güçlü '<b>OOOOAAAAAAAAOOOOHHNNNNNN!!!' </b>nidası maruz kalanı sarhoş edecek derecede çarpıcı ve şaşırtıcıydı.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Oba Hanı'</b>nın iri yarı iki muhafızı, <b>Han'</b>ın işaretiyle bir koşuda <b>kartal</b>ı yerden kaldırıp halka gösterdi. Kanat açıklığı 2.5 metreye varan <b>kaya kartalı</b>nın kalbinin olduğu yerde minik bir kan lekesi vardı. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Okçu onu oksuz vurmuştu!</b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><br /></b></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><u>6 - ....atmadığını da vuruyor!'</u></b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><br /></b></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Şölen</b>in yapıldığı mera alkış ve ıslıktan yıkılıyor; bir <b>mucize</b>ye tanık olmanın neden olduğu <b>toplumsal histeri</b>nin tesirindeki insanların bazıları <b>haykıra haykıra ağlarken,</b> bir kısmı da abartılı tonda <b>kahkahalar atıyor</b>du. İstisnasız hepsinin ortak paydası ise, etrafında <b>Han</b>'ın özel muhafızlarının bir güvenlik çemberi oluşturduğu <b>Derdevur'</b>a karşı hissettikleri o çok güçlü hayranlık duygusu ve dokunma arzusuydu. <b>Doğaüstü</b> bir fevkalâdeliğe muhatap olmanın neden olduğu bu <b>anomi</b> yerini yavaş yavaş <b>aklıselim</b>e bırakır, ortalık usul usul yatışırken; <b>Oba Han</b>'ı <b>Ataok</b>'a 'ne <b>diyorsun buna?'</b> diye sordu. <b>Yaşlı usta 'Derdevur, bir </b>benzerinin gelmesi çağlar boyunca imkânsız olan bir <b>ok ustası</b> olduğunu kanıtladı. Değil mi ki <b>sadece her attığını değil, atmadığını da vurabilmektedir</b>; o halde <b>O, artık sadece okçu değildir, ok ve yaydır da! O, benden </b>de,<b> benim ustamdan </b>da<b>, Uzletbaba</b>'<b>dan</b> da, işte bu yüzden, daha büyük bir okçudur artık' cevabını verdikten sonra talebesinin koluna girerek çadırına doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladı.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Derdevur</b>'a<b> </b>dikkatle bakanlar, onun, <b>dişi kartal</b>ın aşağıya doğru yaptığı birkaç yüz metrelik pikten hemen sonra attığı o acı çığlığa birkaç damla göz yaşıyla mukabele ettiğini mutlaka fark etmişlerdi.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif">Misafirler gitmiş, hayat normale dönmüştü. Kulaklarındaki ve vicdanındaki o çığlığı susturmaya muvaffak olamayan <b>Derdevur</b> ise bir türlü huzur bulamamıştı. Serin bir <b>Eylül sabah</b>ı, <b>güneş</b>in<b> ufuk çizgisi</b>ni eriterek yavaş yavaş yukarıya doğru hamle etmeye başladığı sırada, <b>hocası</b>nın huzuruna çıkan <b>Okçu, </b>adeta</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> inleyerek açıkladı ruh halini:</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> </span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>'Acı Su'ya gitmeye karar verdim; başka türlü hayatıma devam edemeyeceğim'.</b> <b>Acı Su</b>, deniz seviyesinden onlarca metre aşağıda, anormal tuzlu ve mineralli olan küçük bir göldü. Yaşama koşulları o derece ağırdı ki, civardaki <b>kavimlerden </b>olup da, </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">maddi alemle irtibatını keserek </span><span face="Trebuchet MS, sans-serif">tefekküre dalmak için orayı tercih edenlerle, obası tarafından bir sebeple aforoz edilip buraya sürülenler</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> arasından </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">geri </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">dönene o güne değin pek rastlanmamıştı. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Talebe</b>sinin gözlerinde iç içe geçmiş olarak ikamet eden <b>keder, hüzün ve kararlığı</b> gören <b>Ataok</b>'un elinden, <b>Derdevu</b>r'a sarılmak ve <b>'sadece şudur sözüm: sağ salim dönmeni ve seni karşılayabilmeyi diliyorum evlâdım'</b> demekten başka bir şey gelmemişti.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Serin bir </span><b>Eylül sabah</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">ı, </span><b>güneş</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">in</span><b> </b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">kendisini <b>ufuk çizgisi</b></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">nin üzerine atmayı başardığı bir sırada obasını arkasında bırakan <b>Derdevur, Acı Su</b>'ya doğru olan uzun yürüyüşüne işte böyle başlamıştı.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Aradan </span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>9</b></span><b> sonbahar </b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">ve <b>9</b></span><b> kış v</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">e </span><b>9 ilkbahar </b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">ve <b>9</b></span><b> yaz </b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">geçti. Yöreyi kasıp kavuran bir <b>çiçek salgını</b>nda, <b>Derdevur'un bütün ailesi</b>yle <b>Oba Han</b>'ın da arasında olduğu yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesi işte bu döneme denk düşmüştü. Gözleri görmeyen, yatalak olan ve sık sık bunama emareleri gösteren; buna karşın, zihninin berraklaştığı nadir zamanlarda '<b>Acı Su'ya gitti, dönecek, Derdevur dönecek, atmadan vuran okçu dönecek!'</b> diye yüksek sesle söylenen <b>Ataok </b>da olmasa, <b>Okçu </b>bütünüyle unutulacaktı. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Puslu bir <b>Eylül</b> sabahı, obanın köpekleri adeta çıldırmışcasına havlamaya başladılar. Çadırlarından fırlayan ahali olmasa, iskelete dönmüş ve güneşten kapkara kesilmiş bedeni </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">yarı çıplak</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">olan meczubu çoban köpeklerinin parçalaması işten bile değildi. Açlık ve susuzluktan ölmek üzere olan zavallı adam adeta fısıldarcasına şunları söyleyebildi: </span><b>'Ataok'a 'döndü' deyin'</b><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b><br /></b></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b><u>7 - 'Atmadan vurmanın, vurmadan öldürmenin ötesi de var mı?''</u></b></span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b><br /></b></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b>9 yıl </b>önce bir <b>Eylül sabahı</b> ayrılan <b>Derdevur</b>, yine bir <b>Eylül sabahı</b> dönmüştü <b>oba</b>sına. Ancak, önceki dönüşünden farklı olarak, bu kez onu tanıyan <b>bir Allah'ın kulu </b>bile çıkmamıştı!</span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b><br /></b></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Tanımadıkları bir <b>Meczub</b>u, <b>100 yaş</b>ını devirmiş bir bunağa götürmeye üşenen ahali, bir çocuğu <b>Ataok'</b>un evine yollamakla yetindi. İçlerinden vicdanlı biri Okçu'yu beklerken, diğerleri çadırlarına döndü. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Haberi alan <b>Ataok</b>, bakıcısının hayretten dışarı fırlayan gözleri önünde doğruldu. 5 yıldır mahkûm olduğu yatağından kalktı, gören bir insanın rahatlığıyla giyinip çevik adımlarla <b>Okçu'</b>nun yanına gitti. 10 yaşında bir çocuğun cüssesine zar zor sahip olan talebesini kucaklayıp çadırına yöneldiğinde, bir taraftan '<b>döneceğini biliyordum ve seni bekliyordum evlâdım; beni yanıltmadığın için teşekkür ederim ustam, beni üzmediğin için sağ ol büyük okçu'</b> diye diller döküyor; diğer yandan da gözlerinden boşalan sicim misali yaşlarla <b>Derdevur</b>'un yüzünü ve bedenini yıkıyordu. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Ataok, </b>çadırına taşıdığı <b>Derdevur</b>'a tam bir ay boyunca baktı. <b>100 yaşında</b>ki <b>yatalak, bunak </b>ve<b> kör bir insan müsveddesi</b>nin bu <b>'dirilişi' </b>ve bu gayret ve çalışma patlaması, <b>oba sakinleri</b>nce kâh onun <b>şaman ataları</b> üzerinden ve kâh, sağlığı karşılığında <b>ruhunu albızlara verdiği</b> varsayımıyla açıklanmaya çalışıldı. Bu spekülasyonlara asla prim vermeyen ve kulak asmayan <b>yaşlı adam, talebesi</b>ni öyle mükemmel besledi, <b>bitkiler</b>den, <b>hayvan iç organların</b>dan, kimi <b>mineral</b>ler ve <b>kristaller</b>den yaptığı <b>terkipler</b>le öyle harika tedavi etti ki; <b>Okçu'</b>nun ne bedenindeki yanıklardan, ne ciğerlerindeki ve böbreklerindeki iltihaplardan ve ne de geçirdiği son safhaya gelmiş olan o zafiyetten zerre miskal mertebesinde bir iz bile kalmadı. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif">Bir ayın sonunda ayaklanarak <b>oba </b>içinde dolaşmaya başlayan <b>Okçu, 50 kilo</b>ya vuran ağırlığıyla, 9 sene önce, <b>Acı Su </b>için yola çıktığı zamanki ağırlığı olan <b>60 kilo</b>ya da epeyce yaklaşmış oldu. <b>Ataok'</b>la beraber, onun çadırının önünde bağdaş kuran ve yaşlı ustanın yaptığı manda kaymaklı ve buzlu meyve salatasını yiyen <b>Derdevur</b>, kendilerine doğru yaklaşan silahlı bir grup adamı ve aralarındaki <b>soylu</b> olduğu anlaşılan genci görünce bir an için irkildi. <b>Ataok</b>'un '<b>endişelenme, dostumuz onlar'</b> deyişiyle biraz sakinleşse de, gelenlerin kim olduğunu anlamak için delici nazarlarla bakmaktan kendisini alamıyordu. '<b>Beni tanımadın mı?' </b>diye sordu <b>soylu genç</b>. <b>Derdevur'</b>un dudaklarından '<b>Boğaçkan, Oba Han'ın en küçük oğlu!' </b>cevabı adeta istemsizmişcesine dökülüverdi. <b>Derdevur</b>'dan <b>10 yaş genç</b> olan ve onu <b>çocukluğunun idolü </b>olarak görüp büyük bir hayranlık besleyen g<b>enç soylu 'babamın, amcamın ve üç ağabeyimin öldüğü o çiçek salgınından beri, 5 yıldır 'Boğaçkan Han' deniyor artık bana' </b>diyerek bastı kahkahayı.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif">İki çocukluk arkadaşı candan kucaklaştılar. <b>Okçu</b>'nun çelik mengeneleri andıran kollarından neden sonra sıyrılan <b>Boğaçkan Han,</b> coşku dolu bir acullukla devam etti: '<b>çok vaktim yok Okçu, beni iyi dinle. Birkaç güne kadar Roma diyarına karşı sefere çıkacak olan Moğol ordularına katılacağım. Ancak, ondan önce, Acı Su'ya gittiğin 9 yıldır neredeyse hiç aklımdan çıkmayan bir şeyi yapmamız lâzım'. Derdevu</b>r'un <b>'ama benim sağlığım...</b>' diye başladığı itiraz girişimini, sinirlendiğini belli eden bir jestle engelleyip <b>'sözümü kesme, acelem var dedim ya! Müneccimim dün gece yıldızlarıma baktı ve Roma ile yapacağımız cenkte başarılı olmam için, yanımda mutlaka bir 'Kral Kartal padalyası' olması gerektiğini söyledi (i). Buna, atamdan ve ailemden birinin </b></span><b>ona bir türlü sahip olamadıkları gerçeğini eklersen; doldurulmuş kuşu otağına koyan soyunun ilk ferdi olmanın benim için neden bu denli hayati olduğunu anlarsın. </b><b>Bu demektir ki, Zirvetepe eteklerine gideceğiz; sen orada, kuşun az hasar görmesi için, 9 yıl önceki o şölende yaptığın gibi, ok ve yay kullanmadan, görkemli bir erkek kartalı indivereceksin ayaklarımızın dibine. Yarın gün doğmadan yola çıkacağız, buna göre yap hazırlığını' </b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">diyerek kestirip attı.</span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b>İnsan kılığında</b>ki bir <b>karınca </b>kadar <b>hareketli </b>ve içine <b>cin girmişc</b>esine <b>huzursuz (</b>çok sonraları buna <b>hiperaktif </b></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">denecekti) olan </span><b>Boğaçkan Han</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">'ın çadırı terki ile oluşan rahatsız edici vakumu dolduran o derin sessizlik ve kuşatıcı dinginlik, </span><b>Derdevur</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">'un '</span><b>gelmiyorsun ve dinleniyorsun' </b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">diyen, </span><b>Ataok'</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">un ise '</span><b>itiraz etme, geliyorum!'</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> şeklinde tercüme edilebilecek olan bakışlarıyla adeta dilim dilim doğranmıştı.</span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b>Boğaçkan Han liderliğindeki kafile </b>e</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">rtesi <b>sabah, güneş</b> doğmadan yola çıkmıştı. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b>Derdevur</b>'la neredeyse bitişik düzen ilerleyen <b>Ataok</b>'un zihnini yolculuk boyunca '<b>atmadan vurmak, vurmadan öldürmek avcılıkta ve atıcılıkta son menzil mi; yoksa bunun da ötesi var mı?'</b> düşüncesi meşgul ederken; <b>Okçu</b> ise ikide bir geçmişten, <b>9 yıl öncesi</b>nden gelen <b>acı bir çığlık</b>la, <b>bir dişi kartalın bedduası</b>yla irkiliyordu.</span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b><u>8 - Zirve yolunda</u></b></span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><b>Genç Han'</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">ın muhafızlarıyla birlikte toplamda sayıları bir düzineyi bulan kafile sakinleri, u</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">yumak ve yemek için verdikleri birkaç saatlik ara dışında, altlarındaki dayanıklı <b>İç Asya atları</b>nı çatlatırcasına koşturarak, <b>36 saat</b>te varmıştı <b>Zirvetepe etekleri</b>ndeki </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">2,500 rakımlı </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">yaylaya. G</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">öğünde, 1,500 - 2,000 metre kadar yukarıda, </span><b>bir çift kartal</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">ın uçtuğu mıntıkaya gelince de durmuş; kanlı balgamlar kusan atlarından inerek nefeslenme imkânı vermişlerdi onlara. </span><b>Boğaçkan Han, </b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">işte tam bu sırada </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">sabırsız, biraz da sinirli bir tonlamayla seslendi </span><b>Derdevur</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">'a</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">: '</span><b>ustalığını konuşturma zamanı Okçu; unutma: ok yok, oksuz vuracaksın!</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">'</span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b>Derdevur</b> atının başını, boynunu, sağrısını, sırtını, karnını uzun uzun okşayarak teşekkür etti ona. Ardından da yaylayı tırmanmaya başladı. <b>6,000 metre</b> <b>yüksek</b>liğindeki <b>zirve</b>ye giden yolun ilk <b>300 metre</b>den ötesi <b>kar </b>ve <b>buzl</b>a kaplıydı. <b>500 metre</b> ötesi ise tamamen </span><b>sis</b><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"> </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif">ve <b>bulutlar</b>la örtülüydü ve göz gözü görmüyordu. Kafileden <b>300 metre</b> kadar yukarıya çıktığında ayak bileklerine kadar karın içine giren ve üşüdüğünü hisseden, ancak bunu çok da dert edinmeyen <b>Derdevur</b> durmuş, gökyüzünde dönüp duran <b>kartal çifti</b>ne uzun uzadıya bakmıştı. Kulağına, onların aralarındaki konuşmaları geliyordu sanki. Derin derin nefes aldı, gözlerini kapattı ve ardından da sadece <b>diyafram, hançere ve gırtlak</b> marifetiyle gerçekleştirilemeyecek bir tınıda bağırmaya başladı. <b>Bir insan</b>dan çok, <b>çığlık </b>atan <b>kartal</b>ları andırıyordu çıkardığı sesler. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span>
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif">Sonra yaşananlar ise <b>insanoğlu</b>nun <b>o güne kadar görmedi</b>ği türden şeylerdi. </span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b>Okçu</b>'dan en az <b>1,000 metre</b> yukarıda daireler çizen <b>kartallar,</b> onun haykırışının bitmesi üzerine, ani bir hareketle pike yapmışlar ve süratle <b>Okçu'</b>ya doğru yaklaşmaya başlamışlardı. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b>Derdevur</b>'a <b>25 - 30 metre</b> kalana değin sürmüştü bu hareket. Ardından, önce bir an için durmuş, sonra da zarifçe süzülerek <b>Okçu'nun omuzlarına konmuş</b>lardı. <b>Erkek kartal sol, dişisi ise sağ omuzuna tünemişti Okçu'</b>nun. Ş</span><span face="'Trebuchet MS', sans-serif">aşkınlıktan adeta donan <b>genç Han </b>ve muhafızlarına son kez bakan <b>Derdevur ve kartalları</b>, kendilerini <b>Avcıların Dünyası'</b>ndan koparan sisin ve bulutların arasına girmiş, hemen sonra da, yavaşça eriyerek kaybolmuşlardı.</span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span>
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b><u>9 - Okçu iken önce ok, sonra da hedef olmak</u></b></span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b><br /></b></span>
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><b>Boğaçkan Han</b>, '<b>aldattın beni, namussuz, bunun hesabını sorucam senden!'</b> diye ter ter tepinir, gözden kaybolan <b>Okçu</b>'ya doğru küfür ve beddua salvoları yağdırırken; göğsüne dayanılmaz bir ağrı saplanan <b>Ataok'un 100 yıllık gövdesi</b> ise olduğu yere yıkılıvermişti. </span><br />
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif"><br /></span>
<span face="'Trebuchet MS', sans-serif">'<b>Attığını vurmayı atmadığını da vurabilmek izler. Okçuluktan ok ve yay olmaya terfidir bu. Bundan sonrası ise vurmayı vurmak, öldürmeyi öldürmek, avıyla bütünleşmek, avıyla bir olmaktır. Budur işte dünyanın en usta okçusunun, en yaman avcısının, en büyük atıcısının nihai menzili: okçuluk, ok ve nihayet hedef olmak' </b>diye fısıldayan <b>yaşlı usta</b>, gözlerine yavaş yavaş inen o koyu siyahi perdeye rağmen; <b>Derdevur</b>la birlikte <b>kartalca</b> konuştukları, o bir çift kartalın ise <b>insan gibi dile geldiği zirve</b>de olduğunu görmüş ve gülümseyerek son nefesini vermişti <b>(ii).</b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><br /></b></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><u>(i): Padalya:</u> avlanan bir kuş ya da hayvanın içinin doldurularak süs nesnesi haline getirilmesi.</b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>(ii): Yukarıdaki metne yazılan bir zeyl için bknz.</b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><a href="http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2015/02/dunyann-en-usta-okcusuna-zeyl.html">http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2015/02/dunyann-en-usta-okcusuna-zeyl.html</a></b></span><br />
<img height="360" src="https://doowansnewsandevents.files.wordpress.com/2013/05/eagle-in-flight-animal-wisdom.jpg" width="640" /><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><br /></b></span></div>
Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-18318163374005802932024-03-01T23:37:00.000+03:002024-03-09T11:08:23.229+03:00Büyük diller imparatorluk gibidir; ya da, yükseltgemecilik (oksidationism), mütwitter, bildimcik böceği, dinokatür, argumentum ad gastroenterum<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<img height="200" src="http://www.istanbulint.com/turkce/docs/INT7%20B%FClten_dosyalar/image015.jpg" width="200" /><img height="177" src="http://cdn.languagesunited.co.uk/sites/default/files/languages.jpg" width="400" /><br />
<br />
<br />
<br />
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Toplum</b>ların (diğer bir çok şeyin yanı sıra); <b>sosyal ve doğal bilimlere, teknolojiye, felsefeye, güzel sanatlara ve mimariye </b>olan katkıları, onların aynı zamanda <b>gelişmişlik düzeyi</b>ne de işaret eden tezahürlerdendir. <b>Sosyal ve beşeri gelişmişlik </b>söz konusu olduğundaysa, devreye (gündeme) giren faktörlerin başında<b> 'dil'</b> gelir. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Dil</b>in bu bağlamda esasen ikili bir mahiyeti ve işlevi vardır.</span><br />
</span><a name='more'></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Konuşulup yazıldığında (kullanıldığında)</b>, hem olası bütün <b>duygu durumları</b>nı, hem de her çeşit <b>malûmat, kanaat ve fikri</b> <b>yalın, dolaysız, kolay anlaşılır, estetik, tempolu ve zengin </b>bir şekilde <b>ifade</b>ye ehil olan bir lisan; bir taraftan onun sahibi ve yaratıcısı olan <b>toplum</b>un bahse konu gelişmişliğinin bir sonucu, diğer yandan da, bu gelişmişliğe olumlu katkı yapan bir antitedir. Bir diğer deyişle, <b>toplumsal gelişme</b> mevzu bahis olduğunda hem <b>sebep</b>lerin ve hem de <b>netice</b>lerin hanesine adını yazdıran <b>dil (lisan), gelişmişlik bahsi</b>nin <b>olmazsa olmaz</b>ıdır <b>(sine qua non</b>). </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Çokça tekrarlanıp, yerli yersiz kullanıldığından olsa gerek, zaman zaman içeriği boşalan, ya da zayıflayan bir argümanı dillendirmenin şimdi tam sırasıdır: <b>dil, bir insanın (toplumun) ana vatanı</b>dır, <b>sıla</b>sıdır, <b>asli ocağı</b>dır, <b>ilham kaynağı</b>dır, <b>jeneratör</b>üdür, <b>dinamo</b>sudur, <b>belleği</b>dir, <b>muhayyile</b>sidir, <b>mutasavvere</b>sidir, <b>ana rahmi</b>dir ve tabii ki <b>sığınağı</b>dır da.</span><br />
</span><a href="https://encrypted-tbn1.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTFHHeIxepIS_M8OL96J2YUBhYBIqe5OthiQtgONSjRGvy4oX-aRA" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" height="174" src="https://encrypted-tbn1.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTFHHeIxepIS_M8OL96J2YUBhYBIqe5OthiQtgONSjRGvy4oX-aRA" width="400" /></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Dünyanın <b>belli başlı toplumlar</b>ının dillerini sürekli geliştirmeye ve zenginleştirmeye uğraşmalarının; adeta bilâ fasıla bir tempo ile<b> kavram (kelime, terim, ıstılah) üretme</b>ye çalışmalarının arkasında <b>çalışan dinamik</b>lerden birisi de işte bu<b> realite</b>dir. </span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Şu hakikatin sarahati, yukarıda paylaşılan hususlardan sonra, tartışılmayacak kadar ortada olsa gerektir:<b> bir toplumun kelime haznesi ne kadar geniş ise, onun kendisini ifade imkân ve istidadı da o denli kapsamlı, derinlikli ve zengindir</b>. Bu yüzden bizlerin, sadece kullanmakla yetinmeyip, yanı sıra da, dilimizin zenginleşmesine, gücümüz ve kapasitemiz nispetinde katkı vermemiz elzemdir.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Bu cümleden ve anlayıştan olmak üzere, zaman zaman, aklım erdiğince ve de elimden geldiğince, <b>kavramsallaştırma</b>lar<b> yap</b>ar ve bu <b>yeni terim</b>lerden bazılarını da <b>teklif eder</b>im. Böylelikle <b>Türkçe</b>'nin ve onun dolayımı üzerinden de <b>Türkiye Toplumsal Formasyonu'</b>nun bir gıdım daha ileriye taşınmasına, <b>Kainat'ta zerre miskal mertebesinde </b>bile olsa, katkı vermeye gayret ederim.</span><br />
<br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">Aşağıda bazı örneklerini paylaşacağım bu tekliflerin '<b>Türkçe</b>' olmadıklarına işaret ederek itiraz edilmesine ise iştirak edemeyeceğim ne yazık ki!</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
</span><a href="https://encrypted-tbn3.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcRlPOAjSRGyvuzi5tTLPNCW8ZZ34ZX4zZQwdTg7Sh-uNoUbvPAu8Q" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" src="https://encrypted-tbn3.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcRlPOAjSRGyvuzi5tTLPNCW8ZZ34ZX4zZQwdTg7Sh-uNoUbvPAu8Q" /></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>'Büyük bir dil büyük bir imparatorluk gibidir'</b>.<b> Roma, Osmanlı, ABD </b>gibi <b>büyük imparatorlu</b>kların çok sayıda kavmi, ulusu bünyelerine katmaları sırasında; bunlardan <b>orijinal bünyesini muhafaza etmek isteyeni otantik haliyle, asimile olmayı içine sindireni (kabulleneni) ise, formatlayarak bünyesine katmasına</b> benzer bir şekilde; <b>bir büyük dil de, her lisandan kelimelere (kavramlara, deyişlere, söz öbeklerine) korkmadan, komplekse kapılmadan açar kucağını </b>ve onları da katar<b> sözcük dağarcığı</b>na.</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>Büyük bir dil budur ve böyle büyük bir dil olunur ancak!</b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif">İşte, bu fasileden ve bu zihniyetten olmak üzere, <b>tedavüle sokulma</b>sı maksadıyla son zamanlarda <b>emisyon</b>unu gerçekleştirdiğim <b>(teklif et</b>tiğim) <b>kavram</b>lardan bazıları şunlardır:</span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><br /></span>
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>*** Yükseltgemecilik (oksidationizm):</b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><a href="http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2015/02/yukseltgemecilik-oxidationism-ya-da.html"><b>http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2015/02/yukseltgemecilik-oxidationism-ya-da.html</b></a></span><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b><br /></b></span><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>*** Dinokatür:</b></span><br />
<a href="http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2014/09/dinozorlar-bu-olumcul-hatay-yapmasa.html"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2014/09/dinozorlar-bu-olumcul-hatay-yapmasa.html</b></span></a><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>*** Argumentum ad gastroenterum:</b></span><br />
<a href="http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2013/10/argmentum-ad-gastroenterum.html"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2013/10/argmentum-ad-gastroenterum.html</b></span></a><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>*** Mütwitter:</b></span><br />
<a href="http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2015/02/mutwitter-bildimcik-bocegi-dinokatur.html"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2015/02/mutwitter-bildimcik-bocegi-dinokatur.html</b></span></a><br />
<span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>***Bildimcik böceği:</b></span><br />
<a href="http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2014/09/tnt-kargo-beni-cok-uzdu.html"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2014/09/tnt-kargo-beni-cok-uzdu.html</b></span></a><br />
<a href="http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2014/09/bildimcik-bocegi-kavram-insanlga-hayrl.html"><span face="Trebuchet MS, sans-serif"><b>http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2014/09/bildimcik-bocegi-kavram-insanlga-hayrl.html</b></span></a><br />
<img height="210" src="https://encrypted-tbn1.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcQYjTxY3QeqCj9jq491OzMJTs1yWTS-0Z2FX3V8Rmf0KJJj3_K_fw" width="400" /><img height="120" src="http://homecityfamilies.org/wp-content/uploads/2012/05/language_is_key.jpg" width="200" /><br />
<br />
</span><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><br /></div>
Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-51996186816868603032024-03-01T18:25:00.000+03:002024-03-08T19:45:11.859+03:00Efruz Bey - Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Tutunamayanlar; bir zeitgeist okuması<p><span style="background-color: white; color: #050505; white-space: pre-wrap;"></span></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://i4.hurimg.com/i/hurriyet/75/750x422/5f5b374cc9de3d2e704939e4.jpg" style="clear: left; font-family: "Times New Roman"; font-size: medium; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center; white-space: normal;"><img border="0" data-original-height="422" data-original-width="750" height="360" src="https://i4.hurimg.com/i/hurriyet/75/750x422/5f5b374cc9de3d2e704939e4.jpg" width="640" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Ömer Seyfettin (1884 - 1920)</td></tr></tbody></table><p><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: trebuchet; font-size: large; white-space: pre-wrap;"></span></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: arial; font-size: medium; text-align: left; white-space: pre-wrap;"><b><u>0 - prolegomena - medhal: </u></b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: arial; font-size: medium; text-align: left; white-space: pre-wrap;"><b><u><br /></u></b></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: arial; font-size: large; text-align: left; white-space-collapse: preserve;">Ahmet Hamdi Tanpınar'ın </span><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: arial; font-size: large; text-align: left; white-space-collapse: preserve;">(23 Haziran 1901, İstanbul - 24 Ocak 1962) aramızdan ayrılışının 59. </span><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: arial; font-size: large; text-align: left; white-space-collapse: preserve;">ölüm yıldönümünden yola çıkarak yazdığım bu metinde, edebiyatımızın üç 'akraba' anlatısı 'Efruz Bey - Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Tutunamayanlar' hakkında, aslında epeydir kafamda evirip çevirdiğim bazı tespitleri, kristalize etmeye çalışacağım. Her şeyden önce, bu üç eserin birbirleriyle çok güçlü bir organik eklemlenme içerisinde olduğunu düşünüyorum. Bu nitelikleriyle onların, rahatlıkla, aynı kalemden çıkmış ve yazımı uzunca bir periyoda (1908 - 1970) yayılmış olan bir üçleme oluşturdukları söylenebilir. </span><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: arial; font-size: large; text-align: left; white-space-collapse: preserve;">Bu hipotezimin altını ilerleyen satırlarda dolduracağım. </span><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: arial; font-size: large; text-align: left; white-space-collapse: preserve;">Okunulan satırlar, finaline doğru, grafik sanatçısı Ethem Onur Bilgiç'in Saatleri Ayarlama Enstitüsü hakkında yaptığı üç illüstrasyon üzerinden, ülkemizin grafik roman / çizgi roman yayımcılarına yaptığım bir çağrıyı da içerecek. </span><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: arial; font-size: large; text-align: left; white-space-collapse: preserve;">Dipnotlar bahsinde ise, diğer birçok denememde olduğu üzere, metnin iddialarını açımlamaya matuf bağlantılı yan temalarla, bazı kavramlara leksikolojik yaklaşımlar da yer bulacak kendilerine.</span></div><p></p><p><a href="https://cdn1.dokuzsoft.com/u/bilgiyayinevi/img/b/e/f/efruzbey-1512751307.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="287" src="https://cdn1.dokuzsoft.com/u/bilgiyayinevi/img/b/e/f/efruzbey-1512751307.jpg" /></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white; color: #050505; white-space: pre-wrap;"></span></span></p><p><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: arial; font-size: medium; white-space: pre-wrap;"></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: arial; white-space: pre-wrap;"><b><u>1 - Ahmet Hamdi Tanpınar</u></b></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: arial; white-space: pre-wrap;">Enteresan bir kadere sahip Tanpınar; doğrusu ben, yaşarken ne maddi ve ne de manevi anlamda umduğunu bulamadığını söyleyenlerin tarafındayım. Öte yandan, ölümünün üzerinden geçen süre uzadıkça, daha çok kıymetlenen bir asâra sahip o. Gün geçtikçe bu denli kıymet kazanan bir ikinci müktesebata rastlamak zor kültür dairemizde. </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: arial; white-space: pre-wrap;">Ahmet Hamdi Tanpınar çok yönlü bir kültür insanı: şair, romancı, denemeci, edebiyat tarihçisi, akademya mensubu (İÜ Edebiyat Fakültesi'nde 'kurulan 19'uncu asır Türk edebiyatı' kürsüsüne, doktorası olmamasına karşın, bizzat dönemin Maarif Vekili Hasan Âlî Yücel tarafından 'Yeni Türk edebiyatı profesörü olarak atandı) ve politikacı (aslında </span><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: arial; white-space: pre-wrap;">ona siyasetçi demek haksızlık olur, hasbelkader ve partili dostlarının zorlamasıyla giriştiği bu işe hiç ısınamamıştı, Allahtan bu eziyet kısa sürdü, isteksizliğini gören parti onu yeniden aday göstermedi). </span></span></p><div class="o9v6fnle cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; color: #050505; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">Birçokları gibi benim için de başyapıtı olan Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü, girişte altını çizdiğim nedenler yüzünden, Ömer Seyfettin'in, döneminin münevver prototipine satirik bir üslûpla yaklaşan Efruz Bey'i ile Oğuz Atay'ın kanonik şaheseri Tutunamayanlar'ın arasına yerleştirdim ve (kütüphanecilik tekniği bakımından) en doğru raflamanın </span><span style="font-family: arial;">da böylesi bir konumlandırma olduğunu düşünüyorum. </span></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><div dir="auto"><br /></div><div dir="auto"><b><u>2 - Zamanın Ruhu vs. Toplumsal Ruh</u></b></div><div dir="auto"><div dir="auto"><br /></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial;"><div dir="auto"><span style="font-family: arial;">'Efruz Bey - Saatleri Ayarlama Enstitüsü - </span><span style="font-family: arial;">Tutunamayanlar' üçlemesi, hakkında konuştukları 1900 - 1970 periyoduna ait olan çok sayıdaki 'zamanın ruhu' ile, bu dönemi tarife / tasvire ehil olduğunu düşündüğüm bir ana / temel 'Toplumsal Ruh'u dillendirirler hem satırlarında hem de satır aralarında<b><u>(1)</u></b>. </span><span style="font-family: arial;">Birbirlerini bütünleyen, tamamlayan ve zenginleştiren bu üç eserin içerdiği ve mezkûr dönemde Türkiye Toplumsal Formasyonu'nun yaşadığı evrimi / yönelimi / gelişimi simgeleyen çok sayıdaki sosyolojik detayla kültürel kodları ele veren o onlarca 'zamanın ruhu'nu başka bir metinde ele </span></div></span></div><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><img border="0" data-original-height="452" data-original-width="800" height="181" src="https://i2.milimaj.com/i/milliyet/75/0x0/5f837a3255428720786cdef6.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" width="320" /></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Oğuz Atay (1934 - 1977)</td></tr></tbody></table><div dir="auto"><span style="font-family: arial;">alacağım. Üç anlatının iskeletini / omurgasını / mimarisinin taşıyıcı sistemlerini teşkil eden 'Toplumsal Ruh'a ise bu denememde kısaca değineceğim. </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial;"><b><u>3 - Toplumsal Ruh</u></b></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div dir="auto"><a href="https://static.nadirkitap.com/fotograf/158210/10/Kitap_20180427164619_158210_5.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="240" data-original-width="320" src="https://static.nadirkitap.com/fotograf/158210/10/Kitap_20180427164619_158210_5.jpg" /></a><span style="font-family: arial;">Benim kazandırdığım içerik üzerinden gidecek olursak, Toplumsal Ruh'un çok önemli bir kavram olduğu çıkar ortaya. Öyle ki, İbn-i Haldun'un o pek meşhur argümanına nazire olarak şöyle diyebilirim:</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial;">Toplumsal Ruh'u, bir toplumun kaderidir.</span></div><div dir="auto"><span><a name='more'></a></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial;">Çok sevdiğim bir analojiyi bu temaya uyarlayarak yeniden söylüyorum:</span></div></div></span></div></div><div class="o9v6fnle cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; color: #050505; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Ahmet Hamdi Tanpınar erken gelmiş bir Oğuz Atay, Oğuz Atay ise gecikmiş bir Ahmet Hamdi Tanpınar'dır. </span></div></div><div class="o9v6fnle cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; color: #050505; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Bu arada, aşağıda, Saatleri Ayarlama Enstitüsü'ne dair üç başarılı posterini paylaştığım, ülkemizin en önemli grafik sanatçılarımızdan olan Ethem Onur Bilgiç'in eserlerinin en kısa zamanda ona yakışan şıklıkta bir albümde toplanmasını da can-ı yürekten diliyorum. Malûm, E. O. Bilgiç'in tek albümü Bant Magazine tarafından 2015 Eylül'ünde - sanatçının 32 illüstrasyonu A3 formatındaki 16 paftaya / yaprağa arkalı-önlü basılmış, bir de izahat </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br />yaprağı eklenerek bir portfolyo / dosya haline getirilmiş olarak - satışa sunulmuştu. Yayınevinin, bir başka önemli illüstratörümüz Sâdi Güran dosyasından sonra gerçekleştirdiği bu albüm, bu merkezdeki 2. ve son çalışmaları oldu ne yazık ki. Arkası halâ gelebilmiş değil....</span></div></div><div class="o9v6fnle cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x c1et5uql ii04i59q" style="background-color: white; color: #050505; margin: 0.5em 0px 0px; overflow-wrap: break-word; white-space: pre-wrap;"><div dir="auto"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Yeri gelmişken, çizgi roman endüstrimizin bazı önemli oyuncularıyla, kimi butik yayıncılarına da buradan bir çağrı yapıyorum: </span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><br />Ethem Onur Bilgiç başta olmak üzere önemli grafik sanatçılarımızın, işleriyle uluslararası arenada da isim yapmış illüstratörlerimizin retrospektiflerini, onların kalitesine ve sektördeki özgül ağırlıklarına yakışan nitelikteki albümler halinde basınız lütfen. Bu </span></span><span style="font-family: arial; font-size: large;">nidânın, bu ricanın muhatapları hiç kuşkusuz biz çizgi roman severlerin, grafik roman tutkunlarının ve grafik sanatlar meraklılarının dostu ve paydaşı bildikleri </span><div class="nc684nl6" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; background-color: transparent; border-color: initial; border-style: initial; border-width: 0px; box-sizing: border-box; cursor: pointer; display: inline; font-family: arial; font-size: large; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: inherit; touch-action: manipulation;"><a class="oajrlxb2 g5ia77u1 qu0x051f esr5mh6w e9989ue4 r7d6kgcz rq0escxv nhd2j8a9 nc684nl6 p7hjln8o kvgmc6g5 cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x jb3vyjys rz4wbd8a qt6c0cv9 a8nywdso i1ao9s8h esuyzwwr f1sip0of lzcic4wl q66pz984 gpro0wi8 b1v8xokw" href="https://www.facebook.com/FlaneurCizgiRoman/?__cft__[0]=AZXXy9HYJ55F6I0PEWVkJmmcyOcLfKePypm0ApIp3c2NV9nsyoZCjL0aaFA__wKfV4CwfpF8TYO6qdxw-Rb90rsR0n9GaYF30w3jZ-5UKspyLNXFCulgsJ1vBvs9SyAdFvF6T56taM1i-XKzobHu1qj7&__tn__=kK-R" role="link" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; background-color: transparent; border-color: initial; border-style: initial; border-width: 0px; box-sizing: border-box; cursor: pointer; display: inline; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: inherit; text-decoration-line: none; touch-action: manipulation;" tabindex="0">Flaneur Books</a>,</div><span style="font-family: arial; font-size: large;"> </span><div class="nc684nl6" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; background-color: transparent; border-color: initial; border-style: initial; border-width: 0px; box-sizing: border-box; cursor: pointer; display: inline; font-family: arial; font-size: large; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: inherit; touch-action: manipulation;"><a class="oajrlxb2 g5ia77u1 qu0x051f esr5mh6w e9989ue4 r7d6kgcz rq0escxv nhd2j8a9 nc684nl6 p7hjln8o kvgmc6g5 cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x jb3vyjys rz4wbd8a qt6c0cv9 a8nywdso i1ao9s8h esuyzwwr f1sip0of lzcic4wl q66pz984 gpro0wi8 b1v8xokw" href="https://www.facebook.com/gerekliseyler/?__cft__[0]=AZXXy9HYJ55F6I0PEWVkJmmcyOcLfKePypm0ApIp3c2NV9nsyoZCjL0aaFA__wKfV4CwfpF8TYO6qdxw-Rb90rsR0n9GaYF30w3jZ-5UKspyLNXFCulgsJ1vBvs9SyAdFvF6T56taM1i-XKzobHu1qj7&__tn__=kK-R" role="link" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; background-color: transparent; border-color: initial; border-style: initial; border-width: 0px; box-sizing: border-box; cursor: pointer; display: inline; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: inherit; text-decoration-line: none; touch-action: manipulation;" tabindex="0">Gerekli Şeyler</a>,</div><span style="font-family: arial; font-size: large;"> </span><div class="nc684nl6" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; background-color: transparent; border-color: initial; border-style: initial; border-width: 0px; box-sizing: border-box; cursor: pointer; display: inline; font-family: arial; font-size: large; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: inherit; touch-action: manipulation;"><a class="oajrlxb2 g5ia77u1 qu0x051f esr5mh6w e9989ue4 r7d6kgcz rq0escxv nhd2j8a9 nc684nl6 p7hjln8o kvgmc6g5 cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x jb3vyjys rz4wbd8a qt6c0cv9 a8nywdso i1ao9s8h esuyzwwr f1sip0of lzcic4wl q66pz984 gpro0wi8 b1v8xokw" href="https://www.facebook.com/marmaracizgi/?__cft__[0]=AZXXy9HYJ55F6I0PEWVkJmmcyOcLfKePypm0ApIp3c2NV9nsyoZCjL0aaFA__wKfV4CwfpF8TYO6qdxw-Rb90rsR0n9GaYF30w3jZ-5UKspyLNXFCulgsJ1vBvs9SyAdFvF6T56taM1i-XKzobHu1qj7&__tn__=kK-R" role="link" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; background-color: transparent; border-color: initial; border-style: initial; border-width: 0px; box-sizing: border-box; cursor: pointer; display: inline; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: inherit; text-decoration-line: none; touch-action: manipulation;" tabindex="0">Marmara Çizgi</a>,</div><span style="font-family: arial; font-size: large;"> </span><div class="nc684nl6" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; background-color: transparent; border-color: initial; border-style: initial; border-width: 0px; box-sizing: border-box; cursor: pointer; display: inline; font-family: arial; font-size: large; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: inherit; touch-action: manipulation;"><a class="oajrlxb2 g5ia77u1 qu0x051f esr5mh6w e9989ue4 r7d6kgcz rq0escxv nhd2j8a9 nc684nl6 p7hjln8o kvgmc6g5 cxmmr5t8 oygrvhab hcukyx3x jb3vyjys rz4wbd8a qt6c0cv9 a8nywdso i1ao9s8h esuyzwwr f1sip0of lzcic4wl q66pz984 gpro0wi8 b1v8xokw" href="https://www.facebook.com/cizgidusler/?__cft__[0]=AZXXy9HYJ55F6I0PEWVkJmmcyOcLfKePypm0ApIp3c2NV9nsyoZCjL0aaFA__wKfV4CwfpF8TYO6qdxw-Rb90rsR0n9GaYF30w3jZ-5UKspyLNXFCulgsJ1vBvs9SyAdFvF6T56taM1i-XKzobHu1qj7&__tn__=kK-R" role="link" style="-webkit-tap-highlight-color: transparent; background-color: transparent; border-color: initial; border-style: initial; border-width: 0px; box-sizing: border-box; cursor: pointer; display: inline; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-align: inherit; text-decoration-line: none; touch-action: manipulation;" tabindex="0">ÇİZGİ DÜŞLER</a>,</div><span style="font-family: arial; font-size: large;"> Babobab Yayınları, KaraKarga Yayınları, Arkabahçe Yayınları, Desen Yayınları, Presstij Çizgiroman vd yayımcılardır.</span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><br /></span></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><b><u>dipnotlar:</u></b></span></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><b><u>(1):</u></b> </span></span><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span>Zamanın Ruhu (zeitgeist), bir toplumun belirli bir döneme dair duygu <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://pbs.twimg.com/media/EsfTrZiXIAAky1_?format=jpg&name=medium" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="550" height="320" src="https://pbs.twimg.com/media/EsfTrZiXIAAky1_?format=jpg&name=medium" width="220" /></a></div><br />durumlarıyla düşünsel haritasının oluşturduğu müşterek momentumdur. Toplumun ana yönelimini kısa bir süreliğine domine eden bu momentum, tarihsel bir kesite özgüdür. Bu bakımdan o, bir andan çok fazlasına; çağları kuşatan bir dönemselliğe göre ise oldukça mütevazı bir sürece karşılık gelir.</span></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><br /></span></span></div><div dir="auto"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span>'Toplumsal Ruh' 'zamanın ruhu'na kıyasla, çok daha geniş tabanlı bir dönemselliğe gönderme yapan bir kavramsallaştırmadır. Bu yüzden de o, bir coğrafyayı yurt edinen bir cemiyetin, bir uzay-zaman sürekliliğine 'vatanım' diyen bir toplumun temel kültürel kodlarının asırlara sârî bir süreçte hangi evrelerden geçtiğini, verili bir andaki aktüel halinin nasıl bir geçmiş üzerinde yükselip, olası hangi geleceğe doğru seyahat ettiğini teorize eden kavrama referans verir. Bu kavramsallaştırmalarımı bir adım öteye taşıdığımda, onların semantiğinin geometrik izdüşümü kabaca şudur: </span></span></div></div>Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-67863900927257434342024-03-01T11:18:00.000+03:002024-03-08T19:50:03.900+03:00Paralel evrenler, çoklu evrenler, çoklu zamanlar<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img alt="Universe Sandbox HighRes - 20131221-124526 by Ryuk45" src="http://th00.deviantart.net/fs71/PRE/f/2013/355/d/b/universe_sandbox_highres___20131221_124526_by_ryuk45-d6yqxlf.png" height="400" width="640" /><br />
<div>
<br /></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><u>1 - Mutlu olmanın kaygı nedeni olması</u></b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Bu satırları yazmadan az önce (tespit edemediğim bir nedenle, belki de sebepsiz yere) Tom Amca'ya, Voltaire'in (1694 - 1778) en bilinen satirik eserlerinden Candide'dindeki </b></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">(Leibniz'in (1646 - 1716) iyimserliğini hicvetmek için kurgulanmış bir kahraman olan) </b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Dr. Pangloss'a, (İ</b><b><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;">sviçreli romancı Johanna Spyri'nin klasikleşmiş eseriyle aynı ismi taşıyan temel karakteri) Heidi'ye v</span></span></b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">e (bir başka klasiğin baş kahramanı) Polyanna'ya meydan okuyan şiddette ve kapsamda bir iyimserliğine gark oluvermiş buldum kendimi. Bununla eş zamanlı olarak </b><span style="background-color: white; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="color: red;"><b><i>'İyi haftalar Kâinat, merhaba dünya, hayırlı günler insanlık!</i>' </b></span></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">nidaları dökülüverdi ağzımdan. Ve hemen ardından da </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'bu denli sevindirik olmamın, optimizmin bu kadar dibine vurmamın </i><b>(i)</b><i>, mutluluk böcüğü modunun şahikasını böylesine zapt etmemin sebeb-i hikmeti ne ola ki acep?!?'</i></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"> diye sormadan edemedim doğrusu.</b><br />
<a name='more'></a><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Kahkahayla gülünce '<i><span style="color: red;">çok güldüm, hayır olur inşallah, umarım ardından ağlamama neden olacak bir sıkıntıya duçar olmam</span>'</i> diyen bir anlayışın mümessiliyim. Böylesi bir zihniyetin; ebeveynlerinden devraldığı (onların toplumsal ve bireysel sıkıntılardan damıtılmış motiflerle bezeli) genetik mirasının yanı sıra, yaşamının birçok evresinin çalkantılı ve muhataralı sosyolojik süreçlere tekabül etmesinden dolayı yüzleşmek zorunda kaldığı sorunların pekiştirdiği dertleri de sırtlanmış birisinin sahip olabileceği kültürel, ideolojik ve teolojik kodlamalarla yüklü bir muhayyele ve mutasavvereden kaynaklanabileceğini / beslenebileceğini düşünüyorum. Bir diğer deyişle, mutlu olmaktan ve optimist yaklaşımlar sergilemekten dolayı kaygı duymama ve bahse konu 'mutlu olma' haleti ruhiyemi sorgulamama yol açan bu dinamiklerin, tarife gayret ettiğim söz konusu '<span style="color: red;">paradoksal ruh ve fikir hali</span>'min arkasında çalışan mekanizmalar olması ihtimali yüksektir.</span></b><br />
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="color: red;"><br /></span></span></b>
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Benim ve neslimin yaşadığımız ve yukarıda '<span style="color: red;">paradoksal</span>' kavramıyla tarif ve tavsif ettiğim bahse konu bu <span style="color: red;">'Mutlu olmanın mutsuzluk kaynağı olabileceğine inanma'</span> halinin, son 15 - 20 yılda gerçekleşen <span style="color: red;">'cep telefonu & internet devrimi</span>'yle birlikte, (1980 sonrasında doğan 'y kuşağı' ve 1990'larda ve 2000'lerde doğan) yeni nesilleri hiç ama hiç etkilemediğini görüyorum. Bir diğer deyişle, temellük ettiğim bu </span></b><br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://kitaplikkedisi.com/wp-content/uploads/2014/07/hinduism-ascetics-portraits-india-holy-men-joey-l-3-490x326.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://kitaplikkedisi.com/wp-content/uploads/2014/07/hinduism-ascetics-portraits-india-holy-men-joey-l-3-490x326.jpg" height="212" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">'Dertleri zevk edindim, bende neşe ne ara?' diyen ve yukarıda<br />
görselleri paylaşılanlar kadar olmasa da, kendine göre çilekeş <br />
olan bir kuşağın ferdi olarak, iletişim toplumu nesillerini <br />
anlamakta çok zorlandığımı itiraf ediyorum.</td></tr>
</tbody></table>
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="color: red;">'çocukluğunu ve </span></span></b><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="color: red;">gençliğini İletişim Toplumu Öncesi'nde yaşamış nesiller'</span>e tebelleş olan mezkûr marazi haleti ruhiye, bu çileci / dervişane / keşişvari duygu durumu, kuvvetle muhtemeldir ki, bilinçleri / benlikleri / kimlikleri / tercihleri / yaşam tarzları son 15 - 20 yılda şekillenen nesilleri ve bunları takip edecek olan gelecek nesilleri hükmü altına alabilecek bir sosyo-psikolojik antite değildir. Parçası olsuğu sosyolojik desenlerin tesirindeki biyolojik ömrünün kalan kısmını da ikmal ve itmam ettikten sonra, onu halen içselleştirmiş benim gibi dinozorlarla birlikte, gidecektir tarihte kendisine ayrılmış olan yere.</span></b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Okunulan satırların müellifini tesiri altına alan ve a</b><b>rka plânında yukarıda altı çizili mekanizmaların çalıştığı söz konusu duygu durumunu böylece (muhtasaren ve kabaca) analiz ettikten sonra, şimdi de, '</b><span style="color: red; font-weight: bold;"><i>iyi haftalar Kâinat!</i>'</span><b> deyişi ile, onun sorulmasını icbar ettiği bir sorunun </b><i>('zaman nedir?')</i><b> ima ettiği anlam dairesinin kozmolojik ve astronomik bileşenleri gibi bazı unsurlarını, tabii yine ana konturlarıyla olmak kaydıyla, mercek altına almaya çalışacağım. Gerçekten de kritik ve stratejik bir sorudur bu </b><i>'NEDİR ZAMAN?!?' </i><b>ifadesi.</b></span><br />
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></b><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u>2 - </u></span></b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u>Nedir Allah aşkına zaman?!?</u></b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u><br /></u></b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Cevaplanması çok zor bir sorudur bu. Ne demek istediğimi, bu soruyu kendinize sorarak, rahatlıkla test edebilirsiniz. Bunu yaptığınızda hayretle göreceksiniz ki, söz konusu soruya verdiğiniz cevaplar sizi hiç ama hiç tatmin etmeyecektir. Çok farklı cephelerden yaklaşılmış eserlerin, metinlerin, iddiaların oluşturdukları devasa bir külliyata kapı açan <b><i>'zaman nedir?</i></b>' sorgulamasının özeti bile paylaşılmaya kalkışılsa, ciltler dolu fikir serdetmek gerekir. </span></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bu yüzden de konunun (yukarıda da işaret ettiğim üzere), sadece sınırlı sayıdaki boyutuna değinilecek; konunun her biri çok önemli olan psikolojik, kronolojik, antropik (insancı, insan merkezci) gibi diğer veçheleri ise bu metinde ele alınmayacaktır.</span><br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="data:image/jpeg;base64,/9j/4AAQSkZJRgABAQAAAQABAAD/2wCEAAkGBxMTEhUTExMWFhUXGRsXGRgYGRoZGxsdHh8YHh8bHhkYICggGiAlGxgbITEhJSkrLi4uGx8zODMsNygtLisBCgoKBQUFDgUFDisZExkrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrK//AABEIAQUAwQMBIgACEQEDEQH/xAAcAAABBQEBAQAAAAAAAAAAAAAAAwQFBgcCAQj/xABFEAACAQIEAwUFBgQEBQIHAAABAhEDIQAEEjEFQVEGEyJhcQcygZGhFCNCUrHwM2LB0XKC4fEVJENzklPCCBYlNDWTov/EABQBAQAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAD/xAAUEQEAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA/9oADAMBAAIRAxEAPwDccGDBgDBgwYAwYMGAMGIHtX2uyvD6evMVPEQSlNb1Hj8q/wBTAHM4xLtX7Ts9myUpE5SjyWm33h/xVLEeix6nAblx7tVk8n/9zmKdMxOkmXI8kWWPyxQuK+23LqYy2Vq1oMFqjCiu24szH0Kj9JxmhlwWmxJMkmSTPMmLnDhKMnafiCdyI+Z+mAvGf9sufae7pZekDYWaowt1LAb/AMvwxHp7UuLH/r0if+ynltt1+uK09BYJtfoDHp++vzEy4MRtbcTfrYfubYC10valxVDetQflDUbcryhHQ8+uJzIe2jMKQK+TSoJgtScoeWyuGBPlqG42xnRpqIE7Gw2vb4z/AG9ce1cmNVjAn5DqfKcBtvCPa/w+qQtXvMsxj+KvhvH40LAC+7Rti95TNU6qB6bq6MJDKQykeRFjj5Y+zsw9472BMCfPp08r4U4Zmq2UfvMrVfLvI1aT4WiY107q4udx9cB9U4MZX2R9rtN2FHPhaLbCuJ7pz5g3pE+dvMbY1GlVVlDKwZWEggyCDsQRuMB3gwYMAYMGDAGDBgwBgwYMAYMGDAGDBgwBjM/aD7TO4Z8tktL11/iVTDU6JmCP53BsRss3kyuEfaX26cOcjk3KsJFesDGi38Omd+8gyWHuxAMzpy7K0VRdJUKNMT9Df0M+oHWMBH1VepUNWs5eo7S7Pd2PWT0FgLCNtscMhA2gSZNibHn8Ry6YlVpzcG/pHKxt6wfXCIoyTuAN/UC4mZBmfmMAn3MxO8/18ufkOQ54FIiOu+xFptf0ud/ljoACF3EgMYAbnsTsbm/mMdmsqweQIuZtbabTy5cvIYBHQJjVE+9y62j4xhREEiCJgCDAi+8G0f254lMtwerVDH+GvIsDqYGVsoE/i3MTMgG5xM0OxBqC1eDsBphuu0jqDv06yQqrAEki4mb/ANhfYj5YXdFbncwbXuY+EzM+XyLzP9matAwHD6R4gs6lNo8MGb3EE74YtXbWFIALEwSIJM9SBsAbidsAu9LnIjpzFoAA2bYbSD8MI6A3vkWgQBvvCmDc7nnsd7YVFUNzHOCCDFheYG4+mPBVu0GDPWYv0Ftj/p0BmcqGGljYgzaTMczP76nEz2R7UZrhTgKDVyrXegSTpAJlqZNlaTtsYvyIjmqarEjeJnl8SNxM2+G2EndWA3XeZv0In1+ojAfR/ZrtDl89QFfLvrQmDIhlYRKsp2YSPmCJBBxK4+ZuBcdr8Prmtl2O572gZCVQN7bK1/CwEiDuCQfoPsv2hoZ6gteg0qbMpsyMIlHHJhP1BEgg4CWwYMGAMGDBgDBgwYAwYMGAMVD2kdqTksuFpgmvWOin0T81RugAmOpjzItGezaUab1ajBURSzMdgAJJx858V4m2er1M5VOnVGhDA0UwTpSedmk+ZwDKmAtgp3LSx3O8klpJaST/AFjHNasJCx+VQzWmYiY9Nrc+Qwqom0KALC9ogGZm5sdzzvbDZzteBe56i/z3+u22AXrE6D1nptM2+gtvthEVNECYkA9Ofn8Ou95x29Q6CzbX6CNpOrp6RtvvNk4R2fKIMxmXAJDVFTmqoGaDIsxtsJi1r4CL4RwVW+9zTtTUiQllZgNyWF1H4d5JHpMulKktRmp0lbuRLCIVBZoZgIGoAG5m4gTupnskj0qZka3ZUM7BqneFAECwqoikgW1HQCRcnjLN9qofZ8tHd0mAJJks93m9p8R0nYFE6DASNTtIHNQ0UlhppoWHvG4ICaffqPcj8NNJMTGOavbkL3lOokaatUIxJdHBnUhKeJYOxg2081xD9nc06JmafduKiAOSI1LSDv3oB96mSSQ0ENCiLizXPcNp00fMJVVVpqERCoqCrUbTCaHBUjQylmaSxZz4QoXAe5ztRqWCzlJBClw5QgjxU62lW0usgq0emHmR7WI3eJmb0ytMBW6hF7wCB7rMpbqsgi8aWHDeFtm1os1OlRNVySqgIhpDTqYICBTg+G0WAYA6SS3zNSjSZkOlpyR7wAk/fEDu2HJXLaCRYgsR+LAOVSgxVT92+xAqF1JYDTvvICgqDYzysGOcyrrB3Vr02AkMAbASsTtKn48p6fMUEcMqGdFEkISPvFcCpt+F1Wbc2kRiUGZWtl6iBQDTVWWCSAUWpNhuO7gTy1L0wEN3Z93qbmB6zeLDa8480RBt87nc36eh+mF61Ip4WDAmBFzyGw6QIgx/TAUJEkbXUgSLaZG87H5jzuHtQXmNLAXgzzjpfcmfIYX7N9o6vDcz3yAtRb+PSH41/OoNg68uoEEjHBXSRsRMQLkcusz5Hrz2whXAIIkbgnc3ANoPr67b8w+kuG5+nXpJWpMHpuoZWGxB/cRyw5xiHso7VjKVvsdZ5o13Xum5JVbdegVyBtsx8yRt+AMGDBgDBgwYAwYMIZ/NpRpPVqGEpqzseiqCSfkMBlnto473jJw5D4fBVzBF7Se7SPNhrPovXGfUG0xAB3tzt8f77emO6udbM1q2arSDVq677qJAVLflS3wOODQM3kMSdvynf9fQ7eoLd/IkRtJsY3WL+kYbqqkkmLyCJMEEzFj5GYvh2tKUiTIBO4uLGel4F+onphOpSEqT4NnECwI3HUX5EcvKcB7kcnTZiKpladPXpg+KGhVOqJFzPO0c8PeK8QqZpdFJNZpxUdk5W+hYuQIv4TaJIZ5fKk0Xgk1q1RadHYyBr1gnzDajeIprh5wmlUZKlKm2ijUd9TA6TDU6Pdwbe6Kocja89MBFVzUcNUIYUafcaqkwrMusg0y4kli7aTHugH8QBd8IqVUYtl5LFT3ioNWoEa3OkDVCsyheYOkydcYecHJ4lUy9B5FFQajpcSaVOhSGqIGnwjpckY0/I8Fy9AmpTpLTZpVmWxYdIEA2AGApidkc4Q9ZQq1K511svqCuEsAuudMt97IJAHeb2nDftV2QzWhTQoJWWEZ0DBHspAIUnwnSTYaoJtqkze81WOowJiQZk9BYDqSbmZ/VuMwrMO7lTE2MiNpBPS5/1wFO/wDlHMVVOorNVZDREA0qbU0ePcBdnUkWBp07eK8JxnsHnaCLUWmaoJhjTGpk2iykkggxIAggzFjjWs0GUXrQYAKgyYAnl7vXCNPOVCYBG8ytp+Rj19fjgMW/4PmRT1CjU02MEaZBkWk+m/rbCOUqMhvKyNLIDGtZXUJFwGMfAbGARrHa2TRLNYjSR+kBhuPP1xmXEI0Ag2LE7idO0xyAP7uMBI1M4uYIZniq9QmV93mXMfkjQo81O9sNzKqVKsGUx7xt8L/0gn5QFeoNMoRJU3myzvHMTBO03xauI1e8qPJ30kNsSDpEEdfCbdQbTgGjA6SAdzaZmw26xt+xhGm9yxHzuf6jeelhPTDittyMTEAxHIkbbReefKccLTGkTMwPeFx1A6RHPlq+ANc3T1I2q0ix92CLg25yARscbb7MO1P27JjvD/zFGKVYcywFn/zgT66hyxi7gSWUGw2gmD4d433gA87Ryw+7B8a+xcSpOTFLMH7PVBNrnwOdrq0CYsC203D6KwYMGAMGDBgDFA9tHFO6yHcgkPmXFP8AyAhqk9AVGn/N8Rf8YR7XM6a/Eu6ERl6SpO96kO03gQCn1wFYoUlCqL6tiANhBgyf8Rt/fCmVTwmxDTa+wmOk8/LfHIq2KgTYQDbnMCN7/Qz0hxSKqoUmWnbceGDFzN+W94wCkNZli3TnBi0bbGbWPxwkXPi8VpER6HptaPnv1eFiDpECDtEH52/LyE264QrEISeUkQOdgfiOXywHeXrBcvqIBNFmcyblagjaQbPv5Fhzux4xxKoQyhnWXqMGn3lLFkg9ChnlakInTbrOkrHhMmaYt72qxFjeCAQZ3PliKX7Q1UIQ1NoHvqRpEi4DQT4ogD02wGh+zvhz0KTVWYa64p6RMkIJKxbdg5+AWMXGo9UCYgbTt57bx8vpeH4PT+z5emGBLIqqqHcBbCSLD0w549x45dNeZcoxBKqI962nYidufKemAnckKwbSFDLI6Cd9zEn47YZmuqVmV17t3sBqj4CwmQLDb475HxntnmMwCDVrLTCywTTe+5Ym0AxyG0yb4s/s94dQFNartUGo6gr+IQPdIgSDA64C6VcsagKysarnVq38jZbfONsOKWRA0hXkwYvy6x0n93xkfbfPipmyyFgqjRCmJMXIuOZifLDHJVqGo/aaDVXgHW9UyBBJ8LCBa8k4DXO12WLZdgTAHivfoYJmQOn98ZTXViPF73mDexFxe/O55+uJ1uNIKDU6dUtTHiCVWJZSvIar6dhcEbxGIfIofCTcBYJPnYmOtj8gTgK+ymbG825GbRbb+84sNavLSTJMQREs0CbDaDMenwxHdzorlS0LqHi9ZJMLDHntER83RXSXAiASOuxYSLWUb/u4OQJBOokG8iNpJsBbl9D8G/eAsfegyTe9oBuLWBHxjqARWGwAi/y6x6HrtPU45zCGZk2353nz+H+s4BIlrkHcSTbnJk7yIP154R4llgykRPnzFiRfnsfS2Fs7QUFoi66QBAA5xf03PlthN13A2kC/IeciPwz6X5YDfPZ3xw5zh9CqxmoF7uqTE94nhYmLXI1ejDFkxjPsS4v3eazGUJlao79D/Omlag33IKn/ACnGzYAwYMGAMfLucz6181ma5E97Xd1293UQtwb+GNpmMfRvarO9zk8zVt4KNRrzEhTG198fNfDcqoprtLenSZiRpiTeLX9MA8ZQYAHhAiJB53NucgYkKdOVA3JNiANztb3r9fPDRKdj7stDDbbykWwoKekWuCJEe7zMeot/U9QXqhqgsAQQAYBMDxETJ22HPfzwnmKnhI0yBcSIMEDp08R5+9Hp27m0xZhERc8zYQfwz6Xw3QaRGkTIPT80LewNz8DgDh2fWjWo1XHhp1gZ6KDvJvaS0/y+eLJxfiLVaeYTM3zGSrhqVQXLUTUAZT18IHxKHlOKrnKPhYNpIi+xMSwn3pFotbcYdcTzobKUa4/inUlRlBDuQqKQb3k0dV73GA0yrTr1FVqASTcMx0xsSIg3jn5Yp+X7MVKr1K1aqK1Qa6ZLCDTJKlKtLeY2g3sbi2LfwjNB6FIahpbSWN/dhbDrJBk+tueH9XhuxEAMbBYhbWgkSIj43+AZ1wzgIpZmnQXve+ZxUNSkO6WmqB5GqozHRDsTNmhByjFqo6WaqbLEQoEgLJj8VwNv82HHEcgtIHUSuqAWBktyA5T4mHh6x1w0oUCSygMTpOpYAgAyJIHUnnfAUfOVEp8RY1ViktdKhN4psRqDmxsGYEhpETia4/ksllVqNTQs1RXAAcBF1ggldIJYMCVAJBEkCNsR/a5O7zVZbxWSnmA3vBQPCxYG5XwgQOuNG4FQoNRV6SJcTAG1rSJ2vPS+AoXAuxr16BqtTNM2RQToMX/DyufUW3NsMmylSk5pPOoWBGzTcb84J5/rjT89xRaQawtPI6bAH+kfHfrlFfNGrmalZyYp7sBpWFk21deg6fIGPd/fsCNMa7e9FpA/8mnzM22GFQrCIAiCYsIvflNpG/T4YToUmK99Ut30rTkkk3kuANl8W/XrhxSHUdLGBcadiw+kcsB6I0DaPntyJPuz+o+OOyBNom9hv5TP+v0uXMkWI6x5STbyPMcx6CCQfwxEXNxAhhzN735fLAN5AvpIgSOVr/6GZwDrpAvfabz84IHPlgrUSo3PhuApv846G53+eEgBLKQTax2gzdh5gAgDzGA64dxP7NnMpmjC91WGv/tt4HMkkmzHpyx9ODHytxRQ6tTEzDdItHL1kDflj6Q7GZ818hlaze89Cmzf4tInmbTOAmcGDBgKX7Yc53fCq971ClLcgkO6hgCP5NWMPytMwvl6EdNiR8eRnGu+3TMFcjRQfjzKA9YVajmP/ED44yTLUxYnYAgTzvuJPWcA/p0vEpYCQAIi09TIHrjzLowtEggiIkj4H4dMeSSst5bEgi0i8/v5YVpPJ0qp5Drbl+EG5Bt/bAKUJg+BrTtK3EmLbX+s4Qq5i9ybXAHIAkTF+tvj0ErVXPhEQDe0He3pH9/jhkwDA+8Pze7YfHb/AEGAUgkHzYRzHpz/AGesYOHVUNLM0qhVTHe0id+8CwVAMwTAienUYamqLD3ptIAsOW4vH9zhrnFLNJIJMmTvtMm56/pgLH2e4+aBamWLhVXRJBvpZjBEwTBJvuB1xqfCKmun3jTE/KQOh29eYOMP4twwUctlH8WuspYr0uAAZ3iR9SfeGNHXj6ZXJIXPiUAE7l2I1ExNwQ0/HbAN+0fEHzGbWjSIJoxWYm0aD4RIEiTLXEeH5RWW7cslZxnUUlp8dJpIiwVhFt7Cx8tsOey/DHqUqucrtoNc6/NaYkBt7nws+8gUh+cglN8i+VipoUsGq2s6mdOXQhdyadR2Nt1M88BXO0naBqtV2RNCmn3QWQSEJdvFBMHxkxyGm28u+xvGz4aPeQ6DSPEQHS0KTtI9OnS8xwfP8OpBCqU9DUUV9SqXpVQQZaL6SzgFgZDKhuskI9osvkswD3MUswh1Lo0rOxBmPCIIIPQr1hQW7R5tmAkCIJ8PSfISf7kc8VXPZgOGUADWViABNmJiwN5EGOZ2w4q8dqPQ5aiIJ5FukD3REyIiL+WI2jUCNKzKyFHVDt1NxqB9bEkYCQFAkqx5CBJ2meRvck/uJWdCAWvBsBIHOeWx/fnhLJkEgwSDPiaCOUkx4SBKif5jzjDiCQII5mNNjPQRbb6jrYEylz4rGL+cSJ2O8ee+/NNtgxBnkST0FoBPO4ExYX3woaZInblPw/uAJ8h544QQQVJjYTBjoI5bfvfAe1lMmQQALATAv6WmN/KPRFVWepCsTbYec7z0AO5thegjeEcwJkx0jc7ATvbfCEn3V2byJ+W20QPLa04BKjSDEIbNaIWZ1MJ8Vp3mSSDtbGzex+t/9OWkY1UKlWk0CL6i4tys46fLGNBz7whoBIuFnYCI94gxa5HoMab7HaxWrm6JdG1LRzHgM6WfvFZWOwICII53N5wGn4MGDAZd7eFmjlI375rRf+G1/nHzxmWXiQGuABAjmI3tIiDcc/OMaZ7dv4eS/wC+09Y0NMecYzEv7wmRpBAmI2ME8iAR/vgHdGpPn1sCG3iSN7xa23K+PO989uW8wIMH+wvJOE2W5vBsJiSQTN7db7frgoV1SSPk0xEm2/STY/h9MA5Z4EAA6ZAA3Fzc6dzb9MMWqHadre6ASTqMWsdov/sr3xsZBvFoHnMHnPXDZiCYlpmJMC4+Mg/u+A6Zy0dQDIYwBYCR18PLfD7gIRqpkT4SCBcqIZmtzOlBAO53tMRYaCZblpmwttcyOQnnEk4leznEFQgWV6krJvp9xBbmIqVHI56QDIMYCw8U4UK4pqxaKTEIqkFySRpEt7vgKksbaqqTZGxEcM4J39NnzNQUqFM6ATqM6S+oorQzliHA1RG5FgMWbMUqjEGlCAstIFiGYSQXqtqF2C94dI31VZk2EdWyS8QzC0oZMpSLMyyYZUJCouxZtKAmLEleYnAQvavtV3vd5bKhhSUCkqqQxeyoqyN7DTYme8PLdlR7H5tnOsKkKx31Ro0hl8NgAH67A4umeyeWyZGYWkgcMVUAiKax4iD1SiWg7HWTvEz7Z+kqBSVGpkpEWFmL0uR5qj782GAz3NdhK1OVD8tU6NlkrBjcHTt5rit5mlUQ6KlikmZAHhkkgtEwS228ne2NkyXHRmK8GO77nVU28LOU0idvd72/kSNjGZ8YYVIqFSE0BuRA1U8uYAE21uCL+fXAQdBWqkgNBN421QCYB6xqIne/oXbZdTRkF3JaAQsEG3hKzZiJN5DRIIIIx5QoKrxsS7UlINtRRXpgmNiwZbzG4gjEhlaTGkuonS1MikwIA7xWR0XUfcbWCuhohmtZsAw4fm2UQDK7iws0DxX3mQI2sPM4mEXSANx68zbz5D0g+uIJKw7wtYyzMBGnckACRysIxJZavKwSRBtuZvsCF3jz/TAPKjxY39DN7H6D/fCVKPxfGQY+EH4/uCUKpBJYwRIEgnpbxWmZ22ncWxwG5k6jufT478/TAd1mvMieXXlt8jy5x0htmq0sCDJ6zeAOdzsYB/0wsGESLX2kHpBJk87EHz9cIVahudMap+E8tvMdefMmAS1NAuTEXJMjl8ImP2MW/wBjWZK8SenEBss5Jv4itSlBNyLAvBH5vTFOquLGIA2JPO5+N1/ZxafZD/8AlUBmRQrD1Gqnf6n64DesGDBgMs9vP8LJ/wDebyv3bRJ6TjMJDX0iI2kAza8jb+wxqvt7pTk8s2mdOaWTGwKVRc8gTpHyxkqgNMAWAhb23neYF7+mAVYRaQL7eYnziZP1+GOSpgyQRYghp32v6G3wxxUF4kSCb8uZ26zFrm3OcJd6OUegt1MXHyP64B1UIhh7pJBjlcm9v1vuYw1RAZEjYRt5cybb49zD35m0XuLR1+PPDrs7wKvmzCIe7B8VQyF52E2J/c9QaiPCJvyAiR5AT8ZGJBuDMlH7Q3gRWAkN4xEQoHU2BuYIHmMaLw3snlssocrqYxLEA3g7SOtogDbmMRvbZdXDMyZEU6itAmwFQbxfmD5YCN4BxZl7pnYkhM2pNhFQspExbUVo1vSfMYmaQ7hq1MWLOTrDfnDQwnoED9L354pb1Xpo8GO6qECBE95Vs8fmkso8lNrYsGWz5asKRIK5aiKTGb1alJVpOf8ACGrt/wDrBk8gsGZyxzIKMG9+mb6SNLurGmBNwKdMDyg+ZxUUylVu8VywePEXIs7NrRyPylhVAIG4ZYuMaDk80FNOORv+aUaW2O8hrXN4xTuL5U16FLLJ7/cyzyBBqsiqhi8akLieVNvLAccPZjRam0qzVai1ZgFCunUehIpqdJFpab74q+cz7VaR0QAr62geFRpAUCOQAUefdz1xbX41TbO11YgI1VadOpuO9VaVOp3g201G0rMRsbqTiPXhFPLZ3MUWUaSq1KJJnSCVRluYdCKsgGf4YmSCcBUcoyyurSadQBX16tMzYki6mTIcbTNxIL3jLlAUggsNNZTJYlSIZgvgYzBDqLjWCJBw64tw+nlwSFBpVVIABmWR2pEzyDKC/wDiC/CDztUsELwSqBCbEkgabmZ2UfrgO5HiM3C8oix3P0w8yykwwWSpF5BjmPI79fhiOyqDTVaZhTEwN469J+gxp/s84ai5IsVAaqynUbSQCAL7KZPXfAUU19wdx+IHe9jB5SZ2x4uYXzHT/cX+Hp0xpfHexVKuWdPuqvVdibSCp/l6b4zHNZFqTtTqKQwuGUWMX58uo5RgF6lWebdd9/nBi+/9sJskNE8yLbeZmZ3jp18sI6+YO/Me76SBYi/98eqGJIF97xNukiR067/HADAah0FpsPzDz8reY64svszzZXiuWT3dffA2sfuydIMfmVTHlitoWEatIjYHpBi1/WfMTid9mdUtxrKzvprTz/6R589hgPonBgwYCg+2+nPCqjT7lSi3r94qx/8A19MYdRY+R8+m39pvj6K9pOV7zhecXf7h2j/CNX/tx880jsdgQPS4Ei8xf4edsB0rH8wDEbRtf4wbb4KEuURVLM0AAaYn06ADmY+uHPB+EVsy4WnqAnSzESoNrCN2vt0xq3AuztHJ050zUi5Pvcrdbybbb2wFc7O9gC473OWvanIv11RufL6kYvnDadOAlMABY8MAKJ1fhF+TW9eePczRDAOpDDfYQIJn0i31OEsjVgkyYJE7WsTz22/TpgEOJ1AFidiLG3lHnviEz2XFTLZ6nuWosVnyWRa4mxwv2mq6XAAtJi9xHMR/NGHLnu6tN76GXQ3owgfDlPpgMq4ZWNSi1/EVpg2kkqWekYiCQ61LbtqAmYmwZPIioBmEhC3ea0kMNYLXmJZHBck8wZEEwItMkcrnq2WMaLVVnwgqp7xIN9mXT5Sd4OJx879myYFJA9Rj3NNYF28aavKyM023AnlgJLs7xI18q1YCCjQebArM+IgSDfUN7m0nDfM1GoZ96AOswJM3uHqUj0sztTgjZ1uYwhwOumSopRSHYMXbxR3ryo0j8qeKkzMeWhRMtFeXjDHMPmGfVVqhihgDvDDKCD/06aTIO50pbwk4BPtnw8jMCkjDRWHeUxJOjvCoqAxyR6WodFUdML9uM+TXLhmDsw8JIlUWNAMbEtc33xz9vWpWWfEgpPS1EQWaqGM/y6nGkb3qHrjnP0jmlpZgkA1CweeqioXgTyNGowBv41FyMBB5nPvUWlSdvDT1EEn5+p8JMbEvhpWRgCBJ2NuXl5mYHzx1m6eg6d4eopPIlGIJHW0HynHj1QiMSoY+cxHWAd72vbAPVyTJlWbT4qhAUb71Au3PwifgcaxWjLZGmAWGgIJBAsAOgmJ5Riq5rhhShkaEeIPT1SIHhAJHy/e+J7t3mV+z01Bi6jrvyg7WBFzyHKcBY+D5wvTR5uFknl6Drt+hxXO2HDWYrXRRrQgmxPhaeRblAB9QcO+wVctllBFwnvATuB5i3P4YkWYSZkeBpmCWAjSI/exvgKZxzs7rQ1aAVXWSyD3SCOUc4E7Xm8YpDsASTMX8Nt7yN5/F++e1q6jSsyDaTIAibbW5mNr4pfb3s2fFmKKjcBlE7fmt+7D1wFG1XO973vzEmD+v6bYtfsey5fi6MZ+7o1akAyL6ad+o8XLnGKdUKhTaVI+R/oMXv2C0GbiWYqW0rltJE3l3psPoh+mA3vBgwYBtxPKCtRq0jtURkO4swI3Fxvj5k7PcHqZip3C+ELK1KhBGmPDZeRME3AiJ5HH1JjKOzeRTL5jiFIMpNPMtUO9kqKKiAzJJuw5jw4CS4XwhMuopU5QMBojwkm5MmLuTtJEz53dU63fq6lR3lMlbAAsBG15HMb7g32JU4r94uiY1j3gSCDyIjmLEeenDQ5ksS4g1FJJBMAEadazMQQNYBNoXAKZCuUdkaCm8EG5gXkGRsJtzi0Y7YFXOkTBECwBgXET67emGvEOVSmVaVk3mxFhGqTMeW2CnmQ4LfygEhpsPOepwEFx066yDe19iSb8/Q/XErxahKwTcqTM3kTcR5x/tiC4q5NexmRtzGw33PrzxO8TQinaZ0sAQ0nxDa7X5wPpzwFd7YcKfNZannKImrllJdZ96n+MeZTcbeFm3O0HwvNLmUWkDoqzqUVG8JYbGmSQGuSdJIiPKcW3spxFqaJUUErpUtJJtAWY6/CD64g+1nZb7MxzeWP8AyVS9akEFRaUx4jSNmpT+WCu0xGAjsnnQimlW10aizAaQBrptTLKTuBq172MjkpZu2XSqNfhXXSRVEgRpP8LUbavvKAAG8HlicXJO9IaA70jsaRFWmZuSKeYipT0wZCVDHywyzvDaLfxO6UmNQcV8ov4S1irAmUW4I33wFbdFWo141C3kdQgE8oa/oI3tjutxVUpoqNHd0mdbbvUeoQD5KKr/ADHwsiZHLF6YqVaTlaSsfvRoqP4hU1VB70O1wSJUraIAa5xctVrVDQTvEWsjU1Si1WkfuytYKF0r3ZqaYkqJQmYwFXor3iU6dKWde8dyoJJLHwrYEkhUB8pOO8pku8rU8vGp6lVaZiNI8UsJEzAna0nyvca9B+7+8SnQpJN6kWGxjL0jpI8mqMNpBgHET2TCVeKIw1slGm76mCy0KVEKIWmoL2URHPngLzxOkr5mntbWwH4oY2I8hBH++IztmQ9bKUfzF3YXEBNr8twMSlIHvyx91V32I5AT6gnEBWq95m61dvcoUjTUn8xhjvz0qu074CS9mmamgsSbkTy3Ycp855bbc51XEmWEkgCQQBGwt+9+mKH7Oc02hl0ACSTUMuTNwopiFvDeIki0QYjFzzBYAgVKygatnVNo5IgAGpowHDaF0gukwRcgEQQeQ3A+gPTHVbN048VSmQJ3azCSJmRIM7zN/PDbMZoInir1QADf7QRe4E3taNufTEa2epEmazkKdIPfPcEgbq8kkdTyN8BTu0eQpoxNJ1dGGoFNJA6r4STY9Y5Y0T/4euHgUs5mCPE9VaVxsKag29TU+gxTONVKTq2t7iCCzmpI90wX1G3ryxqfsSyujhVJoI716tS/MFyAfiqjAX3BgwYAxm/bel3GfRwG05yi1Jo/9Wh4kJtcmm7iP5fLGkYq3tI4U1fI1DTBNagRmKUb66cmPPUpZY/mwEB9pBp0yoIIEgar+G245QD6hrbSUqeZ0Zt10iK9NWQkqB31Owvb3lY7n8IFrS3yubSrQWspJBUMpPINdZJvN49VOI/tIRVohkk1EUOgOrSShJAZpAbl8vPATK1dTNSUMF9+nYrCvA0REAKwaxiNUWwzyWZhyAIJuPEJg9IPQC0dRhpl86grUWphoqIreJixUVdWiNRmdVJxFyPCAL4WYFKik3JAJkkcxziAT6Df44CJzNdzmlJAFoA1HwybCxk3iBETiw8YZzSaBJCyGkE8gfSDz+uK+1s6Bbc7Beuwkfy9DzneTYuJMDR0i/gM3vEmNvT4TywDHsOTpCn3ShBj0MiYHUczGJDMcQOWqNoUsjt7oAO87aibEm4O84hew1UQthYFQYE2bedtzv8A6y+7VIO8XRI8QvHSTF+dukb4BnmOzrqWrcMdackl8vUb7qTfVTafuzf3fduNgIxzwTiGfnMLUyxpVQmuiGpu9EuHhlL0ZJEERBuT5Y5yDAs9ipJMMtiJi1xsP7YsOWrutP3+Y3UFj8iBE+XW2Aped43nKIDZvh9K5imx72kdQBJgNfYEyNiPPDuvmOKVG7tcsMusDxKoNiLRVruRsROhG2thP2mVWIyasUKsa5EAg2VFJJJvviXy+aP2bLO7F5y9BmB0ASaSyLCbzF+nyCsdp+HswD5hl0j8CagikKAIsNZtJsvvMQIw79meU00a+aMKKzCkgFoppIMAbSzEX/JiB7UZxnfw3qtFNQLmTAAE35C3Mt5YvpySZfL0cshHgQL7pBL6RLW2lix9T5YBIZqKVRzJJm56TMSReAT1xVeJVDS4bUYH7yu3L3mLkaYtfwAfvee7RUz/AAVIkgKCIsTubRNp/cQ34jQFTN5WjpGime+Zbe5TuRG1iV+vLAK8K4QO/qU7haCJRJRjLMghpO8a3YdbfDEbxThaf8RpUmDMrIzOrszE3AA1EkxBjlix9lrUGqFgWr1WqSQJIZmck8r6luOm2+I2tmC3FgDB0IiHY7mSDG1wPO/ngGvGuHNlT3tCqyIHAdDpYAaokBwRNxYnmcI8Wz1WiveVaFCshgaggp1VndoUFTcHp/XFg7ZZd3ytUKTZ1kb21ifWBPyxF8dpFsupiI0Na0Q8362a+ApnHqCOoFJaiVWIRadyWLELAYEgySdze9r4+muB8OXL5ejQXalTSmPPSoE+picZJwTJrmM/k6CqPuyc5VJAmEICAx1czfmPiNpGAMGDBgDBgwYDIsnkDlMxmckwimH7yiQLdxVLMABO1NwUO1iMcV4Vyrj+aTqvIuP6x6YtvtLyZWkmeQEtldTVFG70GjvVvaRpWoJ/9Mjnio8R0soqLJp6QwK31KyyCCJMe78l5WwFXoUkpVKNJCQVzqUSJMd2XVkI5qAGg3g6pIkA4uXHqXdsoItqgWPMNvcXtO02xSeKyc4pJIl8qw0gjaooPmTAs38p640ftMmrvIsNSnYmSSdov+lsBVc+g+20zN2OokmBJ23vsfTFiz6AJTIvIaxBJMlhM6upvzsMVrjIP2yjcyVAnpuR9I5X074tvEDC0j/IdwWB6yBMen9ZwFO7C140jY62XckbkgC/T0xYO1JGqSbBjyJtPQXi+Kv2RTS7qIkVCecixP8AlB/v0xbO0nvkwIIUiZ63JJsQP6YCvZCrJqEHUDUYcjBERBO1/wCnpi3U3BW0zKtYCCDNr9bfLFJyQAqVxqgioNQvJBAIP0+uLVlQdIuCYFusbg/LcTgKj7WF0Nkui08yYgR7yzt188S9Qd3l6YLfw8vRSLwIpICJsevrHniJ9tCT9kgXNKoB5ksg57DxYe9s2K0nYAAA7zAjlt5wf05YCC7H5Tv893jL93lUNUyP+o1kUxf3iWH+DFzosKj6t+ZHQfEwfh1xD9mcocrw4M897mSKkSJIcRTX1FMl438TYm6AFOgWIA5ieYFj0nf6W2wDSlT11nOqwB5DnBNuZj5fpHVapKVqokF5o0zvNysybjetN4I04e1KndZdnDEPUZaaQL6qm7gCfdXUb2tfDfh+U1VoWNGXXSBPOV1EEf8AiPIHzOAsVJRSp0kgrCgQANzfraIib8utqdwEB+I16lz95A2blMAgb4tvF3KCSbcr2t526C8CJJnbFN7CSXrHfVVdhBNzA53Ikz4vWcBNdrc660XgxqIkR0aSbjy6/LHNUa6Li0aHiZ31A+9sIBN+VrWxH9qhNI+KLT70A7b+fiiCD0nljxwcwaOTpfxc3NJjHuUrGpUkWPgBEefzC8+x7hxNKtnnBnMsFphpkUaUqm9/EZbzscaJhDI5RKVNKVMaUpqqKOiqAAPkML4AwYMGAMGDBgPGUEQbg8sZBxPhhyVZ8lfuX1VcmxuAJl8tJuSh8QEnw+YxsGIftT2fp52g1F/CZD06gEtTqL7rr5g8uYJHPAYVmU1Z/L8yINo5HWoj1HOb/LGh9o6c0yZgssz8vDfne36HlnlRaq8Tp0666K6axUAEqTpYhkvdGW4+I3GNB4/XnLo4BCqqkmZvFovtucBUMwS2ayxAuRaYkgAwNhNyTtM/W9Vv4dMnbTyuNNzeDFv3vjPG/j5dlkjUQOc2blPK+2NKzFE93TsIVQdR67je1/j8zgM07NORm6wN7qbA+Iyf74vXHSCEBA90Gfh/MfT64pOUOnO1FmxWQdzIcbbxaDHxxd+KVppoSVEIv1kAx1ieQwFCoApnKywVlFb4lRe5H72xbuHvNMSTAYc7wLe95SfnHliommBnQTpUtTBME23O7eX054tPCMxaLCUKx5wPiLnby54CL9qFKWyVjHe6eZ95qViZgcz8MMeIUPtmbo5T8DM1WtEz3atJE7yQAB0LfDEp2+QRlSrC1dZgGQQDMk2AsLbzGEezk0aNfPPd6ysyk2IooTpAv+JvF8hvgHvEc332aQKVK0gHJBkFnAVYvEQbW5ThHjFbU9OiCZMaoY7DxNbz8sc9nSRTqZiofvHl4i6kggDyAW0X3GG3DyrV62bYwiBrHrabHnAHxOA649niKrKA33NPTTG/3tX3mIHNFKb7d4cSvA8kaGXVZuAFO3MGNx1BN/TFK7OlszUNR9pZyCTpDMSTAG0JpXyjF34xme7QbTqBAM8trAgWDfvmDfttmglFoJ1EeG/I6ZJBG22/98QnYukRTHxYdbzEGJ59JthHtjmSxGlrgSItEXgnytfyw84GrIsILRAPT5CTaBed7zzCL7X5nw+IwNUG1iu5n/xJ25Y0b2P8AYUvt9YHXWRUoK0E06AuDPWox1ny04qPZXst/wASzs1AWyeWJ1MRAq1JB7ociBEtHpabbqBgPcGDBgDBgwYAwYMGAMGDBgKb7Q+yP2tUr0AozdC9MtZaiz4qT+TCYNoJ3AJxleZ7T1qVVi5Z6DALWytQAVaBCgERYwCT4tiCNtsfQ2KF7RvZ2mfHf0SKebUQG2WqBstSL+QcXE8xsGTcQzVOlBoVFYDxrYTIg+ICIPkIm+2HPFO3marHUKzUAQFNIAPTMRcalJWdyDO++PeDdlzVzFalVotSbLhYpMdTSZlpjxLIMEDSZkRzdcH4NQfPZhVVTToJpAJJGoRMlt7gn4YCIocaGs1XXxQFJvBnc6TzMyY8sWhu1mWdAH1qVGmBpYcpiwI25g78sR3AcpTOWzzsAdJJUkXVbwAOUAGPIAeeEDwOiOGmstMGqw1B4hrMdIGo+GUWfM4BtxLi1E16ZSWCjTtHIk2/QTyxYOH8Ry8atYBIPMDffnbocQuS4GooUzGrVm6QLfi0kIrJN7A6j5T6zH8WyYo1aw/LUZECgm0wF0rPkOe/UYCycSqJm6uXy9NiV1d5UfbwiwG0ztEwbnaMPu02YFRky1MSsLO2ynwqIPMkHpv5Y57N8LOToMair3znW43KwLISbDTeR1JwjkK3iqO0ysyTcaoHQdSo/c4Bzx2v3VJaSXMQYE6mi/qLhfn64q3air3OWXLJ71SJuLg+nOxHWCPTEnqNWoXa4XoZg2MwOgXbbb1xXs1NfPqGECmAukzsATzvzm+9uuAtHZbJinTgkSqgHpO5MDeWjebARhHtBnS0BfFJMAdOR8+Vx9MSdKtponSbmeUTAAIFrb8p352xBZx0R9JuVCyekljykHYWk+nMAx4ixarTp9CATMmxPX1PW3riTyD1cxVGSy0faK5JdhdcvSkEuYsSQRAteOq4jezfDK+ezTLlUHMPWYSlANPiiIJ0yAnM+U43rsp2Xy+Qpd3QUybvUa71G6sf6CwwDzgXCKWUoU8vRWKdMQJ3PMsTzYkkk9Th/gwYAwYMGAMGDBgDBgwYAwYMGAMGDBgITtJ2ap5sK2pqVenelXpxrTqLiHQ80aQfIwRmGXyVXh1asM9FP7QzFcyp/wCXYtqJQkiaJMzDbwYJjG1YRzWVSojJURXRhDKwDKQeRBsRgMUp5FqWUzYYAaw2npF4M7X3nn8MP8goqZJFGxVB7oj3TeOnl+mJzjfswHd1F4fXbLioCGoP95QMzOkGWpEmLqSLbYrGVpZ7h1MJmOH1XCLpWrlj3ykC0sohkgc462wCPEiuXpUdRP3brUaSOTEgST0EctsRHZTJtXqnNVFOnUWT+Y828ROxJAPniMr55M3UPe1koIhh0qMFcwbqJ5wLzsTz2xYM32koUqYp021qYnSQQFvsZN4t8Y5YB3xrioJtvMArvPM25X+vliLzT6EWhMtEtfefMebH1OEOEoatTvJuwiiKjjcwCxJjck8p2x4QcvXbv3VW5h2A5AmPFdQTuJBvvvgHVbMChR6co3ljJHwn9NsNewvCzURswx96VmTJg7npdTef9WPaXigzjUqOVV6rXZlpBnMkqBtba3+blOLv2d7LcVenTRadPKU1CrqrEu4A/EtBbajA99hMTbAIcU4imXWDp0j8TW5zM77SIF723wh2b7BZjPsatUNlcqxZgIiq4MDSiuJppH42EmBAvONF4H7PMpQqLWqa8zXXapWOrSbe5TEIlxaBPni3YBhwXhFHK0VoZemKdNRZR9SSbsTzJucP8GDAGDBgwBgwYMAYMGDAGDBgwBgwYMAYMGDAGDBgwBgjBgwDLP8ACMvXEVqFKqDH8Smr7be8DiLzXYjhrklsjlpO8UlWfPwgXvvgwYBsvs84WNP/ACNHwmR4ed9zNxfY226DDyl2K4cpkZHLSNiaSNF5tqBi97YMGAnKdMKAAAANgBA+WOsGDAGDBgwBgwYMAYMGDAGDBgwBgwYMB//Z" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="augustinus ile ilgili görsel sonucu" border="0" src="data:image/jpeg;base64,/9j/4AAQSkZJRgABAQAAAQABAAD/2wCEAAkGBxMTEhUTExMWFhUXGRsXGRgYGRoZGxsdHh8YHh8bHhkYICggGiAlGxgbITEhJSkrLi4uGx8zODMsNygtLisBCgoKBQUFDgUFDisZExkrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrKysrK//AABEIAQUAwQMBIgACEQEDEQH/xAAcAAABBQEBAQAAAAAAAAAAAAAAAwQFBgcCAQj/xABFEAACAQIEAwUFBgQEBQIHAAABAhEDIQAEEjEFQVEGEyJhcQcygZGhFCNCUrHwM2LB0XKC4fEVJENzklPCCBYlNDWTov/EABQBAQAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAD/xAAUEQEAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA/9oADAMBAAIRAxEAPwDccGDBgDBgwYAwYMGAMGIHtX2uyvD6evMVPEQSlNb1Hj8q/wBTAHM4xLtX7Ts9myUpE5SjyWm33h/xVLEeix6nAblx7tVk8n/9zmKdMxOkmXI8kWWPyxQuK+23LqYy2Vq1oMFqjCiu24szH0Kj9JxmhlwWmxJMkmSTPMmLnDhKMnafiCdyI+Z+mAvGf9sufae7pZekDYWaowt1LAb/AMvwxHp7UuLH/r0if+ynltt1+uK09BYJtfoDHp++vzEy4MRtbcTfrYfubYC10valxVDetQflDUbcryhHQ8+uJzIe2jMKQK+TSoJgtScoeWyuGBPlqG42xnRpqIE7Gw2vb4z/AG9ce1cmNVjAn5DqfKcBtvCPa/w+qQtXvMsxj+KvhvH40LAC+7Rti95TNU6qB6bq6MJDKQykeRFjj5Y+zsw9472BMCfPp08r4U4Zmq2UfvMrVfLvI1aT4WiY107q4udx9cB9U4MZX2R9rtN2FHPhaLbCuJ7pz5g3pE+dvMbY1GlVVlDKwZWEggyCDsQRuMB3gwYMAYMGDAGDBgwBgwYMAYMGDAGDBgwBjM/aD7TO4Z8tktL11/iVTDU6JmCP53BsRss3kyuEfaX26cOcjk3KsJFesDGi38Omd+8gyWHuxAMzpy7K0VRdJUKNMT9Df0M+oHWMBH1VepUNWs5eo7S7Pd2PWT0FgLCNtscMhA2gSZNibHn8Ry6YlVpzcG/pHKxt6wfXCIoyTuAN/UC4mZBmfmMAn3MxO8/18ufkOQ54FIiOu+xFptf0ud/ljoACF3EgMYAbnsTsbm/mMdmsqweQIuZtbabTy5cvIYBHQJjVE+9y62j4xhREEiCJgCDAi+8G0f254lMtwerVDH+GvIsDqYGVsoE/i3MTMgG5xM0OxBqC1eDsBphuu0jqDv06yQqrAEki4mb/ANhfYj5YXdFbncwbXuY+EzM+XyLzP9matAwHD6R4gs6lNo8MGb3EE74YtXbWFIALEwSIJM9SBsAbidsAu9LnIjpzFoAA2bYbSD8MI6A3vkWgQBvvCmDc7nnsd7YVFUNzHOCCDFheYG4+mPBVu0GDPWYv0Ftj/p0BmcqGGljYgzaTMczP76nEz2R7UZrhTgKDVyrXegSTpAJlqZNlaTtsYvyIjmqarEjeJnl8SNxM2+G2EndWA3XeZv0In1+ojAfR/ZrtDl89QFfLvrQmDIhlYRKsp2YSPmCJBBxK4+ZuBcdr8Prmtl2O572gZCVQN7bK1/CwEiDuCQfoPsv2hoZ6gteg0qbMpsyMIlHHJhP1BEgg4CWwYMGAMGDBgDBgwYAwYMGAMVD2kdqTksuFpgmvWOin0T81RugAmOpjzItGezaUab1ajBURSzMdgAJJx858V4m2er1M5VOnVGhDA0UwTpSedmk+ZwDKmAtgp3LSx3O8klpJaST/AFjHNasJCx+VQzWmYiY9Nrc+Qwqom0KALC9ogGZm5sdzzvbDZzteBe56i/z3+u22AXrE6D1nptM2+gtvthEVNECYkA9Ofn8Ou95x29Q6CzbX6CNpOrp6RtvvNk4R2fKIMxmXAJDVFTmqoGaDIsxtsJi1r4CL4RwVW+9zTtTUiQllZgNyWF1H4d5JHpMulKktRmp0lbuRLCIVBZoZgIGoAG5m4gTupnskj0qZka3ZUM7BqneFAECwqoikgW1HQCRcnjLN9qofZ8tHd0mAJJks93m9p8R0nYFE6DASNTtIHNQ0UlhppoWHvG4ICaffqPcj8NNJMTGOavbkL3lOokaatUIxJdHBnUhKeJYOxg2081xD9nc06JmafduKiAOSI1LSDv3oB96mSSQ0ENCiLizXPcNp00fMJVVVpqERCoqCrUbTCaHBUjQylmaSxZz4QoXAe5ztRqWCzlJBClw5QgjxU62lW0usgq0emHmR7WI3eJmb0ytMBW6hF7wCB7rMpbqsgi8aWHDeFtm1os1OlRNVySqgIhpDTqYICBTg+G0WAYA6SS3zNSjSZkOlpyR7wAk/fEDu2HJXLaCRYgsR+LAOVSgxVT92+xAqF1JYDTvvICgqDYzysGOcyrrB3Vr02AkMAbASsTtKn48p6fMUEcMqGdFEkISPvFcCpt+F1Wbc2kRiUGZWtl6iBQDTVWWCSAUWpNhuO7gTy1L0wEN3Z93qbmB6zeLDa8480RBt87nc36eh+mF61Ip4WDAmBFzyGw6QIgx/TAUJEkbXUgSLaZG87H5jzuHtQXmNLAXgzzjpfcmfIYX7N9o6vDcz3yAtRb+PSH41/OoNg68uoEEjHBXSRsRMQLkcusz5Hrz2whXAIIkbgnc3ANoPr67b8w+kuG5+nXpJWpMHpuoZWGxB/cRyw5xiHso7VjKVvsdZ5o13Xum5JVbdegVyBtsx8yRt+AMGDBgDBgwYAwYMIZ/NpRpPVqGEpqzseiqCSfkMBlnto473jJw5D4fBVzBF7Se7SPNhrPovXGfUG0xAB3tzt8f77emO6udbM1q2arSDVq677qJAVLflS3wOODQM3kMSdvynf9fQ7eoLd/IkRtJsY3WL+kYbqqkkmLyCJMEEzFj5GYvh2tKUiTIBO4uLGel4F+onphOpSEqT4NnECwI3HUX5EcvKcB7kcnTZiKpladPXpg+KGhVOqJFzPO0c8PeK8QqZpdFJNZpxUdk5W+hYuQIv4TaJIZ5fKk0Xgk1q1RadHYyBr1gnzDajeIprh5wmlUZKlKm2ijUd9TA6TDU6Pdwbe6Kocja89MBFVzUcNUIYUafcaqkwrMusg0y4kli7aTHugH8QBd8IqVUYtl5LFT3ioNWoEa3OkDVCsyheYOkydcYecHJ4lUy9B5FFQajpcSaVOhSGqIGnwjpckY0/I8Fy9AmpTpLTZpVmWxYdIEA2AGApidkc4Q9ZQq1K511svqCuEsAuudMt97IJAHeb2nDftV2QzWhTQoJWWEZ0DBHspAIUnwnSTYaoJtqkze81WOowJiQZk9BYDqSbmZ/VuMwrMO7lTE2MiNpBPS5/1wFO/wDlHMVVOorNVZDREA0qbU0ePcBdnUkWBp07eK8JxnsHnaCLUWmaoJhjTGpk2iykkggxIAggzFjjWs0GUXrQYAKgyYAnl7vXCNPOVCYBG8ytp+Rj19fjgMW/4PmRT1CjU02MEaZBkWk+m/rbCOUqMhvKyNLIDGtZXUJFwGMfAbGARrHa2TRLNYjSR+kBhuPP1xmXEI0Ag2LE7idO0xyAP7uMBI1M4uYIZniq9QmV93mXMfkjQo81O9sNzKqVKsGUx7xt8L/0gn5QFeoNMoRJU3myzvHMTBO03xauI1e8qPJ30kNsSDpEEdfCbdQbTgGjA6SAdzaZmw26xt+xhGm9yxHzuf6jeelhPTDittyMTEAxHIkbbReefKccLTGkTMwPeFx1A6RHPlq+ANc3T1I2q0ix92CLg25yARscbb7MO1P27JjvD/zFGKVYcywFn/zgT66hyxi7gSWUGw2gmD4d433gA87Ryw+7B8a+xcSpOTFLMH7PVBNrnwOdrq0CYsC203D6KwYMGAMGDBgDFA9tHFO6yHcgkPmXFP8AyAhqk9AVGn/N8Rf8YR7XM6a/Eu6ERl6SpO96kO03gQCn1wFYoUlCqL6tiANhBgyf8Rt/fCmVTwmxDTa+wmOk8/LfHIq2KgTYQDbnMCN7/Qz0hxSKqoUmWnbceGDFzN+W94wCkNZli3TnBi0bbGbWPxwkXPi8VpER6HptaPnv1eFiDpECDtEH52/LyE264QrEISeUkQOdgfiOXywHeXrBcvqIBNFmcyblagjaQbPv5Fhzux4xxKoQyhnWXqMGn3lLFkg9ChnlakInTbrOkrHhMmaYt72qxFjeCAQZ3PliKX7Q1UIQ1NoHvqRpEi4DQT4ogD02wGh+zvhz0KTVWYa64p6RMkIJKxbdg5+AWMXGo9UCYgbTt57bx8vpeH4PT+z5emGBLIqqqHcBbCSLD0w549x45dNeZcoxBKqI962nYidufKemAnckKwbSFDLI6Cd9zEn47YZmuqVmV17t3sBqj4CwmQLDb475HxntnmMwCDVrLTCywTTe+5Ym0AxyG0yb4s/s94dQFNartUGo6gr+IQPdIgSDA64C6VcsagKysarnVq38jZbfONsOKWRA0hXkwYvy6x0n93xkfbfPipmyyFgqjRCmJMXIuOZifLDHJVqGo/aaDVXgHW9UyBBJ8LCBa8k4DXO12WLZdgTAHivfoYJmQOn98ZTXViPF73mDexFxe/O55+uJ1uNIKDU6dUtTHiCVWJZSvIar6dhcEbxGIfIofCTcBYJPnYmOtj8gTgK+ymbG825GbRbb+84sNavLSTJMQREs0CbDaDMenwxHdzorlS0LqHi9ZJMLDHntER83RXSXAiASOuxYSLWUb/u4OQJBOokG8iNpJsBbl9D8G/eAsfegyTe9oBuLWBHxjqARWGwAi/y6x6HrtPU45zCGZk2353nz+H+s4BIlrkHcSTbnJk7yIP154R4llgykRPnzFiRfnsfS2Fs7QUFoi66QBAA5xf03PlthN13A2kC/IeciPwz6X5YDfPZ3xw5zh9CqxmoF7uqTE94nhYmLXI1ejDFkxjPsS4v3eazGUJlao79D/Omlag33IKn/ACnGzYAwYMGAMfLucz6181ma5E97Xd1293UQtwb+GNpmMfRvarO9zk8zVt4KNRrzEhTG198fNfDcqoprtLenSZiRpiTeLX9MA8ZQYAHhAiJB53NucgYkKdOVA3JNiANztb3r9fPDRKdj7stDDbbykWwoKekWuCJEe7zMeot/U9QXqhqgsAQQAYBMDxETJ22HPfzwnmKnhI0yBcSIMEDp08R5+9Hp27m0xZhERc8zYQfwz6Xw3QaRGkTIPT80LewNz8DgDh2fWjWo1XHhp1gZ6KDvJvaS0/y+eLJxfiLVaeYTM3zGSrhqVQXLUTUAZT18IHxKHlOKrnKPhYNpIi+xMSwn3pFotbcYdcTzobKUa4/inUlRlBDuQqKQb3k0dV73GA0yrTr1FVqASTcMx0xsSIg3jn5Yp+X7MVKr1K1aqK1Qa6ZLCDTJKlKtLeY2g3sbi2LfwjNB6FIahpbSWN/dhbDrJBk+tueH9XhuxEAMbBYhbWgkSIj43+AZ1wzgIpZmnQXve+ZxUNSkO6WmqB5GqozHRDsTNmhByjFqo6WaqbLEQoEgLJj8VwNv82HHEcgtIHUSuqAWBktyA5T4mHh6x1w0oUCSygMTpOpYAgAyJIHUnnfAUfOVEp8RY1ViktdKhN4psRqDmxsGYEhpETia4/ksllVqNTQs1RXAAcBF1ggldIJYMCVAJBEkCNsR/a5O7zVZbxWSnmA3vBQPCxYG5XwgQOuNG4FQoNRV6SJcTAG1rSJ2vPS+AoXAuxr16BqtTNM2RQToMX/DyufUW3NsMmylSk5pPOoWBGzTcb84J5/rjT89xRaQawtPI6bAH+kfHfrlFfNGrmalZyYp7sBpWFk21deg6fIGPd/fsCNMa7e9FpA/8mnzM22GFQrCIAiCYsIvflNpG/T4YToUmK99Ut30rTkkk3kuANl8W/XrhxSHUdLGBcadiw+kcsB6I0DaPntyJPuz+o+OOyBNom9hv5TP+v0uXMkWI6x5STbyPMcx6CCQfwxEXNxAhhzN735fLAN5AvpIgSOVr/6GZwDrpAvfabz84IHPlgrUSo3PhuApv846G53+eEgBLKQTax2gzdh5gAgDzGA64dxP7NnMpmjC91WGv/tt4HMkkmzHpyx9ODHytxRQ6tTEzDdItHL1kDflj6Q7GZ818hlaze89Cmzf4tInmbTOAmcGDBgKX7Yc53fCq971ClLcgkO6hgCP5NWMPytMwvl6EdNiR8eRnGu+3TMFcjRQfjzKA9YVajmP/ED44yTLUxYnYAgTzvuJPWcA/p0vEpYCQAIi09TIHrjzLowtEggiIkj4H4dMeSSst5bEgi0i8/v5YVpPJ0qp5Drbl+EG5Bt/bAKUJg+BrTtK3EmLbX+s4Qq5i9ybXAHIAkTF+tvj0ErVXPhEQDe0He3pH9/jhkwDA+8Pze7YfHb/AEGAUgkHzYRzHpz/AGesYOHVUNLM0qhVTHe0id+8CwVAMwTAienUYamqLD3ptIAsOW4vH9zhrnFLNJIJMmTvtMm56/pgLH2e4+aBamWLhVXRJBvpZjBEwTBJvuB1xqfCKmun3jTE/KQOh29eYOMP4twwUctlH8WuspYr0uAAZ3iR9SfeGNHXj6ZXJIXPiUAE7l2I1ExNwQ0/HbAN+0fEHzGbWjSIJoxWYm0aD4RIEiTLXEeH5RWW7cslZxnUUlp8dJpIiwVhFt7Cx8tsOey/DHqUqucrtoNc6/NaYkBt7nws+8gUh+cglN8i+VipoUsGq2s6mdOXQhdyadR2Nt1M88BXO0naBqtV2RNCmn3QWQSEJdvFBMHxkxyGm28u+xvGz4aPeQ6DSPEQHS0KTtI9OnS8xwfP8OpBCqU9DUUV9SqXpVQQZaL6SzgFgZDKhuskI9osvkswD3MUswh1Lo0rOxBmPCIIIPQr1hQW7R5tmAkCIJ8PSfISf7kc8VXPZgOGUADWViABNmJiwN5EGOZ2w4q8dqPQ5aiIJ5FukD3REyIiL+WI2jUCNKzKyFHVDt1NxqB9bEkYCQFAkqx5CBJ2meRvck/uJWdCAWvBsBIHOeWx/fnhLJkEgwSDPiaCOUkx4SBKif5jzjDiCQII5mNNjPQRbb6jrYEylz4rGL+cSJ2O8ee+/NNtgxBnkST0FoBPO4ExYX3woaZInblPw/uAJ8h544QQQVJjYTBjoI5bfvfAe1lMmQQALATAv6WmN/KPRFVWepCsTbYec7z0AO5thegjeEcwJkx0jc7ATvbfCEn3V2byJ+W20QPLa04BKjSDEIbNaIWZ1MJ8Vp3mSSDtbGzex+t/9OWkY1UKlWk0CL6i4tys46fLGNBz7whoBIuFnYCI94gxa5HoMab7HaxWrm6JdG1LRzHgM6WfvFZWOwICII53N5wGn4MGDAZd7eFmjlI375rRf+G1/nHzxmWXiQGuABAjmI3tIiDcc/OMaZ7dv4eS/wC+09Y0NMecYzEv7wmRpBAmI2ME8iAR/vgHdGpPn1sCG3iSN7xa23K+PO989uW8wIMH+wvJOE2W5vBsJiSQTN7db7frgoV1SSPk0xEm2/STY/h9MA5Z4EAA6ZAA3Fzc6dzb9MMWqHadre6ASTqMWsdov/sr3xsZBvFoHnMHnPXDZiCYlpmJMC4+Mg/u+A6Zy0dQDIYwBYCR18PLfD7gIRqpkT4SCBcqIZmtzOlBAO53tMRYaCZblpmwttcyOQnnEk4leznEFQgWV6krJvp9xBbmIqVHI56QDIMYCw8U4UK4pqxaKTEIqkFySRpEt7vgKksbaqqTZGxEcM4J39NnzNQUqFM6ATqM6S+oorQzliHA1RG5FgMWbMUqjEGlCAstIFiGYSQXqtqF2C94dI31VZk2EdWyS8QzC0oZMpSLMyyYZUJCouxZtKAmLEleYnAQvavtV3vd5bKhhSUCkqqQxeyoqyN7DTYme8PLdlR7H5tnOsKkKx31Ro0hl8NgAH67A4umeyeWyZGYWkgcMVUAiKax4iD1SiWg7HWTvEz7Z+kqBSVGpkpEWFmL0uR5qj782GAz3NdhK1OVD8tU6NlkrBjcHTt5rit5mlUQ6KlikmZAHhkkgtEwS228ne2NkyXHRmK8GO77nVU28LOU0idvd72/kSNjGZ8YYVIqFSE0BuRA1U8uYAE21uCL+fXAQdBWqkgNBN421QCYB6xqIne/oXbZdTRkF3JaAQsEG3hKzZiJN5DRIIIIx5QoKrxsS7UlINtRRXpgmNiwZbzG4gjEhlaTGkuonS1MikwIA7xWR0XUfcbWCuhohmtZsAw4fm2UQDK7iws0DxX3mQI2sPM4mEXSANx68zbz5D0g+uIJKw7wtYyzMBGnckACRysIxJZavKwSRBtuZvsCF3jz/TAPKjxY39DN7H6D/fCVKPxfGQY+EH4/uCUKpBJYwRIEgnpbxWmZ22ncWxwG5k6jufT478/TAd1mvMieXXlt8jy5x0htmq0sCDJ6zeAOdzsYB/0wsGESLX2kHpBJk87EHz9cIVahudMap+E8tvMdefMmAS1NAuTEXJMjl8ImP2MW/wBjWZK8SenEBss5Jv4itSlBNyLAvBH5vTFOquLGIA2JPO5+N1/ZxafZD/8AlUBmRQrD1Gqnf6n64DesGDBgMs9vP8LJ/wDebyv3bRJ6TjMJDX0iI2kAza8jb+wxqvt7pTk8s2mdOaWTGwKVRc8gTpHyxkqgNMAWAhb23neYF7+mAVYRaQL7eYnziZP1+GOSpgyQRYghp32v6G3wxxUF4kSCb8uZ26zFrm3OcJd6OUegt1MXHyP64B1UIhh7pJBjlcm9v1vuYw1RAZEjYRt5cybb49zD35m0XuLR1+PPDrs7wKvmzCIe7B8VQyF52E2J/c9QaiPCJvyAiR5AT8ZGJBuDMlH7Q3gRWAkN4xEQoHU2BuYIHmMaLw3snlssocrqYxLEA3g7SOtogDbmMRvbZdXDMyZEU6itAmwFQbxfmD5YCN4BxZl7pnYkhM2pNhFQspExbUVo1vSfMYmaQ7hq1MWLOTrDfnDQwnoED9L354pb1Xpo8GO6qECBE95Vs8fmkso8lNrYsGWz5asKRIK5aiKTGb1alJVpOf8ACGrt/wDrBk8gsGZyxzIKMG9+mb6SNLurGmBNwKdMDyg+ZxUUylVu8VywePEXIs7NrRyPylhVAIG4ZYuMaDk80FNOORv+aUaW2O8hrXN4xTuL5U16FLLJ7/cyzyBBqsiqhi8akLieVNvLAccPZjRam0qzVai1ZgFCunUehIpqdJFpab74q+cz7VaR0QAr62geFRpAUCOQAUefdz1xbX41TbO11YgI1VadOpuO9VaVOp3g201G0rMRsbqTiPXhFPLZ3MUWUaSq1KJJnSCVRluYdCKsgGf4YmSCcBUcoyyurSadQBX16tMzYki6mTIcbTNxIL3jLlAUggsNNZTJYlSIZgvgYzBDqLjWCJBw64tw+nlwSFBpVVIABmWR2pEzyDKC/wDiC/CDztUsELwSqBCbEkgabmZ2UfrgO5HiM3C8oix3P0w8yykwwWSpF5BjmPI79fhiOyqDTVaZhTEwN469J+gxp/s84ai5IsVAaqynUbSQCAL7KZPXfAUU19wdx+IHe9jB5SZ2x4uYXzHT/cX+Hp0xpfHexVKuWdPuqvVdibSCp/l6b4zHNZFqTtTqKQwuGUWMX58uo5RgF6lWebdd9/nBi+/9sJskNE8yLbeZmZ3jp18sI6+YO/Me76SBYi/98eqGJIF97xNukiR067/HADAah0FpsPzDz8reY64svszzZXiuWT3dffA2sfuydIMfmVTHlitoWEatIjYHpBi1/WfMTid9mdUtxrKzvprTz/6R589hgPonBgwYCg+2+nPCqjT7lSi3r94qx/8A19MYdRY+R8+m39pvj6K9pOV7zhecXf7h2j/CNX/tx880jsdgQPS4Ei8xf4edsB0rH8wDEbRtf4wbb4KEuURVLM0AAaYn06ADmY+uHPB+EVsy4WnqAnSzESoNrCN2vt0xq3AuztHJ050zUi5Pvcrdbybbb2wFc7O9gC473OWvanIv11RufL6kYvnDadOAlMABY8MAKJ1fhF+TW9eePczRDAOpDDfYQIJn0i31OEsjVgkyYJE7WsTz22/TpgEOJ1AFidiLG3lHnviEz2XFTLZ6nuWosVnyWRa4mxwv2mq6XAAtJi9xHMR/NGHLnu6tN76GXQ3owgfDlPpgMq4ZWNSi1/EVpg2kkqWekYiCQ61LbtqAmYmwZPIioBmEhC3ea0kMNYLXmJZHBck8wZEEwItMkcrnq2WMaLVVnwgqp7xIN9mXT5Sd4OJx879myYFJA9Rj3NNYF28aavKyM023AnlgJLs7xI18q1YCCjQebArM+IgSDfUN7m0nDfM1GoZ96AOswJM3uHqUj0sztTgjZ1uYwhwOumSopRSHYMXbxR3ryo0j8qeKkzMeWhRMtFeXjDHMPmGfVVqhihgDvDDKCD/06aTIO50pbwk4BPtnw8jMCkjDRWHeUxJOjvCoqAxyR6WodFUdML9uM+TXLhmDsw8JIlUWNAMbEtc33xz9vWpWWfEgpPS1EQWaqGM/y6nGkb3qHrjnP0jmlpZgkA1CweeqioXgTyNGowBv41FyMBB5nPvUWlSdvDT1EEn5+p8JMbEvhpWRgCBJ2NuXl5mYHzx1m6eg6d4eopPIlGIJHW0HynHj1QiMSoY+cxHWAd72vbAPVyTJlWbT4qhAUb71Au3PwifgcaxWjLZGmAWGgIJBAsAOgmJ5Riq5rhhShkaEeIPT1SIHhAJHy/e+J7t3mV+z01Bi6jrvyg7WBFzyHKcBY+D5wvTR5uFknl6Drt+hxXO2HDWYrXRRrQgmxPhaeRblAB9QcO+wVctllBFwnvATuB5i3P4YkWYSZkeBpmCWAjSI/exvgKZxzs7rQ1aAVXWSyD3SCOUc4E7Xm8YpDsASTMX8Nt7yN5/F++e1q6jSsyDaTIAibbW5mNr4pfb3s2fFmKKjcBlE7fmt+7D1wFG1XO973vzEmD+v6bYtfsey5fi6MZ+7o1akAyL6ad+o8XLnGKdUKhTaVI+R/oMXv2C0GbiWYqW0rltJE3l3psPoh+mA3vBgwYBtxPKCtRq0jtURkO4swI3Fxvj5k7PcHqZip3C+ELK1KhBGmPDZeRME3AiJ5HH1JjKOzeRTL5jiFIMpNPMtUO9kqKKiAzJJuw5jw4CS4XwhMuopU5QMBojwkm5MmLuTtJEz53dU63fq6lR3lMlbAAsBG15HMb7g32JU4r94uiY1j3gSCDyIjmLEeenDQ5ksS4g1FJJBMAEadazMQQNYBNoXAKZCuUdkaCm8EG5gXkGRsJtzi0Y7YFXOkTBECwBgXET67emGvEOVSmVaVk3mxFhGqTMeW2CnmQ4LfygEhpsPOepwEFx066yDe19iSb8/Q/XErxahKwTcqTM3kTcR5x/tiC4q5NexmRtzGw33PrzxO8TQinaZ0sAQ0nxDa7X5wPpzwFd7YcKfNZannKImrllJdZ96n+MeZTcbeFm3O0HwvNLmUWkDoqzqUVG8JYbGmSQGuSdJIiPKcW3spxFqaJUUErpUtJJtAWY6/CD64g+1nZb7MxzeWP8AyVS9akEFRaUx4jSNmpT+WCu0xGAjsnnQimlW10aizAaQBrptTLKTuBq172MjkpZu2XSqNfhXXSRVEgRpP8LUbavvKAAG8HlicXJO9IaA70jsaRFWmZuSKeYipT0wZCVDHywyzvDaLfxO6UmNQcV8ov4S1irAmUW4I33wFbdFWo141C3kdQgE8oa/oI3tjutxVUpoqNHd0mdbbvUeoQD5KKr/ADHwsiZHLF6YqVaTlaSsfvRoqP4hU1VB70O1wSJUraIAa5xctVrVDQTvEWsjU1Si1WkfuytYKF0r3ZqaYkqJQmYwFXor3iU6dKWde8dyoJJLHwrYEkhUB8pOO8pku8rU8vGp6lVaZiNI8UsJEzAna0nyvca9B+7+8SnQpJN6kWGxjL0jpI8mqMNpBgHET2TCVeKIw1slGm76mCy0KVEKIWmoL2URHPngLzxOkr5mntbWwH4oY2I8hBH++IztmQ9bKUfzF3YXEBNr8twMSlIHvyx91V32I5AT6gnEBWq95m61dvcoUjTUn8xhjvz0qu074CS9mmamgsSbkTy3Ycp855bbc51XEmWEkgCQQBGwt+9+mKH7Oc02hl0ACSTUMuTNwopiFvDeIki0QYjFzzBYAgVKygatnVNo5IgAGpowHDaF0gukwRcgEQQeQ3A+gPTHVbN048VSmQJ3azCSJmRIM7zN/PDbMZoInir1QADf7QRe4E3taNufTEa2epEmazkKdIPfPcEgbq8kkdTyN8BTu0eQpoxNJ1dGGoFNJA6r4STY9Y5Y0T/4euHgUs5mCPE9VaVxsKag29TU+gxTONVKTq2t7iCCzmpI90wX1G3ryxqfsSyujhVJoI716tS/MFyAfiqjAX3BgwYAxm/bel3GfRwG05yi1Jo/9Wh4kJtcmm7iP5fLGkYq3tI4U1fI1DTBNagRmKUb66cmPPUpZY/mwEB9pBp0yoIIEgar+G245QD6hrbSUqeZ0Zt10iK9NWQkqB31Owvb3lY7n8IFrS3yubSrQWspJBUMpPINdZJvN49VOI/tIRVohkk1EUOgOrSShJAZpAbl8vPATK1dTNSUMF9+nYrCvA0REAKwaxiNUWwzyWZhyAIJuPEJg9IPQC0dRhpl86grUWphoqIreJixUVdWiNRmdVJxFyPCAL4WYFKik3JAJkkcxziAT6Df44CJzNdzmlJAFoA1HwybCxk3iBETiw8YZzSaBJCyGkE8gfSDz+uK+1s6Bbc7Beuwkfy9DzneTYuJMDR0i/gM3vEmNvT4TywDHsOTpCn3ShBj0MiYHUczGJDMcQOWqNoUsjt7oAO87aibEm4O84hew1UQthYFQYE2bedtzv8A6y+7VIO8XRI8QvHSTF+dukb4BnmOzrqWrcMdackl8vUb7qTfVTafuzf3fduNgIxzwTiGfnMLUyxpVQmuiGpu9EuHhlL0ZJEERBuT5Y5yDAs9ipJMMtiJi1xsP7YsOWrutP3+Y3UFj8iBE+XW2Aped43nKIDZvh9K5imx72kdQBJgNfYEyNiPPDuvmOKVG7tcsMusDxKoNiLRVruRsROhG2thP2mVWIyasUKsa5EAg2VFJJJvviXy+aP2bLO7F5y9BmB0ASaSyLCbzF+nyCsdp+HswD5hl0j8CagikKAIsNZtJsvvMQIw79meU00a+aMKKzCkgFoppIMAbSzEX/JiB7UZxnfw3qtFNQLmTAAE35C3Mt5YvpySZfL0cshHgQL7pBL6RLW2lix9T5YBIZqKVRzJJm56TMSReAT1xVeJVDS4bUYH7yu3L3mLkaYtfwAfvee7RUz/AAVIkgKCIsTubRNp/cQ34jQFTN5WjpGime+Zbe5TuRG1iV+vLAK8K4QO/qU7haCJRJRjLMghpO8a3YdbfDEbxThaf8RpUmDMrIzOrszE3AA1EkxBjlix9lrUGqFgWr1WqSQJIZmck8r6luOm2+I2tmC3FgDB0IiHY7mSDG1wPO/ngGvGuHNlT3tCqyIHAdDpYAaokBwRNxYnmcI8Wz1WiveVaFCshgaggp1VndoUFTcHp/XFg7ZZd3ytUKTZ1kb21ifWBPyxF8dpFsupiI0Na0Q8362a+ApnHqCOoFJaiVWIRadyWLELAYEgySdze9r4+muB8OXL5ejQXalTSmPPSoE+picZJwTJrmM/k6CqPuyc5VJAmEICAx1czfmPiNpGAMGDBgDBgwYDIsnkDlMxmckwimH7yiQLdxVLMABO1NwUO1iMcV4Vyrj+aTqvIuP6x6YtvtLyZWkmeQEtldTVFG70GjvVvaRpWoJ/9Mjnio8R0soqLJp6QwK31KyyCCJMe78l5WwFXoUkpVKNJCQVzqUSJMd2XVkI5qAGg3g6pIkA4uXHqXdsoItqgWPMNvcXtO02xSeKyc4pJIl8qw0gjaooPmTAs38p640ftMmrvIsNSnYmSSdov+lsBVc+g+20zN2OokmBJ23vsfTFiz6AJTIvIaxBJMlhM6upvzsMVrjIP2yjcyVAnpuR9I5X074tvEDC0j/IdwWB6yBMen9ZwFO7C140jY62XckbkgC/T0xYO1JGqSbBjyJtPQXi+Kv2RTS7qIkVCecixP8AlB/v0xbO0nvkwIIUiZ63JJsQP6YCvZCrJqEHUDUYcjBERBO1/wCnpi3U3BW0zKtYCCDNr9bfLFJyQAqVxqgioNQvJBAIP0+uLVlQdIuCYFusbg/LcTgKj7WF0Nkui08yYgR7yzt188S9Qd3l6YLfw8vRSLwIpICJsevrHniJ9tCT9kgXNKoB5ksg57DxYe9s2K0nYAAA7zAjlt5wf05YCC7H5Tv893jL93lUNUyP+o1kUxf3iWH+DFzosKj6t+ZHQfEwfh1xD9mcocrw4M897mSKkSJIcRTX1FMl438TYm6AFOgWIA5ieYFj0nf6W2wDSlT11nOqwB5DnBNuZj5fpHVapKVqokF5o0zvNysybjetN4I04e1KndZdnDEPUZaaQL6qm7gCfdXUb2tfDfh+U1VoWNGXXSBPOV1EEf8AiPIHzOAsVJRSp0kgrCgQANzfraIib8utqdwEB+I16lz95A2blMAgb4tvF3KCSbcr2t526C8CJJnbFN7CSXrHfVVdhBNzA53Ikz4vWcBNdrc660XgxqIkR0aSbjy6/LHNUa6Li0aHiZ31A+9sIBN+VrWxH9qhNI+KLT70A7b+fiiCD0nljxwcwaOTpfxc3NJjHuUrGpUkWPgBEefzC8+x7hxNKtnnBnMsFphpkUaUqm9/EZbzscaJhDI5RKVNKVMaUpqqKOiqAAPkML4AwYMGAMGDBgPGUEQbg8sZBxPhhyVZ8lfuX1VcmxuAJl8tJuSh8QEnw+YxsGIftT2fp52g1F/CZD06gEtTqL7rr5g8uYJHPAYVmU1Z/L8yINo5HWoj1HOb/LGh9o6c0yZgssz8vDfne36HlnlRaq8Tp0666K6axUAEqTpYhkvdGW4+I3GNB4/XnLo4BCqqkmZvFovtucBUMwS2ayxAuRaYkgAwNhNyTtM/W9Vv4dMnbTyuNNzeDFv3vjPG/j5dlkjUQOc2blPK+2NKzFE93TsIVQdR67je1/j8zgM07NORm6wN7qbA+Iyf74vXHSCEBA90Gfh/MfT64pOUOnO1FmxWQdzIcbbxaDHxxd+KVppoSVEIv1kAx1ieQwFCoApnKywVlFb4lRe5H72xbuHvNMSTAYc7wLe95SfnHliommBnQTpUtTBME23O7eX054tPCMxaLCUKx5wPiLnby54CL9qFKWyVjHe6eZ95qViZgcz8MMeIUPtmbo5T8DM1WtEz3atJE7yQAB0LfDEp2+QRlSrC1dZgGQQDMk2AsLbzGEezk0aNfPPd6ysyk2IooTpAv+JvF8hvgHvEc332aQKVK0gHJBkFnAVYvEQbW5ThHjFbU9OiCZMaoY7DxNbz8sc9nSRTqZiofvHl4i6kggDyAW0X3GG3DyrV62bYwiBrHrabHnAHxOA649niKrKA33NPTTG/3tX3mIHNFKb7d4cSvA8kaGXVZuAFO3MGNx1BN/TFK7OlszUNR9pZyCTpDMSTAG0JpXyjF34xme7QbTqBAM8trAgWDfvmDfttmglFoJ1EeG/I6ZJBG22/98QnYukRTHxYdbzEGJ59JthHtjmSxGlrgSItEXgnytfyw84GrIsILRAPT5CTaBed7zzCL7X5nw+IwNUG1iu5n/xJ25Y0b2P8AYUvt9YHXWRUoK0E06AuDPWox1ny04qPZXst/wASzs1AWyeWJ1MRAq1JB7ociBEtHpabbqBgPcGDBgDBgwYAwYMGAMGDBgKb7Q+yP2tUr0AozdC9MtZaiz4qT+TCYNoJ3AJxleZ7T1qVVi5Z6DALWytQAVaBCgERYwCT4tiCNtsfQ2KF7RvZ2mfHf0SKebUQG2WqBstSL+QcXE8xsGTcQzVOlBoVFYDxrYTIg+ICIPkIm+2HPFO3marHUKzUAQFNIAPTMRcalJWdyDO++PeDdlzVzFalVotSbLhYpMdTSZlpjxLIMEDSZkRzdcH4NQfPZhVVTToJpAJJGoRMlt7gn4YCIocaGs1XXxQFJvBnc6TzMyY8sWhu1mWdAH1qVGmBpYcpiwI25g78sR3AcpTOWzzsAdJJUkXVbwAOUAGPIAeeEDwOiOGmstMGqw1B4hrMdIGo+GUWfM4BtxLi1E16ZSWCjTtHIk2/QTyxYOH8Ry8atYBIPMDffnbocQuS4GooUzGrVm6QLfi0kIrJN7A6j5T6zH8WyYo1aw/LUZECgm0wF0rPkOe/UYCycSqJm6uXy9NiV1d5UfbwiwG0ztEwbnaMPu02YFRky1MSsLO2ynwqIPMkHpv5Y57N8LOToMair3znW43KwLISbDTeR1JwjkK3iqO0ysyTcaoHQdSo/c4Bzx2v3VJaSXMQYE6mi/qLhfn64q3air3OWXLJ71SJuLg+nOxHWCPTEnqNWoXa4XoZg2MwOgXbbb1xXs1NfPqGECmAukzsATzvzm+9uuAtHZbJinTgkSqgHpO5MDeWjebARhHtBnS0BfFJMAdOR8+Vx9MSdKtponSbmeUTAAIFrb8p352xBZx0R9JuVCyekljykHYWk+nMAx4ixarTp9CATMmxPX1PW3riTyD1cxVGSy0faK5JdhdcvSkEuYsSQRAteOq4jezfDK+ezTLlUHMPWYSlANPiiIJ0yAnM+U43rsp2Xy+Qpd3QUybvUa71G6sf6CwwDzgXCKWUoU8vRWKdMQJ3PMsTzYkkk9Th/gwYAwYMGAMGDBgDBgwYAwYMGAMGDBgITtJ2ap5sK2pqVenelXpxrTqLiHQ80aQfIwRmGXyVXh1asM9FP7QzFcyp/wCXYtqJQkiaJMzDbwYJjG1YRzWVSojJURXRhDKwDKQeRBsRgMUp5FqWUzYYAaw2npF4M7X3nn8MP8goqZJFGxVB7oj3TeOnl+mJzjfswHd1F4fXbLioCGoP95QMzOkGWpEmLqSLbYrGVpZ7h1MJmOH1XCLpWrlj3ykC0sohkgc462wCPEiuXpUdRP3brUaSOTEgST0EctsRHZTJtXqnNVFOnUWT+Y828ROxJAPniMr55M3UPe1koIhh0qMFcwbqJ5wLzsTz2xYM32koUqYp021qYnSQQFvsZN4t8Y5YB3xrioJtvMArvPM25X+vliLzT6EWhMtEtfefMebH1OEOEoatTvJuwiiKjjcwCxJjck8p2x4QcvXbv3VW5h2A5AmPFdQTuJBvvvgHVbMChR6co3ljJHwn9NsNewvCzURswx96VmTJg7npdTef9WPaXigzjUqOVV6rXZlpBnMkqBtba3+blOLv2d7LcVenTRadPKU1CrqrEu4A/EtBbajA99hMTbAIcU4imXWDp0j8TW5zM77SIF723wh2b7BZjPsatUNlcqxZgIiq4MDSiuJppH42EmBAvONF4H7PMpQqLWqa8zXXapWOrSbe5TEIlxaBPni3YBhwXhFHK0VoZemKdNRZR9SSbsTzJucP8GDAGDBgwBgwYMAYMGDAGDBgwBgwYMAYMGDAGDBgwBgjBgwDLP8ACMvXEVqFKqDH8Smr7be8DiLzXYjhrklsjlpO8UlWfPwgXvvgwYBsvs84WNP/ACNHwmR4ed9zNxfY226DDyl2K4cpkZHLSNiaSNF5tqBi97YMGAnKdMKAAAANgBA+WOsGDAGDBgwBgwYMAYMGDAGDBgwBgwYMB//Z" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="font-size: 12.8px; text-align: center;">Augustinus</td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Zamanla ilgili olarak 17 asır önce gerçekleştirdiği sorgulamalar ve bunlara verdiği cevaplarla bu külliyatta önemli bir yere sahip olan <b>Aurelius Augustinus Hipponensis'in (Saint Augustine, Aziz Augustinus, 354 - 430) </b>o çok popüler tanımını paylaşmanın tam zamanıdır: </span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span><br /></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span><span style="color: red; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>'Nedir gerçekten zaman (quid et enim tempus?). </b></span><span style="color: red; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Eğer hiç kimse bana sormazsa ne olduğunu biliyorum; ama bir soran olur da açıklamaya kalkarsam, bilmiyorum' </b></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>(ii), (iii).</b></span></i></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></i></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Zamanla ilgili konuşmak insanlığın en büyük dehalarından birisini işte bu denli müşkül durumlara sokabiliyor! Augustinus'un (zamanı tanımlamak konusundaki) bu çaresizliğini, kaydettiğimiz bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde elde ettiğimiz bilgi birikimiyle, aştık epeydir. Artık zaman hakkında daha kuşatıcı, derinlikli ve hakikatiyle mutabık konuşabiliyoruz. </b></span></span><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Zaman fenomenine dair iktibas ettiğimiz söz konusu bu aktüel kavrayış, onun arka plânında çalışan (yukarıda işaret edilen) çeşitli boyutlarla örülmüş bilimsel bir mimariye referans vermektedir. </span></b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Bu mimari, özellikle de onun astronomi ve kozmoloji bileşenleri, üzerinden ilerleyelim öyleyse... </b></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b></span></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Söz konusu bu iki bilimsel disiplin bağlamında zaman, kabaca, gök nesnelerinin birbirlerine karşı aldıkları konumlar temelinde gerçekleştirdikleri 'relativ / izafi / bağıl / göreceli' hareketlerinin sonucunda oluşan bir antitedir. Bir </b></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">diğer deyişle zaman, birbirine göre hareket eden gök cisimlerinden en büyüğünün referans çerçevesi ve merkez </b></span></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">(sabite) </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">olarak alındığı, onun etrafında dönen kütlece daha küçük olan diğer(ler)inin ise ikincil / tâli ve tâbi unsurlar olduğu astronomik / kozmik süreçlerin türevi / ürünü olan bir realitedir. Şunu da ekleyerek bu başlığı tamamlayalım: söz konusu bu tâli ve tâbi unsurların 'gün' ve 'mevsimler'i de, kendi eksenleriyle yukarıda işaret edilen merkez (kütle çekim gücü daha fazla olan gök nesnesi) etrafındaki </b></span><br />
<b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">dönüşlerinin mahsulüdür. </b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></i></span>
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u>3 - Dünya'da tek bir zaman mı var? Ya Evren'de?!? </u></span></b><br />
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><span style="color: red;">'<i>İ</i></span></b><span style="color: red; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-weight: bold;"><i>yi haftalar Kâinat!</i>' </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-weight: bold;">karşısında </span><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">dillendirilmesi / gerçekleştirilmesi gereken sorgulamaların / eleştirilerin başında, hiç kuşkusuz, <span style="color: red;"><i>'Kâinat'ın tamamı, bizim planetimizin, Dünya'nın zamanını mı yaşamaktadır?'</i> </span>itirazı gelmektedir. Önce dünya özeline bir bakalım. Ç</span></b><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">eşitli coğrafyaları güneşin ışıklarıyla / ışınlarıyla farklı zamanlarda buluştuğu için, herhangi bir </span></b><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">'günaydın' seslenişi, toplam dünya popülasyonunun ancak bir kısmı için geçerli bir ifadedir. Söz konusu seslenişin Kozmik mütekabilinin ve muhatabının bu kadar lokal ve önemsiz (adeta okyanusta bir damlacık mertebesinde) olması keyfiyeti yüzünden, bahse konu bu itiraz bilimsel ve mantıksal açıdan meşrudur. </span></b><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Mezkûr deyişin küresel bir karşılığı bile yokken, işi alabildiğine abartıp Kozmos'u muhatap alarak<i> </i><span style="color: red;"><i>'</i></span></span></b><span style="color: red; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-weight: bold;"><i>iyi haftalar Kâinat!</i>'</span><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="color: red;"><i>'</i> </span>gibi bir zevzekliğe kalkışmanın davranış bilimi bakımından değerlendirilmesine gelince...Bu ifade, dillendiricisini, </span></b><br />
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">'tavuskuşununkine benzeyen gülünç bir kibre kapılma'nın neden olduğu ibretlik bir </span></b><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">'komik duruma düşme' haliyle, sadece bilmemeye değil, bilmediğini de bilmemeye referans veren bir ibretlik bir cehaletin arasında gidip gelen bir sarkacın tarif ettiği tanım aralığına denk düşen 'ontik bir enterval'de var kılar ki, bu da (aklı başında kişiler bakımından) hiç istenen bir hal olmasa gerektir.</span></b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://lh5.ggpht.com/8LEp1nGEa598lILqc9LCmQZP53g4O85lKHZLxb1_ZsNRi5nLfcjv04EMUQtxgJC5054=w300-rw" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Cover art" border="0" src="https://lh5.ggpht.com/8LEp1nGEa598lILqc9LCmQZP53g4O85lKHZLxb1_ZsNRi5nLfcjv04EMUQtxgJC5054=w300-rw" /></a></div>
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Aşağıda kaç tane olduğuna dair güncel ilmi verilerini paylaşacağım zamana dair olan diğer bütün kozmolojik antiteler bir kenara bırakılsa bile, (gezegenimizin Kozmos'un parçası olması keyfiyeti yüzünden) Evren'de en az </b></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Dünya'daki kadar zamanın olması mantıki bir zorunluluktur. Newton'ın ileri sürdüğü </b><i><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">'</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">varoluşun tamamını kuşatan tek bir</span></i><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"> </b><i style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">mutlak zaman' </i><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>iddiasının tabutuna nihai çiviyi çakan </b><i>'Genel Görelilik Teorisi</i><b>'nden bu yana, çoklu zamanlar problematiği bilim kurgu, fantastik kurgu ve bilimin ortak ilgi alanıdır.</b></span><br />
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u>4 - Dünya nelerin etrafında dönmekte?</u></b></b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Evrende kaç tane zaman olduğunu sorgulamadan önce, birden çok zamanın yaşandığı dünyanın bu realitesinin gerisindeki kozmik ve astronomik süreçlerin ayrıntılarına bakmamızda fayda var. Kâinat'taki (iv) her bir nesnenin, hem kendisinin ve hem de tâbi olduğu daha büyük (v) bir diğer nesnenin etrafında yaptığı tekrarlı / sürekli / düzenli / periyodik dönüş hareketi sonucunda ortaya çıkan </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'kendisine özgü zaman'</i><b>ını,</b></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"> planetimiz olan Dünya özelinde, mercek altına aldığımızda, karşılaşacağımız manzara özetle şöyledir:</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><span style="color: red;">Dünya</span> kendisi etrafında 24 saatte, <span style="color: red;">Güneş</span> etrafında 365 gün ve 6 saatte dönerken; <span style="color: red;">Güneş sistemi</span> de, parçası olduğu <span style="color: red;">Samanyolu Galaksisi'</span>nin merkezinde olduğu düşünülen <span style="color: red;">devasa bir kara deliğin</span> </b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">(vi) </b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">etrafındaki bir yörüngede sürekli seyir halindedir. Bu yüzden de Dünya, aynı zamanda, galaksimizin merkezinde olduğu varsayılan bu mezkûr kara delik etrafında da hareket etmektedir. Samanyolu Galaksisi, parçası olduğu <span style="color: red;">'Yerel Galaktik Küme</span>'nin merkezinin etrafında; Yerel Galaktik Küme ise, bir unsuru olduğu <span style="color: red;">'Büyük Galaktik Grup</span>'un merkezi çevresindeki yörüngelerde sürekli hareket halindedirler.</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><img alt="parallel universes ile ilgili görsel sonucu" height="359" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEj5P8uEANxJV-50D-CBT4knEBsHyN-RkfICDP11O8hZs5Rmt3QnRcSxpLquUtzoUDgVSWDMqNUka1O_QbQ2DKtSB-_A0UqTldBdvkcENgDzEcgBQhktOKqFbq6X9g5B2J1prM7yO7rub0BLoxApF9YmbpawmunpSWsDwMmTZwjckX-UbtoBt2EdQ_G3378=" width="640" /></b></span><br />
<br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>'Büyük Galaktik Grup'un, varsayımsal bir <span style="color: red;">'Kâinat Merkezi</span>'nin (vii) etrafındaki dönüşü de göz önünde bulundurulduğunda; Dünya'nın, kendisi ve Güneş'in etrafında olmak üzere sadece iki değil, aynı anda altı farklı dönüş hareketini realize ettiğini söylememiz gerekir. Dünyamızın kendisi etrafındaki dönüşünü gerçekleştirdiği ekseninin, Güneş'in (belki de, diğer 5 dönüşünü çevrelerinde gerçekleştirdiği söz konusu kozmik mihrakların da) etrafındaki yörüngesinin parçası olduğu uzay-zaman sürekliliği ile yaptığı açı, gün ve mevsim döngülerinin deneyimlediğimiz gibi olmasının nedenidir. İlerleyen bölümlerde, dünyanın, </b></span></span><i style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">'çoklu evrenler' </i><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">ve </b><i style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">'paralel evrenler'</i><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"> hipotezleri çerçevesinde, </b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">aynı anda yaptığı bu 6 dönüş hareketine ilâve olarak, başka dönüşleri de yapıp yapmadığının cevaplarını arayacağız.</b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"> </b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Bir sonraki bölümde, insanın eylediği hayatı üzerinden Kozmos'taki yerine dair bir tespitimi, </b></span></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">hemen </b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">arkasından da </b><i style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">'kaç tane zaman vardır?'</i><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"> sorusuna bilimin verdiği cevapları paylaşacağım.</b><br />
<br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u><b>5 - </b><i>İNSAN</i><b> olarak </b><i>HAYAT</i><b>'ımız ve </b><i>çoklu zamanlar</i></u></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: white;"><b>Öncelikle</b><i> İNSAN'</i><b>ın, bir diğer deyişle onun eylediği </b><i>HAYAT'</i><b>ının</b><i> </i><b> </b><i>'4 boyutlu (?) uzay-zaman sürekliliği</i><b>' (viii) üzerinden bir tanımını yapmaya, bu suretle de onun </b><i>'KOZMİK KONUMLANIŞI</i><b>'nı belirlemeye çalışacağım:</b></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: white; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><i><br /></i></b></span></span></span></span></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: white; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="color: #333333;">'<b>HAYAT; '</b>şimdi' dediğimiz </span><span style="color: #333333;">(tarif edilmesi zor o sanal / imaginary) zamansal antitede kesişen <b>kişisel geçmiş kümesi / konisi</b> ile, <b>kişisel gelecek kümesi / konisi</b>'ni kapsayan ve fakat </span><span style="color: #333333;">geçmişinde ve geleceğinde </span><span style="color: #333333;">birbirini kapsamayan iki müstakil beşer kümesine de </span></i></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: white; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="color: #333333;">bölünemeyen / ayrıştırılamayan; kaosun (içinde değil!) eşiğinde, dinamik, </span><span style="color: #333333;">non-lineer (karmaşık) olarak davranan, başlangıç koşullarına / sınır şartlarına yüksek oranda bağımlı, geri beslemeli, ('1/f gürültüsü' ve 'kuvvetler yasası' çerçevesinde) kendi kendisini düzenleyebilen, eco-evolution zemininde kendi kendisini üreten (autopoietic), zeki (kendisinin farkında </span><span style="color: #333333;">olan ve kendisinin farkında olduğunun da farkında olan) </span><span style="color: #333333;">bir antiteye referans veren </span><b style="color: #333333;">İNSAN</b><span style="color: #333333;">'ın potansiyellerini gerçekleştirme teşebbüsüdür</span><b style="color: #333333;">.'</b></i></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Bu tarif, insanın, varoluşun tamamı (Kozmos) için vazgeçilemeyecek merkezi bir unsur olduğu anlamına gelir mi peki? Hiç de öyle değil! Biz, aktüel kozmolojik araştırmalara göre, Kâinatı oluşturan ve </b></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">her biri ortalama </b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">yüz elli milyar </b></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">(bazı kozmologlar bu sayının çok daha fazla olduğunu ileri sürmekteler) </b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">civarında yıldız sistemi içeren iki yüz milyar (bu sayının da realitenin yanında çok mütevazı olduğunu dillendiren bilim insanları vardır) kadar galaksiden birisi olan Samanyolu Galaksisi'nin en dışında / periferisinde konumlanmış son derecede sıradan ve ehemmiyetsiz sayılabilecek bir yıldız (Güneş) sisteminin çok mütevazi bir gezegeninde, Dünya'da, yaşayan karbon bazlı, (yapıp ettiklerine bakıldığında bu sıfatı ne denli hak ettiği tartışılır olsa da) 'zeki' ve ama (varoluşun bilebildiğimiz en dayanıklı canlısı olan) bir <i><span style="color: red;">tardigrade</span></i>'a kıyasla da, çok kırılgan olan canlılarız eninde sonunda. </b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Hepsi bu! (ix)</b><br />
<div style="text-align: right;">
</div>
<a href="http://perrystreetpalace.files.wordpress.com/2013/07/tardigrade.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img alt="tardigrade ile ilgili görsel sonucu" border="0" src="http://perrystreetpalace.files.wordpress.com/2013/07/tardigrade.jpg" height="211" width="320" /></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Yukarıda da kısmen işaret edildiği üzere, Einstein'ın Özel ve Genel Görelilik </b></span></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Teorilerini (1905 - 1916) yayınlamasıyla Edwin </b></span></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Hubble'ın (1889 - 1953) gözlemleri sonucunda, evrenin genişlediğini kanıtlamasının ardından geçen yaklaşık bir asırdan bu yana, Newton'ın tarif ettiği <span style="color: red;">'Evrensel Mutlak Zaman'</span> (x) olmadığını; buna mukabil, her yıldız sisteminin planetlerinin (mutlak olmayan, göreli olan) kendilerine özgü zamanları olduğunu biliyoruz. </b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Modern kozmolojinin bize kazandırdığı bu pencereden bakıldığında,</b></span><br />
<span style="color: red; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>Kâinat'ta (yukarıdaki kabullerden yola çıkıldığında) 'iki yüz milyar (galaksi) x yüz elli milyar (yıldız sistemi) x 10 (planet / gezegen) = </i></span><br />
<span style="color: red; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>300 x 1,000,000,000,000,000,000,000 (üç yüz sekstilyon)' tane farklı zaman vardır!</i></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="color: red;"><u><b><br /></b></u></span></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u><b>6 - Biyolojik çeşitlilik kaynaklı farklı zaman algıları</b></u></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u><b><br /></b></u></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>'<span style="color: red;">Kâinat'ta kaç tane farklı zaman vardır?</span>' sorusuna kozmolojik perspektiften (diğer bir deyişle, parçası olduğumuz Kozmos'un niceliklerini temel alarak) verdiğimiz '23 sıfırlı' cevap aslında <span style="color: red;"><i>çok ama çok eksik</i></span>tir. Zira bu cevap, bırakınız Kâinat'taki diğer yaşam formlarını (biyolojik organizasyonları), dünyadaki insan dışı canlıları bile göz ardı eden, hesaba dahil etmeyen </b><i>'salt insan-merkezli, anthropic'</i><b> bir yaklaşım'dır. </b></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Dünya'daki biyolojik çeşitlilik dendiğinde, bu kavramın kapsama alanına, s</b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">aniyeden daha kısa sürelerde yaşayan mikro organizmalardan, binlerce yıl yaşayan devasa Sekoya ağaçlarına kadar uzanan çok zengin bir entervale yayılmış onlarca milyon canlı türü girmektedir. Kâinat'ı ölçeğinde konuştuğumuzda ise, </b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">biyolojik çeşitlilik kavramının kapsamına giren canlı formlarının sayısının sekstilyon niceliğinden de büyük olan muazzam bir kantitatif değere erişebileceği öngörülebilir.</b></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b></span></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><img height="320" src="https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/736x/fc/10/f0/fc10f09b45e9f09b00711981927dd45a.jpg" style="font-weight: normal;" width="640" /></b></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b></b></span></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Dünyadaki biyo-çeşitlilik üzerinden akıl yürütmeye devam edelim. </b></b></span></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-weight: bold;">Yukarıda altını çizdiğim </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>saniyeden çok daha kısa zamanlardan binlerce yıl yaşayanlara kadar </i></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-weight: bold;">uzanan </b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-weight: bold;">o geniş tanım aralığı'na baktığımızda, '<span style="color: red;">her bir türün kendine özgü zamanı</span>' olduğunu görürüz. İstisnai durumlar hariç olmak üzere, biyolojik formların ebadı küçüldükçe, bunların yaşam süreleri de kısalır, ya da vice versa (canlı türününün fiziki büyüklüğü arttıkça, ortalama ömrü de uzar). Öte yandan, <span style="color: red;">hiç bir canlı için hayat kısa değildir</span>. Zirâ, her biyolojik form, kendisini replika etmesine, kopyalamasına, türünün ortak gen havuzuna kendi genlerini katmasına izin verecek kadar bir yaşam süresine mutlaka sahiptir. Çok küçük bir canlının bize göre 'göz açıp kapayana kadar geçen' hayatı, onun için doyurucu bir ömre tekabül eder. Çinli </b></span></span></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">Li Ching-Yuen'in yaşadığı iddia edilen ve i</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">nsan türünün ezici çoğunluğu için (verili bilimsel ve teknolojik gelişmişlik düzeyimiz bakımından) erişilmesi neredeyse mümkün olmayan bir süre olarak öne çıkan </b></b></span></span><b style="font-family: pt_sansregular, sans-serif; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">256 yıl</span></b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">, tarihi kayıtlara geçen en uzun yaşam olmasına karşın, meselâ, iyice olgunlaşmış bir sekoya ağacı için adeta göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş bir süre mesabesindedir (xi). Biyolojik çeşitliliğe göre zaman işte böylesine özgül, farklı ve göreli cereyan eder.</b></b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b></b></span></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><img src="http://www.calrecycle.ca.gov/eei/UnitDocs/Maps/DiversityOfLife.jpg" height="412" style="font-weight: normal;" width="640" /></b></b></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>V</b></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">arlık dairesindeki (Evren'in tamamındaki) olası biyolojik çeşitliliğin sekstilyon (1,000,000,000,000,000,000,000) mertebesini epeyce aşan bir niceliğe erişebileceği </b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">göz önünde bulundurulduğunda, Kozmos'da her biri diğerinden farklı olarak yaşanan (algılanan, hissedilen)<span style="color: red;"> <u>EN AZ <i>'üç yüz sekstilyon x sekstilyon'</i> tane farklı zaman olduğundan söz etmemiz gerekir</u></span></b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">. Tartışma sahasına </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'paralel evrenler'</i></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">le </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'çoklu evrenler'</i></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"> teorilerini (iddialarını?) kattığımız aşağıdaki satırlarda, varoluş kiplerinin içinde yayıldığı çoklu zamanlar antitesinin hem daha karmaşık ve hem de daha ilginç boyutlar / haller aldığını göreceğiz.</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u><b>7 - '</b><i>Paralel Evrenler'</i><b> ve </b><i>'Çoklu Evrenler</i><b>'</b></u></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u><b><br /></b></u></span></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEhcGhwF0Xi8hE2070gRG2BWvNYb4HBXB2T8_haKBS3XDWs9yPlOQ_ECSoUCVIRV2zil9xmO8aThpx8fD2F047R028B80V4s_VG1P2oCoudCkHQ4zo8vkUBMV0sbPqKGwTs5NVe_ZgtsCWJ8_SJI8HD8uP2mdH-XIiPo6-VErAUzhQ4X6P6M=" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="multiple universes ile ilgili görsel sonucu" border="0" src="http://oldsite.magictorch.com/wp-content/uploads/focus_multiverse.jpg" height="428" width="640" /></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Kuvantum Alan Denklemlerinin Genel Görelilik Teorisi'ni matematize eden denklem setiyle birlikte ele alınmasının doğal sonucudur </b><i>'</i><i>paralel evrenler teorisi'. </i><b>Çok kompleks bir matematik üzerinde yükselen ve sonsuz sayıda evrene işaret eden </b><i>'paralel evrenler teorisi'</i><b>ni popüler bir örnek üzerinden açıklamaya çalışacağım.</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"></b></span><br />
<a href="https://docviewer.yandex.com.tr/view/0/htmlimage?id=fklq-bz5t761h0co5i6wjrce48p8i4h9o1ksd81clgtuuoau427vn0fzcub6e0c6oj0g6ui7pqutzyj6m51ffqh25h5y97u1nm9c24pu&width=794&height=1028&name=bg-0.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img alt="kara delikler ve bebek evrenler ile ilgili görsel sonucu" border="0" height="320" src="https://docviewer.yandex.com.tr/view/0/htmlimage?id=fklq-bz5t761h0co5i6wjrce48p8i4h9o1ksd81clgtuuoau427vn0fzcub6e0c6oj0g6ui7pqutzyj6m51ffqh25h5y97u1nm9c24pu&width=794&height=1028&name=bg-0.png" width="247" /></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Her birimiz her gün bir çok karar veririz ve bu kararlarımızın bir kısmını da (hemen ya da takip eden süreçte) uygularız. Aldığınız bir karara binaen, bir arkadaşınızla buluşmak için, yola çıktığınızı varsayın. Arkadaşınızla bir araya geleceğiniz lokasyona hangi güzergâhı izleyerek varacağınıza dair kısa bir düşünme süreci geçirdiniz. Bu değerlendirme sonucunda, </b></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">bulunduğunuz (A) noktasından hedefiniz olan (B) noktasına gitmek için kullanabileceğiniz çok sayıdaki alternatif güzergâh olduğunu gördünüz. </b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">İşte, bu vak'ada olduğu gibi, birden çok alternatif arasından birisini seçmekle yüz yüze olduğunuz her durumda, varoluş (bizim bu potansiyel tercih setimizin işaret ettiği sayıya denk düşen) paralel evrenlere ayrılır / dallanır. Siz, olası rotalardan sadece bir tanesini kullanarak hedefinize ilerlerken (ya da böyle olduğunu sanırken), paralel evrenler iddiasını dillendirenlere göre, aslında, diğer farklı rotalarınızın parçaları olduğu çok sayıdaki paralel evrenlerde de hedefinize doğru ilerliyorsunuzdur. </b><br />
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><br /></b>
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Kuvantum Alan Denklemleriyle Genel Görelilik denklem setini birlikte </b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">çalıştırdığımızda ortaya çıkan varoluş resmi işte böyle bir </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'sonsuz elemanlı paralel </i></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>evrenler seti'</i></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">ne referans verir. </b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><br /></b>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Oldukça spekülatif olan ve bu mahiyeti yüzünden kozmologlar ve teorik fizikçiler kadar, belki onlardan da çok, bilim kurgu ve fantastik kurgu yazarlarını ve okurlarını enterese eden </b><span style="font-style: italic;">'Paralel</span><span style="font-style: italic;"> Evrenler Teorisi', </span><span style="font-style: italic;"><b>aslında bambaşka bir olguya referans veren </b></span><span style="color: red;"><i>'Çoklu Evrenler Teorisi' </i><b>ile karıştırılır sık sık. Bunlar ikame kavramlar olmamalarına karşın, birbirlerinin yerlerine kullanılabilmektedirler. Bunları da </b><i>'zaman merkezli'</i><b> t</b></span><b>artışma sürecine kattığımızda, dünyanın aynı anda gerçekleştirdiği </b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>yörüngesel hareketler daha da enteresan bir faza girmektedir. Ancak bundan önce, </b><span style="font-style: italic;">Çoklu Evrenler Teorisi </span><b>ile</b><i> </i><span style="font-style: italic;">Paralel Evrenler Teorisi</span><span style="color: red; font-weight: bold;">'</span><b>nin işaret ettikleri varlık alanlarını birbirlerinden kalitatif manada farklı kılan kozmolojik ve ontolojik </b></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">argümanların altını çizmekte fayda vardır. Ana başlıklar halinde söyleyecek olursak, </b><i style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">'<span style="color: red;">birbirleriyle irtibat halinde olan, diğer bir deyişle aralarında materyal, bilgi / mesaj ve enerji alışverişi gerçekleşen evrenleri konusu kılan iddiaya 'Çoklu Evrenler Teorisi'; bir önceki halin aksine olarak, aralarında hiç bir irtibat ol(a)mayan, bu yüzden de madde, enerji ve bilgi paylaşımında bulun(a)mayan çok sayıda evrenler olduğunu varsayarak bunu ispata çalışan hipoteze ise 'Paralel Evrenler Teorisi' denir'</span>.</i><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"> </b><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img alt="neil degrasse tyson ile ilgili görsel sonucu" src="https://img-s1.onedio.com/id-54d3e99342bf468861f94100/rev-0/raw/s-29549922f088d9d00a4ddddb501504e2127a09d9.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Neil deGrasse Tyson</td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b></b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Paralel Evrenler teorisi dediğimiz büyük resmin unsurları olan, </b></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">parçası olduğumuz evrenin de arasında olduğu, </b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">evrenler, tanımları gereği, birbirleriyle ilişki </b><br />
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">kuramadıklarından, bunların birbirlerine göre hareketlerinden, dönüşlerinden söz etmemiz ancak spekülatif bir yaklaşım olabilir. </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'Varoluşu kuşatan kaç zaman vardır?!?'</i></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"> sorusunun cevapları arasında paralel evrenler bağlantılı opsiyonların daha fazla yer almasının, a</b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">sgari ölçütler çerçevesinde de olsa, ilmi kıstaslar içerisinde kalmaya çalışan okunulan denemenin bu niteliğiyle çelişeceğini düşünüyorum. </b><br />
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"></b><br />
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"></b>
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Öte yandan Çoklu Evrenler, kozmolojinin ciddi olarak eğildiği ve paralel evrenlere kıyasla bilimsel zemini daha sağlam olan bir konudur (xii).</b><br />
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"></b><br />
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"></b>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b></b></span><br />
<a href="http://galeri.netfotograf.com/images/medium/49167ECF4914C2F3.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Çoklu evrenlerin ortaya çıkışı ve mimarisi (bazı bilim insanlarının, metafizik ve idealist buldukları için, doğal bilimler sahasının dışına atmaya çalıştıkları) paralel evrenlere göre temelden farklıdır. Bu varsayımı dillendiren astrofizikçi, kozmolog ve teorik fizikçilere göre, bir evrenin dış yüzeyinde (sınırlarında?) sürekli olarak patlamalar (Big Bang?) oluşur ve böylece de yeni bebek evrenler ortaya çıkar. 'Çoklu evrenler teorisi'ne göre, her evren bir 'ana evren'in yavrusu, ilerleyen evrelerinde doğuracağı sayısız 'yavru evrenler'in ise anasıdır. Bazı astrofizikçiler ve kozmologlar, evrensel dinamikleri domine ettiğine inanılan 'kara madde' ve 'kara enerji'nin, aslında, çoklu evrenler mimarisinin unsurları olan diğer evrenlerden sızan kütle çekim kuvvetleri olduğunu ileri sürmekteler. Son yılların küresel şöhret sahibi medyatik astrofizikçisi Neil deGrasse Tyson bu iddiayı dillendiren bilim insanlarındandır.</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"></b></span><img src="http://www.wired.com/images_blogs/wiredscience/2010/02/multiverse_2-660x266.jpg" style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;" /><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Yeni bir yaklaşım olan Çoklu Evrenler Kuramı savunucularının, oluşmalarına dair ileri sürdükleri görüşler her ne kadar ilmi ölçütler içinde kalsa da, bu evrenlerin birbirleri etrafındaki hareketlerine dair söyledikleri spekülatif, karışık ve birbirini desteklemeyen mahiyettedir. Bu yüzden de, paralel evrenler meselesinde olduğu gibi, evrenimizin ve onun (galaksiler, galaksi kümeleri vb.) çeşitli unsurlarının (çoklu evrenler mimarisi içindeki) olası diğer evrenlere göre hareketleri için bilimsel kestirimlerde bulunmanın çok zor olduğuna işaret etmekle ve Tyson'ın yukarıda dillendirdiğim iddiasının altını çizmekle yetinmiş olalım diyorum. Bir mevlevi </b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>dervişinin semâ ayini sırasındaki dönüşünün, pozitif bilimlerin burada paylaşılan kozmik hareketlere / dönüşlere kattığı </b></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">mistik / tasavvufi / metafizik boyutla bu bahsi de tamamlıyoruz.</b><br />
<b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"></b>
<a href="http://galeri.netfotograf.com/images/medium/49167ECF4914C2F3.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img alt="İlgili resim" border="0" src="http://galeri.netfotograf.com/images/medium/49167ECF4914C2F3.jpg" height="320" width="212" /></a><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"></b><br />
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><br /></b>
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Çoklu evrenler teorisi açısından bakıldığında, yukarıda 'üç yüz sekstilyon x sekstilyon' </b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">olarak verilen zaman sayısı, nicelleştirilemeyecek denli büyür ve sonsuza yakınsar. Çoklu evrenler teorisinin doğrulanması durumda, </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="color: red;"><i>'varoluş dairesinde sonsuz zaman vardır' </i></span></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">demek, kozmik hakikate en yakın resme işaret anlamına gelecektir. </b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></u></b></b></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">8 - 'İyi haftalar Kâinat!' demek ne demek?!?</span></u></b></b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Özetle söyleyecek olursam, bırakın paralel evrenleri, çoklu evrenleri, bırakın evrenimizdeki dünya dışı olası diğer canlıları, sadece dünyamızda bile, yaşam tempoları ve döngüleri bizden çok farklı olan, milyonlarca canlı türü vardır. Bu yüzden, şayet </b></b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">'</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>iyi haftalar Kâinat!</i>'</span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"> deyişini, salt metaforik / analojik / mecazi bağlamda değil de, varoluşun tamamını kucaklayan <i><span style="color: red;">TEK BİR DESCARTES'ÇI - NEWTONCI MUTLAK ZAMAN</span>'</i>ın varlığını veri almak üzerine bina etmişseniz, fahiş bir hata yapmışsınız demektir. Söz konusu yanlış bu denli büyük ve bu kadar fahiş olduğu halde onda ısrar etmek ise, hamakat temelli bir megalomani; </b></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">dünyayı, insanlığı ve (birey olarak) kendini aşırı önemsemek, diğer bir deyişle, kibrin zirvesine tırmanmak, müstekbirliğin o zehirli postuna kurulmak demektir, başka bir şey değil</b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">! </b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"></b><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"></b>
</span></div>
<div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">'Neyse ne be Ziyaver Şencan; mevzuyu bu kadar kıllamanın ve</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><span style="background-color: white;"><span style="color: red;"><u>'İyi haftalar Kâinat, merhaba dünya, hayırlı günler insanlık!'</u> </span>şeklindeki </span></i><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>bir iyi dileği bu denli dallandırıp budaklandırmanın ne manası var Allah aşkına!?!'</i> <b>diyenleriniz olabilir hiç kuşkusuz. Buna </b><i>'felsefe ve bilim başta olmak üzere akla gelebilecek her sahadaki ilerleme, basit kabul edilen soruların, sıradan gibi gözüken olguların ve önemsiz sayılan detayların peşinden gidilerek elde edilmiştir'</i><b> cevabını veriyor ve ekliyorum:</b></span></span><br />
<a href="data:image/jpeg;base64,/9j/4AAQSkZJRgABAQAAAQABAAD/2wCEAAkGBxMTEhUTExIVFhUXGR4aGBcXGBgaFxcYFx0XGBgXFxcdHSggGBolHxgYITEhJSkrLi4uFx8zODMtNygtLisBCgoKDg0OGxAQGy0lHyUrLS0rLS0tKy0tLS0tKy0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS0tLS03N//AABEIARMAtwMBIgACEQEDEQH/xAAcAAACAgMBAQAAAAAAAAAAAAAFBgMEAAIHAQj/xABSEAABAgMEBAcJDAkDBAIDAAABAgMABBEFEiExBhNBUQciYXFykbEUIzIzgaGywdEXJDQ1QlJUYnODs9IVJVOCkpOj4fBjosIWQ4TxdLQmRGT/xAAZAQADAQEBAAAAAAAAAAAAAAAAAgMBBAX/xAAqEQACAgIBAwMEAgMBAAAAAAAAAQIRAxIhEzFBBCIyUWFxgSMzFEJSQ//aAAwDAQACEQMRAD8A5Ytb7j6kIU6panFJSlKlEqJUQABWGmZ4OLYbb1pbWQBUpS8SsDog48wixwPISba4wGAeKecGmHLSsdlm9KG5adebm32mWdU0pjWEJvKJd1tDtpRGGyAD5fM04M3HB++rPdnGd1uftHP41e2O+WFoLIzKZuYclkO6yYdWw4FKuuNLotBTdVQi8SPIY5TYXB1aE3f1bAQELKFFxVwBacFJGBKiMjAAtd1OftHP41e2N2bQWkklayKH5RNOXEwf9z20O6FSvc/fQm/S8m6pFaXkKNAoVIHJFiZ4LrTSy44qXACAapvpKyAKkoAreHlgA1tixZ5iXLzsu802aUcK0lPHPFyXXGogMu18D4YO+8fbhHfNN7FenLHYYl0hTigwRUgCiQCSTsEcSf0En0zYkyzV5SbwumqCjIrv5XQcDC6obZg1y1SSmhWACai8cRuz/wAwjdFrnaVk4bcBSlaY41xz3wZt7g0tCUQHHG0KQSAS2u9dKiAL1QKCuFcoka4LbVKgnuWlflFaLopvNcOqN1RmzAC7VN5KgVgDMXvPnn7IZ1aOWghAcXJvhAA4xWilFUofD2mnXClbllPSri2H0FDicwdxyIORB3x3/S9R/QDZrjcY7URmqDZnIrXsKelmw9MS77baVCqlKTQ1NAMFkk4wEVa2WLg345/7o7nw2Sy3bPYbbSVrcfbSlKRUqJCqAeWOZP8ABJaaWi5qmzQVKEuAr5gKUJ5Kwao3ZiuLWO1TlKb+UkY13GPV2nUnjOjPI7xQfK2RetHQeeYlzMusXWQAb95BwVQDAGu0R5aehM8wwmYdYKGlFICryT4wgJqAajMQaoNjexW35peqlm3XVhIJSFAGgIBOKoG2vKTUq6WX9a24ACUlZrQ5HBREdW4ItDJ2TntbMM3EKaUkG8k1JukAUO4RQ4RtDJyetOYclmgtKA2kkqSmirgVTE7iI1KjG7EBixZ9csqbS3MFhNauBSqUGZpeqQN4EC+63P2jn8avbHXLLnbWZsdbCZRpTKUOIExrU8VsFSV8XJRHGFawotcFdqEpAlgArJRcRdApUFRBNBGmCh3U5+0c/jV7Yzupz9o5/Gr2wyyvB5PrmlymqCXEJvKKlUbCTkoL2g5DDYYtTHBXaiAtRYRdRUlWsTSgFSRtIgAh4MplZtJgFxZHfM1KP/bXsrHsQcF5/WUvzOfhuRkAA6y7XclJwTDXhtuqIByULygUnkIwjvlryEtb9nJcaIDgBLaiOM06PCbXyE4HfgRsjkfBpZbEzapZmG0uNq1puqrSoNQcNucdo0XsJEnPzKGGdVLKZZKaVuF287fIr8ql2vMIAB/BJMPizXG3QErlXHGQKeDqwDRW+hJx5oIaNPzD9kNOtUEw6kLqKJF5a7yzjgM1RLotQm0wn6W6MN+qaB88UNG0PosFpDV9Ewlq4KCq0LCrp4pwqMcDAAdnAP0lL/8Ax3/TYj2VmluKtBCjVLa7iBuSWGlkcuKlHywHsuy3mLRZD067NFTL1NYltNyima0ugZ12wWs+XUhy0FKSQlxwKQTkpIYaSSOSqSPJABCZ1bUnIXDS+qXQrD5Kki8OSLikD9IA0x7mIryFxNYGT3wSzvtZb0YJrUP0iB//ACnzOp9sAA63W3RZ87r8T30oyNG697yyoIJ2jOrQ/JNppddWtK8MwllxwU3YpEKdv2XNqZnH3J6YbbSp26wEtatTafBFSm9dVz7YYrZ+E2b9q5/9Z6ADivD78Z/+Mjtdjr6XJUWSwqcALGqavAgkV4t3AY50jkPD58Z/+O36TsdD0pP/AOOo+yY7UQAGdP7RDCJN4NLduzKbrbYBWoqQ4lIAPOIKWFr3HFzDra2UrQhKWVqSopKSslZCSUgm8BTPixpaoF+Qr+2279S7TzxPLIc7teUb2q1LQR829edK6DfimvkgAW7Rb7tsiaaAqQ483TlaeNPMBBrTCyA9JlgCtFNUHIhxHqBhe4K5689abBPgTi1AciyQfOkwxWLamsnp9mtdQWRzX27x85gAjtCepacpLjLUPuHyFpKe1US6TzSJKUnJkYKulZP17qW09ghRZn9ZpQUVqGpUo5iaKV2iG63WUTsvOSm0JKCOVSAtCus+aABN0dJ/6WWTie53qnyrh0nJ1bYkUpNA44lCsM06taqcmKRCXo4kjRdwKFCGHwRuKVLBHmhrtY4Wb9sj8JyACxLpH6Sdw/8A1mvxHopys4t2Sni4q8UrmUA7kpvBI8gi2yr9Zu//ABW/M477YglrPW1JzwWAL65hxNDXirqU+WAD574LB+sZfmX+EuMj3gs+MZfmX+EuMgAqWC6UT18TSZUocWoPKSVJSQTgQM64iOtTHCEpTVwWrZ6F0oXQy+TzpScAY49Z1lLmpvudugW44sAqrQYqNTQV2Q1P8E04mp1rBACVVqrG+q4MKbDAAe0Qt5EgHQm2ZN0OrLig4094xVLygoGuNMR2RcsXTMS6nT+mJJxLjinLimHwEKWaquEGoHIa5wDs/gm4zYfm0gmYLC0NoNQQlSxdWrAnAHEZRWmOCSYBUpMwzqQCoOKv1ACigApA8LmgAe9DbY7rtUOmfZmaMOJDbTTjaWklTZrxibxNPNGumemK0Pzcmqel5YYJReYdW4lK20FRCkm7iVKpUYQkL0bnrFQ5NpnGGlYsgBJWpw4KuJCkkAmlfJFqY0AnJ1aJubm2iXUtLcupIWG3CEIoEpCb2zywAX1aX1Q02bYlClooKB3G7gWxRPysYjmdLL0y1NG2pcONpUgXZN0JUhZBUlYvYiqUnyQszehrX6ZTZrTjikXkpWtVL44l9ZwAGXJti1pnoI1KTUmltbqpeZWlsqVQLSq+EqAoNxqMNkADNpBpumaa1SrWl20Gl4IlH6rANbpJWeLhiBmI8f04vraWq15a80SpHvB7AqSUH/ufNUYsNcD8kpwpS88Qh3VqAUgmhQFgq4ouHEYY5xXVwXydzWBx0gsuuABaVAKaUBS9dFQamopAAuaUrlJ97XTNrt37gRxJN1IKQSR8s48YwbnNLm3JfuVVrMFq6E3f0e7kml3HWcgjb3N5Hu1mUvud8a1hOt74KpUaavV0Cajwr3khV0e0alpq0+5QohnVqVVDt/jIFfGXBhvFMIAGyf06DoQFWw0NWtK0lNnugpUnKnfMswRtBMWV8I9VXhbLY4tLos5y7Xfi5WvliqxwYyZQglx1RVKKfqhYIK03RxeLxk4xVtXQWQabacS3NuIW422VX0ouF0pT31Ck3myL1QACDhlABHZGkUvLPvzDVrpDkwauVs9wpqMapTrOLjEshpayy/MTKLXGtmbutrZ7hSdWLqbqdZxRTlid3g7kUqmxSYPcq20U1g75rQg3qhHFpey20gi9wRSSVhBeeqt4tglaQaXC4KC7xlYHDCoBMAC5KW9Ktzrk+m1j3Q4CFEyDhTiADRN/DBIgkxp22h5x9Nrcd0JC/wBXrodXUJIF/A4msCNIdC5BiScnEOvqAJZQ0ql7ulK1IVeVTwBdJi7Y3BzKONS4Ut7WPSipm+Cm6koKBcukY+HnXZABOrTVgsuS/wCk6NOX76RZyhXWkldDfwqVHriZ3T5pQbBtSuqUFIpZ6sCkFI+XjgTCzp9o3J2e+hpN9wYFY1yQ4UqST4NziY041TzQxK4OpHunucd0fBe6QvWJx3Ipd89YAC2iFr/pG0StFoOFbTFEqSwlq8Cs30KbVevgYGuYrDs646zIzqptwqprilaro70U0RgmgG3CECX4MGUGWflptxpQCXJhRWAptpaCq8ggCmIIxw6oJaV2AHGX9fPTLrTIaUEuOpbQrWY1WUt9oMAHLOC4frKX5l/hORkb8GnxowN2s/Dcp6oyAAbYzq0zlW3VtOaxd1aKVBqrfspWHLuufrX9Iv1pdyRSla5UoMcYSLPPvwfaq7VQ42k+UNOLTSqUkiuVRHLmnOMkos6cEIyi3JEMxMWkgKU1PvFRVrFAkAqWABeGwGgAwj2xbTnFtpWLQmQaFJFUkA1qoUI344xPIPFbaFnNSQTzkbIqWGKB4bnl+ekS606fPYt0YWuO4E0vn3yQy7NPPJrrCHFVAWqqb3VWJrDt6cduy5nX0tpSLoCstXQpFaVoCMByRS0u8f8Auj1x7ogmrxO5B89I6Nn078nPqurQxIs91L5mROPh9Vau1F81ABqqm4AeSF22Zx9taWBMPKQ0oLbClVuuHjX07jUw5Qq28178aJ+Vc8yqeyI4s0nLll8uKKXCGGQdnCEren5orzoHVAAkUxIOJptjWbbmbhSzOTCcCAguqKTexUOQHzxJPuFLbihmEkjkNIhsd8rYbUo1JTUneYn1Z/Kx+lD40VrGnZl1N5c7NhbainB1XFplTdgaQOek+55hnUuupWskFSVUUEnOhArjjBKyR32ZH+oPOkRI+xemW1fNQo+WoA7TFOrJS7+BOlHXseTxcaaKu65qiEXQNcrwThc6OWEK0zb024EpXNPrCSCkKcUQFJ8E55imB5oO6Xv3Wkp+crzJx9kKCItgcnG2QzpJ0gm3b02lanEzT4Wul5WsVVVMr2ONOWNhpDO4e/H6hV8EurJC8rwNc6EisDYwxY57LUxakwtGrW+4pu8V3ColN9RJK6fOJJNeWLEvb04lvUom30t0pcS4oAA7BQ4DkgckQQlJhScEhI5aY9cLJ0ajJlmbmFaxzXOqoBeVeUqgyFTsEbOWxOJXeVMvhy7cqVrCgj5mdbvJDfYYeVQpXz7hDRNWYh5FHUJUabR2GILO7plelxaORuWzNKCgqZeIUgNqBcVRTYrRBFcU45ROnSSeFaTj+NAe+KxCcgccaQQtbR5CFqCSoU2GmHMdoikizE8sV6iYuki7wZEm02K598NedtysZGcGPxmx95+G5GRRCAeTPvwfbH0lQ7WjLlxpaAQCpJArCRLH32Ptj6Zh5nX7ja1gVugmm+kcnqPmqOz0/wAWaybWqaSkkcRIBOzAYmB+jr4Wl5QyLqiOYhNIvSEyHm0rp4QxGfIRzRUsVgNl9Ccg5hzFKTEPEr7l/KrsAdLx35PQHaYm0MTx3D9Uecn2RppeO+p6HrizoWjB09EdsdL/AKjmS/mGBT3fAjeknqI9sBdJEd9llfXCfODFt9wicbFDTVkV2YmvqjXSNuqWj815HnqIhBVJHRL3RZetPxTnRV2GFKW0jcQhKEpRRIoMDs8sN9ojvTnRV2GEliw31pC0pBBFRxh7YpgUKe31JZnK1qMGjU4XVOrUACSnLkFKwcu412wA0XlVNqdQsUVxTnXOsHr4rTbSvkGfbEcy93BbFevIn6Xv1eCfmp86sT6oCIg/pjLUcSsfKFDzp/sfNAFAjtxVoqODN82bxtSNRBKw5DXOXK0ABUd91IqaRS6JIrMsFWw02wTlKGiKDl2nmEMDNnBDSSFAgkEoUMxuvZw0yFltK44aCcgqgypu545Mmb7HXDDfkn0YZShAFxIB25GsGnZUEGnr6xuiezpmVeBZAuq3EU8oieZswIGKzQD/AARCLdjySQhWvKXlUpjt35+aFiZlyATTAGkO09Z2sKikkAnCAdpWdq2lkmv+YRVPkWKFrgx+M2PvPw3IyM4Mh+s2PvPw3IyO45WA2z75++/5mHa1h3l3oK7ISGU1mswO/E1OWCifVD0qZbOa0U5x7Y5fUfJNHV6etWino4PezfN6zElnHvj/AEx6CY9mbUZbTUrThkE0JPIAIH6PTqVB1xakpK11oSMgByxFxbUnRZNKlYP0y8YjoeuCGh7dG1nKq+wQTVOsnNbZPKUxEzOspKu+oxUVeEOSnZDbNw1oxQjvtZM9aLSV3FOJC8KA545Rpa7dW+ZST1KEKdtvAzJUlQIqmhBwwpthom7QZUhadcipBpxhnsjHjcaaBZNrstzw7250Vdhino4fe7fN6zGWbazbqRVQCvlJJAx20rmImmJ5lpOKkgDIClfIBCtNLWh7Xysq2effMx+72R7akzq3mDsUSk8yqeukDrEtNF95xxaUlahQHOg/wRHpPONuJQW3EqUlVaA45Z9YEU0e/bwT3WlphPSiWvsE0xRxh6/NCWiHcWzLlFFOpxTxhjtGIhLcQAtQSapBNCNo2GK4LSpkPUU2mjKwc0NmQiZTVN4LCkEA0IChSo5oBUg/oczefruSSOeKZHUSGNXJI6GltKwllKKk0AqBUDAVh8lrNS0gISAOKATtNI5lY04NdfDl1STQhVaHkrsMdBZOvbol69tBwqDuJGYjz4v6noTj2oHosNaSXBdUcxsV15GJ7dmXEXAtJAIpiQSSNlBsg5YhBRdUVVScUnYfXHlrSIeWiuAQa18lKUhlEi8nNM5kbccLlAg3Qc/NAi3rQWpakEECuIjpkyW0KcGrAQlBUFkYAfW5axyi1p5LjqljLIVzoBSHimPwD+DP4zY+8/DcjI94M/jRj7z8NyPI72cIszvjHOmr0lRasFlC3kocSFBVR5cx2RWnPGOdNXpGLNgn3w10vUYWfxY8PkhjtSyWG2VrDQqBhiczgNvLEkjZEuttC9UMUg5nP/O2LGkPwZ3mHaIksUd4a6Ijh2lpd+Tu1jv28AaUsRtb7hKQG0EJCRXEgVJPJBzuJnwdWjmoMu2I7Mzd+1V6ooun3+j7M9hMM25Nq+xiSjHsV5+x223G1hILalBKkHIXsARuzgjMWTLpQpWpTgCduwc8b24O9j7RHpCLFo+Kc6CuwwrySaRrhFXwJFhhKn0JWgKSo0ocscR54cP0LL/sUf55YS7F8e10xDvbBow4R80xXO3sqZLBTi7RQtSxGigBtCUqK0iozArjBGWk2mk0SlIA2ntJMKWjs0vXoSVqKScia1IBpnDRbjRUwsDdXqhMikmotj49WnJIy0rKbeSQUgKpxVDAg7OcQjNNEkgAkjOgr/mMOrdty9ANaMBuPsgFYjgS88UmoxuneCrCK4LjaZD1FNKgWphQzBgnoy+UPjlBT1xcmpEkVIpEFnWUtS+LmkKX5ECsUk7XJCDp2PljyjtQUJrU13+aHiztH2zRa63qk0HFx5SBUjkhM0UtZwIBCSco6BLzrqkg6ojnIEcMV9T0Mkm1wWmmgg1FeXlhKt3hADM0W0o1jaRRWzj4GoPJDTNP97Ud/FHKTnTm3xz7S+wLx1zacQkBQ3gYBXmpHRDG6s5HJbcgvSjS92c4lNW1tQDUqplePqELpZTuiaal1p8JCk849cVkLjaKWjfgyFLTY+8/DcjI94M/jRj7z8NyMjqOYWJ3xjnTV6RizYR98NdL1GK074xzpq9JUWbC+ENdMeuMn8WbD5Iep2WDiFIJICsKjPMRtKMBtCUAkhIoK5+WIbWeUhlxSTQgVHWIyyXlLZQtRqopqTyx5nOt+LPStbEdl5vfansEUZj4e39mexUXbL8J/wC1PYIpzQ9/tdA9ioqvk/wTl8V+S5bvih9o36aYtTw7250Vdhirb3if30emItzh4i+irsMIuy/JR+fwINjePa6Yh/mGQtKkGtFCh5o59Y57810kw+Wk4UtOKSaEJJB3ERbOvciHp/iwDa9nNyzaXGgb4WMSa78IPSE4l1AWnI5jcdoMJD1ovvANqJXjUClThzRZsd96XXeLa7h8MXTSm/kIhp4m48vkWGVJ8Lgl0lsnVq1iBxFHEfNUfUYr6PLuuFexNK8xNKw7OtJcQUnFKh25Qv6Eyg7oeQQDdSQK8iqAw2CblGn4J+ox68oKzDtRj5Nm8wX0aZ1KitTd7Wd7VTEobIJUsDnuwJtBujgUQc8Rtwwxhp0YaVrlOEG5RKQqhodpApmYzJ2IwJbJl1S7+rAqlWKdtQSaEbjDqZJa6AkoTtxxptHJFOZmVhxggjwwDQeEk4EVzwizpNaOrQEA8ZeHLd2n1RPHjTbKzyulQLtKbKlYYIGCABhQbuWKhVeBNa14sUJmbomgCj289IjSq6PCx5cqnP2R2JUcxuUgVBuqBzBHVUZHbAm0dGm3BVriLFeL8g+zniw5M8fbzc2yCUuCAK0z2ezbG6pmKbRzXg1TS1GRuLg6m3P7xkb8Hfxs30nfQdjI0p3FWd8Y501ekqJ7DPvhrpj1xBO+Mc6avSVE1kOpQ8hayQEmuAqcMhCy7M2PyQ7W8Pe7vR9YjzR/4O10YGz2kDDja0VXxgR4MZZ1vsobQjjkpSAaJ644dJKFV5O7qR37+AjZR47/ANqfOBEEywozrSgDdCDU7Bgrb5RAlu3A3MLWlKlNuUJBFCCBSo3/AN4NJ0hl6eGQfmlKq9VI2UZJ2l4BSi1TZtpCe8npI9IRemU1SoDGoI8xhWtS2Q6pCQlQbSoKUaGqqY5bvbBP/qdnc5/D/eM6cklwN1I7OwDZ9kPIcbWtBSkLTnykDCHC0GippxIFSUkAc8CZjSFpQHEdwUD4O41iT/qVv9m7/D/eGnvJp0JHSNq+4KsWynm3ULWm6AaYkV4wIyEMNtNqUw4E1JKcAID2vb6VN0QlxKqggqGAoQYsSWlDagNYClW2gqPJGzU5NSoyLhH22GJVJDaAcwkV56D2QI0MmUInZi+oAKvAE5Vv5E5Cse2lbhukNNOFR+UUKAHKN5hfs2ZWyVlbJWFpooKvAHGtcscYfBFq2/JP1DtKKOkT0teUFgbceWHbRtAcS0n9mpxRx2le4ctY4XY+kzjC6hN9BqNWVGmOVDSuENFk6fvy6ryZIqBBBBUsUqa1wRDzjZzRT8HZJhgLNTxVIVU7iMxjsjn9qWoXXnF3q8YpTStAkVEArR4WJkhXvNLYUm6aqXtyNSnP2wut6Qv3eJKUBxBBWerCBRrkKkNc7MKvJTiVUqFescsEG2VrHGHhf5juhLTpVMDEygqBSvHwA8kStafv4hMqjlFVmh5RSKqvqK4y+g9MydwjaojOuVNsFJVoc55RjvMcwGnsyjjFhOear2PJlFpHCDN59xpO7xnsjVJGaP6A/g9P63b6b3oOxka8HSibVaKhQkukjcS24SPPGRo4rTvjHOmr0lRETEk74xzpq9JURCAD2D+hqe/L3XPWKQv1hn0KRi4eQDtMSzOoMrhVzQ03RuEJVpLKJ6v10kcxu/3h2EJ+kbVJtB+dc8xpHJgfLOrOuP2OFIVXWdXaCaYBZr/EDXziGuBNrS/fpdzcu6fLUj19cZilTaGyRtIs2w5cYdUMwk+f/wBxpo+4VS7ROJu06qj1RmkHwZ3oeyNdGvgzfMe0wvfH+zf96+xevpVVNUkjAjA05xCdpTZyWnEqQKJXs2AjOnJB6zfhUz+72RQ03ya51dgi2J1OieXmDYcsdZUw0TiSgRK3MJUVAEEpNFDcdxEV7D+DtdARTsXx810/bEmrt32KJ8JAfSeRSh5BQKX9g3ggVhxpC/pIm8/LJ3q81UwfUd/+VMbkbcYi441JgDTNPekHcrtBizoqsmXTU5EgcwMZpU3WWVyFJ89PXHmiPwcdJUa3/F+zEv5f0EhMpKy3e4wFSOQ7YhcQEOoWMCuqFU24FSa9R64otj3+v7EdojbSeYuIbVucSerGFUakkh3Li2iPS9slivzVDz4euCqDq2xU+CnHyCPJtkONlOxVD5woRV0keuy6+Xi9Zgi7Sj9wdK5Azg0cKrUZUczrCfK24YyNeDEfrNj7z8NyMj0jzX3Fqd8Y501ekqIYmnfGOdNXpKiGkAHohu0KTxHD9YDqH94UTDrogijBO9Z81BEPUfAt6f5l5p73wtG5tJ86vbAbSxHfpdXLTqUk+swZRIkTCnr2BSE3abqbfJFDStHFZVucHn/9RzQaU1R1zTcGHVroCTsjR1sKA5CFdRrHk2OIvonsMQWRM6xlte9IrzjA9kSri0UvmiPSD4M90DGmjfwZvmPaYkt/4M70DEejnwdvmPaYf/z/AGTf9n6IrN+FTP7vZFDTfJrnV2CL1m/Cpn93sijpucGudXYIpD+1fgSf9bDFhfB2ugIuIpjSla40pny02xTsA+92uiIo2MffU0NlR2xJxtyKKVakM9LrM80VGqT4FNgSDUHlrBO2XrjYP10D/cI3mUVeZ5L58wEe2nIB5AQVFNCFYckM5JuNgotJ0a223eYdH1T5sYpaIH3uOkr1QWdRVKgdoI80CdEBSXp9dXqjL/ja+4V70/sGApNSKi9tGF6nNnSFrTNldEKrxBhTco7Tv3RaJ/WH3USaX/Bz0k9sNBa5ELN7QZY0dmL8ug7QLp/dwgbpo9xW0bze8gwHnMb6FnvSx9f/AIiKGmnjUdD1mGhFdYScn0bLPBgf1nL/AHn4bkZHnBf8Zy/M5+G5HkdxxC5OeMc6avSMQxZdaK3lJTmXFAc95UXRo7Mfsx/EIVyS7mqLfZAmH3RpFJZHLU9ZMKzNgPrF5KUkHbeEMEq/MoCWksI4qR/3NmIB6wYjm9ypHRgWrtkabdX3VqaJuX7tca064v6QtVa5lpP+4CF+Ys99DhmFNiiTfIvA5YwSlLWffSbrDak1ANV05R2RNw5TiUjPvGQdmvAV0T2GAGhUzVtTZ+Sbw5lf3iy9PzQKUqYbBWaDj5mlewQMsyzJphZWltBqCCCvClawqh7Wn5NlL3JoPW/8Ge6BiPRr4M3zHtMVppU2tCkFhuigQeOduEU7FtCYKLjTTZDXFNVEY+uM0elfc3db39g1LSJS864SO+UoN1BtgJps4O9DbifJhBFb06cmmR+8T5oCTlgzbqitdwqP1vNSmUNjjUtpNGZHcaihj0f+DNdGNpKz9W665eqXDlugYy9OIuNBDHg8UVOSaD1xMtc/TBLI5amEcXbp9xlJUlXYIqUC8APkoJ5rxAHYYG6T2m4yEasgFVa1Fcqe2Bp7slwtwpSq8aqV4VKZZUoIqLdfnSE3U1TtAIArvMPHErt8oSWVtUu432S+XGm1qzUmp54p6PN3W1jc6vtjSVlJpttKUKZN0UAKVelWB7dozet1NxpK8TQggHaSDXGsJpaaQ+1NNhv9HDXl+9jcuhPrrA/TF4BkJ2qUKcycT2iNlKn9zHXAK2bOmQC68UnIYKrnkAKYQ+OPuTbFnL2tJBjQod6X0/UIo6Z+NR0PWYvWFJzKGwKtoScaKSVKx34ikQaRyEwpIUq4sIqeIkhQG2oriIZUsl2LK+lVGcGA/WbH3n4bkZGcGHxmx95+G5GR1nGLzqqPqP8Aqn0zHRnTxTzHsjnEx45X2ivSMdHd8E9E9kcnqe6Ov03kEaIKrL4/PV7Y9aUe7lj/AER2xpof8H/fPqjZn4er7EdsS/2kVXxiGHGwoFJyII68IXNDWyhT6D8kpHUVD1QzUgbIy9yZfOxYQry8YHs88LB+1oeUfcmU9IVnXyvTPqEE7XNGHd9xXZArSLx8r0j2pgpbHiHegeyNq1EW+ZEsk4FNoVvSD5oEaLs3VTP2pHVWLejbl6Wb5AU9RIiWzmbqnuVyvmTGN1sjVzqyNT3vtKP9IkjnUPZElrWgGEXykqFaUGeIJ9UDmnK2gobm6dhPbE2lUutbICElRvg0GdKGN1W6TMcnq6KjFsIfmGLoUCL9QabU4dkGrSmw02pwgkJpgM8SB64UrDknGplnWJKb14gHPAGGXSFlS5daUglRpQDnENkjFTS8C4pScW2XZd0LSlQyUAaHl2RQsGWShCgkZuL6gaDzCLkg2UtIScClIryUEUrAm0rSumxxXUokgxOuJUOqtWWWp2ry2qeAlJrvrFS2Ud9ll7dZd8hBiC3VOsqL7QBqAldRWl2tDzYwKlbccedaQsJpfBwFDhFYY790ewksivVjZOP6tCl0rdFab6bIBtW23MKQ1cUCVpONCDdqdnNBe12yplxIFSUmgEJsjKuMuNuuIKUBYBJ5ajKMwwi4tvuGSclJJdh0tOa1TS3AKlIrTZmBE7K7yQaZgHrERzcuHEKQclClRy7eyFKctuaaUW1FNU5cUYjYeaFhDZcdx5zUe/YIcHaLtrtJ3KdHkCHKRkecHDxXarK1Zq1hNBQeKc2Rkegux5r5YsTPjV/aK9Ix0hfgnonsjm8z41f2ivSMdIWeKeY9kc3qfB1+m8gbQ3xH759Ubt/GCvsR2xHod4k9M+qNk/GB+x9YiX+8iq+EQw69QpHziR5QK+oxuE415KQI0kf1YZXudHVRQPmrBkGIuNJMopctC9pJ4+V6R7UwVtjxDvQV2QK0k8fK9I9qYK2x4h3oK7Ir/wAif9AvQx2rBT81XaAYPJRnymvZ7IVNB3MXU8iVdoPqhsUaCu71QuZe8MT9gq2Q5en3TyL8xSPVDFPzqGU31khNaYCp2+yFHRNys0o70rPWRBrTLxA6af8AlFJxTyJCY5NQbIHJ9t6bly2qoAUDgQRhtg7NzKW0FayQkZkCueEImjXwlrnPYYbdJ/gznMPSEGSKUlE3FNuLky46hLrZAJurTmM6GEWRm1SrxpiASlQ3gH/KQ7WL4hroDsgL/wBPIeUtwuKBK1AgAUFDTODE4rZPsZkjKSTj3GBh1LqAoUKVDt2GFJ2y9RNtAVuKWCk7t6eceyCtiS+oecYCipNwLxGRJp2RcthOLB3PDzg1jI+yVLszWto2+6L0w8EJUtRoEip5hCxpHazTzIDaqkKBoQQdu+D1t/B3egeyEWypYOOoQokBRpUc1Y3BBVsLmm+IryMei1s3hqVnjDwDvA2V3iL+kFlB9FR4acUnf9U8nrgVaGjjbLanQ4uqBUZZ7IZZVwqQhRzKQesRk2k94jQTcdJC3wYj9Zsfefhuf3jIt6DClsoA+c7+G5GR3J2jhfDE+cPfXOmr0jHR5J9LjaVpNQR6sQeWObzvjXOmr0jG8pPuNYtrUnmyPOMonmx7pFMWTRnQrOkUsoupOFSceWAtnTAdn3FJxSEFNeYpHbXqhdmrZfcFFOGm4YV56RXlptxupbWpNc6bYnHA1bb5KPOnVIb9NU94B3LHnCh64I2DM6xhtRzpQ86cISmZx15SWnHllK1AGpB250gha7C5QIDT7lFFVRgBhTHzwrxVFQb5HWS25pcBbSFsl+V6R7Un1QUtVNWHR9RXYYBWNIuOoS88+5TEpAIw2FVTltjLelXm0axt91ScAUlVfCwqDtHthNVaV9htnTlXcHaGud/pvQfNSG+0nLrLh3JMIsnIvIcRVLjYUoJvDAi9hgYI6SsLZCAH3VBdahSsKCkUyQUsi5J456wfBDoW338nYGzXy0hvn5FDybiwSK1wwxHLHOGJlaK3FqTXO6SOyJf0m/8AtnP4jG5MMpS2TFhmjFU0NirLbamJYNppisk4kmg2nyxd0kRWWd5h1AgwiG0Hag61dRkbxqK50MGrCZXMpWFvuilMAqoIOda80LLE1UpPsPDIncYoZ7GHeGugIgsZ0VdbPhJcUSNtFGoMC7SssssqUiYd4gFE3sKZUwyhXTNuBesC1X/nVNfKdvljI4lK2n3NeXRpNHRUSKQ6p6pqpITTZhtina7w1rDYxVfvEbQAFZ7v7QqnSKZIprPLQV64oImVhd++q/8AOqa9cbDA7uTMlnXhHS5hgLQpCslCh5jAaYs1iWCXUoIotNVEk0BNDTdhCkbUf/bOfxGI3p1xYuqcWobiSR1GNhgkuL4Mlni/B0ebYS62pBPFWMxuzqDHoutoFTRKBmdwEc9lLVebFEOEDdmOoxrN2k674bilDdkOoQv+M+18G/5C+nIy8Hb1+12l7FF09bblIyIuDD4zY+8/DcjyOw5WLU6e+OdNXpGGiT0XauILq1XlUwSQBU4gDDHCFec8a501ekYfJFhyiC+4Cai6kAABVMBXMmlYhnbS4ZbBFN8oCo0WTrVILirt0KSRSuJoQcImd0RQEKo4u8KkVu0wFaEUg4PHn7MekY8lvBeP119gjn6sn2Z0dGP0A1kaNpCW3VLVfqlVMLu+kQ6dZs/vf8YMTHiGek16SYEadZtfv/8AGGhJymm/uLOKWNpF6V+L/uj64tqY1kshJNLyUCu7wYqSvxd9yfXEs78DHRR2phfP7HXb9Fq1Ze8GzWlxxKufGlPPGtq2Sh8p1hNE1oAQK1pWvN64g0gzl/tkxbf+ENdBztRCq1TX3G4fAAldF0l1YWtVxJAFKAmoriabKxtO6MNVQULUEqUEqxBwVgCDTfDFLDjO9IegmKbi0JQ22laTdW3QVFSAoQ6yybsTpQSBatE20hSr61AJJpgMcaZDLKINBcS5zJ7TE+m8ytIaSlRAVeJA20oBXriHQXwneZPaYe5PE2ydRWRJFa1bOdXMrolQQpYF41u0NOuCw0Xl6XarvUzrjurSlKVita+kikOqbuAhCwa1xNKHLLeIKv8Af29ZLulK6UBG36it2PVGNzpeBoqFvyBrM0aRx1PKNEqIwNBROajG1oaMoC29WohKzQ1xpgTUHyZRY0etMKvS7575VWfyq1qOeNZyUmUvoSl9Vwk3VGhKKA1BwxNI3aSlyw0hrwrJzo1LGqBfCwAa3sca0JwpsMUJ/R5pDC3UqWVJB2ilQaHZlDJKICSQVla6CpVStKmmWA2xQkzrUTLW5a0/x1I89eqEWSXexnCH0B50XaKEEKWFKu5kUFQCrCnPFlzRaXIKUlYWNt6udaVFOSJbetHUFg5gE1HIE3f+UTTzKnm9bLOkKI2ZLAyB3GN2k2ueGZpFJquQVwZoItRlJzGsHU24IyM4NCTajN6te+VrnXVuV89YyOxdjhFmbNHV/aK9Ix0Z1m/qlA4JUFc/FIFOuOcTvjV9NXpGLwtRFANUugyGuXQcw2RLLDai+GajdjwlPfyf9MD/AHGI5cG4/h8tzsAhMVa6K+KX/Pcjz9LI/Yr/AJ7kS6LK9ZDmlnWMtUIoNWquyiSk+qAenYxZ5lf8YFothITcDKgn5uucp1Ro7abavCYvUyvPOGnNWGhicXYs8ilGhosZIdkg2lQrcKDyHHMf5nG1vrS1LJQSK8RI2VoRU82EKzFrIRihi7zOuCPHrUbWaql7x3qdcJ88Z0ntf7DqrWhztaVvhpQOCHEq5xuHXG7w98Nmn/bX2ohM/TQpd1OA2a1ynVGptdP7AfzXIxYWb1kO0m6Na8jbeSachQkV5sDFJ2QbaS0LiL99AvAUUo1xI2wqptZIN4MAK3h1yvXHrlsJUQVMAkZEuuEjmxhuiw60Qpp2MWuZX/GPdBU4unm9cB12mhXhS6Tuq44aR6i1EJ8GXSOZxweuH6b01J9Rb7DFP2IhLqpha6pvglJThiQk1JOIgwxKJQq8i6lJTQgAAE1qFE5ZQjLtZJFCwkjcXHCOqsem100pqE03X3KdVYm8UmuWOs0V2GmRDL4dKQgqvq41ASK+CrfFubmUIUyhaheJ2n6pFTzmElu1EJxTLoB5FOD1x4u1EE1Mu2TvKlk9dYHgbZqzKuB+S2A6pV4VUkC7yJKjXzwvWK9dnZhHziT5Rj2GAZtZOfc7dd95ftgxow4lx0r1SEXE5gnEqwpidgB64x43GLN6m0kS20+ju1lK6XUpxrlxr2fmg6zLpbUpQupQQMBQAEVqrqI6oUbZtFGvcBZbcoaBSq1oABTA5VB64qG2ARTUN03FThHVejem3FIXqpNhzg/dCrXbUnIqdI5tW5Hsa8HKwq1WFBCUA3+KnId6cyrGR0pUjmk7Z1Bzg/s4qUTLCpJPjHcyT9ePPc7s36KP5jv54yMjTDPc7s36KP5jv54z3O7N+ij+Y7+eMjIAM9zuzfov9R388ee55Zv0X+o7+eMjIAPfc7s36L/Ue/PHnueWb9G/qPfnjIyADPc7s36L/Ud/PHvud2b9FH8x388ZGQAZ7ndm/RR/Md/PGe53Zv0UfzHfzxkZABnud2b9FH8x388ee53Zv0X+o7+eMjIAPfc8s36L/Ud/PGe53Zv0X+o7+eMjIAM9zuzfov8AUd/PGe53Zv0UfzHfzxkZABnud2b9FH8x388YODyzfo39R788ZGQAZ7nlm/Rf6jv54z3O7N+ij+Y7+eMjIACFgaFSLMwhxqXurF6hvuGlUqBwKiMjGRkZAB//2Q==" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="color: red;"><br /></span></i></span></b>
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="color: red;">'G</span><span style="color: red;">üneşi benimle birlikte karşılayanlar ve yaşam döngüsüyle faaliyet temposu insanınkine denk olan canlılarla sınırlı olmak kaydıyla, merhaba Dünya, </span></i></span></b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="color: red;">güneşi benimle birlikte karşılayanlarla sınırlı olarak, </span></i></span></b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="color: red;">hayırlı günler insanlık alemi ve bu seslenişin </span></i></span></b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="color: red;">tamamını değil, ancak çok ama çok küçük bir parçasını kucakladığının farkında olarak, i</span><span style="color: red;">yi haftalar Kâinat</span></i></span></b><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="color: red;">!'</span></i></span></b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u><br /></u></span></b>
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u>dipnotlar:</u></span></b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u><br /></u></span></b></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhohbwmb_w0f6YOZjf4Q-gHuSfyl3aVyjp7BFQeqt9nuAbgNlNMRFsVMCE72HivYhEyKfMsbpPEP_rDl839tDzLYr-7zEe6XABLlLqViVXAAhNJOES5Hq3819Yn_w1hQazRui5IlshNJ78/s1600/Paul+Ricoeur+%E2%80%93+Zaman+ve+Anlat%C4%B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Paul Ricoeur, Zaman ve Anlatı: Bir / Zaman, Olay Örgüsü, Üçlü Mimesis ile ilgili görsel sonucu" border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhohbwmb_w0f6YOZjf4Q-gHuSfyl3aVyjp7BFQeqt9nuAbgNlNMRFsVMCE72HivYhEyKfMsbpPEP_rDl839tDzLYr-7zEe6XABLlLqViVXAAhNJOES5Hq3819Yn_w1hQazRui5IlshNJ78/s320/Paul+Ricoeur+%E2%80%93+Zaman+ve+Anlat%C4%B1.jpg" width="201" /></a></div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u><br /></u></span></b><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u>(i): '(Bir şeyin) dibine vurmak' </u>deyimi, ilk başlarda, ergenlerle düşük seviyeli diğer kültür segmentlerinde kullanılan ve sosyal medya dolayımıyla viral olarak yayılan bir tabirdi. Bahse konu ifade, son zamanlarda, başta ana akım (mainstream) medyanın değişik vasatları / mediumları ve yüksek kültür fraksiyonlarının çeşitli diskurları olmak üzere, toplumun neredeyse bütün kültürel ve sosyolojik kılcallarına nüfûz etmeyi başarmıştır. </span></b><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">'Mot a mot' anlamının i</span></b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>şaret, ifade, iddia ve îmâ ettiğinin aksine, </b><i>'bir şeyin) zirvesine çıkmak'</i><b> anlam öbeğinin ikamesi olarak kullanılan mezkûr tabir, ilk ağızda, gönderme yaptığı anlam dairesinin tam zıddına referans veren ve '</b><i>a</i></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>damın hası, en kalitelisi, harbisi, hasbisi, sahicisi' </i><b>yerine kullanılan 'adamın dibi' deyişiyle aynı semantik mimariye sahiptir. Kavramların süreç içerisinde (üstelik de öyle asırlar boyunca değil, çok daha mikro ölçekteki tarihsel dönemlerde) yaşadıkları anlam kaymalarına verilebilecek aktüel karakteristik örneklerdendir bunlar.</b></span></span><br />
<a href="http://vignette1.wikia.nocookie.net/tseliotsthewasteland/images/f/f3/Augustine.jpg/revision/latest/scale-to-width-down/218?cb=20130326114353" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img alt="confession augustine ile ilgili görsel sonucu" border="0" src="http://vignette1.wikia.nocookie.net/tseliotsthewasteland/images/f/f3/Augustine.jpg/revision/latest/scale-to-width-down/218?cb=20130326114353" /></a><a href="http://www.inkilap.com/u/inkilap/img/c/z/a/zaman-olayorgusu-uclu-mimesis-zaman-ve-anlati-bir20130618151043.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"></span></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></b>
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u>(ii): İtiraflar (Confession), </u>cilt XI, satır: 14 - 17; aktaran Paul Ricoeur, Zaman ve Anlatı: Bir / Zaman, Olay Örgüsü, Üçlü Mimesis, s. 31 - 32, çev. Mehmet Rifat - Sema Rifat, </span></b></span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Yapı Kredi Yayınları, 2. baskı, Mayıs 2011, İstanbul. </span></b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u><br /></u></span></b>
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u>(iii): Augustinus</u>'la ilgili popüler kaynaklar için bknz.</span></b></span><br />
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Augustinus">http://tr.wikipedia.org/wiki/Augustinus</a></span></b><br />
<b><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Augustine_of_Hippo"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">http://en.wikipedia.org/wiki/Augustine_of_Hippo</span></a></b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u><br /></u></span></b>
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u>(iv): U</u></span></b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u>zay, gök(ler)</u>, feza, boşluk, space...</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u style="font-weight: bold;">(v): Kozmolojide</u><b> '</b><i>daha büyük</i><b>' demek, esasen '</b></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>daha fazla kütle içeren</i></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">' anlamına gelir. Bu hal, aynı zamanda, Kâinatı yöneten temel kuvvetler / kuvvet alanları açısından bakıldığında, daha büyük bir </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>çekim gücü</i></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">ne / </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>gravitasyonel kuvvet alanı</i></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">na sahip olmak şeklinde bir okumaya izin verir.</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b>
<b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u>(vi) Henüz doğrudan</u> gözlemlenememiştir. Öte yandan, etrafında oluşturduğu tesirlerden hareketle </b><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">varlığına hükmedilmektedir.</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b>
<b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u>(vii): Bazı kozmologlar,</u> Kâinat'ın merkezinde, var olan her şeyin sonunu getirecek 'devasa' bir kara delik olduğunu iddia ederlerken; diğer bazıları da, söz konusu oluşumun varlığına itiraz etmemekle birilikte, onun Kâinat'ın sonunu getirecek bir 'kozmik terminatör' olmadığını, aksine, sürekli yeni galaksiler üreten çok büyük bir jeneratör fonksiyonu ifâ ettiğini dillendirirler.</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u><br /></u></b>
</span><br />
<div style="text-align: left;">
</div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://kircaalihaber.com/tr_haber_images/12-05-11-34847_1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" src="http://kircaalihaber.com/tr_haber_images/12-05-11-34847_1.jpg" height="179" width="320" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: small;">Sema eden, dönerek Kâinat ile rezonansa </span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: small;">giren dervişler.</span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u>(viii): </u></b></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Deneyimlediğimiz </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>dünya / evren</i></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"> zamanda 1, mekânda ise 3 boyutlu olmak üzere, toplamda </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'4 boyutlu bir uzay zaman sürekliliği</i></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">'ne referans verse de, teorik fizikçilerin bazıları, özellikle de </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'sicim teorisi'</i></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"> çalışanlar, literatüre katkılarında, varoluşun çok daha fazla boyuta sahip olduğuna işaret etmekteler. Bunlara bakılacak olursa, evren aslında 10 boyutludur. Bazıları bunun daha da fazla olduğunu iddia etmekte, bunların matematik modellerini kurmaya çalışmaktalar. Evrenin deneyimlediğimizden daha fazla boyutu olduğunu düşüncesine prim verenler, bunun, farkındalığımız dışında kalan boyutların, kuantum ölçeğinde küçülerek kendi üzerlerine katlaması yüzünden olduğunu ileri sürmekteler.</b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u>(ix): <a href="http://www.milliyet.com.tr/fotogaleri/42716-yasam-her-sarta-dayaniyorlar/9">http://www.milliyet.com.tr/fotogaleri/42716-yasam-her-sarta-dayaniyorlar/9</a></u></b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u><br /></u></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u>(x): Einstein'ın Özel ve Genel Görelilik Teorileri, </u>sadece <span style="color: red;">'Mutlak / Kozmik / Newtonian Zaman'</span>ın değil; yanı sıra '<span style="color: red;">Mutlak / Kozmik / Newtonian Uzay</span>'ın da olmadığını ileri sürdü. Şimdiye kadar yapılan bütün gözlemler bu iddiayı doğrulayan mahiyetteki sonuçları verdiler.</b></span><br />
<b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><br /></b>
<b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;"><u>(xi):</u> <a href="https://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2016/05/li-ching-yuen-256-yl-m-yasad.html?view=flipcard">https://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2016/05/li-ching-yuen-256-yl-m-yasad.html?view=flipcard</a></b><br />
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><u>(xii): </u><a href="http://www.kitapyurdu.com/kitap/kara-delikler-ve-bebek-evrenler/298035.html&filter_name=kara%20delikler%20ve%20bebek%20evrenler">http://www.kitapyurdu.com/kitap/kara-delikler-ve-bebek-evrenler/298035.html&filter_name=kara%20delikler%20ve%20bebek%20evrenler</a></span></b></div>
<div>
</div>
</div>
<!-- Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fwww.ancient-code.com%2Fwp-content%2Fuploads%2F2016%2F01%2Fparallel-universes.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEj5P8uEANxJV-50D-CBT4knEBsHyN-RkfICDP11O8hZs5Rmt3QnRcSxpLquUtzoUDgVSWDMqNUka1O_QbQ2DKtSB-_A0UqTldBdvkcENgDzEcgBQhktOKqFbq6X9g5B2J1prM7yO7rub0BLoxApF9YmbpawmunpSWsDwMmTZwjckX-UbtoBt2EdQ_G3378=" --><!-- Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Foldsite.magictorch.com%2Fwp-content%2Fuploads%2Ffocus_multiverse.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEhcGhwF0Xi8hE2070gRG2BWvNYb4HBXB2T8_haKBS3XDWs9yPlOQ_ECSoUCVIRV2zil9xmO8aThpx8fD2F047R028B80V4s_VG1P2oCoudCkHQ4zo8vkUBMV0sbPqKGwTs5NVe_ZgtsCWJ8_SJI8HD8uP2mdH-XIiPo6-VErAUzhQ4X6P6M=" -->Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-17639142171413431092024-02-27T16:42:00.001+03:002024-03-10T13:45:47.600+03:004 Ekim Hayvanları Koruma Günü<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span face=""calibri" , "sans-serif"" style="mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><img height="461px" id="il_fi" sb_id="ms__id2606" src="http://www.hitresim.com/upload/Minik%20k%C3%B6pekler-HZp.jpg" style="font-family: calibri; padding-bottom: 8px; padding-right: 8px; padding-top: 8px;" width="614px" /></span><br />
<span face=""calibri" , "sans-serif"" style="mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><br /></span>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>4 Ekim Hayvanları Koruma Günü vesilesiyle, 5 yıl önce önce yazdığım ve güncelliğini zerrece yitirmediğini düşündüğüm bir yazımı yaniden paylaşıyorum:</b><br />
<span face=""calibri" , "sans-serif"" style="mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><br /></b></span></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><b><span face=""calibri" , "sans-serif"">'2011 Ekim’inde; Arnavutköy’de, Bolluca mıntıkasındaki ormanda çok sayıda sokak hayvanının zehirlenerek itlaf edildiği haberi kamuoyunda infiale yol açmıştı. Bunun üzerine, konuya dair bir metin yazıp blogumda paylaşmıştım. </span><br />
<br />
<span face=""calibri" , "sans-serif"">Çok değil, bu olayın üzerinden henüz dolu dolu 5 ay bile geçmeden, hayvanlara karşı yapılan sistematik zulmün yeni bir örneğine bu sefer de Tuzla’da şahit olduk. Bu üzücü gelişme üzerine, mezkûr yazımı güncellemeye ve yeni haliyle (ki neredeyse yeni bir yazı bile sayılabilir artık bu) onu paylaşmaya karar verdim.</span></b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""calibri" , "sans-serif"" style="mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Lâfıma, aforizmatik bir iddia ile devam ediyorum:</b></span></span><br />
<span face=""calibri" , "sans-serif"" style="mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Sokak hayvanlarını, özellikle de sokak köpeklerini; aslında onları çok sevdiğimiz için katlediyoruz!</b></span></span><br />
</span><a name='more'></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0fJXnn_AD5YKztfIXvq46z-xFoqBB_rxKSKovJPLDoVWmrOHIregTXQQQGcKm-0qJxF62RRW7APMrpkP5h-RDBoSQ0DJoZvsLGCA3HsxPjn7xLpNhv_HL7un4g5cktWm7-3uAfuHb6_jg/s1600/bar%C4%B1nak.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" closure_uid_ej0j89="2" gu="true" height="272px" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0fJXnn_AD5YKztfIXvq46z-xFoqBB_rxKSKovJPLDoVWmrOHIregTXQQQGcKm-0qJxF62RRW7APMrpkP5h-RDBoSQ0DJoZvsLGCA3HsxPjn7xLpNhv_HL7un4g5cktWm7-3uAfuHb6_jg/s400/bar%C4%B1nak.jpg" width="400px" /></a><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><b><span face=""calibri" , "sans-serif"">Klavyemin başında, tam da bu satırları yazdığım sırada ‘Böyle bir şey nasıl olabilir? Bu dediğin apaçık bir çelişki değil mi?’ diyenlerinizi duyar gibi oluyorum doğrusu.</span><br />
<span face=""calibri" , "sans-serif""></span></b></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><b><span face=""calibri" , "sans-serif"">Yazımı sonuna değin okursanız, iddiamın altını doldurduğumu, en azından bunun için bayağı uğraştığımı siz de teslim edeceksiniz ‘diye düşünüyorum’<a href="http://www.blogger.com/post-edit.g?blogID=5857551342204606194&postID=1763914217141343109#_edn1" name="_ednref1" style="mso-endnote-id: edn1;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><span class="MsoEndnoteReference"><span style="line-height: 115%;">[i]</span></span></span></span></a>.</span><br />
<br />
<span face=""calibri" , "sans-serif"">Bir çeşit ‘malumu ilâm’ bu ama, yine de söyleyeceğim: Evet, biz millet olarak köpekleri ve kedileri çok, ama pek çok seviyoruz<a href="http://www.blogger.com/post-edit.g?blogID=5857551342204606194&postID=1763914217141343109#_edn2" name="_ednref2" style="mso-endnote-id: edn2;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><span class="MsoEndnoteReference"><span style="line-height: 115%;">[ii]</span></span></span></span></a>.</span><br />
<br />
<span face=""calibri" , "sans-serif"">Bunu sadece bu satırların hakir yazarı değil, çok sayıda edebiyatçımız, tarihçimiz, bilim insanımız söylemişler ve söylemeye de devam ediyorlar. Öte yandan, ülkemizi asırlardır ziyaret eden yabancılar da, bu konuda, umumiyetle olumlu görüş serdetmişler.</span><br />
<br />
<span face=""calibri" , "sans-serif"">Başta İstanbul olmak üzere, Osmanlı İmparatorluğunun çeşitli yaşam merkezlerinin son 3 – 4 asırda yapılmış gravürlerine, resimlerine, tablolarına ve çekilmiş fotoğraflarına baktığımızda, kedi ve köpek gibi hayvanların sokaklarda nasıl rahatça yaşadıklarını görmemiz işten bile değildir.</span><br />
<br />
<span face=""calibri" , "sans-serif"">Bu durum, yukarıda da değindiğim gibi, Batılıların dikkatinden kaçmamış, onlar tarafından, bahsettiğim görsel malzemenin yanı sıra, bu topraklarda yaşamış önceki nesillerin kedi ve köpek sevgisine dair çok sayıda metnin de üretilmesine neden olmuştur.</span><br />
<br />
<span face=""calibri" , "sans-serif"">Aradan asırlar geçti. Dünya ve Türkiye tanınamayacak denli değişti. Ancak, ülkemizdeki kedi ve köpeklerin durumu neredeyse hiç değişmedi. Bugün de onların büyük kısmı yine sokaklarda yaşamaktadır<a href="http://www.blogger.com/post-edit.g?blogID=5857551342204606194&postID=1763914217141343109#_edn3" name="_ednref3" style="mso-endnote-id: edn3;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><span class="MsoEndnoteReference"><span style="line-height: 115%;">[iii]</span></span></span></span></a>.</span></b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Batı Medeniyetine dahil olan ülkeler sokak hayvanları denen meseleyi kökünden halledeli neredeyse bir asır oldu. Nasıl mı yaptılar bu işi? Aslında, bu problemi çözerken kullandıkları reçete, izledikleri yol haritası çok basitti. Önce sokak hayvanlarını belli istasyonlarda topladılar. Bunlardan sağlıklı ve türünün güzel örneği olanları ayırdılar. Büyük kısmı hastalıklı olan geri kalanları ise ne yazık ki itlaf ettiler. </b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Ayırdıkları az sayıda sokak hayvanını, kedi ve köpek sahibi olmak isteyen kent sakinlerine teslim ettiler. Hayvanları alan kişilerin, bunların aşı, kısırlaştırma gibi tıbbi bakımını yaptırmalarını şart koşup bu süreci de kontrol altına aldılar. Böylelikle, sokaklardaki hayvan sayısı sıfırlanmış oldu.</b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Batı ülkelerinde; bizde dönem dönem gündeme gelen sokak hayvanı itlafının, neredeyse bir asırdır uygulanmama nedeni, onların bu çok sevimsiz ve acımasız operasyonu, sürecin başında bir kere yapıp, ardından da meseleyi çok medeni bir sürece dönüştürmeyi becermelerinden kaynaklanmaktadır.</b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Olayı, tarihsel perspektif içinde bu şekilde çerçeveledikten sonra, Tuzla ve Bolluca hayvan itlaflarının arkasında işleyen dinamikleri ve ardından da buna dair çözüm önerimi paylaşacağım.</b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Aşırı merhametimizden ve hayvan sevgimizden doğan ve asırlardır da sayılamayacak kadar çok tekrarlanan hayvan itlaf sürecimiz, birbirinin karbon kopyası diyebileceğimiz bir mekanizma çerçevesinde işte aşağı yukarı şöyle işlemektedir: </b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>İlk adımda, sokak hayvanlarımız, onları seven merhametli insanlarımız tarafından beslenir. Beslenen, kollanan sokak hayvanlarının sayısı zaman içinde artar. Gün gelir bu sayı, onların yeterince beslenemeyecekleri bir üst sınıra dayanır. Yeterince beslenemeyen sokak hayvanları sinirli ve saldırgan tavırlar sergilemeye başlar. Sokak hayvanlarının, özellikle de köpeklerin saldırgan tavırları söz konusu muhitin sakinlerini önce rahatsız etmeye, ardından korkutmaya ve nihayet öfkelendirerek tedbir arayışları içine girmesine neden olur.</b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>İşte, sokak hayvanlarını itlafı tam da bu noktada devreye girer. Aşırı artan sayıları ve giderek de agresifleşen ve saldırganlaşan tavırlarıyla köpekleri bekleyen akıbet neredeyse belli olmuştur artık: Toplu kıyım!<a href="http://www.blogger.com/post-edit.g?blogID=5857551342204606194&postID=1763914217141343109#_edn4" name="_ednref4" style="mso-endnote-id: edn4;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><span class="MsoEndnoteReference"><span style="line-height: 115%;">[iv]</span></span></span></span></a></b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Görüldüğü üzere, sevgi ve merhametle başlayan semt sakini – sokak hayvanı (en çok da köpek) ilişkisi, zaman içerisinde, neredeyse kaçınılmaz bir biçimde, sahipsiz hayvanların itlafına evrilen insafsız ve acımasız bir finale kilitlenivermektedir.</b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Bu kompleks sürecin rasyonel çözümü, Batılı ülkelerin bir asırdan fazla bir zaman önce gerçekleştirdikleri projeyi zamana, zemine ve sosyal dokumuza uyan tadilatlarla uygulamamızdır. Vakit geçirmeden, biz de söz konusu yol haritasını izlemez ve Batı Medeniyetinin belli başlı ülkelerinin tatbik ettikleri reçeteyi (insanımızın vicdani kriterlerine ve olumlu geleneklerine adapte ederek)uygulamazsak, Bolluca Ormanı yakınlarında yaşanan hayvan itlafı teşebbüsünün benzerlerine daha çok şahit olacağız demektir.</b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Yukarıda bahsettiğim adaptasyon; Batı ülkelerinde 19. asrın sonunda gerçekleştirilen hayvan katliamı fazının iptal edilmesi ve takip eden diğer adımların uygulaması biçimindedir. Bir diğer deyişle, uygulanması gereken plân (bana göre) adım adım şöyle olmalıdır:</b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>1 - Bütün sokak hayvanları, kamuya ya da gönüllü hayvansever kuruluşlara ait olan hayvan barınaklarında toplanır. Belediye ve merkezi yönetim dışında, sivil toplum ve yurttaşlardan sağlanan fonlarla buralarda toplanan hayvanların bakımı sağlanır.</b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>2 - Hayvanların yurttaşlar tarafından sahiplenilerek hayvan barınaklarından evlere götürülmeleri için düzenli kampanyalar açılır.</b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>3 - Belli bir sürede birileri tarafından hayvan barınaklarından alınmayan hayvanlar kısırlaştırılır. Bu hayvan, şayet kendisine kapısını açan bir yuva bulamazsa, ölene kadar söz konusu tesislerde barındırılır.</b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>4 - Hayvan barınağından yurttaşlar tarafından alınan hayvanların (aşı, kısırlaştırma, yavruları konusundaki tasarruflar gibi pratiklerin) takibi, kamu otoriteleri (ve yetmediği, erişemediği yerde de) hayvansever sivil toplum kuruluşları tarafından yapılır.</b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>5 - Aldığı hayvan, bir şekilde uyum problemi gösteren yurttaş, bunu yeniden hayvan barınağına teslim eder. Yurttaşların, problemli hayvan(lar)ı, ya da bakmak üzere aldıkları hayvan(lardan) olan yavruları sokağa terk etmeleri durumunda cezai müeyyide uygulanır.</b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Bu adımlar eksiksiz uygulandığında; öyle umuyorum ki, içimizi kaldıran, ruhumuzu ezen, vicdanımızı kanatarak bizi insanlığımızdan utandıran Tuzla ve Bolluca vahşeti benzeri hayvan katliamı haberlerine bir daha şahit olmamış oluruz.</b></span><br />
</span><div style="mso-element: endnote-list;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<br />
</span><hr align="left" size="1" width="33%" />
<div id="edn1" style="mso-element: endnote;">
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="http://www.blogger.com/post-edit.g?blogID=5857551342204606194&postID=1763914217141343109#_ednref1" name="_edn1" style="mso-endnote-id: edn1;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><span class="MsoEndnoteReference"><span style="line-height: 115%;">[i]</span></span></span></span></a> '…..diye düşünüyorum’ kalıbı, bana göre, hakkında bağımsız bir yazı yazılmasını gerektirecek kadar önemli bir ifade tercihidir. İlerleyen zamanlarda, bu konudaki taslağımı tamamlayacağımı ve muhtemel okurlarının beğenisine sunacağımı umuyorum.</span></b></div>
</div>
<div id="edn2" style="mso-element: endnote;">
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="http://www.blogger.com/post-edit.g?blogID=5857551342204606194&postID=1763914217141343109#_ednref2" name="_edn2" style="mso-endnote-id: edn2;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="mso-special-character: footnote;"><span class="MsoEndnoteReference"><span style="line-height: 115%;">[ii]</span></span></span></span></a> 'İstanbul'un Sokak Köpekleri' ve 'İstanbul'un Sokak Kedileri', fotoğraf sanatçımız Arif Aşçı'nın çektiği tadına doyulmaz fotoğraflarla ve bunlara değer katan içten satırlarıyla, okurunu – izleyenini adeta içine çeken sımsıcacık eserlerdir. Meraklısın şiddetle tavsiye olunur.</span></b></div>
</div>
<div id="edn3" style="mso-element: endnote;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><a href="http://www.blogger.com/post-edit.g?blogID=5857551342204606194&postID=1763914217141343109#_ednref3" name="_edn3" style="mso-endnote-id: edn3;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span><span style="mso-special-character: footnote;"><span class="MsoEndnoteReference"><span style="line-height: 115%;">[iii]</span></span></span></span></span></a><span><span> </span></span><span face=""calibri" , "sans-serif"">Aslında, benzer manzaraları; genel olarak ‘Doğu’ diye tarif edilen ve Orta Doğu’yu, Kuzey Afrika’yı ve Asya’yı kapsayan bir coğrafyanın neredeyse tamamında görmemiz mümkündür.</span></span></b><br />
</span><div class="MsoEndnoteText" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></b></div>
</div>
<div id="edn4" style="mso-element: endnote;">
<div class="MsoEndnoteText" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="http://www.blogger.com/post-edit.g?blogID=5857551342204606194&postID=1763914217141343109#_ednref4" name="_edn4" style="mso-endnote-id: edn4;" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span><span style="mso-special-character: footnote;"><span class="MsoEndnoteReference"><span style="line-height: 115%;">[iv]</span></span></span></span></span></a><span> Twitter’dan değerli dost @jumuah ikaz etmese, yazımın burasında çirkin bir yazım hatası olacaktı. Çok teşekkürler @jumuah </span><span><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span></span></b><span style="font-size: 11pt;"></span></div>
</div>
</div>
</div>
Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-63973472728975095952024-02-27T10:00:00.028+03:002024-03-02T10:43:00.181+03:00TRT Radyo 1, Sayfaların Dilinden Programı, metinler - 10<h2 style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><p style="font-weight: normal;"><u></u></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><u><u><b><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://static.nadirkitap.com/fotograf/18031/34/Kitap_20231017192718180319.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="399" data-original-width="400" height="399" src="https://static.nadirkitap.com/fotograf/18031/34/Kitap_20231017192718180319.jpg" width="400" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /></b></u></u><b style="color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-size: medium;">01 Ocak - 31 Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00 saatleri arasında TRT Radyo 1'de yayınlanan, bütün yıl boyunca da toplamı 262'ye erişecek olan <b>Sayfaların Dilinden</b> programının metinlerini yazıyorum. 2025 yılında kitaplaştırılacak olan mezkûr metinlerden 11 Mart - 15 mart döneminde yayınlanacak olanlar aşağıdadır. Onlara dair görüş, öneri, katkı ve eleştirilerinizi metinlerimin altındaki yorumlar kısmında ya da sosyal medya hesaplarım üzerinden paylaşabilir, programları, <b>TRT Dinle'</b>yi cep telefonunuza indirerek, Dünya'nın bütün coğrafyalarından dinleyebilirsiniz.</span></i></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b style="color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></i></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><b style="color: #444444;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></i></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><u><u><b>51) Konu: </b>İbn Sînâ, <b>kitap: </b>İbn Sînâ, Doğumunun Bininci Yılı Armağanı</u></u></div><p></p><p><b style="font-weight: normal;">Radyo 1'</b><span style="font-weight: normal;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><b style="font-weight: normal;">Sayfaların Dilinden </b><span style="font-weight: normal;">programının bugünkü konusu </span><b>İbn Sînâ</b><span style="font-weight: normal;">, bahsedeceğimiz kitap </span>İbn Sînâ, Doğumunun Bininci Yılı Armağanı<b style="font-weight: normal;">. </b></p></span></span></h2><h2 style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px; padding: 0px;"><span style="font-size: medium;"><span><span style="font-family: arial;"><span style="font-weight: normal;">Kültürümüzde </span>İbn Sînâ, Batı Medeniyeti<span style="font-weight: normal;">nde</span> Avicenna <span style="font-weight: normal;"> olarak tanınan </span>Ebû Alî el-Hüseyn bin Abdillâh bin Alî bin Sînâ,<span style="font-weight: normal;"> 980'de doğdu, 1037'de vefat etti. Asrının iyi eğitimli arifane sîmâlarından olan babasından ve muhitinin önemli hocalarından dersler alan, 10 yaşında hafız unvanını kazanan, 15 yaşındayken tutmaya başladığı notları hayatının bakiyesinde oluşturacağı muazzam telifinin embriyosunu oluşturan </span><span>İbn Sînâ</span><span style="font-weight: normal;">, </span></span><span style="font-family: arial;">Da Vinci </span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">ayarında bir </span><span style="font-family: arial;">homo universalis</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">, </span><span style="font-family: arial;">Leibniz</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;"> kalibresinde bir </span><span style="font-family: arial;">polimat</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;"> ve </span><span style="font-family: arial;">Aristoteles </span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">mertebesinde bir </span><span style="font-family: arial;">hezârfen</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;"> olacağının ip uçlarını daha o çağlarındayken vermişti. Müktesebatı sayesinde o</span><span style="font-family: arial;">;</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;"> asırlar boyunca Kutup Yıldızı olduğu İslâm coğrafyasında </span><span style="font-family: arial;">eş-şeyhü’r-reîs, hüccetü’l-hak, şerefü’l-mülk, ed-düstûr </span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">unvanlarıyla anılmış; uzun süre rehberlerinden olduğu Yahudi - Hristiyan dünyasında ise </span><span style="font-family: arial;">Avicenna, Filozofların Prensi, Grand Master, Tabiplerin Şahı </span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">olarak nitelenmiştir. Büyük kısmını</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">, </span><span style="font-family: arial;">İslâm coğrafyası</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">nın o dönem </span><span style="font-family: arial;">lingua franca</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">sı olan </span><span style="font-family: arial;">bilim dili Arapça</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">, bazılarını da </span><span style="font-family: arial;">Farsça</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;"> yazdığı t<span>ıp, eczacıl</span></span></span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">ık, fizik, metafizik, ahlâk felsefesi, ontoloji, psikoloji, mantık, astronomi, astroloji, simya, müzik, cebir, trigonometri, geometri, aritmetik, mühendislik, kelâm, hadis, fıkıh dallarındaki 200'den fazla risale ve kitabı ve çok sayıda makalesi olan</span><span style="font-family: arial;"> İbn Sînâ</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">, </span><span style="font-family: arial;">Neoplatonizm</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">le revize ettiği </span><span style="font-family: arial;">Aristoteles geleneği</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">ni </span><span style="font-family: arial;">İslâm kelâmı</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">yla meczederek oluşturduğu tarzıyla, </span><span style="font-family: arial;">Meşşâîye ekolü</span><span style="font-family: arial; font-weight: normal;">nde sistem kuran teorisyenlerdendir.</span></span></h2><div><span style="font-size: medium;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://storage.evrimagaci.org/old/content_media/0e0ddfb211e2c23da4cb9a51c91e03c4.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="450" data-original-width="800" height="360" src="https://storage.evrimagaci.org/old/content_media/0e0ddfb211e2c23da4cb9a51c91e03c4.jpg" width="640" /></a></div><br /><span style="font-family: arial; font-weight: normal;"><br /></span></span></div><div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><p style="margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="background-color: white;">Henüz on yedisindeyken Sâmânî hükümdarı Mansûr bin Nûh'u tedavi ederek ölümden kurtarmış, sultanın hekimi olmuş, sarayın, <b>büyük üstat Fârâbî</b>’nin, günümüzde kayıp olan efsanevi ansiklopedisi </span><span style="background-color: white;"><span style="font-weight: bold;">et</span>-<span style="font-weight: bold;">Talim üs</span>-<span style="font-weight: bold;">san</span>’i</span><span style="background-color: white;">nin müellif hattının da olduğu pek çok hazineyi içeren zengin kütüphanesi kullanımına açılmıştı. </span><span style="background-color: white;">17. asra kadar, bütün Dünyada ders kitabı olarak okutulan ve <b>tababet </b>ve<b> eczacılık</b> disiplinlerinin </span><span style="background-color: white;">mürebbîsi ve mümeyyizi denilebilecek şaheserleri </span><b style="background-color: white;">Kitabü'ş-Şifâ </b><span style="background-color: white;">ve</span><b style="background-color: white;"> El-Kanun fi't-Tıb</b><span style="background-color: white;">'bın </span><span style="background-color: white;">telifine giden yol işte böyle açılmıştı. Hayatını 7/24 ilme vakfeden üstat, <b>hacce-i evvel </b>denen <b>Aristoteles</b>'in <b>Metafizik</b>'ini 40 kere okumuş, ezberlemiş, ancak bir türlü anlayamamıştır. Katıldığı bir sahaf mezatında, <b>hacce-i sani </b>denilen <b>Fârâbî</b>'nin <b>Metafizik şerhi</b>ni, mevzusunu anlayamadığı için, ilgilenmemesine karşın, müzayede münâdî çok ısrar ettiği ve çok ucuza verdiğinden, almak zorunda kalmış, onu bir solukta okuduğunda ise, </span><span style="background-color: white;">o zamana değin ruhuna nüfuz edemediği eseri mükemmelen kavramıştır. Tam manasıyla <b><i>‘bir kitap okudum, hayatım değişti!</i></b>’ hadisesine işaret eden bu anekdot bize; bir vesile ile karşımıza çıkıp ‘<b><i>beni al’</i></b> diye göz kırpan bir kitaba tesadüf ettiğimizde, bu çağrıya bigane kalmamamız gerektiğini öğütlemekte. Orta Çağda öylesine önemseniyordu ki,<b> </b></span><span style="background-color: white;"><b>Selçukluların reis-ül etibbası, </b>yânî <b>sağlık bakanı </b>bir mecliste<b> </b>Avicenna’yı şöyle yüceltmiştir: '</span><span style="background-color: white;"><b><i>Dünün ve günümüzün hekimlerinin ittifakıyla kanaatimiz odur ki, şayet Hz. Muhammed’den sonra peygamber gelmesi mümkün olabilseydi, bu hiç şüphesiz İbn-i Sina olurdu</i></b>.’</span></p></span></div><div class="post-body entry-content" id="post-body-1178061945868094659" itemprop="description articleBody" style="background-color: white; line-height: 1.4; position: relative; width: 586px;"><div dir="ltr" trbidi="on"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b style="vertical-align: sub;">Türk Tarih Kurumu</b><span style="vertical-align: sub;">'nun bastığı <b>bilim tarihçisi Ord. Prof. Aydın Sayılı</b>'nın derlediği </span><b style="vertical-align: sub;">İbni Sina, Doğumunun Bininci Yılı Armağanı</b><span style="vertical-align: sub;"> ile </span><b style="vertical-align: sub;">Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi</b><span style="vertical-align: sub;">'ndeki 7 uzmanın müştereken hazırladıkları kapsamlı <b>İbni Sînâ</b> maddesi, insanlığın ufuklarını genişleten bu <b>İslâm Rönesansı mütefekkir</b>inin hayatına dair ileri okuma yapmak isteyene şiddetle tavsiye edilir. Bir sonraki</span></span></div><div dir="ltr" trbidi="on"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler</span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">.</span><span style="font-family: arial;"> </span></span></div><div dir="ltr" trbidi="on"><span style="font-size: medium;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://i.pinimg.com/originals/90/97/2a/90972a71c6e3efdb0dcbdb805238f607.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="800" height="480" src="https://i.pinimg.com/originals/90/97/2a/90972a71c6e3efdb0dcbdb805238f607.jpg" width="640" /></a></div><br /><span style="font-family: arial;"><br /></span></span></div></div><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;"><u><b>52) Konu: </b>Gece ve gündüz, <b>kitap</b>: Zaman Kitabı</u></span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;"><span>Radyo 1'</span><span>in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><span>Sayfaların Dilinden </span><span>programının bugünkü konusu </span><b>Gece ve Gündüz</b><span>, bahsedeceğimiz kitap </span><span style="font-weight: 700;">Zaman Kitabı</span><span>. </span></span></span></p><p><span style="font-family: arial;"><span style="font-size: medium;"><span><b>Dünya</b>mızın da parçası olduğu <b>Evren</b>in gözlemleyebildiğimiz, deneyimleyebildiğimiz kısmı mütemadiyen <b>devrevi</b>, yânî, <b>düzenli olarak tekrarlanan döngüsel hareket</b>ler sergiler. Gündüzü gece, yazı kış, sıcağı soğuk, kıtlığı bolluk, seli kuraklık, sulardaki <b>GEL</b>i <b>GİT, </b>çıkışı iniş, bölünmeyi birleşme, yeşermeyi kuruma, tazeliği çürüme ve doğumu da ölüm takip eder ve pek tabîdir ki mezkûr süreçler, gerçekleştikleri söz konusu istikametin ters yönünde de cereyan ederek, döngüsel hareketlerin biteviye birbirini izlediği o bitimsiz yürüyüşlerini sürdürürler. <b>G</b></span><span><b>ün </b>dediğimiz <b>gece - gündüz döngüsü</b>nden oluşan <b>zaman birimi</b>, s</span><span>adece bizim değil, bütün canlıların ve cansız doğanın gelişimini etkileyen faktörlerin başındadır. Hayat kaynağımız olan yıldızımız Güneş'in tam tepemizde, gökyüzünün gezegenimize göre en üst noktasında olduğu iki öğle vakti arasında geçen <b>24 saatl</b>ik, <b>86,400 saniye</b>lik <b>zaman dilimi</b>dir </span></span><span style="font-size: medium;"><span>teknik adıyla '</span><b>bir Güneş günü'</b><span>, ya da '</span><b>bir Dünya günü</b><span>. </span><span>Dünya'nın kendi ekseni etrafındaki dönüşüyle oluşan '<b>gündüz - gece döngüsü</b>', yılın her günü tam 24 saat sürmez, aylara göre ortalama 1 dakikalık bir oynama gösterir. Bunun nedeni, gezegenimizin Güneş etrafında yaptığı ve mevsimlerin oluşmasına neden olan 365 gün 6 saatlik dönüşünü gerçekleştirdiği yörüngesinin daire değil elips biçiminde olmasıdır. <b>GÜN</b>ün </span><span>astronomideki teknik ismi '<b>bir Güneş yılı</b>', ya da '<b>bir Dünya yılı</b>'dır.</span><span> Günlerin uzunluğu; gerçekleştiği gök cisminin büyüklüğü, cismin bileşiminin gaz mı yoksa katı malzeme mi olduğu, etrafında döndüğü nesnenin cesameti ve yakınlardaki diğer gök nesneleriyle oluşturdukları mimarinin yol açtığı toplam kütle çekimi kuvvetine göre değişiklik gösterir. Bu etkilerin altında bir gün Merkür'de 59 gün, Venüs'te 243 gün, Mars'ta 25 saat, Jüpiter'de 10 saat, Uranüs'te 18 saat, Neptün'de ise 19 Saat sürer. </span></span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Güneş ışınlarının Ekvator'a mutlak manada dik olarak düştüğü 2 günden biri olan 'yaklaşık <b>20 Mart'</b> <b>ilkbahar ekinoksu</b>, 'yaklaşık <b>22 Eylül' </b>ise<b> sonbahar ekinoksu</b>dur. <b>Ekinoks günleri</b>nde <b>gece ve gündüz eşit</b>tir ve kabaca <b>on iki saat</b>tir. Güneş ışınlarının <b>kuzey yarımküre</b>deki <b>Yengeç Dönencesi</b>'ne dik olarak düştüğü 'yaklaşık <b>21 Haziran</b>'la, <b>güney yarımküre</b>deki <b>Oğlak Dönencesi</b>'ne dik olarak düştüğü 'yaklaşık <b>21 Aralık'</b> günleri<b> gündönümü</b>dür. <b>21 Haziran Kuzey</b> için <b>yaz</b>, <b>güney</b> için <b>kış</b>, <b>21 Aralık</b> ise <b>kuzey</b> için <b>kış</b>, <b>güney</b> için y<b>az gündönümü</b>dür. <b>Türkiye</b>'nin parçası olduğu <b>kuzey yarımkürede</b> en uzun gündüz 21 Haziran'da, en uzun gece ise 21 Aralık'ta gerçekleşir; güney yarımkürede durum bunun tam tersidir. </span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>Gece - gündüz döngüsü</b>nün canlı organizmaların tamamı için hayati önem taşıyan 24 saatlik <b>sirkadiyen zaman</b> temelli <b>biyolojik saat </b>döngülerinde, insani ilişkilerde, mitolojide, psikolojide, teolojide, edebiyatta, plastik sanatlarda, sahne performanslarında, müzikte, mimaride, sosyopolitik ve sosyoekonomik süreçlerde, harp tarihinde ve uluslararası ilişkilerde sayısız yansıması ve etkisi vardır. Bu etkilerin dillendirildiği ve <b>Google</b> üzerinden erişilebilecek olan o bitimsiz külliyatta, <b>gece</b>nin; uydumuz Ay'la, kadınlık halleriyle, çılgınlıkla, belirsizlik ve tekinsizlikle, tehlikeyle, sanatçılara verdiği ilhamla anılması; <b>gündüz</b>ün ise, Güneş'le, erkeklik durumlarıyla, rasyonaliteyle, kesinlik ve emniyetle, güvenle, idari - hiyerarşik - teknolojik olgu ve rutinlerle birlikte değerlendirilmesi, küresel sitemin kültürel ve ideolojik kodlarıyla sosyolojik normlarını belirleyen erk temelli maskülist zihniyeti yansıtıyor olsa gerektir. </span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">Programımızın kaynak metinlerinden olan <b>Adam Hart-Davis</b>'in yazdığı <b>Zaman Kitabı - Zamanın Gizemi Nedir, Nasıl ilerler, Nasıl Ölçeriz? </b>gece - gündüz döngüsü gibi<b> </b>zamana bağlı astronomik ve kozmolojik olay, olgu ve süreçleri mercek altına almakta, ilgilisine temel veri, bilgi ve varsayımları sunmakta. Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span style="font-family: arial;"> <span></span></span></span></p><a name='more'></a><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial;"><u><b></b></u></span></span></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial;"><u><b><a href="https://isyonet.iskultur.com.tr/dosyalar/2017/11/tolkien.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="583" data-original-width="388" height="400" src="https://isyonet.iskultur.com.tr/dosyalar/2017/11/tolkien.jpg" width="266" /></a></b></u></span></span></span></div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial;"><u><b><br />53) Konu:</b> Tolkien'in Evreni, <b>kitap: </b>Tolkien</u></span></span></span><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial;"><span>Radyo 1'</span><span>in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><span>Sayfaların Dilinden </span><span>programının bugünkü konusu </span><b>Tolkien'in Evreni</b><span>, bahsedeceğimiz kitap </span><span style="font-weight: 700;">Tolkien</span><span>. </span></span></span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">1892'de Güney Afrika'da doğan İngiliz akademisyen, filolog, yazar, şair, romancı <b>John Ronald Reuel Tolkien,</b> <i><b>modern fantastik edebiyat</b></i>ın kurucu babası olmakla kalmamış, bu türe, janrın <b><i>'yüksek fantastik edebiyat'</i></b> şeklinde isimlendirilmesini haklı çıkaran müthiş bir kalite, olağanüstü bir orijinalite ve kreativite kazandırmıştır. Başyapıtları olan ve milyonlarca kişi tarafından zevkle okunan <b>Hobbit </b>ve <b>Yüzüklerin Efendisi</b> dahil, yaşamı boyunca sadece 8 eseri basılan <b>Tolkien'</b>in<b> </b>külliyatına<b>, </b>1973 - 2023 döneminde, 30'a yakın yeni eser eklenmiştir. Bu ayrıksı durum, yazarın muazzam bir yekuna erişen ve <b><i>legendarium</i></b> diye nitelediği el yazısı arşivinde müthiş bir tempo ve adanmışlıkla çalışan oğlu <b>Cristopher Tolkien</b> sayesinde gerçekleşmiştir. Hayatının 62 yılına denk düşen lise, üniversite ve iş hayatının neredeyse tamamını Oxford Üniversitesi bünyesinde ve dolaylarında geçiren Tolkien, aynı istikrarı, aile yaşamında da sergilemiş, 16 yaşındayken tanıştığı Edith Mary ile 1916'da evlenmiş, eşi ölene kadar da evli kalmışlardır. İ</span><span style="font-family: arial; font-size: medium;">nsan aklının üretebileceği, beşer muhayyelesinin icat edebileceği en inanılmaz, en renkli, en orijinal, en sıra dışı maceraların oluşturduğu müktesebatın mahiyetiyle, müellifinin yaşamının sadeliği, sıradanlığı ve sakinliği arasındaki derin uçurum, üzerinde durulması gereken bir ayrıntı olsa gerektir. Filoloji ve İngiliz Dili ve Edebiyatı eğitimi alan, başta Anglosaksonlar olmak üzere Germen kavimlerinin tarihi ve mitolojisine odaklanan Tolkien'in akademisyenliği ve yazarlığı da de bu temelde şekillendi. Onun dille olan irtibat ve iltisakı lise çağlarına gider; o yıllarda kuzenleri ve okul arkadaşlarıyla çok sayıda yapma dil icat eden Tolkien'in bu gayretleri, ileride kuracağı fantastik evrenin uydurma lisanlarının eskizleri olarak değerlendirilebilir. Tenkitli çevirisini 1926'da tamamladığı, yayını ise ancak 2014'de oğlu tarafından yapılan <b><i>Beowulf: Bir Çeviri, Bir yorum</i></b>'un <b>Anglosakson mitolojisi </b>temelli içeriği, <b>Tolkien</b>'in baş yapıtları olan <b>Hobbit </b>ve<b> Yüzüklerin Efendisi</b>'nin<b> Orta Dünya</b>'sına ilham kaynağı olmuştur. </span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Yakın arkadaşı olan, <b>Narnia Günlükleri</b>'yle bizde de ciddi bir hayran kitlesi edinen <b>Clive Staples Lewis </b>gibi, Hristiyan ahlâkçılığıyla egzotik ve fantazmagorik ögeleri birleştiren kurmaca kozmoslar yaratmak hususunda büyük üstat sayılan Tolkien, geometrik olarak artan kitap satışlarıyla ciddi telif ücreti almaya başlayınca <b><i>'keşke daha evvel emekli olup, tam zamanlı yazmaya 1959 öncesinde başlasaydım!'</i></b> diye hayıflanmıştır. '<b><i>Romanlarından uyarlanarak 2001 - 2014'de vizyona giren 6 filmin yapımcılarına getirisinin 10 milyar dolara yaklaştığı görse üstat, acaba ne düşünürdü?'</i></b> diye sormadan edemiyor insan. Hayatının son 15 yılında gittiği her yerde bir süper star muamelesi gören yazar bir çok ödüle lâyık görülmüş, ancak, aday gösterildiği <b>Nobel Edebiyat Ödülü</b>nü alamamıştır. Mucidi olduğu <b>Orta Dünya Kozmosu</b>nda kötülüğün vücut bulmuş hali olarak işlev gören <b>ork ırkı</b>, kimi çevrelerce, <b>Japonlar</b> gibi Asyalı milletlere benzetilmiş, bu durum, gençliğinde <b>ırkçı öjenik safsatası</b>na yakın durduğu iddialarıyla birleştirilerek, Tolkien'in Nazi ideolojisine prim verdiği eleştirisini doğurmuştur. Onun kurmaca aleminde çok sayıda ırk, kültür ve lisan olduğuna işaret eden bizim de katıldığımız kesimlerse, yazarı orklar üzerinden eleştirmenin meselenin esasını kaçıran bir aşırı yorum olduğunda hemfikirdir. </span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">BBC programcısı, jaz sanatçısı, b</span><span style="font-family: arial;">iyografi ve çocuk kitapları yazarı <b>Humprey Carpenter</b>'ın yazdığı başvuru kaynağımız <b>Tolkien</b>, yazarın hayatına dair yapılmış çok sayıda çalışma arasında en prestijli ve güvenilir olanlarındandır ve meraklısına da şayanı tavsiyedir. </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span style="font-family: arial;"> </span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://isbh.tmgrup.com.tr/sbh/dictionary/universite.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="395" data-original-width="752" height="210" src="https://isbh.tmgrup.com.tr/sbh/dictionary/universite.jpeg" width="400" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><u style="font-family: arial;"><b><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-size: medium;"><u style="font-family: arial;"><b><br /></b></u></span></p>54) Konu</b>: Üniversite Problematiği, <b>kitap</b>: Üniversite Neydi, Ne Durumda ve Nasıl Olmalı</u></span><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;">Radyo 1'</span><span style="background-color: white;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><span style="background-color: white;">Sayfaların Dilinden </span><span style="background-color: white;">programının bugünkü konusu </span><b style="background-color: white;">Üniversite problematiği</b><span style="background-color: white;">, bahsedeceğimiz kitap </span><span style="background-color: white; font-weight: 700;">Üniversite Neydi, Ne Durumda ve Nasıl Olmalı</span><span style="background-color: white;">. </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;">Beşeri bilimler, sosyal bilimler, doğa bilimleri, temel bilimler, </span><span style="background-color: white;">teolojik disiplinler</span><span style="background-color: white;"> </span><span style="background-color: white;">ya da sanat alanlarında verdiği eğitim sürecinde, talebelerine döneminin en üst düzeydeki bilgisini, tecrübesini ve formasyonunu aktararak onları meslek sahibi kılan, bünyesinde orijinal ve aktüel mahiyette ilmi çalışmalar yapılan, keşiflere ve icatlara yol açan araştırmaların gerçekleştirildiği ve yeni teknik ve teknolojilerin üretildiği laboratuvarları, enstitüleri, uygulama sahaları gibi birimleri ve tesisleri olan eğitim kurumlarıdır üniversiteler. Kavramı etimolojik olarak mercek altına aldığımızda, onun </span><b>Latince <i>universitas </i></b><span style="background-color: white;">teriminden türetildiğini görürüz. Geniş anlamıyla </span><b>universitas Evren</b><span style="background-color: white;">'e karşılık gelirken, onun eğitim dünyasındaki sınırlı anlamı ise özetle şöyledir: toplumsal dokunun ihtiyaç hissettiği bir meslek kolunda insan yetiştirilmesi için fikir, amaç ve eylem birliği içinde olan eğiticiler topluluğunun, söz konusu eğitime talip olan talebeler, bahse konu mesleğin lonca denilen mesleki örgütlenmesi, bu sürece fon sağlayan kişi ve kurumlar, eğitim müessesesine maddi ya da gayri maddi destek veren dini birimler, yerel ve / veya merkezi idarenin konuya dahil olan aparatı ve eşhası ile beraber oluşturdukları topluluktur universitas. Yapısı, müfredatı, çalışma tarzı ve sosyopolitik bağlantıları çok farklı olsa da, üniversiter eğitime bir şekliyle benzeyen en eski eğitim kurumu, Plato tarafından MÖ 387'de Atina'da kurulan Akademi iken; Fas'ın Fes şehrinde 859'da kurulan Karaviyyîn Üniversitesi, modern üniversiteyi andıran ilk eğitim müessesesidir. 970'de Kahire'de kurulan El-Ezher Üniversitesi, Bağdat'ta 1065'de kurulan Nizamiye Medresesi, 1088'de kurulan Bologna Üniversitesi, </span><span style="background-color: white;">1096'da kurulan Oxford Üniversitesi,</span><span style="background-color: white;"> </span><span style="background-color: white;">1150'de kurulan Paris Üniversitesi, 1209'da kurulan Cambridge Üniversitesi tesis edilen ilk üniversiteler arasındadır. 1330'da Orhan Bey tarafından İznik'te kurulan Orhan Gazi Medresesi ise Osmanlı İmparatorluğunun ilk üniversitesidir. 9. asırdan önce Avrupa'da kurulan akademik kurumlarda teolojik disiplinlerle hukuk okutulur, okulda kilisenin mutlak denetimi olurdu. Aritmetik, geometri, mantık, astronomi, tababet, eczacılık ve müzik gibi dalların üniversiter eğitim sistemine dahil olması; kilisenin, kısmen de olsa, hegemonyasının kırılmasıyla eğitim kurumunun akademik ve idari sahalarda rahatlaması 8. asırda Abbasi döneminde çiçeklenen İslâm Rönesansıyla mümkün olmuştur. Abbasi idaresinin sağladığı özgürlükçü ortam Fas, Cordoba ve Gırnata'daki medreseler üzerinden Avrupa'ya nüfuz etmiş, kıtadaki akademik ortamı değiştirmeye başlamıştır. Küresel üniversite siteminin büyük kısmı, </span></span><span style="background-color: white; font-family: arial;">ontolojik bir krizin pençesinde olduğu kabaca son</span><span style="background-color: white; font-family: arial;"> 40 yıldır, ne doğru düzgün bilim ve teknoloji üretebilmekte, ne de büyük beklentiler yaratarak ve ciddi ücretler ödeterek öğrencisi yaptığı gençlere, onları tatmin eden bir meslek kazandırabilmekte, kariyer imkânı sunabilmektedir. Başardım diyebilecekleri yegâne şey öğrencilerinin sosyalleşmesini, aile ve muhit baskısından kısmen de olsa kurtulmalarını ve diplomalı işsizler ordusunun neferleri olacakları güne kadar oyalanmalarını sağlamaktan ibarettir. </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0;">2. Dünya Savaşına müteakip belirginleşen, 1980 sonrasında Thatcher ve Reagan'la şahlanan neo-liberal azgınlığın yüksek öğrenim sahasındaki izdüşümü; eğitimin, bilimin ve teknolojinin mutlak manada metalaştırıldığı, üniversite kampüslerinin ticarethaneye, öğrencilerin müşteriye, okul yöneticilerinin sermayedarlara ve öğretim üyelerinin de tezgâhtarlara dönüştükleri bir büyük resmin oluşmasıdır. </span><b>Andrew Delbanco</b><span style="background-color: #faf5f0;">'nun yazdığı </span><b>Üniversite Neydi, ne Durumda ve Nasıl Olmalı</b><span style="background-color: #faf5f0;">, gezegenin birçok üniversitesinin en kalitesizinden olmak kaydıyla, hızla Amerikanlaştığı bu süreci değerlendirmekte, okurunu, meseleye alternatifler üreten bir düşünme sürecine davet etmekte. </span><span style="background-color: #faf5f0;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve</span><span style="background-color: #faf5f0;"> muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span> </span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="https://inovax.net.tr/wp-content/uploads/2023/02/ihsan-ketin.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="548" data-original-width="800" height="274" src="https://inovax.net.tr/wp-content/uploads/2023/02/ihsan-ketin.jpg" width="400" /></a></span></div><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p>55) Konu:</b> İhsan Ketin, <b>Kitap:</b> Bilgiyle Sohbet Popüler Bilim Yazıları</u></span><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;">Radyo 1'</span><span style="background-color: white;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><span style="background-color: white;">Sayfaların Dilinden </span><span style="background-color: white;">programının bugünkü konusu </span><b style="background-color: white;">İhsan Ketin</b><span style="background-color: white;">, bahsedeceğimiz kitap </span><span style="background-color: white; font-weight: 700;">Bilgiyle Sohbet Popüler Bilim Yazıları</span><span style="background-color: white;">. </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;">Genelde yer bilimleri ve özelde de Jeolojinin Türkiye'deki kurucu babası olarak anılan İhsan Ketin 1914'de Kayseri'de doğdu. Kayseri lisesinde yatılı - burslu okuyan Ketin, genç Türkiye Cumhuriyetinin yetenekli evlâtlarını Avrupa'ya gönderdiği uygulama kapsamında girdiği tam burslu tahsil sınavı kazanarak 1932'de Almanya'ya gitti. Önce Berlin, ardından Bonn Üniversitelerinde jeoloji eğitimi aldı. Bonn Üniversitesi'nde hocası olan küresel şöhret sahibi ve <b>Closs Ekolü</b>'nün kurucusu jeolog <b>Hans Cloos</b>'un ilmi çalışmalarına katılan Ketin 1938'de ilk doktoralı jeoloğumuz olarak Türkiye'ye döndü. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeoloji Enstitüsünde asistanlığa başlamasının sonrasında, önce Tercan, ardından 1939'da yaşadığımız ve 33,000 yurttaşımızı kaybettiğimiz Erzincan Depremi üzerine bölgeye giderek saha çalışmaları yaptı. Meslek yaşamı boyunca '<b><i>bir jeologun vazifesi, kayalarda gizlenen gerçeği bulmaktır'</i></b> diyen İhsan Hoca, Doğu Anadolu'nun deprem üreten kayaçlarını çok zor şartlarda karış karış analiz ederken, aslında yaptığı da buydu. </span></span><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: arial;">1942'de Niksar, 1943'de Tosya, 1944'de Bolu-Gerede ve 1946'da Çankırı'da yaşanan depremler sonrasında talebeleriyle sahada olan İhsan Ketin, Türkiye'nin kuzeydoğusundan kuzeybatısına doğru, yerin kilometrelerce altında boydan boya uzanan, birbirini izleyen ve tetikleyen çok yıkıcı depremler üreten devasa bir fayın olduğunu keşfederek bunu 1948'de </span><span style="background-color: white; border: 1pt none windowtext; color: #262626; font-family: arial; padding: 0cm;"><b><i>Anadolu Bloğu</i></b> isimli makalesiyle Dünya'ya duyurdu. Bu buluş sadece ülkemizin değil, gezegenin toplam depremselliğinin anlaşılması bakımından da çok kritik ve hayati bir adımdı. Küresel ölçekte en prestijli jeoloji dergisi sayılan Almanya menşeyli </span><span style="background-color: white; color: #212529; font-family: arial;"><b>Geologische Rundschau</b> bu makaleyi yayınlayınca <b>İhsan Ketin Jeoloji dünyası</b>nın yıldızları arasına girmiş oldu. Makalesinin tezleri öylesine önemli, kanıtları o derece sağlam ve hükmü de öylesine doyurucuydu ki, müellifine jeoloji alanının Nobel Bilim Ödülü sayılan </span><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: arial;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;"><b>Gustav Steinmann Madalyası</b>'nın verilmesine yol açtı. İhsan Hocanın '</span></span><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: arial;"><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;"><b><i>Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın güneyinde de, benzer bir yapı olabilir, araştırmalıyız'</i></b> uyarısının ardından gerçekleşen </span>1971 Bingöl depremi üzerine, talebelerinin yaptıkları saha etütleri sonucunda <b><span style="border: 1pt none windowtext; padding: 0cm;">Doğu Anadolu Fay Hattı</span> </b>da keşfedilmiş oldu. </span><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: arial;">1950 - 1951 döneminde gittiği ABD'de ilmi çalışmalarına devam eden İhsan Ketin, yurda döndüğü </span><span style="background-color: white; color: #262626; font-family: arial;">1953'den itibaren yeni yuvası olan <b>İstanbul Teknik Üniversitesi</b>'nde akademik hayatını sürdürdü. Meslek hayatı boyunca yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda yüksek prestijli ödüle lâyık görülen İhsan Hoca, 1983'de emekli olmasına karşın, vefat ettiği 1995'e kadar İTÜ bünyesinde devam ettiği çalışmalarıyla bizleri uyarmaya; insanlığa, gezegene ve memleketine hizmet etmeye devam etti. </span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0; color: black; font-family: arial;">İhsan Ketin'in asistanı </span><span style="background-color: #faf5f0; color: black; font-family: arial;">Celal Şengör'ün yazdığı <b><i>Bilgiyle Sohbet Popüler Bilim Yazıları</i></b>nda yer alan <i style="font-weight: bold;">İhsan Ketin ve Kuzey Anadolu Fay'ının Keşfi: Türk Yerbilimlerinin Büyük Başarılarından Biri </i>başlıklı makale, konuya dair yapılmış az sayıdaki mütevazi çalışmadan biridir. Milletimizin bekâ meselesi sayılabilecek hayati bir konuda Dünya çapında çalışmalar yapan bir bilim insanın, Atatürk'ün yurt dışı eğitimine yollarken gösterdiği <b><i>'</i></b></span><span style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: rgba(59,130,246,.5); --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; background-color: transparent; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box;"><span style="font-family: arial;"><b style="font-style: italic;">Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum; alevler olarak geri dönmelisiniz' </b>hedefinin ruhuyla mutabık olarak yaşadığı </span></span><span style="background-color: #faf5f0; color: black; font-family: arial;">hayatı ve yer bilimlerine katkıları konusunda, doğumundan 110 ve ölümünden 29 yıl sonra halâ bir doktora tezi ve kapsamlı bir biyografinin yayınlanmamış olması üzücü ve düşündürücüdür. Bu eksiğin bir an önce giderilmesi bizim İhsan Hoca'ya olan vefa borcumuzun bir gereğidir. Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve</span><span style="background-color: #faf5f0; color: black; font-family: arial;"> muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span style="color: black; font-family: arial;"> </span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-size: medium;"><span style="color: black; font-family: arial;">------------------------------------</span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Önceki 50 metne erişmek için bknz.:</span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 0px; padding-bottom: 0.5em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/02/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program_19.html" target="_blank">https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/02/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program_19.html</a></span></p>Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-24329395410563426722024-02-26T20:30:00.000+03:002024-03-09T11:21:35.042+03:00Gökşin Sipahioğlu 6 - 7 Eylül provokasyonun parçası mıydı?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img src="http://img-1.onedio.com/img/719/bound/2r0/540365a90e8f32a92e13ee89.webp" height="566" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" width="640" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Başlığın 'derin devlet' eliyle gerçekleştirilmiş çok kapsamlı bir provokasyonu, manipülasyonu, nasıl romantize ettiğine / olumladığına dikkat lütfen: 'İstanbul'da Asîl İnfial'</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNoSpacing" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;">
<br /></div>
<br />
<b><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">1 – İlk düğme yanlış
iliklenirse….</span></u></b><br />
<b><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";"><br /></span></u></b>
<br />
<div class="MsoNoSpacing">
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">Gökşin Sipahioğlu’</span></b><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">nun (yazının devamında <b>GS inisiyali</b>
ile anılacaktır) yaşadıkları; esasen küresel mahiyette başarılarla dolu bir meslek hayatının,
kariyerin henüz daha başındayken yapılan fahiş bir hatayla, nasıl da
lekelenebileceğinin çok karakteristik bir örneği olarak kaydedilmiştir tarihin,
özellikle de habercilik tarihinin sayfalarına. Gelin birlikte, <b>‘gömleğin ilk düğmesi yanlış
iliklendiğinde, arkasından gelenlerin tamamı da yanlış iliklenecektir’</b>
atasözünü doğrulayan bu ibretlik hikâyenin önemli satır başlarına, şöyle kuş bakışı
da olsa, bir göz atıverelim.</span><img alt="Gökşin Sipahioğlu Hayatını Kaybetti - bianet" src="https://m.bianet.org/resim/olcekle/29272/490/241" /><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";"><br /></span>
<br />
<a name='more'></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<b><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">2 – ‘Grand Turc’ vs. ‘Grand Conspirateur’!<o:p></o:p></span></u></b><br />
<b><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";"><br /></span></u></b></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">Hayatının
çok önemli bir kısmını yaşadığı <b>Fransa</b>’da
<b>'Grand Turc'</b> lâkabıyla tanınan <b>GS </b>(<b>28 Aralık 1916 – 5 Ekim 2011)</b>, bundan 9<b> yıl</b> önce ayrılmıştı aramızdan. <b>50 yıl</b>dır yaşadığı ve ‘<b>evim’</b> dediği <b>Paris</b>’te ölen bu küresel önemdeki fotoğrafçı ve haberci hakkında
dilendirilmiş olan haber, yorum ve eleştirilerin toplamı şimdiden (bu topraklarda doğmuş başka hiçbir habercinin erişemeyeceği bir hacme ulaşarak), ehemmiyetli bir
külliyat oluşturmuştur daha şimdiden.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEhydIm6knGh9FAnbXN3A91aaYUmGSiHPTHc5BGX7sEfKUwZd9EKtQE_uDKs4XdFjR6Oyj6eepdPv1qbpcPPI_H53OFBc7qroifVRdnUZ4uQgaJYWKTPQT87ZYdxUKoAvqipWrsqJQVW-17_5YPxGVjGCndsT9rUQ_QsTRVNdM8=" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://i.radikal.com.tr/150x113/2011/10/05/fft16_mf826065.Jpeg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Gökşin Sipahioğlu'nun eseri olan o provokatif gazete.</td></tr>
</tbody></table>
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">1926</span></b><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">’da İzmir’de doğan <b>GS,</b> çok genç yaşta başladığı mesleğinde (öngörü kapasitesi, her türden insanla ilişki kurmaktaki potansiyeli, cesaret - girişkenlik ve ataklığı, çalışkanlığı, fotoğraf makinesini gözünün ve beyninin, yazı makinesini ise elleriyle aklının adeta doğal uzantılarıymışçasına kullanabilmesi gibi) yetenekleri sayesinde hızla yükselmeyi başardı. Genç gazeteci, <b>1955</b>’te yayınladığı bir haberle, hem
çok uzun bir <b>gazetecilik / habercilik</b>
kariyerinin ilk <b>spektaküler </b>çıkışını
yapmış; hem de, aynı haberle, hayatı boyunca üzerinden atamayacağı bir mesuliyeti, ayıbı ve
şaibeyi de üstlenmişti. <b>İstanbul
ekspres’in yazı işleri müdürü</b> olarak <b>6
Eylül 1955</b> günü yayınladığı ‘<b>Selânik’te
Atatürk’ün doğduğu evi bombaladılar’</b> haberiydi bu. <b>Sipahioğlu</b>, asparagas olan bu <b>provokatif
/ manüplatif</b> haberin, <b>6 – 7 eylül
olayları</b> için zemin oluşturmaya çalışan dönemin <b>derin devleti </b>(ilerleyen dönemlerde ‘<b>Süper NATO’</b>ya ve <b>Gladio’</b>ya
dönüşecek olan <b>küresel kapitalist –
emperyalist suç örgütü</b>nün <b>Türkiye</b>
ayağı) tarafından ısmarlandığını; kendisinin ise bu operasyonun plânlayıcısı ve
tertipçisi olan <b>kurmay heyetinin / beyin
takımının</b> ya da aparatçığın şu ya da bu seviyedeki bir unsuru olduğu merkezindeki vahim iddiaları ömrü boyunca
reddetmiştir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<b><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">3 - GS’nun parlak
habercilik kariyeri</span></u></b><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";"><o:p></o:p></span><br />
<b><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";"><br /></span></u></b></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<div style="text-align: left;">
</div>
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">GS</span></b><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">’nun meslek yaşamı, yukarıda
bahsettiğim vicdan ve ahlâk dışı 6 – 7 Eylül operasyonundaki (sorumluluk
sınırları halâ tartışılan) katkısı bir kenara bırakılacak olduğunda, gerçekten de
çok büyük başarıların süslediği müthiş bir haberciliğe işaret etmektedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img alt="gökşin sipahioğlu ile ilgili görsel sonucu" src="http://img.haberler.com/haber/550/1968-olaylarinin-fotografcisi-goksin-sipahioglu-3038550_9472_o.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><div style="font-size: 12.8px;">
GS kimliğiyle özdeşleşen 'özel harp aparatçığı' yaftasına</div>
<div style="font-size: 12.8px;">
hayatının sonuna kadar itiraz etse de, bu lekeyi</div>
<div style="font-size: 12.8px;">
temizlemeye muvaffak olamadı.</div>
</td></tr>
</tbody></table>
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">1956 Mısır - İsrail savaşı</span></b><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">nda çektiği çarpıcı
fotoğraflar; <b>Çetin Altan ve Aziz Nesin’</b>in
ilk gazete yazılarını yayınlayan <b>Yeni Gazete’</b>yi
çıkarması; tepe yöneticiliğini yaptığı Vatan <b>Gazetesi’nde</b> ülkemizdeki ilk erken baskı sistemini kurması; <b>Tiran</b>’a girerek oradan haber ve fotoğraf </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">çıkarabilen ilk </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">NATO </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">mensubu ülke
gazetecisi oluşu; </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">füze krizi</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">nin
patlaması üzerine, gemici karnesiyle girmeyi başardığı </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Küba</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">’da çektiği fotoğrafların bu alanda dünyada bir ilk oluşu; </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">1966’</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">da </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Paris Büro Şefi</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> olarak girdiği </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Hürriyet
Gazetesi</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> adına çektiği </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">‘Mayıs</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">1968 ayaklanması’ </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">fotoğraflarının hem sembolik
içerikleri, hem belgesel yönleri ve hem de estetik vasıfları yüzünden çok
beğenilmesi ve dünyanın neredeyse bütün önemli mecralarında görsel belge olarak
kullanılması; </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Çin – Batı dünyası</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">
kutuplaşmasının en sert, en gerilimli olduğu </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Kültür İhtilâli</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> öncesinde </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Çin</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">’e
girmeyi başaran ilk </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Türk</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> ve birkaç
dünya gazetecisinden de birisi oluşu; </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">1969</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">’dan
itibaren çalışmaya başladığı dünyanın en önemli basın kuruluşlarından </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Gama</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Ajansı</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">’ndan (mezkûr kurumun bürokratik ve muhafazakâr yapısının
yaratıcılığını, cevvalliğini engellediğini görmesi üzerine), büyük bir risk
alarak ayrılması ve olay yaratan ve gündem oluşturan </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">‘özel röportaj ve fotoğraflar’</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">ının dağıtımı için kendi ajansı olan </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Sipa Press</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">’i kurması; </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Sipa Press</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">’in, </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">GS’</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">nun başarılı yönetimi sayesinde, dönemin en
önemli gazeteci ve fotoğrafçılarını istihdam eden çok parlak bir haber ajansına
dönüşmesi ve dünyanın sayılı fotoğraf ve belge arşivlerinden birisine sahip
olması….. Bunlar ve burada kendilerinden bahsetmeye ne yerimizin ve ne de
vaktimizin müsait olmadığı sayılamayacak kadar çok olan diğer öncü ve önemli
habercilik işleri; </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">GS</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">’nun
uzun, başarılı ve çok parlak gazetecilik kariyerinin sadece bazı köşe taşlarını
oluşturmaktadır.</span></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<b><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">4 - Doğan Grubu ve Ertuğrul Özkök
bu teklifi nasıl geri çevirmiş, hayret doğrusu!<o:p></o:p></span></u></b><br />
<b><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";"><br /></span></u></b></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Hızlı teknolojik dönüşüme ayak uyduramayan</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Sipa Press, 1980’ler</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">de, pek çok başka küresel medya oyuncusu gibi, ekonomik sıkıntıya düştü. Kurucusunun zengin network'ünün ve işletmecilik dehasının da çare bulamadığı bu problem</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">1990’lar</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">da daha da derinleşerek altından kalkılamaz bir boyuta erişti. </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">GS,</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">bunun üzerine çareyi,</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Sipa Press</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">’in, alanında küresel anlamda en zengin birkaç arşivden birisi olarak gösterilen ve milyonlarca sıra dışı çalışmadan oluşan, fotoğraf koleksiyonunu satışa çıkarmakta buldu. Basın dünyamızın kulislerinde tedavüle sokulan iddialara prim verecek olursak, </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">GS</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">, arşivini devralması için ilk olarak, uzun yıllar </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Paris Büro Şefliği</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">ni yaptığı </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Hürriyet Gazetesi </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">ve onun Genel Yayın Yönetmeni <b>Francophone Ertuğrul Özkök</b> ile temas kurdu ve </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">oldukça da hesaplı (hatta kelepir) sayılabilecek bir meblâğ talep etti</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">. Ancak, ne yazık ki, ne </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Ertuğrul Özkök</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> ve ne de grubun tepe yöneticileri, bu heyecan verici arşivi </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Doğan Yayın Grubu’</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">na ve </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Türkiye</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">’ye kazandırmak noktasında yeterli istek ve iradeye (aslında vizyon ve basiret desem daha doğru olacak sanırım) sahip olamadılar. Bunun üzerine </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Gökşin Sipahioğlu</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">, zaten kendisine uzun süredir astronomik teklifler götüren birkaç talipten birisi olan </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Fransız</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> medya grubu </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Sud Communication</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">’a devretti arşivini.</span><br />
<div class="MsoNoSpacing">
</div>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Ertuğrul Özkök ve dönemin Doğan Medya Holding tepe yöneticilerinin isabetsiz, basiretsiz ve vizyonsuz tutumları yüzünden, hem</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Türkiye </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">ve hem de</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Hürriyet Gazetesi</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">, habercilik tarihi bakımından gerçek bir hazineyi, hem de şu anki sahibinin ödediğinden çok daha mütevazı bir bedelle, varlıkları arasına katma fırsatını, maalesef ve maatteessüf, elinden kaçırmış oldu.</span></div>
</div>
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<b><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">5 - </span></u></b><b><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">Habercilik ilke ve etik temelli bir meslektir</span></u></b><br />
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";"><b>Habercilik </b>hem </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">önemli ve hem de <b>değer / ilke merkezli</b> icra edilmesinde mutlak manada zaruret olan mesleklerin başında gelir<b>. İnsanlığın haber alma hürriyeti temelinde sürdürülen bu kamusal yarar yanı çok yüksek faaliyet</b> sırasında, <b>ilke / değer temelli</b> davranılmaz, <b>egemenler</b>le ‘<b>aynı sofraya oturmak’</b> adına <b>meslek deontolojisinden ve evrensel etik kodların</b>dan taviz verilirse; bu durum, söz konusu mesleki deformasyonu yaşayan gazetecinin, aynen <b>GS</b> vak'asında olduğu gibi, - </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">İsa'nın, <b>'Via Dolorosa - Acılar Yolu' </b>boyunca, hayatının finalini yaşayacağı Golgota Tepesi'ne değin, sırtında taşımak zorunda olduğu devâsa haç misali -</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> müktesebatını lekeleyen </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">vahim bir şaibenin müellifi olduğu gerçeğinin ömrü boyunca taşıyıcısı olmasına neden olabilecektir.</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">Kamuoyu (halk, millet, insanlık camiası) gazeteci</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">den</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">manüplasyon, spekülasyon, tetikçilik ve toplum mühendisliği</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">yapmasını değil; kendisini</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">dürüstçe ve olgularla mutabık bir şekilde bilgilendirmesini ve aydınlatma</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">sını beklemektedir. Sadece budur gazetecinin - habercinin işlevi, sebeb-i mevcudiyeti...</span></div>
</div>
<div class="MsoNoSpacing">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEiE78d5yM2DmCLoi55C1UgYMO9l__OglutBVs2NHuBLfXB078FSy792M7AeZypqODQUyE6SumDFr9jge-Uqr3KDn_-0Gw3JEZeWbzBTfZ9wC2-5AQgeajQedfMvRab87Jo4NvhBlb0lNA=(24).JPG&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" imageanchor="1" style="clear: right; display: inline !important; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="http://admin.agos.com.tr/upload/images/1(24).JPG" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Hürriyet de 'topa giriyor'!</td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNoSpacing">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">Arama motorlarında yapacağınız taramalar sonucu, <b>GS</b> ile ilgili çok sayıda haber ve yoruma erişirsiniz. Bunların ezici çoğunluğu onun (yukarıda özetlemeye gayret ettiğim) mesleki başarılarına vurgu yapmaktadır. Bütün bunlar
içinde, bana kalırsa, akılda en çok kalanı; dünya basın tarihinin gerçek duayenlerinden
birisi olan <b>GS’</b>nun, mesleki
dehasını, cesaretini, girişimciliğini, yaratıcılığını, ‘<b>haberi koklamak</b>’taki maharetini, sanatçılığını, estetliğini, stratejistliğini,
uzak görüşlülüğünü yansıtan olgular değildir ne yazık ki. Onun <b>6-7 eylül 1955 </b></span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">trajedisi</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">ndeki </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">(gayri müslim unsurlarla komünist ve sosyalistler gibi rejim muhaliflerini tasfiyeye yönelik bir derin tertip, toplum mühendisliği amaçlı 'dört başı mâmur' bir provokasyon olarak okunması daha isabetlidir)</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> plânlayıcılığına,
azmettiriciliğine ve beyin rolü üstlenmesine dair yapılan spekülasyonlar
olacaktır. </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Mesleki kariyeri</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">ndeki, yukarıda
ancak ana konturlarıyla değinebildiğim, bütün o </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">müthiş / göz kamaştırıcı başarılar</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">ı gerçekleştiren bir haberci, bir </span><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">‘Grand Turc’</span></b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> yerine;
‘</span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">Atatürk’ün Selânik’teki evinin
bombalandığı</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">dezenformasyonunu
tedavüle sokarak, 6 – 7 eylül 1955 tertibine zemin hazırlamak isteyen Türk
derin devletinin Bab-ı Âli'deki aparatçığı’</b><span style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">, bir </span><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">‘Grand Conspirateur’</span></b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">olarak hatırlanmak, ‘</span><b style="font-family: 'Trebuchet MS', sans-serif;">bir ömürden geriye en çok hatalar ve
günahlar kalır!</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">’ dedirten türden, üzerinde çok düşünülesi ve muhasebesi
yapılası bir ibret tablosudur adeta.</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: "Times New Roman";"><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";"><br /></span></u></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: "Times New Roman";"><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">6 - Sahi, bir ömürden geriye en çok ne kalır?</span></u></b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Evet, bu metnin ilk paragrafında işaret ettiğim üzere, </span><b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">'ilk düğmesini yanlış iliklediğiniz gömleğinizin diğer bütün düğmeleri de yanlış iliklenmeye yazgılıdır!'.</b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Okunulan metnin geldiği aktüel uğrakta dillendirilmesi zaruri soru şudur: </span><br />
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">Bir ömürden geriye en çok ne kalır? </span></b><br />
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , "sans-serif";">En çok geriye ne yazık ki hatalar kalır!</span></b><br />
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">....bizden geriye en çok ayıplarımız, hasisliklerimiz, gaddarlıklarımız, bencilliklerimiz, nadanlıklarımız, nobranlıklarımız, kabalıklarımız ve kötülüklerimiz kalır... </b><br />
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><b>Gökşin Sipahioğlu'ndan geriye, nasıl 6 - 7 Eylül derin devlet operasyonunun azmettiricisi ve tetikçisi - aparatçığı olduğunu kalmışsa, </b>Via Dolorosa denilen şu acı dolu hayat maceramızdan geriye de, maatteessüf, en çok günahlarımız kalır, </b><br />
<b style="font-family: "trebuchet ms", sans-serif;">giderek de neredeyse belki sadece günahlarımız kalır...</b></div>
<div class="MsoNoSpacing">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img height="412" src="https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/736x/ba/dc/34/badc3492673dd1275f341f189340720a.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" width="640" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Gökşin Sipahioğlu'nun; hem sosyo-politik mesajları, hem belge niteliği ve hem de estetik vasıfları bakımından birinci sınıf bir eser olan yukarıdaki fotoğraf gibi binlerce karesi olmasına karşın, ne yazık ki bunlarla anılmamakta ve hatırlanmamaktadır.</td></tr>
</tbody></table>
</div>
<br />
<div class="MsoNoSpacing">
<br /></div>
</div>
<!-- Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fi.radikal.com.tr%2F150x113%2F2011%2F10%2F05%2Ffft16_mf826065.Jpeg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEhydIm6knGh9FAnbXN3A91aaYUmGSiHPTHc5BGX7sEfKUwZd9EKtQE_uDKs4XdFjR6Oyj6eepdPv1qbpcPPI_H53OFBc7qroifVRdnUZ4uQgaJYWKTPQT87ZYdxUKoAvqipWrsqJQVW-17_5YPxGVjGCndsT9rUQ_QsTRVNdM8=" --><!-- Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fadmin.agos.com.tr%2Fupload%2Fimages%2F1" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEiE78d5yM2DmCLoi55C1UgYMO9l__OglutBVs2NHuBLfXB078FSy792M7AeZypqODQUyE6SumDFr9jge-Uqr3KDn_-0Gw3JEZeWbzBTfZ9wC2-5AQgeajQedfMvRab87Jo4NvhBlb0lNA=" -->Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-20712698865449659482024-02-25T13:30:00.000+03:002024-03-09T10:25:11.262+03:00Hayat nedir?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img alt="what is life ile ilgili görsel sonucu" src="http://dariusforoux.com/wp-content/uploads/2016/07/what-is-life.jpeg" height="189" width="320" /><img alt="İlgili resim" src="https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/originals/63/bb/3c/63bb3c36ffa3abaf36d159566cbd25e6.jpg" /><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span><span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Cevaplanması kolay gibi gözükse de, aslında hiç de öyle olmayan (sınav stresi yaşayan öğrenci deyişiyle) 'çok ama çok kazık' ya da (felsefi jargondaki dillendirilişiyle) 'demir leblebi' denilen tarzda sorular vardır.</b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'Zaman nedir?</i><b>', </b><i>'aşk nedir?', 'varoluşun amacı nedir?', 'niçin '<b>hiçbir şey'</b> değil de, '<b>BİR ŞEY' </b>var?!?'</i><b>... gibi.</b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'Hayat nedir?'</i><b> zor olarak tarif ve tasvir edilen bu sorular ailesindendir.</b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Bunlar gibi sorgulamalara verilmiş sayılamayacak denli çok cevap olduğu su götürmez bir gerçektir. İlerleyen satırlarda, </b></span></span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: 16px;"><i>'hayat nedir?' </i></span><b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">sorusunu verilmiş kimi cevaplar alınacaktır mercek altına. </b><br />
<b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;"><br /></b>
<b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">Dedim ya, sayısız cevabı olan sorulardandır </b><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: 16px;"><i>'hayat nedir?</i></span><b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">'. Okunulan satırların yazarına ait olan aşağıdaki ifade, bu cevaplar deryasında bir damlacıktır ancak:</b><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'Hayat, ben'e aplike edilen geçici - uçucu - zaruri bir protezdir; i</i></span></span><i style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">drak ettiğinde nirvana'ya erersin, nirvana'da erirsin.'</i><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></span>
<img alt="what is life ile ilgili görsel sonucu" height="360" src="https://i.ytimg.com/vi/EWsy3yDtsIU/maxresdefault.jpg" width="640" /><br />
<span style="color: #333333; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span><span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i></i></span></span>
<br />
<a name='more'></a><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Kim bilir hangi düşüncelerden, ne gibi duygu durumlarından hareketle yaratıverdiğim ve Ekşi Sözlük'teki </b><i>'öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler' </i><b>başlığına, 13 Ocak 2015 tarihinde, entry olarak girdiğim bu ifadeyi başka hangi dijital platformlarda paylaştığımı doğrusu hatırlayamıyorum; uzunlu kısalı metinlerimi paylaştığım söz konusu mecraların sayısı oldukça fazla çünkü. Bu yüzden de onu sadece Ekşi'de paylaştığımı varsayarak devam ediyorum.</b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span><span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Yeniden okuduğumda, (yaptığını metheden birisi olarak algılanmayacağımı umarak söylüyorum) kapsayıcı ve orijinal buldum bu hayat tanımımı. Sadece söz konusu platformla sınırlı bir bilinirliğe sahip olmasına gönlümün razı olmaması da, bloguma eklememe yol açtı onu.</b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span><b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">Bu kısacık tanımı madem bloguma almıştım, üzerinde biraz daha çalışmalı, olabildiğince inceltmeliydim onu. Nitekim öyle de yaptım. Birincisi (yaptığı </b><b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">minicik bir dokunuşla) nüansa dair bir çok katlılık yaratan, </b><b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">ikincisi ise, ifadenin toplamında </b><b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">kökten / dramatik bir değişikliğe yol açan iki tadilattan sonra</b><b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">, onu aşağıdaki hale sokuvermiştim:</b><br />
<br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'Hayat, </i><b>BEN</b><i>(lik)'e aplike edilen geçici - uçucu - </i><b>olumsal</b><i> bir protezdir;</i></span></span><i style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">idrak ettiğinde nirvana'ya erersin, nirvana'da erirsin.' (i)</i><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Yeri gelmişken, bu metnin üstündeki görselin içerdiği (bir matematik operasyonu şeklinde dillendirilmiş) </b><i>'bir ölçek hayat = yarım ölçek mutluluk + yarım ölçek üzüntü' </i><b>şeklindeki hayat tanımının, öyle pek de yabana atılmaması gereken, gerçekçi bir yaklaşım olduğuna da işaret etmeliyim.</b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span><span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'Hayat nedir?' </i><b>sorusuyla başladığım denemeye, buna dair olan (b</b></span></span><b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">azıları çok basit ve banal, bazılarıysa oldukça sofistike ve komplike) birkaç </b><b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">cevapla devam etmenin anlamlı olacağını düşünüyorum.</b><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Forrest Gump'da Tom Hanks'in canlandırdığı ana karakterin (aynı zamanda spesifik bir hayat tanımı da içeren) o unutulmaz repliği, sıradan ABD'lilere özgü olan karakteristik naifliğin (salaklık diye de okunabilir) mükemmel bir özeti gibidir:</b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'Annem daima söylerdi, 'hayat bir kutu çikolata gibidir, içinden ne çıkacağını asla bilemezsin (</i></span></span><span style="background-color: #fcfae7; color: #333333;"><i><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">My momma always said, "Life was like a box of chocolates. You never know what you're gonna get'')'</span></i></span><i><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;">'</b></span></i><br />
<i><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><br /></b></span></i>
<img alt="forrest gump ile ilgili görsel sonucu" height="320" src="https://img-s2.onedio.com/id-57f7a09d5ee590730f8a9d7b/rev-0/raw/s-900aee5cd483d0a56ad78c200d29c4a42c7e7225.jpg" width="640" /><br />
<b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;"><br /></b>
<b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;">Seviyeyi Forest Gump'a kadar düşürünce, ergen işi hayat tanımlarının popüler versiyonlarından bazılarını daha paylaşmadan olmazdı. İşte (ilki doğrudan iktibas edilmiş, ikincisi ise tarafımdan modifiye edilerek geliştirilmiş geyik muhabbeti kıvamındaki) Ekşi Sözlük menşeyli iki tanım daha:</b><br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://cache.gawkerassets.com/assets/images/4/2010/10/douglas-adams-42.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="douglas adams 42 ile ilgili görsel sonucu" border="0" src="http://cache.gawkerassets.com/assets/images/4/2010/10/douglas-adams-42.jpg" height="253" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Douglas Adams (1952 - 2001)</td></tr>
</tbody></table>
<b style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms", sans-serif; font-size: 16px;"><br /></b>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: 16px;"><i>'Çikolata dişlerinizi, hayat düşlerinizi çürütür.'</i></span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: 16px;"><i><br /></i></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: 16px;"><span style="font-family: "source sans pro" , sans-serif;"><i>'Hayat bir dal sigara içmek gibidir; zevkli, zararlı ve çok kısa!'</i></span></span><br />
<br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Seviyeyi bir miktar yükseltiyor, daha derinlikli ve kuşatıcı bir tanımla devam ediyorum. Yine Ekşi'de rastladığım bir başlıktan, '</b><i>hayat hayattır'</i><b>dan ilham alarak geliştirdiğim bir tanımla devam ediyorum:</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'Hayat hayattır. Geri bildirimle / geri beslemeyle kendi kendisini düzenleyen, uyarlayan, geliştiren kaosun kıyısındaki karmaşık sistemler gibidir hayat: kendi kendisidir, özetlenemez, kısaltılamaz, sıkıştırlamaz, simüle edilemez, anlatılamaz, aktarılamaz, kopyalanamaz, başka bir şeye benzetilemez. Sadece deneyimlenir, hissedilir, yaşanır.'</i></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><br /></i></span></span>
<a href="http://www.dailygalaxy.com/.a/6a00d8341bf7f753ef01a73d939281970d-800wi" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img alt="The_hitchhiker_s_guide_to_the_galaxy_wallpaper_by_lucaszanella-d6821pm (1)" border="0" src="http://www.dailygalaxy.com/.a/6a00d8341bf7f753ef01a73d939281970d-800wi" height="180" width="320" /></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Geldiğimiz noktada, bilim kurgunun efsanevi yazarlarından Douglas Adams'ın o popüler tanımını paylaşmanın tam sırasıdır diye düşünüyorum. Adams</b></span></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>, küresel 'long seller'ı 'Otostopçunun Galaksi Rehberi'de (Hitchhiker's guide to the Galaxy)'</b></span></span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><b> </b><i>'hayatın, evrenin ve her şeyin nihai anlamı nedir?</i><b>' diye soruyor ve ardından da şöyle cevaplıyor: </b><i>'42'</i><b><i> </i>(iii). </b><i>'Niçin 41 ya da 43 değil de 42? Niçin bir sayı da sözel bir ifade değil?</i><b>' diyenler, yazarın söz konusu kitabını okuyarak meraklarını giderebilirler. Daha fazlasını söyleyip spoiler yapmak istemiyorum.</b></span><br />
<br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Finali, bir başka yazımda yaptığım insan tanımı üzerinden gerçekleştirdiğim (yukarıdaki tanımların sadece yüzeysel olanlarından değil, felsefi kaygı taşıyanlarından da komplike ve çok katlı olan) hayat tarifi ile yapıyorum:</b></span></span><br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://lh5.googleusercontent.com/-FOqNg-vz0nE/AAAAAAAAAAI/AAAAAAAAAF4/Ve5KTjR0m1Y/s80-c/photo.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="Fotoğrafım" border="0" src="https://lh5.googleusercontent.com/-FOqNg-vz0nE/AAAAAAAAAAI/AAAAAAAAAF4/Ve5KTjR0m1Y/s80-c/photo.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Nâmâruf muharrirlerden<br />
Ziyaver Şencan<br />
böyle buyurdu işte.</td></tr>
</tbody></table>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://www.konusmaciplatformu.com/wp-content/uploads/2015/01/asli-safak_rsz.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="aslı şafak ile ilgili görsel sonucu" border="0" src="http://www.konusmaciplatformu.com/wp-content/uploads/2015/01/asli-safak_rsz.jpg" height="200" width="143" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Alı Şafak</td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="background-color: white;"><br /></span></i></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i><span style="background-color: white;"><br /></span></i></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: white; font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><i><span style="color: #333333;">'<b>HAYAT; '</b>şimdi' dediğimiz </span><span style="color: #333333;">(tarif edilmesi zor o sanal / imaginary) zamansal antitede kesişen <b>kişisel geçmiş kümesi (şahsi yaşanmışlıklar konisi)</b> ile, <b>kişisel gelecek kümesi (şahsi yaşanmışlıklar konisi)'</b>ni kapsayan ve fakat </span><span style="color: #333333;">geçmişinde ve geleceğinde </span><span style="color: #333333;">birbirini dışlayan iki müstakil beşer kümesine de </span></i></span></span></span></span></span><br />
<b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><i style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><span style="color: #333333;">bölünemeyen / ayrıştırılamayan; kaosun (içinde değil!) eşiğinde dinamik ve </span><span style="color: #333333;">non-lineer (karmaşık) olarak davranan, başlangıç koşullarına / sınır şartlarına yüksek oranda bağımlı, geri beslemeli, ('1/f gürültüsü' ve 'kuvvetler yasası' çerçevesinde) kendi kendisini düzenleyebilen, eco-evolution zemininde kendi kendisini üreten (autopoiesis), zeki (kendisinin farkında </span><span style="color: #333333;">olan ve kendisinin farkında olduğunun da farkında olan) </span><span style="color: #333333;">bir antiteye referans veren </span><b style="color: #333333;">İNSAN</b><span style="color: #333333;">'ın potansiyellerini gerçekleştirme teşebbüsüdür</span><b style="color: #333333;">.'</b></i> (ii)</b><i style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"> </i><br />
<i style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><br /></i>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Bu denemede madem ki hayata dair son iddia bana aittir, öyleyse yukarıdaki minnak (ekranların 'delifişek' yüzü Aslı Şafak'ın kulakları çınlasın) fotoğrafımın altına da dercettiğim üzere </b><i>'nâmâruf muharrirlerden Ziyaver Şencan hayat hakkında böyle buyurdu işte'.</i></span><br />
<h1 class="title entry-title" itemprop="name" style="background-color: #fafafa; color: #333333; display: table-cell; margin: 0px; padding: 0px 40px 0px 0px; position: relative; text-align: center; vertical-align: middle; width: 670px;">
</h1>
<span style="background-color: white; color: #333333;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><u>dipnot:</u></b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><u>(i): </u>Olumsal (İng. contingency) durumsal olan, olmasının ve olmamasının olasılıkları eş ağırlıkta olan, olabilirliği (0 - 1) aralığına dağılmış olan dünya hallerinin toplamını tarifte kullanılır.</b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><u>(ii):</u> <a href="https://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2014/10/mikrokozmos-insan-makroinsan-kozmos.html">https://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2014/10/mikrokozmos-insan-makroinsan-kozmos.html</a></b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><u>(iii): </u>Duglas Adam'la ilgili kısmı oğlum Berent Şencan'la yaptığımız bir sohbete müteakip ekledim; bu katkısından dolayı kendisine müteşekkirim.</b></span></span><br />
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></b>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span></span></div>
Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-59856929996508459552024-02-20T20:52:00.000+03:002024-03-09T10:26:31.563+03:00Daniel Defoe Türk casusu muydu?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img height="640" src="https://pbs.twimg.com/media/C-KXGl1XYAEsa1L.jpg:large" width="640" /><br />
<b style="background-color: white; color: #222222; font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><span style="font-family: sans-serif; font-size: 14px;"><br /></span></b>
<b style="background-color: white; color: #222222; font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><span style="font-family: sans-serif; font-size: 14px;">Okunulan satırların başlığında hayatının tarihimizi ilgilendiren gizemli ve tartışmalı bir yanına işaret edilen modern İngiliz (ve hatta dünya) edebiyatının kurucu babalarından Daniel Defoe (1660 (?) - 1731, 24 Nisan) öleli neredeyse 3 asır olacak. O, ölümsüz eseri Robinson Crusoe sayesinde, </span></b><b style="color: #222222; font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><span style="font-family: sans-serif; font-size: 14px;">çokça dillendirilen bir popüler deyişle, </span></b><b style="background-color: white; color: #222222; font-family: "trebuchet ms", sans-serif;"><span style="font-family: sans-serif; font-size: 14px;">hepimizin hayatına / hayalhanesine bir şekilde dokunmasını bilen yaratıcı yazarlardandı. Onun, başlıkta sorgulandığı üzere, Osmanlı / Türk casusu olup olmadığı konusunu ilerleyen satırlara bırakıp, hayatının satır başlarına kuş bakışı değinelim diyorum.</span></b><br />
<div style="background-color: white; color: #222222; line-height: inherit; margin-bottom: 0.5em; margin-top: 0.5em;">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img alt="first print of robinson crusoe ile ilgili görsel sonucu" height="509" src="https://i.pinimg.com/736x/aa/75/bf/aa75bf2cd9328e269f7b11efb592450b--robinson-crusoe-book-nerd.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" width="640" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Robinson Crusoe'nin 1719'da yapılan ve çok nadir olan ilk baskısının künye sayfası ve onu önceleyen gravürlü sayfası.</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div style="text-align: right;">
</div>
<a name='more'></a></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; line-height: inherit; margin-bottom: 0.5em; margin-top: 0.5em;">
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: 14px;">Araştırmacıların doğum tarihi konusunda anlaşamamalarına karşın, üzerinde ittifak ettikleri husus, aynı zamanda ölüm yeri de olan Londa'da dünyaya merhaba dediğidir. Defoe çok yönlü birisiydi. Adeta girmediği iş, kalkışmadığı teşebbüs kalmamıştı. Ticaret, sanayicilik, bürokratlık, yazarlık, araştırmacılık, yayıncılık, gazetecilik, gizli örgüt üyeliği, ihtilâlcilik ve casusluk bu enerjik (ve belki de hiperaktif ve maymun iştahlı) kişinin cv'sine yazabileceğimiz meşgalelerinin en belli başlılarındandı.</span></b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: 14px;"><br /></span></b>
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: 14px;">1685'de, henüz 25 yaşındayken, ihtilâlci bir gizli örgütün üyesi olan Daniel Defoe kral 2. James'e karşı gerçekleştirilen bir ayaklanma hareketinin de içerisinde yer almıştı. Katolik olan kralın dini inançlarını İngiltere halklarına zorla dayatması büyük tepki çekmekteydi ve özgürlükçü fikirleriyle öne çıkan Defoe'nun buna tepkisiz kalması çok zordu. 1710'da, 40. yaşına girdiği bir sırada yaptığı köklü bir hayat muhasebesi sonucu, diğer bütün ilgi alanlarını ve faaliyetlerini bir kenara bırakan Daniel Defoe, gazetecilik ve yazarlık işlerine odaklandı.</span></b></span><br />
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-size: 14px;"><br /></span></b>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Hayatının bu yeni döneminde, mutlakiyetçi rejimi ve diğer birçok sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri eleştiren sert broşürler, kitapçıklar yayınladığı için, rejimle ve kanunla başı sürekli belâya girdi, sürekli tutuklandı ve hapse atıldı. Bu süreçte yazdığı ve 1719'da basılan romanı Robinson Crusoe olağanüstü ilgi gördü ve üst üste yeni baskıları yapıldı. Mutlakiyeti, doğadan uzaklaşarak şehir hayatına teslimiyeti, kolonyalizmi, Afrika kökenlilerin aşağılanmasını ve sınırsız ve doymak bilmez bir mülk edinme hırsını eleştiren alegorik alt metinlerin zekice harmanlandığı eseri dünya edebiyatının baş yapıtlarındandır. </b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Başlıkta dillendirdiğim konuyu, Defoe'nun Osmanlı casusu olup olmadığı meselesini, mercek altına almanın zamanı geldi. Bazı kaynaklara göre Defoe, ailesinin Romanya kökenli oluşu yüzünden olsa gerek, Osmanlı / Türk / Müslüman adetleri ve yaşam tarzına aşinaydı. Kimi araştırmacılar onun bu niteliğini, İngiliz kültürünü ve İngiltere'de uygulanan rejimi eleştiren broşürleri (bazı kaynaklarda bunlardan 'mektuplar' şeklinde söz edilmektedir) Osmanlı yöneticilerine göndermesinden hareketle, onu Türkler adına casusluk yapmakla suçlamışlardır. Aytunç Altındal da Defoe'nun Türk / Osmanlı casusu olduğu iddiasını dillendiren araştırmacılardandı.</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Bu müzmin muhalif yazarın söz konusu broşür ya da mektupları dönemin belli başlı Avrupa devletlerinin yöneticilerine de gönderip göndermediğinin bilgisine erişemedim. Öte yandan, Defoe'nun profiline sahip aktivist bir yazarın, bu paylaşımları Osmanlı İmparatorluğu dışındaki ülkelerle de yapmış olması ihtimalinin masada olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden de (bilgi temelli değil, sadece mantıksal çıkarımlarıma ve sezgilerime dayanarak), ona nispet edilen bu casusluk iddiasının aşırı yorum olduğunu düşünüyorum.</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Daniel Defoe'ya ve başyapıtı Robinson Crusoe'ya bir de bu gözle bakalım derim.</b></span></div>
</div>
Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-19937113358941119752024-02-19T09:21:00.020+03:002024-02-29T13:04:22.535+03:00TRT Radyo 1, Sayfaların Dilinden Programı, metinler - 9<p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u></u></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u></u></span><a href="https://media-cdn.t24.com.tr/media/library/2021/01/1610636947298-01-m.Osman" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="554" data-original-width="425" height="640" src="https://media-cdn.t24.com.tr/media/library/2021/01/1610636947298-01-m.Osman" width="491" /></a></div><p></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b style="background-color: white; color: #444444; font-size: medium;"><i style="font-weight: 400;"><br /></i></b></span></p><p><b style="background-color: white; color: #444444; font-family: arial;"><i style="font-weight: 400;"><span style="font-size: medium;">01 Ocak - 31 Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00 saatleri arasında TRT Radyo 1'de yayınlanan, bütün yıl boyunca da toplamı 262'ye erişecek olan <b>Sayfaların Dilinden</b> programının metinlerini yazıyorum. 2025 yılında kitaplaştırılacak olan mezkûr metinlerin 04 Mart - 08 mart döneminde yayınlanması plânlananları aşağıdadır. Onlara dair görüş, öneri ve eleştirilerinizi paylaşırsanız sevinirim. Malûmu ilâm etmek olacak ama, paylaşmadan edemedim: <b>TRT Dinle'</b>yi cep telefonunuza indirerek söz konusu programı Dünya'nın her yerinden dinleyebilirsiniz.</span></i></b></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b>46) Konu: </b>Mazhar Osman, <b>kitap: </b>Mazhar Osman, Kapalı Kutudaki Fırtına</u></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b style="background-color: white; color: #444444;">Radyo 1'</b><span style="background-color: white; color: #444444;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><b style="background-color: white; color: #444444;">Sayfaların Dilinden </b><span style="background-color: white; color: #444444;">programının bugünkü konusu </span><b style="background-color: white; color: #444444;">Mazhar Osman Usman</b><span style="background-color: white; color: #444444;">, bahsedeceğimiz kitap </span><b style="background-color: white; color: #444444;"><span style="line-height: 107%;">Mazhar
Osman, Kapalı kutudaki fırtına</span>. </b></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinde gerçekleştirdiği devrim niteliğindeki pratikleriyle Mazhar Osman Usman, şu an verili olan aktüel psikiyatri anlayışımız ve sistemimizin temellerini atmış, mezkûr disiplinin 'kurucu
babası' olmuştur. '<b><i>Deli'den akıl <u>hasta</u>sına, 'tımarhane'den akıl <u>hastane</u>sine geçiş</i></b>imizi borçlu olduğumuz yaşarken efsaneleşmiş bu sıra dışı doktor, 1884'de doğdu, </span><span style="font-family: arial;">Haydarpaşa Askeri
Tıbbiyesini dereceyle bitirmek de dahil, kariyerinde gerçekleştirdiği işlerin tamamında üstün başarı sağladı. A</span><span style="font-family: arial;">kıl ve Sinir hastalıklarında muasır tedavi usullerini tutkuyla uygulayan; feci durumdaki Toptaşı Bimarhanesini modern bir akıl hastanesi haline getiren; seroloji, Nöropatoloji ve deneysel psikoloji laboratuarlarını
kuran; Fahrettin
Kerim Gökay gibi ülkemizin ilk nöropsikiyatrlarını yetiştirerek bir ekol oluşturan; bir avuç idealist talebesi ve genç
meslektaşıyla, inşaatı yarım kalmış Reşadiye kışlasını Bakırköy Akıl Hastanesine dönüştüren; cüzzamlılar için önce
Toptaşı'nda müstakil bir koğuş açan, ardından Elazığ'da coğrafyamızın ilk
Cüzzam Hastanesi'ni kuran; uyku hastalığı, merkezi sinir sistemi frengisi ve şizofreni konularındaki
çalışmalarıyla uluslararası literatüre katkı yapan; sosyolojik bir fenomene dönüşmüş uzun soluklu halka açık konferanslar serisi olan ‘Şişli
Seminerlerini vererek sağlık alanında büyük bir farkındalık ve aydınlanma oluşturan; 1919'dan vefat ettiği 1951'e değin aralıksız 32 yıl boyunca tıbbi ‘İstanbul Seririyatı’ dergisini yayınlayan; Alkole
olan düşmanlığına, her vesileyle tekrarladığı <b><i>'insanı delirten amillerin en
önemlisi alkol belâsıdır', 'sarhoşluk deliliklerin en müthişidir!',</i></b></span><span style="font-family: arial;"><b><i> 'Efendiler, hedef alkolün azaltılması değil, hiç ağza alınmamasıdır'</i></b> sözleriyle vurgu yapan, </span><span style="font-family: arial;">bu anlayışını Yeşilay’ın kurucu başkanı olarak taçlandıran; Hilal-i Ahmer’i Kızılay adıyla reorganize edip modernleştiren öncülerden olan Mazhar Osman'ın tenkide muhtaç yanları da vardı hiç kuşkusuz. E</span><span style="font-family: arial;">vlatlarına, özellikle de erkek olanlarına olan sevgisini asla beli etmeyen, sert mizaçlı, öfke
kontrolü yaşayan biriydi; kadınlara karşı takındığı </span><span style="font-family: arial;"><b><i>'kadın çalışmamalıdır, hele de onların doktorluk yapmaları asla kabul edilemez' </i></b>ifadesiyle özetlenebilecek </span><span style="font-family: arial;">ayrımcı - aşağılayıcı - maskülist tavırları 100 yıl önce bile eleştiriliyordu;</span><span style="font-family: arial;"> <b><i>'</i></b></span><span style="font-family: arial;"><b><i>Öjenik, İğdiş, Kısır'</i></b> eserinde kristalize olan görüşleri, bugün artık lanetlenen <b>ırkçı sözde bilim öjenizm</b>in tutkulu bir </span><span style="font-family: arial;">taraftarı olduğunun kanıtıdır;</span><span style="font-family: arial;"> talebelerinin köpekler üzerinde uyguladığı eroin tolerans
testleri de çok eleştirilmiştir. Kamu sağlığına verdiği onca öneme, halkın sıhhi meselelerde
bilinçlenmesi için yaptığı bütün o misyonerce faaliyetlere karşın Mazhar Osman,
kendi sağlığına hiç dikkat etmediği ve döneminde yaşanan onca sosyopolitik alt üst oluşta asla taraf olmayıp 'apolitik' bir duruş sergilediği için muasırlarınca epeyce hesaba çekilmişti. 1930 - 1990 döneminde halk arasında oldukça popüler olan deyişler, anekdotlar ve fıkralar Mazhar Osman'ın, sosyolojimiz ve kültürümüzde ikonik bir karaktere ve cerbezeli bir kahramana dönüştüğünün ispatıdır. </span></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>Liz Behmoaras</b>'ın yazdığı <b><i>Mazhar Osman, Kapalı Kutudaki Fırtına</i></b>, bu öncü bilimcinin hayatını ayrıntılı olarak vermekle kalmaz, uzunca bir süre insanımızın diline pelesenk olmuş '<b><i>b</i></b></span><span style="background-color: #faf5f0;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><i>u adam tam Mazhar Osman'lık', 'gidip bir Mazhar Osman'a görünsene!', 'En iyisi bunu Mazhar Osman'a yatırmalı!</i></b>' gibi deyişlerin kökenine ve üstadın ölmeden kısa süre önde </span></span><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">Cumhuriyeti kuran kadrolar ve onlara ideoloji üreten aydınlar için söylediği '</span><b style="font-family: arial;"><i>biz sadece aldatıcı bir şafak idik!</i></b><span style="font-family: arial;">' sözünün manasına dair ilginç alt metinler de içeren bir biyografi olarak okurunu bilgilendirir. </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span style="background-color: white; font-family: arial;"> </span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/0c/Sebastian-Bieniek-2016-Emptiness-is-the-new-fullness-oeuvre-of-Bieniek-Text.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="791" height="640" src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/0/0c/Sebastian-Bieniek-2016-Emptiness-is-the-new-fullness-oeuvre-of-Bieniek-Text.jpg" width="633" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br /><span style="background-color: white; font-family: arial;"><br /></span></span><p></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><u><b>47) Konu: </b>Boşluk ve Doluluk, <b>kitap: </b>Boşluk, Aşırılık ve Keyfilik</u></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b style="background-color: white;">Radyo 1'</b><span style="background-color: white;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><b style="background-color: white;">Sayfaların Dilinden </b><span style="background-color: white;">programının bugünkü konusu </span><b style="background-color: white;">Boşluk ve Doluluk</b><span style="background-color: white;">, bahsedeceğimiz kitap </span><b style="background-color: white;"><span style="line-height: 19.26px;">Boşluk, Aşırılık ve Keyfilik</span>. </b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="background-color: white; color: #292929; letter-spacing: -0.003em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><i>'Boşluk - doluluk düalitesi'</i></b> insanlığı daima meşgul etmiştir; antik çağda İyonya doğa filozofları Evrenin kurucu unsurları olarak <b>boşluk ve doluluk</b>'a işaret eder. Aristoteles, <b><i>'Doğa boşluk kabul etmez!' </i></b>derken, 2000 yıl sonra Newton, <b><i>uzayın, ışığın içinde hareket ettiği eter denilen bir maddeyle dolu olduğunu </i></b>savunur. Galaksilerin ilmi <b>Genel Görelilik Prensibi temelli Kozmoloji</b>yle, atom altı parçacıkların ilmi <b>kuantum teorisi temelli partiküler fizik</b>, mercek altına aldığımız <b>boşluk - doluluk ikiliği</b>nde çelişen şeyler söylemekte<b><i>.</i></b> Kozmolojinin son çalışmaları <b><i>'evrenin zemini olan 4 boyutlu uzay-zaman sürekliliğinin her metre kübü en az 1 hidrojen molekülü içerir'</i></b> der ve ekler: '<b><i>Evrenin boş olarak algılanan her yeri, hidrojenin yanı sıra, bilinen madde ve enerjiyle etkileşime girebilen sanal parçacıklarla da doludur. Bunlar, madde - anti madde çiftleri olarak belirir, sonra yok olur; bu böyle sürer gider. Kuantum köpüğü denen bu hareketli kozmik doku, evrenin madde ve enerji üreten fabrikasıdır</i></b>.' Böylece güncel kozmolojik argümanlar bize <b>'EVREN DOLUDUR, DOLULUKTUR!' </b>der. Partiküler fizikçilerin, atomların merkezindeki çekirdekle, etraflarında dönen elektronları arasındaki <b>boşluğun</b>, atomun <b>toplam hacmin</b>in <b>%99.99'</b>unu oluşturduğunu, en katı sandığımız elmas ve çelik de dahil, var olan bütün nesnelerin esas olarak boşluktan oluştuğunu kanıtlamalarının üzerinden 1 asır geçti. Atomlarımızdaki boşlukları yok ederek maddemizin tamamını bir araya getirebilseydik, gezegenimizde yaşayan 8.1 milyar insanı bir ceviz kabuğuna sığdırmamız mümkün olurdu. Anlayacağınız parçacık fizikçileri, kozmologların aksine,<b> 'EVREN BOŞTUR, BOŞLUKTUR!'</b> diyor. Doğa bilimlerinde ortaya çıkan ve antagonist gibi gözüken bu çelişki aslında zahiridir; aynı olguya farklı merceklerden, değişik perspektiflerden bakmaktan kaynaklanan bir optik yanılsama, bir algı sorunudur. Benzer bir <b>algı - olgu problematiği, Doğu</b> ve<b> Batı medeniyetleri</b>nin insanlık hallerini, dünya vaziyetlerini değerlendirmesinde de belirir. S</span></span><span style="font-size: medium;"><span style="color: #292929; font-family: arial; letter-spacing: -0.003em; line-height: 30.4px;">emavi dinlerle Grek ve Roma Medeniyetlerinden beslenen <b>Batı</b> düşüncesi <b><i>'içindeki eşya ve nesneler mekânı değerli kılar</i></b>' ve </span><span style="color: #292929; font-family: arial; letter-spacing: -0.054px;"><b><i> 'beyni bilgiyle, fikirle, soruyla ve cevapla dolu insan makbuldür' </i></b></span><span style="color: #292929; font-family: arial; letter-spacing: -0.003em; line-height: 30.4px;">derken; </span><span style="color: #292929; font-family: arial; letter-spacing: -0.003em; line-height: 30.4px;">Taoizm, Budizm gibi kâdim disiplinlerden beslenen <b>Doğu</b> düşüncesi ise '<b><i>mekânın kıymeti sahip olduğu boşluktadır</i></b>' ve </span><span style="background-color: white; font-family: arial;">'<b>beynini düşüncelerden temizlediğin, zihnini boşalttığın oranda bilgesin, değerlisin'</b> </span><span style="color: #292929; font-family: arial; letter-spacing: -0.003em;">tezlerini savunur. Görüldüğü üzere, Doğu ve Batı zihniyetleri arasında da, uzlaştırılması mümkün gözükmeyen bir çelişki mevcuttur. Ancak, bu da, parçacık fiziği ve kozmoloji arasındaki çelişki gibi olgusal değil, algısal; bâtınî değil zahiridir. '<b><i>Her şey zıddıyla kâimdir' </i></b>prensibi ve <b>Yin ve Yang diyalektiği </b>gereği, bulunduğumuz yere, zamana ve bakış açımıza göre <i>Evren bazen dolu, bazen boştur, veya, hem dolu, hem boştur; kâh nesnelerle dolu bir mekân kıymetlidir, kâh boş olanı; zihnimizi boşaltmamızın değerli olduğu anlar vardır, bir fikre konsantre olmamız gereken zamanlar da.</i> <b>Olgu bir, algı muhtelif anlayacağınız.</b></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">Sohbetimizde <b>boşluk - doluluk ikiliği</b>ni <b>kozmoloji, </b><b>parçacık </b><b>fiziği</b> ve <b>algı farklılığı </b>üzerinden kuşatmaya çalıştık. Referans metinlerimizden <b>Özgür Taburoğlu</b>'nun yazdığı <b><i>Boşluk, Aşırılık ve Keyfilik </i></b>kitabıysa, söz konusu problematiği </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;"><i>Machiavelli, Hobbes, Durkheim, Weber, Gökalp, Schmitt, Lukács, Tanpınar, Lacan, Küçükömer, Foucault, İnalcık, Mardin, Kıray, Agamben, Butler, Žižek'</i>e verdiği referanslarla </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">sosyoloji, siyaset bilimi, tarih, psikoloji, etik, felsefe, edebiyat, iktisat gibi beşeri disiplinler dolayımından incelemekte, muhatabını farklı okuma biçimlerine teşvik etmekte. </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><span></span></span></span></p><a name='more'></a><p></p><p class="MsoNormal"><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;"><u></u></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;"><u><a href="https://productimages.hepsiburada.net/s/7/550/9082817511474.jpg/format:webp" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="550" data-original-width="550" height="400" src="https://productimages.hepsiburada.net/s/7/550/9082817511474.jpg/format:webp" width="400" /></a></u></span></div><p></p><p class="MsoNormal"><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p class="MsoNormal"><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;"><u><b>48) Konu:</b> Satranç, <b>kitap: </b>Benim Ustalarım</u></span></p><p class="MsoNormal"><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;"><b>Radyo 1'</b><span>in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><b>Sayfaların Dilinden </b><span>programının bugünkü konusu </span><b>Satranç</b><span>, bahsedeceğimiz kitap </span><b><span style="line-height: 19.26px;">Benim Ustalarım</span>. </b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><span style="background-color: white;">Zekâ oyunları ve beyin sporları olan satranç, dama ve go, diğer bütün oyunlar ve sporlar gibi, gündelik pratiklerimizden uyarlanarak tasarlanmış, </span></span><span style="background-color: white;">kültürel kodlarla sosyolojik normların tahkim edilmesine ve aktarılmasına hizmet eden stilize modeller, </span><span style="background-color: white;">oyuncularını, hayatın olası problemlerine karşı çözümler üretmeye hazırlayan simülasyonlardır. Programımızın konusu olan satrancın kökenleri günümüzden 4000 yıl öncesine kadar inmesine karşın, onu domine eden kurallar setinin aktüel halini alması 19. asırda olmuştur. </span><span style="background-color: white;">Geç Orta Çağda,</span><b style="background-color: white;"> </b><span style="background-color: white;">bilinen coğrafyalarda, özellikle de Avrupa'da popüler olan satranç, çoğunlukla asiller ve yöneticiler tarafından oynandığı için<b> 'kralların oyunu'</b> diye anıldı. 1850'lerden bu yana düzenlenen <b>Dünya Şampiyonaları</b>nın ilk resmi galibi <b>Wilhelm Steinitz</b>'di. İspanya, İtalya ve Fransa'nın hakimiyet çağlarından sonra, 19. asırda İngilizler, 20. asırda ise Ruslar domine ettiler satrancı. 1972'de İzlanda, Reykjavik'de çıktığı ünvan maçında <b>Dünya Şampiyonu Boris Spassky</b>'i yenen <b>Bobby Fischer</b>, 1975'de <b>Anatoli</b> <b>Karpov</b>'la yapması gereken unvan maçına çıkmadı. Rusya'nın satrançtaki bâriz hegemonyasını kırarak Soğuk Savaş'ta Komünist rejime zarar veren Fischer, ABD ve İsrail'e sert muhalefeti yüzünden 1992'den öldüğü 2008'e kadar kaçak yaşadı, 2005'de de İzlanda vatandaşı oldu. </span><span style="background-color: white;"><b>1996</b>'da<b> Fischer Satrancı </b>denen kuralları değişik bir oyun icat eden tarihin bu en aykırı ve ayrıksı satranç dehasını, Central Park'ta, gökyüzüne bakarak, sanki oradan birileriyle konuşurmuşçasına satranç oynarken gördüğünü ileri sürenler olmuştur. </span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;">Hangi <b>zekâ oyunu</b>nun <b>daha zor </b>ve<b> kaliteli </b>olduğunu uzun süredir tartışıp duruyoruz; böylesi bir mukayese ne kadar anlamlıdır bilinmez, lâkin, buna çoğunlukla '<b>satranç</b>' cevabı verilir. Cevap olarak '<b>go</b>' diyenler de epeycedir. Yapay zekânın <b>satranç</b>ta 1997, <b>dama</b>da 2007, <b>go</b>da ise 2016'da insana üstünlük sağlaması, <b>go</b>nun, muhtemelen, oyun içi olasılıklarının daha fazla olmasındandır. </span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;"><b>Satrançseverlerin oyun hakkındaki sözlerinden seçtiklerimiz şunlar: </b></span>'<i>Hayat satranç için çok kısa'<b>; </b>'Satrancın hayat için çok uzun olduğu söylenir; bu satrancın değil, hayatın kusurudur.'<b>;</b> '</i></span><span style="font-family: arial;"><i>Satranç tahtası insan zihninin jimnastik salonudur'<b>; '</b></i></span><span style="font-family: arial;"><span style="box-sizing: border-box; margin: 0px; padding: 0px;"><i>Satranç tahtasında tüm denizlerdekinden daha fazla macera vardır.</i>'<b>;</b> '</span></span><i><span style="font-family: arial;">Satranç zihinsel işkencedir.'<b>; '</b></span><span style="font-family: arial;">Kafanız karışıksa, satranç oynayın.'<b>; '</b></span><span style="font-family: arial;">Kaybeden her zaman hatalıdır.'<b>;</b> '</span><span style="font-family: arial;">Satranç insanlık için bir lanettir.'<b>; </b>'Satranç oyunların ecesi ve Tanrı'nın bir lütfudur.'<b>;</b> '</span><span style="font-family: arial;">İyi oyuncu her zaman şanslıdır.'<b>;</b> '</span><span style="font-family: arial;">Tek bir kötü hamle kırk iyi hamleyi boşa çıkarır.'<b>;</b> 'tecrübe kazandıkça piyonlar daha önemli gözükür.'<b>;</b> </span><span style="font-family: arial;">'piyon kaybetmektense parmağımı kaybetmeyi yeğlerim.'<b>;</b> '</span><span style="font-family: arial;">En zoru, kazanılmış oyunu kazanmaktır.<b>';</b> '</span><span style="font-family: arial;">Aslında en zoru, kayıp oyunu kazanmaktır.<b>'; </b>'</span><span style="font-family: arial;">Satrançtaki pişmanlıktan daha büyük bir pişmanlık yoktur.'<b>; </b>'</span><span style="font-family: arial;">Rakip Şahın kellesi için hiç bir bedel fazla değildir.'<b>;</b> 'Satranç zalimdir, i</span><span style="font-family: arial;">yi kalpliyseniz oynayamazsınız'<b>; </b>'</span><span style="font-family: arial;">İyi bir hamle görünce aceleyle oynama, daha iyisini vardır, ara ve bul'<b>;</b> 'satrançta yalan ve riyaya yer yoktur!'.</span></i><span style="background-color: white; font-family: arial;"> </span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;"><b>Garry Kasparov, </b><span>yazdığı </span><b>Benim Ustalarım</b><span>'da</span><span>, satranç tarihinin 4 büyük dehası</span></span><span style="background-color: #faf5f0;"> <b>Wilhelm Steinitz, Emanuel Lasker, José Raúl Capablanca </b>ve<b> Alexander Alekhine'</b>in hayatı ve satranç kariyerlerini, dönemlerinin özellikleri ve oyuna yaptıkları katkılarla birlikte mükemmel şekilde tasvir etmiş, bu alandaki ustalık ve orijinalitesini de kanıtlamıştır. Satranç tarihi, felsefesi ve psikolojisi bakımından benzersiz olan eser meraklısı için âdeta mücevher mahiyetindedir. </span></span><b><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial; font-weight: 400;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span style="font-family: arial; font-weight: 400;"> </span></b></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><b></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><b><a href="https://img.kitapyurdu.com/v1/getImage/fn:11803719/wh:true/wi:800" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="514" height="400" src="https://img.kitapyurdu.com/v1/getImage/fn:11803719/wh:true/wi:800" width="257" /></a></b></span></div><span style="font-size: medium;"><u style="font-family: arial;"><b><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><u style="font-family: arial;"><b><br /></b></u></span></p>49) Konu: </b>Fiziğin<b> </b><span>Kuantum Hali, </span><b>kitap: </b><span>Kuantum Kuşakları</span></u></span><p></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: arial;"><b><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b style="font-weight: 400;">Radyo 1'</b><span style="font-weight: 400;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><b style="font-weight: 400;">Sayfaların Dilinden </b><span><span style="font-weight: 400;">programının bugünkü konusu </span>Fiziğin </span><b>Kuantum Hali</b><span style="font-weight: 400;">, bahsedeceğimiz kitap </span><b><span style="line-height: 19.26px;">Kuantum Kuşakları</span><span style="font-weight: 400;">. </span></b></span></b></span></b></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span><span style="font-family: arial;"><span style="font-family: arial;"><b>Newtonian Klasik Fizik,</b> başta <i>kara cisim ışıması </i>ve<i> fotoelektrik tesir </i>olmak üzere, bazı doğa olaylarını açıklamada yetersiz kalınca; <b>Max Planc, Albert Einstein, Niels Bohr, </b></span></span></span><span style="font-family: arial;"><b>Erwin Schrödinger,</b></span><span style="font-family: arial;"><b> John von Neuman, Werner Heisenberg, Paul Dirac, Wolfgang Pauli</b> ve <b>Max Born</b>'un arasında olduğu parlak bilimciler, 1900 - 1930 döneminde, aralarında <b>Richard Feyman</b> gibi dahilerin de olduğu sonraki kuşaklardan fizikçiler ise 1940 - 1960 periyodunda, <b>Kuantum Mekaniğini</b> büyük ölçüde inşâ ettiler. <b>Newton Fiziği</b>, gündelik pratiklerimizde karşılaştığımız sorunları çözerken; yıldız sistemleri, kara delikler ve galaksiler gibi olguları konu alan <b>kozmoloji</b>nin dayandığı fizik kuramı <b>Genel Görelilik Teorisi</b>dir. Fiziğin; atomlar, moleküller ve elektron, proton, foton, gluon gibi <b>atomaltı parçacıklar </b>dünyasını konu edinen dalı ise <b>Kuantum Fiziği</b>dir. Buna göre: </span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><b><u>1- </u></b>Evren'deki her şey dalgalardan oluşur; <b><u>2-</u></b> </span><span style="font-family: arial;">Dalga karakteri gösteren nesneler, kimi zaman parçacık gibi davranarak ikili bir yapı arz eder;</span><span style="font-family: arial;"><b><u> </u></b></span><span style="font-family: arial;"><b><u>3-</u></b> </span><span style="font-family: arial;">Gözlemci, gözlediğini etkiler, değiştirir, bu durum gözlem ve deneyin, hatta varoluşun nesnelliğini zedeler;</span><span style="font-family: arial;"> </span><span style="font-family: arial;"><b><u>4- </u></b>Bir atomaltı parçacığın hangi uzay-zaman koordinatında olduğunu kesin olarak biliyorsak hızını; hızını kesin olarak biliyorsak bu kez de yerini tam olarak bilmemize imkân yoktur. Bu, <b>Kuantum Mekaniği</b>nin temel argümanlarından olan <b>Belirsizlik Prensibi</b>dir; <b><u>5-</u></b> Atomaltı parçacıkların hareketlerini nicelleştirmeye kalktığımızda, <b>Kuantum Mekaniği</b> bize kesin sayılar değil, <b>istatistiki matematik</b> çerçevesinde yüzde bazında <b>olasılık miktarları</b>nı verir; <b><u>6- </u></b>Elektron gibi atomaltı parçacıklar, aynı anda sayılamayacak kadar çok koordinatta bulunur; <b><u>7-</u></b> Gözlen<b>ME</b>diğinde aynı anda birçok yerde ve halde bulunan <b>kuantum nesnesi</b>, bunların her birini temsil eden <b>kuantum hal denklemleri</b>nin üst üste bindiği bir <b><i>süperpozisyon hali</i></b><i>ndedir</i>; gözlendiğinde ise, bu çoklu halden tek bir varoluş kipine çökerek <b>Newton Fiziği</b>nin konusu haline gelir; <b><u>8- </u></b>Bütün bunlar, <b><i>kuantum süreçlerinin sebep - sonuç ilişkisinden bağımsız davrandığı, sağduyuya aykırı olduğu </i></b>gibi bir resim çıkarır ortaya. <b>Kuantum mekaniği</b>nin, <b>klasik fiziğin </b>ve onu temel alan felsefi yorumların Evrenin ve varoluşun tunç yasası olarak formüle ettikleri <b>determinizm ilkesi</b>ni, </span><span style="font-family: arial;"><b>partiküler fizik</b> düzeyinde de olsa, </span><span style="font-family: arial;">geçersiz kılmasının çok derin felsefi ve bilimsel sonuçları oldu. </span><span style="font-family: arial;"><span style="white-space-collapse: preserve;">Richard Feynman: '</span><span style="box-sizing: border-box; white-space-collapse: preserve;"><i><b>Rahatlıkla söyleyebilirim ki hiç kimse kuantum mekaniğini anlamamaktadır'</b> </i>ve Niels Bohr: <b>'</b></span></span><span style="font-family: arial;"><span face=""Red Hat Display", sans-serif" style="font-style: italic;"><b>Eğer ki Kuantum Mekaniği sizi derinden sarsmadıysa, onu henüz anlamamışsınız demektir</b>' </span><span face=""Red Hat Display", sans-serif">dediğinde, kastettikleri işte bu felsefi ve bilimsel depremin etkileriydi. <b>Kuantum Fiziği</b>nin klasik fiziğe ve sağduyuya aykırı sonuçlarının çarpıtılmış yorumları teoloji, psikoloji, kişisel gelişim, tıp, edebiyat ve sinemayı da etkiledi; '<b>evrenden iste gelsin</b>', '<b>hepimiz ışığız, hepimiz enerjiyiz</b>', '<b>güç sende, istediğin her şeyi yapabilir, her şeyi elde edebilirsin</b>', '<b>tedaviye gerek yok, iyileşeceğim de iyileş</b>' diyen <i>sözde kişisel gelişimcilerin, çakma yeni çağ maneviyatçılarının ve sahte şifacıların </i>önünü açtı, onların geniş yığınları istismar etmesine neden oldu.</span></span></span></p><p class="MsoNormal"><span><span style="font-family: arial;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Danimarkalı bilim tarihçisi <b>Helge Kragh,</b> yazdığı <b>Kuantum Kuşakları - 20 Yüzyıl Fiziği Tarihi </b>ile, fiziğin hem kuramsal ve hem de uygulamalı veçhelerinin söz konusu dönemde hangi aşamalardan geçtiğini ortalama okurun anlayabileceği yalınlıkta işlerken, aynı zamanda, alanın profesyonellerinin de faydalanabilecekleri bir başvuru kaynağı ortaya koyarak, ender rastlanır bir başarıya imza atmış. Bu durum, sohbetimizin referans metni olan kitabı, konuya dair kapsamlı bir çalışma arayışında olan herkes için cazip haline getirmekte. </span></span></span><b><span style="font-family: arial; font-weight: 400;"><b><span style="font-family: arial; font-size: medium; font-weight: 400;"><b><b><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial; font-weight: 400;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span><span style="font-family: arial; font-weight: 400;"> </span></b></b></span></b></span></b></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: arial; font-weight: 400;"><b><span style="font-family: arial; font-size: medium; font-weight: 400;"><b><b></b></b></span></b></span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-weight: 400;"><b><span style="font-family: arial; font-size: medium; font-weight: 400;"><b><b><a href="https://img.kitapyurdu.com/v1/getImage/fn:11464505/wh:true/wi:500" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="596" data-original-width="500" height="400" src="https://img.kitapyurdu.com/v1/getImage/fn:11464505/wh:true/wi:500" width="336" /></a></b></b></span></b></span></div><span style="font-family: arial; font-weight: 400;"><b><span style="font-family: arial; font-size: medium; font-weight: 400;"><b><b><br /><span style="font-family: arial; font-weight: 400;"><br /></span></b></b></span></b></span><p></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u>50) Konu: <span style="font-weight: 400;">Nedir Felsefe?, </span>kitap: <span style="font-weight: 400;">Felsefe Nasıl Çalışır?</span></u></span></b></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: arial; font-size: medium; font-weight: 400;"><b>Radyo 1'</b><span>in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><b>Sayfaların Dilinden </b><span>programının bugünkü konusu </span><b>Nedir Felsefe?</b><span>, bahsedeceğimiz kitap </span><b><span style="line-height: 19.26px;">Felsefe Nasıl Çalışır?</span></b></span></b></p><p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;">İnsanın kendisi, öteki ve var olanlar dairesi</span><span style="background-color: white;"> hakkında sorduğu <i>'ben kimim, öteki kim?', 'şeylerin temel unsurları nelerdir?', 'nereden geldik, nereye gidiyoruz?', 'olanlar niçin oldukları gibi oldu?', 'niçin hiçbir şey yerine bir şey var?', 'boşluk ne, doluluk ne?', 'süreklilik ve akış nedir?', bilgimin doğruluğundan nasıl emin olur, doğru bilgiye nasıl erişirim?', 'mutluluk nedir, nasıl mutlu olurum?', 'doğru yaşam nedir?', 'özgür irade nedir?', 'güzellik nedir?', 'hiçlik ve sonsuzluk nedir?', 'madde ve mana nedir', 'deneyimlememin imkânsız olduğu şeyler hakkında bilgi edinebilir miyim?', 'her şeye gücü yeten bir antite var mı?', 'olan biten her şeyden mesul olan varlıkla olan ilişkim nasıl olmalı?', 'yaşamdan sonra ne var?', 'hak ve vazife nedir?', 'adalet nedir, nasıl adil olunur?' </i>sorularıyla, bunların cevaplarını kapsayan argümanlar koleksiyonuna felsefe denir. Etimolojik köken itibarıyla '<b>hakikat aşkı, irfan tutkusu, bilgi sevgisi' </b>anlamındaki Grekçe '<b>philos-sophia</b>'dan gelen kavram 26 asır önceye kadar iner. Kendisine <b>filozof, </b>yaptığı işe felsefe diyen ilk düşünür MÖ 6. asırda </span></span><b style="font-family: arial;">Efes'te yaşayan Herakleitos</b><span style="font-family: arial;">'tu</span><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;">. </span></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;"><b>Felsefe</b>nin <i>varoluşun ve var olanların mahiyetini sorgulayan kolu <b>ontoloji</b></i><b>;</b> <i>bilginin mahiyeti ve güvenirliğini inceleyen dalı <b>epistemoloji;</b> doğru yaşamanın neliği ve yollarını araştıran departmanı <b>etik;</b> insanda bedii zevkler uyandıran güzellik ve güzele dair konuşan branşı <b>estetik;</b> ortaya çıkışı, gelişimi ve olası akıbetiyle Evren'i mercek altına alan seksiyonu <b>kozmoloji;</b> deneyimlememizin imkânsız olduğu gayri maddi aleme dair yargıda bulunan disiplini <b>metafizik; </b>Yaradan, inanç, inananla ilgili problematikleri dillendiren kısmı <b>teoloji;</b> akıl yürütmenin doğru yollarına ve imkânlarına odaklanan kırılımı <b>mantık;</b> dilin kökenine ve imkânlarına odaklanan alt alanına <b>lengüistik; </b>bilinç ve beden - zihin ikiliği gibi sorunsallara dair konuşan dalı <b>zihin felsefesi; </b>yönetme - yönetilme dikotomisi ve bunun tezahürleriyle ilgilenen kısmı <b>siyaset felsefesi; </b>bütün branşlarıyla bilimin tartışma alanına çağırdığı olgu, olay ve süreçleri değerlendiren departmanı <b>bilim felsefesi</b> </i>ve nihayet <i>felsefenin kendisini mercek altına aldığı, kendisini sorguladığı kısmına <b>metafelsefe</b> denir.</i></span></span></p><p class="MsoNormal"><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;">Yeri gelmişken doğru sanılan bir yanlışı düzeltelim: insanlığın felsefe macerası Antik Grek Medeniyeti ile başlamadı; Hindistan'da, Çin'de, Mezopotamya'da ve Antik Mısır'da, felsefe terimiyle ifade edilmese de, felsefe diyebileceğimiz düşüncenin ortaya çıkışı, onun Ege Havzasında çiçeklenmesinden yüzlerce, hatta binlerce yıl önceye denk düşer.</span></p><p class="MsoNormal"><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;">Felsefe 17. asra kadar insanlığın neredeyse bütün sorunlarına çözüm, bütün sorularına da cevap üretme iddiasındaydı. Descartes ve Newton'ın müktesebatının müstakil bilimlerin temelleri oluşturmasıyla birlikte, felsefenin kapsamı daralmaya, vazgeçilmezi zedelenmeye başladı. Sosyopolitik olayların sürekli içinde olan aktivist filozof Jean-Paul Sartre ise, insanlığın tanıyıp takdir ettiği son düşünürdü. Bugün Gazze'de bir millet soykırıma uğrarken buna şiddetli ve etkili tepki veremeyen felsefeciler, mesleklerinin yaşadığı aktüel itibar kaybının mesulü olup, bizi de<b style="font-style: italic;"> 'böyle felsefe olsa ne olur, olmasa ne olur!' </b>diye düşünmeye zorlamakta.</span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>Marcus Weeks</b>'in editörlüğünde uzman felsefecilerin yazdıkları <b>Felsefe Nasıl Çalışır?</b>, felsefenin 5,000 yıllık tarihini görseller, şemalar eşliğinde, rahat okunur ve kolay anlaşılır bir üslupla okuruna sunan başarılı bir giriş kitabıdır. Bu vasfıyla eser sadece yeni başlayanlara değil, sahanın profesyonellerine de seslenmektedir. </span><b><span style="font-family: arial; font-weight: 400;"><b><b><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial; font-weight: 400;"><span style="font-size: medium;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span></span><span style="font-family: arial; font-size: large; font-weight: 400;"> </span></b></b></span></b></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: arial; font-weight: 400;"><b><b><span style="font-family: arial; font-size: medium; font-weight: 400;">-------------------------------</span></b></b></span></b></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: arial; font-weight: 400;"><b><b><span style="font-family: arial; font-size: medium; font-weight: 400;">Önceki 45 metne erişmek için bknz.</span></b></b></span></b></p><p class="MsoNormal"><b><span style="font-family: arial; font-weight: 400;"><b><b><span style="font-family: arial; font-size: medium; font-weight: 400;"><a href="https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/02/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program_12.html" target="_blank">https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/02/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program_12.html</a><br /></span></b></b></span></b></p>Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-53456072399977590232024-02-15T09:17:00.002+03:002024-02-29T13:04:48.468+03:00TRT Radyo 1, Sayfaların Dilinden Programı, metinler - 8<p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial;"><u style="white-space-collapse: preserve;"><span style="font-size: medium;"></span></u></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: arial;"><u style="white-space-collapse: preserve;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://img.kitapyurdu.com/v1/getImage/fn:11614703/wh:true/wi:800" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="555" height="640" src="https://img.kitapyurdu.com/v1/getImage/fn:11614703/wh:true/wi:800" width="444" /></a></span></u></span></div><p></p><p style="background-color: white;"><u style="font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><span style="font-size: medium;"><b><br /></b></span></u></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><span style="font-size: medium;"><b style="color: #444444; font-size: medium; white-space-collapse: collapse;"><i style="font-weight: 400;">01 Ocak - 31 Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00 saatleri arasında TRT Radyo 1'de yayınlanan, bütün yıl boyunca da toplamı 262'ye erişecek olan <b>Sayfaların Dilinden</b> programının metinlerini yazıyorum. 2025 yılında kitaplaştırılacak olan mezkûr metinlerin 26 Şubat - 01 mart döneminde yayınlanması plânlananları aşağıdadır. Onlara dair görüş, öneri ve eleştirilerinizi paylaşırsanız sevinirim. Malûmu ilâm etmek olacak ama, paylaşmadan edemedim: <b>TRT Dinle'</b>yi cep telefonunuza indirerek söz konusu programı Dünya'nın her yerinden dinleyebilirsiniz.</i></b></span></span></p><p style="background-color: white;"><u style="font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><span style="font-size: medium;"><b>41) </b></span></u><u style="font-family: arial;"><span style="font-size: medium;"><b>Konu:</b> Varoluş ve Anlam, <b>kitap:</b> İnsanın Anlam Arayışı</span></u></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>Radyo 1'</b><span>in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><b>Sayfaların Dilinden </b><span>programının bugünkü konusu </span><b>Varoluş ve Anlam</b><span>, bahsedeceğimiz kitap </span><b>İnsanın Anlam Arayışı. </b></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">Nazi toplama kamplarından kurtulmayı başaran 1905 Viyana doğumlu felsefeci, nörolog ve psikiyatr </span><b style="font-family: arial;">Viktor Emil Frankl</b><span style="background-color: transparent; font-family: arial;"> varoluşçu ve hümanist psikoloji ile <b>logoterapi</b> adını verdiği <b>varoluşsal terapi</b>nin kurucu babasıdır. <b style="font-style: italic;">'Yaşamın anlamını bulmak istiyorsan, öncelikle bir amacın olmalıdır' </b>diyen Frankl '</span><span style="background-color: transparent; font-family: arial;"><b><i>İnsandaki temel güdüleyici güç bir anlam bularak onun üzerinden yaşamını anlamlı kılma çabasıdır. Bu çabası başarısızlıkla sonuçlanan kişide varoluşsal boşluk ortaya çıkar; kişi kendini, yaşamını yalnız, anlamsız ve boş hisseder. Bu, tedaviye muhtaç psikopatolojik tabloların, psikoz ve nevrozların oluşmasını tetikler'</i></b> diyerek teorisinin temellendirmişti. </span><span style="font-family: arial; font-style: inherit; font-variant-caps: inherit; font-variant-ligatures: inherit; text-align: justify;"><b>Sigmund Freud</b></span><span style="font-family: arial; font-style: inherit; font-variant-caps: inherit; font-variant-ligatures: inherit; font-weight: inherit; text-align: justify;">'un psikanaliz yöntemi </span><span style="font-family: arial; font-style: inherit; font-variant-caps: inherit; font-variant-ligatures: inherit; text-align: justify;"><b>'Birinci Viyana Ekolü</b></span><span style="font-family: arial; font-style: inherit; font-variant-caps: inherit; font-variant-ligatures: inherit; font-weight: inherit; text-align: justify;">', </span><span style="font-family: arial; font-style: inherit; font-variant-caps: inherit; font-variant-ligatures: inherit; text-align: justify;"><b>Alfred Adler</b></span><span style="font-family: arial; font-style: inherit; font-variant-caps: inherit; font-variant-ligatures: inherit; font-weight: inherit; text-align: justify;">'in bireysel psikolojisi '</span><span style="font-family: arial; font-style: inherit; font-variant-caps: inherit; font-variant-ligatures: inherit; text-align: justify;"><b>İkinci Viyana Ekolü</b></span><span style="font-family: arial; font-style: inherit; font-variant-caps: inherit; font-variant-ligatures: inherit; font-weight: inherit; text-align: justify;">' ve Frankl'ın '</span><span style="font-family: arial; font-style: inherit; font-variant-caps: inherit; font-variant-ligatures: inherit; text-align: justify;"><b>L</b></span><span style="border: 0px; font-family: arial; font-feature-settings: inherit; font-kerning: inherit; font-optical-sizing: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-variation-settings: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><b>ogoterapi ve Varoluş Analizi'</b> ise '<b>Üçüncü Viyana Ekolü</b>' olarak anılır. </span></span></p><p style="background-color: white; border: 0px; font-feature-settings: inherit; font-kerning: inherit; font-optical-sizing: inherit; font-stretch: inherit; font-variant-alternates: inherit; font-variant-east-asian: inherit; font-variant-numeric: inherit; font-variant-position: inherit; font-variation-settings: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span><span style="border: 0px; font-feature-settings: inherit; font-kerning: inherit; font-optical-sizing: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-variation-settings: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">1926'da teorize ettiği </span><strong style="border: 0px; font-feature-settings: inherit; font-kerning: inherit; font-optical-sizing: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-variation-settings: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Logoterapi</strong><span style="font-style: inherit; font-variant-caps: inherit; font-variant-ligatures: inherit; font-weight: inherit;"> metodunu 1933'de </span><span style="border: 0px; font-feature-settings: inherit; font-kerning: inherit; font-optical-sizing: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-variation-settings: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">'</span><strong style="border: 0px; font-feature-settings: inherit; font-kerning: inherit; font-optical-sizing: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-variation-settings: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Varoluş Analizi' </strong><span style="border: 0px; font-feature-settings: inherit; font-kerning: inherit; font-optical-sizing: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-variation-settings: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">argümanıyla derinleştiren Viktor Frankl, klasik psikanalizi varoluşçu felsefe ve antropoloji ile özgün ve başarılı bir şekilde meczederek psikiyatri alanında aktüel olarak verili olandan temelde farklı bir teşhis ve tedavi bütünlüğü teklif etmişti. '</span><span style="background-color: #faf5f0;"><i>Gerçekten ihtiyaç duyduğumuz şey yaşamdan ne beklediğimiz değil, yaşamın bizden ne beklediğini anlamamızdır; bu kavrayış, yaşamın anlamı hakkında sorular sormak yerine, gündelik pratiklerimizin her anında yaşam tarafından sorgulananın bizatihi kendimiz olduğunu idrak etmeye götürü bizi' </i>diyen<i> </i><b>Viktor Frankl</b> şöyle devam eder: '</span><span style="background-color: #faf5f0;"><i>Sorunlarımızı çözmeye harcadığımız kaynakların bir kısmını </i></span><span style="background-color: #faf5f0;"><i style="background-color: transparent;">amaçsız, hedefsiz, pusulasız, umutsuz ve mutsuz </i><i>olanların </i></span></span></span><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: #faf5f0;"><i>problemlerine çözüm üretmek için sorumluluk almaya; gerektiğinde bu konuda risk de üstlenerek elimizi taşın altına koymaya vakfetmeliyiz. Böylesi tercihler, hayatın bize yönelttiği sorulara verilmiş doğru cevaplardır.' </i></span><span style="background-color: #faf5f0;">‘<b><i>Kişi, yaşamın anlamını veya değerini sorguladığı an, hastadır' </i></b>diyen Freud'un aksine </span><span style="background-color: #faf5f0;">Frankl <b><i>'yaşamın anlamını merak eden kişi ruh hastası değildir; bilâkis bu tutum onun insanlığını kanıtlayan bir haldir</i></b>' diyerek <b>Jaques Lacan</b> gibi <b>neo-Freudyenci</b>lerin karşısındaki <b>post-Freudyen</b> pozisyonunu netleştirmiş ve tahkim etmişti. </span><span style="background-color: #faf5f0;">İster <b>Franklcı-varoluşçu psikanaliz</b>in savunduğu gibi <i>hayatın bize sorduğu sorulara verdiğimiz cevaplar</i> üzerinden ilerlesin, ister <b>Freudcu-klasik psikanalizm</b>in vazettiği gibi <i>hayata sorduğumuz sorulara aldığım cevaplar çerçevesinde gerçekleşsin</i>, isterse de duruma göre bazen bunlardan ilkinin, bazen de ikincisinin metodu işe yarayan çözümler üretmiş olsun, sonuç fark etmez: </span></span><b style="background-color: transparent; font-family: arial;">ruhbilimleri kozmosunda </b><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;"><b>hayatımızı güdüleyen en temel ve en derin motivasyon özünde tekdir ve </b></span><b style="background-color: transparent; font-family: arial;">anlam arayışıdı</b><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;"><b>r. </b></span></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0;">92 yıllık uzun bir yaşama müteakip, 1997'de, doğduğu muhitte, Viyana'da vefat eden </span><span><span style="background-color: #faf5f0;">20. yüzyılın dominant psikiyatrlarından Viktor Frankl, sektör profesyonellerinin, varoluşçu psikanalizin kutsal metni muamelesi yaptıkları <b>İnsanın Anlam Arayışı</b>'nda, müellifi olduğu logoterapinin ilkelerini kristalize ederken, yanı sıra, 19. ve 20. asrın varoluşçu filozoflarının cevabını aradıkları '</span><span style="background-color: #faf5f0;"><b><i>İnsanı insan yapan nedir?'</i></b> ve '<b>insan verili bir özle mi vücut bulur, yoksa kendi kendisini mi inşâ ve imar eder</b>?' gibi soruları merkezine alan bir entelektüel hasıla koymuştu ortaya. Felsefe, antropoloji, ahlak, davranış bilimleri ve psikanaliz gibi çok sayıda beşeri disiplinin müşterek sahasında konumlanan kitap, bu çoklu alt metinli mahiyeti sayesinde, </span></span><span style="background-color: #faf5f0;">1946'daki ilk baskısından günümüze değin otuz beş dile çevrilip 15 milyondan fazla satarak, bilim yayınları sahasında erişilmesi güç bir popülariteye ve başarıya imza atmıştır. Söz konusu içeriğiyle de, bahsettiğimiz alanların ilgilisine tereddütsüz önerilebilecek bir rehber kitaptır bu eser. </span><span style="background-color: #faf5f0;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span> </span></p><p style="background-color: white;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://img.pixers.pics/pho_wat(s3:700/FO/40/02/74/19/700_FO40027419_0a1ba2961975095a864a277ab82c9cc4.jpg,700,700,cms:2018/10/5bd1b6b8d04b8_220x50-watermark.png,over,480,650,jpg)/cikartmalar-ates-su-hava-yeryuzu-dort-element.jpg.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="700" data-original-width="700" height="640" src="https://img.pixers.pics/pho_wat(s3:700/FO/40/02/74/19/700_FO40027419_0a1ba2961975095a864a277ab82c9cc4.jpg,700,700,cms:2018/10/5bd1b6b8d04b8_220x50-watermark.png,over,480,650,jpg)/cikartmalar-ates-su-hava-yeryuzu-dort-element.jpg.jpg" width="640" /></a></div><br /><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span><p></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b><br /></b></span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u style="color: #444444; white-space-collapse: preserve;"><span><b>42) </b></span></u><u><span style="background-color: #faf5f0;"><b>Konu:</b> Her şeyin Temeli, <b>kitap:</b> Dört Element: </span><span>Su / Hava / Ateş / Toprak.</span></u></span></p><p style="background-color: white;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial; font-size: medium;"><b style="background-color: white;">Radyo 1'</b><span style="background-color: white;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><b style="background-color: white;">Sayfaların Dilinden </b><span style="background-color: white;">programının bugünkü konusu </span><b style="background-color: white;">Her şeyin Temeli</b><span style="background-color: white;">, bahsedeceğimiz kitap </span><b style="background-color: white;">Dört Element: Su / Hava / Ateş / Toprak.</b></span></p><p style="background-color: white;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;">Ölüm, hastalık, savaş, deprem, yangın, sel, terör, açlık, işsizlik, yaşlılık, yoksullaşma, itibar kaybı, yalnızlık ve vahşi hayvanların da arasında olduğu bir dizi olgu ve olay tarihimiz boyunca bizi korkutmuştur. Zarar veremeyecek bile olsalar, anlamadığımız, bilmediğimiz, tanımadığımız olgularla yüzleşmek bizi, en az saydığımız korku faktörleri kadar ürkütür. <b>Yaşama arzusu</b>yla birlikte en kuvvetli 2 dürtümüzden biri olan <b>merak duygumuz</b>, varoluşun işte bu bilmediğimiz unsurlarını keşfetmemizi sağlayan niteliğimizdir. Merakımızın tetiklediği zihinsel süreçlerimiz sayesinde, en basit atom altı parçacıklardan, Güneş Sistemimiz gibi yüzlerce milyar yıldız sistemi içeren milyonlarca galaksiden oluşmuş devâsa ve kompleks yapılara değin, <i><b>varlık zinciri</b>nin çeşitli bileşenlerinin olağanüstü çokluk ve karmaşıklığını parçalarına ayırarak basite indirger, onları böylelikle anlaşılabilir hale getiririz</i>.<b> Bilimsel bilgi temelde böyle çalışır. </b></span></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>Modern bilimde, aynı türden atomların oluşturduğu, kimyasal ya da başka bir yolla daha basit ve farklı bir şeye dönüştürülemeyen ve indirgenemeyen maddi varlıklara element denir</b>. <i><b>94'ü doğada</b> var olan, <b>24 tanesi ise laboratuvarda tarafımızdan üretilmiş toplam 118 element mevcuttur.</b></i> Bu programı sunan spiker, metni yazan kişi, giysilerimiz, içtiğimiz çay ve ince belli cam bardaklar, kayıt stüdyosundaki ekipmanlar, atmosferi dolduran sayısız toz zerresi ve mikroorganizmalar, bizi dinleyenler ve dinlemeyi gerçekleştirdikleri akıllı cep telefonları, kullandığımız bütün araç, gereç ve ekipman seti, gezegenimizi ısıtan Güneş, '<b>evimiz</b>' dediğimiz <b>Dünya</b>, sevdiklerimiz ve nefret ettiklerimiz, korktuklarımız ve korkuttuklarımız, değişmez eşlikçilerimiz ev akarları, kuşların uzak ataları olup 65 milyon yıl önce neredeyse toptan yok olan dinozorlar, mevcudatın daha henüz karşılaşmadığımız ve deneyimlemediğimiz bütün bileşenleri, her şey bu elementlerin çeşitli kombinasyonları neticesinde oluşmuştur. Bu bilgiye erişmemiz, <b>bir elementin varlığının ilmi yolla kanıtlandığı 1649'</b>dan bugüne kadar sağlanan bilimsel atılımlarla oldu. Modern öncesi çağlarda ise durum çok farklıydı. <b>Bir merdivenin ilk basamağı anlamındaki Grekçe elementa'dan gelen element kavramı</b>nı var olan her şeyin temeline koyan ilk filozof-bilimci <b>MÖ 7. asırda doğan Miletli Thales</b>'di. Ona göre <b><i>su,</i></b> evrenin temel yapı taşıydı. <b>MÖ 6. asırda yaşayan Efesli Herakleitos</b>'a göre varoluşun temel elementi <b>ateş</b>, onun çağdaşı olan <b>Milet</b>'li bir diğer doğa felsefecisi <b>Anaksimenes</b>'e göre ise <b>hava</b> idi. <b>MÖ 5. asırda Sicilya'da yaşan Empedokles</b>, kendinden önce <i>varoluşun temel yapı taşları olarak ilân edilen ateş, hava ve suya <b>toprak</b>'ı da ekleyerek arche'lerin sayısını dörde tamamlamış, ilâve olarak da, onları çeşitli oranlarda birleştirerek her şeyi yaratan kuvvetin <b>sevgi</b>, bunları birbirinden ayırarak ölüme, çürümeye ve başka bir şeye dönüşmeye taşıyan kuvvetin ise <b>nefret</b> olduğunu ileri sürmüştü. Birçok kadim düşünce sisteminde <b>varoluşun temelleri, </b>yânî<b> arche'ler</b> olarak kabul edilen değişmez-dönüşmez-bozulmaz <b>dört element</b> ile s<b>evgi-nefret zıtlığı </b>temelinde kurduğu kozmogoni ve kozmolojisiyle o, kültürümüzde <b>anasır-ı erbaba</b> denen kuramın da en olgun haline kavuşmasını sağlamıştır.</i></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-size: medium;"><span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">Kurmaca ve kurmaca dışı alanlardaki 13 kitapla, b</span><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: #faf5f0; font-weight: 400;">aşta </span><span style="background-color: #faf5f0; font-weight: bold;">National Geographic</span><span style="background-color: #faf5f0; font-weight: 400;"> olmak üzere çok sayıda dergide yayınlanan 300'den fazla makalenin yazarı </span><span style="background-color: #faf5f0;"><b>Rebecca Rupp'</b>un<b> Dört Element: Su / Hava / Ateş / Toprak</b></span><span style="background-color: #faf5f0; font-weight: 400;"> kitabı, varoluşun temel elementlerine dair insanlığın eriştiği güncel bilgiyi, bu müktesebatın binlerce yıllık tarihsel gelişimi üzerinden, kolay okunan bir üslup ve edebi bir lezzetle özetlemesini bilen bir referans metin, bu sohbetimizin de başvuru kaynağıdır. </span></span></span><b><b><span style="background-color: #faf5f0; color: black; font-family: arial; font-weight: 400;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span></b></b></span></p><span><a name='more'></a></span><p style="background-color: white;"><u style="font-family: arial; font-size: large; white-space-collapse: preserve;"><span></span></u></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><u style="font-family: arial; font-size: large; white-space-collapse: preserve;"><span><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj01h6dErRPSahpY0JIofhUTj0fXQ40TzTV2cdKFddGnvAtF5QzBooH28BWqOEdD2VJnNkuIGunlXAEI7QlpAC3zb64B65ir2XXGN-ciCxpogCHiufH-vw3Ra-UJbs68qKSSde-tKn1LmE6feIY8t5td6Al2vpTZyZxzBmpGQrwzMYailsAQX4nFg-bt_9G/s398/obezite.webp" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="392" data-original-width="398" height="630" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj01h6dErRPSahpY0JIofhUTj0fXQ40TzTV2cdKFddGnvAtF5QzBooH28BWqOEdD2VJnNkuIGunlXAEI7QlpAC3zb64B65ir2XXGN-ciCxpogCHiufH-vw3Ra-UJbs68qKSSde-tKn1LmE6feIY8t5td6Al2vpTZyZxzBmpGQrwzMYailsAQX4nFg-bt_9G/w640-h630/obezite.webp" width="640" /></a></span></u></div><u style="font-family: arial; font-size: large; white-space-collapse: preserve;"><span><br /><b><br /></b></span></u><p></p><p style="background-color: white;"><u style="font-family: arial; font-size: large; white-space-collapse: preserve;"><span><b>43) </b></span></u><u style="font-family: arial; font-size: large;"><b>Konu: </b>Obezite<b>, kitap: </b>Tıbbi ve Sosyal Yönleriyle Obezite</u></p><p style="background-color: white;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial; font-size: medium;"><b style="background-color: white;">Radyo 1'</b><span style="background-color: white;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><b style="background-color: white;">Sayfaların Dilinden </b><span style="background-color: white;">programının bugünkü konusu </span><b style="background-color: white;">Obezite</b><span style="background-color: white;">, bahsedeceğimiz kitap </span><b style="background-color: white;"><span>Tıbbi ve Sosyal Yönleriyle Obezite</span></b></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;"><b style="background-color: white;"></b></span><span style="background-color: #f9f9f9; font-family: arial;">Dünya Sağlık Örgütü, sağlıklı olmayı, fiziksel, zihinsel ve sosyal boyutları olan bütünleşik bir iyi olma hali şeklinde tanımlamakta. Sağlıklı beslenme bu tanımı hayata geçirmenin olmazsa olmazlarından. Tarım devrimini yapıp yerleşik yaşama geçmeden önce, atalarımız, yüzbinlerce yıl boyunca avcı-toplayıcı-talancı-göçer karakterli bir yaşam sürmüş; bu sırada deneyimledikleri uzun dönemli buzul çağları, kuraklık ve kıtlıklar yüzünden de katlanılması zor açlık halleri yaşamıştı. Bunun bedeli, bir çoğunun yetersiz beslenme yüzünden ölmesiydi. Kuşaklar boyunca geçirdiği genetik mutasyonlar sayesinde kazandığı, bulduğunda ihtiyacının çok üstünde yiyecek tüketmek, bünyesine kattığı fazla kalorileri yağ dokusu halinde depolamak ve besin bulamadığında da yağ depolarını kullanmak özelliği, </span></span><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #f9f9f9; font-family: arial;">kaba taş devri insanının hayatta kalmasında kritik rol oynamıştır. Uzak atalarımızın yaşama tutunmasını sağlayan bu metabolik modifikasyon, </span><span style="background-color: #f9f9f9; font-family: arial;">endokrinolojik sistemimizin parçası haline gelen bu mucizevi mekanizma, son 60 yıldır küresel ölçekte yaşanan yaşam tarzı değişikliğiyle birlikte, adım adım, <b>obezite</b> denen <b><i>hastalık düzeyinde kilolu olma hali</i></b>nin önü açılmıştır. <b>Genom</b>umuzun beslenmeyle ilgili bir aparatının işlevinin, taş devrindekinin zıddına evrilerek, aleyhimize çalışması ve <b>obezite</b> gibi <b>pandemik bir hastalığa</b> neden olması, <b>Nobel fizyoloji (Tıp) Ödülü</b>nü alması beklenen ve <b>metabolik hastalıkla</b>r alanında küresel şöhret sahibi olan <b>Türkiye-ABD vatandaşı moleküler biyolog </b>ve<b> genetik mühendisi Gökhan Hotamışlıgi</b>l'in de arasında olduğu araştırmacıların uzun süredir üzerinde çalıştıkları bir problemdir.</span></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #f9f9f9; font-family: arial;"><b>Obezite</b>nin yalnızca dış görünüşle irtibatlı <b>kozmetik </b>ve<b> estetik</b> bir problem olarak algılanması vahim bir hatadır; <b>metabolik sendrom </b>dediğimiz <b>hipertansiyon, diyabet </b>ve<b> damar tıkanıklığı</b>nın aynı anda görülmesine yol açan <b>yüksek trigliserid - yüksek kolesterol</b> tablosunun en önemli sebebidir <b>obezite</b>. Bir kişiye <b>obez teşhisi</b> koyulabilmesi için, bir dizi <b>antropometrik ölçüm</b> yapılır. <i>Kişinin ağırlığının, boyunun karesine bölünmesiyle oluşan ve birimi </i></span></span><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #f7f7f7;"><span style="font-family: arial;"><i><b>kg/m²</b> olan </i></span></span><span style="background-color: #f9f9f9; font-family: arial;"><b><i>Vücut kütle İndeksi (VKİ)</i></b> bu ölçümlerin en önemlisidir. <b>VKİ,</b> </span><span style="background-color: #f7f7f7; font-family: arial;"><b>18,5 </b></span><span style="background-color: transparent; font-family: arial;">ve </span><span style="background-color: #f7f7f7; font-family: arial;">altında ise kişi<b> ideal kilonun altında</b>, yâni <b>zayıf</b>; </span><span style="background-color: #f7f7f7; font-family: arial;"><b>18,5 - </b><b>24,9 </b>arasında ise <b>ideal kiloda</b>; </span><span style="background-color: #f7f7f7; font-family: arial;"><b>25</b> - <b>29,9 </b>arasında ise <b>kilolu; </b></span><span style="font-family: arial;"><span face=""Source Sans Pro", sans-serif" style="background-color: #f8f8f8;"><b>30,0 - 34,9</b> arasında ise </span><strong style="background-color: #f8f8f8; box-sizing: border-box;">1. derece obez; </strong><span face=""Source Sans Pro", sans-serif" style="background-color: #f8f8f8;"><b>35,0 - 39,9</b> arasında ise </span><strong style="background-color: #f8f8f8; box-sizing: border-box;">2. derece obez; </strong><span face=""Source Sans Pro", sans-serif" style="background-color: #f8f8f8;"><b>40</b> ve üzerinde ise </span><strong style="background-color: #f8f8f8; box-sizing: border-box;">3. derece, </strong><span face=""Source Sans Pro", sans-serif" style="background-color: #f8f8f8; box-sizing: border-box;">yâni <b>morbid - ölümcül obez </b>diye nitelenir. Sporcuların <b>kas dokusu</b> ve bazı kişilerin <b>kemik dokusu</b> oranlarının yüksek oluşu ve vücutta yoğun <b>ödem</b> oluşmasına yol açan akut tablolar, <b>VKİ</b>'nin yüksek çıkmasına ve yanlış teşhise yol açabilir. Bu noktada </span><span face=""Source Sans Pro", sans-serif" style="background-color: #f8f8f8;">kişinin kas, kemik ve yağ dokusunun oranları ve yağ kitlelerinin nerelerde yoğunlaştığını tespit için </span><span face=""Source Sans Pro", sans-serif" style="background-color: #f8f8f8;">diğer <b>antropomorfik ölçüm</b>lere başvurulur. Her seviyesiyle <i>obezite ve kilolu olmanın çok basit bir çözümü</i> var: <b><i>yağ ve şeker gibi enerji içeriği çok yüksek gıdaların ağırlığını oluşturduğu dengesiz beslenme rejimlerini terk etmek, fiziksel aktiviteleri ve egzersizleri gündelik hayatın parçası kılmak</i></b>. Böylelikle</span><span style="background-color: #f9f9f9;"> <b><i>alınan enerji = harcanan enerji </i></b>denklemi kurulmuş olur. </span></span></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #f9f9f9; font-family: arial;">1960'larda türümüzü tehdit etmeye başlayan obezite, günümüzde, <b>sağlıksız beslenme tarzı</b>nın kitleselleşmesi ve <b>ekran-asansör-yürüyen merdiven-</b></span><span style="background-color: #f9f9f9; font-family: arial;"><b>elektrikli scooter </b></span><span style="background-color: #f9f9f9; font-family: arial;"><b>bağımlılığı</b>nın sürekli artmasıyla tavan yapmış ve pandemiye dönüşmüştür. <b>Obezite</b>, ülkemiz için an itibarıyla bir <b>bekâ sorunu</b>dur. </span><span style="background-color: #f9f9f9; font-family: arial;">Onlarca uzmanın yazdığı, <b>Betül Sarı</b> ve<b> Necla Yılmaz</b>'ın editörlüğünü yaptığı <i style="font-weight: bold;">Tıbbi ve Sosyal Yönleriyle Obezite </i>kitabı<i style="font-weight: bold;">;</i> metabolik sendrom,</span><span style="background-color: #f9f9f9; font-family: arial;"> bazı kanser türleri, uyku apnesi, artrit, karaciğer yağlanması gibi hastalıkları tetikleyen bu modern belâyı; fizyolojik, psikolojik, sosyolojik, ideolojik, politik ve kültürel yönleriyle mercek altına alan benzersiz bir referans kitaptır ve şayanı tavsiyedir. </span><b><b><span style="background-color: #faf5f0; color: black; font-family: arial; font-weight: 400;">Bir sonraki programımızda birlik</span></b></b><b><b><span style="background-color: #faf5f0; color: black; font-family: arial; font-weight: 400;">te olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler. </span></b></b></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-size: medium;"><b><b></b></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><b><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWlnNYzOluDxJseXCsykUHDG-z2kieVR7mXYTXMmncIf2vdJUtCVZFJ6T5Euu6kn55qlX8MdporOII_vxRT6pG-x-ZdQtgOQsgt16hBFsKJhmew_XsHl-UHjmP19gxzOxtjyfip6qggjMKWk407K5VmpPIvRTN9OpFoj6bOvONaqbleGKMBHaciMlajFsA/s685/yaln%C4%B1zl%C4%B1k.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="513" data-original-width="685" height="480" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWlnNYzOluDxJseXCsykUHDG-z2kieVR7mXYTXMmncIf2vdJUtCVZFJ6T5Euu6kn55qlX8MdporOII_vxRT6pG-x-ZdQtgOQsgt16hBFsKJhmew_XsHl-UHjmP19gxzOxtjyfip6qggjMKWk407K5VmpPIvRTN9OpFoj6bOvONaqbleGKMBHaciMlajFsA/w640-h480/yaln%C4%B1zl%C4%B1k.jpg" width="640" /></a></b></b></span></div><span style="font-size: medium;"><b><b><br /><span style="background-color: #faf5f0; color: black; font-family: arial; font-weight: 400;"><br /></span></b></b></span><p></p><p style="background-color: white;"><u style="white-space-collapse: preserve;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>44) Konu:</b> Yalnızlık, <b>kitap:</b> Yalnızlık Psikolojisi</span></u></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><span style="font-size: medium;"><b style="white-space-collapse: collapse;">Radyo 1'</b><span style="white-space-collapse: collapse;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><b style="white-space-collapse: collapse;">Sayfaların Dilinden </b><span style="white-space-collapse: collapse;">programının bugünkü konusu </span><b style="white-space-collapse: collapse;">Yalnızlık</b><span style="white-space-collapse: collapse;">, bahsedeceğimiz kitap </span><b style="white-space-collapse: collapse;">Yalnızlık Psikolojisi.</b></span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><b>Yalnızlık; </b>kavramın dolaysız olarak ima ve iddia ettiği üzere, fiziki ve fiili olarak tek başına olma haline referans veren maddi ve dünyevi bir antite olmaktan çok, fikri, hissi ve ruhi boyutlarda tezahür eden bir fenomendir. Bir diğer deyişle yalnızlık, tek başına değil, kalabalıklar arasında yaşanan bir haldir çoğunlukla. Sigmund Freud ve Alfred Adler'la birlikte <b>bilinç dışı</b>nı konu edinen <b>Derinlik Psikolojisi</b>nin üç kurucu babasından biri ve </span></span><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>analitik psikoloji</b><span>nin de müessisi </span><span><span>olan <b>Carl Gustav Jung</b> '</span></span><span><i>İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder</i>' dediğinde aslında kastettiği böylesi bir yalnızlık çeşidiydi. </span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">Kafamızı dinlemek, ruhumuzu havalandırmak, benliğimizi rekreasyona tabî tutmak adına tercih ettiğimiz; ya da, felsefi, ilmi, teolojik veya sanatsal bir eser üzerinde çalışırken, en üst seviyeden konsantrasyonla yolumuza devam etmek maksadıyla bilinçli olarak seçtiğimiz yalnızlıklar pozitif, üretken ve sağlıklı süreçler olup, psikopatolojinin ilgi alanı dışında kalırlar. Bunlar, başkalarıyla teması sadece en zaruri durumlarda ve minimum seviyede hayat geçiren, tek başına kalma ve yaşamayı taammüden ve iradi olarak seçen <b>inziva </b>türleridir. <b>Charles Bukowski</b>'nin '<i>y</i></span><span style="font-family: arial;"><i>alnız olmak yanlış bir kalpte olmaktan iyidir</i>' sözü; <b>Henrik İbse</b>n'in <i>'d</i></span><span style="font-family: arial;"><i>ünyanın en kuvvetli insanı, en fazla yalnız kalabilendir</i>' deyişi; <b>Edip Cansever</b>'in <i>'i</i></span><span style="font-family: arial;"><i>nsanın insana verdiği en değerli şeydir yalnızlık</i>' dizesi; <b>Michel Foucault</b>'un '<i>e</i></span><span style="font-family: arial;"><i>ğer bir kişi yalnız olmayı beceremiyorsa, başkalarıyla bir arada olmayı da becermez</i>' argümanı; <b>Mevlâna</b>'ın '<i>y</i></span><span style="font-family: arial;"><i>alnızlık, adam olmayanların vereceği saygıdan, sevgiden yeğdir</i>' hükmü; <b>Einstein</b>'ın '<i>s</i></span><span style="font-family: arial;"><i>аkin bir hаyаtın tеkdüzеliği vе yаlnızlığı, yаrаtıcı аklı hаrеkеtе gеçirir'</i> tespiti </span><span style="font-family: arial;">söz konusu sağlıklı inziva örneklerini olumlayan bildirimlerdir. </span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><b>Maslow'un İhtiyaçlar Piramidi</b>ndeki <b>temel gereksinimler</b>den olan bağlanma, aidiyet, yakınlık ve birliktelik gibi hisleri kimse ile kuramamamız durumunda; <b><i>yalnızlık duygusu</i></b>nun </span><span style="font-family: arial;">terkedilme, dışlanma, depresyon, g</span><span style="font-family: arial;">üvensizlik, huzursuzluk, umutsuzluk, anlamsızlık, değersizlik ve kızgınlık duygularıyla yüklenmiş varyasyonlarından birisini kuşanmışız demektir. Bu hallerin tamamı psikopatolojinin iştigal sahasındadır. </span><span style="font-family: arial;"><b>Özdemir Asaf</b>'ın '<i>yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz</i>' dizeleri; </span><span style="font-family: arial;"><b>Cahit Zarifoğlu</b>'nun '<i>b</i></span><span style="font-family: arial;"><i>ir şehir kadar kalabalıktır, bazılarının yalnızlığı</i>' mısrası; <b>Çehov</b>'un '<i>k</i></span><span style="font-family: arial;"><i>endini yalnız his</i></span><span style="font-family: arial;"><i>seden kimse için her yer çöldür</i>' cümlesi; <b>Aldus Huxley</b>'inin '<i>v</i></span><span style="font-family: arial;"><i>ücut bulmuş her ruh yalnızlığa mahkumdur</i>' iddiası; <b>George Sand</b>'ın '<i>s</i></span><span style="font-family: arial;"><i>evilmeyen bir insan her yerde ve her şeyde yalnızdır</i>' betimlemesi sağlıksız yalnızlıklara doğrudan referans vermezseler de, psikopatolojik hallerle aralarında Çin Seddi değil, incecik ve belirsiz bir hat vardır sadece.</span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;">Milyonlarca yı</span><span style="font-family: arial;">l süren avcı-toplayıcı-talancı-göçer yaşam tarzımızla, onu takip eden tarım devrimi sonrasındaki son 12,000 yıllık yerleşik yaşam biçimimizin ortak özelliklerinin en dominant olanı, sosyal bir canlı olan insanın toplumsallaşmadan ve yardımlaşmadan hayatta kalmasının mümkün olamadığıdır. Tek başına yaşamaya tahammül edemememizin altında yatan temel neden; biyoloji, davranış bilimleri ve antropolojiye konu milyonlarca yıla yayılmış tekamül hattımızın semeresi olan söz konusu bu gelişmeler olsa gerektir. </span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;"><b>Dr. Recai Yahyaoğlu</b>'nun yazdığı </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;"><b>Yalnızlık Psikolojisi; </b>içerdiği </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">olgu, olay, kavram, süreç, örnek vaka ve anekdotlarla </span><span style="font-family: arial;"><span><span style="background-color: #faf5f0;">yalnızlık olgusunu bütün veçheler ve cepheler üzerinden kuşatan ansiklopedik mahiyetli bir referans metin olup, konunun ilgilisinin başucu eserlerinden olmaya namzettir. </span></span></span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><span style="font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNaYa7QbADBcvtlZCXQ0FZDBHXftWvkLNMfw7VKX0Work1blCe9iJUhRCKseJrEFWZzZx2XzVm0nzDI9GcZwxfeNhWSI0dkKGYZ3C-WChkC2mESv5eNjLomVSwYPvtvCHmPeijrm6x383FM4ooEBkN5-hFKTvc67ShvDHMaf6reUyGOQSdDroBGFCOJ60p/s1280/kmerler.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="720" data-original-width="1280" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNaYa7QbADBcvtlZCXQ0FZDBHXftWvkLNMfw7VKX0Work1blCe9iJUhRCKseJrEFWZzZx2XzVm0nzDI9GcZwxfeNhWSI0dkKGYZ3C-WChkC2mESv5eNjLomVSwYPvtvCHmPeijrm6x383FM4ooEBkN5-hFKTvc67ShvDHMaf6reUyGOQSdDroBGFCOJ60p/w640-h360/kmerler.jpg" width="640" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br /><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;"><br /></span></span><p></p><p style="background-color: white;"><u><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>45) Konu:</b> Kızıl Kmer Faciası, <b>eser: </b>Tavşan Yılı <b>(516 kelimelik kısaltılmış versiyon*)</b></span></u></p><p style="background-color: white; color: #444444;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>Radyo 1'</b>in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, <span style="color: black;">Tayfun Yönlü'nün</span> sunduğu <b>Sayfaların Dilinden </b>programının bugünkü konusu <b>Kızıl Kmer Faciası,</b> bahsedeceğimiz kitap <b>Tavşan Yılı. </b></span></p><p style="background-color: white;"><b><i><span style="color: #444444; font-family: arial; font-size: medium;">'</span><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Evdeki hesap çarşıya uymaz'</span></i></b><span style="font-family: arial; font-size: medium;"> atasözü beklenti ile gerçekleşme, anlatı ile pratik arasındaki farka işaret eder. <b>Teori - pratik diyalektiğinin kozmik doğası</b> gereği, gerçekleşme daima beklentinin altında kalır, pratik teoriyi muhakkak mahcup eder. Bu en çok politik ve ideolojik söylemlerde olur. Söylem ne denli maksimalist ve iddialı ise, farkın niceliği ve oluşan uçurumun derinliği o oranda büyüktür. Güneydoğu Asya'nın mütevazi ülkesi Kamboçya'da 1975 - 1979 döneminde şahit olunan soykırım düzeydeki akıl almaz facia, maksimalist politik söylemle hayatın uyuşmazlığına yakın tarihten verilebilecek en ibretlik örnektir.</span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face="Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif"><b>Kızıl Kmerler örgütü, Kamboçya Komünist Partisinin silahlı kolu </b>olarak 1960'ların sonlarında kurulmuştu. Örgüt, Maocu Halk Savaşı taktikleriyle kırsalda başlattığı ayaklanmanın son aşaması olan 1975 atağında başkent Phnom Penh'ni de ele geçirerek iktidara hakim olmuştu. Çin Devrimini örnek alan <b>Pol Pot </b>liderliğindeki <b>Kızıl Kmer</b> rejimi, ideolojik anlatısında <b><i>ataların fikriyatını canlandıran, onurlu, ayakları üzerinde duran, dış güçlere boyun eğmeyen, toplumun tamamına yayılmış bir ekonomik refah üzerine inşâ edilmiş tarım temelli bir kırsal komünizm ve </i></b></span><b><i>yeryüzü cenneti</i></b> vaat ediyordu. Kırsal temelli mutlak eşitlikçi sosyalizmi kurmak adına, kentlerde yaşayan milyonlarca kişi zorla köylere sürüldü, şehirler boşaltıldı; endüstri, ticaret ve envai çeşit zanaatkârlık âdeta yasaklanarak, ülke ekonomisi yok edildi; insanlara çiftçilik ve komünist rejim adına militanlık yapmak dışında bir çalışma seçeneği bırakılmadı. Gerici ve yoz burjuva ideolojileri üretiyor diye tıp, mühendislik, hukuk branşları da dahil olmak üzere, ülkeni her seviyedeki okulları kapatıldı. Doktorların, modern tıbbın aşı, görüntüleme yöntemleri, endüstriyel ilaçlar gibi aktüel teşhis ve tedavi metotlarını kullanması yasaklandı. Sağlık hizmetleri için sadece binlerce yıllık tartışmalı şifa tekniklerinin kullanılmasına izin verildi. Yabancı dil bilen, eğitimli, kültürlü insanlar ve gözlük takanlar Batı dünyasının ajanları ilân edildi, en ağır ve tehlikeli işleri yapmaya zorlandı; birden fazla yabancı dil bilen çok sayıda nitelikli insan, Kamboçya düşmanı dış alemin mutlak ajanları oldukları iddiasıyla, doğrudan infaz edildi. Stalin, Hitler ve Mao'nun icraatlarına rahmet okutan Kızıl Kmerler, 1975'de 8 milyon olan Kamboçya nüfusunun %25'ini imha etmişti. Bunların 1.3 milyonunu doğrudan öldüren rejim, 700,000'den fazlasının açlık, salgın hastalık, kötü muamele, tıbbi destek alamamak yüzünden ölümüne dolaylı yoldan neden oldu. Sadece 20. asrın değil, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından olan Pol Pot tiranlığının sonu, 1979'daki Vietnam işgaliyle oldu. Çoğunluğunu Çin, Vietnam, Müslüman inancından Çam etnik kökenlilerle; rejim muhalifleri, doktor, mühendis, öğretmen, akademisyen, gazeteci, teknisyen, subay gibi eğitimli insanların oluşturduğu en az 1.3 milyon milyon kişiye mezar olan, <b>Ölüm Tarlaları </b>ismiyle <b>1984'de belgesel nitelikli bir de filme </b>konu olan yerlerde halâ yeni toplu mezarlar bulunmakta.</span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">1975'de doğan, Kızıl Kmer katliamından kaçmayı başaran ailesiyle 1980'de Fransa'ya sığınan <b>yazar ve çizer Tian</b>'ın 2001'de döndüğü Kamboçya'da, <b>Çin takvimi</b>ne göre <b>T</b><b>avşan Yılı</b> olan <b>1975</b>'de başlayan kanlı tiranlığın izini sürmesinin semeresi olan tanıklıklar temelinde yazıp çizdiği belgesel nitelikli <b>Tavşan Yılı</b> çizgi romanı ve <b>Ölüm Tarlaları filmi, </b>insanın kanını donduran bu ibretlik tarihsel süreci bütün çıplaklığı ve acımasızlığıyla anlatmakta bizlere. Ders alınsın ve bir daha tekrarlanmasın diye böyle bir zalimlik, okunmalı bu çizgi roman, izlenmeli bu film. <span style="background-color: #faf5f0;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0;">---------------------------------------</span></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: #faf5f0;"><b><u>(*):<i> Sayfaların Dilinden </i></u></b><i>projesi çerçevesinde yıl boyunca yazmam gereken 262 metinden, şu ana değin, 45'ini teslim etmiş durumdayım. Bunların, konusu </i></span></span><i><span><span style="font-family: arial;"><b>Koleksiyon nedir, koleksiyoner kimdir?</b></span><span style="font-family: arial;"> ve kendisine gönderme yaptığım referans kitap </span><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: #faf5f0;"><b>Raffi Portakal - Portakal'ın Yüzyılı </b>olan<b>, </b></span></span></span></i><i style="font-family: arial;">34. bugün yayınlanacak. An itibarıyla </i></span><i style="font-family: arial; font-size: large;"><b>Felsefe Neye Yarar?, Kuantum Şaşırtır, Boşluk, Satranç, Mazhar Osman Usman</b> başlıklarını taşıyan ve </i><i style="font-family: arial; font-size: large;">04 Mart - 08 Mart haftasında yayına girecek 5 yeni metin üzerinde çalışmaktayım. 20 Şubat sabahı bunları teslim ettiğimde, projenin ilk 50 metni tamamlanmış olacak. Söz konusu proje, TRT Antalya Radyosu'nun Genç Yaşam Programı'nın Sıra Dışı bölümüne her Çarşamba kitap tanıtarak ve merak etmek - okumak - öğrenmek - kitap - kütüphane - arşiv - koleksiyon - müzayede konularında paylaşımlarda bulunarak içerik sağladığım 13 Temmuz 2023 - 10 Ocak 2024 döneminde şekillenmişti. Toplamda 27 hafta süren ve 80'den fazla kitap tanıttığım bu sürecin sonlarına doğru, </i><i style="background-color: transparent; font-family: arial; font-size: large;"><b>2023 Ekim - Aralık döneminde</b>, </i><i style="font-family: arial; font-size: large;">TRT Antalya Radyosu Müdürü <b>İbrahim Güneştekin </b>ve mezkûr kurumun yapımcılarından </i><i style="background-color: transparent; font-family: arial; font-size: large;"><b>Berivan Erin</b></i><i style="font-family: arial; font-size: large;">'le yaptığımız görüşmeler meyvesini verdi, <b>TRT Radyo 1'</b>de, <b>2024 yılı boyunca hafta içi her gün</b> yayınlanacak bir <b>fikir sohbetleri dizisi </b>yapmak konusunda aramızda bir mutabakat tesis edildi, programın mahiyet ve formatını oluşturuldu. Bahse konu heyetin, <b>Sayfaların Dilinden </b>programı ile ne murat ettiğini, onun mahiyet ve karakteri hakkında ne düşündüğü <b>01 Ocak 2024 </b>günü yayınlanan ve <b>Vicdan </b>olgusunu ele alıp , <b>Dostoyevski'nin Suç ve Ceza romanı</b>na atıfta bulunduğum ilkinin metninin mukaddimesinde şöyle dillendirmiştim:</i></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: courier; font-size: medium;"><span style="color: #444444;"><b>'Sayfaların Dilinden</b>'in ilkiyle huzurlarınızda olmanın heyecan ve mutluluğunu yaşamaktayız. Bundan böyle her hafta, Pazartesi'nden Cuma'ya beş gün boyunca sürecek olan bahse konu programlarımızda, insanın kendisiyle, diğer insan kardeşleriyle, </span><span style="color: #444444;">bitki, hayvan, böcek, toprak, su gibi bütün bileşenleriyle birlikte </span><span style="color: #444444;">eko-sistemle, tarihsel mirasla, eşyayla, mekânla, zamanla, uzayla teması sırasında deneyimlediği olgu - <b>mesele</b> / problem - süreç - olay gibi Varoluş Dairesi'nin önemli fenomenlerinden / tezahürlerinden birisi çok kısa tanımlanacak, akabinde de bu problematiğe işaret eden bir kitaba referans verilecektir.'</span></span></p><p style="background-color: white;"><i style="font-family: arial;"><span style="font-size: medium;">Programın temel ve başat formel özelliği olan süresi içinse şöylesi bir mimari yapı şekillenmişti: </span></i></p><p style="background-color: white;"><span style="font-size: medium;"><span><span style="font-family: courier;">Her bir programın süresi, programın başlayacağını haber veren <b>jingle'ın </b>(<b>cingıl </b>okunur, anlamı şudur: reklamlarda fonda yer alan, ya da, radyo - tv - internet platformu programlarının başlangıç ve sonunda çalınan anons / tanıtım müziği) başlangıcından, seslendirmenin bitiminden sonra yayına tekrar giren Jingle'ın sonuna değin, toplamda 5 dakikadır.</span></span><i style="font-family: arial;"> </i></span></p><p style="background-color: white;"><i style="font-family: arial;"><span style="font-size: medium;">Bu durum, seslendirmeyi gerçekleştirecek olan spiker arkadaşımın, yazdığım metni okumak için net olarak sadece 4 dakikası olacağı anlamına gelmekteydi. Daha, mezkûr proje bağlamında yazdığım ilk senaryo olan mezkûr '<b>Vicdan</b>' başlıklı metnimin üzerinde çalıştığım <b>2023'ün 30 Kasım - 02 Aralık dönemi</b>nde bile, onun, radyo dinleyicisinin anlayabileceği bir tempoyla, yâni, <b>allegro</b> (canlı, hızlı), ya da <b>adacyo</b> (ağır, yavaş) değil, daha mutedil bir tempoda, yâni <b>andante</b> (ne yavaş, ne hızlı) süratinde okunmasının 4 dakikaya sığdırılabilmesi için, maksimum 450 kelime içermesi gerektiğini, (yazdığım metni kronometre eşliğinde ve bir spiker ya da dublaj sanatçısı gibi seslendirmeye çalıştığım okuma egzersizlerim sırasında), idrak etmiş idim. '<b>4 dakika</b>'lık süre, okunacak bahse konu 450 kelimenin '<b>ne', 've', 'de', 'da', 'o', 'bir', 'ilk', 'son'</b> gibi çok kısa, ya da '<b>Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız</b>' gibi çok uzun değil, medyan büyüklükte, ortalama uzunlukta olmaları halinde söz konusu olabiliyordu ancak. O günden bu yana geçen yaklaşık 2.5 aylık süreden, yazıp teslim ettiğim 45 metinden ve şu ana değin yayınlanan 34 programdan sonra, TRT Radyo 1 dinleyicileri ve bloguma girenler şu hususta benimle ittifak halindedirler diye düşünüyorum: ele aldığım konuların mahiyeti ve onları işleyiş tarzım göz önünde bulundurulduğunda, kelime sayısı hususunda ne kadar itina göstersem, ekonomik davranmaya gayret etsem ve âdeta bir şair titizliğiyle sözcük kuyumculuğu yapsam da, 500 - 525 bandının altında kalabilmem imkânsız gibi bir şey! Bu yüzden de, Aralık'ın ilk günlerinde, Berivan Erin'den bir 30 saniye daha kopartmış, böylelikle okumaya ayrılan net sürenin 4.5 dakika çıkmasını sağlamıştım. Üstelik bununla da yetinmeyerek, değerli yapımcımın jingle süresinden biraz daha kısabileceği varsayımından hareketle, spikere ayrılan sürenin 300 saniyeye yaklaştığı bir okuma zamanına göre yazdım metinlerimi hep. Bunu yaparken de, TRT'nin deneyimli spikerlerinin, ihtiyaç halinde, tempolarını zaman zaman andanteden allegroya çıkarabileceklerini de düşünmedim desem doğrusu yalan olur. </span></i></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><i>Tam bu noktada, bir de samimi itirafım olacak: <b>'5 dakikada okunacak 500 kelimelik bir metin ne ki, bunlardan günde en az 2 tane yazarım!'</b> diye düşünerek çıkmıştım Kasım 2023'de yola. İşin içine girdiğimde ise, bunun d</i><i style="background-color: transparent;">illendirildiği, görüldüğü, sanıldığı kadar kolay bir iş</i><i> olmadığı dank ediverdi kafama. Bakınız, maksimum 5 dakikada okunması gereken ve 500 - 550 bandında bir kelime sayısına sahip olan tek bir metnim için, nasıl bir mesai, emek, enerji ve zaman harcamaktayım, ne denli karmaşık ve zorlu bir algoritma çerçevesinde çalışmaktayım: <b><u>1- </u></b>Konuyu tespit etmek, <b><u>2- </u></b>referans metne karar vermek, <b><u>3-</u></b> metnin taslağını yapmak, <b style="text-decoration-line: underline;">4- </b>bu taslak çerçevesinde bir <b>tasavvur - tahayyül - tefekkür - tasarım </b>süreci yaşamak; bunu da, sadece notebook'un başına oturulan süreçte değil, yazmak dışındaki diğer bütün gündelik faaliyetler gerçekleştirilirken, hatta, uyurken, yaparak, günün 24 saatine yaymak, <b><u>5- </u></b></i></span><i style="font-family: arial; font-size: large;">bu temelde, muhakkak surette 1,000 kelimeyi aşan bir hacimde olmak kaydıyla, ilk versiyonu yazmak, <b><u>6- </u></b>bu uzun versiyonu 500 - 550 kelime bandına indirmek (inanın işin bu kısaltma kısmı, uzun versiyonu yazma faslından daha çok vaktimi alıyor, daha çok zorluyor beni), <b><u>7- </u></b>akabinde, yukarıda da işaret ettiğim üzere, kronometre eşliğinde, âdeta, bir tiyatro ya da dublaj sanatçısı, veyahut bir spiker edasıyla defalarca okuyarak, metnin 5 dakika tahdidine uyup uymadığını kontrol etmek, <b><u>8- </u></b>5 dakikada okuyamamışsam, okunması zor kelimeleri, daha kolay telaffuz edilebilir olan muadilleriyle değiştirerek son bir dokunuş daha yapmak, <b><u>9-</u></b> metnin bu son halini, 7. maddede özetlediğim tarzda, yeniden okuyarak 5 dakika sınırlamasıyla olan uyumunu bir kez daha test etmek, <b><u>10-</u></b> yapımcımla antant kaldığımız tarihte, teslim edilmeye hazır olduklarını düşündüğüm 5 (metinlerimi yapımcıma beşerli paketler halinde gönderiyorum) metni hemen göndermeyip onları kısa bir süre için de olsa demlenmeye bırakmak, <b><u>11- </u></b>bu demlenme sırasında, kendini dış aleme atarak, 6.5 - 7 km civarında olan bir parkuru yürümek; bedeni, zihni ve ruhu bu suretle renöve etmek, <b><u>12-</u></b> mezkûr restorasyon ve renövasyon ameliyesine müteakip, son bir kez daha notebook'un başına çökmek ve bir final okuması yaparak gözden kaçırılmış bir problem olup olmadığını kontrol etmek, <b><u>13-</u></b> problem tespit edilirse düzeltmek, yoksa, metinleri yapımcıma göndermek ve WhatsApp'tan '<b>beklediğiniz metinler e-mail hesabınızdadır</b>' bildirimini paylaşmak,<b><u> 14- </u></b>yapımcımın ilk okuması sırasında, ya da, spikerimizin kayıt sürecinde, metne dair bir problem saptanmışsa, bilgilendirilmem ve o metni uyarılar doğrultusunda tashih ederek revize dilmiş halini tekrar göndermem.</i></p><p style="background-color: white;"><i style="font-family: arial; font-size: large;">Yazma ve okuma pratiği olanların kolaylıkla teslim edeceği üzere, yukarıda algoritmasını paylaştığım süreç, 01 Aralık 2023'den bu yana, neredeyse 7/24 vaktimi almakta, (</i><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><i>entre parenthèses vurgu yapmadan geçemeyeceğim: </i></span><i style="background-color: transparent; font-family: arial; font-size: large;">2 metni birden tamamladığım günler olduğu gibi, 2, hatta 3 günde tamamlayamadığım metinler de oldu, hem de epeyce)</i><i style="font-family: arial; font-size: large;"> ve bu tempo bu yıl sonuna kadar da böyle devam edecek. Ezcümle, rahatlıkla anlaşılabileceği üzere, bu iş, az önce de altını çizdiğim üzere, </i><i style="font-family: arial; font-size: large;">söylemesi kolay, gerçekleştirmesi ise fevkalâde müşkül bir antiteymiş doğrusu. </i></p><p style="background-color: white;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><i><b>Sayfaların Dilinden programı</b>nın metinlerinin perde gerisine, mutfağına, kulisine, kamera arkasına, vücuda getirilmesinin satır aralarına dair yaptığımız hasbıhali muhtasaren şöyle itmam etmiş olayım muhterem kârîm: </i></span><i style="font-family: arial;"><b>01 Aralık 2023 - 15 Şubat 2024 döneminde, yâni son 2.5 aydır, abartısız hayatımın merkezi faaliyeti haline geldi bahse konu metinleri yazma işi.</b></i></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: courier;">Kızıl Kmer Faciası'nın, yapımcıma gönderdiğim, ancak, spikerimizin seslendirmesinin 6 dakikanın üzerinde olması yüzünden, kısaltılması gereken ve yukarıda paylaştığım 516 kelimelik kısa versiyonunun yerini aldığı 611 kelimelik ilk (uzun) versiyonu şöyleydi:</span></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0;"><b><u><br /></u></b></span></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-size: medium;"><b style="font-family: arial;">Radyo 1'</b><span style="font-family: arial;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Tayfun Yönlü'nün sunduğu </span><b style="font-family: arial;">Sayfaların Dilinden </b><span style="font-family: arial;">programının bugünkü konusu </span><b style="font-family: arial;">Kızıl Kmer Faciası,</b><span style="font-family: arial;"> bahsedeceğimiz kitap </span><b style="font-family: arial;">Tavşan Yılı. </b></span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b><i>'Evdeki hesap çarşıya uymaz'</i></b> atasözü beklenti ile gerçekleşme, anlatı ile pratik arasındaki farka işaret eder. Bu fark, <b>teori - pratik diyalektiğinin kozmik doğası</b> gereği, gerçekleşmenin daima beklentinin altında kalması, pratiğin muhakkak teoriyi mahcup etmesi şeklinde cereyan eder. Anlatı ile pratik arasındaki makasın açılarak âdeta bir uçuruma dönüştüğü hallere biz en ziyade politik ve ideolojik söylemler sahasında tesadüf ederiz. Politik söylem, ideolojik anlatı ne kadar maksimalist, ne denli iddialı ise, söz konusu farkın niceliği, oluşan uçurumun derinliği de o oranda büyüktür. Güneydoğu Asya'nın küçük ve mütevazi ülkesi Kamboçya'nın, 1960'ların 2. yarısından 1990'ların sonuna kadar yaşadığı, zirvesine ise 1975 - 1979 döneminde şahit olunan trajedi, soykırım denilebilecek düzeydeki akıl almaz facia, maksimalist politik söylemle hayatın uyuşmazlığına yakın tarihten verilebilecek en ibretlik örnektir.</span></p><p style="background-color: white;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span face="Roboto, Helvetica, Arial, sans-serif"><b>Kızıl Kmerler örgütü Kamboçya Komünist Partisinin silahlı kolu </b>olarak 1960'ların sonlarında kurulmuştu. Örgüt, Maocu Halk Savaşı taktikleriyle kırsalda başlattığı ayaklanmanın son safhasında kentlere saldırmış, parça parça hakimiyet sağladığı ülke coğrafyasında en son 1975'te başkent Phnom Penh'ni de ele geçirerek iktidara hakim olmuştu. <b>Pol Pot</b> liderliğindeki <b>Kızıl Kmer</b> rejimi ideolojik anlatısında <b><i>onurlu, ataların fikriyatını canlandıran, ayakları üzerinde duran, dış güçlere boyun eğmeyen, toplumun tamamına yayılmış bir ekonomik refah üzerine inşâ edilmiş tarım temelli bir kırsal komünizm ve </i></b></span></span><span style="font-family: arial;"><b><i>yeryüzü cenneti</i></b> vaat</span><span style="font-family: arial;"> ediyordu. <b>Mao</b>'nun teorilerini benimseyen <b>Pol Pot </b>ve<b> Kızıl Kmerler</b>, kırsal temelli mutlak eşitlikçi bir sosyalizm kurmak adına, kentlerde yaşayan milyonlarca kişiyi </span><span style="font-family: arial;">zorla köylere sürdü, şehirleri boşalttı. Endüstri, ticaret ve envai çeşit zanaatkârlık âdeta yasaklanarak, ülke ekonomisi yok edildi, hayatını devam ettirmek için iktisadi faaliyet yapmak durumunda olan insanlara çiftçilik ve komünist rejim adına militanlık yapmak dışında bir seçenek bırakılmadı. Gerici, yoz ve burjuva ideolojiler taşıyor diye tıp fakülteleri, mühendislik, hukuk gibi branşlarda eğitim verenler de dahil olmak üzere, bütün okullar kapatıldı. Doktorların, yoz ve gerici ilân edilen Batı tıbbı temelinde sağlık hizmeti sunmaları; aşı, görüntüleme yöntemleri endüstriyel ilaçlar gibi modern teşhis ve tedavi metotlarını kullanmaları yasaklandı. Sağlık hizmetleri için sadece binlerce yıllık geleneksel şifa tekniklerinin kullanılmasına izin verildi. Yabancı dil bilen, eğitimli, kültürlü insanlar ve gözlük takanlar yoz ve çürümüş Batı dünyasının ajanları ilân edilerek kırsaldaki en ağır ve en pis işleri yapmaya zorlandı. Birden fazla yabancı dil bilenler, Kamboçya düşmanı dış alemin mutlak ajanları oldukları şüphesiyle, yaşamlarını sürdürmelerinin imkânsız olduğu zorlu çalışma koşullarına mahkûm edildi. Stalin, Hitler ve Mao'nun gerçekleştirdiklerine rahmet okutacak denli kanlı icraatlar yapan Kızıl Kmerl rejimi, 1975'de 8 milyon olan Kamboçya nüfusunun %25'ini, bunların 1.3 milyonunu doğrudan öldürmek ve 700,000'den fazlasının da açlık, kötü muamele, tıbbi destek alamamak gibi nedenlerle dolaylı yoldan ölümüne yol açmak suretiyle, imha etti. Sadece 20. asrın değil, insanlık tarihinin de en karanlık sayfalarından olan Pol Pot tiranlığının sonu, 1979'da gerçekleşen Vietnam işgaliyle oldu. Çoğunluğunu Çin, Vietnam ve Müslüman inancından Çam etnik kökenli insanlar ve rejim muhalifleriyle, doktor, mühendis, öğretmen, akademisyen, gazeteci, teknisyen, subay gibi eğitimli insanların oluşturduğu en az 1.3 milyon milyon kişiye ebedi istirahatgâh olan ve <b>Ölüm Tarlaları</b> ismiyle <b>1984'de belgesel nitelikli bir de filmi</b> çekilen tarlalarda halâ yeni toplu mezarlar bulunmaktadır.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;">Pol Pot'un iktidarı ele geçirdiği 1975'de doğan, Kızıl Kmer katliamından kurtulmayı başaran ailesiyle 1980'de Fransa'ya giden </span></span><span style="background-color: white; font-family: arial;"><b>yazar ve çizer Tian</b>'ın 2001'de döndüğü Kamboçya'da, <b>Çin takvimi</b>ne göre <b>T</b></span><span style="background-color: white; font-family: arial;"><b>avşan Yılı</b> olan <b>1975</b>'de başlayan kanlı tiranlığın izini sürmesinin semeresi olan tanıklıklar temelinde yazıp çizdiği belgesel nitelikli <b>Tavşan Yılı</b> çizgi romanı ve <b>Ölüm Tarlaları filmi, </b>insanın kanını donduran bu ibretlik tarihsel süreci bütün çıplaklığı ve acımasızlığıyla anlatmakta bizlere. Ders alınsın ve bir daha tekrarlanmasın diye böylesi bir zalimlik, okuyalım bu çizgi romanı, izleyelim bu filmi. </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">-------------------------------------</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">Önceki 40 metne erişmek için bknz.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;"><a href="https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/02/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program.html" target="_blank">https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/02/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program.html</a><br /></span></span></p>Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-8830512754865259252024-02-15T02:47:00.001+03:002024-03-18T01:59:39.028+03:00'Fatih Sultan Mehmet zehirlendi!' tezini eczacılık tarihçisi Naşid Baylav güncellemişti<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a><img alt="İstanbul'un Fethi - Vikipedi" height="640" src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/b6/Zonaro_GatesofConst.jpg" width="472" /><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"><strong><br /></strong></span></span>
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="font-family: "calibri";"><strong><br /></strong></span></span><span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;"><strong><u>1 - Naşid Baylav niçin gözleri açık terk etti bu dünyayı?</u></strong></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Eczacılık tarihi ve farmasötik bitkiler alanlarındaki çığır açıcı çalışma ve eserleriyle Türkiye bilim tarihinde kalıcı izler bırakmayı başaran <b>eczacı - kimyager Naşid Baylav (1903 - 1982)</b>, Türkiye Toplumsal Formasyonunun ve entelijansiyasının kadri bilinmemiş ve unutulmaya yüz tutmuş kıymetlerindendir ne yazık ki. </span></span></span><br />
</span><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img alt="ECZACILIK TARİHİ VE DEONTOLOJİSİ" border="0" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn%3AANd9GcS25xwMppQW5k0pBVTtLvnO8AsXTtehQXevHBF4ALHeq-K2IZQq&usqp=CAU" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" /></span></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Naşid Baylav</span></td></tr>
</tbody></table><span style="font-family: arial;">
</span><a href="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn%3AANd9GcS25xwMppQW5k0pBVTtLvnO8AsXTtehQXevHBF4ALHeq-K2IZQq&usqp=CAU" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="line-height: 115%;"><span><br /></span></span></span></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="line-height: 115%;"><span>Baylav, ilerleyen satırlarda paylaşılacak olan nedenler yüzünden, genel olarak akademik camiaya, özel olarak da İstanbul Ünivesitesi'yle onun Eczacılık Fakültesi branşına dargın ayrılmıştır bu dünyadan; bir diğer deyişle o, gözleri açık intikal etmiştir ebediyete. </span></span></span></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="line-height: 115%;"><span><br /></span></span></span></span></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="line-height: 115%;"><span>Bahse konu bu 'küskün </span></span></span><span style="line-height: 18.4px;">ruh hali'nin ve 'sürekli gadre uğradıklarına inananlar'ın kuşandıkları o eziklik psikolojinin kaynaklarına inerek Naşid Baylav'ın </span></span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 115%;">hayatına dair bazı ayrıntıları mercek altına almanın, onun kamuoyu tarafından bilinmesine ve hatırlanmasına katkı vereceğini düşünüyorum. </span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 115%;"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 115%;">Öte yandan, eczacılık camiasının önemli ve fakat unutulmuş bir figürünü yeniden ramp ışıkları altına taşımanın, </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">1980 - 2008 döneminde eczacılara hizmet veren bir sektörde, ilaç dağıtım kanallarında (2000'ler öncesi dönemdeki kavramsallaştırmaya göre 'ecza depoları'nda) çalışmış olan bu satırların yazarı için,</span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;"> </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 115%;">kuvvetli bir manevi değere ve yüksek bir sembolik anlama sahip olduğu da, doğrusu, altı çizilesi bir husustur.</span><br />
</span><a name='more'></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;"><strong><u>2 - Kısa hayat hikâyesi</u></strong></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">1903’de Manastır’da doğan Baylav, Manastırlı müteahhit Rıfat Bey ile, Konya'dan Manastır'a giden bir ailenin kızı olan Lebibe hanımın oğludur. İlköğrenimini Özel İttihad ve Terakki Mektebi'nde yapan Baylav, Manastır Fransız Koleji'nde iki yıl okuduktan sonra, ailecek hicret ettikleri İstanbul'da, Mercan Sultanisi'nde lise öğrenimini tamamladı. 1923 yılında İstanbul Eczacılık Mektebini bitirdi. 7 Temmuz 1924'de mezkûr okulun müfredat-ı tıp (farmakoloji) asistanlığına tayin edilen Baylav, bu sırada kısa bir süreliğine (vekâleten) nebatat (botanik) asistanlığını da deruhte etmiştir.</span></span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
</span><a href="http://www.ekrembugraekinci.com/Resimler/iu%20kapidaki%20tarih.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" src="http://www.ekrembugraekinci.com/Resimler/iu%20kapidaki%20tarih.jpg" /></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Öğretim üyeliğine devam ederken, yanı sıra Fen Fakültesi kimya branşında okuyan Naşid Baylav, 1926'da bu okulu bitirerek cv'sine kimyager – eczacı ünvanını yazdırmayı başarmıştır. </span></span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Tesis ettiği umdeler / prensipler etrafında kendisini konsolide etmeye çalışan genç Cumhuriyet rejiminin realize ettiği (akademya tarihimizin önemli dönüm noktalarından olan) </span></span><span style="background-color: white;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">31 Aralık 1933 tarihli üniversite reformu Naşid Baylav'ın hayatındaki (olumlu manada) bir kırılma anıydı. Bu reformla Darulfünun feshedilmiş, Eczacılık Mektebi Tıp Fakültesi’nden ayrılarak Fen Fakültesi’ne bağlanmıştı. Baylav, bu reformun bir </span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 115%;">sonucu olarak, İstanbul Üniversitesi bünyesine dahil edilen Eczacılık Mektebine, Prof. Dr. Akif Aykut’un (1883 – 1939) yanına farmakognozi ve toksikoloji doçenti olarak atandı. </span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Devlet tarafından, mesleki bilgi ve görgüsünü arttırması için gönderildiği Berlin’den, aniden patlayan 2. Dünya Harbi yüzünden, erken dönmek zorunda kalana Naşid Baylav; üniversite mevzuatında yapılan bir değişik sonucu, kendisi gibi atanmış doçentlerin doçentlik tezi hazırlayıp bunu bir sınavda savunmaları zorunluluğu getirilince, bu durumu protesto ederek, 31 Mayıs 1944'de üniversitedeki görevinden istifa etti </span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">(Turhan Baytop yazdığı Naşid Baylav biyografisinde '...üniversiteden ayrılarak 12/7/1943 tarihinde İstanbul Erkek Lisesi kimya öğretmenliğine geçmiş...' diye yazarak, bu istifayı 1 yıl kadar öne çekmiştir)</span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 115%;"> . </span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Genç cumhuriyet rejimin, 1933 üniversite reformu sonucu (devrim ilkelerine yeterince bağlı olduklarından emin olamadığı) bazı yetişmiş kadrolarını (İstanbul Darülfünu'nda bu sayı öğretim üyelerinin neredeyse yarısı gibi çok önemli bir niceliğe erişmişti) sistem dışına atması yüzünden oluşan eğitimci açığını, kâh Nazilerden kaçan Alman vatandaşları ve kâh doçentlik jürisince onaylanmış tezleri olmamasına karşın, kimi TC vatandaşı akademisyenlere doçent kadrosu vererek (atamayla) kapatmaya çalışması Naşid Baylav ve onun pozisyonunda olanlar için tam bir cemile / occasion olmuştu. 'Ben yaptım, oldu!' anlayışının ürünün olan bu pragmatik ve ama akademik teamüller dışı uygulamadan, çok değil birkaç yıl sonra, üstelik de hukuk devletinin temellerinden sayılan 'müktesep haklar'ın çiğnenmesi pahasına, geri dönülmesi Naşid Baylav'da ciddi bir travmaya yol açmıştı. Bu durum Baylav'ın karşılaştığı ne ilk ve ne de son haksızlıktı; bunların en belli başlıları olan mekân ve ödenek yokluğunun bahane edilerek hayatının projesinin, bir eczacılık müzesi kurma girişimlerinin baltalanmasına ve terekesinin istismarıyla ortaya çıkan bir kadirbilmezliğe, okunulan satırların final bölümünde, ayrıntılarıyla değinilecektir.</span></span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span><span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Naşid Baylav, İstanbul Eczacı Mektebi'nde çalıştığı süre </span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">(1924 - 1943 / 1944 ?) </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 115%;">boyunca famakognozi dersleri vermenin yanı sıra, başlangıçta mesleki birer merak ve uğraşı olarak ortaya çıkan, ancak zaman içerisinde tam bir tutkuya dönüşerek bütün özel zamanlarını da istilâ etmeye başlayan, birbirini besleyen iki meşgalenin daha eyleyicisi olmuştu: tıbbi bitkilerle ilgili araştırmalarını geliştirerek neticelerini bilimsel yayın haline getirmek ve Türk eczacılık tarihi araştırmalarını derinleştirerek buradan bir eczacılık ihtisas kütüphanesi ve eczacılık meslek müzesi inşa edebilmek. Bu hususlar bir sonraki başlıkta ayrıntılandırılacaktır. </span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bir kısmına işaret edilen, bazılarına ise bilâhare değinilecek olan ve 'emeğinin karşılığını alamamak, semeresini temellük edememek' şeklinde özetlenebilecek ve yıllara sârî bir hadiseler zinciri yüzünden akademyaya küsen Baylav, 1944 – 1952 periyodunda İstanbul Erkek Lisesinde Kimya öğretmenliği yaptıktan sonra emekli olmuştu (kaynakça bahsinde görüleceği üzere, </span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">Turhan Baytop, Baylav'ın İstanbul Erkek Lisesi'nden emekli olduğu tarihi söz konusu yılın 31 Mayıs'ı olarak kesinleştirmiştir)</span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 115%;">. Bu tarih Baylav için hakiki bir milâd olacaktı. Bundan böyle o, hayatının en büyük tutkusu olan eczacılık tarihiyle ve bir eczacılık müzesi kurmakla ilgili araştırmaları ve çalışmalarıyla arasına başka bir meşgalenin girmesine asla izin vermeyecekti </span><b style="line-height: 115%;">(i).</b></span></div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><strong><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u>3 - Naşid Baylav: araştırmacı, koleksiyoner, arşivci</u></span></strong><br />
<strong><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u><br /></u></span></strong>
<br />
</span><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: white; line-height: 22.4px;">Naşid Baylav, İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: white; line-height: 22.4px;">Enstitüsü'nü ve </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: white; line-height: 22.4px;">Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji </span><span style="background-color: white; line-height: 22.4px;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">kürsüsünü</span><span face="sans-serif" style="color: #252525;"> </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">tesis eden Süheyl Ünver </span></span></span></span><span style="background-color: white; color: #252525; line-height: 22.4px;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>(1898 - 14 Şubat 1986) </b>gibi<b>, tıp ve eczacılık tarihi </b></span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 115%;">alanına yoğunlaşarak, ilmi disiplin çerçevesinde araştırma yapmak ve arşiv oluşturmak alışkanlıklarını çok genç yaşlarında edinmişti. Baylav'ın</span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 115%;"> bu niteliği, üniversite öğrencilik yıllarından başlamak kaydıyla, kabaca 65 yıl boyunca, eczacılık tarihi ve tıbbi bitkilerle ilgili olarak gerçekleştirdiği araştırmalarının çeşitli safhalarına bizzat şahit olan yakın civarındaki kişiler tarafından sık sık dillendirilmiştir. </span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bu çalışmaları sayesinde çok büyük bir mesleki arşive ve koleksiyona sahip olan Baylav, eczacıların mesleki örgütü olan Türkiye Eczacıları Cemiyeti’nde de çok uzun yıllar boyunca oldukça verimli bir mesai ortaya koymuştur. </span></span><br />
</span><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://encrypted-tbn1.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcSZcbuOMyO2zGG3qAFQhRBUP3A7Un8DQgIGULQN1rezyrOKC_bMAg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" src="https://encrypted-tbn1.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcSZcbuOMyO2zGG3qAFQhRBUP3A7Un8DQgIGULQN1rezyrOKC_bMAg" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Osmanlı İmparatorluğu'nda kurulan ilk<br />
eczacı meslek örgütlenmesinin amblemi</span></td></tr>
</tbody></table><span style="font-family: arial;">
<span style="font-size: medium;"><span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Baylav, bu cemiyetin yanı sıra, bir başka mesleki örgüte, Türk Farmakolog Birliği’ne de kayda değer katkılar vermiştir <b>(ii)</b>. Söz konusu cemiyetin yayın organı olan Farmakolog’un sahibi, mesul müdürü ve en verimli yazarlarından birisi olan Baylav, bu derginin yayın hayatına başladığı 1931’den itibaren, bir taraftan makaleler şeklinde paylaşacağı etütlerini arka arkaya ortaya çıkarmış, diğer yandan da, mesleğinin geçmişini ve birikimini, yaşanılan aktüel koşullar üzerinden, gelecek kuşaklara bağlayacak olan ve örneklerine Batı Aleminde sıkça rastlanan (Türkiye için ise bir ilk olan) eczacılık müzesinin projesini oluşturmaya başlamıştır. </span></span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Nihayet, Baylav’ın gayret ve çalışmalarıyla bu cemiyet bünyesinde, 1940’ların ilk yarısında, Türkiye’nin ilk eczacılık müzesi olan <i style="font-weight: bold;">Türk İspençiyari Tarihi Müze ve Kütüphanesi'</i>nin ilk adımları atılmıştır. Ancak ne yazık ki bu teşebbüs tamamlanamayarak akim kalmıştır. Takip eden süreçte, <b style="font-style: italic;">Prof. Dr. Turhan Baytop’</b>un mesai ve gayretleriyle, <b style="font-style: italic;">1960’da, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi </b>bünyesinde açılan<b style="font-style: italic;"> Eczacılık Müzesi,</b> Baylav’ın kurmaya çalıştığı mezkûr müzenin birikimi, varlıkları ve mirası devralınarak ortaya çıkarılmıştı. </span></span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="line-height: 18.4px;">Naşid Baylav; öğrencilerine verdiği çeşitli dersleri sırasında, yeri geldikçe paylaştığı eczacılık tarihi ve deontolojisiyle ilgili konuları müstakil bir ders halinde eğitim müfredatına katmak için çok uğramış, sonunda bu emeline de erişmişti. Ancak, müfredata kendisinin eklettiği ve içeriğini de büyük ölçüde sağladığı ilk eczacılık tarihi dersi onun </span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">fakülteden / akademyadan istifa etmesinden sonra, 1945 - 1946 eğitim döneminde okutulmaya başlanmıştır. İlk eczacılık tarihi dersini verememiş olmak Baylav'ın içinde ukde kalan konulardandı.</span><br />
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span>
<span style="line-height: 115%;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Naşid Baylav’ın eczacılık alemine /mesleğine dair olan bir diğer önemli katkısı da,<i style="font-weight: bold;"> 14 Mayıs Eczacılık Gününün </i>kutlanması ile ilgilidir. Bu konu, mezkûr meslek için sahip olduğunu ehemmiyete binaen, kendisine müstakil bir başlık açılmasını hak etmektedir.</span></span><br />
<span style="background-color: white; line-height: 16px; text-align: justify;"><br /></span>
<b style="line-height: 115%;"><span style="mso-spacerun: yes;"><u>4 - 14 Mayıs Eczacılar Günü (Bayramı)</u></span></b><br />
<b style="line-height: 115%;"><span style="mso-spacerun: yes;"><br /></span></b>
<br />
</span></span><div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSmn3LYx9YR4LIp3u5Oe0GwqIVzvVL6tZA6g9_c0IFGI0nTFn_e3Pccp_bRCJh-YDYS4TdU16xhLYRi1QWX0g7xOZQAGl3Jj-58yNKkKKypmR2HPfqVmF-aj3shhXnQpYtKLnQ7CJbBWyP/s1600/images.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img alt="14 Mayıs Türk Eczacılar Günü" border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSmn3LYx9YR4LIp3u5Oe0GwqIVzvVL6tZA6g9_c0IFGI0nTFn_e3Pccp_bRCJh-YDYS4TdU16xhLYRi1QWX0g7xOZQAGl3Jj-58yNKkKKypmR2HPfqVmF-aj3shhXnQpYtKLnQ7CJbBWyP/s200/images.jpg" width="200" /></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Son 35 yıllık süreç boyunca, tarihçesine dair olan okumalarımın ve mesleğin çok sayıda </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">kanaat önderiyle yüz yüze yaptığım görüşmelerin akabinde, eczacıların, Cumhuriyet dönemiyle birlikte, özellikle de bir milâd ve kırılma noktası olan 1933 üniversite reformundan sonraki süreçte, mesleklerine hasredilecek bir günde sorunlarının masaya yatırılmasının beklentisi içerisinde olduklarını net olarak görmüştüm. Bahse konu süreçte, Eczacılık gününe / bayramına dair kayıtlara geçmiş kamusal görünürlüğü olan ilk talebin </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="text-align: justify;"><b>Ecz. Remzi Kocaer'</b>in <b>1949 yılında Farmakolog dergisi</b>nde çıkan<b> 'Türk Eczacılığının Günü' </b>başlıklı makalesinde dillendirildiğine şahit oldum. (Yanıldığımı düşünen okurun, bunu güvenilir bir kaynak göstererek paylaşması halinde, okunulan satırları güncelleyeceğimin, bunu da, katkı veren kişiye ve paylaştığı kaynağa metnin altındaki bibliyografyada yer vermek suretiyle, fikri ürüne saygı ve dürüst iktibas ilkeleri çerçevesinde gerçekleştireceğimin bilinmesini isterim).</span></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span style="text-align: justify;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>27 Kasım 1958</b> günü toplanan <b>Türk Eczacıları 3. Büyük Kongresi</b>’nde ele alınan bu talep <b>Mesleki Acil Meseleler Komisyonu</b>’nun teklifi üzerine '<b>Bir eczacılık günü ihdası'</b> başlığı altında bahse konu 3. Kongre tarafından kabul edilmiştir.</span></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium; text-align: justify;"><br /></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="text-align: justify;">Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti tarafından, e</span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt; text-align: justify;">czacılık tarihine emek veren </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="text-align: justify;"><b>Prof. Hayriye Amal, Prof. Salahattin Tandal, Ecz. Kimyager Naşit Baylav, Ecz. Muzaffer Dinçol, Ecz. Remzi Kocaer, Ecz. İhsan Sönmez, Ecz. Selahattin Yula, Doç. Turhan Baytop, Ecz. Ahmet Kandil (</b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt;">Prof. Feridun Nafiz Uzluk<b> </b>gibi tababet ve eczacılık deontolojisine vakıf mütebahhir bir zatın bu komisyonda niçin yer almadığı sorgulanması gereken bir husustur) </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt; text-align: justify;">gibi ço</span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt; text-align: justify;">k sayıda meslek büyüğüyle, <b>27 Mayıs anayasasının akademik ortama getirdiği özgürlüklerin bir nişanesi olarak, </b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt; text-align: justify;"><b>öğrenci temsilcisi Ömer Miski'</b>den teşkil olunan ve </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt; text-align: justify;">eczacılık gününe dair çalışma yapmaya memur edilen bir komisyonun mesaisini rapora dönüştüren Prof. Dr. Turhan Baytop'tan aktaran Yar. Doç. Dr. Mahmut Tokaç'a göre, iki gün Türk Eczacılık Günü olarak kutlanmak üzere önerilmiştir: <b>14 Mayıs ve 2 Kasım.</b></span></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium; line-height: 12pt; text-align: justify;"><b><br /></b></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>14 Mayıs</b>'ı savunanlar, bu tezlerini, <b>i</b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt;"><b>lk eczacılık sınıfının, Dr. C. A. Bernard tarafından kurulup 14 Mayıs 1839’da Sultan II. Mahmud tarafından açılmış olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne’de tedrisata başlaması</b>na dayandırmaktaydılar.</span></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Türk Eczacılık Günü'</b>nün <b>2 Kasım</b>'da kutlanması gerektiğini dillendirenler ise, mezkûr argümantasyonlarını, bahse konu tarihin, <b>Çanakkale Askeri Hastanesi eczacılığına tayin edilen ilk Osmanlı eczacısı olan Ahmed Mustafa Efendi’nin </b></span><b>Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne’</b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">den mezuniyetinin 1256 hicri yılının </span><b>10 Ramazan'</b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">ına</span><b> (milâdi yılla 2 Kasım'a) </b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">denk düşmesi yüzünden, bu tarihin sahip olduğu yüksek sembolik değer üzerine bina etmişlerdi.</span></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<a href="http://www.bilimtarihi.org/images/kitaplik/image026.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" src="http://www.bilimtarihi.org/images/kitaplik/image026.jpg" style="line-height: 12pt;" /></span></a><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;">Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne’nin açıldığı gün olan 14 Mayıs 1839'da, tababetin yanı sıra, eczacılık sınıflarının da kurulduğunun vesikalarla kesinleştirilememesi üzerine, bu tarihten vazgeçilmiş ve 2 Kasım tarihi ağırlık kazanmıştır. </span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Öte yandan, Prof. Feridun Nafiz Uzluk tarafından miladi takvime göre önce 2 Kasım'a tekabül ettiği söylenen </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt;">10 Ramazan 1256 tarihinin, hocanın sonradan yaptığı kontroller ve ileri tetkikler neticesinde, asıl karşılığının 5 Kasım 1840 olduğu ortaya çıksa da, <b>Tü</b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt;"><b>rk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti 1959'da '2 Kasımı' Türk Eczacılık Günü olarak ilân etmiştir.</b></span></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium; line-height: 12pt;"><br /></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium; line-height: 12pt;">Ancak, nedendir bilinmez, eczacılık camiası 2 Kasım tarihine bir türlü alışamamış / ısınamamış, 1967 sonbaharına kadar geçen süreçte, bırakın genel kamuoyuna yönelik programlar ve kutlamalar yapılmasını, meslek içi dar toplantılar bile tertiplenememiştir. </span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium; line-height: 12pt;"><br /></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: left;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt;">Bunun üzerine, <b>Türk Eczacılar Birliği </b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt;"><b>Merkez Heyeti, Eylül 1967 </b>tarihinde yaptığı toplantısında konuyu tekrar gündem etmiştir. Mezkûr toplantıda, yapılan görüşmeler ve tartışmalar sonucunda, <b>Naşid Baylav</b>'ın '</span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>ilk diplomalı eczacıların bu mektepte yetişmeleri nedeniyle </b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne’nin resmi açılış günü olan 14 Mayıs'ın eczacılık günü olması gerektiği' </b>tezi kabul görmüştür. </span></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px; text-align: justify;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;"><a href="https://www.blogger.com/null" name="0.1_endnote3" style="color: blue;" target="_blank"></a>Bu tarihi olayı, önemine binaen, gelin bir kere de Naşit Baylav'ın kendi ağzından dinleyelim: </span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;"><i><br /></i></span></div>
<div style="background-color: white; line-height: 12pt; margin-top: 0pt; padding-top: 0px;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><i>'İstanbul Eczacılık Fakültesinde bir eczacılık müzesinin kurulması kadar önemli bir hadise de meslek için Eczacılık gününün tesbitidir. Bu günün tesbiti için 1967 Eylül ayında Tütk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti bir toplantı tertip etmiş ve bu toplantıya mesleğin ileri gelenleri de davet edilmiştir. Bu toplantıda sayın üyelere tarihçe mukayyet olan günün 14 Mayıs olduğunu bildirdim. 14 Mayıs 1839’da Galatasaray’da Viyana’dan davet edilmiş olan Dr. Bernard, o gün Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne ile birlikte Eczacılık sınıflarını da açmıştı. Aynı günde Sultan II. Mahmud’un emriyle büyük bir tören yapılmış ve ilk eczacılık dersleri verilmiştir. Böylece 14 Mayıs 1839 Türkiye’de eczacılık sınıflarının müstakil olarak teşekkül ettiği ve ilk dersin verildiği gündür. Teklifim heyetçe uygun görülmüş ve ilk kutlama 14 Mayıs 1968’de yapılmıştır.' </i></b></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><br /></b></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Anlayacağınız Naşid Baylav, </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt;">Eczacılar Günü'nün</span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt;"> </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 12pt;">14 Mayıs olarak saptanmasında belirleyici unsur olmuştur </span><b style="line-height: 12pt;">(iii).</b></span></div>
</div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><strong><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u>5 - Fatih Sultan Mehmed zehirlendi mi?</u></span></strong><br />
</span><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://static.nadirkitap.com/fotograf/248523/12/Kitap_20181226233713_248523_2.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img alt="Fatih Sultan Mehmed Devrinde (Telif, Terceme ve İstinsah Edilen ..." border="0" src="https://static.nadirkitap.com/fotograf/248523/12/Kitap_20181226233713_248523_2.jpg" /></span></a></div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Naşid Baylav’ın aşağıda tanıtacağım <b>'Eczacılık Tarihi, (Yörük Matbaası, İstanbul, 1968)'</b> dışındaki diğer bir pek ehemmiyetli ve abidevi eseri de <b><i>‘Fatih Sultan Mehmed Devrinde Te'lif, Terceme ve İstinsah Edilen Tıb Eserleri ile İlâçlar (1953)’ </i></b>isimli kitabıdır. </span><span style="background-color: white; color: #363636; line-height: 17.1429px;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Türkiye Tıbbı Müstahzarat Laboratuarları </b>tarafından basılan eser ilk bakışta insanda 'fazlaca hacimli olmayan mütevazı bir kitap' intibaını bıraksa da, dikkatlice tetkik edildiğinde orijinalitesi hemen fark edilmekte ve uzun yıllar süren tutkulu ve titiz bir arşiv çalışmasının sonucunda ortaya çıkan kompak ve muhtasar bir semere olduğu teslim edilmektedir. </span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Baylav, doğrudan tıp ve eczacılık tarihiyle ilgili konuların yanı sıra, bu disiplinlerin bazı uygulamalarının insanlık tarihindeki kimi dramatik tesirlerine dair de tefekkür etmiş, bunlara dair denemeler neşretmiştir. </span><br />
</span><a href="http://www.telecentre-europe.org/wp-content/uploads/2015/04/logo-comune-venecia.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" height="320" src="http://www.telecentre-europe.org/wp-content/uploads/2015/04/logo-comune-venecia.jpg" width="167" /></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Âşıkpaşazade Tarihi'</b>ndeki bir şiirin o bildik spekülatif yorumu ve <b>Franz Babinger'</b>in, <b>Vatikan</b>'ın çokça dillendirilen kimi arşiv belgelerine dayandırarak (kimilerine göre ise yeterince delillendirmeden) ileri sürdüğü (Babinger, ölümüne yol açan son zehirleme vak'ası haricinde, <b>Venedik Devleti'nin Fatih'e yönelik başarısız kalmış 15 suikast teşebbüsünün daha olduğu</b>nu yazmıştır) iddialarının açtığı mecrada ilerleyen (Türkiye Toplumsal Formasyonu'nun zengin ve çok renkli entervalinin mütedeyyin, milliyetçi, lâik, sosyalist, ulusolcu, ulusalcı gibi farklı teolojik duruşa ve ideolojik bagaja sahip olan kamplaşmış / ayrışmış bütün bileşenlerinin 'komplo teorilerine prim verme' ortak paydası altında buluşan / birleşen unsurlarına / aktörlerine cazip gelen) bu spekülatif iddialar, yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından halâ hararetli bir şekilde tartışılmaya devam edilmektedir <b>(iv). </b></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Meseleye bu perspektiften bakıldığında, Baylav'ın 1954 yılında kamusal alanla paylaştığı </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Fatih Sultan Mehmed'in zehirlenerek öldürüldüğü merkezindeki </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">makalesinin çokça ilgi çekmesi hiç de şaşırtıcı değildir. İstanbul'un fethinin 500. yıldönümü vesilesiyle yapılan görkemli törenlerle; 1953 Mayıs'ı öncesinde başlayan, bu tarihte sonra ise katlanarak artan konuya dair ilmi ve popüler yayınların da, Fatih Sultan Mehmed'in hayatına dair olan ilginin katlanarak artmasında etkili olduğu bir gerçektir. Naşid Baylav'ın mezkûr makalesinin halk indinde ve akademik ortamlarda neden olduğu hararetli tartışmalara son vermek için, o yıllarda, Fatih'in kabrinin açılarak nâşı üzerinde tıbbi tetkik yapılması bile gündeme gelmişti. </span><br />
</span><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEi_nYxnzyA2MPf5Cn7D-addwOMxMTlV0Bo9f5BZfSTc7_FuOhEpG174o3jQKJVf1d_Ggivk1LTG-c5inu7DT9x50dLi1TTmBmMzm3uQ4dok2_td5vQqrswvW7vn1vLB4W0SLG6SEh7ha5vUQEkd1PJ89CJtwXzHyC7oPs8NPw6a=(2).jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" height="320" src="http://www.ekrembugraekinci.com/Resimler/Sultan%20Fatih_Bellini(2).jpg" style="text-align: left;" width="228" /></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Söz konusu makalesinde Baylav, 'Roma’yı fethetmek üzere Üsküdar - Gebze arasındaki Kartal / Hünkârçayırı'nda (Tekürçayırı, Gebze diyen kaynaklar da vardır) devasa bir ordu toplayan <b><i>Fatih Sultan Mehmed’in </i></b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>3</b></span><span style="background-color: #fdfdfd; text-align: justify;"><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"> Mayıs 1481'de vefat edişini, </span></b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><i>esasen Papalığın casusu ve Venedikli bir Yahudi dönmesi olan sarayın baş doktoru Yakup Paşa (Master Jacop / Jacobus Maestro)</i></b> tarafından kendisine verilen çok zehirli bir bitki extresi tarafından zehirlenmesi sonucunda gerçekleştiğini, </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">o zamana değin yayınlanmamış olan ve Osmanlı saray doktorlarının reçetelerini içeren, aşağıda değineceğim, çok nadir bir yazma esere dayanarak, kanıtlamaya çalışmıştır. </span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Öte yandan, bu entelektüel gayreti, İstanbul'un fethinin 500. yıl kutlamalarının yarattığı o büyük coşkunun vaat ettiği popülarite bonusundan istifade etmek adına ortaya koyduğunu düşünerek, bu zan üzerinden onu eleştirenlerin, Baylav'a ciddi manada haksızlık yaptığını düşünenlerdenim. Hiç kuşku yok ki o, yeniden ve her zamankinden daha fazla olmak kaydıyla aktüalize olan olan Fatih'in ölümü hakkındaki malûmatın karanlık bir alanını aydınlatmak için yayınlamıştı o etüdünü.</span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"></span><br />
</span><a href="http://www.oktayaras.com/images/kitapgorsel/0110840001.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img alt="undefined" border="0" height="400" src="http://www.oktayaras.com/images/kitapgorsel/0110840001.jpg" width="277" /></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 22px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Hastalıkların teşhisine ve tedavisine dair donelerle desteklenen medikal kayıtlar, bütün </span></span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 22px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">dünyada yaygın bir şekilde ancak 19. asrın 2. yarısında düzenli şekilde tutulmaya başlandı. Bu yüzden de, öncesine, hele de 15. asrın 2. yarısı gibi oldukça erken bir döneme dair olan medikal olayların arşiv vesaiki üzerinden tespiti çok zordur. Öte yandan</span></span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 22px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"> bu </span></span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 22px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">noktada tamamen de 'veri yoksunuyuz' diyemiyoruz. Meselâ Fatih dönemine dair doktor reçeteleri arşivlerde bulunmaktadır. </span></span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 22px; text-align: justify;">Yeri gelmişken, Baylav'ın bahsettiği </span><b style="line-height: 22px; text-align: justify;">'Helvacıbaşı’nın Defteri</b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 22px; text-align: justify;">'ne değinmekte fayda var.</span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 22px; text-align: justify;"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 22px; text-align: justify;">Vefatından çok kısa bir süre önce (Eczacı Zekeriya Kızıl'ın tanıklığına göre 1980 ya da 1981'de), Havan Eczacılık Dergisi için Kızıl'ın kendisiyle yaptığı söyleşide Naşid Baylav, Fatih'in zehirlendiği tezini dayandırdığı bu el yazmasını bakın nasıl tarif etmekte:</span><br />
</span><a href="http://simurg.com.tr/upload/products/88187.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 22px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></b>
<b style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 22px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><i>'Topkapı Sarayı’nda ressamlık, nakkaşlık vs. gibi her sanata ait defterler ve elyazması kitaplar olduğunu biliyordum. Oradan çok bilgi elde ettim ama arşivin hepsi halen tasnif edilmiş değildir. İlaç - eczacılık’a ait de bir şeyler yazılı olmalıydı. Ben ilaç nasıl hazırlanırdı merak ediyordum. Uzun seneler bekledim aradığımı bulmak için. Nihayet, Sahaflar Çarşısı’nda ele geçirdim <span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">“Helvacıbaşı’nın Defteri”</span>ni. 1. Ahmet tahta çıktıktan sonra, on beş padişah döneminde bu defter devam etmiştir. İçinde birçok reçete vardır. Bu el yazmasına 1943 yılında bir Rum 50 bin lira verdi, vermedim!'</i></span></b><br />
<b style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 22px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"></span></b>
<br />
</span><div style="text-align: right;">
</div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://www.nkfu.com/wp-content/uploads/2012/03/franz-babinger.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" src="http://www.nkfu.com/wp-content/uploads/2012/03/franz-babinger.jpg" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Franz Babinger (1891 - 1967)</span></td></tr>
</tbody></table>
<a href="http://i.idefix.com/cache/500x400-0/originals/0000000136807-1.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img alt="Fatih Sultan Mehmet ve Zamanı" border="0" height="320" src="http://i.idefix.com/cache/500x400-0/originals/0000000136807-1.jpg" width="216" /></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 22px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Yeri gelmişken değinmeden geçemeyeceğim: Helvacıbaşı, padişah dahil sarayda yaşayan/çalışan binlerce insana yemek hazırlayan çok geniş bir ekibin başındaki kişi olup, saray protokolünde yeri olan önemli bir makamdı. Helvacıbaşının, padişahın doktoru olan hekimbaşı'nın nezaretinde hazırladığı kimi çay, macun ve iksirler çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılırdı. Bu yönüyle helvacıbaşının bir çeşit eczacı/farmakolog gibi çalıştığının altı çizilmelidir. Bu kısa parantezden sonra, yeniden ana konumuza dönüyorum. </span></span>
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 22px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></span><br />
<span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 22px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Daha önce, <b>Vatikan </b>arşiv belgeleri gibi yabancı</span></span><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 22px; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"> kaynaklara dayandırılarak temellendirmeye çalışılan <b>'Fatih suikastında Venedik parmağı</b>' temasını <b>Naşid Baylav</b>, ilk kez bir Osmanlı vesikası <b>(Helvacıbaşı Defteri) </b>üzerinden ve medikal zeminde delillendirmekteydi. </span></span><span style="background-color: white; color: #14233a; line-height: 27px;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nil Sarı</b>'ya göre, bahse konu el yazmasında yer alan reçetelerden bir tanesinde, Topkapı Sarayı'nda padişaha medikal servisler sunan hekimbaşlarının '<b>kargabüken</b>' bitkisinin tohumlarından elde edilen <b>striknin</b> extresinden faydalandıklarına işaret edilmektedir. Yemeklere (belli bir dozda) katıldığında öldürücü olan bu zehrin gerçekten de Fatih'in yemeklerine eklenip eklenmediği, yukarıda altı çizilen (Fatih'in nâşından alınacak bir numude zehir aranması türünden) tetkikler yapılmadan kesinleştirilebilecek bir husus değildir.</span></span><br />
<br />
</span><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://lacittadiroma.com/wp-content/uploads/2017/01/st-peters-basilica-03.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img alt="Vatican: The Heart of Catholicism - La Citta di RomaLa Citta di Roma" border="0" height="313" src="https://lacittadiroma.com/wp-content/uploads/2017/01/st-peters-basilica-03.jpg" width="320" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Vatikan Devleti tarihi boyunca nüfus ve coğrafyasından çok<br />
daha büyük bir etkiye sahip olmuştur.</span></td></tr>
</tbody></table><span style="font-family: arial;">
<span style="font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bu metnin kaynakça bahsinde verilen linkler üzerinden yapılacak daha ileri okumalar gösterecektir ki, Fatih ister boğazına aşırı düşkün olduğu için nikris'ten (damla / gut </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">hastalığı) vefat etmiş olsun; isterse de kendisine yönelik bir istilâ tehdidinden korkan Venedik Devleti'nin (Vatikan'ın da sürece dahil edildiği bazı iddialar olmasına karşın bunlar bahse konu spekülasyonlar manzumesinin küçük ve ehemmiyetsiz bir cüzünü teşkil etmektedir) tertiplediği zehirleme temelli bir suikaste kurban gitmiş olsun; her durumda Naşid Baylav'ın mezkûr makalesi, İstanbul'un Osmanlı İmparatorluğu'nca fethinin 500. sene-i devriyesi kutlamalarının yapıldığı sosyolojik, psikolojik ve fikri iklimlerde büyük yankı uyandırmış ve söz konusu mevzunun tekrar ramp ışıkları altına altına taşınarak yeniden ve yeniden tartışılmasına vesile teşkil etmiştir</span><span style="background-color: white; color: #14233a; line-height: 27px;"> </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>(v).</b></span><br />
</span></span><div style="background-color: white; color: #252525; line-height: 22.4px; margin-bottom: 0.5em; margin-top: 0.5em;">
<div style="text-align: left;">
</div>
</div>
</div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><strong><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u>6 - Naşid Baylav'ın abidevi eseri: Eczacılık Tarihi</u></span></strong><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><strong><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></strong>
</span><br />
</span><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<a href="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn%3AANd9GcScQkhjXhE6ug75nrA_RGezyhQEDG_-B6nMCrVUmj2Ax5BCvG-X&usqp=CAU" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img alt="ECZACILIK TARİHİ VE DEONTOLOJİSİ" border="0" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn%3AANd9GcScQkhjXhE6ug75nrA_RGezyhQEDG_-B6nMCrVUmj2Ax5BCvG-X&usqp=CAU" /></span></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Remzi Kocaer, Arslan Terzioğlu, Nil Sarı gibi konuya muttali eşhasın yanı sıra, kendisi de eczacılık tarihiyle ilgili eserler vermiş olan meslektaşı <b>Turhan Baytop'</b>un da ifade ettiği üzere, <b>Naşid Baylav</b>'ın asarının <b>'yüzük taşı', başyapıtı, </b>(metaforik olarak değil, kelimenin </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">gerçek manasıyla hayatını adadığı) '</span><b>Eczacılık Tarihi</b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">'dir.</span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Eczacılık Fakültesi ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İstanbul Üniversitesi, ödenek sıkıntısını ve sırada basılmayı bekleyen çok sayıda ders kitabının olduğunu gerekçe göstererek, bu önemli eseri basmaktan, maalesef, imtina etmişti. Bunun üzerine kollarına sıvayan Naşid Baylav, koltuğunun altında kitap dosyası olmak üzere, altmışlı yaşlarının ortasında yollara düşmüş ve ilaç sanayiinin yerli ve yabancı birçok firmasını bizzat ziyaret etmiş; almaya muvaffak olduğu reklâmlar sayesinde de, 1968’de, Eczacılık Tarihi'ni bastırabilmiştir. Baylav, aslında 1,000 sayfayı bir hayli aşan bir hacme sahip olmasına ve 3 cilt halinde basmayı plânlamasına karşın, elindeki maddi olanaklar kısıtlı olduğundan, onu tek cilde sığan bir hacme kadar kısaltmak zorunda kalmıştır.</span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Kitabın hacmi: 2 s. (yazarın portresi) + 540 s. (ana metin) + ıv s. (İngilizce özet) + 30 s. (bu kitabın basılması için gereken fonun oluşturulmasını sağlayan ilaç sanayi reklâmları) olarak toplamda 576 sayfadır. Kitap, en eski çağlardan yola çıkarak, bütün medeniyetlerde ve milletlerde eczacılık ve tıbbın geçirdiği aşamaları ele alarak başlamaktadır. Ardından, Osmanlı eczacılık ve tıbbına ayrılmış bölüm ve nihayet Cumhuriyet dönemine ayrılmış kapsamlı bir son fasıl gelmektedir. </span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Eserin içerdiği ve büyük kısmı ilk defa yayınlanan çok sayıda belge ve görsel, söz konusu çalışmaya değer ve derinlik katmaktadır. Kitabın sonunda İngilizce bir özet ve bibliyografya ile, eseri finanse eden yerli ve yabancı ilaç firmalarının, dönemin tıbbi müstahzarlarını tanıttığı için bugün bir belge niteliğinde olan, kapsamlı bir reklâmlar kısmı yer almaktadır. Yazarın önsözde varlığından bahsettiği ayrıntılı index ise, nedendir bilinmez, kitaba konmamıştır.</span></span></div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><strong><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u>7 - Çok yönlü bir münevverdi</u></span></strong><br />
<strong><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></strong>
<br />
</span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://img03.blogcu.com/images/g/a/l/galatasaraylinurcan/hac__vat_ve_karag__z_1241430447.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" height="400" src="http://img03.blogcu.com/images/g/a/l/galatasaraylinurcan/hac__vat_ve_karag__z_1241430447.jpg" width="305" /></span></a></div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Naşid Baylav, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde eğitim alıp, Cumhuriyetin ilk yıllarında kariyerine başlayan diğer birçok aydın gibi, çok yönlü, adeta 10 parmağında 11 marifet olan bir hezarfen ve mütebahhir bir kişilikti. </span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Spora çok meraklı olan Baylav özellikle futbolun tutkunuydu. Sporun yanı sıra resme de büyük bir istidadı olan Naşid Baylav, bunu anatomik levhalar ve karagöz figürleri şeklinde ölümsüzleştirmiştir. Onun mesleği dışındaki uğraşılarının en önemli ve tutkulu olan Karagöz oyununa dair faaliyetlerine kısaca değinmekte yarar vardır. Bu oyunun tarihçesine mükemmelen vakıf olan Naşid Baylav, karagöz oyunları yazar ve deve derisinden sanatkârane karagöz figürleri imal ederdi. Yazdığı Karagöz oyunlarından birisi <b>'Karagöz eczanede' </b>ismiyle yayınlanmıştır. Baylav'ın çizip renklendirdiği büyük boyutlardaki anatomik levhalarla deve derisinden yaptığı Karagöz figürleri serisi uzun süre Eczacılık Fakültesi Farmakognozi kürsüsünde sergilenmiştir <b>(vi).</b></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Sanatkârane ruh yapısının yanı sıra, çok da yardımseverdi. Öğrencilerine ve meslektaşlarına yaptığı iyilikler ve jestler onu tanıyanlarca anlatılır durur. Baylav'ın bir diğer kişilik özelliği de doğaya, yeşile olan aşkıydı. İstanbul Üniversitesi Merkez Binası bahçesinin çam ağaçlarıyla donatılması konusunda öncülüğünü yaptığı kampanya gerçekten görülmeye değerdi. Öğrencilerini, meslektaşlarını ve diğer sahalardaki üniversite mensuplarını da dahil etmeye çalıştığı bu ağaçlandırma faaliyetindeki aktif rolü yüzünden, üniversite yıllıklarında elinde çam ağacı fidesiyle resmedilmişti.</span><br />
<strong><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></strong>
<strong><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u>8 - Naşid Baylav işte bu yüzden küskün göçtü bu dünyadan</u></span></strong><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><strong><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span></strong>
</span><br />
</span><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0szQLocLxzE6aLGEfQuYdzHITWnbGeAj3fwpBpVRMAHCL-pHDk0QiXU7mRv2ppGaT0EvO6CvjUFg6MrS-iBsNp9h6KjWpIyda_Z8HcrnUxyLel8nL70Fm3yQM-4bDpV1bohyphenhyphenTLVScorfH/s1600/arslan.terzioglu.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0szQLocLxzE6aLGEfQuYdzHITWnbGeAj3fwpBpVRMAHCL-pHDk0QiXU7mRv2ppGaT0EvO6CvjUFg6MrS-iBsNp9h6KjWpIyda_Z8HcrnUxyLel8nL70Fm3yQM-4bDpV1bohyphenhyphenTLVScorfH/s320/arslan.terzioglu.jpg" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Prof. Dr. Arslan<br />
Terzioğlu</span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="line-height: 18.4px;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">2. Cihan Harbi'nden önce T.C. devleti tarafından gönderildiği Berlin'deki eğitimine, harp patlayınca, ara vermek zorunda kalmış; döndüğü Türkiye'de, doçentlik kadrosu elinden alınarak müktesep hakları çiğnenmiş ve bu suretle de ciddi bir akademik haksızlığa muhatap olmuş; </span></span></span></span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="line-height: 18.4px;">üniversite ve lise hocalığı sırasında ödenek yokluğu, akabinde de maddi olanaksızlıkları yüzünden yeterince mesleki gezi ve tetkikat yapamamış, bu yüzden de plânladığı mesleki ve ilmi yayınların önemlice bir bölümünü gerçekleştirememiş; mesaisinin ezici çoğunluğunu hasrettiği eczacılık müzesi projesini, tamamlamasına karşın, hayata geçirememiş; müfredata kendisi ekletmesine karşın, eczacılık adaylarına eczacılık tarihi dersini bir kere olsun verememiş;</span><span style="line-height: 18.4px;"> </span><span style="line-height: 18.4px;">uzun yıllar hizmet ettiği ve değer kattığı İstanbul Üniversitesi basmayınca,</span><span style="line-height: 18.4px;"> bugün bile</span><span style="line-height: 18.4px;"> alanında kaynak/ referans yapıt olarak gösterilen ve </span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="line-height: 18.4px;">h</span></span></span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">ayatını adadığı eseri olan,</span><b style="line-height: 18.4px;">'Eczacılık Tarihi'</b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">ni</span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">, altmışlı yaşlarının ortasında olduğuna bakmaksızın, kitabın çok hacimli olan dosyasıyla birlikte aylarca ilaç firmalarını dolaşıp reklâm toplayarak elde ettiği fonlarla kendisi bastırmak zorunda kalmış; başta farmasötik bitkiler ve eczacılık tarihi sahalarında olmak üzere, çok sayıda ilmi makale yayınlamasına karşın, bunlar kitaplaştırılarak kalıcılaştırılmaktan ve gelecek ulaşmaktan alıkonulmuş; </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">arasında paha biçilemez mahiyetteki unique el yazmalarının da olduğu çok sayıda kitabına ve vesikasına, </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">kendisine 'hocam' diye yaklaşan kimi talebeleri ve akademisyen meslektaşları tarafından el konulmuş; elde ettiği bütün gelirlerini kitaplara ve mesleki tetkiklere hasrettiği ve çalıştığı kurumlar mesleki ödenek hususunda çok cimri davrandığı için, ömrü boyunca geçim sıkıntısı çekmiş ve bir gün olsun 'oh!' diyememiş ve ama yılgınlığa kapılıp 'of!'da dememeyi bilmiş; üniversiter eğitimde kullanılan çok sayıda başarılı medikal resimler yapmış olmasına karşın, bunların akıbetleri pek de hayırlı olmamış; Karagöz alanında tam bir otorite sayılacak denli derin ve etraflı bilgi sahibi olmuş, bir tanesi basılan Karagöz piyesleri yazmış, deve derisinden çok başarılı Karagöz figür setleri imal etmiş, ancak bu eserlerinin de envanteri ve haldeki durumları konusunda kesin bilgiye erişmemizin zor olduğu problemli bir tablo oluşmuş; çevreye, doğaya ve yeşile olan tutkusunun bir nişanesi olarak, başta İstanbul Ünversitesi'nin merkez bahçesi olmak üzere, yaşadığı her yeri, her habitatı ağaçlandırmak için sürekli çalışmış ve etrafındakileri de bu uğurda seferber etmesini becermiş, buna karşın onun bu ekolojist tutumu ve ülkesinin toprağına, yeşiline, börtüsüne, böceğine bu tutkulu sahip çıkışı bütünüyle unutulmuş; Havan Eczacılık Dergisi adına kendisiyle görüşen Eczacı Zekeriya Kızıl'ın (1980 ya da 1981'de yaptığı) röportajı, hocanın onun akıbetini 'yav, noldu bu mülâkat, ne zaman yayınlayacaksınız onu?' diye defalarca sormasına karşın, çeşitli aksilikler yüzünden ancak Baylav'ın ölümünden sonra yayınlanabilmişti. Bir ömre sığmış bunca haksızlık, aksilik ve vurdumduymazlıktan sonra Baylav'ın uzun süre 'eczacı' yerine niçin 'kimyager' titrini uygun gördüğünü anlamakta hiç de zorlanmıyor insan doğrusu</span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">Anlayacağınız, irili ufaklı aksilikler bütün hayatı boyunca Naşid Baylav'ın yakasından düşmemiş; küçüklü büyüklü haksızlıklar sürekli olarak gündelik pratiklerinin parçası olmuştur. </span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">Bütün bunlara karşın o, kendisinden yardım isteyen öğrenci, meslektaş ve yakınlarına el uzatmaktan imtina etmeyen bir gönül adamı ve örnek bir iyiliksever profili vermekten bütün hayatı boyunca vazgeçmemiştir.</span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">Kendisine yapılan haksızlıklardan bahsettiğim bu bölüm ile Eczacı Zekeriya Kızıl'ın yukarıda bahsettiğim röportajı tematik bir bütün oluşturmakta. Mezkûr röportajın okunulan satırları tamamlayan bölümünü paylaşıyorum:</span><br />
</span><div class="MsoNormal" style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; box-sizing: border-box; font-stretch: normal; line-height: 22px; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
<div>
<span style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: arial; font-size: medium; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><br /></span></div>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-family: arial; font-size: medium;"><i><span style="background-color: transparent;">'Tıp ve eczacılık tarihi ile ilgili, zengin bir koleksiyonu olduğunu bildiğimiz Naşit Baylav, </span><b style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: transparent; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; background: transparent; border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">“Tamamlanmış, halen basılmamış eserlerim var. <span style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Tıp ve Eczacılık Tarihinde Mısır Çarşısı</span>, <span style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Tarihte Kuvvet Macunları</span>’na devam ediyorum. <span style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Osmanlı’da Nebatatla Tedavi </span>isimli minyatür tekniği ile hazırlanmış, renkli-resimli elyazması bir atlas var elimde. Onu ve İbn-i Sina Kanunu’nun <span style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Fenn-i İspençiyari </span>kısmını, yani <span style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Akrabadin </span>denen beşinci cildini Türkçeleştirmek istiyorum. Tabi ömrüm vefa ederse...” </b><span style="background-color: transparent;">diyor ama ömrü vefa etmiyor.</span></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; box-sizing: border-box; font-stretch: normal; line-height: 22px; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: arial; font-size: medium; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><i>Yıllar sonra, <b style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">Helvahane Defteri ve Topkapı Sarayı’nda Eczacılık</span></b> adlı bir kitap yayınlanıyor. (Prof. Dr. Aslan Terzioğlu, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 1992)<o:p style="box-sizing: border-box;"></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; box-sizing: border-box; font-stretch: normal; line-height: 22px; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: arial; font-size: medium; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><i>Bu kitap, işte o kitap! Naşit Baylav’ın kitabı...<o:p style="box-sizing: border-box;"></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; box-sizing: border-box; font-stretch: normal; line-height: 22px; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: arial; font-size: medium; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><i>İ.Ü. Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji kürsüsü başkanı Prof. Dr. Aslan Terzioğlu, kitabı, akademik düzeyde, titiz bir çalışma, temiz bir baskı, iyi bir sayfa ve kapak düzeniyle yayına sunmuş. Buna diyecek bir şey yok. Kitabın önsözünde Naşit Baylav’dan da söz edilmiş. Bilerek bir haksızlık yapıldığını söylemek istemiyorum, ancak Naşit Baylav’ın bana anlattığı kitabın küçük öyküsü burada yok. Naşit Baylav’ın koleksiyonu, tamamlanmış ve yayına hazır eserleri ne oldu ve bu kitabın orjinali nerede? Bunu öğrenemiyoruz <b>(vii).</b><o:p style="box-sizing: border-box;"></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; box-sizing: border-box; font-stretch: normal; line-height: 22px; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: arial; font-size: medium; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><i>Ben bu yazıyı, hem meslektaşlarımı bu kitaptan haberdar etmek için hem de ömrünü bu işler uğruna harcamış, sınırlı maddi olanaklarla bu kitaba sahip olmuş, bir servet teklif edildiğinde tarihini satmamış olan Naşit Baylav’a, ölmüş de olsa, “Hakkı sahibine vermek gerekir.” diyebilmek adına yazdım.<o:p style="box-sizing: border-box;"></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; box-sizing: border-box; font-stretch: normal; line-height: 22px; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: arial; font-size: medium; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><i>Geçmişte ve bugün eczacılığa emek vermiş ve mesleğin geleceği için yüreği pır pır eden tüm eczacı dostların emeği adına da bu gereklidir diye düşündüm.<o:p style="box-sizing: border-box;"></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; box-sizing: border-box; font-stretch: normal; line-height: 22px; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><i>Çıkış noktamız insan ve emek değil miydi? </i></span><i style="background-color: transparent;">Emekler yerde kalmasın...'</i></span></div>
<a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=5857551342204606194" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Doğrusu bu ya, Zekeriya Kızıl'ın yukarıya aldığım satırlarının altına imzamı atıyorum.</span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Yaşamı sırasında, yukarıda başlıklar halinde paylaşılan, çok sayıda haksızlığa ve sıkıntıya göğüs germek zorunda kalan Naşid Baylav, öldükten sonra da bu tür muamelelere maruz kalmaya devam etmiştir. Bunların, özellikle de son yıllarındaki en yakın mesai arkadaşı olan Prof. Dr. Arslan Terzioğlu'nun </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: white; line-height: 22px; text-align: justify;"><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: transparent; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; background: transparent; border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-color: transparent; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; background: transparent; border-image-outset: initial; border-image-repeat: initial; border-image-slice: initial; border-image-source: initial; border-image-width: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><b style="color: #666666; font-style: italic;">Helvahane Defteri ve Topkapı Sarayı’nda Eczacılık </b>kitabının içerisinde, Eczacı Zekeriya Kızıl'ın işaret ettiği hususlara yer vermemesinin, onun ruhunu muazzep ettiği söylendiğinde, bu değerlendirmenin, meseleyi mistifiye ederek metafizik bir düzleme referans verildiği şeklinde değil de, hadisenin ahlâki boyutuna vurgu yapmak istenildiği şeklinde algılanması gerekir diye düşünüyorum.</span></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Bütün bu yaşadıklarından sonra, Naşid Baylav'ın, akademyaya ve hatta hayata küskün ölmesi pekalâ anlaşılabilir bir şeydir. Eczacılık Tarihi'nin (1,000 sayfayı aşkın) orijinal halinin eksiksiz olarak basılması ve basılmaya hazır diğer eserlerinin gözden geçirilip edit edilerek belli bir sırayla yayınlanmasının yanı sıra; Baylav'ın dillere destan arşiv ve koleksiyonunun akıbetinin tespit edilmesi, şayet Eczacılık Müzesi ya da Eczacılık Fakültesi bünyesine kazandırılmamışsa, bunun temini yoluna gidilmesi hem eczacılık ve tıp tarihlerine sağlayacağı katkılar ve hem de Türkiye Toplumsal Formasyonu ile akademik camiamızın Naşid Baylav hocaya olan borcunun ödenmesi bakımından, zorunludur <b>(viii).</b></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><br /></b></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Geçirdiği safra kesesi ameliyatına müteakip, 6 Mart 1982'de, tedavi gördüğü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastahanesi'nde vefat eden ve Feriköy Mezarlığı'na defnedilen Naşid Baylav'ı rahmetle, hürmetle, minnetle ve muhabbetle anıyor, aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum<b>.</b></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><br /></b></span>
<br />
</span><div class="MsoNormal" style="background: rgb(255, 255, 255); border: 0px; box-sizing: border-box; font-stretch: normal; line-height: 22px; margin: 0cm 3.6pt 0pt 0cm; outline: 0px; padding: 0px; text-align: justify; vertical-align: baseline;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="text-align: left;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: #000033; font-style: normal;"><b><u>Kısa kaynakça ve dipnotlar:</u></b></span></em></span><br />
<span style="background: transparent; border: 0px; box-sizing: border-box; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"><em style="text-align: left;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: #000033; font-style: normal;"><b><u><br /></u></b></span></em></span></span></div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><i>(*): Bu blog/metin, Hedef Alliance Holding'in yayın organı olan Hedef Sağlık Dergisi'nin Kasım 2011 tarihli 40. sayısı için kaleme alınan metnin geliştirilmiş / genişletilmiş halidir. Revize edilmiş haliyle ilk defa 2015'de bu platformda paylaşmıştım onu. Karagöz ve Hacivat konusunda araştırmalar ve çalışmalar yapan, benim de Gezegen Sahaf'ta gerçekleştirdiğimiz kitap müzayedeleri vesilesiyle tanıdığım değerli dostum, bibliyofil, arşivci Aziz Murat Aslan'la aramızda geçen bir telefon görüşmesi üzerine onu tekrar gözden geçirip güncelleyerek paylaşmanın anlamlı olacağını düşündüm.</i></b></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><i></i></b></span></span><br />
<b style="color: #000033;"><u>(i): Naşid Baylav ve Türkiye eczacılık</u> tarihi ile ilgili olarak bknz.</b></span></div>
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: #000033; font-style: normal;"><b>***</b></span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b> Ezacılık Tarihi, Naşid Baylav, </b>Yörük Matbaası, İstanbul, 1964, toplam hacmi: </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">2 s. (yazarın portresi) + 540 s. (ana metin) + ıv s. (İngilizce özet) + 30 s. (döneminin çoğu elle çizilmiş görselleriyle ilaç sanayi reklâmları bölümü) olarak toplamda 576 sayfadır; metin 195 fotoğraf ve çizimi havidir; 17x25 cm, karton kapaklı.</span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"> </span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: #000033; font-style: normal;"><b>***Dünden bugüne İstanbul Ansiklopedisi</b>, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı'nın ortak yayını; cilt: 2, sayfa: 98 - 99; 'Baylav, Naşid' maddesi, Turhan Baytop.</span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: #000033; font-style: normal;"><b>***İstanbul Ansiklopedisi, </b>Reşat Ekrem Koçu yayını, İstanbul, 1960, 'Baylav, Naşid' maddesi, Turhan Baytop, cilt: 4, sayfa: 2278.</span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: #000033; font-style: normal;"><b>***<a href="http://www.e-kutuphane.teb.org.tr/pdf/pharmacia/1982_7/16.pdf">http://www.e-kutuphane.teb.org.tr/pdf/pharmacia/1982_7/16.pdf</a></b></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><span style="color: #000033; font-style: normal;">***Eczacı-kimyager Naşid Baylav Hoca'nın Türk Tıp ve Eczacılık Tarihine Hizmetleri</span><span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span>, </span></span></b><span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span>A.Terzioğlu ve T.Baytop</span></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>***<a href="http://eski.teb.org.tr/?modul=tarihce&mod=tarihce">http://eski.teb.org.tr/?modul=tarihce&mod=tarihce</a></b></span></span></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>***<a href="http://www.bilimtarihi.org/kitaplik/021.htm">http://www.bilimtarihi.org/kitaplik/021.htm</a></b></span></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>***<a href="http://www.e-kutuphane.teb.org.tr/pdf/raporlar/kurumun_oykusu/4.pdf">http://www.e-kutuphane.teb.org.tr/pdf/raporlar/kurumun_oykusu/4.pdf</a></b></span></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>***<a href="https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=355454">https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=355454</a></b></span></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span><b>***</b></span></span></span><span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Belgelerle Türk<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Eczacılık tarihi</b>, 9 cilt, Mert ve Gülnur Sandalcı</span></span></span><br />
</span><div class="MsoNoSpacing" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>***Eczahaneden eczaneye - Türkiye'de eczahaneler ve eczacılar (1800 - 1923) </b>Turhan Baytop, Bayer Türk Sağlık ürünleri Yayını, İstanbul, 1995, 133 sayfa.</span></span><br />
<span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>***<a href="http://www.bilimtarihi.org/bilimadamlari/turhanbaytop/yayinlistesi.htm">http://www.bilimtarihi.org/bilimadamlari/turhanbaytop/yayinlistesi.htm</a></b></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;">(ii):Türkiye eczacılarının örgütlenmesi</u> </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">Türkiye Eczacıları Cemiyeti ve </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;">Türk Farmakolog Birliği müstakil varlıklarına bir süre sonra son vererek bir çatı altında birleşmişlerdir. Eczacı örgütlenmesinin bu iki öncü ve kilit önemdeki mesleki yapılanmasının tarihçesine, bunların kuruluşunun biraz öncesine giderek, satır başları halinde, bakmakta fayda vardır.</span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="line-height: 18.4px;"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>16 Eylül 1905'</b>de açılan <b>ilk eczacı mektebinin </b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>müdür</b>lüğe <b>Dr.Mustafa Münif Paşa </b>atanmıştı. </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Eczacı Hamdi, Ethem Pertev, Hasan Rauf ve Beşir Kemal Beyler Haliç Fenerinde 1908</b>'de yaptıkları ve 250 kişinin katıldığı toplantıda bir cemiyet <b>(</b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Societe des Pharmaciennes de Empire Ottoman)</b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"> </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">kurma kararı aldılar. Bu cemiyet </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>24 Mart
1911'</b>de ilga edilerek yerine <b>Osmanlı Eczacılar Cemiyeti
</b>kuruldu. Mezkûr cemiyetin <b>ilk kongresi </b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>13 Haziran
1924'</b>de gerçekleştirildi. <b>1 A</b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>ralık
1926'</b>da toplanan kongre’de
Cemiyetin adı <b>Türkiye Eczacıları Cemiyeti </b>olarak değiştirildi, bir de yardım sandığı kuruldu. İstanbul ve Ankara'daki eczacılar arasında epeydir yaşanan anlaşmazlık sonucunda, </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>29 Haziran
1928</b>'de <b>Türkiye Eczacıları Cemiyeti</b>’nin adı<b> İstanbul Eczacıları
Cemiyeti</b> olarak değiştirildi. Uzun süren görüşmeler sonunda sağlana anlaşmayla </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>19 Mart
1929</b>'da kurum tekrar </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Türkiye Eczacıları Cemiyeti</b> adını adı ve çok önemli bir karara imza atı: </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">eczane sahibi olmayan eczacılar cemiyetten çıkarıldı. </span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><br /></b></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Eczacılar </b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Adil, Behçet, Reşad, Cevat Pelin, A.Kemal Tan, Ziya Nuri, Sadullah, Hulki Göknar, İsmet Somer, Naşit Baylav, Muzaffer Dinçol, Selahattin Tandal, İsmail Hakkı, Hamdi Sanal ve Hasan Derman </b>İstanbul Valiliği'ne yaptıkları başvuruyla </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Türk
Farmakolog Birliği</b>’nin kurulması istediler. Birliğin kuruluş izni </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>28 Mart 1929</b> 'da vilayetten alındı. </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>22 Ağustos
1930'da ilk kongresi</b>ni toplayan <b>Türk Farmakolog Birliği</b>’nin ilk kongresinin başkanlığına <b>Ecz.Süreyya Bey </b>seçildi; Süreyya bey, yaşı yüzünden, <b>İsmet Somer Bey'</b>i başkanlığa önerdi ve kabul edildi. </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>İsmet Somer, Naşit Baylav, Ahmet Hamdi, Muzaffer Haydar (Dinçol), Selahattin
Tandal, Süleyman Turan, Hasan Derman, Hulki Göknar ve Hamdi Sanal beyler idare heyeti</b>ne seçildi. </span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Eczacıları kucaklayan iki cemiyetin varlığının neden olduğu çift başlılığı ortadan kaldırmak adına yapılan müzakereler sonucunda </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>13 Eylül 1932 </b>'de </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Türk
Farmakolog Birliği </b>ve<b> Türkiye Eczacıları Cemiyeti, Türk Eczacıları Farmakologları </b>çatısı altında birleştiler. Cemiyetin adı </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>Türk
Farmakolog Birliği</b> olarak resmiyet kazandı. Bahse konu birlik sırasıyla </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>26 Nisan
1935</b>'de <b>Türkiye Emgen Kurulu; </b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-weight: bold;">1938'</span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">de </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-weight: bold;">Türkiye Eczacıları, </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">ardından da </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-weight: bold;">Türkiye Eczacıları Cemiyeti </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">adlarını aldı.</span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-weight: bold;"> </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-weight: bold;">Ecz.Beşir Kemal Pelin, Ecz.Ethem Pertev, Ecz.Eyyüp Sabri Bilgin, Ecz.Halil Asaf, Ecz.Halil Uluer, Ecz.Hasan Rauf, Ecz.İbrahim Halil Onultan, Ecz.Mehmet Kazım, Ecz.M.Kemal Narman, Ecz.Nahid Halid Tipi, Ecz.Şeref Arkan'ın kurucuları oldukları</span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="font-weight: bold;"> Türkiye Eczacıları Cemiyeti </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>10 Nisan 1939</b>'da kuruldu. Böylelikle eczacılık camiasındaki çift başlılık - çift örgütlülük sorunu aşılmış oldu.</span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u>(iii): 14 Mayıs Türk Eczacılık Günü</u>'nün tarihçesi için bknz.</span></b><br />
<b><u><a href="http://www.ivek.org.tr/14-mayis-eczacilik-gunu-39yy.htm"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">http://www.ivek.org.tr/14-mayis-eczacilik-gunu-39yy.htm</span></a></u></b></span></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;">(iv): Aşıkpaşazade Tarihi'</u>nde yer alan söz konusu o şiiri hatırlayalım:</span></span><br />
<span style="background-color: white; text-indent: 14.2pt;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><i>'Tabibler şerbeti kim verdi bana/O hân içdi şerâbı kana kana </i></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: white; text-indent: 14.2pt;"><i>Ciğerin doğradı şerbet o hânın/Hemîn dem-i zârı etti yana yana </i></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: white; text-indent: 14.2pt;"><i>Dedi niçün bana kıydı tabibler/Boyadılar ciğer-i canı kana </i></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: white; text-indent: 14.2pt;"><i>İsâbet etmedi tabib şerâbı/Timarları kamu vardı ziyâna </i></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: white; text-indent: 14.2pt;"><i>Tabibler hâna çok taksirlik etti/Budur doğru kavil düşme gümâna </i></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: white; text-indent: 14.2pt;"><i>Dua et Âşıkî bu hân hakkında/Ki nûr-ı rahmete cânı boyana.' </i></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="background-color: white; text-indent: 18.9333px;"><b>Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci </b>şiiri şöyle çevirmiş:</span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="background-color: white; text-indent: 18.9333px;"> <i>'Vefatına sebep, ayağında zahmet vardı. Tabibler ilacından âciz oldular; sonra toplanıp ayağından kan aldılar. Zahmeti arttı. </i></span><i><strong style="background-color: white; text-indent: 18.9333px;">Şerâb-ı fâriğ</strong><span style="background-color: white; text-indent: 18.9333px;"> verdiler. Allah rahmetine vardı” der; sonra manzum olarak tabiblere acı serzenişte bulunur. Şerâb-ı fâriğ, şifâsı umulan, ama işe yaramayan son ilaçtır'.</span></i></span><br />
<span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><u>(v): Fatih Sultan Mehmed</u>'in zehirlendiği iddiası için bknz.</b></span></span><br />
<span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>***<a href="http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c28/c280228.pdf">http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c28/c280228.pdf</a></b></span></span><br />
<span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>***<span style="color: black;">Helvahane Defteri ve Topkapı Sarayında Eczacılık, Arslan Terzioğlu, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 1992.</span></b></span></span><br />
<span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span style="color: #000033;"><b>***Dünden bugüne İstanbul Ansiklopedisi</b>, </span></span></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="color: #000033;">Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı'nın ortak yayını; cilt: 5, sayfa: 327 - 333; 'Mehmed II (Fatih)' maddesi, Necdet Sakaoğlu.</span><br />
<b>***<a href="http://www.ekrembugraekinci.com/makale.asp?id=459">http://www.ekrembugraekinci.com/makale.asp?id=459</a></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">***<a href="https://www.youtube.com/watch?v=ia_hVdDZsfM">https://www.youtube.com/watch?v=ia_hVdDZsfM</a></span></b><br />
<span style="mso-bidi-font-style: normal;"><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">***<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Yakup_Pa%C5%9Fa">https://tr.wikipedia.org/wiki/Yakup_Pa%C5%9Fa</a></span></b></span><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">***<a href="http://www.mku.edu.tr/files/25_dosya_1337930679.pdf">http://www.mku.edu.tr/files/25_dosya_1337930679.pdf</a></span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">***</span></b><a href="http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/fatih-sultan-mehmet-gut-hastaligindan-oldu-68447"><b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/fatih-sultan-mehmet-gut-hastaligindan-oldu-68447</span></b></a><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">***<a href="http://www.sabah.com.tr/pazar/2014/01/05/osmanlida-kadin-hekimler-meshurdu">http://www.sabah.com.tr/pazar/2014/01/05/osmanlida-kadin-hekimler-meshurdu</a></span></b><br />
<b><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">***<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Striknin">https://tr.wikipedia.org/wiki/Striknin</a></span></b><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>***</b><span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">İstanbul Ansiklopedisi, Reşat Ekrem Koçu, Fatih ve diğer ilgili maddeler.</span></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;">(vi): Kütüphane, arşiv ve akademyamızın </u>varlıklarının saklanma koşullarını az çok bilen birisi olarak 'inşallah bu anatomik panolarla Karagöz figürlerinin başına bir şey gelmemiştir!' demekten alıkoyamıyorum kendimi.</span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><u style="font-weight: bold;">(vii): Eczacı Zekeriya Kızıl'ın Havan Dergisi için Naşid Baylav'</u>la yaptığı röportajı konu edinen yazısı için </span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif">bknz.</span></span><br />
<span style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>***<a href="http://eczacininsesi.com/?yon=ozgur&id=193">http://eczacininsesi.com/?yon=ozgur&id=193</a></b></span></span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif" style="mso-bidi-font-style: normal;"><b><u>(viii): </u></b></span><span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b><u>Hayatının son yıllarında</u></b> Dinçel Laboratuarı'nda mesul müdürlük yaparak, yaşadığı geçim sıkıntısını bir nebze olsun hafifletmeye gayret eden Naşid Baylav, fırsat buldukça, Prof. Dr. Arslan Terzioğlu'nun başkanlığını yaptığı İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontolojisi birimine uğruyor, devam etmekte olan tıp ve eczacılık tarihi ile ilgili çalışmalarını paylaşıyordu. Bu sırada, başta Prof. Terzioğlu olmak üzere, bahse konu birimdeki akademisyenlerle yoğun teşrik-i mesai yapan Baylav'ın, çektiği geçim sıkıntısına karşın, asla satmaya yanaşmadığı ve üniversiteye bağışlamayı düşündüğü arşivindeki, bazıları hazine değerinde olan, çok nadir eserlerinden kaçını buradaki meslektaşlarına ödünç verdiği, bunlardan hangilerinin kendisine iade edildiği, kaç tanesinin iade edilmediği ve yaşadığımız aktüel uğrakta / tarihsel momentte, bunların akıbetlerinin ne olduğu gibi hususlar mutlaka cevaplanması gereken sorular olarak durmaktadır ortada.</span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><br /></span>
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif">Naşid Baylav'ın eczacılık tarihi, tıbbi bitkiler ve farmakognozi ile ilgili arşivinin ve kütüphanesinin akıbeti için bknz.</span><br />
<span face=""trebuchet ms" , sans-serif"><b>***<a href="http://lokmanhekim.mersin.edu.tr/index.php/lokmanHekim/article/view/355">http://lokmanhekim.mersin.edu.tr/index.php/lokmanHekim/article/view/355</a></b></span></span><br />
<br /></div>
<div class="MsoNoSpacing" style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
</div>
</div>
<!--Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fwww.ekrembugraekinci.com%2FResimler%2FSultan%2520Fatih_Bellini" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEi_nYxnzyA2MPf5Cn7D-addwOMxMTlV0Bo9f5BZfSTc7_FuOhEpG174o3jQKJVf1d_Ggivk1LTG-c5inu7DT9x50dLi1TTmBmMzm3uQ4dok2_td5vQqrswvW7vn1vLB4W0SLG6SEh7ha5vUQEkd1PJ89CJtwXzHyC7oPs8NPw6a="-->Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-36223269068056183902024-02-11T17:52:00.000+03:002024-03-09T10:32:28.230+03:00nedir hayat?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img height="580" src="https://pbs.twimg.com/media/DEXzX2tXUAE1M0K.jpg:large" width="640" /><br />
<b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span></b>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>'Hayat nedir?'</i><b> sorusuna verilmiş cevaplar sayılamayacak kadar çok olsa gerek. </b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Okunulan blogda bunların hiçbirisine değinmeyeceğim. </b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Yukarıdaki fotoğraf söz konusu soruya verilmiş anlamlı bir cevap bence. </b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Ona dair bir şeyler de söylemeyeceğim. </b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Zira, görselin kendisi o kadar çok şey söylüyor, öylesine zengin ve farklı alt metinler içeriyor ki, onlara nüfûz etmeye uğraşmak, anlamlandırmaya çalışmak daha anlamlı olur diye düşünüyorum (i).</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: trebuchet ms, sans-serif;"><b>dipnot:</b></span><br />
<span style="font-family: trebuchet ms, sans-serif;"><b>(i): 'Hayat nedir?' sorusuna verilmiş cevaplarla ilgili bir metin için bakınız lütfen: <a href="https://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2017/06/hayat-dedigin-nedir-cancagzm.html">https://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2017/06/hayat-dedigin-nedir-cancagzm.html</a></b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><u>kaynak:</u> </b><a href="https://pbs.twimg.com/media/DEXzX2tXUAE1M0K.jpg:large" style="font-weight: bold;">https://pbs.twimg.com/media/DEXzX2tXUAE1M0K.jpg:large</a></span></div>
Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-6867851302009902552024-02-10T23:49:00.000+03:002024-03-09T10:27:54.286+03:00Hareket durursa zaman da durur mu problematiği<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/9/99/Cosmic_Calendar.png/550px-Cosmic_Calendar.png" /><br />
<span style="color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif;"><span style="background-color: white;"><br /></span></span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Filozoflar, teologlar, bilim insanları ve bahse konu disiplinlere meraklı bu satırların yazarı gibi sıradan insanlar binlerce yıldır şu soruların cevaplarını arıyorlar:</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Hareket ve zaman arasında nasıl bir ilişki vardır? </span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Zaman hareketin bir fonksiyonu mudur? Yoksa 'vice versa' mıdır?</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Hareket ve zaman arasında koparılamayan bir korelasyon varsa şayet, hareket durursa zaman da durur mu? </span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Hareket ve zaman, bazı felsefeci ve bilim insanlarının iddia ettikleri üzere, maddi dünyada karşılığı olmayan birer yanılsamadan ibaret olmasın sakın</span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro", sans-serif; font-size: 16px;">?(1)</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Bu sorulara dair fizik - kozmoloji ve felsefe sahalarına ait olan görüşler paylaşacağım.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Bunlar birbirlerini inkar eden, bir diğer deyişle, taban tabana zıt olan ve fakat enteresandır (pozitivist ve katı bilimselci yaklaşımların kabul etmekte zorlanacağı üzere), her biri de itibar gören bilimsel ve felsefi iddialardır.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Felsefede bir şeyin hem kendisinin, hem de zıttının muteber sayılması alışıldık bir haldir. Fenomenolojik, epistemolojik, ontolojik, metafizik ve değerlere dair (etik) argümanları bakımından birbirleriyle tamamen çelişen felsefi akımların, ekollerin her birinin, söz konusu alanın tarihçileri ve sistematik felsefeciler tarafından makbul addedilmesi felsefe disiplini içerisinde alışıldık bir durumdur. Bilimin ise, sadece (kuramsal fizik, matematiksel fizik ve kozmoloji gibi) tecrübi ol(a)mayan, bu yüzden de önemli oranda spekülatif sayılabilecek iddialar barındıran disiplinlerinde rastlanılır bu dilemaya.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Hareket - zaman ilişkisine dair birbiriyle çelişen f</span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">izik - kozmolojik argümanları (f-k-a) paylaşmadan önce, bazı kavramlara değineceğim.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Hareket kabaca üç farklı varlık düzleminde (ontik seviyede) gerçekleşir:</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">1 - Kuantum seviyesi: elektron, proton, nötron, pozitron, nötrino, foton gibi atomaltı parçacıklar dünyasındaki hareketlerin incelendiği düzeydir bu. Kuantum Dalga Mekaniği bu düzeyi analiz eden fizik dalıdır. </span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">2 - Gündelik yaşam seviyesi: her gün deneyimlediğimiz sıradan yaşam pratikleri düzeyidir. Newtonian Paradigma bu düzeyi analiz etmeye elverişlidir.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">3 - Kozmik seviye: nötron yıldızlarının, kara deliklerin, galaksilerin ve galaksi kümelerinin aktörü olduğu süreçlerin gerçekleştiği düzeydir. Genel Rölativite Teorisi tarafından analiz edilir. </span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Bu hareket türleri içinde ilki temel olandır. Hareket orada, kuantum seviyesinde başlar ve daha üst varlık düzlemlerine (ontik level) yol açacak konfigürasyonların ortaya çıkmasını tetikler.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Kuantum düzeyinde hareketin durması için, malzemenin sıcaklığının 'Mutlak Sıfır'a (</span><span style="background-color: white; color: #202122; font-family: sans-serif; font-size: 14px;">–273,15 °</span><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Celsius" style="background: none rgb(255, 255, 255); color: #0b0080; font-family: sans-serif; font-size: 14px; text-decoration-line: none;" title="Celsius">Celsius</a>) <span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">inmesi gerekir. Pratikte bu sıcaklığa erişilemez. Erişildiğinde, temel parçacıklar bütün iç enerjilerini kaybeder ve mutlak bir hareketsizliğe kavuşurlar (2).</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Verilen linkte de işaret edildiği üzere, bu sıcaklığa erişilemeyeceğinden, mutlak hareketsizlik söz konusu değildir.</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Küçük bir parantez açıyorum: </span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Genel Göreliliğin Kuantum Teorisi ve Sicim Teorisi yukarıdaki üç düzeyi açıklayan üç kuramı da birleştirme iddiasındadır. Bu yüzden de bu teorilere Her şeyin Teorisi deniz. </span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bu girişten sonra, bahsettiğim, birbirinin zıttı olan görüşleri paylaşıyorum:</span><br />
<br style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px;" />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><b><u>f-k-a 1***Her şey, tabii zaman da, hareket halindedir</u></b></span><br />
<br style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px;" />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">4 boyutlu uzay-zaman (u-z) sürekliliği, madde-enerji, informasyon, entropi (s) (3).</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Bunların hepsinin aynı anda, 13.8 milyar yıl önce, Big bang (BB) sonucunda ortaya çıktığı genel kabul gören bilimsel iddiadır.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">BB'in ardından ilk Planck Zamanı'nda s sıfırdır (4);</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Akabinde s sürekli artar (bunun, evrenin kapalı olduğunun en önemli kanıtı olduğunu savunur bazı kozmolog ve kuramsal fizikçiler).</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">u-z sürekliliği genişler (5), Evren'deki madde-enerji miktarı, (u - z sürekliliğinin dokusunu oluşturan sonsuz sayıdaki kuantum köpüğü tarafından sürekli üretildiği için) artar. Bunlara bağlı olarak, söz konusu olguların bilgi karşılıkları da, data ve informasyon, artar.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Artış trendi başlı başına hareket demektir.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Evren durdurulamaz, yatıştırılamaz bir şekilde ve giderek de artan bir hızla hareket etmektedir. 13.8 milyar yıllık tarihine bakılınca 'bu süreç gelecekte de, genişleme karakterini koruyarak, devam edecektir, evrenin hızı sürekli artacaktır' demek (eldeki verilerden hareketle) bilimsel bir iddia olarak görülebilir.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Kuantum kuramı, rölativite kuramı, sicim kuramı her şeyin hareket halinde olduğu argümantasyonu temelinde geliştirilmiş disiplinlerdir. </span><img alt="One arrow of time to rule them all? | Ars Technica" src="https://cdn.arstechnica.net/wp-content/uploads/2014/10/144789main_CMB_Timeline75_lg.jpg" /><br />
<br />
<a name='more'></a><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><b>f-k-a 2***Hem zaman hem de hareket yanılsamadır.</b></span><br />
<br style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px;" />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Haziran sonu 2020 itibarıyla sayıları 7,850,000,000'e erişen homo sapiens sapiens'ın her biri, kozmolojik olarak uzay -zaman sürekliliğindeki farklı u - z koordinatlarında, coğrafi olarak ise Yeryüzü'ndeki farklı kartografik adreslerdedir. </span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Şu anda dünyada insanların olduğu ve olmadığı sayısız u - z koordinatı ve coğrafi konum vardır. Her birimiz, verili bir anda u - z koordinatlarının, ya da coğrafi konumların (bir yerdeyken, diğer sayısız yerde olmama / olamama keyfiyeti yüzünden) sadece birisini işgal ederiz. </span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Öte yandan, aktüel olarak Yeryüzün'de bulunduğumuzun dışındaki sayısız u - z koordinatlarının varlığından da bir şekilde haberdarızdır, onların varlığına dair de asla bir kuşku taşımayız. Bir diğer deyişle, işgal ettiğimiz coğrafi konumun dışında kalan sayısız coğrafi koordinatın varlığını, onlarda olmadığımız için, inkâr etmeyiz. Bu koordinatların da, işgal ettiğimiz koordinatlar gibi, (a-oralarda bir ara bulunmuş olduğumuzdan, b-hiç bulunmamışsak bile, o koordinatlarda / coğrafi konumlarda bulunanlardan bilgi aldığımızdan, c-hayatımız boyunca aldığımız eğitimlerden, d-izlediğimiz film, dizi, belgesel ve haberlerden, e-okuduğumuz metinlerden hareketle) bir tür farkındalığını taşırız.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Coğrafi koordinatlar üzerinden tanımlamaya çalıştığım patterni zamana uygulamadan önce, onu</span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">n niteliklerine dair bazı argümanları paylaşacağım. Bir küçük parantez daha açıyorum: </span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Bilim insanları ve filozoflarla birlikte, düşünce tarihinde iz bırakan bir çok önemli teolog da zaman hakkında çelişen iddialar atmıştır ortaya. Bu iddiaların bazılarında uzay gibi, insan tinine içkin olarak verili formlardan olan zamanın aktığını kabul etmenin sağ duyunun emri olduğunu savunulurken; diğer bazıları ise buna karşı çıkmıştır. </span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Düşünce tarihinin bu gizemli ve anlatılması ve anlaşılması zor kavramını </span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Hristiyanlığın ve Batı Medeniyeti'nin kurucu babalarından teolog ve filozof Augustinus (353 - 430) bakın nasıl tanımlamış: </span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-style: italic;">'Nitekim zaman nedir? Kim bunu kolayca ve hemen tanımlayabilir? Kim onu sözcüklere dökecek denli en azından düşünceyle kavrayacak? Ama konuşma sırasında zamandan daha yakın ve daha bilinir bir şey söyleyebilir miyiz? Ondan söz edilince kesinlikle onu anlıyoruz, bir başkası ondan söz edince de gene anlıyoruz. Öyleyse zaman ne? Eğer hiç kimse benden bunu sormasa biliyorum ama soran kişiye açıklamak istesem bilmiyorum.' (Augustinus, İtiraflar, 11 kitap, 14. bölüm).</span></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: 16px;"><span style="font-size: 15px; font-style: italic;"><br /></span></span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Katolikliğiyle hesaplaşarak bu inancı terk eden Martin Heidegger, zaman ile Tanrı arasında enteresan bir analoji kurmuştur. Heidegger'e göre, en derin dindar düşünürlerde Tanrı ve zaman kontrol dışıdır ve Tanrı, zamanın gizemine verilen bir başka isim haline gelir.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Varlık ve Zaman'ın önsözünde 'Varlığın Çobanı', <b>'<i>her bir varlık anlayışının olası ufku olarak zamanın yorumunu'</i></b>ndan yola çıkarak bize '<i><b>Varlığın anlamı Zamandır'</b> kavrayışını geçmeye çalışır. </i>Esasen Heidegger'in Varlık ve Zaman'dan sonra hayatının sonuna kadar (1927 - 1976) olan süreçte 'varlığın anlamı = zaman' denklemini anlaşılır kılmaya çalışmıştır.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Nüfûz edilmesi gerçekten de zor olan mahiyetine dair bu ufuk açıcı tespitlerin ardından, zamanın akışının bir yanılsama olma ihtimalini fizik - kozmoloji penceresinden mercek altına alalım.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Zamanın 'geçmiş - şimdi - gelecek' istikametinde aktığını, onun, (teoloji'deki yaratan antitesinin mütekabili olan) bir süper kahraman tarafından varoluşun başlangıcında atılmış ve sonsuza kadar da yoluna devam edecek bir ok (arrowe of time) (6) olduğunu destekleyen belli başlı birkaç güçlü neden vardır:</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><b><br /></b></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><b>Zamanın psikolojik etkisi: </b>bütün olguların zamanla yaşlanır, eskir, çürür, ölür, yıkılır, dağılır olmasının sonucudur.</span><br />
<b style="color: #333333; font-family: "source sans pro", sans-serif; font-size: 16px;">Zamanın nedensellik etkisi: </b><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Gerçekleşen olayların tamamının bir neden - sonuç zincirinin parçası oldukları algısına dayanır.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><b>Zamanın termodinamik etkisi:</b> termodinamiğin ikinci yasasına göre, kapalı bir sistem olan Evren'in entropisinin sürekli artmasına dayanır)</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><b>Zamanın kozmolojik etkisi:</b> Evrenin sürekli genişlemesinin sonucudur.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><b>Zamanın radyasyon etkisi</b></span><br />
<b style="color: #333333; font-family: "source sans pro", sans-serif; font-size: 16px;">Zamanın kuantum etkisi</b><br />
<b style="color: #333333; font-family: "source sans pro", sans-serif; font-size: 16px;"><br /></b>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Şimdi, genel kabul gören bilimsel iddiaları bir kenara bırakalım ve tecrübe edilemeyen, bu yüzden de bilimin ve felsefenin spekülatif sahasında olan değişik ve oldukça da enteresan olan diğer bir zaman görüşünü, olabildiğince açık fikirli bir şekilde, mercek altına alalım.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">u - z'a / coğrafi koordinatlara dair olan, 'bulunmadığımız - olmadığımız sayısız yerin nasıl aktüel olarak bulunduğumuz coğrafya ile aynı anda, birlikte ve bir arada olduğunu kabul ediyorsak, geçmişe ve geleceğe ait olan sonsuz sayıdaki bütün anların da, içinde bulunduğumuz zaman (yânî, şimdi) ile birlikte var olduklarını, aynı anda ve yan yana durduklarını kabul edebiliriz.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Bu görüşe göre geçmiş - şimdi- gelecek denilen süreci oluşturan 'sonsuz sayıdaki anlar / enstantaneler' uzay sürekliliğine yayılmıştır. Bunlar hep birliktedir, bir aradadır. Esasen yan yana, birlikte ve bir arada olmalarına karşın, bunların birbirlerini, akan bir zaman algısı yaratarak, takip ettiklerinin sanılması, bu patterni, bizim deneyimlediğimiz zaman boyutuyla 90 derecelik açı yapan bir sanal zaman üzerinden gözleyen bir 'meta-gözlemci' (teolojide yaratan idesine nispet edilen 'rabbani zaman' imkânına sahip olmanın sağladığı 'aşkın / metafizik bakış, kuramsal fizikte, meselâ süper sicim teorisinde, 11 boyutlu uzay-zaman sürekliliğinden bakan antitenin görüş açısı, marvel evrenindeki watchers'ın ve Interstaller filmindeki '5-Boyutlu u-z varlıklarının sahip oldukları algılama kapasitesi (7)) yüzündendir. Bu görüşe göre <b>aslında bizler, yüksek boyutlu bir hologramın 2 boyutlu yansımaları olarak yayılmışızdır uzaya. Hareket etmeyiz, zamana tâbî değiliz, sonsuz sayıdaki donmuş anların bir arada, yan yana durduğu bir patternin / resmin içindeyizdir. </b>Hareket ettiğimizi ve akan bir zamanın içinde olduğumuzu sanmamızın nedeni, yüksek (meselâ 11) boyutlu meta bir u - z sürekliliğinden bizi gözlemleyen gözlemcilerin varlığıdır.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Meta-Gözlemcinin ardışık olarak izlediği anlar (sabit resimler, pozlar...) bir akış illüzyonu yaratır. Sabit duran tekil resimlerin, birbirine eklenerek akması ve hareket ediyormuş izlenimi vermesi, esasen Meta-Gözlemcinin zihninde oluşan bir algıdır sadece. Bu olay, 24 fotoğrafın arka arkaya bir saniyede gösterilmesi sonucunda 'hareketli resim - sinema (motion picture) oluşmasıyla aynı mantık ve mekanizmaya sahiptir. Şu farkla ki, filmi izleyen bizken, bizi ve diğer her şeyi (Evren, Cosmos, Universe) izleyen, zamanımızla dik açı yapan alternatif bir zamanın hüküm sürdüğü yüksek boyutlu bir meta evrenden bakan bir antite olduğudur.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Bu varsayımda, parçası olduğumuz evrenin temel niteliklerinden olan hareket de zaman da yanılsamadan ibarettir ve esasen yokturlar.</span><br />
<br style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px;" />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Gelin şimdi de bu fizik - komolojik argümanların kısaca felsefesini yapalım. İşte yukarıdaki o zıt fizik anlayışlarının felsefe dünyasındaki mütekabilleri:</span><br />
<br style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px;" />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><b>f-a 1*** </b>Felsefede 'zaman akıyor' demek geçmiş - şimdi - gelecek ayrımını gerçek kabul etmek demektir. Bir diğer deyişle, 'bu zaman kipleri, bu vakit halleri bizim zihnimize ait olan içgörülerden ibaret değildir; onlar, dış dünya'da vardır' der bu felsefe hizbi.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Düşünce tarihinde iz bırakan, ekol olmuş felsefe akımı inşâ etmiş düşünürlerin büyük kısmı bu başlık altında toplanırlar.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Felsefede bunun adı <b>'Dinamik Zaman Teorisi',</b> ya da<b> 'Ki</b></span><b style="color: #333333; font-family: "source sans pro", sans-serif; font-size: 16px;">pli Zaman Teorisi'</b><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">dir.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Kip, geçmiş - şimdi - gelecek fazlarına referans verir.</span><br />
<br style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px;" />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><b>f-a 2*** </b>Geç modern dönemde (1850 sonrası çağ) Albert Einstein (hayatının bazı dönemlerinde), Bertrand Russell (felsefi kariyeri boyunca) zamanın olmadığını, geçmiş - şimdi - gelecek akışının insan anlağının / sağduyusunun uydurduğu bir kurgu olduğunu savunmuştur.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Bu zaman görüşüne felsefede <b>'Statik Zaman', 'Kipsiz Zaman'</b> deniz.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">İdealist İngiliz filozofu J. MCT. E. mcTaggart, bu görüşün peygamberidir ve 20 yy'ın başında yayımlanan önemli eseri <b>'The Unreality of Time</b>' da bu sahanın Bible'ıdır.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Türkçesi olmayan esere ve yazarının görüşlerine dair felsefe dergilerinde son yıllara birkaç çalışma yayımlanmıştır. B</span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">unlardan, piyasada bulunabilecek, iki tanesini meraklısına öneriyorum:</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">1-Erdem, Engin,. Zaman ve Kip, Felsefe Tartışmalara Turkish Journal of Philosophy, 44,</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Boğaziçi Üniversitsei Yayınevi, Temmuz 2010, s. 49 - 72</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">2-Topakkaya, Arslan. Zaman ve Varoluşun Dereceleri: Bir 'Dereceli Şimdicilik' Kuramı, Felsefe Tartışmalara Turkish Journal of Philosophy, 39, B</span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">boğaziçi Üniversitsei Y</span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">ayınevi, Temmuz 2007, s. 69 - 91</span><br />
<br style="background-color: white; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Source Sans Pro", sans-serif; font-size: 16px;" />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Hareket ve zamanın olup olmadığına dair birbirinin zıttı iki fizik kuramıyla, bunların felsefi tezahürlerinden, özetin özeti düzeyinde olmak kaydıyla, bahsettim. </span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">Bu konuya en kısa zamanda ve daha açımlayıcı - açıklayıcı metinlerle dönmeyi plânlıyorum.</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><b><u>dipnotlar:</u></b></span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">(1): </span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif;">Bazen blogumdaki metinleri taşırım sözlüklere, bazen de tersi olur.</span><br />
<span style="color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif;"><span style="background-color: white;">Bu metin 'tersi olur' dediğim hale tekabül ediyor. </span></span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">'Hareket durursa zaman da durur mu sorunsalı' başlığını ekşi'de gördüm ve katkı yaptım</span><span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">. Aşağıda satırlar o girdi (entry)'nin edit edilmiş, geliştirilmiş halidir:</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">(2): <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Mutlak_s%C4%B1f%C4%B1r#:~:text=Mutlak%20s%C4%B1f%C4%B1r%2C%20bir%20maddenin%20molek%C3%BCllerinin,459%2C67%20%C2%B0Fahrenhayta%20e%C5%9Fittir.">https://tr.wikipedia.org/wiki/Mutlak_s%C4%B1f%C4%B1r#:~:text=Mutlak%20s%C4%B1f%C4%B1r%2C%20bir%20maddenin%20molek%C3%BCllerinin,459%2C67%20%C2%B0Fahrenhayta%20e%C5%9Fittir.</a></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">(3): <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Entropi">https://tr.wikipedia.org/wiki/Entropi</a></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">(4): <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Planck_zaman%C4%B1">https://tr.wikipedia.org/wiki/Planck_zaman%C4%B1</a></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">(5): Kozmologlar, yapılan aktüel gözlemlerin ışığında, u-z'ın ışık hızından daha büyük bir hızla genişlediği iddiasını dillendirmiştir. Işık hızının evrensel bir sabit olduğu argümanı sadece maddeyi kısıtlayan bir kuraldır; u-z, ışık hızı limitinden müstesnadır. Bu yüzden de,</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">normalde 13.8 milyar ışık yılı yarı çapında olması gereken evrenin, gerçekte bundan çok daha büyük olduğu varsayılmaktadır. </span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">(6): <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Zaman_oku">https://tr.wikipedia.org/wiki/Zaman_oku</a></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">(7): a*** <a href="https://www.youtube.com/watch?v=oPf6OgFeqnY">https://www.youtube.com/watch?v=oPf6OgFeqnY</a></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"> b*** <a href="https://www.youtube.com/watch?v=kcVdY-PKHdk">https://www.youtube.com/watch?v=kcVdY-PKHdk</a></span></div>
Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-61089593849826545872024-02-06T09:06:00.002+03:002024-02-29T13:05:08.154+03:00TRT Radyo 1, Sayfaların Dilinden Programı, metinler - 7<p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><u></u></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><u><a href="https://i.ytimg.com/vi/L70T4pQv7P8/hq720.jpg?sqp=-oaymwEhCK4FEIIDSFryq4qpAxMIARUAAAAAGAElAADIQj0AgKJD&rs=AOn4CLCCrW8wOneSteHLkK7n3TaVK_l6Ag" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="386" data-original-width="686" height="360" src="https://i.ytimg.com/vi/L70T4pQv7P8/hq720.jpg?sqp=-oaymwEhCK4FEIIDSFryq4qpAxMIARUAAAAAGAElAADIQj0AgKJD&rs=AOn4CLCCrW8wOneSteHLkK7n3TaVK_l6Ag" width="640" /></a></u></span></div><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><u><br /><b><br /></b></u></span><p></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><u><b>,</b></u></span></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><b style="color: #444444; font-size: medium; white-space-collapse: collapse;"><i style="font-weight: 400;">01 Ocak - 31 Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00 saatleri arasında TRT Radyo 1'de yayınlanan, bütün yıl boyunca da toplamı 262'ye erişecek olan <b>Sayfaların Dilinden</b> programının metinlerini yazıyorum. 2025 yılında kitaplaştırılacak olan mezkûr metinlerin 19 Şubat - 23 Şubat döneminde yayınlanması plânlananları aşağıdadır. Onlara dair görüş, öneri ve eleştirilerinizi paylaşırsanız sevinirim. Malûmu ilâm etmek olacak ama, paylaşmadan edemedim: <b>TRT Dinle'</b>yi cep telefonunuza indirerek söz konusu programı Dünya'nın her yerinden dinleyebilirsiniz.</i></b></span></p><p><u style="font-family: arial; font-size: large; white-space-collapse: preserve;"><b><br /></b></u></p><p><u style="font-family: arial; font-size: large; white-space-collapse: preserve;"><b>36) Konu:</b> Bilimsel gelişme, <b>kitap:</b> Bilimsel Devrimlerin Yapısı</u></p><p><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium; white-space-collapse: preserve;"><b style="white-space-collapse: collapse;">Radyo 1'</b><span style="white-space-collapse: collapse;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu </span><b style="white-space-collapse: collapse;">Sayfaların Dilinden </b><span style="white-space-collapse: collapse;">programının bugünkü konusu </span><b style="white-space-collapse: collapse;">Bilimsel Gelişme</b><span style="white-space-collapse: collapse;">, bahsedeceğimiz kitap </span><b style="white-space-collapse: collapse;">Bilimsel Devrimlerin Yapısı. </b></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><span><b>1922</b>'de ABD'nin Cincinnati kentinde doğan <b>Thomas Samuel Kuhn</b> <b>Harvard</b>'da<b> fizik</b> okumuş bir <b>bilim tarihçisi </b>ve<b> filozof </b>olup, <b>1</b></span></span><b>993</b><span>'de </span><span>ölene değin <b>Harvard, Berkeley </b>ve <b>Princeton</b>'da <b>bilim tarihi </b>okuttu. <span style="background-color: white;">Thomas Kuhn, d</span>üşüncelerini etkileyen </span><b><span style="background-color: white;">Gaston Bachelard, Stephen Toulmin,</span><span> Alexandre</span><span face="sans-serif" style="background-color: white;"> </span></b><span style="background-color: white;"><span><b>Koyré, Paul Feyerabend, Michael Polanyi</b> gibi bilim felsefesi, sosyolojisi ve tarihi ile uğraşan meslektaşlarıyla birlikte tavizsiz bir <b>antipozitivist</b> olarak tarihteki yerini aldı. B</span></span><span style="background-color: white;">ilim tarihi ve felsefesinin bir başka abidevi şahsiyeti, Kuhn'un da çağdaşı ve en büyük düşünsel rakibi olan <b>Karl Popper</b>'ın <b>yanlışlamacılık</b> temellindeki bilim felsefesi metodu, Kuhn'un tavizsiz tutumu kadar köşeli olmadığı için olsa gerek, felsefi bir hataya düşülerek, <b>d</b></span><span style="background-color: white;"><b>oğrulamacılık </b>ve <b>tümevarım </b>gibi temel enstrümanlarını reddettiği <b>mantıksal pozitivist</b> ekol içerisinde değerlendirilir çoğu zaman. <b><i>Bilim insanının, bilimsel bilgiye erişirken kullandığı imkân, yöntem, metot ve araçlar setinin toplamına işaret eden model kavramına paradigma</i></b> diyen Kuhn, bunun, bilimcinin değer yargıları, inançları, kabulleri, ideolojik bagajı, tarihsel ve sosyolojik aidiyetlerinden etkilendiğini, bu yüzden de, verili bir paradigma içerisinden üretilen bilimsel bilginin tarihsel, ideolojik ve öznel olduğunu savundu. Bir paradigmanın, meselâ Newton fiziğinin, terk edilip, yerine, onunla ciddi bir rekabet içerisinde olan bir başkasının, meselâ Einstein fiziğinin, ikame edilmesi, Thomas Kuhn'a göre, doğrulukları sorgulanmadan kabul edilmiş, bu yüzden de adeta bilinen değil de inanılan argümanlar toplamına dönüşmüş olan eski bir paradigmanın yerini, olguları açıklamakta daha başarılı olması sayesinde, bilimin içine düştüğü aktüel epistemolojik krizi ve olan bitenin bilimsel temsili konusundaki anomalileri ortadan kaldıran, son tahlilde de, doğruluğuna iman edilen yeni bir modelden başka bir şey olmayan bir paradigmanın almasından ibarettir. Gerçekleşen bu fikri atılıma <b>bilimsel devrim</b>, ona yol açan görüş, tercih ve inanç değişikliğine ise <b>paradigma değişimi</b> diyen Thomas Kuhn, bilimsel nitelikleri daima tartışma konusu olan sosyal ve beşeri bilimlerdekinin yanı sıra, 'kanıtlanmış' iddialarına akademyanın çoğunlukla tartışmaya kapalı doğrular olarak baktığı doğa bilimlerindeki paradigma değişimlerinin de mantıksal ve rasyonel açıklamalarının olmadığını savunduğu için, çağdaşı Karl Popper tarafından adeta tekfir ve aforoz edilmişti. Varoluş halleri hakkında uzlaştırılamaz açıklamalar getiren rakip paradigmalardan birinin diğerine tercih edilmesi konusunda getirdiği bu öznellik kriteri ve bir paradigmadan diğerine sıçramalarla gerçekleşen bilimsel gelişme anlayışı, bilimin doğrusal bir hat üzerinde ilerlediği, ya da, taş üzerine taş konularak inşa edilen görkemli bir katedral gibi daima gökyüzüne yükseldiği şeklindeki nesnel ve lineer bilimselci yaklaşımdan temelde farklı olsa da, Kuhn, başta en büyük rakibi Popper olmak üzere, karşıt görüşteki bilim felsefecileri gibi, bilimin, medeniyetin ve insanlığın sürekli gelişip olgunlaştığını da teslim ediyordu. </span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial; font-weight: inherit;">ABD'de 1962'de, Nilüfer Kuyaş'ın özenli çevirisiyle dilimize kazandırdığı Türkçesi ise 1982'de yayınlanan </span><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial;"><b>Bilimsel Devrimlerin Yapısı</b></span><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial; font-weight: inherit;">, Thomas Kuhn'un başyapıtı olup, bilim tarihi, sosyolojisi ve felsefesi alanlarında çığır açmış bir metindir. Edebi lezzet bakımından beklentisi olanları tatmin edebilecek renkli bir üslûbu olmasa da, ele aldığı konuları, buz kıran gemilerin yol açmasına, ya da, Kartacalı general ve devlet adamı Hannibal'ın '</span><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial;"><b><i>ya bir yol bulacağız, ya da bir yol yapacağız</i></b></span><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial; font-weight: inherit;">' özdeyişiyle özetlediği problem çözme yöntemine benzer şekilde, radikal bir metotla analiz eden eser, türün meraklılarının uzak duramayacağı bir klasik yapıttır.</span></span></p><div class="seoStyles" style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; background-color: whitesmoke; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px; padding: 0px;"><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; font-weight: inherit; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; font-weight: inherit; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="background-color: white;"><a href="https://seyler.ekstat.com/img/max/800/A/ATsgoS6725dBwxZg-635884563379624485.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="444" data-original-width="800" height="355" src="https://seyler.ekstat.com/img/max/800/A/ATsgoS6725dBwxZg-635884563379624485.jpg" width="640" /></a></span></div><span style="background-color: white;"><br /><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span></span><p></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><u style="background-color: white; font-family: arial; font-size: large;"><b>37) Konu:</b><span style="font-weight: inherit;"> Tarkovski Sineması, </span><b>kitap:</b><span style="font-weight: inherit;"> Mühürlenmiş Zaman</span></u></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; font-weight: inherit; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>Radyo 1'</b><span>in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu </span><b>Sayfaların Dilinden </b><span>programının bugünkü konusu </span><b>Tarkovski Sineması</b><span>, bahsedeceğimiz kitap </span><b>Mühürlenmiş Zaman. </b></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span><span>Sovyetler Birliği döneminde Rus sinemasının Dünya'ya armağan ettiği </span><b>Andrey Tarkovski,</b><span> tarihin en önemli ve etkileyici yönetmen, senarist, aktör, yazar ve film teorisyenlerinden olup</span><span><b>, </b></span><span><b>François Truffaut</b> tarafından sinema literatürüne kazandırılan <b>auteur</b> teorisinin tanımladığı çok yönlü, orijinal, ekol oluşturmuş, tarz sahibi sinemacı kavramının da adeta vücut bulmuş, ete kemiğe bürünmüş hali gibidir. 1935'de doğan Tarkovski'nin babası, yönetmenin bir çok filminde şiirlerini senaryolarına eklediği meşhur şair Arseniy Tarkovski'dir. 28 yıllık sinema hayatı sırasında birkaç belgesel ve kısa filmin yanı sıra, sadece 7 uzun metrajlı konulu film çeken Tarkovski, çok üretken değilmiş gibi algılanabilir belki. Oysa, bahse konu filmografinin unsurları, sinefillerin, sektör profesyonellerinin ve sinema tahsil edenlerin döne döne izledikleri kült yapımlar olmaları ve kendilerine göndermeler içeren sayısız filme ilham vermeleri yüzünden, sinema tarihinin en heyecan verici koleksiyonlarından birini oluştururlar. 1962'de İvan'ın Çocukluğu, 1969'da Andrey Rublev, 1972'de Solaris, 1975'de Ayna, 1979'da Stalker, 1983'de Nostalji, 1986'da Kurban vizyona girerek seyircisine kavuşmuştur. <b><i>Metafizik gerilimler içeren mistik göndermelerle dolu bu filmler, lirik sinema türünün de önde gelen örneklerindendir.</i></b> Dünyanın en önemli film festivallerinden alınmış çok sayıda ödülle onurlandırılan Tarkovski külliyatı, sanatçıya Sovyet rejimi karşısında bir dokunulmazlık zırhı oluşturmuş, sansüre maruz kalmak, yurt dışına çıkmak ve uluslararası festivallere katılmak gibi kritik konularda dönemdaşı olan diğer Sovyet yönetmenlerine kıyasla kendisine çok daha müsamahakâr davranılmasına yol açmıştır. Soğuk Savaş sırasında ABD önderliğindeki Batı Bloğuyla hayatın hemen her alanında büyük bir rekabet, yarış ve hegemonya mücadelesi içinde olan Sovyet Rusya yönetimi, 1968'de vizyona giren ve <b>Arthur Charles Clarke</b>'ın, 1951'de yayınlanan kısa öyküsü <b>The </b></span></span><b>Sentinel</b><span>'dan</span><span> hareketle, yönetmen </span><b>Stanley Kubrick</b><span>'le birlikte senaryosunu yazdığı </span><b><i>2001: Bir Uzay Destanı </i></b><span>filminin yarattığı küresel etkiden çok rahatsız olmuştu. Doğaötesi göndermeler ve pasajlar içeren filmin, tesis etmeye çalıştığı kültürel hegemonyasına verdiği zararı telafi etmesi adına, Tarkovski'den, alternatif bir bilimkurgu filmi çekmesini isteyen komünist rejim, sanatçının bu süreçte kotardığı Solaris'in de metafizik temalar içermesi yüzünden amacına erişememişti. Öte yandan, henüz çekim sürecinde iken prodüksiyonu büyük bir kampanyayla Dünya'ya tanıtan Moskova, ortaya çıkan ürün beklentilerinden çok uzak olmasına rağmen, filmi vizyona sokmak zorunda kalmıştı. Tarkovski'nin, filmin, Sovyetlerin </span></span><span style="font-family: arial; font-size: medium;">ideolojik bagajını tahkim etmek adına verilmiş bir sipariş olduğunu reddetmesine karşın, paylaştığımız anekdotun, meselenin hakikatiyle mutabık olduğu hususunda mutmainiz biz.</span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">1970 - 1986 döneminde aldığı notlardan yola çıkarak yazdığı ve ölmeden kısa bir süre önce yayınladığı otobiyografisi <b>Mühürlenmiş Zaman</b>'da <b>Tarkovski</b>, yaşamının yanı sıra; sık sık başvurduğu bilinç akışı, dile ve hafızaya yapılan vurgular, zamanda geri ve ileri gidişler gibi teknikler ve tablo niteliğindeki görseller zemininde çektiği uzun plânlarla örülü filmlerinin arka plânına dair önemli bilgileri paylaşmakla kalmamış, metnin satır aralarına yerleştirdiği alt metinlerle de hayata, ölüme, insana, aileye, sanata, sinemaya, edebiyata, medeniyete, varoluşa, inanca, manaya ve daha pek çok şeye dair olan görüşlerini, bir kısmı vecizeler şeklinde olmak üzere, dillendirmiştir. Okuru için ilham verici olan eser, ülkemizin en yetkin Rusça tercümanlarından Malum Beyhan'ın elinden çıkmış güvenilir çevirisi ile; biyografi, felsefe, sanat ve sinema okumaları yapmak isteyenler için vazgeçilmesi zor bir kaynaktır.</span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span></span></p><a name='more'></a><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://www.megabeyin.com/wp-content/uploads/2016/02/merak-ve-soru-sormak.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="631" data-original-width="800" height="505" src="https://www.megabeyin.com/wp-content/uploads/2016/02/merak-ve-soru-sormak.jpg" width="640" /></a></div><br /><span style="background-color: white; font-family: arial; font-size: medium;"><br /></span><p></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b><br /></b></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><u><b>38) Konu:</b><span style="font-weight: inherit;"> Neden? Niçin? Nasıl?, </span><b>kitap:</b><span style="font-weight: inherit;"> Merak.</span></u></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b style="font-weight: inherit;">Radyo 1'</b><span style="font-weight: inherit;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu </span><b style="font-weight: inherit;">Sayfaların Dilinden </b><span style="font-weight: inherit;">programının bugünkü konusu </span><b style="font-weight: inherit;">'</b><b>Neden? Niçin? Nasıl?</b><b style="font-weight: inherit;">'</b><span><span style="font-weight: inherit;">, bahsedeceğimiz kitap </span><b>Merak</b></span><b style="font-weight: inherit;">. </b></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><b><i>Merak etmek özelliğimiz</i></b><b style="font-weight: inherit;">in dilsel yansımaları olan</b></span><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;"> </span><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;">'</span><b style="font-family: arial;">neden?, niçin?, nasıl?'</b><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;"> soruları, insanın varoluşuna dair olan </span><b style="font-family: arial;">ontolojik</b><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;"> ve bilgisinin mahiyet ve kıymetine dair olan </span><b style="font-family: arial;">epistemolojik</b><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;"> açılımlar sağlayan İsviçre Çakısı misali, çok kullanışlı ifade imkânlarıdır.</span><b style="font-family: arial;"> Neden? </b><span style="font-family: arial;">ve</span><b style="font-family: arial;"> niçin?</b><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;"> kavramları, gündelik pratiklerimizde birbirlerinin yerlerine kullanılırlar; oysa bunlar akraba olmalarına karşın, ikame kavramlar değildir. '</span><b style="font-family: arial;">Neden?</b><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;">' sorusu, öğrenmeye çalıştığımız şeyin önceki aşaması için, '</span><b style="font-family: arial;">niçin?</b><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;">' sorusu ise aynı şeyin sorguladığımız sonraki aşaması sırasında kullanılır. Şurada olduğu gibi: </span><span style="font-family: arial;"><b style="font-style: italic;">'neden işe gitmedin?, 'hastaydım', 'niçin doktora gitmedin?', 'param yoktu!'. </b>Bu programımızda <b><i>'galat-ı meşhûr lügatı fasîhten evlâdır'</i></b> düsturu gereği, <b>neden?</b> ve <b>niçin?</b> birbirlerinin yerlerine de kullanılabilecektir.</span></span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><b>Merak</b>, başta bir çok memeli hayvan türü ve kuşlar olmak üzere çok sayıda canlının ortak özelliğidir. Öte yandan, insan özelinde merak olgusu çok boyutlu bir antitedir. Yaşam pratiklerimiz bağlamında <b><i>merak bir his, bir düşünce, bir dürtü, bir içgüdü, iradi bir aksiyon, bilinçsiz bir tepki</i></b> gibi birbirinden çok farklı niteliklerde tezahür edebilir. Onca çeşitliliklerine karşın, bunların tamamı, insanın öncelikle hayatta kalması, yaşam konforunu geliştirmesi ve parçası olduğu mevcudatı etkileme ve değiştirme kapasitesini arttırması gibi az sayıdaki hedefe hizmet eder.</span></p><p style="--tw-border-spacing-x: 0; --tw-border-spacing-y: 0; --tw-ring-color: #3b82f680; --tw-ring-offset-color: #fff; --tw-ring-offset-shadow: 0 0 #0000; --tw-ring-offset-width: 0px; --tw-ring-shadow: 0 0 #0000; --tw-rotate: 0; --tw-scale-x: 1; --tw-scale-y: 1; --tw-scroll-snap-strictness: proximity; --tw-shadow-colored: 0 0 #0000; --tw-shadow: 0 0 #0000; --tw-skew-x: 0; --tw-skew-y: 0; --tw-translate-x: 0; --tw-translate-y: 0; border: 0px solid rgb(229, 231, 235); box-sizing: border-box; line-height: 1rem; margin: 0px 0px 15px; padding: 0px;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span style="font-weight: inherit;">Türümüzün, benliğinin derûnuna yerleşmiş </span><b>merak özelliği </b><span style="font-weight: inherit;">doğrultusunda attığı adımlar, bu fiillerin failleri olan bireyler bazında tehlikeli sonuçlara yol açabilse de, son tahlilde,</span></span><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;"> müşterek tecrübe havuzumuzu zenginleştirdiği için, insanlığın gelişmesine hizmet eden pratiklerdir. İnsanın 5 milyon yıla erişen geçmişine baktığımızda gördüğümüz manzara kabaca şudur: ateşten faydalanmasının geçmişi 1.4 milyon yıl önceye gitse de, pratik ateş yakma teknikleri geliştirmesi 15,000 yıl öncesine dayanan atalarımız, tarım toplumuna ve yerleşik yaşama geçtiği 12,000 yıl öncesine kadar avcı-toplayıcı, göçer-konar, talancı bir yaşam sürüyordu. Kuraklık ve kıtlıklar, düşman kabileler, vahşi hayvanlar, salgın hastalıklar, depremler, volkan patlamaları, küresel iklim anomalileri, seller, büyük orman yangınları, devasa asteroid çarpmaları, uzun süreli buzul çağları gibi tehdit ve tehlikeler yüzünden tarım toplumu öncesindeki Dünya nüfusu 3 - 5 milyonu geçmiyor, geçemiyordu. O dönemde atalarımız, hayatta kalabilmek adına, genetik kodlarımızın ürünü olan </span><span style="font-family: arial;"><b>merak etmek özelliği </b></span><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;">temelinde, tamamı epeyce riskli olan<i> mağaralar girmek, savanları dolaşmak, tepelere çıkmak, ovalara inmek, denizlere ve okyanuslara açılmak, nehirlerde yüzmek, sazlıklarda pusuya yatmak, düşman kabilelerle kapışmak, barınma ve yiyecek bulma imkânlarını zorlamak</i> mecburiyetindeydi. Yaşamsal pratikleri sırasında, söz konusu bu riskleri almak ve olası tehlikelere göğüs germek, </span><span style="font-family: arial;"><b>insanın</b></span><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;"> </span><span style="font-family: arial;"><b>merak özelliği</b>n</span><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;">in </span><span style="font-family: arial;"><b>ontolojik tezahür</b></span><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;">leriydi. Beynimizi, nörolojik sistemimizi tedirgin eden ve korkutan şeyler, yukarıda saydığımız tehdit ve tehlikelerden çok, bilmediklerimiz, tanımadıklarımız, anlamadıklarımızdır. </span><span style="font-family: arial;"><b>İnsanın merak özelliği</b></span><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;"> temelinde, işte bu bilmediklerini öğrenmek adına yaptıkları, </span><span style="font-family: arial;"><b>epistemolojik ihtiyaçları</b></span><span style="font-family: arial; font-weight: inherit;">nın karşılar.</span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 1rem; outline: none; padding: 0px; scrollbar-color: rgb(227, 227, 227) rgb(255, 255, 255); scrollbar-width: auto;"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">Yazı, kitap, okumak, kütüphane, bibliyofil kavramları eksenindeki kitaplarıyla tanınan Alberto Manguel'in <b>Merak</b> isimli son kuramsal eseri <b><i>'</i></b></span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;"><b><i>Dil nedir?', 'Hakikat nedir?', 'Hayvan nedir?</i></b>'in de arasında olduğu 17 soruya; </span><em style="background-color: #faf5f0; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: arial; line-height: 20px; margin: 0px; padding: 0px;">Odysseia'dan </em><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">teolojik metinlere ve </span><span style="background-color: #faf5f0; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: arial; line-height: 20px; margin: 0px; padding: 0px;"><i>Don Quijote'</i>den</span><span style="background-color: #faf5f0; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: arial; line-height: 20px; margin: 0px; padding: 0px;"> </span><em style="background-color: #faf5f0; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: arial; line-height: 20px; margin: 0px; padding: 0px;">Alice Harikalar Diyarında</em><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">’ya kadar olan anlatılar üzerinden ve <b>merak etme özelliğimiz temelinde</b> verdiği cevaplarla okurunu bilgilendirirken, bunu samimi bir sohbet üslûbuyla gerçekleştirmekte. </span><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">Manguel’i okumak, hem zevk, hem bir bilgilenme yolu, hem de bir çeşit terapi adeta. </span><span style="font-family: arial;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span></span></p><p style="background-color: white; box-sizing: border-box; margin: 0px 0px 1rem; outline: none; padding: 0px; scrollbar-color: rgb(227, 227, 227) rgb(255, 255, 255); scrollbar-width: auto;"><span style="font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://s26162.pcdn.co/wp-content/uploads/2022/09/1280px-Wilhelm_Marstrand_Don_Quixote_og_Sancho_Panza_ved_en_skillevej_uden_datering_efter_1847_0119NMK_Nivaagaards_Malerisamling.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="325" data-original-width="800" height="260" src="https://s26162.pcdn.co/wp-content/uploads/2022/09/1280px-Wilhelm_Marstrand_Don_Quixote_og_Sancho_Panza_ved_en_skillevej_uden_datering_efter_1847_0119NMK_Nivaagaards_Malerisamling.jpeg" width="640" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><u style="font-family: arial;"><b>39) Konu: </b>Şövalyelerin Sonuncusu<b>,</b> <b>kitap:</b> Don Quijote</u></span><p></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial; font-weight: inherit;">Radyo 1'</span><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial; font-weight: inherit;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu </span><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial; font-weight: inherit;">Sayfaların Dilinden </span><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial; font-weight: inherit;">programının bugünkü konusu </span><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial; font-weight: inherit;">'</span><b style="background-color: whitesmoke; font-family: arial;">Şövalyelerin Sonuncusu</b><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial; font-weight: inherit;">'</span><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial;"><span style="font-weight: inherit;">, bahsedeceğimiz kitap </span><b>Don Quijote</b></span><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial; font-weight: inherit;">. </span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><span style="font-size: medium;"><span><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial; font-weight: inherit;">Modern romanın kurucu babası kabul edilen İspanyol şair, piyes yazarı ve romancı </span></span><b style="font-family: arial;">Miguel de Cervantes Saavedra</b><span style="font-family: arial;"> </span><span style="font-family: arial;">1547'de doğdu. Karıştığı bir kavga yüzünden kanunla başı belâya girince kaçtığı Roma'da Osmanlı İmparatorluğu'na karşı Papalığın düzenlediği sefere katıldı. 1571'deki İnebahtı Deniz savaşında göğsünden yaralandı, sol eli kullanılamaz hale geldi. Eylül 1575'de Cezayirli korsanlarca esir alınan Cervantes, 5 yıl fidyesinin ödenmesini bekledi. Fidyesi ödenip özgürlüğüne kavuşunca 1580'de </span><span style="font-family: arial;">döndüğü İspanya'da kendini tam zamanlı yazmaya adadı. Bu süreçte yayınlanan şiir ve piyesleriyle yazar olarak tanınsa da, kazancı ve ünü onu tatmin etmemişti; bu yüzden de yaşadığı bölgenin yerel idaresi adına vergi tahsildarlığı yapmak gibi ek işlere de girişti. Bu sırada muhatap olduğu bir yolsuzluk suçlaması yüzünden atıldığı hapiste Don Quijote'yi yazmaya başladı. Hapisten çıkınca tamamladığı romanını </span><span style="color: #202122;"><span style="font-family: arial;">1605'te <b><i>La Mancha'lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote </i></b>adıyla yayınladı. Eser sadece İspanya'da değil, bir çok Avrupa ülkesinde beğeniyle okundu, üst üste baskıları, hatta korsan baskıları yapıldı. 1614'de <b>Alonso Fernandez de Avellaneda</b> takma ismini kullanan meçhul bir yazar tarafından yazılmış Don Quijote'nin çakma 2. cildi yayınlandı. Aslının kalitesinden öyle 1 ya da 2 değil, tam 10 gömlek aşağıda olan zavallı ve sefilane bir taklitti bu. Eserinin elinden kayıp gidebileceğini düşünmüş olmalı ki, Cervantes, epeydir kafasında şekillendirdiği 2. cildi hızla tamamlayıp 1615’te <b><i>Marifetli Şövalye La Mancha'lı Don Kişot'un İkinci Bölümü</i></b> ismiyle yayınladı. Yazar, sahte devam ciltlerinin önünü kesmenin çaresini, bu ciltte kahramanını öldürmekte bulmuştu. Böylelikle de bu efsanevi anlatı noktalanmış oldu. Edebiyat tarihçileri ve kritikçilerin, Don Quijote'yi modern romanın kurucu eseri, Cervantes'i de modern anlatının babası olarak takdim etmeleri 1960'lardan sonra yeni boyut kazanmış; yazarın Don Quijote'de kullandığı kimi teknikler, özellikle de romanın kendisine göndermeler yapması yüzünden, onun aynı zamanda postmodern anlatının da ilk örneği ve prototipi olduğu dillendirilmiştir.</span></span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: whitesmoke; font-family: arial; font-weight: inherit;">Dünyanın da önemli sömürgeci ülkelerinden ve deniz güçlerinden olduğu 16. asırda, İspanya'nın dini örgütlenmesinin yozlaşması, kırsal kesimin yoksulluğu, burjuva ve aristokratların yoksul halk kesimlerine olan yabancılaşması, bir kurum olarak ömrünü tamamlayan şövalyeliğin hamasetini yapan gerçeklikten uzak anlatıların insanlar üzerindeki olumsuz tesirleri, kara sevdaya dönüşen platonik aşkın insan ruhunu verdiği zarar gibi çok sayıda temayı, o güne değin sadece Shakespeare'in piyeslerinde görebildiğimiz ustalıkta ve olgunlukta işleyen Don Quijote, zamanının asırlarca ötesinde olan dahice bir eserdir.</span></span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Dünya'nın neredeyse bütün dillerine çevrilip halâ da büyük bir zevkle okunan roman, sayısız kere filmlere, tv dizilerine, belgeseller, çizgi romanlara, animasyonlara konu olmuş, epeyce pastişe, kolaja, nazireye malzeme sağlamıştır. Sıskacık Don Quijote'nin kendisi gibi kaditi çıkmış yaşlı beygiri üzerindeki mağrur ve absürd duruşuyla, ona eşlik eden ve epeyce kilolu hali yüzünden efendisiyle ironik bir tezat oluşturan Sancho Panza'nın eşeği üzerindeki sempatik halinin oluşturduğu görsel, insanlığın hafızasına nakşolmuş, popüler kültürün vazgeçilmez ve ikonik malzemelerinden olmuştur. </span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">İlk defa Roza Hakmen tarafından İspanyolcadan tam metin halinde dilimize kazandırılan, şiirlerini ise Ahmet Güntan'ın çevirdiği Don Quijote baskısı <b><i>'edebiyatın immortalleri olan klasik eserlerin olmadığı bir kütüphane noksandır!</i></b>' diyen kitapseverlerin vazgeçilmezlerindendir.</span></p><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><span style="font-family: arial; font-size: medium;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgm-0lyrwEBjhhA4R5_1ceseqedvSOfsvnTOLxUTB4X9915KA605thNfuH5wqHnPpTLGEKSV12Z-tzx-61X8KY1enoZ51qTmpyyHaizriHDAuPCGABQWr6i3FAFmbKpjaQ5xDoA84eAh0MX/s736/bati-moda-tarihi.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="461" data-original-width="736" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgm-0lyrwEBjhhA4R5_1ceseqedvSOfsvnTOLxUTB4X9915KA605thNfuH5wqHnPpTLGEKSV12Z-tzx-61X8KY1enoZ51qTmpyyHaizriHDAuPCGABQWr6i3FAFmbKpjaQ5xDoA84eAh0MX/w640-h400/bati-moda-tarihi.jpg" width="640" /></a></div><br /><p style="background-color: white; margin: 0.5em 0px 1em;"><br /></p></div><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><u><b><br /></b></u></span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial; white-space-collapse: preserve;"><u><b>40) Konu:</b> Moda, <b>kitap:</b> Moda ve Gündemleri</u></span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: whitesmoke; font-weight: inherit;">Radyo 1'</span><span style="background-color: whitesmoke; font-weight: inherit;">in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu </span><span style="background-color: whitesmoke; font-weight: inherit;">Sayfaların Dilinden </span><span style="background-color: whitesmoke; font-weight: inherit;">programının bugünkü konusu </span><span style="background-color: whitesmoke; font-weight: inherit;">'</span><b style="background-color: whitesmoke;">Moda</b><span style="background-color: whitesmoke; font-weight: inherit;">'</span><span style="background-color: whitesmoke;"><span style="font-weight: inherit;">, bahsedeceğimiz kitap </span><b>Moda ve Gündemleri</b></span><span style="background-color: whitesmoke; font-weight: inherit;">. </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: whitesmoke; font-weight: inherit;"><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; outline: none;">Belirli bir tarihsel dönemde bir toplulukta ortaya çıkan, eyleyicisi gerçek kişiler ve / veya kurumlar olabilen, </span></span></span><span style="background-color: white; font-family: arial;">maddi ya da gayrı maddi avantajlar sağladığı, farklı - öncü - özel - ayrıcalıklı hissettirerek statü temin ettiği, yaşam konforunu arttırdığı, faydalı olduğu, beğenildiği için</span><span style="background-color: white; font-family: arial;"> söz konusu toplumun bu gelişmeye tanıklık eden diğer fertleri ve kurumları tarafında da benimsenen </span><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: whitesmoke; font-weight: inherit;"><span style="background-color: white; box-sizing: border-box; outline: none;">bir davranış biçiminin, bir yaşam tarzı tercihinin, belirli bir fikir ya da ideoloji unsurunun, akla gelebilecek herhangi bir mal veya hizmetin tüketim ya da üretim içeriği ve formunun </span></span></span><span style="background-color: white; font-family: arial;">iletişim ve / veya ulaşım imkânları sayesinde, diğer coğrafyalardaki topluluklar tarafından da benimsenerek içselleştirilmesi ve gündelik pratiklerin parçası haline getirilmesine <b>moda</b>, modaya konu antiteye kimlik kazandıran karakteristik özellikler bütününe ise <b>moda akımı</b> denir. </span><span style="background-color: white; font-family: arial; font-weight: inherit;"> Mümkün en genel tanımlaması üzerinden kuşatmaya çalıştığımız moda kavramının en bilindik gerçekleşme alanları giyim - kuşam, makyaj, saç stili, takı - aksesuar - dövme - pircingtir. Tarihsel süreç içerisinde moda akımlarının yayılma örüntüsü ve karakteri ciddi farklılıklar göstermiştir; 1. Dünya savaşına kadar olan binlerce yıllık bilinen tarihi dönemlerde moda akımları daha çok sınıfsal karakterler gösteriyor, belirli bir sosyal kesim ile sınırlı bir yayılma ve benimsenme patterni çiziyordu. 1920'den günümüze değin geçen 125 yılda ise moda süratle demokratikleşmeye başladı, sosyal kesimler ve sınıflar arasındaki sınırlar ve engeller eriyerek ortadan kalktı. Bu süreç internetin ve akıllı telefonların insanlığın ezici çoğunluğu tarafından kullanıldığı günümüzde tamamlanmış, tüketim kültürünün eşitleyiciliği sayesinde 8 milyar 100 milyon kadın ve erkek herhangi bir yaşam alanındaki bir moda akımının, </span><span style="background-color: white; font-family: arial;"><b><i>bir şekilde</i></b></span><span style="background-color: white; font-family: arial; font-weight: inherit;">, parçası olabilir hale gelmiştir. Burada '</span><span style="background-color: white; font-family: arial;"><b>bir şekilde'</b></span><span style="background-color: white; font-family: arial; font-weight: inherit;"> anahtar kavramdır. Kapitalist kitlesel üretim çarkının kalite piramidinin en tepesinde konumlanmış astronomik seviyede pahalı olanından, taklit - çakma - sahte olarak sınıflandırılabilecek kalitesiz - çürük çarık - ucuzun da ucuzu olanına kadar yayılan geniş bir tanım aralığındaki üretim imkânları, bir mal ya da hizmetin potansiyel müşterileri arasına aynı anda hem servetleri yüzlerce milyar doları bulan </span><b style="background-color: white; font-family: arial;">Elon Musk, Bernard Arnault, Jeff Bezos, Larry Ellison </b><span style="background-color: white; font-family: arial;">ve</span><b style="background-color: white; font-family: arial;"> Mark Zuckerberg </b><span style="font-family: arial;"><span style="background-color: white;">gibi ultra zenginleri, hem de</span><span style="background-color: white;"> günlük geliri birkaç doları ancak bulabilen, açlık sınırında yaşayan toplumun en yoksullarını dahil edebilme becerisini göstermiştir. </span></span></span></p><p><span style="font-family: arial; font-size: medium;"><span style="background-color: white;">Binlerce yıllık gelişim süreci içinde insanlığın yapıp ettikleri mercek altına alındığında, herhangi bir alanda boy veren moda akımlarının tamamında, şu veya bu oranda olmak kaydıyla; proje, plân, taammüd, niyet unsurunu tespit ve teşhis etmemiz neredeyse kaçınılmazdır. Moda akımlarının bu kurgusal karakteri 2. Dünya Savaşı sonrasında belirginlik kazanmış, informasyon çağının aktüel aşaması olan son 20 yılda ise tayin edici olmuştur. Bir diğer deyişle, epeydir ortaya çıkan bütün moda akımları, ya başlangıçlarından, ya da toplumca benimsenmeye başlandıkları tarihsel momentten itibaren, insanlığı kontrol etmenin, yönlendirmenin ve yönetmenin bir enstrümanı olarak kurgulanır olmuşlardır. </span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: #faf5f0; font-family: arial;">ABD'li kıdemli sosyolog <b>Diana Crane</b>'nin yazdığı <b>Moda ve Gündemleri </b>kitabı, kuşattığı konuyu giyim kuşam üzerinden ele alan, bunu yaparken de işarete ettiğimiz hususları da ıskalamayan bir entelektüel gayrettir. Bu gibi metinler, kazandırdıkları farkındalık sayesinde, herhangi bir modanın parçası olurken, kullanılmanın ve bir şekilde istismar edilmenin önünü alan imkânlardır. Programımızı, sivri diliyle edebiyat ve düşünce tarihine mal olmuş Oscar Wilde'ın bir sözüyle tamamlıyoruz: <b><i>'</i></b></span><span style="font-family: arial;"><b><i><span face="Arial, Helvetica, sans-serif" style="background-color: white; text-align: justify;">Moda, sadece tahammül etmesi çok zor bir çeşit çirkinliktir</span><a href="https://tekstilsayfasi.blogspot.com.tr/2017/12/blucin.html" style="background-color: white; outline: none; text-align: justify; text-decoration-line: none;" target="_blank">,</a><span face="Arial, Helvetica, sans-serif" style="background-color: white; text-align: justify;"> bu yüzden her 6 ayda bir değiştirmek zorundayız.' </span></i></b></span><span style="background-color: white; font-family: arial;">Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;">------------------------------</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;">Önceki 35 metne erişmek için bknz.</span></span></p><p><span style="font-size: medium;"><span style="background-color: white; font-family: arial;"><a href="https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/01/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program.html" target="_blank">https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/01/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program.html</a><br /></span></span></p><p><br /></p>Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5857551342204606194.post-41281027537472003232024-02-05T18:50:00.000+03:002024-03-09T10:29:43.856+03:00İnsan mikro kozmos; Kozmos Makro İnsan'dır<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><img alt="insan mikro kozmos ile ilgili görsel sonucu" src="http://kosmosmacerasi.com/v1/wp-content/uploads/2015/08/as_above__so_below_by_jslattum-d71u43n-620x330.jpg" /><b><br /></b></span><br />
<b style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><u><br /></u></b>
<b style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><u><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">0***Bir imlâ sorunu</span></u></b><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><u><br /></u></b><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Aşağıdaki satırların imâ, iddia, işaret ve nispet ettiği anlam dairelerine girmeden önce, onların etrafında örüldüğü iki temel kavramın,</span></span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> </span><b style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">mikro kozmos </b><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">ve </span><b style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;">makro insan</b><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">'ın, </span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">yazımına dair gramatik bir hususa temas edeceğim. </span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">İlerleyen bölümlerde birçok kereler kullanılacak olan bahse konu bu iki anahtar kavramının literatürde farklı imlâlarla yazıldığına şahit olmaktayız. Bunların en belli başlıları şunlardır:</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>a - mikro kozmos, makro insan;</b></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>b - Mikro Kozmos, Makro İnsan,</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>c - mikro-kozmos, makro-insan,</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>d - Mikro-kozmos, Makro-İnsan</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>e - mikrokozmos, makroinsan,</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>f - Mikrokosmos, Makroinsan.</b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Okunulan satırların müellifi, yukarıdaki 6 yazım tarzından (onların, bu metnin giriş cümlesindeki yazılışlarından da anlaşılacağı üzere) ilkini kullanmayı tercih etmektedir.</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><u>1***'İnsan mikro kozmos, kozmos makro insan'dır' </u></b></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><i>'İnsan = mikro kozmos'</i>tur denklemi / argümanı felsefede, humanitas'da (beşeri / sosyal bilimler), teolojide, sufizmde, kozmolojide, ezoterizmde, spiritüalizmde, okültizmde vd bazı disiplinlerde, (hepsi de birbirini destekleyen, besleyen ve tamamlayan bir anlamlar kozmosu içinden konuşmak kaydıyla) dillendirilir.</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Okunulmakta olan bu metin dolayımıyla <b>'Kozmos makro insandır</b>' argümanı, bir diğer deyişle, <b>'Kozmos = makro insan</b>' denklemini teklif ediyorum.<b> </b></span></span><br />
<a name='more'></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Bu teklif, yukarıda bazılarını zikrettiğim çok sayıdaki disiplinde kendilerine yer açmış olan <b>'mikro kozmos & makro kozmos' </b>kavram dualitesiyle, bunların terkibinden oluşan '<b>insan micro kozmos, evren ise makro kozmostur' </b>şeklindeki çifte hükümlü hipotezden esinlenilerek yapılmıştır <b>(i). </b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
</span><a href="http://media.salon.com/2013/10/shutterstock_136444319.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" src="http://media.salon.com/2013/10/shutterstock_136444319.jpg" /></span></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">İnsan ve evren arasındaki bu benzerlikten, bu örtüşme durumundan, bu birbirinin ayrılmaz </span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">parçası olma halinden, bu mütekabiliyetten hareketle, insanın (onun halen emisyonda / tedavülde olan - bazıları kozmik moddaki - birçok tanımına ilâve olarak) kozmolojik bir tanımını daha yapacağım.</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bunu da,<b> </b>bir kısmına aşağıda referans verilecek olan bilim insanlarının teorik fizik ve kozmoloji dairelerinde geliştirdikleri<b> 'indecomposable past-set = ayrış(tırıl)amaz geçmiş kümesi </b>(bundan böyle <b>İP </b>inisiyali ile imlenecektir)<b>' </b>ve<b> </b></span></span><b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">indecomposable futur-set = ayrış(tırıl)amaz gelecek kümesi </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">(</span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">bundan böyle </span><b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">İF </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">inisiyali ile imlenecektir)</span><b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"> </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">gibi kavramsallaştırmalarıyla Kaos Teorisi üzerinden yapacağım. </span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Her biri (kozmoloji, tanecik fiziği, kuvantum fiziği, matematik, teorik fizik ve astrofizik gibi) ilmi disiplinlerin en az birkaç tanesinde yetkin olan bilim insanlarından </span><b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Israel (1967); Carter, Seifert (1971); Geroch, Kronheimer, Roger Penrose, Stephen Hawking (1972); Robinson (1975)</b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">'ın kavramsallaştırdıkları </span><b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">İP </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">ve </span><b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">İF </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">kabaca şunları iddia eder:</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><u><i><span style="color: red;">'</span><span style="color: red;">İP, kendi geçmişini kapsayan bir kümedir; ki, ikisi de birbirini kapsamayan iki müstakil geçmiş kümesine bölünemez'.</span></i></u></b></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">Benzer şekilde;</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><i><span style="color: red;">'</span><u><span style="color: red;">İF kendi geleceğini kapsayan bir kümedir; ki, ikisi de birbirini kapsamayan iki müstakil gelecek kümesine bölünemez'.</span></u></i></b></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><u>2***Ö</u></b></span><b style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><u>ğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler</u></b></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Yukarıda yaptığım teorik girizgâhtan sonra, Ekşi Sözlük'te beğendiğim ve zaman zaman da entry girdiğim başlıklardan olan <b>'<i>öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler</i>' </b>tanımı altında paylaşılası olduğunu düşündüğüm teklifimi yapmaya geldi sıra. Bahse konu teklif, yukarıda dillendirdiğim <b>İP </b>ve<b> İF</b> tanımlarını kozmolojiden humanitas'a dercedilmesi ile, diğer bir deyişle, indirgemecilik metodu ile oluşturulmuştur</span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> <b>(ii).</b></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">İşte İNSAN'ın kozmoloji ve kaos teorileri bağlamındaki o tanımı:</span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="color: red;"><u><b>İnsan, 'şimdi' dediğimiz (tarif edilmesi zor o sanal / imaginary) zamansal antitede kesişen kişisel geçmiş kümesiyle / konisiyle, kişisel gelecek kümesini / konisini kapsayan (non-lineer, başlangıç koşullarına / sınır şartlarına yüksek oranda bağımlı, geri beslemeli, kendi kendisini düzenleyebilen, zeki (kendisinin farkında olan ve kendisinin farkında olduğunun da farkında olan) kaotik) ayrış(tırıl)amaz beşer kümesidir</b>;<b> ki, o</b></u></span><span style="color: red;"><b><u>, ne geçmişinde ve ne de geleceğinde birbirini kapsamayan iki müstakil beşer kümesine bölünemez</u><span style="color: red;"> </span></b></span></span><b><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">(iii)</span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">.</span></b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
</span><a href="http://www.joventaoista.org/wp-content/uploads/2014/05/mikrokosmos-homvre.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" src="http://www.joventaoista.org/wp-content/uploads/2014/05/mikrokosmos-homvre.jpg" height="275" width="400" /></span></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b></b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-weight: normal;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: white;">'İnsan' tanımımdan sonra, o bağlamda bir de 'hayat' tanımı yapıyorum:</span></span></span></span></b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-weight: normal;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: white;"><br /></span></span></span></span></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-weight: normal;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: white;"><i>'</i></span></span><b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">HAYAT; </b><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><i>ş</i></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: white;"><i>imdi' dediğimiz (tarif edilmesi zor o sanal / imaginary) zamansal antitede kesişen <b>kişisel geçmiş kümesi / konisi</b> ile, <b>kişisel gelecek kümesi / konisi</b>'ni kapsayan (non-lineer, başlangıç koşullarına / sınır şartlarına yüksek oranda bağımlı, geri beslemeli, ('1/f gürültüsü' ve 'kuvvetler yasası' çerçevesinde) kendi kendisini düzenleyebilen, zeki (kendisinin farkında </i></span></span></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-weight: normal;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="background-color: white;"><i>olan ve kendisinin farkında olduğunun da farkında olan) kaotik) ayrış(tırıl)amaz beşer kümesi olan; bu yüzden de </i></span></span><span style="background-color: white; font-style: italic;">ne geçmişinde ve ne de geleceğinde </span></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-weight: normal;"><span style="background-color: white; font-style: italic;">birbirini kapsamayan iki müstakil beşer kümesine </span></span><span style="background-color: white; font-family: "trebuchet ms" , sans-serif; font-style: italic; font-weight: normal;">bölünemez bir antiteye referans veren o kompleks varlığın, </span><b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">İNSAN</b><i style="font-weight: normal;">'ın, potansiyellerini gerçekleştirme teşebbüsüdür</i><b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">.'</b></span></b></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><b>Ayrış(tırıl)amaz beşer kümesi</b>'nin İngilizcedeki karşılığı için teklifim ise <b>'indecomposable human-set'</b>tir.</span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Kozmolojiden aldığım kavramlarla yaptığım<b> 'insan (teki) = ayrış(tırıl)amaz beşer kümesi = geçmişinde ve geleceğinde birbirini kapsamayan iki farklı / bağımsız kümeye bölünemez beşeri antite</b>' tanımının, insanın varoluş dairesini '<b>ruh ve beden</b>' diye ikiye bölen, ardından da, bunları hasım / düşman haline getirerek, <b>'beden vs. ruh</b>' dikotomisine kapı açan <b>Descartes'çı Kartezyen Düşünce</b>'nin neden olduğu problemli alanın tesviye ve tedavisine yardımcı olacağını düşünüyorum.</span></span><br />
<a href="data:image/jpeg;base64,/9j/4AAQSkZJRgABAQAAAQABAAD/2wCEAAkGBxQTEhUUExQWFhUVGBoZGBcYGRYZGBwYGxoYGxoYGBocHCghGx0mGxgVITEhJSkrLi4uGyAzODMsNygtLisBCgoKDg0OFxAQGCwcHBwsLCwsLCwsLCwsLCwsLCwsLCwsLCwsLCw3LCwsLCwsLCwsLCw3LDcsLCw3KywrNyw3K//AABEIAJIA3AMBIgACEQEDEQH/xAAcAAACAwEBAQEAAAAAAAAAAAADBAACBQEGBwj/xAA7EAABAwMCAwUHAwQCAAcAAAABAhEhAAMxEkEEUWEFInGBkRMyobHB0fAGQuEUUmLxI3IzU4KSs8LS/8QAGAEAAwEBAAAAAAAAAAAAAAAAAAIDAQT/xAAgEQEBAQEAAwEBAAMBAAAAAAAAAQIREiExA0ETIjIE/9oADAMBAAIRAxEAPwD4uUuTOH85j/dVsEA96R4tPWDFWUrvHqWnr9aqi2SWAcsYGzZNMHVLct1MjJmu27xBDFiHwSDOZHSKqC3N3d59APHei30nQlRIkFgMhiYVyO/gaAE55/OjKuAqAc6XjUcDk4geQoQJw+f4rqUZGwHe8tqAuguWKmDEjUTEGB8B6UM6gH2OJqqfzajoBICYAf3iYDsJPKhjgXzJYfkVxeSHdjl48ulRYLCGEsebZ3PP5UN6AuFkDx86uylFhL+vV/qaGC0NL/gqBUEMJ6dXjlQF1Ey5nB38fi9XQs8z6kfGqIYlmZzkvHTqMbV2yHh2cb/L40BYFnZ28d5jzIPpRrCHLBQ90lveKmGANy4cVQJ1KYJKlKDMI72AQlInw3muWTpKSGfIYnwaPl40wVDkgJcneY8ox/NEEgEO8kgnwZi2CPkaGqZLQd+X2pnSpTqMkkkqLB1FycndjR4jrpR3AUvkzs2zl4Lg91sF64osdIVJ/c5AKWw33eu2bYIktPiAInxjHQUzb4Ul3GZ+tPMkuk4YAFiAoqQ37u6ol+ckbvzxvWlwqGSUIUvSvQSk6XKwCCxGB3iw9aqq2CfdSlnhD4d5cmmrSCliwxHpuPCqTKetFfZAwAWliJOB1lo8HNAU76cYyd5Mc9vOtIrSq2LZQlSgtwsku2CmCzEhJPUUG0lKXxzHP7f6qnCdK+zWpUBylLnS6gGh1DYfCetMW+zdVhV7UdSFhJSxdiD3iR7qZA6nVyqy+KxoBSdIcu2qRBG4LYwXodi+tKVhKikXGFwPBYkjyExSWAhxxIJ5peSeXM7x61jXOk+f8VudrKWIWllQTAnKgSGgl3/3WArNQ0vhzKsM+3+6d4/h7aUp0BeoOi6VKSpJuBv/AA9IHdbmS/zSJc5Abf5VcJ8OvhG3TlFTUVuK6YxDR964VzIxDDn/ALrixJPy+lRJHLlnPlWhdFlStIA1FRYAOSTAAA6khutVPpUTcI6HIO45Ecq7dCp1Avu+Zl58aA4FA5JxH8012b2muytC0hCih9KVpCk94F3Bzl53pY+GfU5k8qoE+E0MGWvugBRImNvLnDGuKT3QerO/IA8+orizvknPQ1LYZwoYZ8P5E0BTX/FFCQTmGznA/wBetU04f/fhXNPnWwLIGR9aOlw8guJ3j0gxUN9RSEkjSIEAQS8neSc122khiHjcc+h9KZlpq1eOkoSc6S/u99IOkuJSxK9+vguFaVDbTuGyN3+1GHDEglwYfIInp5fei27BgAHr96aQt0PwvEFKUaAkXELK03Eh16izJJdmDOA1VHDnJMu5Ozu52k703YsJJDAkuwEBxEDryrS7O7LUXK0kCGYNIhxEh6pMp3RG3wRIBbSl4Dl2+phn5kUdNhkzmMCSGOTXq9SbaE6bagQnvFYB72wS/lQPYpSUlCiFMSowPeykThmzTc4zvWBfspKHCiHWE6VAuxS+p/dMuNOYHOuxpGkkkDfYn44b41pdoXQLYtqZIB1EzvAJG5yx61ncShkkiUs8A9Hd8+XI0zE4jSpStLtsCxPKSM+gpVCdIUGBKsFgSCC8fapY45SVBSSQoMQRsRirKJIyQonUTIL/ANp85ejpLC/EcQX553y4HTZ/zNBTZJISxdUANLnAHj9atqKQWkKy789vTapwzBKlEBTOAH3MOWGAz8qS00K8ZLhSpDRuRLkEwG+L9KyypUO5jPx5Uyu6X1EnuswZ3d4LMJxs770oCA2DykDyxXPqujM9AL3q5ORM9Xnr6moUO/TnBk7DeohI2elO6gK2yX5HPTm9dUGdhBwT8sx/FVSo888vhVTjx260BbUNx0jz+rVEasjZy4+lcSW2mmLPEnWVEBy76gD7zuw8yaGALTDRzqBjyho5/n1r0f6j4fhEJsHhbiri1W/+cKAASuIEYz96wl22Q5ySdJ5tkM+xIzQC8fjUYE7yIDOxYS3xqtq1qUyjpwJj/VUcNzdvHf8APSgDJBDt6w3xzXECR3eRnfmx2q1pg7hwQRkhjzABln+NMLKklIJBIYjvAgP3tJIcSSHG0g00YElABy48vwTTXDW3fbk7AMAXJ64YdT5wlySObktzJMAYEmJ8q9J2Ja9kom5atkaFI0qAUprg7qgHkjY9T5UzlPWmTwXAuCRv683nHjWl/Qs7OD5fGtG1wZcAJzy+fq79WrYRwqQp31LZWokAvnUofz61WchOWsfh+xFJyln/AHEgu8+Xh41v8IgJTuVbklmj0b85UNdkgsCDOxcdDgPk0FVwpYK3Y9Giaz/JD+Bi7xYJaGYpmPJL/OkFrBJLz5ciZmiXrwLnn+T9qRVxDO+dLTHl8qW6HIGrVdStVxJYJcNmMO5wObUhxF10gHYZS3vciHjImmO0rKkW0lzJMPJxnx61ke1ZgkE+88RtIY7/AEpk3eFsm7/xp0upRL4UYYASzOCw5qp6yq2Cyyye8nWxLECMFz3m8npG0qGYvzB5zpYDkF+vSuXbZWQhMNkFs5LEnkBybeiFvsK5fUWB/b4eJYjM+NDukMliVXCRgsgoKSdMh9QIMuzHzoi7hQGKW0lY1OWJju6g4ONoIUcg1n3bmlnYjMlwocmeHZjv4VPdWxFeI7PUgW1KVbPtUa0nVqYEkAKb3VOMGkV2yD/b0OaLbJEB3Mt4Bwpz4VU3CZ1ZcyTuSfrUVUUk+UO3woSC3kx5jz9KisljzqKW0A/Chq1oOdIedt45UyeFCUglSDqBIAUCoaSzKGz5G5FLL73p02FW9qx7ggDeXG5bkeVDA0WyVACSSwaoi405+dU3cVe2HLMS8MMl4DedAO8ZxSFothNoW1ISQtQUT7Qu4UQzJYcqSXc2/OtdcgNuYbr1+NVCcPQHdTl/Wj3LIABBcKfeYgBQDsWBLVOD4dSlJSlBUVkBIALkvISHYnbfyrgnOOQ36/nOt4zqyWCoeNxHgQZo/D2lFg3TlXbaOY/awYgy0S3Xnvmtjh+C04LyfCP3TVMxPWhuy+y1KUAkPiA2W2rf4Pss6iCGVAx8nGOdMdlvbAghUs7wCz5EmCK07aFE91229ae6kZnOrUtoSjUkEKUXSVBmhx3Y+NLXbbGMkN0A5Ctfh+zVEOoEJkbNjmaZHZRSHJKnEFo5MABXPr9OunH5cZFvhl3HFtBUUiQPe0jw8PjWN2shWpKgHUAxSHLCScFsmvRLUu3KSUvq1EFnHKNiHrB7UZIUpRyAGGD4DEBj5jnRmt3JwpxC+8wc/Pz61VwjvLcKGH25GaoLWkW1LgKSpQJIL6cwJG0Gs2/f1EFWVYf7+mKvmf1yav8AFQq4pejSLiiQhLqflhQUAXO8igIUu2ErIB0sQ7nL7u+QfSnbXZqhb9uoKVb1aCPddTatO7QCXbnS39RD6UknflDBQ3lzD/tD08LRbvZKkWLV90H2iriQgH/kSxAdSWjZnrP4i4Co4VIBdiMTjZ3/AAUa8QIT1gkQNpIDnIxt1oN10pfB/wAt+ZTGOlZ3ghe4pXuvmQ5ABYT72TIbzpVRYpOkDTLMZZiNXhv4ijW+IUk6yJDkOMNLsYYlg7NRu2+ERw9427V5NwaQSq3qBJUO9bL4IkGN5eo6q+ZxlG2Gz5jGMf8AaaKL+mChKgZBUCYO0K8aDpAIKT1SSM/GDmpcVORgcuVIYIByZ5tvPKrW1S8nSPh9qoQXMb71LiRh9/hz/OVY1EqgDaj+2BVq90hziPADA5VWxp1IJSSjU5STpcOHAVLOAz7UJdqPzrvvigKhMeH81e4Q/kG9PvVhvvGfv0NVSmWw7CYz8q1joaHnzrqUmCB5+FWXZDAvs7dHLUW3w+osB+DL+dNIyqWnLdPn+NTvA8IVs8J8Nty3ka1rX6Vv+zFz2a9BIAgsSQcHcQA/Wn+G4C2hhcdAwzy4E56/OnkJqu3ewjw/cugpuBlE6klOlQBADYOZJ8op3s2wAPaOxwEsSWId+UVLISU6ZVu/PALnYbAdTUs9v8NbuK9pYVdHJNz2aX3ZkktszxWavBnPfrf7I4JVxoYdHcvuS9e27M7HCQ5S52zmvMfoL9Q2OJ4j2Itm2tQJQCrUC2Q7CWmRX1xHDACufXk6s3MjATwHd7wG8AVldoXQlMRqwl5Mbcq9L2ilKU9D6Dr18K8JxvE6lnJST3A+mN3LQJOKSS28P5eus7iVnvDPMthuUVg8bo91aWcNqOqIhX5mtLtLiUoJcuTj92dy3yrz/aPGi5/cSWCnEQ0eEj8FdmMccP6fp1n8ZdhLDS7OBgsXD9f48aSuJDuZbm7M+BMeAp29ehRB7xlyQJOQzRADs21J8ZoYFJIYM8F2ZmSPd3eTgY3tz0h5CEpYKIeX0OSCM6TOM9ZigcauFFDA6pAYgAuwS23vPONNctDUAACANRJ1CR3cEpz72YnaXpZsDvKVqMYB3bcbgurnS2mk6ObCAlVxKw5IZO4TDFTgai8HTgpOxFIcZxpurUta1G4QTCRnEnkwEihm5qKmDHJ8Jd8kz9XpVdwODuz4admby86nqqZyEq6rvJDuSDnrOMvH4aliwpawnJVhgSXzgc2q1i4UkSySw2JAD45ZNXt8T+4M/vM5DFy6QUkFAkgB5ip2rQurUUON3eB7qQG26q3OKFeRMBg2M/OrEhmdi+DyhnPmdtq6qytUg6uvI8utK0AO58/zxov9IvUE6FaiH0kKBbIIHIhi9Vg+u+M01atq95alAkRLq0s2TgUNk67Z7MvuQm0skAltJkPOkGVeT0su3l4Kcgu4nDGmiBgJDU1ZVbU4vBeB3kadUOwUFQoZ3B8aOi5JcOvROgFKiPekHSQSCxEHBxBg1bikhRdIIUSoqDul9RYIDEs0MSTGacu9kIIe3ftrYSl/ZXH5aVsDHImpw/Yt5wTbuBP96RrAPUocDbJFPOUt7GdZRs3hIHn/ABWhwlnJTgAbgFzny/it7j/0/YTZsrtcQi5cuf8AiW/d9mXAGp/d82pX2IT3AQo7zHrzn61WRK669dwf61u/0g4VWjQgQWIVGBmsO7aQtIuFSzd9oxGkBGhsg5fVtQBw6jpDHoNwYYNDk1qWbQbUBs8B+TfWkt4aToXEkWrKlkHupEcjs/rXj13Jevp3A9kJuW1WlOdaWMz69DXyu47yGO461K21eZ41v072ueF4i1xABPs1hWkZOxSOpBI86/U3E8XpSCruuHI3BbHU1+Y/0IhCuMte1RrSklWmWJSHSS0woCvs3aPbMPcWHn16A+f5ierfkPnM/wCqv2tx5Vqc904SwgTPUn6V4jtTthKSUgOUjf3XGE9KD2r24V60IJCjCVAhOkQ7gh8EiGrA4m4C2lyqGSHLnmQ3Wun8vy8frk/b9vL1k17YLdZWhLFhbnWQxdThu64Y7yKDqG+kDOCSRLy/45q1/snjHNxdi6yn75tm2CVSWCmDP0pZa7VoqN24QqQLVrStfJ1kHQgtsST0q3lM/XN4a1fUV7Z40LTZAtpR7NDHSXKiSSVKj4dKQu2/aMEWlG5+7SXeDGkQlIZ3OHks1U4jtZDj2dgD/K4ta1HyBQgDoB50K5x1+8n2b9zJQgaENkukAPvl6S/tP4tn/wA+vtFucfoWVpKDcJfugG2l8sHKSXbDgUK32mrSxWsKDjVq7pBaGGJdzLuMUqu0B/ljn+c6HZt6j3QryGr5VK+XeujPh8g1y6UuQA6w0SWMRy5f7pS+AZeIMv1glutM21JYpUQQWAZyHL/2vkA+lJMCdII/7974DlHLejvWXPDA0FLnU4SAjSUkFQM692Y4Eh5ilfYqLdxWHBZTMGkNnMnaKtpDq95SYdQBBAEFo8p5VVCS6VHA9Ac6Zh+lLQDxFshnBw6cPp5xg1w28FkyOv3oyuJIZiPdAdg46DpSqoLESIrGmCtIwnBcF3Djywate4pR5AnlPjlyNoqLtw63/wAQPr+bGu2rgCSCMsyhHikyzSCSz90Tmjg6Cby2kx+Yrtu6pJj0z+eVF/plaQthpKiElwxIAKvEAaZ6iq2kAu3jnqMRJp5GWm7atXQ/mDRLSlWzqTqQrmCUn1Hyp7gOGNwoSyEsMhv3MzkknUdODicPT3H21WtMJJWVBjMjLjIzTf4u+yz9f4TX29cUQbibVxQwtaDrbkVJUkqH/Z61ezf1Bwmki/wKQpoXZuXUE/8AYFR+tLo7JtEDWopUckDu7N9ay+0ezzaUz6hkH78jU75ZVnNfHobnavBunT/UBO4ZCj5KdI+FbnBfqDs0JATcv25AULidUf3J0J2wQSK+btVRS+Z/B7/tT9bW7YUnhQpSpCbqhoSBsoJLknoWFfP1qJJJLkkkk5JJck116oqs625o/B8Su2sLtqKVDBGfDwNers/rYFRXxHDJurYJBTcVbQAHnQUqDmOnSvHCrVvR4vScT+tbyj3bPC20z3U2EmOSlKcqJG8UTsz9ccRYf2SbNt3c2rKEqPJyXry4S+KILCuR9KO2l8JL7H7W7Uu8SvXfWq4r/IkjyGBQbHCqVAASOZcD4An4GmuGssQRJzjls38UdJgdHP8AHwxVM/l33Udfty8yFb4FIlSgqWIDgHODnagXl6RDNglw7+DuPFvnR714gtyM+X4aR4i5u3qHiR61Txk+J3V19qvE8RskuXLxt3Wz1erWbigklBV7jHD6WwOQz1ofdCVlyFAMkBJmQ7l2SwVt0pdRw+Dy+x6GltPIgUdLOwM9IZ/kKoi42Axy5EiKIVJUwYgvJDe73cDcjveMdaDeLk6XIeCc9PgBU6Z26SQxHuuYZmjl86teuMSEkLSCQFaWcbEgz1nFDv3gowClIAZLktEyeanPnVbI5S+1Y1Zaz4BuvmaooHcGaYVqUHYbOW8ZnfPpS11RcuSfP5Voek47jeGPB2Ldvhym+lSzdulRIuA4SzxtORzYziC1qIS7GAN3cOTHRvlUvJkyHcwCWYZM5B28KioUWcQHBZ3bqOZetZ8cuqThJJAJY4BwxAyHDuPDlT/CcETP7Rpdi5l9s7K+HMUraSk+nTqxP8VrcC7Byw/yPLo2HPWQapie09VqWEotBCk6i6RqOkBW2oDmAcb1XiOMFy6CzaAw6s77dRvDUTh+ODB1MU4Gwc04pIPcUgAworUwd3JInGJirWJS+yylhbJDuGJDMOjv4mi8NwZdKUp1O7PjaJovZF63w6yoMpwHdIV1LBnA6npTvaHbftCFaUp6sAkEySSM+FSuVZpl8T2baQHKJ8VNyy/Nq85xlsJJYEDZ89fi9el4ziEKfTcJdiC0Ew4LyAGgc5rH4vvoJAkEkREs7VPX5+uqZ/X/AG4x1VVQqxNVVioOmr1BXEmKsKGzhzgAxPMhhjfx8qKbxgE+TvP0pO6thDP4yfLn/wDn1Eu8C4k5IPPEnf1NdWP9cuHc8tdatlSZkg45MGIIamVWAcJIAAwcmH+u3rWLwd1SiBu7AFnJJAAA8SK+o/o+3wqmTdjYu4kZFP5RK4vXgDxBQm4jSkC4EuSl1DSXGlX7XOWz0rK4u8ohKVKJSh2HIEv9a+x/rL9N8Lp1WlDGX+FfHOIJt3RpSlewCk6kklwO7v4HdqTV/p8zl4FZ4RagsoBItp1KIaEjKj5tVOK4wr94pgDSEiB0B2yS1AUnSkPp5hiCf/UH7uMFjXLSgIIggPzHh/NStWkS6giSMznbahFx5/Kpc23iuJJNY1xqLfQ3Xy/OvpQyY/Oldx+bVoGHdGJYFo8i24olxSEkggnrA+DRQRdOHOGfoMDwqqbxGI6RQBpJAEkuOZk+p2pz+k1EBOskJJWNPuqGQTuAG7xbNEv8SVhKXTptpKUsgJypzrUGJYlwTiKa4ZXsywJQCClRSX1A5wWIjEU8hNUfg7IShIOvVqKksEtKdOoHJJYZLBsUKykd1Ku6BGCRthjPlyoi05UEq0iACSphB0vvDmuW7b9Aw0tJIwZMhx8apEqb4TitAShSjpJGoJAUdIVJSCWfJD9KYs8RqSsFQt6UumNWpUd0HbJL0seGASkjVqnUC3Rm8Zd+Q50RNsaSrUxS2kMXJJLlJAYaW/c2YeWci1+4AwQpRBS51pYv/aJlPUfxVSkl9RcP7jsB0hp6ttVFp2LATu5f8O9DtqBJKlKCZDyS4Zu64JrWmeC4f2y9IHedkqlidksASSTDiOlLC53dLKyXBwMY3JISRtijcUldtQtkj/jLMkpI5wcHOXoNpMQ5IclsgbvDfTwpeBjX0MoigqMUx2mR7RWkEB4ByOh60m9cdnt3Z16EQqiJ+QpcGi2j8j8qJ9bb6Fu8Q4UdUkN7oYiIkQwlxNKXL5VJLkhnJ2AYDpDCg3MO/wDvlXLt52gBsAP05kmq3SEgjKDKaOfr9j6VocJ2opEaiwkAGJb4sPhWVcZ8kuJJ57t0o9lKXJKVEJEh2nEkDFZ0XPW0f1AoggqPJpnMu/h61k3r2ogvMv4bYpEmuvRdWiYkWBGrmKuLoBwDnIiQ0iMZodtOosHc4ABJPkKoU0pl2Jrq0jZykAS35u9UD10ltqAuFw0eO+32+dcUZnZm/BXAXPJ/H71YkGBkZff7Q1aDCrZGgrSyVB07ApDj1dw9AN0iH+X1FUAJkVFIn70A4kd0/wDa5/8AT7mtMDv+Y/8AjQfnNdqVSJ7E7SLJttDpctudSg56tvTd1TDhm/8ALt/NdSpTp36d/UCiLiW3tWn/APYazgqPX61KlOWq9pnvHyp3jkjUzRoTHlUqUAmj3R4mmez7hBLEh0kFjkakwelSpWUMDjsg7kOep50pUqVy6+uufEo9nB8DUqVkDORg+FDqVKZiyasDBrtSgKKq1rCvCu1KA6FlIBBIIIYiCM4NcuDFSpWAMmuqNSpQBb2B4fWhIqVK0CK95XifnQ7hmpUoD//Z" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Dikkatli okurun, teklif ettiğim insan tanımının, <i>'diseksiyona uğramış </i>(otopsiye tabi tutularak parçalanmış) kadavra /<i> beden, yaşarken onun kullanıcısı olan insan tekiyle özdeş değildir' </i>argümanının serdedilmemesini de zorunlu kıldığını fark etmiş olmalıdır diye düşünüyorum. </span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></span><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="color: red;">K</span></span></span></span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">aos Teorisi ve kozmoloji disiplinlerine yaslanarak inşa ettiğim insanın bu yeni tanımıyla </span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">'<i>Kozmos = makro insan</i>' </span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">denklemininin gerek </span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">gündelik / popüler söylemlerde ve gerekse de akademik / ilmi diskurlarda emisyona sokulmaları durumunda, unsuru oldukları anlam dairelerini açımlamaya, kuşatmaya ve anlamlandırmaya ehil olduklarını düşünüyorum. </span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><u>dipnotlar:</u></b></span></span><br />
<span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><br /></b></span>
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><u>(i) </u>'Evren makro kozmostur</b>' ifadesi, '<b>evren büyük evrendir</b>' anlam dairesine referans vererek, mantıken problemli bir alan açmakta; totolojiyle absurd arasında, bir sarkacın pandülü misali, gidip gelmektedir. Bu metinde zikredilmesi bir mecburiyetin sonucudur.</span></span><br />
<b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><u>(ii):</u> </b></span>İndirgemecilikle ilgili bir metin için bknz. </span></b><br />
<b style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><a href="http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2015/02/yukseltgemecilik-oxidationism-ya-da.html"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;">http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2015/02/yukseltgemecilik-oxidationism-ya-da.html</span></a></b><br />
<a href="data:image/jpeg;base64,/9j/4AAQSkZJRgABAQAAAQABAAD/2wCEAAkGBxQTEhUUExQWFhUVGBoZGBcYGRYZGBwYGxoYGxoYGBocHCghGx0mGxgVITEhJSkrLi4uGyAzODMsNygtLisBCgoKDg0OFxAQGCwcHBwsLCwsLCwsLCwsLCwsLCwsLCwsLCwsLCw3LCwsLCwsLCwsLCw3LDcsLCw3KywrNyw3K//AABEIAJIA3AMBIgACEQEDEQH/xAAcAAACAwEBAQEAAAAAAAAAAAADBAACBQEGBwj/xAA7EAABAwMCAwUHAwQCAAcAAAABAhEhAAMxEkEEUWEFInGBkRMyobHB0fAGQuEUUmLxI3IzU4KSs8LS/8QAGAEAAwEBAAAAAAAAAAAAAAAAAAIDAQT/xAAgEQEBAQEAAwEBAAMBAAAAAAAAAQIREiExA0ETIjIE/9oADAMBAAIRAxEAPwD4uUuTOH85j/dVsEA96R4tPWDFWUrvHqWnr9aqi2SWAcsYGzZNMHVLct1MjJmu27xBDFiHwSDOZHSKqC3N3d59APHei30nQlRIkFgMhiYVyO/gaAE55/OjKuAqAc6XjUcDk4geQoQJw+f4rqUZGwHe8tqAuguWKmDEjUTEGB8B6UM6gH2OJqqfzajoBICYAf3iYDsJPKhjgXzJYfkVxeSHdjl48ulRYLCGEsebZ3PP5UN6AuFkDx86uylFhL+vV/qaGC0NL/gqBUEMJ6dXjlQF1Ey5nB38fi9XQs8z6kfGqIYlmZzkvHTqMbV2yHh2cb/L40BYFnZ28d5jzIPpRrCHLBQ90lveKmGANy4cVQJ1KYJKlKDMI72AQlInw3muWTpKSGfIYnwaPl40wVDkgJcneY8ox/NEEgEO8kgnwZi2CPkaGqZLQd+X2pnSpTqMkkkqLB1FycndjR4jrpR3AUvkzs2zl4Lg91sF64osdIVJ/c5AKWw33eu2bYIktPiAInxjHQUzb4Ul3GZ+tPMkuk4YAFiAoqQ37u6ol+ckbvzxvWlwqGSUIUvSvQSk6XKwCCxGB3iw9aqq2CfdSlnhD4d5cmmrSCliwxHpuPCqTKetFfZAwAWliJOB1lo8HNAU76cYyd5Mc9vOtIrSq2LZQlSgtwsku2CmCzEhJPUUG0lKXxzHP7f6qnCdK+zWpUBylLnS6gGh1DYfCetMW+zdVhV7UdSFhJSxdiD3iR7qZA6nVyqy+KxoBSdIcu2qRBG4LYwXodi+tKVhKikXGFwPBYkjyExSWAhxxIJ5peSeXM7x61jXOk+f8VudrKWIWllQTAnKgSGgl3/3WArNQ0vhzKsM+3+6d4/h7aUp0BeoOi6VKSpJuBv/AA9IHdbmS/zSJc5Abf5VcJ8OvhG3TlFTUVuK6YxDR964VzIxDDn/ALrixJPy+lRJHLlnPlWhdFlStIA1FRYAOSTAAA6khutVPpUTcI6HIO45Ecq7dCp1Avu+Zl58aA4FA5JxH8012b2muytC0hCih9KVpCk94F3Bzl53pY+GfU5k8qoE+E0MGWvugBRImNvLnDGuKT3QerO/IA8+orizvknPQ1LYZwoYZ8P5E0BTX/FFCQTmGznA/wBetU04f/fhXNPnWwLIGR9aOlw8guJ3j0gxUN9RSEkjSIEAQS8neSc122khiHjcc+h9KZlpq1eOkoSc6S/u99IOkuJSxK9+vguFaVDbTuGyN3+1GHDEglwYfIInp5fei27BgAHr96aQt0PwvEFKUaAkXELK03Eh16izJJdmDOA1VHDnJMu5Ozu52k703YsJJDAkuwEBxEDryrS7O7LUXK0kCGYNIhxEh6pMp3RG3wRIBbSl4Dl2+phn5kUdNhkzmMCSGOTXq9SbaE6bagQnvFYB72wS/lQPYpSUlCiFMSowPeykThmzTc4zvWBfspKHCiHWE6VAuxS+p/dMuNOYHOuxpGkkkDfYn44b41pdoXQLYtqZIB1EzvAJG5yx61ncShkkiUs8A9Hd8+XI0zE4jSpStLtsCxPKSM+gpVCdIUGBKsFgSCC8fapY45SVBSSQoMQRsRirKJIyQonUTIL/ANp85ejpLC/EcQX553y4HTZ/zNBTZJISxdUANLnAHj9atqKQWkKy789vTapwzBKlEBTOAH3MOWGAz8qS00K8ZLhSpDRuRLkEwG+L9KyypUO5jPx5Uyu6X1EnuswZ3d4LMJxs770oCA2DykDyxXPqujM9AL3q5ORM9Xnr6moUO/TnBk7DeohI2elO6gK2yX5HPTm9dUGdhBwT8sx/FVSo888vhVTjx260BbUNx0jz+rVEasjZy4+lcSW2mmLPEnWVEBy76gD7zuw8yaGALTDRzqBjyho5/n1r0f6j4fhEJsHhbiri1W/+cKAASuIEYz96wl22Q5ySdJ5tkM+xIzQC8fjUYE7yIDOxYS3xqtq1qUyjpwJj/VUcNzdvHf8APSgDJBDt6w3xzXECR3eRnfmx2q1pg7hwQRkhjzABln+NMLKklIJBIYjvAgP3tJIcSSHG0g00YElABy48vwTTXDW3fbk7AMAXJ64YdT5wlySObktzJMAYEmJ8q9J2Ja9kom5atkaFI0qAUprg7qgHkjY9T5UzlPWmTwXAuCRv683nHjWl/Qs7OD5fGtG1wZcAJzy+fq79WrYRwqQp31LZWokAvnUofz61WchOWsfh+xFJyln/AHEgu8+Xh41v8IgJTuVbklmj0b85UNdkgsCDOxcdDgPk0FVwpYK3Y9Giaz/JD+Bi7xYJaGYpmPJL/OkFrBJLz5ciZmiXrwLnn+T9qRVxDO+dLTHl8qW6HIGrVdStVxJYJcNmMO5wObUhxF10gHYZS3vciHjImmO0rKkW0lzJMPJxnx61ke1ZgkE+88RtIY7/AEpk3eFsm7/xp0upRL4UYYASzOCw5qp6yq2Cyyye8nWxLECMFz3m8npG0qGYvzB5zpYDkF+vSuXbZWQhMNkFs5LEnkBybeiFvsK5fUWB/b4eJYjM+NDukMliVXCRgsgoKSdMh9QIMuzHzoi7hQGKW0lY1OWJju6g4ONoIUcg1n3bmlnYjMlwocmeHZjv4VPdWxFeI7PUgW1KVbPtUa0nVqYEkAKb3VOMGkV2yD/b0OaLbJEB3Mt4Bwpz4VU3CZ1ZcyTuSfrUVUUk+UO3woSC3kx5jz9KisljzqKW0A/Chq1oOdIedt45UyeFCUglSDqBIAUCoaSzKGz5G5FLL73p02FW9qx7ggDeXG5bkeVDA0WyVACSSwaoi405+dU3cVe2HLMS8MMl4DedAO8ZxSFothNoW1ISQtQUT7Qu4UQzJYcqSXc2/OtdcgNuYbr1+NVCcPQHdTl/Wj3LIABBcKfeYgBQDsWBLVOD4dSlJSlBUVkBIALkvISHYnbfyrgnOOQ36/nOt4zqyWCoeNxHgQZo/D2lFg3TlXbaOY/awYgy0S3Xnvmtjh+C04LyfCP3TVMxPWhuy+y1KUAkPiA2W2rf4Pss6iCGVAx8nGOdMdlvbAghUs7wCz5EmCK07aFE91229ae6kZnOrUtoSjUkEKUXSVBmhx3Y+NLXbbGMkN0A5Ctfh+zVEOoEJkbNjmaZHZRSHJKnEFo5MABXPr9OunH5cZFvhl3HFtBUUiQPe0jw8PjWN2shWpKgHUAxSHLCScFsmvRLUu3KSUvq1EFnHKNiHrB7UZIUpRyAGGD4DEBj5jnRmt3JwpxC+8wc/Pz61VwjvLcKGH25GaoLWkW1LgKSpQJIL6cwJG0Gs2/f1EFWVYf7+mKvmf1yav8AFQq4pejSLiiQhLqflhQUAXO8igIUu2ErIB0sQ7nL7u+QfSnbXZqhb9uoKVb1aCPddTatO7QCXbnS39RD6UknflDBQ3lzD/tD08LRbvZKkWLV90H2iriQgH/kSxAdSWjZnrP4i4Co4VIBdiMTjZ3/AAUa8QIT1gkQNpIDnIxt1oN10pfB/wAt+ZTGOlZ3ghe4pXuvmQ5ABYT72TIbzpVRYpOkDTLMZZiNXhv4ijW+IUk6yJDkOMNLsYYlg7NRu2+ERw9427V5NwaQSq3qBJUO9bL4IkGN5eo6q+ZxlG2Gz5jGMf8AaaKL+mChKgZBUCYO0K8aDpAIKT1SSM/GDmpcVORgcuVIYIByZ5tvPKrW1S8nSPh9qoQXMb71LiRh9/hz/OVY1EqgDaj+2BVq90hziPADA5VWxp1IJSSjU5STpcOHAVLOAz7UJdqPzrvvigKhMeH81e4Q/kG9PvVhvvGfv0NVSmWw7CYz8q1joaHnzrqUmCB5+FWXZDAvs7dHLUW3w+osB+DL+dNIyqWnLdPn+NTvA8IVs8J8Nty3ka1rX6Vv+zFz2a9BIAgsSQcHcQA/Wn+G4C2hhcdAwzy4E56/OnkJqu3ewjw/cugpuBlE6klOlQBADYOZJ8op3s2wAPaOxwEsSWId+UVLISU6ZVu/PALnYbAdTUs9v8NbuK9pYVdHJNz2aX3ZkktszxWavBnPfrf7I4JVxoYdHcvuS9e27M7HCQ5S52zmvMfoL9Q2OJ4j2Itm2tQJQCrUC2Q7CWmRX1xHDACufXk6s3MjATwHd7wG8AVldoXQlMRqwl5Mbcq9L2ilKU9D6Dr18K8JxvE6lnJST3A+mN3LQJOKSS28P5eus7iVnvDPMthuUVg8bo91aWcNqOqIhX5mtLtLiUoJcuTj92dy3yrz/aPGi5/cSWCnEQ0eEj8FdmMccP6fp1n8ZdhLDS7OBgsXD9f48aSuJDuZbm7M+BMeAp29ehRB7xlyQJOQzRADs21J8ZoYFJIYM8F2ZmSPd3eTgY3tz0h5CEpYKIeX0OSCM6TOM9ZigcauFFDA6pAYgAuwS23vPONNctDUAACANRJ1CR3cEpz72YnaXpZsDvKVqMYB3bcbgurnS2mk6ObCAlVxKw5IZO4TDFTgai8HTgpOxFIcZxpurUta1G4QTCRnEnkwEihm5qKmDHJ8Jd8kz9XpVdwODuz4admby86nqqZyEq6rvJDuSDnrOMvH4aliwpawnJVhgSXzgc2q1i4UkSySw2JAD45ZNXt8T+4M/vM5DFy6QUkFAkgB5ip2rQurUUON3eB7qQG26q3OKFeRMBg2M/OrEhmdi+DyhnPmdtq6qytUg6uvI8utK0AO58/zxov9IvUE6FaiH0kKBbIIHIhi9Vg+u+M01atq95alAkRLq0s2TgUNk67Z7MvuQm0skAltJkPOkGVeT0su3l4Kcgu4nDGmiBgJDU1ZVbU4vBeB3kadUOwUFQoZ3B8aOi5JcOvROgFKiPekHSQSCxEHBxBg1bikhRdIIUSoqDul9RYIDEs0MSTGacu9kIIe3ftrYSl/ZXH5aVsDHImpw/Yt5wTbuBP96RrAPUocDbJFPOUt7GdZRs3hIHn/ABWhwlnJTgAbgFzny/it7j/0/YTZsrtcQi5cuf8AiW/d9mXAGp/d82pX2IT3AQo7zHrzn61WRK669dwf61u/0g4VWjQgQWIVGBmsO7aQtIuFSzd9oxGkBGhsg5fVtQBw6jpDHoNwYYNDk1qWbQbUBs8B+TfWkt4aToXEkWrKlkHupEcjs/rXj13Jevp3A9kJuW1WlOdaWMz69DXyu47yGO461K21eZ41v072ueF4i1xABPs1hWkZOxSOpBI86/U3E8XpSCruuHI3BbHU1+Y/0IhCuMte1RrSklWmWJSHSS0woCvs3aPbMPcWHn16A+f5ierfkPnM/wCqv2tx5Vqc904SwgTPUn6V4jtTthKSUgOUjf3XGE9KD2r24V60IJCjCVAhOkQ7gh8EiGrA4m4C2lyqGSHLnmQ3Wun8vy8frk/b9vL1k17YLdZWhLFhbnWQxdThu64Y7yKDqG+kDOCSRLy/45q1/snjHNxdi6yn75tm2CVSWCmDP0pZa7VoqN24QqQLVrStfJ1kHQgtsST0q3lM/XN4a1fUV7Z40LTZAtpR7NDHSXKiSSVKj4dKQu2/aMEWlG5+7SXeDGkQlIZ3OHks1U4jtZDj2dgD/K4ta1HyBQgDoB50K5x1+8n2b9zJQgaENkukAPvl6S/tP4tn/wA+vtFucfoWVpKDcJfugG2l8sHKSXbDgUK32mrSxWsKDjVq7pBaGGJdzLuMUqu0B/ljn+c6HZt6j3QryGr5VK+XeujPh8g1y6UuQA6w0SWMRy5f7pS+AZeIMv1glutM21JYpUQQWAZyHL/2vkA+lJMCdII/7974DlHLejvWXPDA0FLnU4SAjSUkFQM692Y4Eh5ilfYqLdxWHBZTMGkNnMnaKtpDq95SYdQBBAEFo8p5VVCS6VHA9Ac6Zh+lLQDxFshnBw6cPp5xg1w28FkyOv3oyuJIZiPdAdg46DpSqoLESIrGmCtIwnBcF3Djywate4pR5AnlPjlyNoqLtw63/wAQPr+bGu2rgCSCMsyhHikyzSCSz90Tmjg6Cby2kx+Yrtu6pJj0z+eVF/plaQthpKiElwxIAKvEAaZ6iq2kAu3jnqMRJp5GWm7atXQ/mDRLSlWzqTqQrmCUn1Hyp7gOGNwoSyEsMhv3MzkknUdODicPT3H21WtMJJWVBjMjLjIzTf4u+yz9f4TX29cUQbibVxQwtaDrbkVJUkqH/Z61ezf1Bwmki/wKQpoXZuXUE/8AYFR+tLo7JtEDWopUckDu7N9ay+0ezzaUz6hkH78jU75ZVnNfHobnavBunT/UBO4ZCj5KdI+FbnBfqDs0JATcv25AULidUf3J0J2wQSK+btVRS+Z/B7/tT9bW7YUnhQpSpCbqhoSBsoJLknoWFfP1qJJJLkkkk5JJck116oqs625o/B8Su2sLtqKVDBGfDwNers/rYFRXxHDJurYJBTcVbQAHnQUqDmOnSvHCrVvR4vScT+tbyj3bPC20z3U2EmOSlKcqJG8UTsz9ccRYf2SbNt3c2rKEqPJyXry4S+KILCuR9KO2l8JL7H7W7Uu8SvXfWq4r/IkjyGBQbHCqVAASOZcD4An4GmuGssQRJzjls38UdJgdHP8AHwxVM/l33Udfty8yFb4FIlSgqWIDgHODnagXl6RDNglw7+DuPFvnR714gtyM+X4aR4i5u3qHiR61Txk+J3V19qvE8RskuXLxt3Wz1erWbigklBV7jHD6WwOQz1ofdCVlyFAMkBJmQ7l2SwVt0pdRw+Dy+x6GltPIgUdLOwM9IZ/kKoi42Axy5EiKIVJUwYgvJDe73cDcjveMdaDeLk6XIeCc9PgBU6Z26SQxHuuYZmjl86teuMSEkLSCQFaWcbEgz1nFDv3gowClIAZLktEyeanPnVbI5S+1Y1Zaz4BuvmaooHcGaYVqUHYbOW8ZnfPpS11RcuSfP5Voek47jeGPB2Ldvhym+lSzdulRIuA4SzxtORzYziC1qIS7GAN3cOTHRvlUvJkyHcwCWYZM5B28KioUWcQHBZ3bqOZetZ8cuqThJJAJY4BwxAyHDuPDlT/CcETP7Rpdi5l9s7K+HMUraSk+nTqxP8VrcC7Byw/yPLo2HPWQapie09VqWEotBCk6i6RqOkBW2oDmAcb1XiOMFy6CzaAw6s77dRvDUTh+ODB1MU4Gwc04pIPcUgAworUwd3JInGJirWJS+yylhbJDuGJDMOjv4mi8NwZdKUp1O7PjaJovZF63w6yoMpwHdIV1LBnA6npTvaHbftCFaUp6sAkEySSM+FSuVZpl8T2baQHKJ8VNyy/Nq85xlsJJYEDZ89fi9el4ziEKfTcJdiC0Ew4LyAGgc5rH4vvoJAkEkREs7VPX5+uqZ/X/AG4x1VVQqxNVVioOmr1BXEmKsKGzhzgAxPMhhjfx8qKbxgE+TvP0pO6thDP4yfLn/wDn1Eu8C4k5IPPEnf1NdWP9cuHc8tdatlSZkg45MGIIamVWAcJIAAwcmH+u3rWLwd1SiBu7AFnJJAAA8SK+o/o+3wqmTdjYu4kZFP5RK4vXgDxBQm4jSkC4EuSl1DSXGlX7XOWz0rK4u8ohKVKJSh2HIEv9a+x/rL9N8Lp1WlDGX+FfHOIJt3RpSlewCk6kklwO7v4HdqTV/p8zl4FZ4RagsoBItp1KIaEjKj5tVOK4wr94pgDSEiB0B2yS1AUnSkPp5hiCf/UH7uMFjXLSgIIggPzHh/NStWkS6giSMznbahFx5/Kpc23iuJJNY1xqLfQ3Xy/OvpQyY/Oldx+bVoGHdGJYFo8i24olxSEkggnrA+DRQRdOHOGfoMDwqqbxGI6RQBpJAEkuOZk+p2pz+k1EBOskJJWNPuqGQTuAG7xbNEv8SVhKXTptpKUsgJypzrUGJYlwTiKa4ZXsywJQCClRSX1A5wWIjEU8hNUfg7IShIOvVqKksEtKdOoHJJYZLBsUKykd1Ku6BGCRthjPlyoi05UEq0iACSphB0vvDmuW7b9Aw0tJIwZMhx8apEqb4TitAShSjpJGoJAUdIVJSCWfJD9KYs8RqSsFQt6UumNWpUd0HbJL0seGASkjVqnUC3Rm8Zd+Q50RNsaSrUxS2kMXJJLlJAYaW/c2YeWci1+4AwQpRBS51pYv/aJlPUfxVSkl9RcP7jsB0hp6ttVFp2LATu5f8O9DtqBJKlKCZDyS4Zu64JrWmeC4f2y9IHedkqlidksASSTDiOlLC53dLKyXBwMY3JISRtijcUldtQtkj/jLMkpI5wcHOXoNpMQ5IclsgbvDfTwpeBjX0MoigqMUx2mR7RWkEB4ByOh60m9cdnt3Z16EQqiJ+QpcGi2j8j8qJ9bb6Fu8Q4UdUkN7oYiIkQwlxNKXL5VJLkhnJ2AYDpDCg3MO/wDvlXLt52gBsAP05kmq3SEgjKDKaOfr9j6VocJ2opEaiwkAGJb4sPhWVcZ8kuJJ57t0o9lKXJKVEJEh2nEkDFZ0XPW0f1AoggqPJpnMu/h61k3r2ogvMv4bYpEmuvRdWiYkWBGrmKuLoBwDnIiQ0iMZodtOosHc4ABJPkKoU0pl2Jrq0jZykAS35u9UD10ltqAuFw0eO+32+dcUZnZm/BXAXPJ/H71YkGBkZff7Q1aDCrZGgrSyVB07ApDj1dw9AN0iH+X1FUAJkVFIn70A4kd0/wDa5/8AT7mtMDv+Y/8AjQfnNdqVSJ7E7SLJttDpctudSg56tvTd1TDhm/8ALt/NdSpTp36d/UCiLiW3tWn/APYazgqPX61KlOWq9pnvHyp3jkjUzRoTHlUqUAmj3R4mmez7hBLEh0kFjkakwelSpWUMDjsg7kOep50pUqVy6+uufEo9nB8DUqVkDORg+FDqVKZiyasDBrtSgKKq1rCvCu1KA6FlIBBIIIYiCM4NcuDFSpWAMmuqNSpQBb2B4fWhIqVK0CK95XifnQ7hmpUoD//Z" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEjGmOuAMxtEBgbXP0K2B_zff_xNXY-MpiS5ofTQmLn4y3en34YsfrOAVMlVj2ZyyvtT4rjYtz3S91mP-VvF2h6fDoWZr7lOJOQrYIWft9KR2Ln-yQ9kyjiuvEnNQ-uxQkQ_2rrZALN_yFYO6aMj15YXVwB8yrcrqs8g00pA5nnG7aLfdDj8gctBNTZnpWnjKqqivxdJ78lTtCkXJpqmONxhG48=" imageanchor="1" style="clear: left; display: inline !important; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><img border="0" src="http://creativesystemsthinking.files.wordpress.com/2014/03/1467367_406819856115622_467624443_n.jpg" height="240" width="320" /></span></a><span style="font-family: "trebuchet ms" , sans-serif;"><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><br /></b></span><u>
(iii):</u></b><u> </u>Aynı cümlede hem insan ve hem de, onunla aynı anlama gelen beşer kavramlarını birlikte kullanmam, üç nedene dayanıyor; <b>1 - 'insan ayrışamaz insan kümesidir</b>' deseydim, bu, ilk dipnottaki hale yol açacak; <b>totoloji</b>yle <b>saçma</b>lık arasında salınıp duran bir ifadeyi doğuracaktı. Bundan kaçınma gerektiğini düşündüm <b>(mantıki kaygı)</b>; <b>2 - Beşer </b>kavramını, gündelik konuşmadaki sıradan / olağan anlamıyla <b>insan</b>'a gönderme yaptığı gibi; aynı zamanda, insanı diğer bütün varlıklardan ayıran antiteye de </span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">referans vermesi yüzünden tercih ettim </span><b style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(içeriksel kaygı = semantik angoise)</b><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">; 3 - Aynı cümlede bir kavramı iki kere kullanmanın </span></span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">üslubu zayıflatarak metnin mimarisini örselemesinden, bunun ise </span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">yaratmayı murat ettiğim anlamsal etkiyi kırmasından kaygı duydum (</span><b style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">stil kaygısı = üslûpperestlik</b><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;">).</span></div>
<!-- Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2Fcreativesystemsthinking.files.wordpress.com%2F2014%2F03%2F1467367_406819856115622_467624443_n.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/proxy/AVvXsEjGmOuAMxtEBgbXP0K2B_zff_xNXY-MpiS5ofTQmLn4y3en34YsfrOAVMlVj2ZyyvtT4rjYtz3S91mP-VvF2h6fDoWZr7lOJOQrYIWft9KR2Ln-yQ9kyjiuvEnNQ-uxQkQ_2rrZALN_yFYO6aMj15YXVwB8yrcrqs8g00pA5nnG7aLfdDj8gctBNTZnpWnjKqqivxdJ78lTtCkXJpqmONxhG48=" -->Ziyaver Şencanhttp://www.blogger.com/profile/04750495112316980691noreply@blogger.com0