Fehmi Koru, 'Murdock satın alırsa, Ertuğrul Özkök Sabah'ın başına geçebilir' derken Serdar Turgut'tan intihal mi yaptı?*


Fehmi Koru, fotoğrafının sağındaki kara kalem
desenin sembolize ettiği Taha Kıvanç ismiyle de
yazan etkili ve çalışkan bir habercidir.

Serdar Turgut, diğer birçok hasletinin
 yanı sıra, basınımızın 'Ertuğrul Özkök spesiyalisti'dir.


Bu yazı, bir taraftan, başta Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmak üzere, aktüel iktidarın kaymak tabakasını (cream de la cream); diğer taraftan da, arasında 'başka bir dünya ve başka bir yaşam tarzı mümkün!' diyen bu satırlarının yazarı gibi muhalif sesleri kapsayan oldukça geniş sayılabilecek bir spekturuma / entervale yayılmış bir okur / izleyici kitlesine sahip olan, yazıları ve konuşmalarıyla (hükümlerine katılırsınız ya da katılmazsınız, o bahsi diğerdir), bigâne kalamayacağınız muhafazakâr demokrat bir habercinin portresine giriş denemesi’dir. Ve yine bu metin üzerinden, mezkûr gazeteciye ait bir makalenin intihal ürünü olma ihtimali tartışılmaya çalışılacaktır. 

Fehmi Koru; Zaman Gazetesinin yayın hayatına atıldığı 1986 Kasım’ından itibaren yazılarını okuduğum, bu sayede de, fikri gelişimini çeyrek asırdan uzun bir süredir izleyebildiğim bir kanaat önderidir. Donanımlı, kültürlü, zeki ve hırslı birisidir Koru. Farklı ve kaliteli kaynaklar üzerinden yaptığı hamarat okuma süreçleriyle beslenen renkli, çok yönlü ve ‘eksantrik’ düşünebilme melekesini, güçlü Türkçesi ve kıvrak ve esprili üslûbuyla birleştirmeyi beceren Fehmi Koru, böylelikle, meraklısının ıskalayamayacağı ve uzak duramayacağı metinlerin müellifi olagelmiştir onca zamandır. Taha Kıvanç müstear ismiyle yazdığı yazıları ise; onun, spekülatif zekâsıyla, olayları şaşırtıcı komplo teorileri üzerinde zekice temellendirme ehliyetin somut nişaneleri olup, bu janrın tutkunlarının adeta müptelâsı olduğu entelektüel ürünler olarak temayüz etmektedir. Koru, bahse konu gazetecilik faaliyeti sırasında, iyi haber alan kaynaklara erişebilmesiyle de öne çıkmış; bu meziyeti sayesinde de, yazarlığını ve haberciliğini sarsılması zor ‘muhkem mevkiler’ üzerine inşa etmesini bilmiştir.


28 Şubat sürecinde, ‘post-28şubatperiyod’un ilk yıllarında ve AKP iktidarının ilk döneminde yazdığı yazıları ve tv programlarındaki performansıyla, mütedeyyin – muhafazakâr – demokrat kesimlerin en önemli kanaat önderlerinden birisi olarak ülke gündeminde kendisine yer açmayı beceren Koru; bu zaman zarfında yüksek tiraj ve reyting elde etmesini bilmiştir. Muhalif kesimlerin bakış açısıyla formüle edecek olursak; ‘devlet-parti’ birleşmesinin ve erkler ayrımı prensibinin halel görmesinin neden olduğu otoriterleşme eğiliminin aktif öznesi olan AKP’nin iktidarını konsolide ettiği son dönemde ise, Fehmi Koru, artık eskisi kadar okunmuyor ve izlenmiyor. Bunun nedeni, bana kalırsa, Koru’nun (başta Ahmet Hakan olmak üzere, bazılarının iddia ettiği gibi) çaptan düşmesi, kendisini tekrarlaması ya da ‘zamanın ruhu’nu ve Türkiye’nin (dünyanın, insanlığın) o ‘güm güm güm’ diye atan nabzını eskisi gibi tutamıyor olması değil; konjonktürel nedenlerle, Nagehan Alçı, Rasim Ozan Kütahyalı ve Mehmet Baransu gibi kanaat önderlerinin daha fazla prim yapmaya başlamasıdır. ‘Yeni dönemin’ (Yeni Türkiye) verili kuvvet ilişkileri ve toplumsal psikolojisi; mezkûr eşhasın ‘şeddeli iddialar ve köşeli yargılar’ üzerinden kendilerini ifade eden mesleki tarzının; Fehmi Koru gibi analitik yaklaşıma, ciddi enformatik alt yapıya ve kuvvetli bir bilgi birikimine dayanan o sakin ve müeddep üslûbuna galebe çalmasına’ neden olmuştur.

Lâkin, yukarıda tarife çalıştığım keyfiyet, benim de içerisinde olduğum sadık Koru tiryakilerinin, eskisini aratmayan bir sadakat içerisinde onu izlemeye devam ettikleri gerçeğini zem eden bir husus değildir.

‘Bir Fehmi Koru portresi denemesi’ için giriş (medhal) sayılabilecek yukarıdaki satırların ardından, Koru’nun öznesi olabileceği bir intihale dair görüşlerimi paylaşabilirim artık.

İddiam, daha doğrusu, zannım şudur: Fehmi Koru’nun, Star Gazetesinin 10 Mart 2012 tarihli nüshasında, Taha Kıvanç müstear ismiyle yayınlanan yazısı([i]), Serdar Turgut’un, Habertürk Blog’da 24 Ocak 2012 günü yayınlanan yazısından ([ii]) intihal edilmiştir; ya da, ondan ciddi manada (etkilenmenin ve esinlenmenin sınırlarını aşan bir raddede) 'izler' taşımaktadır.

Önce, Turgut’un bahse konu yazısından bir bölümü paylaşıyorum:

‘… Murdoch’un Sabah ve ATV'nin yeni patronu olduğunu varsayalım. Murdoch daima girdiği yeni piyasalarda piyasayı iyi tanıyan insanlarla çalışır. Bu gelişmeleri duyduğumda benim aklıma 'Acaba yakında Ertuğrul Özkök’ü Sabah gazetesinin başında görür müyüz?' sorusu geldi. O yazılardan öğrendiğimize göre Ertuğrul Özkök uzun zamandır Murdoch’un Avrupa’daki adamları ile çok yakın bir ilişki içinde. Hatta onlar aracılığıyla Patron Murdoch ile de birlikte olduğu davetler var. Ayrıca Özkök ile Bild Gazetesi Yayın Yönetmeni Kai Diekmann her yıl Davos zirvesinde Rupert Murdoc’un adamları ile bir araya gelip gazeteciliğin geleceğini ve neler yapılabileceğini konuşuyorlar. Bunu da Özkök’ün yazılarından biliyoruz. ….Acaba yakın bir gelecekte Ertuğrul Özkök Sabah’ın başına geçerek nadastan çıkıp bir geri dönüş sergiler mi? Burada Sabah’ın başına geçmek derken illa da yayın yönetmenliğini kastetmiyorum, bence böyle bir gelişme olursa Ertuğrul Özkök Murdoch’un Türkiye operasyonlarının tümünün başına geçer ve Sabah’ı da daha üstten bakıp kontrol edeceği bir yayın yönetmeni aracılığıyla yönetir. Olmaz böyle bir şey mi diyorsunuz? Belli olmaz belki de olur. Bizler kafamızı her türlü sürpriz gelişmeye açık tutalım da, sonra şaşırmayalım.

Şimdi de, Fehmi Koru’nun yazısından kimi bölümleri görelim:
‘……Eski Türkiye’nin önemli gazetesi([iii]), çeşitli şirket evlilikleriyle, Almanya’nın pop medyasının amiral gemisi Bild’i çıkaran Axel Springer grubuyla ortak; Bild’in başında da bizim ‘pop sosyolog’un ([iv]) kankası sayabileceğiniz cerbezeli Kai Diekmann bulunuyor... Axel Grubuyla evlilik sebebiyle Hürriyet’in yönetiminde Kai Diekmann; nasıl oluyorsa oluyor, Rupert Murdoch’un ana şirketi News International’un da yönetim kurulunda. Murdoch’un her yıl Londra’da verdiği büyük partiye Kai Diekmann son birkaç yıldır yanına kimi alıp gidiyor dersiniz? Evet, bildiniz: ‘Pop sosyologu’... Sütununda kaç Murdoch methiyesi okuduk, hatırlayın... Hani “Her şey için saatler Türkiye’de 2014’e ayarlı” deniliyor ya, Murdoch iyi bir saatçidir ve o da ülkemiz için olağanüstü önemli 2014 tarihine kendince hazırlık yapıyor olabilir... Bir bakmışsınız atv ve Sabah’ı almış Rupert Murdoch ve bir bakmışsınız başına ‘pop sosyologu’ getirivermiş... Amma olur ha... ‘
Ne dersiniz, Fehmi Koru’nun yukarıya aldığım satırları, Serdar Turgut’un paylaştığım satırlarıyla, özleri ve temel izlekleri bakımından, neredeyse örtüşmekteler, öyle değil mi?
Bunu, sıradan ve olağan bir fikri tesadüf; ya da, ‘belirli bir olaya şahit olan iki yazarın, benzer izlenimler ve düşünceler edinmesinin ardından, benzer tespitlere ve sonuçlara erişmesi ‘ şeklindeki bir yazınsal serüven olarak değerlendirmek mümkün olduğu gibi; bu yazımda birçok kez dillendirdiğim üzere, normal bir etkilenmenin sınırlarını aşan bir intihal olarak vasıflandırmak da pekalâ mümkündür.
Basınımızın deneyimli sîmâsı Fehmi Koru’nun, bu konuya dair bir açıklama yapıp yapmayacağını merak ediyorum doğrusu.  Ne dersiniz, 'meraklanma, araştırma ve soruşturma' gibi, Koru'yu tarifte de ehil ve mümeyyiz olan vasıfları taşıyan ve yazımın önceki bölümlerinde onun sadık bir müptelâsı olarak tarif ettiğim bu satırların hakir yazarını, Fehmi Bey Üstadım, 'şüphenin o zalim ve çorak çölüne', ya da 'acabanın o bezdirici ve çürütücü Araf'ına' daha fazla terk etmez, öyle değil mi?


([iii] ) Hürriyet Gazetesi kastedilmektedir.
([iv] ) Fehmi Koru bu ifadeyi, Ertuğrul Özkök’e nispetle kullanır.
* Bu yazı, ona rahatlıkla erişebilmesi ve gerek görmesi halinde de, cevap hakkını kullanabilmesi için hem Taha Kıvanç'ın http://www.stargazete.com/politika/yazar/taha-kivanc/olmaz-demeyin-olmaz-olmaz-haber-432679.htm adresindeki mezkûr makalesinin altında yer alan okuyucu yorumları kısmına girilmiş, hem de yazarın bu müstearı taşıyan e-mail adresine gönderilmiştir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder