2011 Mart ortasından beri, yani, yaklaşık olarak 6 aydır, Beyoğlu Büyükparmakkapı Sokaktaki Kelepir Kitapevinde kitap müzayedeleri yapmaktayım.
Dostum ve aynı zamanda da söz konusu kitapevinin sahibi olan Serkan Özburun'un önerisiyle başladığımız bu faaliyetimiz çok olumlu tepkiler almakta.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, halihazırda, bütün Türkiye'de, her hafta düzenli olarak bu çeşit bir etkinliğin yapıldığı yegâne ortam / vasat, münadiliğini yaptığım Kelepir Kitapevi müzayedeleridir.
Bununla ilgili olarak ulusal ya da yerel basında çıkan haberleri sizlerle düzenli olarak paylaşacağım.
İşte bu haberlerin ilki:
Beyoğlu'nda enteresan bir şeyler oluyor!
Taksim'deki Kaktüs Kelepir Kitabevi'nde düzenlenen müzayedede birkaç saat içinde 500'e yakın eski kitap satılıyor. 1 TL'den başlayan açılış fiyatı, kitabın yaşına ve diğer özelliklerine göre 500 TL'ye kadar çıkabiliyor. Her hafta çarşamba ve cumartesi günleri saat 16.00'da başlayan müzayede herkese açık.
Münadi, kitap müzayedesinin birkaç dakika içerisinde başlayacağını söyleyerek her zamanki gibi masanın en başındaki yerine geçiyor. Müzayedeye katılacaklar sandalyelere oturarak, heyecan içinde beklemeye başlıyorlar.
Bu müzayedede kitaplar kelepir fiyatına!
Yılların kitap koleksiyonerleriyle genç kitapseverler yan yana. Münadi, ilk kitabı masanın üzerinden alarak yavaşça havaya kaldırıyor. "İnanılmaz derecede, nadirat ötesi bir kitap" diyerek söze başlıyor. Sonrasında anlatmaya devam ediyor: "Bu tür kitaplara biz, 'azı dişi ya da deve dişi' deriz. Yani çok eski ve iyi korunmuş eserlerdir. Bu elimde gördüğünüz kitap 500 yaşında. Evet, yanlış duymadınız, tam 500 yaşında! Cildi, dana derisinden yapılmış olup bir miktar kurt yeniği bendeniz tarafından incelenmiş, larva yumurtaları özenle temizlenmiştir. 1583 yılında basılan bu kitap, Hıristiyanlıkla ilgili dini öğretileri anlatıyor. Meraklısı için açık artırmayı 1 TL'den başlatıyorum. Bu tür bir kitabın piyasadaki değeri 1500-2000 dolar civarındadır, unutmayın!"
Münadinin kitap hakkındaki tanıtım konuşması biter bitmez eller havaya kalkmaya başlıyor. Normal kitapların fiyatları 1 TL artırılıyor. Eğer satışa sunulan eser özel bir nitelik taşıyorsa artış da ona göre şekilleniyor. Masanın diğer ucunda oturan yaşlı bir koleksiyoner elini kaldırarak, "20 TL" diye bağırıyor. Hemen yanında oturan bayan ise "40 TL" diyor. Bir anda fiyat, 100 TL'yi buluyor. "Kitap 500 yıllık. Herhalde birkaç bin TL eder." diye içimizden geçiriyoruz. Ama yanılıyoruz. 160 TL'den sonra el kaldırıp fiyat artıran olmuyor. Münadi, üç kez üs üste kendine has ses tonuyla "Bak satarım!" diye bağırdıktan sonra, en son el kaldıran genç koleksiyonere doğru kitabı uzatıyor ve "Hayrını gör." diyor.
Ne zaman yapılıyor?
Taksim'deki Kaktüs Kelepir Kitabevi'nde düzenlenen müzayede, her çarşamba ve cumartesi günleri saat 16.00'da koleksiyonerleri bir araya getiriyor. Türkçe, İngilizce, Almanca ve Fransızca yazılmış eski kitapların satıldığı müzayedeye herkes katılabiliyor. Ayrıca isteyenler koleksiyonunu satışa çıkarabiliyor. 40-50 kişilik bir grup müzayedeyi takip ediyor. Bu sayı kış aylarında iki katına çıkıyor. Bazı haftalar katılım o kadar fazla oluyor ki kitabevinin içerisinde adım atacak yer kalmıyor. Fiyat aralığı ise kitabın yaşına ve içeriğine göre değişiyor. 1 TL'ye de kitap alabiliyorsunuz, 500 TL'ye de. Mesela geçtiğimiz ay Dante'nin İlahi Komedya'sının özel bir baskısı 500 TL'ye alıcı bulmuş.
En çok osmanlıca kitaplar satılıyor
Müzayedenin münadisi Ziyaver Şencan, birkaç gün öncesinden satacağı kitapları didik didik incelemeye başlıyor. Her müzayedede ortalama 500 kitap satan Şencan, hiç ara vermeden iki üç saat boyunca boğaz patlatıyor. Satış esnasında kitapların fiziksel özellikleri, basım tarihi ve konusuyla ilgili kısa bilgiler veren Şencan, "Benim maddi olarak bir beklentim yok. Kitaplara hizmet ediyorum. Eski kitapların yok olmasını önlüyoruz. Bazen çöplerden kitap çıkartıp sattığımız oluyor. Son yıllarda özellikle Osmanlıca eserlere karşı büyük bir ilgi var. Bu ilgiyi müzayede esnasında gözleyebiliyoruz. Münadiliğe ilk başladığım günlerde çok zorlanmıştım. Hatta bir ara bağırmaktan sesim kısılmıştı ama şimdi alıştım. Vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorum." diyor.
Zaman Gazetesinden Bünyamin Köseli'nin yaptığı ve gazetenin 28 Ağustos 2011 tarihli nüshasında yayınlanan haberin orijinal hali için lütfen tıklayınız:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder