Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil - türler, yazarlar, çizerler, yayıncılar, ülkeler

 



          

        

α

'Homo sum , humani nihil a me alienum puto - 

İnsanım, insana dair her şeye aşinayım.'

Publius Terentius Afer

 

‘Sed omnia praeclara tam difficilia

Quam rara sunt – Ama, mükemmel olan her şey nadir

Olduğu kadar zordur da.’Spinoza,

Ethica’nın son cümlesi.

 

'Ben buradayım sevgili okuyucum, 

sen neredesin acaba?' Oğuz Atay, 

Demiryolu Hikâyecileri, Korkuyu 

Beklerken 

 

'İlgi alanları sınırsızdır ZŞ’ın; 

çok okur, az yazar, çok az paylaşır!' Ahmet Kot

 

‘Ancora imparo’ Miguel Ángel Buonarrotti

 

‘Perdam ignorantiam ignari!’ ZŞ([1])

 


                                                                                                                                                                                                                                                                                                                            

 

                                                                                                              
















içindekiler

 

künye---------------------------------------------------------------------------------------001

asal epigraf--------------------------------------------------------------------------------002

içindekiler([2])----------------------------------------------------------------------------003

teşekkür------------------------------------------------------------------------------------004

bütün bunlar böyle belirdi burada; zarûrî ve faideli bir izahat---------------------007

medhal / prologue / bidayet / girizgâh; ya da, mecburi bir iade-i itibar 

teşebbüsü----------------------------------------------------------------------------------010

çalışmanın dönemselliği-----------------------------------------------------------------013

nedir çizgi roman?------------------------------------------------------------------------013

etimolojik bir nazar-----------------------------------------------------------------------017

nedir bu 'panel' Allah aşkına?!?---------------------------------------------------------020

çizgi roman ve grafik roman farklı şeyler midir?-------------------------------------021

çizgi roman kaçıncı sanattır?------------------------------------------------------------023

çizgi romanın muhtasar tarihçesi-------------------------------------------------------025

küresel çizgi roman havzaları ve çizgi roman türleri--------------------------------027

mangamania: nedir bunun niçini?------------------------------------------------------029

Türkiye'de çizgi roman------------------------------------------------------------------037

Çizgi roman tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı----------------------047

2023 Türkiye'sinde çizgi romanlar ve yayıncıları-----------------------------------071

Çizgi roman sadece çizgi roman değildir!--------------------------------------------085

sonuç - hüküm - prologue - nihayet---------------------------------------------------088

bibliyografya / kaynakça---------------------------------------------------------------092

 

 

 

 

 

***) teşekkür

 

Orijinal olmayı, özgünlük tahtında değerlendirilmeyi, tamamıyla olmasa bile hiç olmazsa bazı bölümleriyle (müspet manada) provokatif ve ufuk açıcı olarak tasvir ve tavsif edilmeyi hedefleyen okunulan te(k)lifin, hiç kuşkusuz 'klişe'lere, konservatif anlatı matrislerine, kabul görmüş verili ifade pattern'lerine en ziyade yaslanan (teslim olan) bölümü olmaya namzet bu bahis, münevver ahlâkının icbar ettiği bir husus ve kapsamlı bir makale formatındaki kurgu dışı bir metnin formel bakımdan sine qua non'u olması hasebiyle dillendirilmiştir. 

 

Servet İnandı ve Türker İnandı'ya, ülkemizin en önemli butik çizgi roman yayıncısı olan Flaneur Book markasıyla dilimize kazandırdıkları, sadece içeriklerinin niteliğiyle değil, (bilhassa bazıları), bir sanat yapıtı olarak tasarlanmalarıyla da farklılık arz eden olağanüstü kaliteli eserler yüzünden; Doğan Şima'ya, âdeta tek kişilik bir ordu, bir 'one-man band' gibi davranarak sahibi - editörü - finansörü - çevirmeni - yöneticisi olduğu Baobab Yayınları markası altında dilimize kazandırdığı nitelikli çizgi romanlar için; İlker Özer'e, Çizgi Düşler Yayınevi ile yaptığı yayıncılığın yanı sıra, geniş bir arşiv temelinde gerçekleştirdiği sahaflık ve araştırmacılığıyla genelde çizgi roman tutkunlarına ve koleksiyonerlerine, özelde de okunulan satırların hakir müellifine onlarca yıldır sürdürdüğü çok yönlü hizmetleri için; günümüzde fumettonun son kalesi diyebileceğimiz Lâl Kitap'ın kurucusu, sahibi ve yöneticileri olan Ayşe Karsel Zaimoğlu ve Bahadır Zaimoğlu'na, 2002'den bu yana sarsılmayan bir inançla ve kalite çıtasını daima vasatın üzerine çıkararak yaptıkları çizgi roman yayıncılığı için; M. Kutlukhan Perker'e, kurucusu ve yönetici olduğu Kara Karga Yayınları ile gezegenimizin neredeyse bütün çizgi roman havzalarında yayınlanan kurmaca ve kurgu dışı eserlerin kalitelilerini seçerek dilimize ve insanımıza kazandırdığı için; Ayşegül Utku Günaydın'a, Desen Yayınları markasıyla, tercüme ve telif olmak üzere, hem çocuklara ve hem de yetişkinlere seslenen ve ortalamanın oldukça üzerinde olan kaliteleriyle temayüz eden çizgi romanların meraklısıyla buluşması noktasındaki katkıları için; Mustafa Küpüşoğlu ve Çetin Şan'a, Alfa Kitap çatısı altında vücûd bulmasına katkı verdikleri çeşitli genre'lardaki nitelikli çizgi romanlar için; İlhan Yılmaz'a, müessisi, sahibi ve yöneticisi olduğu Presstij Çizgi Roman'la İzmit'te gerçekleştirdiği işler sayesinde 'genelde yayıncılık, özelde de çizgi roman yayıncılığı İstanbul'da yapılır kardeşim!' ezberini bozduğu için; Ömer Bahadır'a, kurucusu, sahibi, yöneticisi, finansörü ve genel yayın yönetmeni olduğu Felix Koleksiyon üzerinden yayınını sağladığı az sayıdaki ama olağanüstü kalitedeki sınırlı baskılı, numaralı koleksiyonluk yapıtlar için; Erdem Aydoğan'a, 20 yıla yakın bir süre içinde, kurucusu - sahibi - yöneticisi olduğu Marmara Çizgi Yayınları çatısı altında bastığı yaklaşık 650 çizgi roman ile, mezkûr alanların meraklılarına, popüler kültürün bu anlatı mecrasının neredeyse bütün havzalarından ve türlerinden seçilmiş kaliteli yapıtları sunduğu için; Hakan Şaşmaz'a, kurucularından olduğu Rodeo Yayıncılık markasıyla basılmasına katkı verdiği çok kaliteli Ken Parker serileri, mezkûr yayınlarda yer alan gerçekten sıra dışı editoryal metinleri ve çizgi roman kozmosuna dair olan bilgi, birikim ve eksperliğiyle, arşivindeki olağanüstü zengin ve kaliteli çizgi romanları, orijinal çizimleri ve kapakları, özelde ülkemiz insanının, genelde de 8.1 milyar kadın ve erkek dünyalının hizmetine ve istifadesine sunduğu için; Meraklı Çizgi Roman Sahaf'ın kurucusu merhum Tayfun Alemdağ'a, sohbetlerimiz sırasında paylaştığı kıymetli informasyonlar ve orijinal değerlendirmeleri ve arşivime kazandırdığı olağanüstü nadirattan çizgi romanlar için; merhum Hasan Kabakçı'ya, 1990'ların ilk yıllarında KadıköyNeşet Ömer Sokak'ta Cumartesi ve Pazar günleri açılan seyyar kitap sergileri arasında kendilerine yer bulan çizgi roman esnafının, aynı sokaktaki Kadıköy İş Merkezi'nde çizgi roman sahafı açmalarına, açtığı dükkânla, önderlik ettiği, sohbetlerimizde beni dokuzuncu sanatın muhtelif bahislerinde tenvir edip münevver kıldığı ve gün ışığına çok az çıkmış oldukça nadir bazı çizgi romanların koleksiyonumun parçası olmasını sağladığı için; Murat Sevgikuranlar'a sohbetleri, dijital yayınları ve 2000'lerin ilk yıllarında mezkûr iş merkezinin en alt katında moderatörlüğünü ve münadiliğini deruhte ettiği müzayedelerle, açık artırmacılık hususunda önce hocalarımdan ve rol modellerimden biri, akabinde de meslektaşım olduğu için; Murat Alpgüven'e, yayınları, dijital baskıları ve geniş çizgi roman bilgisinden süzülen paylaşımlarıyla zenginleştirdiği sohbetlerimiz ve arşivime kazandırdığı bazı nadirattan eserler yüzünden; acil şifalar dilediğim İlyas Erkul'a, tadı halen de damağımda olan sohbetlerimiz ve kütüphaneme kattığı değerli ve nadir çizgi romanlar için; merhum Yener Çakmak'a, benzeri olmayan kişisel tecrübelerle zenginleştirilmiş bilgi yüklü metinlerinden çok istifade ettiğim için; okunulan metnin ana gövdesinde, dipnotlarında ve bibliyografyasında atıf yaptığım âsârın yazarlarına, çizerlerine, renklendiricilerine, kaligraflarına, grafikerlerine, editörlerine, mütercimlerine, yayıncılarına ve diğer emekçilerine; bilhassa da, ele aldığım hususatın kuramsal kaynaklarına, teorik çerçevesine ve informatif mahiyetteki muhtelif detaylarına dair çok şey öğrendiğimi ve bu bakımdan da kendimi kendilerine borçlu hissettiğimi her mecliste ve her vesileyle itiraftan zevk duyduğum külliyatın / âsârın, başta Will Eisner, Scott McCloud, Levent Cantek, Hakan Alpin, Ümit Kireççi gibi müellifine; normalden bir miktar uzun olduğunu düşündüğüm cümleler kurmak konusunda üstadım, rol modelim, pirim efendim bildiğim James Joyce'a; fikri panteonumun mimarlarından olan Gottfried Wilhelm LeibnizEdmund Husserl, Ahmet Mithat Efendi, Ömer Seyfettin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, İsmet Özel'e ve başta Georges Perec ve Italo Calvino olmak üzere OuLiPo (Ouvroir de littérature potentielle - Potansiyel Edebiyat Çalışmaları) akımının bütün neferlerine ([3]); psikolojik ve mental bakımdan oldukça sıkıntılı bir dönemim olan Haziran 2015'de hayatıma giren, o günden beri dostluğu ve görüşleriyle ile beni zenginleştiren, sık sık tekrarladığı 'Çok okuyor, çok konuşuyor, ama az yazıyorsun!' ikazıyla okunulan satırların en önemli manevi ve fikri müşevviklerinden olan iki Cihanda aziz bildiğim Ahmet Kot'a ([4])20 Mayıs 2023 gecesi 22.00 dolaylarında yaptığımız (ve takip eden bölümde ayrıntılarını paylaşacağım) telefon görüşmesindeki talebiyle bu entelektüel gayretin husule gelmesinin vesilesi, muharrik etkeni ve ebesi olan sevgili ve değerli Şaban Özdemir Hocama ve nihayet, 1963 yılının sonbaharında, okula başlamamdan 1.5 yıl önce, aldığı çizgi romanlar üzerinden okuma yazma öğrenmemi, kitap sevgisini ve kütüphane, arşiv, koleksiyon oluşturma meraklarını kuşanmamı sağlayan rahmetli anneciğime ve isimlerini zikretmemiş olmam, üzerimdeki emeklerine saygısızlığımdankadir - kıymet bilmezliğimden ya da kibrimden değil, sadece hafıza zâfiyetimden kaynaklanan diğer fikir mimarlarıma ve entelektüel rehberlerime müteşekkirim efendim. 

 

Öte yandan, normatif olarak anormal - sıra dışı - acayip - obsesif - akıntıya karşı - delice - dahice - anlaşılmaz - dekadans - muhteşem her ne var ise bu metinde, işte onlar bütünüyle müellifin marifeti, mesuliyeti ve telifi dairesindedir.

 

Mayıs 2023 – Nisan 2024, Kepez.

 

                                                 

 

                                             

 

 

 

 

- I -

 

 

 

 

***bütün bunlar böyle belirdi burada; zarûrî ve faideli bir izahat

 

20 Mayıs 2023 gecesi, Facebook'tan gönderdiği direkt mesajı üzerine, değerli dostum Şaban Özdemir Hocayı telefonla aradım; Muteber bir yayıncımızın finanse edeceği 2023 Türkiye Kültür, Sanat Edebiyat Yıllığı'nda yer almak üzere benden '2023'de Türkiye'de Çizgi Roman' muhtevalı bir etüt istiyordu, lâfının arkasını da şöyle getirmişti: 'elini korkak alıştırma abi, 10 - 15 sayfalık bir hacmi olsun yazının'. Madem 'zarûrî ve faideli izahat' bu bölümün başlığı, şu samimi itirafı paylaşmak farzdır muhterem kârîm: 'Elini korkak alıştırma' ifadesini, benim gibi ayrıntılara (tarihsel sürekliliği içerisinde, üstelik de cemâziyelevvelini, 'gaz ve toz bulutu'na, hatta Big Bang anına değin geriye götürerek, dillendirecek denliönem veren, bununla da yetinmeyip, ele aldığı konuyla az ya da çok irtibatlı olan külliyetli miktardaki diğer konulara da, alt metinler halinde olmak kaydıyla, metnin ana gövdesinde, ya da dipnotlarında yer vermeyi tarz-ı ifade bilen birine söylemek, bir editörün yapacağı en fahiş hatalardan ('one of the most important editor's deadly sins(?)') birisidir. Şaban Hoca'nın mezkûr ifadesini (işaret ettiğim ifade stilim ve yanı sıra da bu metnin 19. dipnot'u ile, xiii) sonuç - hüküm - prologue – nihayet’ bölümü gereğince) 'yazacağın metnin hacminde bir kısıt yok, kelime sayısında 'limit is the sky!'dır şeklinde yorumlamamdan daha tabii bir şey olamazdı ve nitekim olmadı da. Neredeyse bir yıl süren hummalı bir okuma – araştırma – görüşme – tefekkür – yazma sürecinin sonunda, ortaya 60,000 kelimelik bir metin çıktı. Üstelik mezkûr metin, muhtevası itibarıyla, Şaban Hoca'nın tarif ettiğinden çok daha kapsayıcı idi ve üç ana bölüm halinde taksim edilmişti: I – çizgi romanın global tarihi, 1895'de New York merkezli bir gazetede yayınlanmaya başlayan ve modern çizgi roman'ın gezegenimizdeki ilk örneği sayılan Yellow Kid'den bugüne kadar ilerleyen bir hat üzerinden, mercek altına alınmıştı; II - Ülkemiz özelinde de benzer bir yaklaşımı izlenmiş, ilk yerli ve orijinal çizgi roman karakterimiz olan (Cemal Nadir Güler'in yarattığı) Amca Bey tiplemesinin başından geçenleri anlatan ve 1929'da bant (strip) formatında yayınlanan çizgi romandan; Umut Sarıkaya, Bartu Bölükbaşı, Oytun Yılmaz ve Elif Nurşad gibi etkili ve orijinal tarzlarıyla öne çıkan günümüzün genç çizgi romancılarının işlerine kadar olan 95 yıllık sürec muhtasar bir tarzda eklenmişti erüde; III - Ekim 2022 - Kasım 2023 döneminde ülkemizde basılan telif ve tercüme çizgi romanlardan seçerek alıp okuduğum, beğendiğim, etkilendiğim ve arşivimin bir parçası kıldığım; bu bakımdan da 'alınız, okuyunuz, arşivinize katınız; inanıyorum ki tekrar okuma ihtiyacı hissedeceksiniz!' diyerek önerdiğim 204 çizgi romanı, künye bilgileri ve onlara dair olan bazı alt metinlerle birlikte, üçüncü ve son bölüm olarak eklemlemiştim mezkûr metne. Şaban Hocanın tarif ettiği içerikle bire bir örtüşmesi bakımından, üçüncü bölümün organik artikülasyonu sağlanmasaydı metnin geri kalanına, itmam olmaz idi okunulan entelektüel gayret, nitekim dediğim üzere, ekledim ve okunulan satırları da itmam ve ikmal etmiş oldum böylece. Ancak, tarife ve tasvire çalıştığım bu sürecin sonunda, çalışmanın hacmi epeyce artmış, yukarıda paylaştığım kelime sayısına erişmişti. Onu, editörümün istediği uzunluğa indirmek için hakikaten çok uğraştım, ancak, benzer süreci yaşayan bir çok kalem / klavye erbabının yaşadığını yaşamış, 'bir metni yazmaktan daha zordur, hatta, çok ama çok daha zordur onu kısaltmak!' argümanının ifade ettiği belânın sırtını ben de yapıştıramamıştım bir türlü mindere. Onca debelenmeme, uykusuz geçen onca geceme karşın, 60,000 kelimenin sadece 23,000 kadarını sürebilmiştim metnimin hudutları dışına. Bundan böyle okunulan satırların hayat çizgisi (sanırım) şu şekilde ilerleyecek kendi ufkuna doğru: Değerli ve mahir editörüm bu teliften, mezkûr annual için, 15 sayfalık bir muhtasar metin çıkaracak ve sonra da (öyle umuyorum ve diliyorum ki) tam haliyle kitap formatında okuyucusuyla kucaklaşacak bu eser. 

 

ChatGPT ve Dall-E gibi algoritmaların ürettiği metinlerin düşünce dünyamızı etkilemeye başladığı; mezkûr yazılımların, entelektüel kozmosumuzun dominatörü olacağı günlerin de yakın olduğu sinyallerini güçlü şekilde aldığımız yaşanılan aktüel uğrak, fikir istimal eden herkesin, organik zekâ vs. yapay zekâ dikotomisinde hangi tarafa ağırlık vereceğini seçmeye mecbur kaldığı bir kader anı, bir nevi hayat - memat tercihi sekansıdır. Muhatap olduğunuz metin, bahis konusu [hususen, bilhassa ve özenle, (46. dipnotta ayrıntılandıracağım dikotomi vs. diyalojik birliktelik karşıtlığının bir tarafı olan) diyalojik birliktelik kavramsallaştırmasını tercih etmeyeceğim burada!] dikotomide (technomen'in hakir müellifinizi 'old fashion men' ve 'dinosaur' olarak tarif ve tavsif etmesini zerrece umursamaksızın) 'İNSAN'ın / 'organik zekâ'nın yanında durma gayreti olarak da okunMALIDIR pek tabii ([5])

 

Sadece bizim kültür kozmosumuzda değil, dış alemde, gezegenin tamamında istihsal edilmiş ilgili literatürde de benzerine rastlanılmasının müşkül olduğunu düşündüğüm bu popüler kültür etüdü, yukarıda tarife çalıştığım merkezdeki bir hayat çizgisini ziyadesiyle hak ediyor diye düşünmekteyim.


 

 

 

 

 

 

 


 

 

utopia idi te(k)lif, mesrur ve ümidvar

olsun deyu beşer. geçti praxis ırzına, pert

oldu cümle nazari eser. cemâli ziyade 

sakallının dehâsı dahi, kurtaramadı zevahiri, 

dahası: steplerde dystopia!([6])

 

 

 

***i) medhal / prologue / bidayet / girizgâh; ya da, mecburi bir iade-i itibar teşebbüsü

                                                                                                                           

1963'ün yaz sonuna, okul öncesi çağıma, beş yaşındaki o halime dair hatıralarım oldukça canlıdır; anormal derecede meraklı bir çocuktum, sürekli sorular soruyor, ikna edici cevaplar alamadığımda da - ki, çoğunlukla da öyle oluyordu - sorularımın ardından fikri takiple gidiyor ve kendimce onlara verdiğim cevapları etrafımdakilere anlatıp duruyordum. Anlayacağınız, başta aile efradım olmak üzere, temas halinde olduğum yaşıtlarımı ve büyüklerimi canlarından bezdirmiştim. Ebeveynlerim, özellikle de annem, beni meşgul edip kafasını dinlemek adına, 1001 Roman, Karaoğlan, Kinova gibi dönemin favori çizgi roman dergilerini işte o günlerde alıp koydular önüme. Büyüklerimin onları bana nadiren okumalarının haricinde de bu dergiler düşmezdi elimden, günler ve geceler boyu onların sayfaları arasında gezinir, hikâyelerini tasvir eden illüstrasyonları, o merak uyandırıcı resimleri üzerinden kendimce anlatılar uydururdum. O dergilerin içeriği beni paralel evrenlere taşımış, adeta büyülemişti. Bu arada, sık sık iş seyahatine çıkan babam da, ağırlıkla Kilis'teki Amerikan pazarından aldığı ikinci el İngilizce Mickey Mause'larla tanışmamı sağlamıştı. Yerli çizgi romanlar siyah - beyazken, sayfalarını çevirirken efsunlu alemlerine dahil olduğum bu Amerikan çizgi romanlarının renkli oluşundan ekstra etkilendiğimi hatırlıyorum. Tanıştığım bu yeni dünyanın, çizgi roman kozmosu (yukarıda da işarete ettiğim üzere), öyle derin tesiri altındaydım ki, beş yaşımdayken, onları anlamak adına, kısa bir sürede okuma yazma öğrenmiştim. Kendi isteğimle ve annemin mihmandarlığında, başta çizgi roman olmak üzere, kitap almaya da işte okuma - yazmayı söktüğüm o günlerde başladım([7]). İlkokul ikide, 100 kadarı çizgi roman ve bakiyesi de, çoğu Kemalettin Tuğcu, Jules Verne, Oğuz Özdeş, Abdullah Ziya Kozanoğlu ve Michel Zevaco'nun müellifi oldukları âsar olmak üzere, 300 kadar kitaptan oluşan bir kütüphanem oluşmuştu bile. 

Şimdilerde, neredeyse bir ömre müsavi sayılabilecek bu süreci, 1963 - 2024 dönemine dair olan 61 yıllık tecrübemi değerlendirdiğimde, yaygınlığı ve şiddeti ilerleyen zamanla azalsa da, çizgi romana mesafeli, şüpheci, olumsuz, yok sayıcı, ötekileştirici, aşağılayıcı ve hatta yer yer demonize edici yaklaşımların, mezkûr periyodun karakteristik kültürel kodlarından ve belirgin sosyolojik normlarından olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu arada, bu olumsuz yaklaşımların tesis ettiği menfi atmosferin sadece coğrafyamıza ve toplumumuza özgü olmadığı da aşikârdır; dünyanın birçok coğrafyasında ve toplumunda da, miladı benim tecrübe ettiğim dönemin çok öncesine, modern çizgi romanın ortaya çıktığı 1895'e kadar dayanan bir tarihsellik bağlamında, benzeri hallerin yaşandığını söylemeliyim. Eğitimciler, çocuk gelişimi uzmanları, psikologlar, sosyologlar, sosyal-psikologlar, antropologlar, hukukçular, teologlar, politikacılar çoğunlukla şu klişe yargıların hükmü altında ve toptancı bir metodoloji ile yaklaştılar çizgi roman kozmosunun unsurlarına: '....çizgi romanların toplumsal gerçek olarak adlandırılan durumları / koşulları ve 'gerçek' toplumsal aktörleri temsil etmediği, 'tarih'i bozduğu, bu çizgi romanlarla okurların kurdukları ilişkinin ise bir tür toplumsal gerçeklikten kaçma ve fantezi dünyasında rahatlama şeklinde değerlendirildiğini belirtmek gerekiyor([8]).

Okunulan metin, çizgi roman antitesine dair olan bu gibi olumsuz ve toptancı yaklaşımları izale etmeye yönelik (kimi bölümleriyle şahsi, diğer başka kısımları ile gayrişahsi addedilebilecek)  bir nazari gayretçizgi romanın, popüler kültürün basit, bayağı, kalitesiz, sakil, dekadans ve hatta zararlı bir segmenti olarak algılanmasına, alımlanmasına ve yorumlanmasına karşı bir apology, bir müdafaaname, hakikat ve vicdan temelli (olmaya gayrete eden) bir entelektüel duruş olarak değerlendirilirse şayet, müellifinin bu hermenötik tercihe bir itirazı olmayacağı aşikârdır.

İlerleyen satırlarda, öncelikle çalışmanın dönemselliğine dair kısa bir açıklama ve 'çizgi roman nedir? sorusuna cevap bağlamında olan kuramsal malûmat paylaşılacaktır. Ardından, mercek altına alınan suje'nin etimolojik kökenine, olabildiğince muhtasar olmak kaydıyla, değinilecek ve hemen akabinde farklı kavramlarmış gibi tasarruf edilen çizgi roman ve grafik roman adlandırmalarının manâ ve mahiyetlerine dair özet bir mukayeseli izahat paylaşılacaktır. Hemen akabinde ise, bir yaklaşıma göre günümüzden on binlerce yıl önceye, diğer bazılarına göre ise binlerce ya da yüzlerce yıl geriye giden ve fakat, en ziyade ittifak edilen değerlendirmeye bakılacak olursa da 128 yıl evvelsine referans veren başlangıcı üzerinden çizgi romanın geçmişinin ana hatlarına kuş bakışı bir nazar atılacaktır. Kürre-i Arz'ın en önemli çizgi roman havzalarının ve belli başlı çizgi roman türlerinin tasnifinin ardından, dış alemi 2000'lerin başından bu yana geçen iki on yıldır, toplumumuzu ise son 5 yıldır tesiri ve hükmü altına alan 'mangamania'ya dair kısa bir izahat okunulan metne eklemlenecektir. Çizgi romanın ülkemizdeki tarihçesi ve serencamına dair olan birkaç hususata ana başlıklarıyla yer veren muhtasar bir bölümün hemen ardından, Türkiye Toplumsal Formasyonu'nun 2023 yılında çizgi romanla kurduğu ilişki, irtibat, iltisak, ülfet ve ünsiyete dair veriler temelinde yapılmış analizler gelecek; hemen akabindeki 'sonuç - hüküm - prologue - nihayet' başlığı altında bu etüt, bidayetinde açtığı parantezi kapatmak ve müellifinin bu telif üzerinden murad'ettiği neticenin ve tesirin oluşmasına hizmet etmek adına, yukarıda dillendirdiği 'apology merkezli' hükme şeddeli vurgu yapacak ve 'ὅπερ ἔδει δεῖξαι (ΟΕΔ) Hóper édei deîxai - quod erat demonstrandum' - 'exeunt omnes' - 'VESSELÂM' diyerek kendi nihayetine vasıl olacaktır. Okunulan metnin 'ana gövdesi'nin aktarılan silsile içerisinde hitama ermesine müteakip, müellifin, telifi için istifade ettiği kaynakları içeren 'kaynakça / bibliyografya' kısımları, mercek altına alınan sujeleri daha ayrıntılı tetkik etmek isteyen meraklı okura hizmet etmek adına, okunulan satırların mimarisi içerisinde kendisine alan açacaktır([9]). 

***ii) çalışmanın dönemselliği

Yukarıda, bu metnin hakkında konuşacağı aktüel döneme referans verirken 'Türkiye Toplumsal Formasyonu’nun 2023 yılında çizgi romanla kurduğu ilişki, irtibat, iltisak, ülfet ve ünsiyete dair tespitler'  ifadesini kullanmıştım. Aslında bu bağlamda ele alacağım dönem '1 Kasım 2022 - 31 Ekim 2023'e denk düşen periyot olacak. Bunun sebebi, her sene çoğunlukla Ekim sonu - Kasım başı gibi TÜYAP tarafından İstanbul'da düzenlenen kitap fuarının yayıncılık dünyamız için ehemmiyetli bir kerteriz noktası olmasıdır. Yayıncılar, satışından en çok ümitvar oldukları ve / veya, kendilerine ekstra prestij kazandıracağını düşündükleri yeni kitaplarıyla, baskısı tükenmiş kitaplarından en çok arananların yeni baskılarını ne yapıp edip bu fuara yetiştirmeye çalışırlar. Mezkûr tarihlerin seçilme n'içini, böylesi bir pratik nedene müstenittir.

***iii) nedir çizgi roman?

Sanat tarihçileriyle, alanın diğer kanaat önderleri ve profesyonellerinin kabaca son otuz yıldır müttefik oldukları husus, - her ne kadar onun tarifi ve kaçıncı sanat olduğu konularında umumi ve sarsılmaz bir mutabakat henüz tesis edilememiş olsa da – çizgi romanın bir sanat olduğudur; evet, çizgi roman, grafik sanatlar cümlesinin bir unsuru, bir elemanı, bir alt cümlesidir. Çizgi romannın çok sayıda tanımının olması, insanın, benzer şekilde, sayısız tarif üzerinden tanımlanmasını davet eder düşünce arenasına. Dediğim gibi, insanın da, neredeyse, sayılamayacak kadar çok tarifi vardır. Bu metinde ben, bahis konusu insan tanımlarından spesifik (ve referans verdiği olguyu en kapsamlı şekilde ihata etmeye ehil ve mümeyyiz olduğuna inandığım) biri olan ‘insan hikâye uydurmayı ve bunları paylaşmayı seven varlıktır’ kavramsallaştırmasını, onunla genetik akrabalık taşıyan bir çizgi roman tarifiyle meczederek ortaya çıkardığım bir tanım üzerinden kuşatmaya çalışacağım çizgi romanı. Ama, öncesinde, akademik / ilmi / profesyonel denilebilecek çevrelerde en çok rağbet gören bir çizgi roman tanımlamasına değineceğim.

1985'de ilk baskısı okuruyla buluşan ve çr sanatı hakkında bugün bile referans eser olarak kabul edilen 'Comics and Sequential Art (Çizgiroman ve Ardışık Sanat)' kitabında mezkûr sanat disiplini için 'ardışık sanat' kavramını önermişti Will Eisner([10])Scott McCloud, çizgi roman hakkındaki (Will Eisner ustaya olan entelektüel borcunu teslim ederek gerçekleştirdiği teorizasyon teşebbüslerinin vücûd bulmuş hali olan) 3 kitaplık anıtsal incelemesinin ilk cildi olan 'Understanding Comics - The Invisible Arts (Çizgi Romanı Anlamak - Görünmez Sanat)'da([11]çizgi romanı adım adım şöyle tarif eder: 'ardışık görsel sanat', 'bitişik düzende ardışık görsel sanat' ve nihayet 'Çizgi roman: İsim, Tekil. 1. İzleyicide estetik bir tepkiye yol açma veya bir mesaj iletmeye yarayan bitişik düzende bir nizama göre ardışık duran görsel veya başka imgeler([12]).

Yan yana ve / veya alt alta duran ve ardışık olarak bir sekans halinde izlenip okunduklarında, basit ya da karmaşık, bir anlatının bütünlüklü içeriğini yansıtan yazılı ya da yazısız birbirini takip eden resimler serisine çizgi roman deniyor anlayacağınız.

Çizgi romanın temel özelliklerine dair farklı bir tanımlama ise şöyle: '1- Birbirini izleyen resimlerle anlatılan bir öykü; 2- Karakterlerin bir maceradan diğerine süregelen özellikleri; 3- Konuşma veya metnin resim içinde yer alması; 4- Resim ile metin bir bütün oluştururken resmin ağır basması; 5- Düzenli aralıklarla yayımlanması.'([13])

Tam burada minicik bir parantez açarak, yazdığı kült mertebesine terfi eden romanlarıyla haklı bir şöhrete ve sadık bir okur kitlesine sahip olan Hakan Bıçakçı'nın, 2023'ün son günlerinde okurlarıyla buluşan, 100 yıl önceki Alman ekspresyonist filmlerinin atmosferini okuruna ve 'izleyenine' yaşatan Alexandre Teles'in Caligari isimli çizgi romanının önsözünde yazdığı bir paragrafa bakmakta fayda var: 'Grafik romanlar ile sessiz filmler, birbirine en yakın iki sanat formu olabilir. İkisi de sessizce gözlerimizin önünden akıp gider, ikisinde de görüntüler ve yazılar birbirini takip eder. Ancak ritim kurgusu birinde yönetmenin, diğerinde okurun elindedir. Bir grafik romanı okurken hangi panelde ne kadar kalacağımız, sayfayı ne zaman çevireceğimiz bize kalmıştır.' ([14])

Öte yandan, içerik değerlendirmesi üzerinden çizgi romanı 'muhatabını, kurmaca dünyaların gerçek dışı ve / veya fantastik içeriğine hapsederek hakikatle bağını kopartan, bu bakımdan da kaçış anlatısı kozmosunun bir alt cümlesi olan, çoğu zaman faydasız, hatta yer yer de zararlı bir grafik edebiyat türü' olarak niteleyen eleştirilerin tersinden okunmasından yanayım. Bu tercihim, ister istemez, çizgi romanı 'yetişkinlerin hayatlarındaki sıkıntılara katlanmalarına yardımcı olan, bu amaçla onlara, travmalarını tedavi eden sağaltıcı uzay-zaman süreklilikleri ve kaygılarını izale eden şifacı paralel evrenler sunan bir konfor; çocuklar ve ergenlerin hayal güçlerini pekiştirip zenginleştirerek, gelecekteki yetişkin hayatlarının olası her türden enstantanesine hazırlanmalarına yardımcı olan bir enstrüman ve imkân' olarak görmemi(zi) sağlar.

Bu metnin asal ekseni, savunduğu tezler ve umumi duruşu bir puzzle ise; çizgi romanı, bu bölümün başlangıcında işaret ettiğim üzere, insanın sayısız tarifleri içinde en çok beğendiğim 'insan, hikaye uydurmayı ve anlatmayı bilen ve seven bir varlıktır; bir diğer deyişle, 'homo sapiens sapiens' esasen 'homo narrans'tır ' şeklinde formüle edebileceğim tanım ile genetik benzerlik, kan ve ten uyumu ve yakın akrabalık ilişkisi içerisinde olan 'sözle ve resimle dillendirilen anlatı' şeklinde tanımlamak da mezkûr puzzle'ı bütünleyecek olan 'eksik parça'dır. Yukarıda da dediğim gibi, yakın akraba, hatta tek yumurta ikizi ve belki de ruhdaş olan bu iki tarifi meczediyorum ve kendi çizgi roman tarifimi takdim ve teklif ediyorum: çizgi roman, 'homo narrans' vasfı bariz, dominant ve tayin edici olan 'homo sapien sapiens'ın resimle ya da hem resim ve hem de yazı ile oluşturup paylaştığı anlatıdır. Edebiyat ve resmi potasında eriten çizgi roman sanatının, bu vasıflarıyla, film ve tv dizilerini andıran bir mahiyete de sahip olduğuna işaret ederek tamamlamış olayım bu bahsi.

                                                        

 

                      

 

  

-  II -

 

 

 

 

 

efendisidir aslının sudaki suret ve gecenin siler izini gündüz, onu leyl örtsün diye bu. rüzgâr eser, ilerler işgüzar kumlar ve yanan yerinden büyüyen har, alaza kesen göze der: yurdudur ey Leylâ, ateşin nâr! işte böyledir her şey; eyler, böyle işler. kurtçuk kımıldar, batak devinir, bakışır ardından av ve avcı. bir taş derken düşer gökten ve buharlaşır su. bir büyük seyyare çarpar diğerine, doğar biri birden ve ateşe koşar coşan su. her şey böyledir işte; işler böyle eyler.([15])

 

 

***iv) etimolojik bir nazar

Konuya dair oldukça geniş bir literatür mevcuttur; bu metin üzerinde çalışırken başvurduğum ve listesini de bibliyografya kısmında paylaştığım (bahse konu toplam külliyatla, global literatürle mukayese edildiğinde, okyanusta ancak bir katre mesâbesinde sayılabilecek) kaynaklarda, okunulan satırların nesnesi olan antiteden 'çizgi roman', 'resimli roman', 'çizgi öykü', 'çizgili öykü', 'çizgi anlatı', 'çizgili anlatı', 'grafik kitap', 'grafik anlatı', 'grafik roman' gibi çok sayıda farklı isimlerle bahsedildiği görülmekte([16]). Bir olgu için bu denli çok ve çeşitli ismin kullanılmasının kafa karıştırıcı olduğu aşikârdır. Öte yandan, mevzu sanıldığından çok daha basit ve sarihtir, paylaştığım isimlendirmelerin tamamı bir ve aynı anlama gönderme yapmaktadır: birbirini takip eden ardışık resimlerle gerçekleştirilen anlatı = ÇİZGİ ROMAN.  

Bununla birlikte; çizgi romanın İtalyanca (fumetto)([17]), İngilizce (comics), ([18]) Fransızca (bande dessinée), Japonca (manga), Çince (manhua), Korece (manhwa), Almanca (comic buch), İspanyolca (libro cómico), Portekizce (história em quadrinhos) karşılıklarının etimolojik kökenlerine, linguistik orijinine, filolojik temellerine baktığımızda, tamamının Türkçedeki çizgi roman kavramının içeriği ile birebir örtüştüğü görülecektir. Öte yandan, semiyolojik perspektiften bakıldığında görülen manzara da farklı değildir; her biri birer 'gösteren' olan çizgi roman 'simgesi / im'i / işareti' ve onun muhtelif Dünya dillerindeki karşılıklarının referans verdikleri 'gösterilen / içerik / anlam' değerleri birlikte 'gösterge' dediğimiz olguyu oluşturur (gösterge = gösteren + gösterilen)Gösterge'ler, maddi dünyada / fizikî kozmosda / gündelik hayatta eylediğimiz irili - ufaklı, önemli - önemsiz sayısız edim ve eylemin gerçekleştirilmesinin zorunlu koşulu olan iletişim vasatını sağlayan fonksiyonel alet çantaları ve İsviçre Çakısı kipindeki çok amaçlı entelektüel imkânlardır. Gösteren olarak çizgi roman, comics, manga, bande dessinée vb işaretler, ona muhatap olanların zihninde daima aynı tesiri oluşturduğu, aynı anlamı / içeriği / gösterileni çağrıştırdığı için, muhtelif dillerde üretilmiş çizgi roman literatürüne muhatap olunduğunda, o dillere ait, bazılarına yukarıda yer verdiğim, kavramların (gösterenlerin / işaretlerin) tamamının yerine çizgi roman koyarak okumalar yapıldığında da, bir anlam kaybına ya da bağlam kaymasına uğramaz okunulan metinler([19]).

***v) nedir bu 'panel' Allah aşkına?!?

Okunulan metin gibi, çizgi roman kültürüne dair çalışmalarda sık sık panel terimi geçer. Bu tabir, çizgi roman kültürünün ayrılmaz bir parçasına, onun çok önemli bir teknik - formel komponentine referans verir. Bir çizgi romanın sayfalarında, bazen 1, çoğunlukla da, diğerlerinden çizgilerle ya da boşluklarla ayrılmış, birden çok resimli ve yazılı, veya sadece resimli ya da sadece yazılı bölüm yer alır. İşte, bu birbirinden ayrılmış bölümlerin her birinin adıdır çizgi roman paneli1895 - 1960 döneminde yapılan ve modern çizgi roman külliyatı diyebileceğimiz toplamda, paneller çoğunlukla kare şeklinde olduğundan, o süreçte panel yerine çizgi roman karesi ifadesi kullanılırdı; yânî, bu terimler ikame kavramlardı. 1960 - 2023 tarihsel sürecinde üretilen postmodern ve pos-postmodern şeklinde kavramsallaştırılabilecek olan çizgi romanların bahse konu bölümlerinin formları, geometrinin ve giderek de topolojinin ilgi alanına giren daire, üçgen, beşgen, çokgen, şekilsiz - amorf yapılar, kâğıt, sinema perdesi, ekran gibi iki boyutlu bir zeminde / yüzeyde / vasatta, 3 boyutlu olduğu izlenimini yaratan (perspektif gibi) teknikler kullanılarak yapılmış her türlü şekildi. Bu yüzden de söz konusu dönemde yapılan çizgi romanların bahse konu bölümlerini / ünitelerini isimlendirmek için artık kare değil panel kavramı kullanılmaktadır. 

***vi) çizgi roman ve grafik roman farklı şeyler midir?

Çalışmamın, çizgi romanın önemli veçhelerini ihataya matuf kısmının bu bölümünde, bir önemli hususu daha mercek altın alacağım:  çizgi roman & grafik roman farkı. Türkçe ve diğer dillerdeki literatürde, çizgi roman ile grafşk roman arasında ciddi bir anlam ve içerik farkı olduğuna (meselâ, grafik romanın, çizgi romanın bir alt türü olduğuna) dair kuramsallaştırma çabalarına tesadüf ederiz sıklıkla. Bu teorizasyon gayretlerinin bazıları, bana göre, esasen ikame kavramlar olarak düşünülmesi gereken bu iki isimlendirmenin arasındaki farkın, felsefi ıstılahlarla söyleyecek olursam, 'dereceye değil, mahiyete dair olduğunu' dillendirecek kadar ileriye götürürler iddialarını. Bu kabil iddia sahiplerinin penceresinden baktığınızda görülen manzara umumi hatlarıyla şudur: 

'çizgi roman, eğitim ve kültür düzeyi, vasatı çok da aşmayan ortalama okur için üretilmiş popüler kültür enstrümanı olup, alt metinler bakımından zayıftır. Senaryoları özensiz, klişelerle dolu ve entelektüel derinlikten yoksun; protagonist karakterlerinin psikolojisi yüzeysel ve inandırıcılıktan uzaktır. Grafik yanı (resimleri, kaligrafisi) sıradan ve çoğunlukla da siyah-beyaz olan bu gibi ürünlerin kâğıt, kapak, mürekkep, yazı karakterleri / fontlar gibi teknik özellikleri de vasat altı ya da en fazla vasat düzeyindedir. Çizgi romanlar, kahir ekseriyetle, fasiküller halinde ve çok uzun süren dönemler boyunca yayınlanırlar; bazen de çizgi roman dergilerinde, çok sayıda çizgi roman bir arada okuruyla buluşur. Bu yüzden de süreç içinde, anlatı bakımından, tekrara düşülmesi kaçınılmazdır. İçeriğin insana, ekosisteme, mevcudata dair taşıması gereken sorumluluklardan çok da nasibini almamış olması, çizgi romanın bir diğer karakteristik vasfıdır; bu hali, onun ahlâki / moral zâfiyetine işaret eder. Bu yüzden de çizgi roman denildiğinde, kategorik olarak, çoğunlukla sıradan fikri, estetik / plastik, etik kodlarla bezeli bir antitedir kastedilen. 

Grafik roman başlığı altında toplanan anlatılar ise, nereyse bütün nitelikleriyle çizgi romandan farklılıklar gösteren; hatta onların zıttı olarak da tarif ve tavsif edilebilecek hususattır. Fasiküller halinde, ya da dergilerde diğer anlatılarla birlikte değil, çoğunlukla müstakil albümler / kitaplar halinde yayınlanırlar. Genellikle tek albümden (kitap, cilt) oluşan 'one shot' anlatılardır; birden çok kitaba yayılmış senaryo mimarisine ve dramatik sürekliliğine sahip olan grafik romanların yayın periyodu ise, uzun döneme sârî olarak yayınlanan çizgi romanlara kıyasla, daha kısadır. Hikâyeleri (senaryo, anlatı) zengin ve derinlikli, sadece protagonist kahramanları değil, yan karakterleri de psikolojik zenginliğe sahip ve ikna edicidir. Resimlerinin grafik, plastik ve estetik boyutları yüksek, kaligrafileri özenlidir. Kağıdın kalitesi ve kullanılan mürekkep gibi teknik komponentler de birinci sınıftır; içerik genellikle renkli, kapaklar ise çoğunlukla hard cover ya da şömizli ve ciltlidir. Dramatik örgüsü iyi kurulmuş anlatı mimarisi ve edebi lezzet içeren üslûplarının yanı sıra, içerdikleri çok sayıda felsefi, sosyolojik, kültürel, teolojik, (doğa bilimleri anlamında) ilmi ve sanatsal alt metinler sayesinde de 'popüler (vasat, sıradan, en geniş kesimlere seslenen) kültür'le 'seçkin / elit / yüksek kültür' arasında bir yerde konumlanırlar; kimi örnekleriyle de, doğrudan 'yüksek kültür'ün parçasıdırlar. Grafik romanları çizgi romanlardan ayıran diğer  önemli fark da, varoluşun bütün tezahürlerine karşı sergiledikleri saygılı duruş, gösterdikleri '(kimi örneklerinde Heideggerian' denilebilecek) ihtimam ve sorumluluk tavrıdır; bu nitelikleriyle grafik romanlar satırlarında ve / veya satır aralarında, yüksek etik / moral kodlar taşırlar.'

1980'lerin ortasına, özellikle de 1990'ların başına kadar olan tarihsel süreçte, bu merkezde bir segmentasyon yapmak hakikatle mutabık olabilirdi belki. Ancak, son otuz yıldır, yukarıda dillendirdiğim klasifikasyon hükmünü yitirmiş, çizgi roman ürünleri, her bakımdan artan kaliteleri sayesinde, grafik roman tanımlamasına, klasifikasyonuna dahil edilebilir hale gelmiştir. Bu yüzden de günümüzde 'çizgi roman vs. grafik roman' biçiminde bir dikotomiden bahsetmek  hükümsüzdür, hakikatle gayrı-mutabıktır. Dolayısıyla da, aktüel olarak çizgi roman ve grafik roman kavramları, bu bölümün başında da vurgu yaptığım üzere, artık ikame anlamlara referans veren, bu bakımdan da aralarında mahiyete (kaliteye, niteliğe) dair değil, olsa olsa dereceye (niceliğe, kantiteye) dair farklar olan isimlendirmeler halini almıştır. Böylesi bir zincirleme kavramsallaştırma içerisinde, grafik roman kavramının referans verdiği anlam dairesiyle çizgi romanın nispet ettiği içeriğin (neredeyse) örtüştüğünü, bir diğer deyişle, grafik roman ve çizgi romanın ikame kavramlar olduklarını söyledikten sonra 'grafik roman çizgi romanın bir alt türüdür' cümlesi / bildirimi mantıken geçersizdir, değersizdir([20]).

***vii) çizgi roman kaçıncı sanattır?

Çizgi romanla ilgili kuramsal tartışmaların bir diğer problematiği de onun kaçıncı sanat olduğudur. Çizgi romanı 9. sanat olarak klasifiye eden sanat tarihçileri ve sektör bileşenleri, onu şöyle bir sıralama içine yerleştirirler:

01-  Resim,

02-     Mimari,

03-     Heykel,

04-     Edebiyat,

05-     Müzik,

06-     Performans / gösteri sanatları (Tiyatro, Opera, Dans, vb.),

07-     Film / Sinema,

08-     Medya sanatları (fotoğraf, radyo tv için üretilen içerikler), 

09-     Çizgi roman,

10-     Video / bilgisayar oyunları.

Çizgi romanın bir sanat olduğuna dair tartışmalar 1960'ların başlarında Fransız - Belçika (frankofon) çizgi roman dünyasının bileşenleri arasında başladı ve bunlar yaptıkları işi grafik sanat olarak nitelediler; hemen akabinde, Birleşik Krallık'taki çizgi roman profesyonelleri, Frankofon çizgi roman kozmosunun işlerini 9. sanat olarak vasıflandıran değerlendirmelere imza attılar([21]). Aslında 1930'lardan itibaren mezkûr çizgi roman havzasındaki çizgi roman sanatçıları, eserlerinin senaryo, resim / grafik kalitesi, kaligrafi, kapak, kâğıdın niteliği gibi bütün unsurlarının düzeyini sürekli olarak yukarıya taşıyarak mükemmelleştirmeye çalışmaktaydılar. Bunun sonucu olarak Frankofon çizgi roman kozmosunun ürünleri, 1950'lerin sonuna gelindiğinde, diğer önemli çizgi roman havzalarının çıktılarına göre kalite bakımından ilk sıraya yükselmişti. 

Çizgi romanın sanatlar sıralamasında kendisine bir yer bulduğuna dair tespitlerin ilk olarak 1960’lı yıllardan itibaren Frankofon alemde yapılması, hemen akabinde diğer çizgi roman havzalarının da bu yargıyı destekleyen tutumlar almaları anlayacağınız, bir tesadüf değildi. Ve yine önce Birleşik Krallık'da, ardından da diğer belli başlı çizgi roman havzalarında yapılan benzer sıralamalarda Frankofon çizgi romanlarının bu hiyerarşilerin tepesine yerleştirilmesi de oldukça nesnel sayılabilecek değerlendirmelere dayanmaktaydı([22]). İnanılmaz bir hızla değişen ve gelişen teknoloji hayatımızı domine etmeye, iş yapış tarzlarımızı dramatik olarak dönüştürmeye devam ediyor. Öyle ki, bu transformasyonun sonuçları zihniyet - tasavvur - tahayyül dünyamızda da göstermekte kendisini. Bu dinamikler neticesinde, Mültimedya içeriklerinin 11.Performans Sanatları'nın ise 12. sanat olarak sanatlar sıralamasına eklemek zorunda kaldık([23]). Konuya dair farklı bir görüşe yer vererek bu bölümü tamamlıyorum. Çizgi roman, uzmanların ve sektör profesyonellerinin büyük kısmı tarafından 9. sanat olarak nitelenirken, az sayıda da olsa bazı kanaat önderlerinin, bu sıralamaya itiraz ettikleri ve çizgi romanı 8. sanat olarak değerlendirdikleri vâkidir([24]).

 

 

                                             

  

- III -

 

 

sual sorsa 'hakikat ve sır hangi

kutlu kaynaktan beslenir?', 'karıncaların 

memeleriyle…’ der bir âmâ usta,

‘terliksi hayvanların tatlı terinden,

deriden içre giden katlı yerinden…([25])

 

***viii) çizgi romanın muhtasar tarihçesi

Çizgi romanın tarihini günümüzden on binlerce yıl önceye kadar giden paleolitik çağdaki mağara resimlerine([26]); 52 asır önceye kadar izi sürülebilen antik Mısır'daki duvar resimleriyle hiyeroglif yazılarına; 27 asır önceye tarihlenen antik Grek mekânlarının duvarlarıyla, çömlek ve vazolarındaki resimlere; 1900 yıl önceye dayanan erken dönem Hristiyanlarının Kapadokya'daki yeraltı kiliselerinin duvar ve tavan fresklerine; 17 asır öncesine dayanan Bible resimlerine; 15 asır öncesine tarihlenen Bizans kilise fresklerine; Normanların 1066'daki İngiltere istilasını hikâye eden ardışık resimlerle süslü 70 m. uzunluğundaki Bayeaux duvar halısına; 550 yıl önce Boticelli'nin İlâhi Komedya için yaptığı bütünlüklü bir anlatıya dair olan ardışık resimlere; Cortez tarafından 1519'da keşfedilen 11 m. uzunluğundaki rengârenk resim ve yazılarla dolu olan Meksika kodeksine; en eskisi 450 yıl önceye tarihlenen Hünername, Sübhatü'l Ahbâr ve Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn tarzı bol minyatürlü ve tarihsel hakikatlere dayalı anlatılara; bir çok tarihçi ve araştırmacı tarafından modern karikatürün ve çizgi romanın mucidi olarak kabul edilen Birleşik Krallık tebasından William Hogarth'ın 18. asırdaki resimli anlatılarına; 19. asır ortalarında Rudolphe Töpffer ile, aynı yüzyılın 2. yarısında Heinrich Christian Wilhelm Busch'ün yaptığı resim, illüstrasyon ve karikatürlere; geçen asırda Lynd Ward ve Frans Maseree'nin yazılı bir metnin desteğine ihtiyaç duymaksızın, sadece expresyonist üslûpla yaptıkları gravürler üzerinden aktardıkları / anlattıkları 'gravür-öykü'lere ve Max Ernst'in 1934 tarihinde yayınlanan, kolaj tekniğiyle kotarılmış sözsüz, sürrealist anlatısı 'Une Semaine De Bonte'a dayandırma teşebbüslerinin tamamının gerçeklikle şu veya bu oranda bir irtibatı varsa da, bunların büyük kısmının modern çizgi romanın başlangıcı olduğunu söylemek, hermenötik jargonla ifade edecek olursam, 'aşırı yorum'dur. 

1750 - 1920 döneminde keşfedilip uygulamaya alınan hızı ve kapasitesi arttırılmış yeni matbaa teknikleri, baskı adedi arttığı için ucuzlayan ve erişilebilir hale gelen basılı kitap - gazete - dergiler, halkla ilişkiler - reklam - propaganda - iş idaresi - şirketleşme - finans alanlarındaki gelişmeler, buhar gücü, balon, demiryolu, elektrik enerjisi, elektrikli motor, telgraf, telefon, gramofon, hareketli resim / film & sinema, röntgen ışınıyla görüntüleme, istinasız herkesi kucaklamaya çalışan kaliteli - parasız kamusal eğitim sistemleri, politik düzenlerin görünüşte de olsa demokratize olmaları, motorlu araçlar, uçak, zeplin gibi alt yapı ve üst yapı olguları, hem toplumsal elitlerin ve hem de ortalama insanın problemleri algılama - değerlendirme - çözme tarzlarını, iktisadi faaliyetlerin hemen her branşındaki iş görme biçimlerini ve üretim tarzlarını, beşeri ilişkilerin mahiyet ve formlarının radikal bir şekilde değiştirdi; bu durum ister istemez sanatın bütün şubelerinde de dramatik değişiklere yol açtı. İşte böylesi bir ortamda, 19. asrın sonunda modern çizgi roman da hayatımıza girdi; 5 Mayıs 1895'de New York ve yakın civarında dağıtılan World Gazetesi'nde yayınlanmaya başlayan ve Richard Outcault imzasını taşıyan Yellow Kid'den bahsediyorum([27]). Günümüz çizgi romanının da temel karakteristikleri olan unsurların neredeyse tamamı: kronolojik bir mantık içerisinde süregelen öykü / dramatik akış, karakterlerin devamlılığı, sayfalardaki panelleri bütünleyen diyaloglar ve atmosfer oluşturmaya yönelik tasvirler ilk olarak bu grafik anlatıda boy gösterdiler.

Bir diğer deyişle, benim de katıldığım bir yaklaşımla, çizgi romanın kökenini on binlerce yıl öncesine, neredeyse 'gaz ve toz bulutu'na kadar götürmeye çalışan - özetlemeye gayret ettiğim - bütün o entelektüel eforlar, 'fikri idman teşebbüsleri' olmaları bakımından ufuk açıcı, kıymetli, muhterem ve sempatik olmakla birlikte, aranan cevap olamazlar; mezkûr antitenin, çizgi romanın bildiğimiz modern halinin başlangıcını 128 yıl önce yayın hayatına atılan Sarı Çocuk olarak tespit, tayin ve teyit etmek, mevzunun hakikatiyle en ziyade mutabık izahat şekli gibi gözükmektedir. Evet, modern çizgi romanın milâdı, orijini ve atası ilk olarak 1895'de kamusal alanda görünen Yellow Kid'dir.

***ix) küresel çizgi roman havzası ve çizgi roman türü

Çizgi roman havzalarıyla çizgi roman türlerinin çoğunlukla karıştırılıyor oluşu, bu bölümde mercek altına alacağımız problematiğin en problemli([28]) yanıdır. Çizgi roman kozmosu, çizgi roman ekosferi, çizgi roman ekosistemi vb. gibi kavramsallaştırmalarla aynı manayı ihtiva eden çizgi roman havzası terimi, gezegenimizin belli başlı çizgi roman üretim coğrafyalarına / ülkelerine referans verir. Bunların her birinde, 'iv) etimolojik bir nazar' başlığı altında paylaşıldığı üzere, çizgi roman karşılığında kullanılan comics, bande dessinée, fumettomanga, manhua, manhwa, comic buch, libro cómico, história em quadrinhos gibi farklı kavramlar vardır. Bunların her biri, ait oldukları lisanın konuşulduğu coğrafyalardaki çizgi roman kozmoslarına işaret eder, (nadir istisnalar haricinde) çizgi roman türlerine değil. En önemli çizgi roman kozmoslarından olan comics, bande dessinée, fumetto ve manga'dan ikisi comics ve manga bahsettiğim o nadir istisnalardır. Diğer çizgi roman havzalarından farkları aşikâr olan süper kahramanlar anlatısına işaret eden comics ile, ayırt edici vasıflarına ilerleyen satırlarda değinilecek olan manga dışındaki çizgi roman türleri şunlardır: otobiyografik & biyografik çizgi roman, kurgu dışı (ilmi - akademik, yarı akademik ya da popüler bilim türlerindeki çizgi roman, (comics ve manga haricindeki) kurmaca çizgi roman. Özetle, çizgi roman türleri dendiğinde bahse konu olan branşların tamamı esasen işte bu 5 farklı başlık altında klasifiye edilebilmektedir. 

Felsefe, psikoloji, sosyoloji, antropoloji, tarih, iktisat, edebiyat kuramları, eleştirel teori, matematik, mantık, fizik, kimya, biyoloji, yer bilimleri, klimatoloji, meteoroloji, mimari, grafik sanatlar, sahne sanatları, müzik gibi disiplinlere dair olan araştırma - inceleme temelli kurgu dışı eserlere çizgi roman denilmesine itiraz eden, bunların 'kurgu dışı grafik kitap' başlığı altında tasnif edilmesi gerektiğini savunan çizgi roman eksperleri olsa da, ben, kurgu dışı türü için de çizgi roman teriminin kullanılmasını tercih edenlerdenim. Bu bölümü tamamlarken, önemine binaen tekraren ve şeddeli bir vurgu ile ve altını kırmızı kalemle kalın bir şekilde çizerek dillendiriyorum: manga ve comics dışında kalan, başta fumetto ve bande dessinée (Frankofon) olmak üzere, bunların çeşitli dillerdeki karşılıklarının gönderme yaptığı anlam kozmosları, sektörün kimi profesyonelleriyle uzmanlarının da arasında olduğu geniş bir kesimin sandığının, 'bildiğinin' ve savunduğunun aksine, çizgi roman türü / genre'ı değil, çizgi roman havzalarıdır([29])Grafik romanın niçin bir çizgi roman türü olmadığını ise yukarıdaki 'vi) çizgi roman ve grafik roman farklı şeyler midir?' başlıklı bölümde açıklamıştım([30]).

***x) Mangamania: nedir bunun niçini?

Bu bölümde, bir fikri takip teşebbüsü gerçekleştirecek; comics'in yükselişine ve düşüşüne, akabinde de manga'nın liderlik yürüyüşüne başlamasına dair olan ‘18. dipnot'ta bıraktığımız yerden devam edeceğiz. 

Gezegenimiz, 2000'lerin başından bu yana, kabaca yirmi yıldır, âfâkını saran ve neredeyse bütün coğrafyaları ve toplumları tesiri altına alan, şiddetli bir kasırgaya maruz kalmakta: mangamania! Buraya nasıl geldik? Japon çizgi roman endüstrisi ne oldu da genelde popüler kültür kozmosunu, özelde ise çizgi roman endüstrisini hükmü altına aldı? Bu bölümde ana hatlarıyla işte bu gibi soruların cevaplarını arayacağız.

a)19. asrın sonunda, 1895'de, New York'da, bugün çizgi roman denildiğinde zihnimizde şekillenen olgunun, yânî, modern çizgi romanın icat edilmesinden başlayarak, 2000'lerin başına değin geçen sürede Amerikan çizgi roman havzası, bir diğer deyişle comics kozmosu, yada süper kahramanlar türü (superheroes genre), gezegenimizin çizgi roman endüstrisini belirlemiştir. Bunun nedenlerine gelince; önce çizgi romanın bir Amerikan icadı olduğu gerçeğini not edelim; yanına, ABD'nin, özellikle de 2. Dünya Savaşı sonrasında, küresel sistemin (her bakımdan) dominateur'ü olduğunu ekleyelim; bunların yanına, çizgi roman alanına yapılan ciddi yatırımlar sayesinde sermayenin en ziyade temerküz ettiği, bu sayede de endüstri haline getirdiği ilk çizgi roman havzasının comics kozmosu olduğu hakikatini de koymayı ihmal etmeyelim; bu sayede, gezegenin en yetenekli yazar, çizer, editör ve grafikerlerinin, âdetâ demir tozlarının mıknatısa, ya da pervanelerin ateşe koşmaları misali, ABD çizgi roman sektörüne dahil oldukları ayrıntısını da ıskalamayalım; bunlara ilâveten, comics sektörünün Holywood ile yaptığı ve mezkûr dipnotta ele aldığım o çok kârlı ve başarılı işbirliğini de bu merkezdeki tespitlerimize eklemleyelim. Alt alta sıraladığım bu unsurların tamamı dilendirdiğimiz 'NEDEN?!?'e doyurucu bir yanıt olacaktır.

b) Diğer birçok vasfının yanı sıra, çizgiromanperest de olan ve çizgi romana dair özgün / enteresan şeyler söyleyebilen Haluk Kalafat, fumetti ve comics kıyaslamalarına yoğunlukla yer verdiği bir yazısının finalini şöyle yapıyor: 'Sonuçta çizgi roman da değişiyor, Amerika da. Değişmeyen bir şey var: O da çizgi romanda Amerikan hegemonyası([31]). Çok problemli bir ifade bu ve problem doğuran bileşeni de şu: şayet Kalafat'ın dediği gibi hem ABD ve hem de çizgi roman değişmişse, comics genre'ının, dolayısıyla da ABD çizgi roman aleminin, küresel market bakımından, hegemonik unsur olduğu olgusunun da değişime açık olması gerekir. Bunu reddetmek, metodolojik bir zâfiyete referans verir; mezkûr müellifin, verili data setini ve onun domine ettiği tarihsel süreci iyi değerlendirememesinin ve bunlar üzerinden isabetli projeksiyon ve previzyon yapamamasının ardında bu kabil bir epistemolojik problem olduğunu düşünüyorum. Nitekim, Haluk Kalafat imzalı bu yazı yayınlandığı sırada, manga türü, gezegenimizin birçok havzasında / marketinde comics'in bileğini bükmeye başlamıştı bile.

c) Bilinen en eski kökeni 6. asırdaki Japon Budist mabetlerinin duvarlarına ve tavanlarına çizilmiş (karikatür diyebileceğimiz grotesk ifadeli) resimlere dayanan manganın yazılı kayıtlarda yer aldığı ilk tarih 1770'dir. Modern manadaki ilk manga çizimleri ise, efsanevi Japon grafik sanatçısı Hokusai Katsushika'nın yapıp talebelerini eğitmek için 1814 - 1834 periyodunda yayımladığı resim ve karikatürlerdir. 20. asrın ilk çeyreğinin sonlarından 1950'lere sonuna kadar manga türü Japonya'da endüstrileşip yığınlara hitap eder hale gelirken, ana vatanı dışındaki marketlerde belirgin bir başarı elde edemedi. Bunun bazı önemli sebepleri vardı; bunlardan fevkalâde komleks olan ve çok sayıda etki ajanıyla farklı uzay-zaman sürekliliklerine dair olan komponentleri bünyesinde barındıran birisini mercek altına alıyorum. Diğer çizgi roman havzalarında çoğunlukla gerçekçi grafik özelliklere yer verilir ve bu suretle okurun anlatının içine girmesi, giderek de bir 'özdeşleşme psikolojisi'ni kuşanarak, muhatap olduğu popüler kültür ajanıyla bütünleşmesi sağlanmaya çalışılır. Mangada ise durum, özellikle yabancı okur için farklıdır. Aşırı iri çizilmiş gözler, anormal açılmış ağızlar ve aşırıya kaçan bedeni hareketlerle karakterize olan figürler ve çizgi roman sayfalarındaki panellerde yer verilen aksiyonlarla her türlü devinimin, çizginin yanı sıra (örneğin korkudan titreyen birisinin resminin 'tir tir tir', ya da 'titriyor', sert esen bir rüzgârda savrulan nesnelerin 'rüzgârda savrulur' gibi) yazılı açıklamalarla birlikte verilmesi yüzünden, mangaların, Bertolt Brecht'in mucidi ve müellifi olduğu Brechtian Teknik'le kotarılmış Epik Dramaların seyredenler üzerinde oluşturduğu 'yabancılaşma tesirini'ne benzer bir etki oluşturması mümkündür okurunda. Bu olasılığa bir de Japon kültürel kodlarına, sosyolojik normlarına, mitolojik ve itikâdi umdelerine bütünüyle yabancı olmaları gibi handikaplar eklendiğinde, Asya – Pasifik Havzası haricindeki uluslara mensup okurların, mangaların dünyasına girmekte zorlanmaları anlaşılabilir olmaktadır. 1950'lerin sonlarından itibaren yaşanan bazı gelişmeler, bu handikapları '...adım, adım, adım,...' ortadan kaldırmış ve mangalar 'bir bir kendinden danslı adımlarla'([32]) ilerleyerek diğer toplumlardan okurlar içinde de anlaşılır hale gelmeye başlamıştır. 

d) Modern manganın kurucu babası sayılan (Dünya'nın çeşitli toplumlarında onun için 'Founding fathers of Manga'nın yanı sıra, 'God of Manga', 'Grandfather of Manga' nitelemeleri de yapılır) Osamu Tezuka'nın([33]) bilimkurgu mangası Astroboy (1952 - 1968)([34]); Kazuo Kokie ve Goseki Kojima'nın yazıp çizdikleri 'Yalnız Kurt ve Yavrusu' sagası (1970 - 1976); Keiji Nakazawa'nın yazıp çizdiği tarihi gerçeklere dayanan otobiyografik seri 'Yalınayak Gen' (1973 – 1987); Katsuhiro Otomo'nun yazıp çizdiği cyberpunk - post-apocalytic seri 'Akira' (1982 - 1990); Masamune Shirow tarafından yazılıp çizilen cyberpunk manga 'Ghost in the Sell' (1989 - 1991); Tsugumi Ohba ve Takeshi Obata'nın yazıp çizdikleri polisiye - psiko-drama – fantastik kurgu – gerilim türlerindeki 'Ölüm Defteri' (2003 - 2006); Eiichiro Oda tarafından yazılıp çizilen bütün dünyada yüzlerce milyonu bulan total tirajıyla fenomen haline gelen 'One Piece' (1997 - devam ediyor, 107. cildi Japonya'da yayınlandı); Masashi Kishimoto tarafından yazılıp çizilen ve küresel olarak yüzlerce milyonluk toplam satışa erişen bir diğer fenomen seri 'Naruto' (1999 - 2014, 72 cilt) gibi eserler, Japonlarla onların kültürel ve sosyolojik akrabaları diyebileceğimiz Çinliler ve Koreliler dışındaki toplumların da bu türü benimsemelerine büyük katkı veren sıra dışı ve başarılı örneklerdendir. Mangalar temelinde yapılan ve 1960'lardan günümüze kadar dünyanın neredeyse bütün tv kanallarında sıklıkla yayınlanan anime serileri de manga türünün küresel ölçekte benimsenmesine ciddi katkı sağlamışlardırHayao Miyazaki([35]) ile İsao Takahata'nın işbirliğinin ürünü olan ve ilkin 1974'de Japon Fuji TV'de yayınlanan 52 bölümlük anime dizisi 'Dağların Kızı HEİDİ', aralarında TRT'nin de olduğu neredeyse bütün önemli Dünya kanallarında gösterilmiş ve manga türünün onlarca yıl sonra edineceği kitleselleşmenin ve ticari başarıların âdeta habercisiymişçesine, büyük sükse yapmıştı. Anime deyip, ardından da Heidi'ye gönderme yapmışken, büyük mangaka ve anime sanatçısı Hayao Miyazaki'ye (1941) değinmemek olmaz; onun oldukça uzun ve müthiş başarılarla dolu kariyeri (1963 - günümüz) boyunca gerçekleştirdiği sayısız manga ve animasyon, ilgili sektörlerin ilham kaynağı, enerji deposu, dinamosu ve 'ete kemiğe bürünmüş ruhu' olurken, yanı sıra, Japonya dışı marketlerde mangaların önünü açan etkenlerin arasında ön sıralarda yer almıştır.

Nisan 2005'de Youtube'la start alan, Eylül 2006'da Facebook'la ivmelenen sosyal medya aparatları, Eylül 2015'de TikTok'un devreye girmesiyle birlikte artık insanlığın 'sine qua non'u haline gelmişti. Bu mecralarda, özellikle de TikTok'da yapılan paylaşımlar mangamania'nın ateşine odun taşımış, har’ını yellemiş, nâr'ını körüklemiştir.

e) Manga türünün, küresel çizgi roman kozmosundaki zirve yürüyüşüne destek veren bir diğer önemli unsur da, diğer çizgi roman türlerine göre çok daha fazla alt türü bünyesinde barındırmasıdır. Her biri kendi içinde farklı alt türleri barındıran çocuklar için, genç kızlar için, genç erkekler için, kadınlar için, erkekler için olan mangaların yanı sıra, yine kendi içinde farklı alt türler içeren 'yetişkin içerikli' manga gibi türler diğer çizgi roman havzalarında ve genre'larında rastlanılmayan bir çeşitliliğe işaret eder([36]). Japonca - İngilizce mütercimi, manga konusunda Japon olmayan en önemli uzmanlardan, manga türünün ABD vd. Batılı ülkelerde tanınması için bütün kariyeri boyunca, başta çeviri olmak üzere, sayısız aksiyona imza atmış ve bu yüzden de Japon devletinin, üniversitelerinin ve çizgi roman sektörünün bileşenleri olan çeşitli sivil toplum kuruluşlarının ihdas ettiği çok sayıda ödülü kazanmış gerçek bir japonofil olan 'Dreamland Japan: Writings on Modern Manga'nın yazarı Frederick L. Schdot, manga kozmosunda olağanüstü çeşitliliği yorumlarken, şiddet, cinsellik ve argo konuşmalarla diğer kötü davranışları içeren alt türleri kast ederek, şöyle diyor: 'Japonya'da manga daha çok 'id'in serbest bırakılışı gibidir'. İnsanın, benliğinin karanlık tarafını, bilinçaltının meçhul labirentlerini, 'cürümler ve suçluluk halleriyle dolu gün ışığı görmemiş mahzen ve dehlizler'ini barındıran 'karanlık yan'ını tamamen serbest bırakmasına şahitlik eden içerikleriyle öne çıkmış, hem popüler ve hem de elit kültüre dahil edilebilecek eserlere Dünya'nın bütün kültür havzalarında rastlanır. Bunun bir çizgi roman alt türü olarak sahne alması ve üstüne üstlük ciddi bir toplumsal karşılık bularak kayda değer ticari başarılar elde etmesi ise sadece Japon toplumuna özgü bir sosyolojik manzaradır. Batı Medeniyetine([37]) dahil olan ülkelerle Japonya'nın çok farklı kültürel kodları, sosyolojik normları, itikadi umdeleri ve ahlâki standartlarının olmasının, manga türünün Batı'da yaygınlaşmasını geciktiren bir faktör olduğuna yukarıda işaret etmiştim. İbrahimi dinlerin inanlıları ile, Şintoizm ve Budizme iman edenler arasındaki haram - helâl - öte dünya gibi itikadi - imani hususlara dair olan farklılıklar, beşeri faaliyetlerin neredeyse tamamını kontrolü altına alan sansür ve oto-sansür süreçlerinin etkilerini azaltan ve yer yer de bu tesiri bütünüyle ortadan kaldıran bir netice icra etmiş, bu durum L. Schdot'un ifadesiyle 'id'in (temel - ilkel - alt benlik, alt bilinç, karanlık bilinç) manga gibi kültürel ürünler üzerinden serbest bırakılmasına yol açmıştır. Bahse konu dinamiklerin dolaysız bir sonucu olarak, yukarıda bazılarını zikrettiğim çok sayıda manga alt türlerinin ortaya çıkması da mümkün hale gelmiştir. Bu çeşitlilik, en yığınsalından en marjinaline değin, her inançtan, sosyal kesimden ve alt kültürden insanı kucaklamak noktasında manga kozmosuna ciddi avantajlar sağlamış ve küresel çizgi roman kozmosunun dominatörü ve protagonisti olmasının da kolaylaştırıcısı / fasilitatörü olmuştur. Anlayacağınız, sosyo-kültürel farklılıklar bir yandan manganın küresel başarısı için handikap oluştururken, aynı zamanda, doğmasına neden olduğu çok sayıdaki alt tür sayesinde de bu başarının elde edilmesine yardımcı olmuştur. Kadîm Uzak Doğu kozmoloji ve kozmogonisinin asal eksenini oluşturan 'Yin Yang'ı, Yang Yin'i doğurur ve barındırır' ilkesinin 'başarısızlığa yol açan nedenlerin bünyesinde başarıyı doğuran unsurlar ve başarıya yol açan faktörlerin bağrında da başarısızlığı besleyen nedenler vardır' şeklinde dillendirilebilecek bir versiyonudur bu.

f) Tohumları 15. asırda Floransa'da atılan, 16. - 18. asır sürecinde (merkantilist çağ) Birleşik Krallık ve Hollanda'da geliştirilen, 1850 - 1950 döneminde ABD'de olgunlaştırılan şirket antitesi, 1960 - 1990 periyodunda Japonya'da mükemmelleştirilmiştir. Kapitalist üretim tarzının en etkileyici icatlarından olan şirketleşmenin ABD'de çr'na nasıl level atlattığına yukarıda değinmiştim; Japonya'nın bu sahada yaptığı atılımın çizgi roman / manga sektöründeki yansımalarının, çizgi romanın 'Altın Dönemi' denen süreçte ABD'de gerçekleşen patlamayı, gelişmeyi andırması bu bakımdan anlaşılır bir durumdur. 

Manga endüstrisinin, Kuzey Amerika'daki çizgi roman sektörüne, comics türüne 'kafa tutabilecek' yegâne çizgi roman havzası olmasının ve gezegenimizde, özellikle son 10 yıldır, esen mangamania kasırgasının arka plânında özetle işte bu dinamikler çalışır. Ana hatlarıyla ve tarihsel sürekliliği içerisinde tarife çalıştığım bütün bu mekanik ve dinamik içerisinde, AmeriManga (ABD'de İngilizce olarak üretilen manga) ve EuroManga (Euro zonunda ve Birleşik Krallık'ta, yerel dillerde üretilen mangalar) gibi alt türlerin de ortaya çıkarak, nihayetinde manga genre'ının küresel çizgi roman liderliği postuna oturduğu bir resmin oluşması çok da yadırganacak bir hal olmasa gerektir diye düşünüyorum ([38]).

 

 

 

   

- IV -

 

...birlikteydiniz, direnmiş ve işgali beraber 

göğüslemiş; fuzuli şagildiniz, derûni ve mâsivâyı 

kökten reddetmiş. 'cevap ver eyy nidakâr, ses nedir 

duyan yoksa, duyan yoksa o dertli nefes?' dedikçe 

siz, cevap verir o bâkî heves: 'merak ki, bir ince 

nişin, belki bir serzenişin içinde; bitmiş bir marifettir 

ve meyyal bir şen işe. antik bir ihanettiniz işte, 

nihayet arsız maiye ram'ettiniz; epeyce direnip sanki 

gönülsüz eyvallah ettiniz. sizdiniz ses ve nefes

ve o sırlı niş; bildim, sizdiniz o biteviye 

ve o kutlu tükeniş.([39])

 

 

 

***xi) Türkiye'de çizgi roman

a) Türkiye'de yerli / telif çizgi romanın milâdıCemal Nadir'in Amcabey'i ve Ramiz Gökçe'nin de Tombul teyze ve Sıska Dayı gibi tiplemelerinin merkezinde olduğu bantlarını (strip), dönemin mizah ve magazin dergilerinde yayınlamaya başladığı 1930'ların başıdır.  

b) 1930'lardan günümüze değin, coğrafyamızda çizgi romana emeği geçen sanatçılarımızın belli başlıları şunlardır: Cemal Nadir GülerMünif Fehim, Sururi, Ratip Tahir BurakTurhan SelçukŞahap AyhanMim Uykusuz, Yalçın Çetin, Nehar Tüblek, Ayhan Başoğlu, Ayhan Erer, Samim Utkun, Yücel Köksal, Suat Yalaz, Sinan GürdağcıkSezgin Burak, Abdullah Turhan, Altan Erbulak, Bedri Koraman, Faruk Geç, Oğuz Aral, Arslan Şükür, Ersin BurakHaldun SevelSuavi SualpBülent Arabacıoğlu, Ali Recan, Yılmaz Aslantürk, Ramize Erer, Ergin Ergönültaş, Nuri Kurtcebe, İrfan Sayar, Necdet Şen, Ertuğrul EdirneErgün Gündüz, Galip TekinSuat Gönülayİlban Ertem, Talat Güreli, Ömer Muz, Kemal Gökhan Gürses, İsmail GülgeçYalçın Didman,  Ender Özkahraman, Bahadır Baruter, Kenan YararErsin Karabulut, Uğur Erbaş, Hikmet Yamansavaşçılar, Sümeyye Kesgin, Yıldırım ÖrerMustafa Kutlukhan PerkerMahmud Asrar, Hakan Tacal, Yıldıray Çınar, Selçuk ÖrenEmre Orhun, Bartu BölükbaşıRewhat, Umut SarıkayaCem Özüduru, Hakan Karataş, Elif Nurşad, Fırat Yaşa, Cem Güventürk, Oytun Yılmaz.

c) Önce gazetelerde yayınlanan, ardından müstakil fasiküller / dergiler ve albümler (birden çok fasikülü / dergiyi içeren, çoğunlukla bir maceranın tamamını hâvi ciltler) halinde okuruyla buluşan Ratip Tahir Burak'ın tarihi çizgi romanları ile Karaoğlan (Suat Yalaz), Tarkan (Sezgin Burak), Tolga ve Kara Murat (Abdullah Turhan), Malkoçoğlu (Şahap Ayhan) gibi kılıçlı kahramanların maceraları; mizah dergilerinde ve gazetelerde yayınlandıktan sonra çizgi roman ve karikatür albümleri halinde de piyasaya sunulan Utanmaz Adam ve Avanak Avni (Oğuz Aral), En kahraman Rıdvan (Bülent Arabacıoğlu), Otisabi (Yılmaz Aslantürk), Kötü Kedi Şero (Bülent Üstün), Arap Kadri (Tekin Aral - Latif Demirci - İrfan Sayar - Nuri Kurtcebe), Muhlis Bey ve Yavlum Mithat (Latif Demirci - Behiç Pek), Porof. Zihni Sinir (İrfan Sayar), Gaddar Davut (Nuri Kurtcebe), Entelektüel Ayı ve Hayvanlar ve İnsanlar (İsmail Gülgeç) gibi mizahi kahramanların maceraları; haftalık ve aylık süreli yayınların ardından bağımsız albümler şeklinde kitapçı raflarındaki yerlerini alan Hızlı Gazeteci (Necdet Şen) ve Ağaç Yaşken Eğilir ve Ya Ameliyatlı Yerime Gelseydi? (Kemal Gökhan Gürses), Orası Öyküleri (Ender Özkahraman) gibi Türkiye Toplumsal Formasyonunun sosyopolitik ve sosyoekonomik hallerine dair ciddi eleştiriler içeren çizgi romanlar ile, mizah ve edebiyat içerikli periyodiklerde hayat bulan Grup Perişan (Abdülkadir Elçioğlu / Aptülika) gibi, rock müzik dinleyen dar gelirli kesimlerin problem ve duyarlıklarını temel alan anlatısını muhalif bir politik tutum ve mizahi yaklaşımla aktaran izgi romanlar büyük ilgi görmüş ve yerli ç,zg, romanı mercek altına aldığımız sektörde zirveye taşımıştır. Yerli çizgi romanın toplumsal karşılık görme ve tiraj elde etme noktalarında sergilediği yukarı yönlü trentte ifadesini bulan kayda değer başarıda belirleyici rol oynayan, 'amiral gemisi' Gırgır olan mizah dergileri, (GırGır'ın beyni, dinamosu ve ruhu olan Oğuz Aral'ın, patronajın / sahipliğin el değiştirmesi üzerine 'Gemisi'ni terk ettiği) 1989'dan itibaren, âdetâ amip misali, sürekli bölündükleri bir Fetret Dönemine girince, ciddi manada okur yitirmişler ve birer birer kapanmışlardır. Küresel, bölgesel ve yerel (bazıları önceden kestirilmesi imkânsız kategorisindeki 'Siyah Kuğu / Black Swan' nitelikli) çok sayıda dinamiğin rol oynadığı; süreci karakterize eden başat aktörlerin teknolojik atılımlar olduğu ve bunların neticesinde bilişim ve iletişim sahalarında radikal / dramatik değişim ve dönüşümlerin yaşandığı son 20 yılın birikimli etkileri, söz konusu bu 'okur kaybı'na eklenmiş, bu suretle de yerli çizgi roman epeydir yaşadığı serbest düşüş sürecini tamamlayarak dibe vurmuş ve görkemli bir çöküş resmi vermiştir.

d) çizgi roman sektörümüzün, temellerinin atıldığı 1920'lerin sonu - 1930'ların başından bu yana aralıksız olarak yaşadığı neredeyse 100 yıllık sürece damgasını, vuran asal problemi müteşebbis kıtlığı ve sermaye yetersizliğidir; bunlar bir türlü ol(a)mayınca, çizgi roman sektörümüz geliş(e)memiş, ABD, İtalya, Fransa, Belçika, Japonya, İspanya, Birleşik Krallık'ta olduğu gibi endüstri aşamasına sıçrayamamıştır.

e) Sektör endüstrileşemeyince, grafik sanatlar ve edebiyat alanındaki yetenekler için cazibe merkezi olamamış, onları, başta reklamcılık olmak üzere, endüstriyel tasarım, ticari grafik işler, sahne sanatları, film endüstrisi ve tv prodüksiyonları gibi rakip alanlara kaptırmıştır.

f) Girişimci ve sermaye eksikliğini yaşadığı kabaca 100 yıllık tarihi boyunca, kurumsallaşamayan çizgi roman sektörümüz, bunun tabii bir sonucu olarak, etkili reklâm ve pazarlama stratejileri tatbik edememiş, geleceğe yönelik realist ve rasyonel projeksiyon ve previzyonlar geliştirememiştir. Doğru mecralarda yapılan ve hedef kitlesini yakalamayı başaran reklâmların ve bu temelde inşâ edilen pazarlama stratejilerinin, bu faaliyetlere konu nesnenin (mal ya da servis) satışını nasıl olumlu etkilediğinin bu sektöre dair en bariz, en spesifik ve gerçekten de bir başarı hikâyesi sayılabilecek en karakteristik örneği, NTV Yayınlarının 2009 - 2015 döneminde yayınladığı Çizgi Roman Dünya Klasikleri serisi için yaptığı reklâm ve pazarlama kampanyalardır. Mezkûr yayıncının, başta kendi grubunun tv kanalları olmak üzere, hedef kitlesinin izlediği birçok tv kanalında yayınlattığı düşük bütçeli ama etkili reklâmlar ve diğer reklâm mecralarında devreye sokulan tanıtım kampanyaları, Çizgi Roman Dünya Klasikleri serisinin bir çok kitabının 50,000'i aşan satış rakamlarına erişmesini sağlamıştır. 

Bu göz kamaştırıcı başarı üzerine, kapitalizmin sakil bir tezahürü ve kâr temelli sistemin kaçınılmaz bir sonucu olarak, çok sayıda yayıncımız, dünya klasiklerinin çizgi roman uyarlamalarının çevirilerini arka arkaya piyasaya vermiştir. Sektörün işini ciddiye alan bileşenlerince 'kolay yoldan ve zahmetsizce para kazanmak dürtüsüyle girişilmiş bir iş' olarak algılanan bu yayıncılık faaliyeti, NTV Yayınlarındaki kurumsallığa, kurmay aklına ve ticari vizyona sahip olmadıkları anlaşılan bahse konu yayıncıların, gereken reklam ve marketing aksiyonlarını al(a)maması sonucu, başarısızlığa uğrayarak yarım kalmıştır. Mezkûr yayıncının bahse konu çizgi romanlarını ortalama 10 lira gibi çok uygun bir liste fiyatıyla piyasaya vermesi, satışları üzerinde olumlu tesir yaparken, bu durum, fiyat rekabetine girişen ve NTV Yayınları kadar güçlü finansal imkânlara sahip olmayan bazı çizgi roman yayıncılarının bilançolarının da ciddi zararlar yazmasına yol açmıştır.  

g) NTV Yayınlarının sergilediğine benzer bir yayıncılık başarısı ve tiraj patlaması, üstelik de reklâm ve pazarlama sahalarında kayda değer bir adım atılmamasına karşın, süper kahramanların (comics) Holywood yapımı üstün prodüksiyonlarıyla eş zamanlı olarak 2010 - 2020 periyodunda piyasaya sürülen çizgi romanlarının yayını ile yaşandı. Bununla aşağı yukarı aynı dönemde, bazı manga serileri de, yine bir reklam ve pazarlama faaliyeti olmaksızın, on binlerle ifade edilen satış rakamlarına erişerek, 2020 - 2023 döneminde gerçekleştirdikleri satış patlamasının (ki, bu metin boyunca bu patlama mangamania olarak tarif ve tavsif edilmiştir) öncüllerini sergilemiş oldular.

h) Türkiye'de çizgi roman sektörünün gelişip gürbüzleşememesinde ve giderek de bir endüstriye dönüşememesindeki bir etmen de, 1930 - 2000 döneminde yapılan kalitesiz, özensiz, kopya, korsan baskılardır. Bu tür işler, çok küçük bir okur ve koleksiyoner kitlesi hariç olmak üzere, geniş yığınların çizgi romana mesafeli durmalarına yol açmıştır.

i) çizgi roman kozmosumuzun, ülkemizin gezegendeki (popülasyon, insan kaynakları kalitesi, teknolojik gelişmişlik, endüstrileşme, alt yapı kalitesi vd alanlardaki) düzeyinden daha geride olması, çizgi roman sanatçılarımızın dış alemdeki belli başlı çizgi roman endüstrilerinde yeterince ve lâyığıyla istihdam edilmesi üzerinde olumsuz tesirler icra etmiştir.

j) çizgi roman kozmosumuzun geliş(e)memesini, İslam itikat, kültür ve hukukundaki figüratif unsur resmedilmesi merkezli yasak'a ve bu bağlamda dini otoritenin musavvirlere 'zinhar sureti muhtevi tasvir telif etmeyesiz!' şeklinde yaklaşmasına bağlayan anlayışların doğru olmadığını düşünüyorum. Bu iddia meselenin hakikatiyle mutabık olsaydı şayet, 15. asır - 20. asır arasında yaşayan minyatür sanatçılarının âsarına figüratif unsurlar eklememesi icab'ederdi, oysa tam tersiydi gerçekleşen. Bu dinamiklerden; coğrafyamızın tarihi, kültürel, mitolojik, sosyolojik birikim ve mirasıyla zenginleştirilmiş Türk - İslam Medeniyetine özgü ve bütün unsurlarıyla da 'sahiciyim, orijinalim,  otantiğim!' diye haykırabilen minyatür temellinde kotarılmış güçlü bir tasvir ve çizgi roman geleneği neşv-ü nevâ bulabilirdi, ama, olamadı ne yazık ki. Öte yandan, çizgi romanın yakın akrabası olan karikatür sanatının Türkiye Toplumsal Formasyonu'nda güçlü bir geleneğinin olması da, dine müstenit bir yasaklama ve / veya sınırlamanın geçersizliğini ortaya koyan bir diğer antitedir.

k) Kabaca 100 yıllık olduğu söylenebilecek olan çizgi roman tarihimize dair birçok olguya, ana hatlarıyla, işaret ettikten sonra, şimdi de mezkûr sektörün niceliksel - sayısallaştırılabilen - kantitatif yanlarına dair bir dizi nesnel olguya / somut realiteye daha vurgu yapacağım. Lâkin, öncelikle bir hususun altını çizmek durumundayım: Takiben dillendireceğim tespitler ve onları besleyen veri seti, 2009 Mart'ından bu yana geçen yaklaşık 15 yılda, bilfiil salonlarda, katılımcılarla yüz yüze (her biri kitabiyat sohbeti ve kültür muhabbeti formatında olmak kaydıyla) gerçekleştirdiğim 1200'den fazla kitap müzayedesinin iştirakçisi olan binlerce ve binlerce kitapseverle paylaştığımız tecrübelerimize ve yanı sıra da, 60 yıla mütecaviz bir süreyi kapsayan (ilk 40 yılı kitapçılarda, sahaflarda, müzayedelerde, takip eden son 20 yılı ise zikrettiğim konvansiyonel ortamlara ilâve olarak internet vasatında da gerçekleşen) kitap peşinde koşma, arşiv oluşturma, bu arşivin defalarca yenilenmesi, okuma, yazma, film - dizi - belgesel izleme, tartışma sürecime binaen argümante edilmiş olup; okunulan metnin ‘29. Dipnot’unda serdedilen düşünce deneyi tekniğine başvurularak yapılmış farazi bir sosyal psikoloji deneyi (deney fiktif, ancak, veriler efektif, yânî reeldir) ile pekiştirilmiştir. Mezkûr verilerin kaynağı muhtelif olup, kabaca son 20 yılda edinip kaydettiğim malûmat setine istinat etmektedir([40])).

l) Varsayalım ki, gezegenin en önemli megapollerinden olan (TTF'nun mükemmel bir modeli ve kusursuz bir örneklemi olduğu düşüncesinden hareketle) İstanbul'un Taksim, Kadıköy, Aksaray, Fatih, Beyazıt, Üsküdar, Beyoğlu gibi nüfusu en yoğun, insan trafiği en üst düzeyde olan bölgelerindesiniz; genç - yaşlı ve kadın - erkek kişiler arasında dengeli bir yüzde tutturmaya çalışarak yaptığını randomize tercihlerle seçtiğiniz insanlara şu 2 soruyu sorun:

1 – çizgi roman nedir?, 2 - en son okuduğun çizgi romanın ismi nedir?

Alacağınız cevapları analiz ettiğinizde, elde edeceğiniz sonuç büyük ihtimalle şöyle olacaktır:

#) Türkiye Toplumsal Formasyonu'nu oluşturan yurttaşların ezici çoğunluğu çizgi roman okumamakta, hatta çizgi roman hakkında, temel bilgilere bile sahip bulunmamaktadır.

#) çizgi roman okuryazarlığı en gelişmiş olanlarımız 08 - 25 yaş aralığındaki okullaşmış çocuk ve gençlerimizin ekonomik olarak (verili yaş grubunun ~ %1'ine nispet eden) 'görece iyi' durumda olanlarıdır; bunların tercihi, ezici çoğunlukla (ilerleyen satırlarda, yaklaşık olmak kaydıyla, tercih edilme yüzdeleri de paylaşılacak olan) manga ve comics türleridir.

#) Yaşları '+ 40' olan yurttaşlarımızdan, çizgi roman hakkında iyi kötü bilgisi olanların (verili yaş grubunun eğitim ve gelir düzeyinden bağımsız olarak ~ % 0.5 - %1'inin) önemlice bir bölümü, okul hayatlarıyla birlikte çizgi romandan koptuklarını söylemekte; bunların yaklaşık yarısı çizgi roman deyince akıllarına, çalışma hayatına atılana kadar okudukları Teksas, Tommiks, Zagor, Tex (Teks) gibi fumettolarla, Red Kit ve Tenten gibi frankofonlar geldiğini, diğer yarısı ise Spiderman, Batman, Superman gibi comicsleri anımsadıklarını söylemektedir.

#) Tercihi manga olan 08 - 25 yaş aralığındaki çizgi roman okurları, enteresandır, diğer çizgi roman türlerine sıcak bakmamakta, özellikle de kurgu dışı çizgi roman türü hakkında derin ve düşündürücü bir cehalet sergilemektedirler.

#) İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi en büyük ilk 5 metropolümüz, öğrenci ve eğitimci kadrosu geniş ve eğitim kalitesi de vasattan hallice olan devlet üniversitelerinin bulunduğu kentlerimiz ve eli yüzü düzgün ve yüksek mevcutlu özel ve kamu orta okul ve liselerinin olduğu yerleşim yerlerimiz dışındaki coğrafyalarımızda çizgi roman okuryazarlığı ~ (yaklaşık olarak) % 0(SIFIR!) mertebesindedir.

#) Tarihsel sürekliliği içerisinde Türkiye'deki çizgi roman okuryazarlığına, çizgi roman türlerinin tercih yüzdelerine ve çizgi romana erişim kaynaklarına bakıldığında, karşımıza (yanılma payı, istatistikteki kabul edilebilir hata oranına göre yüksek sayılabilecek değerlerde olmak kaydıyla) şöylesi bir resim çıkmaktadır:

*) 1940 - 1950, 07 - 75 yaş grubunda çizgi roman okuma oranı: ~ % 5;

türlere göre dağılım: % 40 comics, % 20 frankofon, % 30 fumetto, % 10 yerli;

çizgi romana erişim kaynakları: % 60 gazeteler, % 20 mizah dergileri, % 20 çizgi roman ve magazin dergileri.

*) 1950 - 1990, 07 - 75 yaş grubunda çizgi roman okuma oranı: ~ % 15;

türlere göre dağılım: % 30 fumetti, % 15 comics, % 20: frankofon, % 35 yerli;

çizgi romana erişim kaynakları: % 40 mizah dergileri, % 30 çr dergileri ve çoklu dergiler içeren albüm ve ciltler, % 30 gazeteler.

*) 1990 - 2015, 07 - 75 yaş grubunda çizgi roman okuma oranı: ~ % 10;

türlere göre dağılım: % 35 comics, % 25 yerli, % 25 fumetti, % 10 frankofon, % 5 manga;

çizgi romana erişim kaynakları: % 20 mizah dergileri, % 60 çr dergileri ve çoklu dergiler içeren albüm ve ciltler, % 10 dijital kaynaklar, % 10 gazeteler.

*) 2015 - bugün, 07 - 75 yaş grubunda çizgi roman okuma oranı: ~ % 3;

türlere göre dağılım: % 70 manga, % % 15 comics, % 3 yerli, % 5 fumetti, % 7 frankofon vd.

çizgi romana erişim kaynakları: % 10 mizah dergileri, % 75 çr dergileri ve birden çok çizgi roman fasikülü içeren albüm ve ciltler, % 15 dijital kaynaklar.

m) Yerli çizgi roman  yukarıdaki istatistiki verilerde de görüleceği üzere, uzunca bir süredir büyük bir düşüş trendi içerisindedir; önce fumetto, ardından comics ve nihayet son 7 - 8 yıldır da manga türü, çrizgi roman kozmosumuzu domine etmiştir; mangaların dominatör vasfı fumetto ve comics gibi türlere göre çok daha kuvvetlidir.

n) Günümüzde çizgi roman sektörümüz % 95 tercüme eserler üzerinden yayıncılık yapmaktadır; % 5 mertebesindeki yerli / telif üretimin önemli kısmı da 'retro'dur, yânî, 1975 - 2005 döneminde basılmış eserlerin yeni baskılarıdır.

o) Yaşadığımız aktüel uğrakta yerli çizgi roman ve fumetto can çekişiyor, frankofon çizgi romana olan ilgi çok düştü, ckmics geriliyor. Kurgu dışı çizgi roman türüne olan ilgi ise, kelimenin hakiki manasıyla, yerlerde sürünmekte. Çizgi roman sektörümüzün, an itibarıyla % 70'den fazlasını oluşturan manga türü tarafından tamamen istilâ edilmesine çok az kaldı sanki([41]). Hal böyle olunca, bir kısım çizgi roman yayıncıları (meselâ Gerekli Şeyler Yayınevi , Beta βYou ve Komikşeyler Yayıncılık) neredeyse sadece manga yayınlar oldu; Destek Yayın Grubu'nun Athika ile, Çizgi Düşler Yayınevi'nin Satori ile ve Arkadaş Yayınevi'nin ise Akılçelen Kitaplar ve Kuru kafa Yayınevi markalarıyla yaptığı üzere, yayıncıların bazıları da sadece (ya da ağırlıkla) manga yayınlayan alt markalar oluşturdu. Otto Manga ve Kayıp Kıta gibi bazı yayınevleri ise faaliyetlerinin başından itibaren, sadece manga yayınlamak için üzere yola çıktılar. Anlayacağınız muhterem kârîm, okunulan satırların mimarisinin barındırdığı diğerleri gibi, bu emareler de, mangamania kavramsallaştırması etrafında yapılan teorizasyon çabalarının, birilerinin vehmine, illüzyonuna, suizanna değil, tam da şeddeli vurgularla işaret ettiğimiz üzere, global manada hayat bulan bir çılgınlığın hakikatine işaret ettiğini göstermekte.

p) Antik çağda (MÖ 5. asır) Efes'de (İonya) yaşamış Herakleitos'a nispet edilen bir argüman 'Her şey değişir'([42]) der. Takip eden 25 asır boyunca bu iddia sayısız defa tekrarlanmış olsa gerek. Peki, doğru mudur? Cevabımız 'evet' ise şayet, bu durumda, 'çizgi roman kozmosundaki küresel dominatörlük perspektifinden bakıldığında, comicsin hakimiyeti nasıl yıkıldıysa, mangayı da benzer bir nihayet beklemektedir' dememiz gerekir. Manganın yerini hangi çizgi roman türü alacak, küresel çizgi roman marketini hangi çizgi roman havzasının ürünleri belirleyecek, bunu şimdiden kestirmek ise gerçekten zordur. Fütüristler başta olmak üzere, çeşitli disiplinlerin uzmanları, alanlarına dair yaptıkları tahminlerde oldukça düşük isabet oranları tutturdular şimdiye değin. Üçü genelde popüler kültür, özelde ise çizgi roman uzmanı olan kanaat önderlerinin, güncel tespitlerinde bile realitelerden nasıl da uzak düştüklerini gösteren; 1 tanesi ise, manga türünün son yirmi yılda gerçekleştirdiği olağanüstü küresel atağın coğrafyamızda 16 yıl önce nasıl yankılandığının ipuçlarına dair olmak üzere, toplamda 4 alıntıyla tamamlıyoruz bu bölümü.

Fumettoların pazar liderliğini kaybettiği ve Comicsin, Türkiye çizgi roman marketinde hakimiyetini ilân ettiği sırada, 2007 yılı sonunda, manga ve anime alanın en önemli uzmanlarından biri, bir popüler kültür kanaat önderi, ülkemizin en önemli kültür ve sanat dergisin ''Manga Dosyası' konuk editörü' Burak 'Isamu' Aydın, bakın ne demiş: 'Türkiye'de çok büyük bir çizgiroman okuyucu kitlesi bulunmakta'([43]). Bu tespit keşke doğru olsaydı!?! Oysa ne 2007 sonlarında, ne öncesinde ve ne de sonrasında ülkemizde 'çok büyük bir çizgiroman okuyucu kitlesi' ol(a)madı ne yazık ki! Bunun tek istisnası, 1975 - 1985 periyodunda, tirajı bazı haftalar 500,000'i bulan ve milyonlarca kişi tarafından okunan GırGır dergisine gösterilen ilgiydi; öte yandan bu dergi çizgi roman yayınlasa da, esas olarak karikatür ağırlıklı bir mizah dergisiydi,

İkinci alıntımızın adresi yine aynı; Sanat Dünyamız Manga Dosyası sayısı: 'Türkiye'de hâlâ çizgiroman denilince ilk akla gelen, İtalyan kökenli western  çizgiromanları olan Teksas ve Tommiks oluyor galiba.'([44]) Bu iddianın da realiteden kopuk olduğu aşikârdır; 2007 sonu, 2008 başı gibi fumettoların tahtı bayağı sarsılmış, epeydir zirvesine yerleştikleri Türkiye çizgi roman marketindeki yerlerini çoktan comicslere terk etmişlerdi. Ayrıca, o sıralarda, ülkemizde artık Teksas ve Tommiks'in papucu epeydir dama atılmıştı, fumettofil okurun ilgisi, yeni nesil İtalyan çizgi romanlarına kaymıştı. Tex, Zagor, Mister No bunların başında geliyordu. Tam bu sıralarda gerçekleşecek olan bir teknolojik gelişme, Apple'ın ilk akıllı telefonu olan iphone1'i 29 Haziran 2007'da ABD'de pazara sürmesiyle tetiklenen dramatik süreç, bütün hayatımızda olduğu gibi, çizgi romana olan ilgi ve yaklaşımımızda da radikal değişikliklere yol açacak, kâğıda basılı çiazgi romanları edinme, okuma ve biriktirme alışkanlıklarımızda sürekli olarak aşağı yönlü bir trend izlenecekti.

Şimdi sıra 3. alıntımızda:

'...Türkiye'de çizgi roman piyasasına baktığımızda, ortaya çıkan tablo bir tuhaf. Görsel kültürün dolu dizgin ilerlediği çağımızda, çizgi roman Batı'da ve Uzakdoğu'da kendi kültürünü oluştururken, bizde yalnızca Amerikan comics'in süper kahramanlarının kol gezdiği, barbarlığın meziyet olarak sunulduğu, sanat düzeyi hiç de yükseklerde seyretmeyen bir çizgi romanlar ordusu var. Çok uzun süren araştırmalar sonucu ortaya çıkmış, büyük bir titizlikle, kalabalık ekipler tarafından hazırlanmış, giderek kendi sanatçılarını yaratmış Batı çizgi romanları daha adım bile atamamış Türkiye'ye.'([45])

Günümüzden 35 yıl önce yapılmış yukarıdaki tespitleri mercek altına aldığımızda, ait oldukları tarihsel momentle problemli bir ilişkileri olduğu çıkmaktadır ortaya. 1989 dolaylarında, yukarıda yüzdelerini de paylaştığım türlerine göre çr okunma sıralaması şöyleydi: 1- yerli çizgi roman, 2- fumetto, 3- frankofon, 4- comics. Gerek tecrübelerime ve gerekse de bu metinde işaret ettiğim verilere dayanarak, yukarıda verdiğim yüzdelerle, onların üzerine inşâ ettiğim tespitlerimin, dönemin somut gerçeklikleriyle daha uyumlu olduğunu, 'meçhul yazar'ın iddialarının ise realitelerle örtüşmediğini iç huzuruyla söyleyebilirim. 

Son alıntımız ise, manga türünün 2007 - 2023 döneminde Türkiye marketinde nasıl devasa bir aşama kaydettiğini ortaya koyan bir izlenimi içermekte: 'Türkiye manga akımından pek haberdar olmasa bile, meraklıları manga eserlerinin tüm dünyadaki çizgiroman okurlarını peşinden sürüklediğini bilir.'([46]). 2007 sonuna gelindiğinde, Türkiye Toplumsal Formasyonunun çizgi roman sevdalılarının olağanüstü küçük bir bölümünün, sadece bir avuç geek'in([47]), manga türünden haberdar olduğunu ele veren bu alıntı, döneminin çr atmosferine dair bir ipucu olması hasebiyle belge niteliğindedir.

r-) çr tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı([48])

1) Münif Fehim Özarman (1899 - 1983)([49]); uzun ve çok başarılı grafik sanatlar kariyerinde çizgi romancılığı az yer tutmasına karşın, bu alana dair mahdut işiyle, özellikle de, son büyük projesi diyebileceğimiz 3 bölümlük ve toplamda (51+ 55 + 13 =) 116 sayfalık 'Hazreti Muhammed'in Hayatı' + 'Hz. Muhammed'in Savaşları' - 'Mekke'nin Fethi, Putların Kırılması + 'Hz. Muhammed'in Ufulü' dokümanter çizgi romanı ile, çizgi roman dışı işleri yüzünden grafik sanatların diğer disiplinlerinin başarılı artistleri hizasına ismini yazdırmasının yanı sıra, çizgi roman tarihimize de damgasını vurmayı bilmiştir. Bahse konu çizgi romanı oluşturan yüzlerce panelin her biri öylesine incelikle işlenmiş, öylesine oya gibi dokunmuştur ki (çizgi romanın beş yüzün üzerindeki her bir paneline dikkatle bakıldığında, resmedilen insanların gerçekten de Sâmi kavmine ait oldukları izlenimi uyandırdığı; giysiler, kullanılan teknoloji ve malzemeler, mimari doku, iç dekorasyon, umumi fiziki mekân, tabiat şartları ve at, deve gibi canlıların da yüksek otantisiteye sahip yerel ve dönemsel karakteristikler gösterdiği) böylesi bir titizliğe ve işçiliğe, coğrafyamızın çizgi roman külliyatının bir başka eserinde tesadüf etmek neredeyse imkânsızdır([50]).

2) Ratip Tahir Burak (RTB, 1904 - 1977); karikatürist, ressam ve illüstratör olarak tanınmasına karşın, senaryolarının kalitesi ve çizimlerinin artistik - plastik - estetik olarak çok başarılı oluşu yüzünden, bana kalırsa o, esas itibarıyla bir çizgi roman sanatçısıdır ve modern çizgi romanımızın kurucusudur. 1921 yılında Heybeliada'daki Yüksek Denizcilik Okulu'ndan mezun olunca başladığı denizlik kariyeri sırasında, bir taraftan da tutkusu olan resim yapmayı ihmal etmedi; nitekim, bu hobisi çok kısa sürede meyvesini vermiş ve sanatçının ilk karikatürleri 1922'de Aydede dergisinde yayınlanmıştır. RTB'ın denizle olan bu irtibatı, modern çizgi romanımızın onunla başlayan başlangıcını / mâzisini günümüze bağlayan bir sürekliliğin, bir tematik akışın da bidayeti oldu([51]). 1950'den ölümüne değin olan süreçte Hürriyet, Yeni Sabah, Milliyet, Ulus ve Akşam gazetelerinde, RTB'ın hepsi de tarihi gerçeklere dayanan (neredeyse dokümanter mahiyette) en az 27 çizgi romanı yayınlanmıştır([52]). Çizgi roman sahasına yaptığı yüksek nitelikli bu katkılar yüzünden o, ülkemiz çizgi roman kozmosunun  ölümsüzleri arasına yazdırmıştır ismini. 

3) Turhan Selçuk (1922 - 2010), karikatürümüzün duayen isimlerindir. Saul Steinberg'ün tarzından çok etkilenmiştir. 1957 - 2003 döneminde gazetelerde tefrika edilen, maceraları toplu olarak 4 kere albümler halinde de yayınlanan Abdülcanbaz sagası, sanatçının minimalist, yuvarlaklardan çok köşeli formların hakim olduğu, düz hatlı, yalın tarzıyla orijinal bir tasarımdır. Abdülcanbaz külliyatıTurhan Selçuk'un en önemli çizgi roman artistlerimiz arasında zikredilmesine neden olacak mahiyet ve kapsamdadır.

4) Suat Yalaz (1932 - 2020), illüstratör, çizgi romancı, film yapımcısı - yönetmeni - senaristidir. 1962 - 2010 döneminde gazetelerde tefrika edilen ve külliyatı defalarca fasiküller ve albümler halinde meraklısıyla buluşan, yaratıcısı tarafından 7 kere de beyaz perdeye aktarılan kılıçlı kahraman Karaoğlan'ın başından geçenler, çizgi roman tarihimizin en popüler ve en uzun soluklu sagasını oluşturur. Uzun yıllar Paris'te yaşayan ve (Karaoğlan maceralarının Fransa ve Kuzey Afrika ülkeleri gibi frankofon zonda Kebir ve Changor isimleri altında yayınlanması ile tarihi ve yanı sıra da western, korku, erotik genre'larda olmak üzere) çok sayıda Fransızca çizgi romana da imza atan sanatçının Hz. Muhammed, Atatürk, Enver Paşa, Çerkez Ethem ve Topal Osman Ağa'nın hayatlarını anlattığı dokümanter çr'ları, bana kalırsa onun en başarılı eserleridir, aynı zamanda bunlar çizgi roman tarihimizin zirvelerindendir. Karaoğlan sagasının başlangıcı, senaryoları Abdullah Ziya Kozanoğlu (AZK) tarafından yazılmış Kaan maceralarının, 1950'lerin sonu, 1960'ların başı gibi Akşam Gazetesi'nde yayınlanmasıdır. Bunlar hemen akabinde, Türkiye Yayınevi tarafından 9 albüm halinde piyasaya sürülmüştür. AZK'nun senaryolarındaki özen ve kaliteye, genç Suat Yalaz'ın onları illüstre ederken gerçekleştirdiği artistik işçilik ve yüksek grafik - plastik değerler de eklenince, Kaan albümleri, ister istemez, henüz kariyerinin başlarındaki sanatçının en iyi işleri arasında girmiştir. Diğer yaptıklarına hiç girişmemiş olsaydı dahi, bahsettiğim dokümanter tarihi çizgi roman albümleriyle Kaan külliyatı, sanatçıyı TÜRK ÇİZGİ ROMAN PANTEONUnun zirvesine çıkarmaya yeter de artardı bile([53]).

5) Sezgin Burak (1935 - 1978), sanatçı tarafından yazılıp çizilen kılıçlı ve pelerinli kahraman Tarkan, Karaoğlan'la birlikte tarihi Türk çizgi romanının iki zirvesinden biridir. 8 kere beyaz perdeye uyarlanan seri öyle büyük bir başarı kazanmıştır ki, Tarkan ismi, maceraların yayın döneminde, en popüler adlar arasına girmiş, çok sayıda ebeveyn, yeni doğan oğulları için bu ismi tercih etmiştir. Popüler kültür antitesi olarak Tarkan'ın hayatımıza, isim verme tercihlerimiz dışındaki tesirleri arasında, Tarkan'ın kurt köpeğine talimat vermek adına yaptığı 'atıl kurt!' seslenişinin, dilimize bir kalıp olarak yerleşmesi de vardır. Hürriyet Gazetesi için yaptığı Bizimkiler çizgi bandı, mizahi çizgi roman alanında ülkemizde yapılan en kaliteli ve başarılı işlerin başında gelir. Sanatçının kariyerine İtalya'da devam ettiği 1960'ların 2. yarısında gazete, tiraj kaybetmemek adına, seriyi, Sezgin Burak'ın kardeşi Ersin Burak'a çizdirmiştir. Tarkan'ın yaratıcısının, halâ da sır olan bir nedenle, genç yaşta intiharının ardından, bu pelerinli kahramanın son macerası yarım kalmış, Bizimkiler çizgi Bandı ise çok uzun bir süre daha Ersin Burak tarafından sürdürülmüştür. 

6) Oğuz Aral (1936 - 2004), karikatürist, yazar, GırGır dergisinin kurucusu ve genel yayın yönetmeni. Utanmaz Adam ve Avanak Avni tiplemeleri en bilinen çizgi roman karakterleridir. Oğuz Aral'ın beyni, ruhu ve dinamosu olduğu GırGır dergisi, 1972 - 1989 döneminde Türkiye'de karikatür ve çizgi romanın standartlarını belirlemiş, merkez - sol popülist tarzıyla şimdi hayal bile edilemeyecek olan tirajlara ve okunma oranlarına erişmiş, mezkûr dönemde âdeta sosyo-politik ve sosyo-kültürel bir phenomena haline almış bir süreli yayındı. Bir grafik sanatlar ekolü gibi işlev gören bu dergi vasıtasıyla Oğuz Aral, bizzat yaptığı çizgi romanlardan çok, bir çoğu halâ grafik sanatlar dünyamıza katkı veren talebelerinin, başta çizgi roman olmak üzere, yaptıkları grafik işleri üzerinden domine etmiştir çizgi roman ve grafik sanatlar sektörlerini. Oğuz Aral'ın bahse konu dominatörlüğü günümüzde artık çok zayıflamış olsa da, popüler kültür uzmanlarından çizgi roman ve animasyon alanlarında çalışanlar, bu dominasyona dair kimi izleri, yaptıkları plastik - artistik - estetik - metinsel çözümlemeler sırasında, tespit ve deşifre etmektedir. Ezcümle, Oğuz Aral, çizgi roman kozmosumuzun ve karikatürümüzün göz ardı edilemeyecek bir fenomenidir([54]).

7) Abdullah Turhan (AT, 1933 - 2020); kılıçlı kahramanlar türüne kattığı karakterlerle, özellikle de Tolga ve Kara Murat'la tanınan çizgi roman sanatçısı ve illüstratör. Lâfı dolandırmadan sadede geliyor ve 'confession time' diyorum: 25 sanatçılık bu liste, sadece okunulan telifin müellifinin beğenileri temelinde şekillenip ortaya çıkmış olsaydı şayet, gerek (Rahmi Turan'la birlikte yazdıkları kılıçlı kahramanlar maceralarının) senaryolarını ve gerekse de artistik - plastik - estetik vasıfları itibarıyla grafik yanını vasat ve yer yer de vasat altı bulduğum, bu yüzden de kendimi yakın hissetmediğim bu âsar'a, imza atmış olan AT dahil olamazdı ona. Devreye giren çok sayıda nesnel - dışsal etken ve dinamik yüzünden, işin kişisel sempati kısmı etkisini yitirmiş, bahse konu sanatçı bu başlık altında yer almıştır (bu tercihin fikri zemini için bknz. 48. dipnot). AT külliyatı, ülkemizin çizgi roman okurundan büyük ilgi görmüş, yanı sıra da, Tolga ve Kara Murat takımları koleksiyonerlerin gözdesi ve 'arzu nesnesi'([55]) halini almıştır. AT'ın külliyatını 'çizgi roman kültürü araştırması' tekniğiyle mercek altına aldığımızda, bu toplamın, özellikle de 'Kara Murat sagası'nın tesirinin, çizgi roman kozmosumuzun sınırlarını aştığını, tarihe, bilhassa Bizans dönemine dair çok güçlü ön yargıların yerleşmesine neden olduğunu görürüz. Bunda, çizgi romandan uyarlanan ve Cüneyt Arkın'ın başrolünde oynadığı 7 filmlik Kara Murat serisinin özellikle tayin edici etkisi olmuştur([56])Coğrafyamızdaki ortalama insanın Bizans'a dair 'bilgi'sinin bahse konu çizgi roman ve film serisi olması, AT'ın kılıçlı kahramanının sosyokültürel, ideolojik ve psikososyal tesirinin boyutlarını ele veren önemli bir emaredir. Onların yol açtığı yargılar, Mem / Même (bknz 18. dipnot) halini alarak, Türkiye Toplumsal Formasyonunun müşterek hafızasına nakşolmuşlardır. Bir çizgi roman kahramanının maceraları üzerinden şekillenen söz konusu yargının (même), oluşmasına, mezkûr çizgi romanın yaratıcısı olması hasebiyle, yol açtığı ve 'dokuzuncu sanat'ın, taife-i münevveran tarafından küçümsenmesinin, bir toplumun kılcallarının anlamlandırılması noktasında yaratabileceği zaafları tartışmamıza vesile olduğu için Abdullah Turhan ehemmiyetlidir ve sırf bu yüzden bile onsuz bir 'çizgi roman tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı' listesi, nâtamam olurdu şüphesiz.

8) Haldun SevelMütareke Dönemi denilen, Mondros Mütarekesinin imzalandığı 30 Ekim 1918 ile Mudanya mütarekesinin akdedildiği 11 Ekim 1922 arasındaki süreçte, bir diğer ifadeyle, İstanbul'un işgal altında olduğu 13 Kasım 1918 ile 4 Ekim 1923 arasındaki periyotta faaliyet gösteren Kuvayı Milliye yanlısı vatansever bir kabadayı olan Ustura Kemal'in başından geçenleri, büyük ölçüde tarihi olaylardan beslenerek, çizgi roman haline getirmiştir. Üç tanesi farklı yayınevlerince ikişer kere olmak üzere, farklı Ustura Kemal macerası 1997 - 2023 sürecinde Arba, Tiglat Matbaası (sanatçının kendi yayınıdır), Elips, Cinius ve Dark İstanbul Yayınevleri tarafından 8 albüm halinde yayınlanmıştır. Ustura Kemal'in okuruyla buluşması ise çok daha eski bir tarihe, onun ilk kez Günaydın Gazetesi'nin kardeş yayını olan Gün Gazetesi’nde tefrika edilmesiyle, tam 51 yıl öncesine dayanır. Söz konusu tarihi döneme dair başka çizgi roman olmaması ve sanatçının her bir paneli, çoğunlukla Yeşilçam aktör ve aktrislerini, başta kendisi olmak üzere, yakın civarındaki kişileri ve Ustura Kemal'in peşinde koşturduğu yıllarda temas kurduğu, o dönemin gerçek aktörlerini ve onların sağladığı görselleri model alarak ya da onlardan esinlenerek, suluboya ile ve büyük emek harcayarak yapması, Ustura Kemal anlatısını hem senaryo ve hem de grafik yan bakımlarından ilgiye değer kılmaktadır.

9) İsmail Gülgeç (1948 - 2011), karikatürist, illüstratör, çizgi roman sanatçısı, yayıncı, radyo programcısı, mesleki kitle örgütü (Karikatürcüler Derneği) başkanı ve yöneticisi. Çocuk yaşta geçirdiği ağır bir rahatsızlık yüzünden bedenen engelli hale gelmesi yetmiyormuş gibi, hayatının son 12 yılında da lösemi ile amansız bir mücadele yürüttü. İllüstrayon, karikatür ve çizgi romanları ile katkı verdiği çok sayıdaki gazete, gazete ilâvesi, dergi, banka süreli yayını, kitap, kamuoyu araştırması raporu, plâk tanıtım broşürü, sergi, sempozyum gibi mecrada yayınlanan, sergilenen işlerini 1995'de kurduğu Gülgeç Yayınları ve Ajansı bünyesinde külliyat halinde bir araya getirerek basmaya başladı; erken ölümü ile bu proje tamamlanamadı. Cumhuriyet Gazetesinde 1981 - 2011 döneminde tefrika edilen, ardından da bir kısmı albümler halinde toplu olarak basılan Hayvanlar ve İnsanlar başlıklı bant çizgi romanları en popüler işlerindendir. Sanatçının, geriye doğru yaklaşık 100 yıllık süreçte icra-ı sanat eylemiş binlerce meslektaşı arasından sıyrılarak unutulmaz Türk karikatürist ve çizgi romancıları arasına girmesini sağlayan verimleri ise, Ahmet Ümit'in senaryolarını yazdığı Başkomser Nevzat - Tapınak Fahişeleri, Başkomser Nevzat - Çiçekçinin Ölümü çizgi romanları ile Yaşar Kemal'in gezegen ölçeğinde fenomen haline gelmiş uluslararası çok satan destansı romanı İnce Memed'in çizgi roman uyarlamasıdır([57]).

10) Bülent Arabacıoğlu (BA,1950), karikatürist, çizgi roman ve çizgi film / animasyon sanatçısı, reklâmcı. 1971'den bu yana süren grafik sanatlar kariyerinde, çizgi roman tarihimizin en tanınan, en ikonik, en kanonik tiplemelerinden, fütüristik tandanslı maceraların odağındaki bir süper kahraman ve bilim kurgu parodisi olan En Kahraman Rıdvan karakterini ve reklâmcılık tarihimizin en başarılı çizgi film / animasyon ve karikatür karakteri Tipi Tip'i yarattı. En Kahraman Rıdvan karakterinin maceralarının GırGır Dergisi'nde (1980'lerin ilk yıllarından itibaren) yayınlandığı sırada, mezkûr serial'ın protagonist kahramanının sarf ettiği replikleri, özellikle de 'Ey zalim, haydut, üç kağıtçı ve bilumum kötüler!.. titreyin ve savulun! En Kahraman Rıdvan geliyor! Kukuriiikuuu!'  sokaktaki insanımızın, bilhassa çocuklarla gençlerin diline pelesenk olmuştu. Sanatçının bir diğer önemli başarısı da, Kent Gıda'nın yeni bir sakız markasının lansman ve reklâm kampanyası için 1974'de yarattığı Tipitip ana karakteriyle, onlarla birlikte ürettiği yan karakterler Tipitoş (Tipi Tip'in eşi), Tipican (oğlu), Tipicik (kızı) ve Tipitop (Tipi Tip ailesinin köpeği) etrafında oluşan anlatıda şekillendi; bu fiktif tiplerin tamamı insanımız tarafından müthiş benimsendi ve çok da sevildi. Dönemin oldukça iptidai koşullarında gerçekleştirilmelerine karşın, BA'nun bu kurmaca karakterlerin maceraları temelinde yaptığı çok sayıda reklâm amaçlı animasyon filmleri artistik, sinematografik ve ticari olarak büyük başarılara imza atarken, Türkiye Toplumsal Formasyonu'nun popüler kültür dünyasına da damgasını vurdu. Tipi Tip ailesi sosyolojik mimarimizin komponentlerinin, özellikle de çocuklarla gençlerin sevgilisi oluvermiş, fiktif bir kahraman ve ailesinin oluşturdukları kurmaca dünya, toplumumuzun efektif bir unsuru haline gelmiştiBA'nun genelde grafik sanatlarımıza, özelde de karikatür ve çizgi roman kozmoslarımıza kattığı yenilik ve orijinalitelerden biri de, sanatçının ilk olarak Laklak Dergisi'nde 1980'lerin ilk yarısında boy gösteren tam sayfa halinde çizilmiş panoramik ve tematik karikatürleriydi. Dünya'nın önde gelen grafik sanatlar havzalarında uzun süredir kullanılan söz konusu çok karakterli, çok konulu, çok odaklı ve çok aksiyonlu bu panoramik mahiyetteki grafik tasvirler, BA ile birlikte, artık ülkemiz iletişim ve bildirişim kozmoslarının da bir parçası olmuştu. Bu hikâyeleme tarzı, BA'nun üstlendiği öncü rolün ardından, çok sayıda illüstratör, karikatürist ve çizgi roman sanatçımız tarafından benimsenmiş ve onların grafik anlatılarının da bir parçası haline gelmişti. Panoramik grafik tablolar akabinde, sadece edebiyatın bahse konu popüler grafik türlerinde değil; ticari, politik ve kâr amacı gütmeyen sivil inisyatiflerin faaliyetlerini duyurmak adına da işlev görmeye başlamıştı. En Kahraman Rıdvan külliyatı halen Marmara Çizgi yayınevi tarafından albümler halinde yayınlanmakta; yayıncısının özenli bir edisyon halinde okuyucu ve koleksiyonerlere sunduğu bu toplu baskı 14. albümüyle artık serinin sonuna yaklaşmıştır. Okunulan telifin müellifi, kendisine tahsis ettiği yerden de anlaşılabileceği üzere, BA'nun, dahil edildiği listeye fevkalâde yakıştığı kanaatindir([58]).

11) Necdet Şen (1956), yazar, illüstratör, çizgi roman sanatçısı, seyyah, dijital tasarımcı ve yayıncı. 1980 - 1996 döneminde Hey dergisi ile Cumhuriyet ve Hürriyet Gazetelerinde yayınlanan Hızlı Gazeteci çizgi romanı, 'karşı-kahraman' olan (eski?) sosyalist bir gazetecinin maceralarını anlatır. Parantez Yayınları'nın 32 albüm halinde yayınladığı külliyatın üç macerası 'Bacı', 'Değişim Rüzgârı' ve (Cumhuriyet Gazetesi'nden kovulmasına neden olan çizgi romanı) ‘Mış Gibi', ilk yayınlandıkları dönemde, gündeme âdeta bomba gibi düşmüş, sol ve liberal entelijansiyayı, tabiri caizse, hallaç pamuğu gibi atmıştır. Özelikle de bahis konusu entelektüel bagajları olan sosyolojik kesimlerin çok itibar ettikleri Cumhuriyet Gazetesi ile, Hızlı Gazeteci'nın maceralarını tefrika etme bayrağını ondan devralan ve okur kitlesini geniş bir orta sınıflar kombinezonundan devşiren Hürriyet Gazetesi'nin hedef kitlelerinde çok belirgin yaşandı bu fikri altüst oluşlar. Necdet Şen'in hayat verdiği bu üç Hızlı Gazeteci albümü, ezcümle, sosyopolitik çizgi romanımızın baş yapıtları olup, sanatçının isminin de çizgi romanımızın immortalları arasına yazılmasını sağlamışlardır([59]).

12) Ergün Gündüz (1960), ressam, illüstratör, çizgi romancı, reklâmcı, çizgi roman dergisi yayıncısı. Ülkemizin en yetenekli çizer ve ressamlarındandır. GırGır'da başladığı karikatür ve çizgi roman macerasını, birçoğunu bizzat kendisinin yayınladığı çok sayıda çizgi roman dergisinde sürdürmüştür. Grafik sanatlar alanındaki kalitesi, dehası öylesine üst seviyededir ki, illüstre ettiği 2 kent monografisi; 'Kokusuyla Dokusuyla Adana' ve 'Ergün Gündüz'le İstanbul', sayfaları arasında defalarca gezineceğiniz görsel şölenleri andırır. Taksi Hikâyeleri başlıklı 2 çizgi roman albümü, Türk çizgi romanının zirvelerindendir.

13) Galip Tekin (1958 - 2017), fantastik kurgu ve bilim kurgu türlerinde eserler veren çizgi romancımız. Tuhaf Öyküler başlığını taşıyan 3 albümde toplanan çizgi romanları, türünün coğrafyamızda yapılan en iyi örneklerindendir. tv dizisi haline de getirilen bu albümlerin senaryoları ve grafik dilleri, türün meraklısı olan her yaştan çizgi roman okurunun beklentilerini fazlasıyla karşılarken, yeni jenerasyondan çizg üi roman sanatçılarına da ilham vermeye devam ediyor.

14) Suat Gönülay (1965), fantastik çizgi roman türünün kendine özgü bu temsilcisi, başarıyla oluşturduğu gündelik - sıradan atmosferlerden, gergin bir faza geçişi ustalıkla çizgi romanlarına yedirmeyi başaran bir sanatçıdır. 'Tekinsiz anlatı - huzursuz çizgi roman' diye bir kavram var mıdır, bilemiyorum. Yoksa da, onun işleri sayesinde, bu şekilde kavramsallaştırılabilecek bir genre'dan artık bahsedilebilir pekalâ. Çizgi roman sektörünü epeydir terk etmiş olması, en başarılı temsilcilerinden olduğu mezkûr türün tutkunlarını üzmüştür. Yayınlanan 3 çizgi roman albümü Hayatım Roman / Baltalar Elimizde (1991), Ben Yaşarım (2010) ve Halkım İstesin Hemen (2013) çizgi roman okur ve koleksiyonerlerinin arşivinde yer alması gereken vazgeçilmezlerinden olup, Suat Gönülay'ın çizgi roman tarihimizde kalıcı iz bırakmasını sağlamıştır.

15) İlban Ertem (1950), karikatürist ve çizgi romancı. İhsan Oktay Anar'ın kült romanı Puslu Kıtalar Atlası'dan uyarlayarak senaryosunu yazdığı ve 5 yılda çizip renklendirdiği aynı ismi taşıyan çizgi roman albümü 2015'de İletişim Yayınları tarafından piyasaya verildiğinde, oluşan tepkilerin sıklet merkezi ve ortalaması aşağı yukarı şöyleydi: 'Bu çizgi roman albümüTürk çizgi roman tarihinin aşılması çok zor bir zirvesidir!' O zirve halâ aşılamadı, aşılacak gibi de gözükmüyor. İşte bu yüzden bu listeye alırken İlban Ertem'i, zerrece tereddüt yaşamadım. 

16) Yalçın Didman (1947), gerçekçi anlatıların yanı sıra, bilim kurgu, fantastik kurgu ve korku maceraları da yazıp çizen çizgi roman sanatçısı, ekolojist. Çoğunlukla 'bağımsız çizgi roman', 'grafik roman' olarak nitelenen çizgi romanlarında, insanın ekolojik sistem üzerindeki olumsuz tesirlerine ve neden olduğu küresel iklim değişikliğinin yıkıcı sonuçlarına sık sık ve etkileyici göndermeler yapılır. 'Ayılı Adam - Eksi Seksen', 'Aynalı Teke - Zorlu Av' çizgi roman yapmak yerine tabiatın bağrında yaşamayı tercih eden sanatçının, basılan az sayıdaki çizgi roman albümünün en başarılılarıdır. Daha fazla çizgi roman albümü yaratması beklenen Yalçın Didman'ın özgün çizgi roman albümleri, bahse konu duyarlılıkları paylaşan okurun vazgeçilmezi olmuştur. Sanatçının ilk olarak 30 yıl önce HBR Maymun mizah dergisinde görücüye çıkan ve arkeoloji, tarih, mitoloji disiplinlerine dair alt metinler ve gerçeklikler içeren fantastik öyküsü Nemrut Güneşinin, 2023 Kasım ayında Marmara Çizgi tarafından ilk defa albüm halinde yayınlanması, sadece Yalçın Didman sevenlerini değil, genelde çizgi roman okurlarını da mutlu etti.

17) Hikmet Yamansavaşçılar (HY, 1956), lise tahsilini yaptığı 1970'lerin başında, çizgi romanımızın duayenlerinden, kılıçlı kahramanlar Tolga ve Kara Murat'ın yaratıcısı Abdullah Turhan'ın 'gölge çizer'liğini yaparak başladı profesyonel çizgi roman kariyerine. Hemen akabinde, ismi dergi künyesine girdiği için 'gölge çizer'likten 'katkı veren' statüsüne terfi etti. Bu arada çocuk dergilerine de tarihi çizgi romanlar yazıp çizmeye başlamıştı. 1979'da, ani bir kararla koptu çizgi romandan HY. Tam 38 yıl süren bir aradan sonra, 2015'de, epeydir zihninde tasarladığı Karabala projesinini çizmeye başladı. 2016- 2022 döneminde yayınlanan 5 albümlük Karabala sagası büyük yankı uyandırdı. Bu etki ülkemizle de sınırlı kalmadı; Karabala'nın ilk albümü Hollanda'da, hard cover ve 56 sayfa olarak, yayınlandı bile; toplamda 12 albüm olacak serinin 3 yılda tamamlanması plânlandı. Kısa zaman içinde, serinin Belçika'da basılacağını, HY'ın, Hollandalı yayıncısı tarafından verilmiş, hard cover, büyük boy, 50 s. civarında, yâni frankofon formatta basılacak bir de Western çizgi roman projesini üstlendiğini, bunun Fransa - Belçika - Hollanda'da eş zamanlı olarak markete verileceğini paylaşmış olayım. Şu sıralarda, 5 albümlük bir seri olarak tasarladığı 'Sarıkamış'tan Çanakkale'ye setinin ilk albümü olan 'Sarıkamış'ın renklendirilmesi üzerinde yoğun bir şekilde çalışan HY, albümü 2024 başına yetiştirmeye çalışıyor. Sanatçı, çizgi roman üretme noktasında 38 yıl süren bir suskunluktan sonra, kaybolan onca zamanı telafi etmek adına, nefes nefese bir tempo ile çalışırken, onun özetle paylaştığım kariyerinin ayrıksı unsurları, çizgi roman tarihimizin en enteresan ve en müstesna bahislerden biri olarak grafik sanatlar kozmosumuzun müşterek hafızasına çoktan nakşoldu([60]).

18) Mustafa Kutlukhan Perker (MKP, 1972), illüstratör, çizgi roman sanatçısı, karikatürist, yazar, yayıncı, editör. 1988'de GırGır Dergisi'nde başlayan grafik sanatlar kariyeri, diğer mizah dergileri ve çok sayıda gazeteye sağladığı grafik içeriklerle devam etti. 2001'den itibaren yerleştiği ABD'de ülkenin en önemli gazeteleriyle prestijli dergilerinde grafik işleri yayınlandı. Sanatçı, merkezi New York'da olan Society of Illustratiors'un ilk Türk üyesidir. Air serisi (4 albüm, DC Comics / Vertigo), Todd serisi ( 2 albüm, Image Comics), Cairo (DC Comics / Vertigo) ve Insomnia Cafe (Dark HorseMKP'in ABD'de yayınlanan en önemli, prestijli ve popüler işleri arasında olup, ona küresel çizgi roman marketinde tanınırlık sağladı. Küresel şöhret sahibi çok ödüllü yazar G. Willow Wilson'ın senaryosunu yazdığı Air için yaptığı desenler ona Eisner en iyi çizer adaylığını getirdi. Grafik işlerinden seçilenler ABD'de çeşitli derlemelerde yer aldı, ödüller kazanmasını sağladı. Harakiri (2011), Türk Mucizesi (2014) ve Kara Karga (2016) dergilerini kurdu, bunlara içerik sağladı. 2016'da, iki eş kurucusundan biri olarak yayın dünyamıza kazandırdığı ve halen de ortaklarından biri ve genel yayın yönetmeni olduğu Kara Karga Yayınları'nı, çok kısa bir sürede ülkemizin en önemli çizgi roman yayıncılarından biri haline getirdi. MKP'in Doğan Kitap (Kahire, 2 albüm) ve Sırtlan Kitap (Todd - Dünyanın En Çirkin Çocuğu, 2 albüm) tarafından basılan çizgi roman albümlerinin yanı sıra, külliyatının diğer eserleri (12 kitap) Kara Karga Yayınları tarafından sunuldu okuruna. Yukarıda işaret edilen ABD'deki grafik müktesebatı ve ortağı ve yöneticisi olduğu yayıncının bastığı Öyle Bir Geçer Zaman KiDefterler, Yaz Uykusu albümleri, sanatçının en olgun ve kayda değer işleridir. Onun bu listeye dahil olmasındaki en büyük pay ise, Kara Karga etiketi ile Türkiye çizgi roman marketine ve Türk okuruna sunduğu tamamı çok kaliteli olan, kurmaca ve kurgu dışı türlerindeki 65 tercüme çizgi romandır. ([61]).

19) Ersin Karabulut (1981), otobiyografik nitelikli realist çizgi romanların yanı sıra, fantastik, korku, gerçeküstü çizgi roman türlerinde de başarılı işlere imza atan sanatçı, sağlam deseni ve özenli senaryolarıyla ülkemizde ciddi bir hayran kitlesi edinmişti. Son yıllarda Paris'e yerleşen Ersin Karabulut, Türkiye'de yayınlanan Sandık İçi 1 (2005), Sevgili Günlük (2009), Sandık İçi 2 (2011), Amatör (2012),  Çizgili Tişört (2016),Sandık İçi 3 (2017),  Yeraltı Öyküleri (2021) çr albümleriyle, Fransa'da arka arkaya (Contes ordinaires d'une société résignée, 2018; Jusqu'ici tout allait bien, 2020; Journal inquiet d'Istanbul tome 1, 2022) yayınlanan albümleriyle önemli bir başarıya imza atıyor. Yanı sıra, çizgi roman albümleri Almanca, İngilizce, Lehçe, İspanyolca'ya da çevrilen sanatçının bu lisanların konuşulduğu oldukça geniş bir coğrafyada da belli bir tanınırlığa eriştiği söylenebilir. Türk çizgi romnanının küreselleşmiş markası ve yüzü olan Ersin Karabulut'un dilimizdeki külliyatı, kaliteli çizgi roman arayışında olan okurun vazgeçilmezlerinden. Türün meraklıları, genç yaşında çizgi roman kozmosumuzun çok önemli bir markası olmayı başaran sanatçının yeni çalışmaları heyecanla bekliyor.

20) Uğur Erbaş (1977), bol ödüllü animatör, grafik tasarımcı, çizgi roman sanatçısı; 'Gozo ve Sagre' (2018) ve 'Germakoçi' (2022) albümleri İletişim Yayınları tarafından basılan sanatçı, bunlarla 2020 ve 2022'de Aydın Doğan Çizgi Roman Ödülü'nü kazandı. Anadolu, Mezopotamya, Levant, Kafkaslar, Balkanlar, Orta Asya gibi çok geniş bir hinterlanttaki mitolojik, teolojik, sosyolojik, antropolojik ve kültürel fenomenlerden beslenen çok katmanlı senaryoları; anlatıya dinamizm kazandıran zekice ve özenli kurguları, okurunu şaşırtan sürprizlerle dolu plân ve sekansların zenginleştirdiği dramatik yapısıyla bu çizgi roman albümleri, muhatabında âdeta kaliteli bir sanat filmi izlediği intibaını uyandırmakta. Tabii bunda, Uğur Erbaş'ın, grafik olarak, asırlara sârî çok köklü bir geleneği olan minyatür sanatına yaslanmasının da katkısı büyük olmuş. Sadece 2 eserle yazdırdı adını Uğur Erbaş, çizgi roman üstatlarının hizasına. Çizgi roman sevdalıları, iyi edebiyat ve kaliteli grafik işleri kovalayan okur ve koleksiyonerlerin ortak dileği şu olsa gerektir: 'çizgi romana daha fazla zaman ayır, daha çok yaz, daha çok çiz Uğur Erbaş!'.

21) Sümeyye Kesgin, Muğla doğumlu genç bir kadın2010'ların ilk yarısında Türkiye çizgi roman kozmosuna verdiği katkılardan sonra, ABD çizgi roman marketinde büyüklük sıralamasında 3. olan ve sektörün en büyük 2 oyuncusu DC Comics ve Marvel Comics'ten farklı bir iş görme tarzı tutturduğu için de, bağımsız çizgi romanın kalesi olarak gösterilen Image Comics için çalışmaya başladı. Sanatçı, küresel ölçekte ses getiren ve ciddi ticari başarı elde eden Rise of Magi ve Elsewhere'in çizeri, bir bilim kurgu anlatısı olan Voyagis'in ise hem yazarı ve hem de çizeridir. Kısa zamanda yaptığı işlerle Dünya çapında tanınan bir çizgi roman sanatçısı seviyesine erişen Sümeyye Kesgin, bu başarısıyla adını ülkemiz çizgi roman tarihine nakşetmiş oldu. Elsewhere dilimize Başka Bir Yer adıyla kazandırıldı; sanatçının Image Comics etiketli diğer çizgi romanlarının da bir an önce Türkçeye çevrilmesini bekliyor ülkemizdeki 9. sanat tutkunları.

22) Bartu Bölükbaşı (1993), göçer Türk kavimlerinin tarihi ve İslamiyet öncesi Türk inançları konusunda ciddi, kapsamlı ve derinlikli araştırmalar yapan ve bunlardan, genç yaşından beklenmeyecek bir olgunlukla, sentezlediği argümanları, çok kısa zamanda geliştirmeyi başardığı olağanüstü sağlam ve orijinal desenleriyle çizdiği çizgi romanlarına ve illüstrasyonlu kitaplarına yedirmeyi becermiş bir sanatçıdır. Önceki çizgi romanları hakkındaki olumlu eleştireler henüz tazeyken, sanatçının, çok değil sadece bir yıl arayla 2 fevkalâde önemli illüstrayonlu kitabının birden kitapçı raflarındaki yerlerini alması, ne bizim coğrafyamızda ve ne de dış alemde, çok da sık rastlanan bir durum olmasa gerektir. İşte bu iki kitap, Türk Mitolojisi Atlası (Presstij Kitap, 2022) ve Eski Türk Portreleri (Presstij Kitap, 2023), Bartu Bölükbaşı'nı, daha 30 yaşında iken, ülkemiz çizgi romanının önemli sanatçılarından biri haline getirmiştir. Bu satırların müellifi, mezkûr türlerin meraklısı diğer pek çok okuru gibi, ondan artık daha mükemmelini bekliyor; üzgünüm dostum, çıtayı bu kadar yukarı koymayacaktın; bu yüzden de Citius, Altius, Fortius (daha hızlı, daha yükseğe, daha güçlü) Bartu Kardeş!

23) Emre Orhun (EO, 1976, Pekin), ressam, illüstratör, çizgi roman sanatçısı; uzun süre Paris'te yaşadı, illüstre ettiği bir kitap 1999'da Bologna Kitap Fuarı'nda ödül alınca Fransa'nın önemli yayınevi, gazete ve dergilerinin radarına girdi; Avrupa'nın en prestijli gazetelerinden Le Monde ve Liberation için illüstrasyonlar ve Glenat Yayınevi içinde çizgi romanlar çizdi. Hakan Günday'ın (HGDoğan Kitap'tan çıkan romanlarının kapaklarını yaptı, ardından onun kült eser haline gelmiş ilk romanını, Kinyas ve Kayra'yı illüstre etti. Kitabın illüstrasyonlu bu baskısının 3 ayrı edisyonu yapıldı([62])2020 Ocak ayında Flaneur Books tarafından basılan ve yine bir HG - EO işbirliğinin ürünü olan Kana Diz Kana, Türkçe’de scratching ([63]), tekniğiyle gerçekleştirilen (benim tespit edebildiğim) ilk yerli çizgi romandır. Etiketleyerek ve etiketlenerek var olunan ve var edilen bir çağın 'etiketlemeden ve etiketlenmeden yaşayamayanlardandır' diye tarif ve tavsif edilerek etiketlenen kişisi olarak, etiketlemeden geçemeyeceğim: Türkiye'nin Thomas Ott'udur EO! Sanatçı, tekinsiz anlatılarını ve karanlık atmosferlerini ifadeye etmeye çok elverişli olan ekspresyonist bir üslûpla çizer desenlerini. Gerek scratching tekniğini kullanmadaki öncü rolü ve gerekse de, bu tekniğe çok yakışan 'karanlık içerikleri' yüzünden, çizgi roman dünyamızda farklı bir yeri vardır onun. Bütün bunların sonucunda onu, 'çizgi roman tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı' listeme almam farz haline gelmişti, nitekim aldım işte([64]).

24) Umut Sarıkaya (1980), karikatürist, çizgi roman sanatçısı, yazar([65]). İTÜ Gemi İnşaat Mühendisliği mezunu olup, kısa bir dönem gemi inşaat sektöründe çalışmıştır. Lise ve üniversite yıllarında amatör olarak sürdürdüğü mizah dergilerine içerik sağlama işini, mühendislik kariyerini noktaladığı ve yazarlık ve çizerliği artık profesyonel bir anlayışla hayata geçirmeye başladığı 2002'den itibaren Kemik ve Penguen dergilerinde sürdürdü. Bu tarih, 'İşimdeyim Gücümdeyim' başlıklı karikatür köşesi ile 'Benim de Söyleyeceklerim Var' ismini taşıyan mizah yazılarının da milâdı oldu. Sanatçının bu yıllarda başlayıp, akabinde de yarım bıraktığı İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü'ndeki yüksek lisans eğitimi, bir taraftan onun deniz ve denizcilikle ilgili antitelere olan derûnî ve hafî yönelimini ele verirken, öte yandan da, modern Türk çizgi roman tarihinin başlangıcını günümüze bağlayan bir dip dalgasını, bir irtibat ve iltisak vasatını îmâ etmektedir([66])Umut Sarıkaya, 2007 Eylül'ünde bir grup yazar ve çizer arkadaşıyla Penguen'den ayrılıp Uykusuz'u kurdu; 2014 sonunda bu dergiye içerik sağlama işini askıya alıp, 2015 Şubat ayında piyasaya vereceği Naber dergisi için çalışmaya başladı. Sanatçının başlangıçta tek yazarı ve çizeri olduğu dergi, ilerleyen sayılarında konuk yazar ve çizerlere de yer vermeye başladı. Bahis konusu dergide boy gösteren ve Umut Sarıkaya'nın dünya edebiyat tarihinin şaheserlerinden olan 7 kısa öyküyü [Perpetuum Mobile (Anton Çehov), Portre (Nikolay Vasilyeviç Gogol), Kâtip Bartleby (Herman Melville)Korkak (Guy de Maupassant), Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat (Stefan Zweig), Narcissus’un Zencisi (Joseph Conrad), Yaman Adam (Miguel de Unamuno)] uyarlayarak illüstre etmesi neticesi ortaya çıkan çizgi romanlar, akabinde Komik Şeyler Yayıncılık tarafından Umut Sarıkaya'dan Dünya Klasikleri başlığıyla müstakil albüm olarak da yayınlandı. Her yaştan okurunu derinden etkileyen bu 7 resimli hikâye ve onların her birine eklemlenmiş tamamlayıcı metinlerle kayda değer bir edebiyat karnavalına ve grafik sanat şölenine dönüşen mezkûr eser, sanatçının aşılması gerçekten de müşkül olan başyapıtıdır. Bu eser ve yanı sıra sayısız karikatür ve çizgi roman içeren İşimdeyim Gücümdeyim'in şu ana değin yayınlanan (dergi sayfalarındaki kapsamlı bir külliyatın bir kısmına tekabül eden) 2 albümü, Umut Sarıkaya'yı türün meraklısı olan okur için vazgeçilemez kılmıştır. Muhatabını, jargonuna / vokabülerine yeni kavramlar ve deyişler ekleyecek, alışkanlıklarını etkileyip yaşam tarzını tadil ettirecek denli tesiri altına alan içeriğiyle mezkûr müktesebat, Umut Sarıkaya'nın çizgi roman tarihimizin en efektif ve orijinal yaratıcıları arasına dahil edilmesine yeter diye düşünüyorum. 

25) Oytun Yılmaz (1988), illüstratör, çizgi roman sanatçısı, consept artist. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi mezunudur([67]). İlk ve tek çizgi romanı İtKasım 2023'de buluştu okurlarıyla. Baobab Yayınları etiketi taşıyan eser dijital tekniklerle renklendirilmiş ('herkes öyle yapmıyor mu artık, her panelini elle çinileyip; ardından da suluboya, guaş, kuru kalem ya da karışık teknikle ile renklendiren kim kaldı?!?' denildiğinde cevabım şudur: 'teknoloji yerine sanatını ve istidadını konuşturan ve yaşadığımız tarihsel momentte Hikmet Yamansavaşçılar'ın en başarılı artistlerinden olduğu klasik (atadan kalma diye de okunabilir) tarzda çalışan çok az sanatçı kaldığı doğrudur, benim bu noktadaki tercihim ise, hiç şüphesiz, çizgi romanın her panelinin bizzat sanatçının tarama ucunun ve fırçasının marifetiyle hayat bulduğu işlerdir.' 119 sayfa hacmindeki çok az konuşma içeren stabil ve eylemli panelleriyle esas olarak gerilimli bir atmosfer yaratmayı hedefleyen ve bunu da mükemmel şekilde beceren albüm; taşrada yaşamanın, insanı, gezegenimizin diğer bir çok coğrafyasında olduğu gibi, ülkemizde de, seçeneksiz bırakarak nasıl da amansızca boğabileceğini; dürüst bir yurttaş olmakla kanunları çiğneyen kriminal bir tip haline gelmek arasında sanıldığı gibi 'Çin Seddi' değil, sadece belli belirsiz bir 'thin red line' olduğunu; bastırılmış ve / veya tatmin edilmemiş cinsel ihtiyaç ve yönelimlerin insan psikolojisinin derinliklerinde hangi hasarlara neden olup, kişilik dediğimiz 'hassas denge'yi nasıl allak bullak ettiğini, bunun da önceden asla tahmin edilemeyecek tercihler yapmamıza yol açabileceğini; sosyolojik normlar, kültürel kodlar, ahlâki kısıtlar ve teolojik umdelerin şekillendirdiği kamusal profilimizle, 'çıplak / otantik benliğimiz' arasındaki o cihânşümûl, o tarih ve coğrafya ötesi çelişki ve çatışkıların neden olabileceği kişilik parçalanmalarının ruhumuzu ve hayatımızı ne şekilde örseleyebileceğini; yaşlılık sürecinin, onun elden ayaktan düşme dediğimiz tezahürlerinin, özellikle de demans tablolarının insanı içine gömdüğü acziyet kuyularını; merhamet, vicdan, ihtimam, empati gibi hassalarımızı muhafaza ediyorsak cârî olanın 'insan insanın yurdudur' hali olduğunu, aksi halde bizi bekleyen akıbetin 'insan insanın kurdudur'dan başka bir şey olamayacağını; sahipli ya da sahipsiz olsun fark etmez, her hal ve şartta nesnemiz / objemiz olduklarını 'sandığımız' köpeklerin toplumumuzda aslında nasıl da 'gizli özne' olduğunu ve kritik anlardaki dokunuşlarıyla nasıl da hayati ehemmiyete haiz sonuçlara neden olabileceklerini ve bunlarla birlikte diğer bir çok başka olguyu aleni ya da örtük olarak iddia, îmâ, izah ve hatta ispat eden bir eser bana göre. Bu aşırı realist ve cüretkâr anlatıyı okurken ve 'seyrederken', aklıma sık sık Bir Zamanlar Anadolu'da filminin plân ve sekansları geldi ve şöyle düşündüm ister istemez: İt çizgi romanı, Nuri Bilge Ceylan tarafından filme çekilse, müthiş bir iş çıkardı ortaya! Bu cesur, taşralı, hiperrealist psiko-kriminal gerilim anlatısı, benzerine çizgi roman kozmosumuzda daha önce rastlamadığım düzeyde başarılı bir iş olmuş. Genç sanatçışaheser kıvamındaki ilk işiyle adını şimdiden 'tekinsiz kozmoslar'ın, gezegenimiz ölçeğinde şöhret sahibi Daniel Clowes, Robert Crumb, Charles Burns gibi usta yaratıcıları hizasına yazdırmayı bilmiş. Olabildiğince muhtasar olarak paylaşmaya çalıştığım yukarıdaki argümanlar, yayınlanmış tek eseri olmasına karşın, çok zengin müktesebatlara sahip sektörün onca usta ve emektar sanatçısı yerine niçin onu tercih ettiğimi ve çizgi roman tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı listesinin sonuna, ne maksatla 25. artist olarak eklediğimi yeterince açıklamıştır diye düşünüyorum. Ezcümle: 'Bravissimo Oytun Yılmaz! Tamamlarken açık çağrımdır: Başta Baobab Yayınları olmak üzere, bağımsız - alternatif - underground - protest - avangard prodüksiyonlara önem veren yayıncılar desteklesinler Oytun Yılmaz'ın projelerini ve sanatçının yeni işleri bir an önce vücut bulup buluşsun meraklısıyla ([68]).

s) 2023 Türkiye'sinde çizgi romanlar ve yayıncıları

31 Ekim 2022 - 1 Kasım 2023 döneminde ilk baskısı, ya da yeni baskısı yapılan çizgi romanlar içerisinde, bana göre (bknz. 48. Dipnot) senaryo (ana hikâye / üst metin, dramatik örgü, alt metinler, karakterizasyon, atmosfer vb.) - grafik özellikler (temel illüstratif teknik, desenler, renklendirme, kaligrafi, sayfa düzeni vb.) - teknik yan [cilt, şömiz, karton kapak (soft cover / sc) - sert kapak (hard cover / hc) seçenekleri, kâğıt kalitesi, fontlar vb.] bakımından en önemli olanlar, künye bilgisi formatında ve muhtasar cv malûmatı düzeyinde olmak kaydıyla ve yayıncısının paylaştığı imlâ ile listelenmiştir. Bunlar, mezkûr periyotta edindiğim, tekrar edindiğim, okuduğum, tekrar okuduğum ve arşivlediğim çizgi roman külliyatının bende en çok iz bırakan unsurları, beni en ziyade zenginleştiren numuneleridir. Listeye dahil olan eserlerin tamamının, edebiyatın iyi örnekleri ve grafik sanatların olgun ve kaliteli eserleri olmaları hasebiyle, okunulan satırların muhatabı tarafından da, alınası - okunulası - arşivlenesi şeyler olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum([69]).

İşte, söz konusu dönemde edinip okuduklarım, ya da, tekrar edinip tekrar okuduklarım arasından 'favorilerim' listeme giren çizgi romanlar ve yayıncıları:

A***) TERCÜME ESERLER

i+) Flaneur Books: 8 kitap

01) From Hell - Cehennemden Gelen, yazan: Alan Moore, çizen: Eddie Campbell, ikinci baskı, karton kapaklı.

02) Kara Delik, yazan ve çizen: Charles Burns, 2. baskı, karton kapaklı.

03) Last Look / Son Bakış, yazan ve çizen: Charles Burns, ilk baskı, ilk baskı, karton kapaklı.

04) Karganın Uçuşu, yazan ve çizen: Jean-Pierre Gibrat, ikinci. baskı, sert sıvama kapaklı, ciltli.

05) Erteleyiş, yazan ve çizen: Jean-Pierre Gibrat, ikinci baskı, sert sıvama kapaklı, ciltli.

06) Matteo - Birinci Dönem, yazan ve çizen: Jean-Pierre Gibrat, ilk baskı, sırtı deri, bakiyesi ketenden, ciltli, numaralı - sertifikalı sınırlı baskı.

07) Matteo - İkinci Dönem, yazan ve çizen: Jean-Pierre Gibrat, ilk baskı, sırtı deri, bakiyesi ketenden, ciltli, numaralı - sertifikalı sınırlı baskı.

08) Sophi'nin Baladı, yazan: Filipe Melo, çizen: Juan Cavia, ilk baskı, karton kapaklı.

ii+) Baobab Yayınları: 6 kitap

09) Oleg, yazan ve çizen: Frederik Peeters, ilk baskı, karton kapaklı.

10) Hasta, yazan ve çizen: Timothé Le Boucher, ilk baskı, sınırlı edisyon - ciltli - sert sıvama kapaklı.

11) Rosalie Blum 3 - Neyse Halim, Çıksın Falim!, yazan ve çizen: Camille Jourdy, ilk baskı, karton kapaklı.

12) Turnede Bir Yazar, yazan ve çizen: Andi Watson, ilk baskı, karton kapaklı.

13) Rosalie Blum 2 - Eler Yukarı, Donlar Aşağı!, yazan ve çizen: Camille Jourdy, ilk baskı, karton kapaklı.

14) Blankets / Örtüler, yazan ve çizen: Craig Thompson, ilk baskı, karton kapaklı.

iii+) Çizgi Düşler Yayınları: 16 kitap

15 - 28) Star Wars, tamamı 14 albüm, bazıları ilk, bazıları ise tekrar baskı, karton kapaklı: i- Umudun Ölümü, ii- Vader Karanlık İmgeler, iii- Hedef Vader, iv- Thrawn, v- Direniş Çağı Aydınlık, vi- Direniş Çağı Karanlık, vii- Darth Maul, viii- İsyan Çağı Aydınlık, ix- İsyan Çağı Karanlık, x- Cumhuriyet Çağı Aydınlık, xi- Cumhuriyet Çağı Karanlık, xii- Kanan: İlk Kan, xiii- Kanan: son Padawan, xiv- Mon Cala’da İsyan.

29) Identity Crisis - Kimlik Buhranı, ilk baskı, ciltli, sert sıvama kapaklı, sınırlı baskı.

30) Her Şeye Rağmen, yazan ve çizen: Jordi Lafebre, ilk baskı, ciltli, sert sıvama kapaklı, sınırlı baskı.

iv+) Karakarga Yayınları: 13 kitap

31) Alan'ın Savaşı, yazan ve çizen: Emmanuel Guibert, ilk baskı, karton kapaklı.

32) Tavşan Yılı 1 - 2 - 3. Kitaplar, yazan ve çizen: Tian, ilk baskı, karton kapaklı.

33) Lokal, yazan ve çizen: Gipi, ilk baskı, karton kapaklı.

34) Bukowski, yazan: Michele Botton, çizen: Letizia Cadonici, ilk baskı, karton kapaklı.

35) Sahte Alkışlarla Olağanüstü Anlar, yazan ve çizen: Gipi, ilk baskı, karton kapaklı.

36) Kafka: Kayıp Kişinin Günlüğü, yazan: Luca Albenese, çizen: Mauro Falchetti, ilk baskı, karton kapaklı.

37) Therapie de Groupe - Grup Terapisi 1 - 2 - 3. Kitaplar, yazan ve çizen: Manu Larcenet, ilk baskı, ciltli, sert sıvama kapaklı.

38) Görünme Krallık cilt 2: Her Şeyin Kıyısında, yazan: G. Willow Wilson, çizen: Christian Ward, ilk baskı, karton kapalı.

39) Görünmez Krallık cilt 3: Başka Dünyalardayazan: G. Willow Wilson, çizen: Christian Ward, ilk baskı, karton kapalı.

40) Monsters, yazan ve çizen: Barry Windsor-Smith, ilk baskı, kapaklı.

41) Eskisi Gibi, yazan ve çizen: Alfred, ikinci baskı, karton kapaklı.

42) Anais Nin - Yalanlar Denizinde, yazan ve çizen: Leonie Bischoff, ilk baskı, karton kapaklı.

43 Dante'nin CehennemiPaul & Gaëtan Brizzi, ilk baskı, ciltli, sert sıvama kapak.

v+) Alfa Kitap: 23 kitap

44) Asteriks 2 - Altın Orak, yazan: Rene Goscinny, çizen: Alber Uderzo, ilk baskı, karton kapaklı.

45) Asteriks 1 - Galyalı Asteriks, yazan: Rene Goscinny, çizen: Alber Uderzo, ilk baskı, karton kapaklı.

46) Asteriks ile Grifon - 39, yazan: Rene Goscinny, çizen: Alber Uderzo, ilk baskı, karton kapaklı.

47) Asteriks Verkingetoreks'in kızı - 38, yazan: Jean-Yves Ferri, çizen: Didier Conrad, ilk baskı, karton kapaklı.

48) Asteriks Transitalya Yarışında - 37, yazan: Jean-Yves Ferri, çizen: Didier Conrad, ilk baskı, karton kapaklı.

49) Asteriks Sezar'ın Papirisü - 36, yazan: Jean-Yves Ferri, çizen: Didier Conrad, ilk baskı, karton kapaklı.

50 - 54) Wunderwaffen cilt 1 - 5 (Çizgi Roman); 5 cildin / albümün tamamı ilk baskı ve karton kapaklı.

55- 62) Tenten - 8 kitap takım (ciltli - kutulu), yazan ve çizen: Hergé; tamamı ilk baskı ciltli ve sert sıvama kapaklı.

63) Tuz Büyüsü, yazan: Hope Larson, çizen: Rebecca Mock, ilk baskı, karton kapaklı.

64) Kusama - Takıntılar, Aşklar ve Sanat, yazan ve çizen: Elisa Macelleri, ilk baskı, karton kapaklı. 

65) A. Rodin - Fugit Amor Mahrem Bir Portreyazan ve çizen: Elisa Macelleri,  ilk baskı, karton kapaklı. 

66) Egon Schiele - Yakıcı Beden, yazan ve çizen: Otto Gabos, ilk baskı, karton kapaklı.

vi+) İthaki Yayınları: 12 kitap

67 - 69) İnsanlığımı Yitirirken 1 - 2 - 3 (tam takım), Osamu Dazai'den uyarlayarak yazan ve çizen: Usamaru Furuya, ilk baskı, karton kapaklı.

70 - 71) Swamp Thing Efsanesi 3 - 4, yazan: Alan Moore, çizenler: Stephen Bissette & Totleben, ilk baskı, karton kapaklı.

72) Louvre'un Koruyucuları,  yazan ve yazan ve çizen: Ciro Taniguçi, ilk baskı, karton kapaklı.

73) Müjdeci 1. Cilt Teneke Yıldızlar, Yazan: Jeff Lemire, çizen: Dustin Nguyen, ilk baskı, karton kapaklı.

74) Yürüyen Adam, yazan ve çizen: Ciro Taniguçi, ilk baskı, karton kapaklı.

75) Satürn Evleri - 7, yazan ve çizen: Hisae İvaoka, ilk baskı, karton kapaklı.

76) Öksüz Fırın, yazan ve çizen: Rob Davis, ilk baskı, karton kapaklı.

77) Bağdat'ın Aslanları, yazan: Brian K. Vaughan, çizen: Niko Henrichon, (İthaki'deki) ilk baskı, karton kapaklı.

78) Sandman: Uvertür, yazan: Neil Gaiman, çizen: J.H. Williams III, ilk baskı, karton kapaklı. 

vii+) Desen Yayınları: 7 kitap 

79) Şehrin İçinden Öyküler, yazan ve çizen: Shaun Tan, ilk baskı, ciltli, sert sıvama kapaklı.

80) Bir Şef Gibi, yazan: Benoît, Peeters, çizen: Aurélia Aurita, ilk baskı, karton kapaklı.

81) Aşk Denizi, yazan: Wilfrid Lupano, Çizen: Gregory Panaccione, ilk baskı, karton kapaklı.

82) Arkadaşım Toby, yazan ve çizen: Gregory Panaccione, ilk baskı, karton kapaklı.

83) Raoul Taburin, yazan ve çizen: Jean-Jaques Sempé, ilk baskı, karton kapaklı.

84) Büyük Aşk, yazan ve çizen: Fabien Toulmé, ilk baskı, karton kapaklı.

85) Uzaktan Bir Diyardan Eskizler, Shoun Tan, ilk baskı, ciltli, sert sıvama kapaklı.

viii+) Marmara Çizgi: 18 kitap

86 - 88) Yürüyen Ölüler 30 - 32, yazan: Robert Kirkman, çizen: Charlie Adlard, ilk baskı, karton kapaklı.

89 - 91) Monster 3 - 5, yazan ve çizen: Naoki Urasawa, ilk baskı, karton kapaklı, şömizli.

92 - 94) Ben Bir Kahramanım 2 - 4, yazan ve çizen: Kengo Hanazawa, ilk baskı, karton kapaklı. 

95) Wonderland 1, yazan ve çizen: Yugo Ishikawa, ilk baskı, karton kapaklı. 

96) Küçük Canavarlar 1, yazan: Jeff Lemir, çizen: Dustin Nguyen, ilk baskı, karton kapaklı. 

97) İkigami cilt: 10, yazan ve çizen: Motoro Mase, ilk baskı, karton kapaklı ve şömizli. 

98 - 99) Southern Bastards Cilt 3 - Cilt 4, yazan: Jason Aaron, çizen: Jason Latour, ilk baskı, karton kapaklı. 

100) Lone Wolf and Cub - Yalnız Kurt ve Yavrusu cilt 1 - Suikastçının Yolu, yazan: Kazuo Kouke, çizen: Goseki Kojima, tekrar baskı, karton kapaklı. 

101) Crossover cilt 2, ilk baskı, karton kapaklı. 

102) Fantastic Four - Sil Baştan, yazan ve çizen: Alex Ross, ilk baskı, karton kapaklı. 

103) Denizin Çocukları 1, yazan ve çizen: Daisuke İgarashi, ilk baskı, karton kapaklı. 

ix+) Gerekli Şeyler: 10 kitap

104) İnsanlığımı Yitirirken, Osamu Dazai'den uyarlayarak yazan ve çizen: Junji İto, ilk baskı, karton kapaklı ve şömizli.

105) Solanin, İnio Asano, ilk baskı, karton kapaklı ve şömizli.

106 - 107) Banana Fish 2 - 3, yazan ve çizen: Akimi Yoşida, karton kapaklı ve şömizli.

108) Buna Gizem Deme 1, yazan ve çizen: Yumi Tamura, ilk baskı, karton kapaklı ve şömizli.

109) Elveda Eri, yazan ve çizen:  Tatsuki Fujimoro, ilk baskı, karton kapaklı.

110) Cehennem Yıldızı Remina, yazan ve çizen: Junji İto, ilk baskı, karton kapaklı ve şömizli.

111 - 112) İyi Geceler Punpun 3 - 4, yazan ve çizen: İnio Asano, ilk baskı, karton kapaklı ve şömizli.

113) Yıldız Bekçisi Köpek, yazan: Takaşi Murakami, çizen: Hoshi Mamoru İnu, ilk baskı, karton kapaklı.

x+) Lâl Kitap: 5 kitap ([70])

114) Martin Mystere 220 - Lorem Ipsum, ilk baskı, karton kapaklı.

115) Dylan Dog Maxi Albüm 28, ilk baskı, karton kapaklı.

116) Tex Willer 8, ilk baskı, karton kapaklı.

117) Dylan Dog 98, ilk baskı, karton kapaklı.

118) Zagor+ Darwood Hikâyeleri, ilk baskı, karton kapaklı.

xi+) Presstij Kitap: 2 kitap 

119) Stray Dogs, yazan: Tony Fleecs, çizen: Trish Forstner, Presstij Kitap, ilk baskı, ciltli, sert sıvama kapaklı.

120) Koleksiyon - Tayyar Özkan, metin ve illüstrasyonlar: Tayyar Özkan, Presstij Kitap, ilk baskı, imzalı kitap + imzalı kart, ciltli, sert sıvama kapaklı.

xii+) Yapı Kredi Yayınları: 6 kitap

121) Corto Maltese Sibirya'da - cilt: 6, Hugo Pratt, ilk baskı, karton kapaklı.

122) Blacksad 5 / Amarillo, yazan: Juan Diaz Canales, çizen ve renklendiren: Juanjo Guarnido, 2. baskı, karton kapaklı.

123) Blacksad 4 / Cehennem, Sessizlik..., yazan: Juan Diaz Canales, çizen ve renklendiren: Juanjo Guarnido, 2. baskı, karton kapaklı.

124) Red Kit - 20. Süvari Alayı, yazan: René Goscinny, çizen: Maurice de Bevere,  4. baskı, karton kapaklı.

125) Red Kit - Paris'ye Bir Kovboy, yazan: Achde, çizen: Jul, ilk baskı, karton kapaklı.

126) Superman - Gizli Kimlik, yazan: Kurt Busiek, çizen: Stuart İmmonen, ikinci baskı, karton kapaklı.

xiii+) Felix Koleksiyon:  1 kitap

127) Fantastik Dörtlü - Galactus'u Arayış, yazan: Marv Wolfman, çizenler: Keith Pollard - Joe Sinnot - Sal Buscema - John Byrne, 77 adet limitli baskı, sertifikalı - numaralı, şömizli, ciltli, sert sıvama kapaklı, lüks edisyon - Felix Varyant.

xiv+) BigeSu Yayıncılık: 1 kitap

128) İnsanüstü Gücün Sırrı, yazan ve çizen: Alison Bechdel,ilk  baskı, karton kapaklı.

xv+) Kayıp Kıta Yayınları: 3 kitap

129) Hakikat Bürosu - Dünyanın Sonu, James Tynion, Martin Simmonds, ilk baskı, karton kapaklı.

130) Özel Bir Yaz, yazan: Mariko Tamaki, çizen: Jillian Tamaki, ilk baskı, karton kapaklı.

131) Kavşak, yazan ve çizen: Norm Kanyu, ilk baskı, karton kapaklı.

xvi+) JBC Yayıncılık: 5 kitap

132) The Witcher  - Ronin, yazan: Rafat Jaki, Çizen: Hataya, ilk baskı, karton kapaklı.

133) Joker: Öldüren Gülümseme, yazan: Jeff Lemire, çizen: Andrea Sorrentino, karton kapaklı, ilk baskı.

134) Joker - 80. Yıl Özel, ilk baskı, karton kapaklı.

135) Batman Üç Joker, yazan: Geoff Johns, çizen: Jason Fabok, ilk baskı, karton kapaklı.

136) Batman - Kara Prens, yazan ve çizen: Enrico Marini, ilk baskı, karton kapaklı.

xvii+) Eksik Parça Yayınları: 8 kitap

137 - 141) Bloodborne 1 - 5, yazan: Ales Kot, çizen: Piotr Kowalski, karton kapaklı, ilk baskı. 

142 - 144) Avatar 1 - 3, yazan: Sherrie L. Smith, ilk baskı, karton kapaklı.

xviii+) Rodeo Kitap; 1 kitap

145) Ken Parker Özel Seri 19 - McCormackların Sırrı, yazan: Giancarlo Berardi, çizen: Ivo Milazzo, ilk baskı, karton kapaklı. 

xix+) Sırtlan Kitap: 2 kitap 

146) Çizgi Roman Yapmak - Çizgi Roman, Manga ve Grafik Roman İçin Anlatı Sırları, yazan ve çizen: Scott McCloud, Sırtlan Kitap, ilk baskı, karton kapaklı. 

147) Starman: David Bowie'nin Ziggy Stardust Yılları, yazan ve çizen: Reinhard Kleist, ilk baskı, karton kapaklı.

xx+) Akılçelen Kitaplar: 1 kitap

148) Death Note Short Stories / Kısa Öyküler, yazan: Tsugumi Ooba, çizen: Takeşi Obata, ilk baskı, karton kapaklı.

xxi+) Komik Şeyler Yayıncılık: 7 kitap

149 - 150) Kızların Kıyamet Yolculuğu 3 & 4 ve Kızların Kıyamet Yolculuğu 1 & 2; yazan ve çizen: Tsukumizu, ilk baskı, karton kapaklı. 

151) Paradise Kiss - Cennet Öpücüğü 1, yazan ve çizen: Ai Yazawa, ilk baskı, karton kapaklı.

152 - 153) Kralın Oyunu 2 - Başlangıç Kralın Oyunu 1 - Başlangıç, yazan: Nobuaki Kanazawa, çizen: J-Ta Yamada, ilk baskı, karton kapaklı.

154) Umut Sarıkaya'dan Dünya Klasikleri, uyarlayan ve çizen: Umut Sarıkaya, ilk baskı, karton kapaklı.

155) Afro Samuray, yazan ve çizen: Takashi Okazaki, ilk baskı, gümüş yaldızlı baskılı karton kapaklı.

xxii+) Yolgezer Yayınları: 1 kitap

156) Karşı İstihbarat - Viktor Gaplinsky'nin Yükselişi ve Düşüşü, yazan ve çizen: Luca Negri, ilk baskı, karton kapaklı.

xxiii+) Epsilon Yayınevi: 7 kitap

157) Labirent - Jean-Paul Sartre'la Varoluşsal Bir Arayış, yazan ve çizen: Ben Argon, ilk baskı, karton kapaklı.

158) Superman Klan'ı Dağıtıyor, yazan: Gene Luen Yang, çizen: Gurihiru, ilk baskı, karton kapaklı.

159 - 160) Archer Tepesi Çocukları 1 ve Archer Tepesi Çocukları 2, yazan: James Tynion IV, çizen: Werther Dell'edera, ilk baskı, karton kapaklı.

161 - 162) Taht Oyunları Grafik Roman 1 ve Taht Oyunları Grafik Roman 2, George R. R. Martin'den uyarlayan: Daniel Abraham, çizen: Tommy Patterson, (Epsilon Yayınları'nda) ilk baskı, karton kapaklı.

163) Darwin - Teorinin Gelişimi, yazan ve çizen: Jordi Bayarri, ilk baskı, karton kapaklı.

xxiv+) Kurukafa Yayınları: 6 kitap

164 - 166) Gantz 14 - 16, yazan ve çizen: Hiroya Oku, ilk baskı, karton kapaklı.

167 - 169) Vinland Saga 1 - 3,  yazan ve çizen: Makoto Yukimura, karton kapaklı, ilk baskı. 

xxv+) DEX Yayınları: 2 kitap

170) 1984, George Orwell'dan uyarlayan: Sybille Titeux de la Croix, çizen: Amazing Ameziane, ilk baskı, karton kapaklı.

171) Mezbaha Beş, Kurt Vonnegut'tan uyarlayan: Ryan North, çizen: Albert Monteys, ilk baskı, karton kapaklı.

xxvi+) Domingo Yayınevi: 2 kitap

172) Hayvan Çiftliği - Grafik Roman, George Orwell'dan uyarlayan ve çizen: Odyr, ikinci baskı, karton kapaklı.

173) 1984 - Grafik Roman, George Orwell'dan uyarlayan ve reimleyen: Fido Nesti, ilk baskı, karton kapaklı.

xxvii) Everest Yayınları: 1 kitap

174) Salamina Askerleri - çizgi roman, yazan: Javier Cercas, çizen: Jose Pablo Garcia, ilk baskı, karton kapaklı.

xxviii+) Beta Byou Yayınları: 5 kitap

175 - 177) Kitap Kurdunun Yükselişi I - II - III, yazar: Miya Kazuki, çizer: You Shiina, ilk baskı, karton kapaklı.

178) Depresyon Veya Zafer - Bir Çatışma Günlüğü, yazan ve çizen: Meritxell Duran, ilk baskı, karton kapaklı.

179) İyi Baba, yazan ve çizen: Nadia Hafid, ilk baskı, karton kapaklı. 

xxix+) Yabancı Yayınları: 1 kitap 

180) Çaylak Cadı ve Aç Gözlü Karanlık, yazan ve çizen: Emma Steinkellner, ilk baskı, karton kapaklı. 

B***) TELİF  ESERLER 

xxx+) Sia Kitap: 1 kitap

181) Kuvâyi Milliye, yazan: Nazım Hikmet, resimleyen: Nuri Kurtcebe, 4. baskı, karton kapaklı.

xxxi+) Doğan Kitap: 1 kitap

182) Nutuk, Atatürk'ün eserinden derleyen: Senem Kale, resimleyen: Gökçe Akgül, tekrar baskı, karton kapaklı.

+) Kendi yayını: 1 kitap

183) Karabala Efsanesi 5 - Kahramanın Dönüşü, yazan ve çizen: Hikmet Yamansavaşçılar, 400 adetli limitli baskı, imzalı, şömizli, ciltli, sert sıvama kapaklı.

+) Presstij Kitap: 3 kitap

184) Eski Türk Portreleri, yazan ve resimleyen: Bartu Bölükbaşı, ilk baskı, şömizli, ciltli, sert sıvama kapaklı.

185) Türk Mitoloji Atlası, yazan ve resimleyen: Bartu Bölükbaşı, 2. baskı, ciltli, sert sıvama kapaklı. 

186) Gesar: Yokbol Başlıyor, yazan ve çizen: Bartu Bölükbaşı, 3. Baskı, karton kapaklı.

+) Yapı Kredi Yayınları: 1 kitap

187) Evliya Çelebi’den: Gülabi Ağa’nın Başından Geçenler, yazan ve çizen: Mustafa Delioğlu, ilk baskı, karton kapaklı.

+) Baobab Yayınları: 2 kitap

188) İt, yazan ve çizen: Oytun Yılmaz, ilk baskı, karton kapaklı.

189) Sırça Köşk, Sabahattin Ali'nin aynı adlı masalından uyarlayan ve çizen: Fırat Yaşa, Mayıs 2023, ilk baskı, karton kapaklı.

+) Marmara Çizgi Yayınları: 5 kitap 

190) En Kahraman Rıdvan on dördüncü kitap, ilk baskı, karton kapaklı. 

191) Aynalı Teke - Zorlu Av, yazan ve çizen: Yalçın Didman, ilk baskı, karton kapaklı. 

192) Nemrut Güneşi, yazan ve çizen: Yalçın Didman, (Marmara Çizgi'de) ilk baskı, karton kapaklı. 

193 - 194) Mis Dergi - Çizgi Roman 1, 2. baskı ve Mis Dergi - Çizgi Roman 2, ilk baskı, karton kapaklı. 

+) Alfa Kitap: 2 kitap 

195) Arife - Evde Cat Başına - Tüyler ve Dikenler, Rewhat, Alfa Kitap, ilk baskı, karton kapaklı.

196 Tabancalı Kız, Yazan: Murat Menteş, çizen: Hakan Karataş, ilk baskı, karton kapaklı.

xxxii+) İletişim Yayınları: 1 kitap

197) Germakoçi, Uğur Erbaş, İletişim Yayınları, ilk baskı, karton kapaklı.

+) Flaneur Books: 1 kitap

198) Stories, yazan ve çizen: Cem Güventürk, ilk baskı, limitli edisyon, ciltli, sert sıvama kapaklı.

+) İthaki Yayınları: 4 kitap

199 - 202) Hilâl Çizgi Roman Serisi 1 - 4yazan ve çizen: Kenan Yarar, ilk (renkli) baskı, karton kapaklı.

+) Kendi yayını: 1 kitap

203) Türk Çizgi Roman Kataloğu - Western 2, hazırlayanlar: Murat Alpgüven - Tayfun Alemdağ - İlker Özer, sınırlı baskı - lüks edisyon, klişeli - ful deri cilti. 

xxxiii+) Nesin Yayınevi: 1 kitap 

204) Aziz Nesin'den 6 Çizgi Roman Birden, yazan: Aziz Nesin, çizenler: Mim Uykusuz - Yalçın Çetin - Nehar Tüblek, Kasım 2022, yeni baskı, ciltli - sert sıvama kapaklı ([71]). 

Ezcümle muhterem kârim, daha önce de vurgu yaptığım üzere, Ekim 2022 - Kasım 2023 döneminde okuduğum, ya da tekrar okuduğum 400'den fazla çizgi roman arasında, 33 farklı yayınevinin 202 çizgi romanı ile 2 eser sahibinin kendi yayınlarından oluşan (180'i tercüme, 24'ü telif)  204'ünü beğendim, bu yüzden onları türün meraklılarına da öneriyorum. Bahse konu dönemde Türkiye çizgi roman kozmosuna katılan 1500 civarındaki çizgi romanın okumadığım 500'den fazlasının bir kısmını kitapçılarda fiziken inceledim, geri kalanların ise dijital alemdeki fragmanlarıyla onlara dair olan değerlendirmeleri ve eleştirileri okudum. Bu yüzden de, yukarıda paylaştığım listedeki 204 çizgi romanın, hem senaryoları ve hem de desenleri bakımından, sadece okuduğum 400 küsur çizgi romanın değil, parçası oldukları mezkûr 1500 çizgi romanın büyük kısmının da, en iyileri arasında olduğunu argümante ettiğimde, yanılma payımın kabul edilebilir sınırlar içinde kalacağına dair sağlam bir inanç taşımaktayım. 

 

 

 

                                                        - V -

 

'vardır' denilen muhakkak vardır 

ve kat'i bilhassa  şüpheden dardır.

idesi olanın nesnesi vardır.([72])



***xii) çizgi roman sadece çizgi roman değildir!

Buraya kadar serdettiğim görüşlerle altını doldurmaya çalıştığım ve bu bölümün başlığına da taşıyan iddiamı daha net dillendireyim: 'çizgi roman asla sadece çizgi roman değildir!'([73] ) İnsanın hayal gücü sınırsızdır, hiç biri diğerlerine benzemeyen sonsuz kere sonsuz (hatta sonsuz üzeri sonsuz!) sayıda farklı evrenler inşa edebiliriz zihnimizde. İşte çizgi romanlar, kurmacası ve kurgu dışı türleriyle bize, bu sonsuz ötesi sayıdaki evrenlerin ve hudutları bilinen ve bilinmeyen bütün sınırların ötesinde olan boyutların kapılarını açar, hem de ardına kadar. Bu yüzden, çizgi roman kozmosundan içeri gir(e)memiş ve onun burada bahsettiğim kaliteli örnekleriyle hemhal ol(a)mamış olanlar çok şey kaybediyorlar ve işin kötüsü bu kayıplarının farkına da varamıyorlar ne yazık ki. Çizgi romanın iyisini okuduğunuzda, bu tercihiniz sizde ikili bir etkiye neden olur: a- eser kurgu ise, Nobel Edebiyat Ödülünü (lâyığıyla) kazanmış bir edebi metni; kurgu dışıysa, çığır açan bir akademik, ilmi çalışmayı okumuşsunuz gibi hissedersiniz kendinizi; mental olarak zenginleşirsiniz, algı kapılarınız extra boyutlara, farklı hakikatlere açılır. Okunulan metin, gerek ana gövdesinde ve gerekse de dipnotlarında ihtiva ettiği (birçok alt kırılımına ve branşına dair olan konularıyla) felsefe, teoloji, mantık, matematik, kozmoloji, metafizik, başta fizik olmak üzere tabiat bilimleri ve başta psikoloji ve tarih olmak olmak üzere beşeri / sosyal bilimler ve eleştirel düşünce hakkındaki alt metinleriyle çizgi romanın bahse konu bu zenginliğine, karmaşıklığına, imkânları ve boyutları hudutsuz olan evren(ler)ine dikkatleri çekmeyi amaçlamaktadır. b- Bir çizgi romanı okuma ve 'seyretme' tercihi, sizi, bu süreçte parçası olduğunuz eserin grafik yanı / illüstrasyonları sayesinde, yüksek kültür ürünü bir konulu film, ya da çok emek harcanmış sıra dışı bir belgesel prodüksiyon izlemiş gibi etkiler; sanat ve bilimin yeni ufuklarına, sıra dışı uzay-zaman sürekliliklerine taşır. İşte bu yüzden Hal Foster, Alex Raymond, John Prentice, John Buscema, Robert Crumb, Alan Moore, Neil Gaiman, GİPİ, Alison Bechdell, Nina Bunjevac, René Goscinny, Morris, Jean-Michel Charlier, Hugo Pratt, Milo Manara, Paolo Eleuteri Serpieri, Will Eisner, Charles Burns, Craig Thomson, Osamu Tezuka, Junji İto, Alex Ross, Brian K. Vaughan, Miguelanxo Prado, Juan Diaz Canales, Juanjo Guarnido, Katsuhiro Otomo, Jodorowsky, Juan Giménez, Jean Giraud (Mœbius), Jean-Pierre Gibrat, Thomas Ott, Giancarlo Berardi, Ivo Milazzo, Sergio Bonelli, Gallieno Ferri, Ratip Tahir Burak, Suat Yalaz, Ergün Gündüz, gibi dokuzuncu sanatın kayda değer aktörleri, kariyerleri boyunca yarattıkları müktesebatları sayesinde edebiyat - grafik / plastik sanatlar - sahne sanatları - dijital sanatlar'ın bütün branşlarında verilen, Nobel ve Oscar dahil, ödüllerin en prestijlilerini fazlasıyla hak etmişlerdir diye düşünüyorum. Zikredilen bütün bu faktörler yüzünden (ve önemine binaen) tekraren serdetmekte fayda var: dokuzuncu sanatın / çizgi romanın kaliteli eserlerini okuyan kendini psikolojik olarak iyi hisseder ve mutlu olur, hayata bakışı bakımından pozitif olur, söylem - edim - eylemlerinde pro-aktif ve kreatif olur, entelektüel olarak zenginleşir, el attığı iş ve projelerde başarılı olma olasılığı artar, çevresine - topluma - gezegene daha faydalı bir birey olur; toplamda da iyi insan olur. Bu bölümün bidayetinde söylediğimi, geliştirip olgunlaştırarak, nihayetinde de ifade etmenin zamanıdır artık; zîrâ bu, dillendirmeye çalıştığım iddiamı / meramımı kâmil ve kapsamlı şekilde ifadeye en elverişli yol, en ehil vasıtadır: 'çizgi roman bildiğiniz ya da bildiğinizi sandığınız gibi değildir ve çizgi roman asla sadece çizgi roman değildir!, o her şeydir, O her şeye dairdir, her şey onun içindedir! Mevcudatın içinde ne varsa, 'CümleVarolanlarCümlesi'ni her ne oluşturmakta ise, işte o(lar) vardır çizgi romanda.' ([74]).

***xiii) sonuç - hüküm - epilogue - nihayet 

1) Okunulan metnin  i) medhal / prologue / bidayet / girizgâh; ya da, zaruri bir iade-i itibar teşebbüsü’ bölümünü önceleyen epigrafda da (alıntılanan şiirin kendisine gönderme yaptığı sosyal bilimler ve sosyal mücadeleler tarihine mal olmuş ikonik ve kanonik iddiaya nispetle fevkalâde örtük ve dolaylı, bu tarzı itibarıyla da mahcup, resesif ve nazenin bir tınıda olmak kaydıyla) hissettirildiği üzere, bu metinde bir hayalet dolaşıyor. Mezkûr hayalet, okunulan çalışmanın satırlarında ve daha çok ve kuvvetli olmak kaydıyla, satır aralarında, (örtük alt metinleri ve göndermeleri açıklayan, genişleten ve zenginleştiren) dipnotlarında boy gösteren 'bir phantom idea'dır ([75]). Metnin mimarisi içinde sürekli devinen, eyleyen ve sirküle olan bahse konu hayalet fikir, muhatap olunan etüdün her imâ, iddia, ilân, izah, ispat, itiraz, inkâr, ikaz, inkırâz ve iktizâsıyla, bunun böyle olduğunun farkında olmayan insanların çoğunlukta olduğu bir sosyolojide, çizgi romanın önemli, değerli, faydalı, bedii bir antite olduğunu söylemekte... söylemekte bunu: tekrar, tekrar ve TEKRAR! 2) Bu metnin en az ana gövdesi / esas kısmı kadar ehemmiyetli ve kıymetlidir bütün dipnotları (19. dipnot'ta açımlanan ve serimlenen keyfiyet ve zaruret yüzünden). 3) Bu metin kendisiyle konuşuyor, kendisine nispet ediyor, kendisine referans veriyor; bu yüzden de, daha önce söylediğim gibi, adeta bir hiperbol misali, kendi üzerine kapanıyor, kendi sıklet merkezine doğru çekilerek gövdesi üzerine katlanıyor. Bu durum; 13.8 milyar yıl önce gerçekleştiği varsayılan Big Bang'ten hemen sonra, her şeyin başlangıcı olan o 'AN'da [ne deneyimleyebileceğimiz ve ne de ölçebileceğimiz Planck Zamanı (10−43 saniye) zarfında] 10 boyutlu bir uzay-zaman sürekliliğine sahip olduğu (Süper Sicim Kuramı çerçevesinde) matematiksel olarak gösterilen Evren'imizin, kuramsal (matematiksel) fiziğin ve kozmolojinin henüz çözemediği bir enigma neticesinde, bizim deneyimlediğimiz mekâna dair olan 3 boyut dışındaki diğer 6 uzaysal boyutunun kendi üzerine katlanarak planck uzunluğu (10−35 metre) mertebesinde bir niceliğe kadar küçülmesi ve görünmez hale gelmesini akla getirmekte. Evrenler içeren okunulan metinle, evrenler içeren MEVCUDAT arasında, 'kendisiyle konuşmak - kendisine referans vermek - kendi üzerine katlanmak' halleri üzerinden kurulacak bir analoji dolayımıyla, okunulan satırların da, planck uzunluğuna kadar küçülüp, şu anda boy gösterdikleri ekranlardan ve (selüloz temelli yazılı - basılı vasatlar olan) dergi ve kitaplardan kayboluverme olasılığının, çok küçük de olsa, vârit olduğunu söylemek durumundayım. Ancak biz, gerçekleşme olasılığı çok ama çok küçük olan bu ihtimali bir kenara bırakıp, 'kendisiyle konuşmak - kendisine referans vermek - kendi üzerine katlanmak' halleri üzerinden ilerleyeceğiz. Öte yandan bu hal, 'bu hal'i kuşanan antitenin başladığı şeyde ve yerde bitmesine (ve tabii ki, tekrar oradan başlamasına!) neden olur, ki, nitekim öyle de oldu. Böyleyse bu, bitmedi ve bit(irile)mez demektir bu metin, zîra, çevrime girmiştir ve bu da 'Bengi Dönüş'e, sonsuzluğa / bit(irile)mezliğe işaret eder. Ütopya [yokyer = çok yer = her yer (?)] ile başlayıp, yine ütopya ile bitmesinin manası başka ne olabilir ki? 'α'dan Ω'ya' olmaklığı bu keyfiyet ve bu fasiledendir. 4) 'α'dan Ω'ya' olmaklığı' hususu ehemmiyetli, zîrâ bu, 'ben Başlangıç'ım ve Son'um, ben hiçim ve her şeyim' şuurunu kuşanmakla örtüşen bir keyfiyettir. Bu keyfiyet, okunulan telifin hem mimarisini ve hem muhtevasını tayin eden asal amil olmuştur. 5) Okunulan telifden yola çıkarak 'müellifin içine, yazdığı bütün metinleri nâtamam olarak gören ve bu yüzden de mütemadiyen onları itmam için debelenip duran Edmund Husserl'le; her bir şeyin diğer her bir şeyle irtibatlı ve iltisaklı olduğundan hareketle, yaptığı yemek tarifine bile kozmoloji, astroloji, teoloji, meteoroloji, jeoloji, klimatoloji, hidroloji, ...,ilnh. ile ilgili ve ama konuyla da bütünüyle ilgisiz birçok hususu ekleyen Gottfried Wilhelm Leibniz kaçmış olmalı!' yorumunu yapan olursa şayet, isabetli ve meselenin hakikatiyle mutabık tespitler yaptığı için takdir ederim onu ([76]). 6) 3333 ciltlik bir külliyatı, sonuna dercedilmiş 3 kelimelik bir dipnotu hıfzetmek için yazan ve okuyan o muhabbet erbabı, o sohbet yâranı; sizler ve bir de siz  'eyyy' demeyi sevenler, 'homo sapiens - sapiens esasen homo narrans'tır' tarifinin, insanı ihataya en ziyade ehil, mümeyyiz ve mümessil bir izahat olduğunu bilirsiniz ve bilirsiniz ki, bu anlatının bidayetinde de işaret ettiğim üzere, bitirirken başlamaktır şunu demek:

'ὅπερ ἔδει δεῖξαι (ΟΕΔ) Hóper édei deîxai - quod erat demonstrandum' - 'exeunt omnes' - 'VESSELÂM'  ([77]).      

 

 

 

  

- VI -

 

 

 

 

basit ve derin hakikattir: ölüm/lü/dür 

kış, zebercet bir ayaz o, ısıran. itirazi 

şerhi kardelenin - ki, biter uzda: odur 

yeniden ama doğuşu doğuran, ücret diye 

ödenen tuzda.([78]).

 

 

bir bengi besleme bu:… >>>> son’a bitişen başlangıç’a bitişen son’a bitişsen başlangıç’a bitişen son’a …. >>>>> … oluş >>> yok oluş >>> oluş … >>> 0 >>> >>> 0 >>> α >>> Ω >>> α ([79]) 

 

 

 

 

 

***xiv) bibliyografya / kaynakça ([80]): 

a) kitaplar:

*Akaş, Ceyda (editör): Sanat Dünyamız - çizgi roman: çizgi, roman - sayı: 64, YKY, İstanbul, 1997.

*Akın, Mazlum; 60 Kahraman ve 73 Sanatçı - Çizgiroman Sözlüğü, Cinius Yayınları, İstanbul, Kasım 2008.

*Akkuş, Zeynep (yayın yönetmeni); Macera Çizgi 1 - Macera Çizgi 21, toplam 21 sayı, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, Temmuz - Eylül 1999, ....., Nisan 2003.

*Alpgüven, Murat -  Alemdağ, Tayfun - Özer, İlker; Türk Çizgi Roman Kataloğu - Western 1, kendi yayını, İstanbul, 2022.

*Alpgüven, Murat - Alemdağ, Tayfun - Özer, İlker; Türk Çizgi Roman Kataloğu - Western 2, İstanbul, kendi yayını, 2022.

*Alpin, Hakan; 1001 Soruda Çizgiroman, İm Yayın, İstanbul, Aralık 2004.

*Alpin, Hakan; Çizgiroman Ansiklopedisi, İnkılâp Yayınevi, İstanbul, 2006.

*Atakan, Ömer – Aksoy, Tuğban İzzet, AHYAAAK! – Aslan Şükür’ün çizgileriyle Kahramanlar ve Kapaklar, D Yayınevi, Eylül 2014, ciltli, sert sıvama kapaklı.

*Berent, Orhan; Serüven Kılavuzları, Zagor 1, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 2004.

*Berent, Orhan; Serüven Kılavuzları, Zagor 2, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 2004.

*Bıçakcı, Hakan; Karanlık Bir Zihin Tiyatrosu, önsöz, Caligari, Alexandra Teles, Flaneur Books, ilk baskı, Aralık 2023, ciltli, sert sıvama kapaklı.

*Bray, Adam; Marvel Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey, Bata Basım Yayın, Ekim 2016.

*Burattini, Moreno - Romani, Graziano; Çizgi Roman Okulu 3: Gallieno Ferri - Zagor ile Bir Yaşam, 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Eylül 2010.

*Cantek, Levent vd.; Serüven Kılavuzları - Corto Maltese, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 20004.

*Cantek, Levent (derleyen); Çizgili Hayat Kılavuzu - Kahramanlar, Dergiler ve Türler, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002.

*Cantek, Levent; Türkiye'de Çizgi Roman, İletişim Yayınları, İstanbul, 2. baskı, 2002.

*Clements, Jonathan; Kısa Japonya Tarihi, Kronik Kitap, 2023, ilk baskı, karton kapaklı.

*Çalışkan, Ömer Veysel; Serüven Kılavuzları - Mister No, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 2004.

*Dawkins, Richard; Gen Bencildir, Kuzey Yayınları, İstanbul, 6. baskı, Aralık 2020.

*Eisner, Will; Comics and Sequential Art, Poorhouse Press, 1990, expanded edition), 164 p., soft cover.

*Ertem, Cengiz; Serüven Kılavuzları, Conan 1, Oğlak yayıncılık, İstanbul, 2005.

*Flix, Don Kişot, Marmara Çizgi, İstanbul, 1. baskı, Mart 2015.

*Fukuyama, Francis, İnsan Ötesi Geleceğimiz - Biyoteknoloji Devriminin Sonuçları, ODTÜ Yayıncılık, birinci basım, Ekim 2003, Ankara, karton kapaklı.

*Giordani, Mauro & Puddu, Gisello; Tutto Bonelli 1941 - 1979 Gli anni d'oro, Sergio Bonelli Editore, Marzo 2021.

*Giordani, Mauro & Puddu, Gisello; Tutto Bonelli 1980 - 2020 L'era moderna, Sergio Bonelli Editore, Luglio 2021.

*Gravett, Paul (General Editor); 1001 Comics You Must Read Before You Die, Cassell Illustrated, London, 2012.

*Gravett, Paul; Manga - Japon Çizgi Romanının Tarihi, Plan B Yayıncılık, Kasım 2008.

*Guibert, Emmanuel, Alan'ın Savaşı - Alan Ingram Cope'un Anılarından Uyarlanmıştır, Kara Karga Yayınları, ilk baskı, Eylül 2023, İstanbul, karton kapaklı.

*Günday, Hakan - Orhun, Emre; Kinyas ve Kayra, Doğan Kitap, İstanbul, Kasım 2018, kutulu, ciltli, yazar ve çizerinden imzalı ve sertifikalı 518 adetlik sınırlı baskı.

*Günday, Hakan - Orhun, Emre; Kana Diz Kana, Flaneur Books, İstanbul, Ocak 2020, karton kapaklı popüler edisyon.

*Habermas, Jürgen, İnsan Doğasının Geleceği, Everest Yayınları, birinci baskı, Nisan 2003, İstanbul, karton kapaklı.

*Haydaroğlu, Mine & Aydın, Burak (editörler); Sanat Dünyamız 105 - üç aylık kültür ve sanat dergisi, Kış 2007, Uzakdoğudan Çizgiroman: MANGA!, YKY, İstanbul.

*Kaku, Michio, Zihnin Geleceği - Bilimin Zihni Anlamaya ve Geliştirmeye Yönelik Arayışları, ODTÜ Yayıncılık, 5. basım, Eylül 2017, Ankara, karton kapaklı, mıklepli.

*Kaku, Michio, İnsanlığın Geleceği, ODTÜ Yayıncılık, 2. basım, Aralık 2019, Ankara, karton kapaklı, mıklepli.

*Kireççi, Ümit; Çizgi Roman senaryosu - önce yazı, sonra çizgi, Lâl Kitap, Aralık 2020.

*Konuralp, Sadi; Serüven Kılavuzları, Flash Gordon, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 2004.

*Kurzweil, Ray, İnsanlık 2.0 - Tekilliğe Doğru Biyolojisini Aşan İnsan, Alfa Kitap, ilk baskı, Nisan 2016, İstanbul, karton kapaklı.

*Levy, Paul; Kuantum ve Spiritüellik, Omega Yayınları, İstanbul, 2023.

*Lovelock, James, Novasen - Yaklaşan Hiperzekâ Çağı, Kolektif Kitap, birinci baskı, Haziran 2021, İstanbul, karton kapaklı.

*McCloud, Scott; Çizgi Roman'ı Anlamak, Sırtlan Kitap, İstanbul, Kasım 2018.

*McCloud, Scott; Çizgi Roman'ı Yeniden Keşfetmek, Sırtlan Kitap, İstanbul, Nisan 2021.

*McCloud, Scott; Çizgi Roman Yapmak, Sırtlan Kitap, Temmuz 2022.

*Nakazawa, Keiji; Yalınayak Gen 1 - Hiroşima'nın Hikâyesi, tudem yayınları, İzmir, İlk baskı, Haziran 2007, karton kapaklı.

*Nilsson, Nils J., Yapay Zekâ - Geçmişi ve Geleceği, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, birinci baskı, Temmuz 2018, ciltli, ser sıvama kapaklı.

*Norman, Robert A. & Sharad P. Paul, Son Doğal İnsan - Nereden Geldik Nereye Gidiyoruz? Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, birinci baskı, Ekim 2020, İstanbul, karton kapaklı.

*Occhicone, Davide; Çizgi Roman Okulu 2: Bruno Brindisi, 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Eylül 2010.

*Öz, M. Haşim (yazan ve derleyen); ESSEGESSE Magazin - Teksas ve Tom Miks 50. Yıl Özel, Hoz Comics, İstanbul, Şubat 2006.

*Öz, M. Haşim (yazan ve derleyen); ESSEGESSE Magazin 2, Hoz Comics, İstanbul, Nisan 2007.

*Penrose, Roger, Yapay Zekâya Karşı Doğal Zekâ, Mitra Yayıncılık, ilk baskı, Mayıs 2023, İstanbul, karton kapaklı.

*Saydam, Ali (Genel Müdür); ARGOS Yeryüzü Kültürü Dergisi, No 7, Güneş Yayınları, İstanbul, Mart 1989.

*Scarpa, Laura - Trabacchini, Alesio; Çizgi Roman Okulu 1: Claudio Villa, 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Eylül 2010.

*Scarpa, Laura; Çizgi Roman Okulu 4: Angelo Stano, 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Kasım 2010.

*Schdot, Frederick L.; Japan: Writings on Modern Manga, Stone Bridge Press, 1996, Berkeley, CA, 

*Scruton, Roger; soytarılar, dolandırıcılar, yaygaracılar - yeni sol düşünürleri, fihrist kitap, İstanbul, 7. basım, Ağustos 2023.

*Şaşmaz, Hakan & Güreli, Talat; Ken Parker - Özel Seri sayı 1 -19, Temmuz 2003 - Aralık 2022, ilk baskı, karton kapaklı.

*Tegmark, Max, Yaşam 3.0 - Yapay Zekâ Çağında İnsan Olmak, Pegasus Yayınları, ilk baskı, Şubat 2019, İstanbul, karton kapaklı.

*Waid, Mark; Marvel Evreni Tarihi, Arka Bahçe Yayıncılık, İstanbul, Aralık 2021.

*Wallerstein, İmmanuel; Modern Dünya Sistemi 1, Yarın Yayıncılık, İstanbul, 2011.

*Wiedemann, Julius (editor); MANGA, Taschen GmbH, Köln, 2004.

*Whitehead, Alfred North; Süreç ve Gerçeklik, İstanbul, FOL Kitap, Mart 2021.

*Wittgenstein, Ludwig; Tractatus Logico-Philosophicus, Yapı Kredi Yayınları, Almanca aslıyla birlikte, çeviren: Oruç Aruoba, YKY'de 1. baskı, İstanbul, Aralık 1996.

b) dergiler([81]):

*Comics Journal - The Magazine of Comics News & Criticism, Editor: Gary Groth, 190, Fantagraphics Books,September 1996.

*Comics Journal - The Magazine of Comics News & Criticism, Editor: Gary Groth, 192, Fantagraphics Books, December 1996.

*Comics Journal - The Magazine of Comics News & Criticism, number 200, Fantagraphics Books, Editor: Gary Groth, December 1997. 

*Comics Journal - The Magazine of Comics News & Criticism, number 206, Fantagraphics Books, Editor: Gary Groth, August 1998.

*Darkwood Sakinleri - Sayı: 1, 2, 3, 4, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12; Ekim 1994, Şubat 2002.

*EsseGess Magazin - Sayı: 1, Hoz Comics, Şubat 2006. 

*EsseGesse Magazin sayı: 2, Hoz Comics, Nisan 2007.

*Gerekli Şeyler, - Sayı: 2, 3, 4, 5, 6, 7; Kasım 2005 - Haziran 2006.

*Hipnoz - Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9; Haziran 2009 - Eylül 2011.

*Joker - Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18; Kasım 1992 - Mart 1993.

*Maceraperest Çizgi, Oğlak Yayınları - Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21; Eylül 1999 - Nisan 2003 ([82]).

*Mis Dergi - Çizgi Roman 1, Marmara Çizgi Yayınevi, Haziran 2022, ikinci baskı, karton kapaklı.

*Mis Dergi - Çizgi Roman 2, Marmara Çizgi Yayınevi, Haziran 2023, ilk baskı, karton kapaklı.

*Posta Arabası, sayı: 1, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Şubat 2015,

*Posta Arabası, sayı: 2, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Haziran 2015.

*Posta Arabası, sayı: 3, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Kasım 20015.

*Posta Arabası, sayı: 4, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Mayıs 2021.

*Posta Arabası, Özel Sayı: 1 - Storia del West, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Mayıs 2021.

*Profesör - Çizgi Roman Kültürü Dergisi -  Sayı: 1, Çizgi Roman Okurları Derneği Yayını, İstanbul, Kasım 2018. 

*Profesör - Sayı: 2, Çizgi Roman Okurları Derneği Yayını, İstanbul, Şubat 2020.

*Profesör - Sayı: 3, Çizgi Roman Okurları Derneği Yayını, İstanbul, Eylül 2021.

*Profesör - Sayı: 4,Çizgi Roman Okurları Derneği Yayını, İstanbul,  Eylül 2022.

*Resimli Roman sayı: 1, 2, 3; Kasım - Ocak 2005.

*Rodeo Strip - Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14; Ekim 2004 - Mayıs 2006.

*Serüven Çizgi Roman Araştırmaları Dergisi - Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6; İlkbahar 2004 - Yaz 2006, Oğlak Yayınları. 

*Ters Dergi - Sayı: 1 - 2; Nisan 2021 - Haziran 2023.

c) dijital kaynaklar:

*http://altinmadalyon.com/altin/index.php

*https://www.facebook.com/groups/47270884013

*Tanol Türkoğlu'nun sitesindeki çeşitli videolar ve blog yazıları,https://www.ttdijital.net/ özellikle de https://www.ttdijital.net/sufle-muhendisligi/

*Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, muhtelif maddeler, dijital edisyon, https://islamansiklopedisi.org.tr/

*Vikipedia, muhtelif maddeler, https://tr.wikipedia.org/wiki/Anasayfa

*Wikipedia, muhtelif maddeler, https://en.wikipedia.org/wiki/Main_Page özellikle de https://en.wikipedia.org/wiki/DC_Comics ve https://en.wikipedia.org/wiki/Marvel_Comics

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/01/ikigami-bir-manga-ve-grafik-roman.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2011/09/cizgiromann-ve-cizgiroman-tutukunlarnn.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2016/04/zagorun-babas-gallieno-ferri-oldu.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2012/04/hugo-prattn-efsanevi-anti-kahraman.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/12/batman-75-yasnda.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/06/dunyann-en-pahal-30-kitab-most.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/01/don-kisot-gandalf-peter-pan-harry.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2013/10/flaneur-comics-thomas-ottun-eserlerini.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/04/firavun-ozymandiasa-da-kalmad-bu-dunya.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/01/tenten-tintin-gezegen-sahaf-sohbetinde.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/06/bedri-koraman-oldu.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/03/behic-ak-karikaturist-mimar-yazar.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/01/wasteland-distopik-bir-bagmsz-grafik.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/01/irredeemable-omnibusun-tukcesinin-en.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2020/05/basyapt-mangalardan-akira-1-gerekli.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/08/mehmet-ali-turkmenin-kozmosu-samimiyet.html

*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/03/yakup-kadri-karaosmanoglu-sair-avni.html



[1] α’ diyorum metnin asal epigrafına düşülen bu ilk dipnotun ve ifade-i meramımın başında ve devam ediyorum; 'Efruz Bey'den yola çıkıp Saatleri Ayarlama Enstitüsü üzerinden

Tutunamayanlar menziline erişen bir 'Hatt-ı Hayat'ın 2024’ün bidayetinde oldu(rdu)ğu antitedir bu telifin müellifi. Mukallitten, müstekbirden ve muharreften kaçarken fellik fellik, eylediği iş, işte bu te(k)lif. 'Mutlak’ı Muğlaktan Tefrik ve Cihanşümul Tesirlerini Tahkik, Tespit ve Tahlil Departmanı (MMTCTTTTD)'nda sây ihtihsal etmeye geldim!' diyebilmek şuurunu kuşanmaya tâlip kârie ve kârî için istimal edildi bu Söz. Okunulan argümantasyonda murad edilen netice, (ana gövdesine karakterini veren asal / temel metin ve ona eklemlenmiş alt metinleri açımlayan ve serimleyen dipnotlarındaki sayısız tâlî unsurlarıyla) bu telifi ve müellifini güdüleyen ve domine eden temel fikrin şu alıntıdaki bakış açısı olduğuna vurgu yapmaktır: 'Özgün olan, kimliğini özgür doğasından alır. Özgün olan, özünün üzerine derin keşiflerde bulunan ve deneyimler arası çokça karşılaştırma ile ortaya çıkan farkındalığa ulaşandır. Elbette o farkındalık, elin ürüne değmesiyle, çokça üretimin hayata geçmesiyle ortaya çıkacaktır ve kişinin özgünlüğündeki temel aksı belirleyecektir. (Alkan, Ömer; soytarılar, dolandırıcılar, yaygaracılar - yeni sol düşünürleri', 'Özgür Düşünce Dizisi Üzerine' s. vi.) Muhatabının 'bu gerçekten de özgün (orijinal, otantik, sahih, farklı) bir metin olmuş, özgür bir idrakin / ruhun tasarrufu olduğu izlenimini edindim. Bu sayede de özgürleştiğimi hissettim, özgün şeyler söyleyip yapma arzusuyla doldum.' merkezinde bir reaksiyon üreteceği teliflerin müellifi olmayı amaçladım hep. Diğer müelliflerin marifeti olan telif külliyatından dereceye değil, mahiyete dair farklılıklar arz etmiyorsa ve 'bunu olsa olsa falanca yazmıştır!' diyen okurunun muhakkak haklı çıkmasını sağlayacak kadar müellifini fâş etmiyorsa ve nihayet okuyanı özgürleştirip, özgün söylem ve eylem üretmeye teşvik eden bir mahiyet arz etmiyorsa, o gibi metinleri yazmanın ne bir manası vardır, ne de bir faydası bana göre. Okunulan metnin o gibi metinlerden olmamasına gayret ettim, umarım becerebilmişimdir. 

[2] ‘İçindekiler’e içindekiler’de yer verilmesi, okunulan metin nev’inden anlatıların tertibinde sıklıkla karşılaşılan bir tercih ve hal değildir aslında. Bunda, ‘eserin içinde olması gereken her şey eserin içindedir’e vurgu yapmak, bir diğer deyişle, ‘İçindekiler de içindekilerdedir!’i ramp ışıklarının altına atmak kaygısı ve yanı sıra da, Sultan Veled'in, babası Mevlâna'nın kaydedilmiş sohbetlerinden oluşturduğu kitap olan, epeyce önce zevkle okuduğum ve istifade ettiğim klasik metne, Fîhi Mâ Fîh'('İçindekiler içindedir / her ne var ise, içindedir / ne varsa onun içinde var / ne varsa içindedir / ne var ise ondadır'bir ihtiram duruşu göstermek gayesi tayin edici olmuştur..

[5] Yapay Zekâ’nın hayatımızın hemen her alanını değiştirmeye başladığı aktüel uğrakta, sadece konunun meraklılarının değil, okunulan satırlara muhatap herkesin Francis Fukuyama, Jürgen Habermas, James Lovelock, Michio Kaku, Robert A. Norman, Sharad P. Paul, Ray Kurzweil, Nils J. Nilsson, Max Tegmark, Roger Penrose, Nick Bostrom, Daniel Dennett, Douglas R. Hofstadter, Cem Say ve Tanol Türkoğlu’nun, bazılarına bibliyografyada yer verdiğim, 'bilgi ağları, algoritmalar ve yapay zekâ’ya değinen eserlerine ilgi göstermesini hararetle öneririm.   

[6] Çizgi romanlar, okurlarına, bir kısmı ütopya (bu kavramın bir versiyonu olarak ‘DÜŞ-topya’ ıstılahını telif ve teklif ediyorum), diğer bazıları da distopya fasilesine mensup sonsuz kozmoslar vaat ettiğinden, ütopya ve distopya kavramlarını hâvi bir manzum metni tercih ettim bölümün epigrafı olarak: https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/11/tarih-i-hakiki-i-istarikiyun.html

[7] Babamın vazifesi nedeniyle yaşadığımız Adana'da, 1960'ların en favori kitapçısı, Küçük Saat semtindeki Yolgeçen Kitapeviydi. 5 yaşımdayken başlayan bir rutinim, (müthiş bir azim ve kararlılıkla yola çıktığım ve temelde, evimize giren gazetelerin manşetleri üzerinden, akabinde de çizgi roman sayfalarında yaptığım egzersizlerle gerçekleştirdiğim okuma & yazma öğrenme uğraşım ilk somut sonuçlarını vermeye başladığında), rahmetli anneciğimle birlikte sık sık oraya gitmemiz ve bana yeni çizgi romanlar, hikâye kitapları ve romanlar almamızdı. Bu da demektir ki, tam 61 yıl olmuş kitap almaya, kitaplık / arşiv oluşturmaya başlayalı. 8 yaşımdayken ilk kitap takasımı ve kitap satışımı gerçekleştirdiğime göre, kütüphanemin / koleksiyonumun devridaim etmeye, kan ve deri değiştirmeye, yenilenmeye, güncellenmeye başlamasının üzerinden de tam 58 yıl geçmiş demektir. Çizgi roman kozmosuna adanmış bir ömre referans veren bu halimin aksülameli ve neticesi olan okunulan satırların, muhatabı olan muhterem kârîm tarafından, malûmatfuruşluk maksadı ile değil, tecrübe paylaşımı niyetiyle telif edilmiş olduğunun düşünülmesini dilerim.

[8] Binark, Mutlu; 'Neden Japon Popüler Kültürü? neden Manga?', Çizgili Hayat Kılavuzu, s. 430. Bu dipnotu, onun içeriğini destekleyen bir unsurla tahkim ederek, şöyle itmam ediyorum: Alman çizgi roman sanatçısı Flix, bir Don Quijote parodisi ve pastişi olan Don Kişot isimli çizgi romanında, yarattığı kurmaca karakter Alonso Quijano'nun ağzından, (pek tabii ki ironik bir bağlamda) bakın nasıl bir çivi daha çakmış çr'ın tabutuna: '...'çizgi romanlar'ın genel olarak okuma-yazmanın gelişimini engellediği ve özellikle de ruhsal ve ahlâksal bakımdan desteğe ihtiyaç duyan genç insanlarda intikam ve şiddete sebep olduğu bilinmektedir. ...Çizgi romanlarda anlatılan hikâyeler tehlikelidir! Çünkü gerçekle hiçbir alakaları yoktur..' (Flix, Don Kişot, s. 1). Dipnota dipnot: Çalışmanın tamamında paylaşılan alıntılar özgün imlâları korunarak aktarılmıştır.

[9] Bu çalışmada, bir kavramın farklı lisanlardaki karşılıklarına aynı sayfada, aynı paragrafta ve hatta aynı cümlede dahi birlikte yer verildiği görülecektir. Metnin muhatabının, müellifin bunu çiğ bir malûmatfuruşlukla, nobran bir bilgiçlikle ve bir çeşit 'istimnâ-ı münevver' tutumuyla yapmadığını bilmesi ehemmiyetlidir, kıymetlidir ve meselenin hakikatiyle mutabıktır. Yazılarımda, sohbetlerimde bu tercihime dair olan şu hususa daima vurgu yaptım, yapıyorum ve yapacağım: bir kavramın, bir kelimenin, bir terimin, bir ıstılahın, bir sözcüğün, bir tilcik'in farklı dillerdeki karşılıklarını birlikte kullanmak suretiyle, 'zekânın mekânı', 'aklın evi', 'idrakin memleketi' diyebileceğimiz serebral korteksimizi oluşturan 100 milyar kadar nöron arasında daha fazla köprü, ilişki, link, irtibat, iletişim kurulmasını sağlarız. Zekâmızın, aklımızın durumunu, düzeyini, kalitesini ve kapasitesini tayin eden antite, beynimizin hacminin kaç cm³ olduğu, ya da ağırlığının kaç gr olduğu değil, nöronları arasında kurulan bahse konu ilişkilerin sayısıdır. İşte bu keyfiyet, bu satırların müellifinin açıklamaya, açımlamaya ve serimlemeye çalıştığı üslûp tercihinin başat güdüleyicisi, asal motivasyon kaynağı ve bazal niçinidir. Bir diğer deyişle, algı kapılarımı olabildiğince açmak, 'anlamlandırma - anlama - anlatma' kapasitemi genişletmek, mental süreçlerimi derinleştirmek -  keskinleştirmek - kristalize etmek - geliştirmek adına tercih ettiğim verili aktüel üslûbum, taammüd unsurunun tayin edici olduğu cârî lengüistik ve semantik seçimim; 'CÜMLEVAROLANLARCÜMLESİ'nin özfarkındalığı olan 'varoluşumun / DASEİN'ımın farkındalığını ve edimini mükemmelleştirmeye yönelik ontolojik mahiyetli bir derin hakikate referans verir. Epistemolojik anasır, egzistansiyalist komponentlerle mecz'olur ve 'üslûb-û beyan, aynıyla insan' argümanı ete kemiğe bürünür anlayacağınız. Konuşurken ve yazarken kullandığım üslûbun NİÇİN'i ve esbâbımûcibesi budur.

[10] William Erwin Eisner (1917 - 2005), modern çizgi romanın en önemli teorisyen ve sanatçılarındandır. Grafik roman teriminin mucidi olan Will Eisner, kapağında 'Grafik Roman / A Graphic Novel' yazan ilk çizgi roman olan 'A Contract With God' (1978)'ın yaratıcısıdır. Yaşarken adını taşıyan bir ödülün (Will Eisner Comic Industry Awards) ihdas edildiği ilk ve tek çizgi roman sanatçısı da Will Eisner'dır. 

https://en.wikipedia.org/wiki/Will_Eisner

https://en.wikipedia.org/wiki/Graphic_novel

https://en.wikipedia.org/wiki/Eisner_Awards 

[11] McCloud, ScottUnderstanding Comics - The Invisible Arts, Tundra Publishing, USA, 1993. Sırtlan Kitap tarafından dilimize kazandırılan çizgi roman kozmosunun en önemli kuramsal kitabının künye bilgilerine, bu metnin bibliyografya / kaynakça kısmından erişilebilir.

[12] McCloud, Scott; Çizgi Romanı Anlamak, s. 20.

[13] Tuncer, Nilüfer, (1993), Çizgi Roman ve Çocuk, Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul, s. 29'dan aktaran: Cantek, Levent; Türkiye'de Çizgi Roman, s. 23.

[14] Bıçakcı, Hakan; Karanlık Bir Zihin Tiyatrosu, Caligari, s. 4 - 5.

[16]  Çizgi roman ve resimli roman'ın çizgiroman ve resimliroman imlası ile yazılmasının doğru olduğunu savunan kanaat önderleri ve sektör profesyonelleri de var; bu tür bir tartışmaya girmenin meseleyi büsbütün karmaşıklaştıracağını düşündüğümden, girdiğim bu 'tâlî yol'da fazla ilerlemeden 'ana yol'a, esas mevzuya dönüyorum. Öte yandan, bu detaya dair okuma yapmak isteyen için bir kaynak paylaşmayı da faydalı görüyorum: Alpin, Hakan; Çizgiroman Ansiklopedisis. 7. 

[17] Yeri gelmişken doğru sanılan bir yanlışı düzeltmenin tam zamanıdır; ister çizgi roman kültürü alanının eksperleri ve sektör profesyonelleri olsun, isterse de işin teorik temellerine vakıf olmayan ortalama okurlar; İtalyan çizgi roman havzasının ürünlerinden bahseden hemen herkes 'fumetti' tabirini kullanırlar. Oysa, İtalyanca 'çizgi romanlar' anlamına gelen mezkûr kelimenin tekil hali olan 'fumetto'nun emisyonda olması ve kullanılması gerekir. Kavramın etimolojik bağlamına vakıf olmadan 'fumettiler' dediğimizde, aslında 'çizgi romanlarLAR' demiş oluyoruz. 'Galat-ı meşhûr lügat-i fasîhten evlâdır!' diyerek yanlışa teslim olan bir kabullenişi reddedip, gitmeliyiz bu gibi hatalı vokabüler tercihlerinin üzerine.

[18] ABD çizgi roman kozmosu (comics), aslında daha fazlasını içermesine karşın, hem kendi coğrafyasında ve hem de küresel ölçekte, süper kahramanlar / super heroes temelli bir endüstri olarak bilinir. Bunun sebebi, hiç kuşkusuz, süper kahramanların, comics havzasının leitmotiv'i, alâmet-i fârikası ve ticareten sürükleyici unsuru / başat kazanç kapısı olmasıdır. İnsanlığın ortak hafızasında ve müşterek şuuraltında kendisine kuvvetli ve muhkem yerler edinmiş olan, hayat süreleri de binlerce yılı bulan mitolojik ve teolojik même'ler (même'e dair izahat için bknz. bu dipnotun dibiile süper kahramanların nitelikleri, söylem, edim ve eylemleri ciddi manada örtüşürler. Superman, Batman, Captan America, Spider-Man, Hulk, Thor, Doctor Stranger, Fantastic Four, Avengers, X-Men, Wonder Woman, Flash, Green Lantern, Loki, Wolverine, Daredevil, Iron Man, Green Arrow, Aquaman gibi süper kahraman anlatılarının çizgi roman okurları tarafından güçlü bir şekilde benimsenmesi ve onlarda vaz'edilen fikri kodların ve değer yargılarının içselleştirilmesi bu yüzden zor olmamıştır. Bu durum, söz konusu türe dair ürünlerin ticari başarısının da temel nedenlerinden biridir. Öte yandan, ABD'nin 'yumuşak gücü'nün en önemli bileşenlerinden olan Hollywood'un çektiği süper kahraman temalı filmler de bu türün ticari başarısını pekiştiren bir diğer asli unsurdur. 

Film endüstrisinin protagonist aktörleri ile çizgi roman devlerinin flörtü, gizli tutulan onlarca yıllık görüşme maratonları sonucu gerçekleşen, devâsa meblâğların ortalıkta döndüğü ve yüzbinlerce çalışanın hayatlarında dramatik - radikal değişikliklere yol açan bir satın almalar ve birleşmeler ('büyük balık küçük balığı yutar!') sürecidir; bu yüzden de işin bu kısmı, kendisine dair bir parantez açılmasını hak edecek kadar ehemmiyetli bir detaydır. 

Film endüstrisi ile olan ilgi, irtibat ve iltisakı kendi bünyesinde, telifi elinde olan kahramanlarının filmlerini çekmekle başlayan Marvel Comics, böylece pençesinde kıvrandığı mali krize çözmeye çalışmış, ancak bu konuda istediği kadar mesafe alamamıştı. Hemen ardından, 2009'da, çizgi roman birimini de içeren çatı şirketi olan Marvel Entertainment, 2006 başında Pixar'ı 7.4 milyar $ gibi dudak uçuklatan bir bedelle bünyesine katan Walt Disney Company tarafından, bütün borçlarının üstlenilmesinin dışında, 4.24 milyar $'lık rekor bir hisse devri sonucu satın alındı. Her biri gişede milyar $'lık başarılara imza atan Marvel filmleri, Disney'nin nasıl kârlı bir alışveriş yaptığını kanıtlamakta. Marvel'in en büyük rakibi olan DC Entertainment'a gelince; DC Comics ve DC Comics altında yer alan tüm birimler, Warner Bros.’a ve Warner Bros.’u da kapsayan WarnerMedia'a aittir çok uzun süredir. Bu arada, Warner Bros.'un, alanında Dünya'nın en büyüklerinden olan AT&T‘nin bünyesinde yer aldığını da hatırlayalım. DC Comics'in el değiştirmesi, Marvel gibi yakın bir tarihe değil, tam 50 yıl öncesine, 1972 gibi oldukça eski bir tarihe dayanmakta. Şimdilerde DC, Marvel'in film endüstrisindeki olağanüstü başarılarına yine beyaz perdede ve ekranlarda mukabele edebilmek adına, yeni bir hamle yapmak ve 43 milyar $'lık bir anlaşma (hisse takası) sonucu Warner Media ile birleşen Discovery'nin bünyesine geçmek için pazarlıklar yürütmekte. Görüldüğü gibi, günümüzde yüzlerce milyar dolarlık bir eğlence endüstrisi halini almış olan ABD çizgi roman (comics / süper heroes) sektörü & bu temelde şekillenen sinema, dizi film ve bilgisayar oyunu endüstrileri üzerine fikir yürüttüğümüzde, aslında mercek altına aldığımız antitenin, çok daha büyük bir hakikate, sadece Kuzey Amerika'daki değil, Gezegenimizdeki bütün kadın ve erkeklerin zihinlerini kolonize etmeye uğraşan bir 'soft power' mekanizmasına, Dünyanın en tehlikeli, en toksik 'rıza üretme endüstrisi'ne de işaret ettiğinin farkına varırız (DC Comics ve Marvel Comics hakkında daha kapsamlı bilgi için bknz.

https://en.wikipedia.org/wiki/DC_Comics

https://en.wikipedia.org/wiki/Marvel_Comics

Sinema endüstrisi ile beraberliğinin tarihçesine kısaca değindiğim Comics türünün, bir diğer deyişle 'super heroes genre'ının, 1940 - 2005 döneminde gezegenimizin popüler kültürünü ve onun bir alt bileşeni olan çizgi roman endüstrisini (son otuz yıldır da film, tv ve oyun sektörlerini) domine etmesinin arka plânına biraz olsun ışık tutabildim sanırım. Ancak, yükselen ve zirveye / liderliğe yerleşen her kuvvet / olgu / antite ('hayatın doğal akışı', 'eşyanın tabiatı', 'Varoluşun / DASEİN'ın Tunç Yasası', 'Mevcudatın diyalektik icabatı' gereği) önce duraklar, sonra zayıflar ve ardından da rakibi tarafından alt edilerek geçilir, zirvedeki yerinden edilir. Evet, tarihin pandülü 2005'e vurmak üzereyken, mütevazı bir galaksinin mütevazı bir yıldız sistemindeki mütevazı ve mavi bir planette de olan buydu işte; bir başka çizgi roman türünün şafağı söküyor, o güne değin küresel çizgi roman endüstrisini domine eden comics, fumetti ve frankofon çizgi roman havzalarının insanlığa söyledikleri o bildik neşidelerin sesini bastıran ve gürbüz bir avaz'la dillendirildiği anlaşılan yeni bir neşidenin ezgileri, onlara karışan kendinden emin ve tok adımların yankılarıyla birlikte, işitiliyordu. Bahsettiğim bu ‘gürbüz avaz ve ayak sesleri’, kabaca 20 yıl önce, şu an cârî olan mezkûr durumu gerçekleştirmek adına, büyük bir yürüyüşe başlayan Manga genre'ından geliyordu. Mangakaların (manga yazıp çizen sanatçıların) 2024’ün ilkyazı itibarıyla, Dünyayı, (fiziki olarak olmasa da, fikren ve ruhen) 'fethetmek' söz konusu olduğunda, 2. Dünya Savaşı öncesinde Japon emperyalizminin militarist ve kolonyalist emellerini ve hedeflerini gerçekleştirmek adına 'Nippon banzai - çok yaşa Japonya!' diyerek gerektiğinde kamikaze tarzı da dahil olmak üzere, her türlü hücumu gerçekleştiren Japon ordularına kıyasla, çok daha başarılı olduğuna dair zerrece şüphe duyulmuyor artık. Öte yandan, manga antitesinin elde ettiği aktüel başarının, geçmişten gelen mem'lerin (même) gelecek kuşaklara aktardığı (zamanında olumlu sonuçlara yol açmamış, bilâkis Japonların milli trajedilerin ebesi olmuş) değerlere çok şey borçlu olduğunun da altı çizilmelidir. (mem / meme: bir toplumun kültürel değerleri ile sosyal kod ve normlarının gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayan zihni - dilsel - kültürel - gayrimaddi iletim birimidir; yâni, bir nevi sosyolojik genden bahsediyoruz anlayacağınız. Même  hakkında temel başvuru kaynağı için bknz. Dawkins, Richard; Gen Bencildir). 

[19] 19. asrın son çeyreğiyle 20. asrın ilk yarısına damgasını vurmuş, düşünceleri fikir hayatımızın âfâkını aydınlatmaya ve metodolojisi de nazariyat kozmosumuza rehber olmaya devam eden önemli bir matematikçi ve filozof olan Alfred North Whitehead (1861 - 1947), anıtsal eseri 'Süreç ve Gerçeklik'de: '...genellemeler içinde düşünürüz, fakat ayrıntı içinde yaşarız' der ve şöyle devam eder: '...'küçük' ya da 'önemsiz' diye nitelediğimiz ve çok da ciddiye almadığımız ayrıntılar, aslında yaşadığımız büyük sevinçlerle acıların kaynağıdır. Pek farkında olmasak da, asıl önemsemediğimiz ayrıntılar hayatımızın akışını önemli derecede belirlemektedir....'. (age., ÇEVİRMENİN NOTU, Çelik, Kevser, s. 13.) Bu alıntı esasen benim hayata bakışımın, deneyimlediğim her bir sekansı ve plânı yorumlamamın ve genel olarak algılarımı işleyip teorize etme yöntemimin mükemmel bir muhtasarıdır. Kitap müzayedelerimdeki takdimlerime, kitabiyat ve kültür sohbetlerimdeki retoriğime şahit olanlarla, blogumdaki metinlere az da olsa muttali olanlar bilecektir; hayatıma dair enstantanelerin detaylarıyla, muhatap olduğum ve / veya maruz kaldığım olgu, olay ve süreçlerin ayrıntılarına tam da böyle yaklaşırım işte. Çizgi romanın belli başlı lisanlardaki karşılıklarının etimolojisi gibi bir ayrıntıyı da bu yüzden önemserim ve bu metinde yer almasını da doğal olarak tercih ederim. Hal böyle iken, istememe karşın, onları bu metne eklemleyememiş olmamın nedeni 'yer kısıtı' gibi önemli bir teknik sebeptir. hamişe hamiş: 2023'de okuduğum ve çok etkilendiğim, künye bilgilerine bibliyografya bahsinde yer verdiğim çr'lardan olan Alan'ın Savaşı'nın son cümlesi, yaşanan koca bir hayatın en küçük bir detayının bile önemli olduğu merkezindeki görüşümü kuvvetli bir şekilde desteklediğinden, burada yer açıyorum ona: 'Bir ömrün portresi çizildiğinde hayatın her safhasının ayrı bir önem arz ettiğini ve hatırlanma hakkına sahip olduğunu kabul ediyor musunuz?' Alan Ingram Cope'dan aktaran Emmanuel Guibert, Alan'ın Savaşı, s. 298.

[20] Bu tespiti 'doğrusal (lineer) zaman temelli; 'ya....., ya da.....' ifadesinde somutlanan iki değerli; determinist; indirgemeci; mekanist; analitik; makbul ilân ettiği, doğru addettiği tek bakış açılı; özne - nesne dikotomisi merkezli - düalist; aristotelian mantığı ve onunla aynı frekanstaki Öklidyen Geometri ve Newtonian kozmoloji esaslı' bir anlayış üzerinden kurdum. Bu anlayış dairesindeki 'özdeşlik' ve 'üçüncü halin dışlanması' prensipleri gereği 'bir şey neyse odur, başka bir şey olamaz!'. Buna göre, grafik roman şayet çizgi romanın ikamesi ise, aynı zamanda onun bir alt türü olamaz. 24 asırdır düşünce dünyamızı belirleyen, mutasavverimizi ve muhayyelemizi kontrol eden bu Aristotelian anlayış, mezkûr süreç boyunca  iletişimimizin ve iş görme tarzlarımızın da büyük ölçüde zemini olagelmiştir. Zaten oldukça kapsamlı olan, ele aldığı mesele dışında, onu besleyen ve ondan beslenen çok sayıda alt metne de yer veren, bu bakımdan da, yer yer nüfûz edilmesi çaba gerektiren okunulan satırlar, 'iki değerli mantık' gibi sağduyumuzun parçası haline gelmiş müesses bir metodu kullanarak, hiç olmazsa bu bakımdan muhatabına zorluk çıkarmamayı hedeflemiştir. Şayet bu kaygıyı taşımasaydı müellifi, bu telif 'dört değerli holistik kuantum mantığı' temelinde şekillenirdi. Bu mantık türünün ne olduğuna, önemine binaen kısaca değineceğim. Bahis konusu bu yeni mantık anlayışı 'holistik (bütüncül) - kuantum kozmolojisi'ni esas alan 'eş (çok) zamanlı; 'hem..., hem de / ve....' imkânları zemininde gelişen dört değerli; indeterminist; indirgemeciliği 'yükseltgemecilik'le eşitlemiş / dengelemiş; 'organik - sentetik' (oksimoron bir ifadeyi, ya da Kant'ın 'analitik a posteriori' önerme dediği kategoriyi hatırlatsa da, bu kavramsallaştırma farklıdır onlardan; meraklısı dipnot sonundaki kaynakta ayrıntılı cevap bulacaktır); makbul - doğru addettiği bakış açsıı olamayan, bakış açısız - ya da 'çok bakış açılı'; özne - nesne, gözlemci - gözleyen, ruh - beden ayrımlarını reddeden = monist (plüralist?); kuantum dalga mekaniğinin kozmolojideki ve felsefedeki izdüşümü anlamındaki 'kuantum kozmolojisi felsefesi' temelli' olup, kuantum fiziğinin esaslarının ortaya çıktığı 20. asrın ilk çeyreğinden itibaren, yânî, kabaca 100 yıldır zenginleştirmekte düşünce dünyamızı. Buna göre 'bir şey aynı zamanda hem kendisi ve hem de bir başka şey olabilir'; bu temel ilkesiyle mezkûr akıl yürütme tarzı bize şunu iddia, imâ ve ifade eder: 'grafik roman çizgi romanın hem ikamesi ve hem de onun bir alt türüdür' (bknz. 'Levy, Paul, Kuantum ve Spiritüelllik').

[21] Birbirleriyle her bakımdan yakın ilişki ve iş birliği içerisinde olan Fransız ve Belçikalı yazar, çizer, editör, grafik tasarımcı, yayıncı ve eleştirmenlerin ortaklaşa oluşturdukları ve Fransızcayı da müşterek lisan olarak kullandıkları çizgi roman havzasına Frankofon ÇİZGİ ROMAN Dünyası, ya da kısaca Frankofon denir.

[23] Çizgi romanın sanatlar skalasındaki yerine ve bu skalaya eklenen aktüel (new zuhur!) sanat dallarına dair sıklıkla müracaat edilen popüler bir kaynak için bknz. https://tr.wikipedia.org/wiki/Sanat

[24] Çizgi romanı sekizinci sanat olarak değerlendiren bir sektör profesyonelinin görüşleri için bknz.: Ceran, Kosta; sanat Dünyamız, sayı: 64, s. 5; konuya dair aynı dalga boyundaki bir başka kaynak: Sekizinci Sanat; Çizgi Roman; Argos, No 7, s. 139.

[26] Bahse konu duvar resimleri paleolitik çağda (eski taş devri, kaba taş devri = günümüzden 2,000,000 yıl öncesiyle 12,000 yıl öncesi arasındaki dönemde) yaşamış olan uzak atalarımız tarafından yapılmış olup, Fransa'daki Chauvet Mağarası'ndakilerinin (aktüel paleo-antropolojik ve paleo-arkeolojik çalışmalara göre) en eskileri 37,000 yıl önceye; İspanya'daki Altamira Mağarası'ndakilerin en eskileri 25,000 yıl önceye ve Fransa'daki Lascaux Mağarası'ndakilerin en eskileri ise 17,000 yıl önceye tarihlenmektedir.

[27]  Inge, Thomas'tan aktaran Kireççi, Ümit, Çizgi Roman Senaryosu, s. 56 - 58.

[28] Problem (sorun) ve problematik (sorunsal) ikame kavramlar olmamasına karşın, yanlış bir tasarrufla, sık sık birbirlerinin yerine kullanılırlar. Problem ‘arıza’dır, problematik ise, bazen ‘arıza DA’ olabilen bir temadır, antitedir.

[29] Comis / süper kahramanlar ve manga havzaları aynı zamanda birer çizgi roman türü iken, fumetto ya da bande dessinée gibi diğer çizgi roman havzalarının sadece çizgi roman havzası olarak kalmasının ve birer çizgi roman alt türüne dönüşememesinin niçinini, Sokratik - diyalojik sorgulama metodunu ve özellikle kozmolojide ve kuramsal fizikte başvurulan (en meşhurları Schröndiger'in Kedisi, Maxwell’in Cini, Laplace’ın Şeytanı ve 'Einstein - Podolsky - Rosen Paradoksu' olan) 'düşünce deneyi' denilen bir enstrümana da müracaat ederek gerçekleştireceğim farazi bir sosyal psikoloji deneyi ile ortaya koymaya çalışacağım. 

#) Diyelim ki comics / süper kahraman ve manga dediğimiz anlatılar çizgi romanın bir alt türü değil de, fumetto ya da bande dessinée kavramlarının referans verdikleri gibi sadece birer çizgi roman havzası olsunlar. Dünya'nın tamamen rastgele seçilen herhangi on coğrafyasındaki tamamen rastgele seçilmiş herhangi on çizgi roman okuruna önce tamamen rastgele seçilmiş herhangi bir manga verin ve sorun onlara 'bu çizgi romanın türü nedir?' Alacağınız cevaplar istisnasız aynı olacaktır: 'manga'

#) Ardından onlara bu sefer de, yine tamamen rastgele metotla seçtiğiniz bir comics / süper kahraman çizgi romanı verin ve yine aynı soruyu sorun: 'bu çizgi romanın türü nedir?' Alacağınız cevaplar istisnasız aynı olacaktır ve bu da hiç şüphesiz 'comics'tir. 

#) Bilahare bu sorgulamayı, söz konusu çizgi roman meraklısı on kişiye bu sefer de yine tamamen rastgele seçtiğiniz fumetto albümleri vererek devam ettirin. 'Bunun türü nedir?' sorusuna alacağınız yanıtlar bu sefer farklı olacaktır. Soruya muhatap olanların bazıları fumetto, bazıları İtalyan, bazıları grafik roman, bazıları ise çizgi roman diyecektir. 

#) Mezkûr sorgulamayı yaptığınız 10 çizgi roman meraklısına son olarak, yine tamamen rastgele metotla seçilmiş bande dessinée albümleri verin; o malûm ve bahse konu sorunuza alacağınız yanıtlar bu sefer de 'grafik roman, bağımsız çizgi roman, bande dessinée, çizgi roman, underground comics, alternatif çizgi roman' gibi farklı kavramlara gönderme yapacaktır. 

#) Akabinde Sokratik - diyalojik sorgulama metodu'nun bir sonraki evresine geçip, deneyinizin muhatapları olan 10 çizgi roman okurunun comics ve manga tespitlerinde mutabık kalırken, fumetto ve bande dessinée albümleri konusunda niçin anlaşamadıklarını yatırın masaya ve sorun onlara bunun nedenini. Sorgulamanın bu evresinde sosyal deneyinizin 10 iştirakçisi size: 'comics ve mangalarla diğer çizgi roman türleri ve / veya havzalarını birbirinden ayıran, hem içeriğe (senaryo) ve hem de tarza / üslûba (grafik - plastik yana) dair belirgin kriterler olmasına karşın, fumetto ve bande dessinéeleri fumetto ve bande dessinée yapan belirgin ve herkesin üzerinde ittifak ettiği kriterlerin olmadığı' merkezinde cevaplar verecektir. Sokratik - diyalojik sorgulama metodu'nun ortaya koyduğu bu sonuç yüzündendir ki, comics ve manga havzaları aynı zamanda çizgi romanın alt türleri iken, başta fumetto ve bande dessinée olmak üzere diğer çizgi roman havzaları sadece çizgi roman havzalarıdır, çizgi romanın alt türleri değillerdir. Telif ve teklif ettiğim düşünce deneyi tekniğine başvurularak yapılan bu farazi sosyal psikoloji deneyini yakın çevrenizdeki çizgi roman tutkunları arasında yaptığınızda, argümante ettiğim hükmü destekler mahiyetteki sonuçlara çok benzeyen bir manzarayla karşılaşabileceğinizi düşünüyorum. 

[30] Çizgi roman havzalarıyla çizgi roman türleri arasındaki farkı mercek altına alışım, esas itibarıyla, bu noktadaki kavram karışıklığını izale etmeye yönelik bir fikri teşebbüstür; burada takdim ve teklif ettiğim telifimin, çizgi roman kozmosunun bileşenleri arasında bir aksülamel yaratmasını ve tartışılarak zenginleştirilmesini, giderek de aşılmasını umuyor ve diliyorum.

[31] Kalafat, Haluk; Biz Amerika'yı İtalyan Çizgilerden Öğrendik, Çizgili Hayat Kılavuzu - Kahramanlar, Dergiler ve Türler, s. 135 - 141.

[32]  '...kendinden danslı adımlarla...': https://www.youtube.com/watch?v=h7CiOuI926s hâmiş (hâşiye) yahut dipnota dipnot: muhterem kârim arasında, hakir müellifleri için 'videoyu 'ürün / reklam yerleştirme tekniği' kullanmak suretiyle maddi menfaat temin için mi paylaştı acaba?!?' şeklinde bir düşünce istimali cihetine gideni var mıdır, bilemiyorum; lâkin, ben her ihtimale karşı tedbiren söyleyeyim: mezkûr paylaşımdaki amacım, o 1.5 dakikalık prodüksiyonu her bakımdan çok beğenmem ve onun bir şeyin (meselâ manga türünün) adım adım ilerlemesini ve yükselmesini çok iyi karakterize ettiğine dair olan samimi ve şeddeli inancımdır.

[34] Eserlerin yanındaki tarihler, onların Japonya'da fasiküller halinde yayınlandıkları döneme referans vermektedir; ABD, Kanada, Avustralya, Türkiye, Arap coğrafyası, Avrupa Birliği ülkeleri, UK, Rusya, Hindistan, Latin Amerika zonu, Güney Afrika Cumhuriyeti başta olmak üzere Afrika kıtası gibi coğrafyalarda yayınlanma tarihleri daha sonraki yıllara denk düşmektedir.

[36] Manga türünün içerdiği alt türler dallanıp budaklanması, fraktal geometri temelinde gelişen bir tabiat hadisesinin unsurlarının geometrik (ya da üstel ?) bir seri disipliniyle çoğalmasını, veya, amiplerin bölünerek büyümesini andırır. Bu durum, içinden hep yeni bir bebek çıkan matruşka setine benzer. Mezkûr resmi, manga alt türlerinden birisi üzerinden örnekliyorum: kadınlar için olan manga türü de kendi içinde 'ev kadını mangası' ve 'çalışan kadın mangası' olarak ikiye ayrılır. 'Çalışan kadın mangası' kendi içinde 'beyaz yakalı kadın mangası', 'mavi yakalı kadın mangası', 'yönetici kadın mangası',...ilnh. gibi alt türlere ayrılır. Bu fragmantasyon (şubeleşme, partikülarizasyon, atomizasyon) diğer manga alt türleri için de aynıyla vâkidir. Bu demektir ki, alt türlerinin de alt türlere sahip olduğu bir çizgi roman türüdür manga. Manga dışındaki diğer hiçbir çizgi roman türünün bu kabil zengin bir alt tür çeşitliliği, böylesi bir şubeler seti yoktur. ABD'nin son 50 yıldaki önemli karikatürist, çizgi roman sanatçısı ve editörlerinden Art Spiegelman'ın 10 kitaplık efsanevi Yalınayak Gen manga serisinin ilk albümünde yer alan 'Yalınayak Gen: Bomba Sonrası Çizgi Roman' başlıklı önsözü, mangalarla Batı kültür aleminin unsurları olan çizgi romanlar arasındaki temel farklara dair enteresan analiz ve tespitler içermektedir; bknz. age. s. 7 - 9.

[37] Tarihçiler, insanlığın tesis ettiği medeniyet havzalarını tartışırken, onları zaman zaman Doğu, Batı, Kuzey, Güney gibi coğrafi kavramlarla isimlendirerek klasifiye ederler. Bunlar içinde en başat (aynı zamanda da en ziyade problemli) olan kavramsallaştırma Batı vs. Doğu şeklindeki dikotomik teorizasyondur. Bu sürecin bir parçası olarak gerçekleşen 'Japonya; Avrupa (Euro zonu), Birleşik Krallık ve ABD'nin başını çektiği Batı Medeniyet Aleminin komponenti midir, değilse olmalı mıdır?' merkezli kuramsal - akademik - popüler tartışmalar kabaca 1860'lardan, İmparator Meiji (1852 - 1912, hüküm sürdüğü dönem: 1868 - 1912) döneminden bu yana (çeşitli 'kılıklar'da olmak kaydıyla 'bir şekilde') devam etmektedir. Genelde çizgi romanın ve özelde de manga kozmosunun tarihsel gelişimini ve aktüel durumunu doğru anlamlandırabilmek bakımından, 'sıklet merkezi medeniyet havzaları' olan mezkûr tartışmanın temel ıstılahlarını teşrih masasına yatırıp diseksiyona tâbî tutmakta faide vardır. 

Daha ileri analizler yapmadan önce şu hususun altını bir kez daha çizmekte fayda görüyorum: Tarih, iktisat, sosyoloji, antropoloji, uluslararası ilişkiler gibi çok sayıda ilmi disiplinin muteber aktörlerinin 'Japonya 'Batı Medeniyet Dairesi'ne dahildir; o Batı'nın en doğusu ve Doğu'nun da en batısıdır (bu iddia size, Türkiye ile ilgili olarak yapılan benzer bir tanımlamayı hatırlatmış olabilir mi acaba?)' mealindeki tespitlerine (bu dipnotun kendisine düşüldüğü bahiste de işaret ettiğim üzere), katılmıyorum. Bu gayrımutabakat halini, mevzuyu, okunulan argümantasyonumun nihayetinde, (büyük ölçüde İbrahimi dinlerle Şintoizm arasındaki farkların doğurduğu sosyolojik - kültürel - teolojik haller merkezinde serdettiğim önceki iddialarıma ilâve tezlerle) temellendirmeye çalışacağım; akabinde de, bütün bunları manga genre’ı ile irtibatlandıracağım. 

'Batı Medeniyeti' vs. 'Doğu Medeniyeti' dikotomik kavramsallaştırılmasındaki ‘Batı ve Doğu’ ifadeleri çok katmanlı anlam uzaylarına gönderme yapmalarının yanı sıra, biri minör diğeri ise majör denilebilecek iki problem alanına da referans verirler. İlkin minör problem alanını (minör hata / minor error' olarak da okunabilir) açımlamaya çalışacağım. Birleşik Krallık (BK), en güçlü olduğu Victorian Çağ'da (19. asrın 2. yarısı), gezegenin birçok coğrafyasının yanı sıra, Hindistan'ı da kolonize etmişti. İşte o aktüel uğrakta, BK diplomatları, askeri uzmanları, akademisyenleri küresel ilişkileri, gezenimizi (zahiren) coğrafi kavramlar temelinde partikülarize etmek üzerinden klasifikasyona tâbî tutarak jeo-strateji ve jeo-politika temelli açıklıyordu. Buna göre BK gezegenin merkeziydi; Türkiye, Mısır, İran, Irak, Suriye, İsrail, Filistin ve Arap coğrafyasının tamamı ise Yakın Doğu idi. BK'ın mezkûr klasifikasyonu Çin, Moğolistan, Japonya, Endonezya, Filipinler, Malezya, Tayland, Laos, Kamboçya, Vietnam, Myanmar, Tayvan, Kuzey Kore, Güney Kore, Singapur, Brunei, Doğu Timor ve Rusya'nın önemlice bir kesimini Uzak Doğu olarak nitelemekteydi. 'Batı Medeniyeti' kavramının, (bunun müellifi olan kuramcıların nazari tercihleri sonucu olarak) îmâ, iddia ve ifade ettiği anlam kozmosu, ona muhatap oluşun ilk evresinde coğrafi bir temellendirmeye dayandırıldığı algı ve anlamlandırmasını doğururken, burada ele aldığım jeo-stratejik / jeo-politik fragmantasyonda Uzak Doğu'da konumlanmasına karşın, Yeni Zelanda ve Avustralya bahis konusu uygarlıkla birlikte anılmaktadır. 'Gezegenin coğrafi taksimatlandırılması ile uygarlık sınıflandırmaları farklı kategorilerdeki zihni antitelere ve değişik mana düzeylerine nispet ettikleri için, Yeni Zelanda ve Avustralya'nın Batı Uygarlığı'nın parçası olduğu tespiti semantik bir soruna yol açmaz' denilerek buradaki problem alanı geçiştirilebilir. Bu yüzden de ona minör hata diyorum. 

Majör hataya gelince; bunu tarif ve tasnif için 'İslam MedeniyetiDoğu'ya mı, yoksa Batı Medeniyet dairesine mi aittir? sualine, hakikatle mutabakatından emin olduğumuz, bir cevap bulmak durumundayız. Sokratik diyalojik metot ve Aristotalian mantık temelinde argümantasyon yaparak ilerleyelim:

*1a- Medeniyet tarihçileri, Batı Uygarlığı'nın Yahudi (ya da Musevi; doğru sanılan bir yanlışın aksine, ikisi de ikame kavramlardır) - Hristiyan inancı temelinde yükseldiği hususunda ittifak eder. Bu iki inanç sistemi de İbrahimi'dir.

*1b- 'İslam' ıstılahının gönderme yaptığı manâ kozmosu (hususen de onun itikâdî ve imânî prensipler cümlesi), temelde İbrahimi umdelere müstenittir; nitekim Müslüman mütekellimin (kelâmcılar), muhaddis ve müfessirler, muharref olmamış versiyonları bakımından Tevrat ve İncil'in, kutsal metinler olduğunu teslim eder.

*2a- Roma hukuku Batı Uygarlığının hukuki üstyapısının 'ruh'udur.

*2b- Kadim Mısır, Pers ve Mezopotamya medeniyetlerinden derin tesirler taşıyan Roma hukuku ve devlet teşkilatı, Bizans medeniyeti üzerinden Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı hukukunu, devlet teşkilatlanması ve ('sivil toplum mimarisi'nin da elementi olduğu) toplumsal organelleşmesini etkilemiştir. Bu yüzden de Osmanlı İmparatorluğuna 'Üçüncü Roma - Yeni Roma' demek belki 'aşırı yorum'dur, lâkin, bunlar arasında genetik bir akrabalık olduğunu söylemek de gayri-hakiki olmayacaktır. Öte yandan, Endülüs Medeniyeti'nin de benzer kaynaklardan beslendiğine dair yorumların hakikatle örtüşme nispetinin hiç de düşük olmadığını düşünenlerdenim.

*3a- Yunan felsefesi Batı düşüncesini besleyen en önemli fikri menbâdır.

*3b- Aristoteles'i ve Platon'u nisyan ve zulmetin pençesinden kurtaran ve onların yeniden Avrupa kültürünün parçası haline gelmelerini sağlayan etkenlerin başında Abbasi Rönensansı sırasında Arapların yaptıkları tercümeler ve şerhler gelmektedir. Bir diğer ifadeyle, Aristo ve (bütün neo platonist yorum ve ekolleriyle birlikte) Platon, ne kadar 'Hristiyan'sa, o kadar da 'Müslüman'dır.

Üç adımda gerçekleştirdiğimiz bu diyalojik yolculuğun îmâ, iddia, ifade, ibraz ve hatta ispat ettiği argüman şudur: 'İslam Medeniyeti Doğu'nun değil Batı'nın bir komponentidir. Doğu Medeniyeti, ya da kısaca DOĞUHindistan, Çin ve Japonya antitelerinin temel elementleri olduğu bir hakikattir. 7 Ekim'den sonra İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı soykırımı destekleyen ülkeler, kurumlar ve kişiler Batı Medeniyetinin karanlık tarafını, Türkiye gibi haklının, mazlumun, mâdunun ve mağdurun yanında duran ülkeler, kurumlar ve kişiler ise aydınlık tarafını temsil etmektedir.

Sosyolog, tarihçi, küresel sistemler analisti Immanuel Wallerstein'ın (1930); global sosyoekonomik ve sosyopolitik mimariyi yeni bir perspektiften ve 'ağ / şebeke temelli' bütünlüklü bir kuramsal yaklaşımla değerlendiren Modern Dünya Sistemi Teorisi'ni mercek altına aldığımız mevzuya tatbik ettiğimizde; gezegenin 'zengin kuzey', 'yoksul güney', 'uygar batı', 'barbar doğu' gibi dörtlü bir mimariye (yapısal bir anâsır-ı erbaa'ya) dayandığı iddiasının doğru olmadığını ayan beyan göreceğimizi; mezkûr tanımların işaret ettiği realitelerin, her çeşit sıfat - yorum - ön yargıdan müstesna tutularak ele alınmasının zaruri olduğunu; bu dört komponentin de Dünya dediğimiz tek bir sistemin organları olduğunu ve (Joseph A. Schumpeter'ın burjuva iktisadıErnest Mandel'ın ise Marksist iktisat içerisinde daha da geliştirdikleri 55 yıllık gerileme - çöküş ve 55 yıllık yükselme - zirve dönemlerini barındıran) Kondratieff (Kondratiev) dalgalanmalarına birlikte yol açtıklarını idrak ettiğimiz bir bilinç sıçramasına erişmemiz halinde, mevcudatın bize sorduğu soruları doğru cevaplama ihtimalinin yükseleceğini söyleyerek itmam ediyorum bu bahsi ( bknz. Modern Dünya Sistemi 1, Yarın Yayınları, 2011)

Ezcümle; Türkiye Batı, Japonya ise, küresel güç dengelerinin tayin ettiği uluslararası ilişkilerin 1945 sonrasında şekillenen 'Büyük Resm'i içerisinde NATO üyesi olarak Batı; öte yandan, teolojik, sosyolojik ve kültürel olarak ise büyük ölçüde Doğu Medeniyet Havzası içerisindedir. Zihin dünyası, kültürel antiteler, temel sosyolojik kodifikasyon, psikolojik ve lengüistik normlar bakımından Doğulu olması, Japonya'nın 1868 - 1912 dönemine denk düşen Meiji (Reformasyonu / Modernleşmesi / Batılılılaşması) Restorasyonu sırasında gerçekleştirilen Batı'dan mülhem çok sayıda alt ve üst yapı revizyonuna ve General Douglas MacArthur'un komutasındaki Müttefik işgal kuvvetlerinin hükmü altında olduğu Eylül 1945 - Nisan 1952 periyodunda, anayasasının işgalcileri tarafından (anti-militarist, antinasyonalist, antişintoist, antifeodal, seküler, kadın hakları savunucusu, liberal, pülüralist umdeler temelinde) yazılıp uygulanmasının neden olduğu onca dramatik ve radikal değişikliğe karşın, değişmemiş, değiştirilememiştir. 

Öte yandan, Japon ve Batı Medeniyet havzaları arsındaki farkı sadece teolojik alana, özellikle de Şintoizmle İbrahimi gelenek / Semavi Dinler arasındaki karşıtlıklara dercetmek, maksadını aşan bir indirgemecilik olur; bu yaklaşım, mercek altınına aldığımız teorik problemin sağlıklı analizini ve oradan hareketle yapılacak hakikatle mutabık sentetik argümantasyonları sakatlayan bir metodolojidir. Şintoizmin geçmişteki kökenleri ancak M.Ö. 8. asra kadar izlenebiliyor, kurumsallaşmaya başlamasına dair olan kayıtlar ise, bunun M.Ö. 3. asır - M.S. 3 asır döneminde gerçekleştiğine işaret ediyor. Oysa, Japon Medeniyet Havzasının tarihsel kökenleri çok ama çok daha eskilere dayanıyor. Ryukyu Adalarında keşfedilen arkeolojik ve antropolojik bulgulara göre, Japon takım adalarına ilk insanların yerleşmeleri günümüzden kabaca 32,000 yıl önceye tarihlenmektedir. O tarihten günümüze doğru ilerlediğimizde, bir önemli dönemeç de, geç paleolitik (eski taş / kaba taş / yontma taş) çağının finali olan M.Ö. 12,000 dolaylarıdır. Günümüzden 14,000 yıl önceye, son buzul devrinin tamamlanmasına denk düşen bu tarihten sonraki periyotta insanlık, gezegenin elverişli yerlerinde, bu arada Japonya'da da, hayvanları evcilleştirmeye ve hububat ekimine başladı. Atalarımızın milyonlarca yıl süren avcı - toplayıcı medeniyetleri (yaşam tarzları) sona ermek üzereydi. Üretim araçlarında, bunların teknolojisinde kaydedilen gelişmeler üretim faktörlerini, onların mülkiyet kompozisyonlarını ve bütün bunların icmali olan üretim tarzlarını radikal şekilde değiştiriyordu. İktisadi alt yapıdaki bu yeniden yapılanma tezahürleri, kısa süre içinde hukuk - eğitim - sosyal hiyerarşi - sınıf kombinezonları - ahlâk umdeleri - imani / itikadi esaslar gibi fikre, ideolojiye, üst yapıya dair olan hususatı etkiliyor ve bu antitelerin de dramatik transformasyonlar geçirmesine yol açıyordu. Esasen dünyanın (Mezopotamya, Anadolu, Doğu Akdeniz / Levant havzası, Asya stepleri, Çin ve Hindistan ekosferleri, Mısır, Kuzey ve Güney Amerika, Avustralya, Sahra altı Afrikası gibi) bütün kadim medeniyet coğrafyalarında benzerleri yaşanan mezkûr süreçlere ilâve olarak, Japonya, bir 'ada medeniyeti' olarak nispeten izole yaşamasının ve ekilmeye müsait görece az toprak sahipliğinin de arasında olduğu, yerüstü ve yeraltı varlıkları bakımından fakir olmasının ayırt edici vasıflarını (avantaj ve dezavantajlarını) da taşımaktaydı bünyesinde. Samurai - ronin - sgogun - kamikaze - seppuku gibi müesseseleriyle; militarist, emperyalist, şiddet temelli, saldırgan, mütehakkim, erkekcil kültür kodlarını / genlerini tayin eden faktörler içinde işte bu 'kıtasal ana yaşam havzaları'ından izole olmayı mümkün kılan ada hayatının kayda değer bir ağırlığı vardır. Manga kozmosunda da etkili ajanlar olarak işlev gören izzetinefis, mertlik, kefaret, (Budist öğretiden bağımsız olarak ve ondan çok önceki tarihsel kesitlerde ortaya çıkan) karma döngüsüne iman gibi kişilik umdeleri, Japon toplumunun bahsettiğim, antropolojik ve arkeolojik buluntular sayesinde, az çok bilinen (Şintoizm inancının hakim olduğu dönemin sadece küçük bir parçası olduğu) 32,000 yıllık tarihinden damla damla süzülerek gelen karmaşık bir sosyokültürel mimarinin müterakim sonuçlarıdır. Onlar olmasaydı Manga türü, bugün olduğu haliyle, olmazdı (bknz. Clements, Jonathan; Kısa Japonya Tarihi, s. 15 ve devamı).

İşte bütün bu kompleks dinamiklerin tetiklediği tarihsel süreçler, önce, manga'nın küreselleşmesinin önüne set çekmiş, ardından da, (daha önce ana hatlarına işaret ettiğim nedenler yüzünden) tam aksi bir tesire yol açarak, bu çr türünün gezegenin popüler kültür kozmosunun dominatörü olmasına neden olmuştur (şintoizmle ilgili muhtasar ve muteber bir kaynak için bknz. https://islamansiklopedisi.org.tr/sintoizm). 

[38] Ülkemizde de, aktüel uğrak itibarıyla çok gürbüz ve iddialı olmasa da, yavaş yavaş gelişip serpilen ve istikbal vad’eden bir TurcoManga genre’ının ortaya çıktığını eklemeliyim.

[40] Paylaştığım veriler, metnin bibliyografyasında yer alan kaynakların yanı sıra; 1940 - 2010 döneminde yayınlanan (çeşitli edisyonlarıyla 1001 Roman, Çocuk Haftası, Ceylan, ZıpZıp, Doğan Kardeş, Büyük Ateş, Milliyet Çocuk, Türkiye Çocuk, Tercüman Çocuk, Hürriyet Çocuk gibi) çocuk ve gençlik, (Akbaba, Karikatür, Salata, GırGır, Fırt, Limon, Leman, Penguen, Uykusuz gibi) mizah, (Radyo Haftası, Yelpaze, Yedi Gün, Hafta, Hayat, Ses, Hey gibi) magazin dergilerinin editoryal yazılarıyla reklâm içeriklerinde yer alan informasyonlara; (çizgi romanı konu edinen Altın Madalyon ve Çizgi Diyarı gibi internet siteleri ile, sosyal medya orijinli ÇROP platformu gibi) dijital mecralara; çizgi roman eksperi, koleksiyoner, sahhaf, yayıncı, kadîm dostum İlker Özer'le yaptığımız, Murat Alpgüven ve Murat Sevgi Kuranlar gibi çizgi roman üstatlarının da zaman zaman katkı verdikleri, sohbetlerde aldığım notlara; Türkiye'nin en önemli çizgi roman (özellikle de frankofon ve fumettieksperlerinden, koleksiyoner, yayıncı, araştırmacı yazar Hakan Şaşmaz'la yaptığımız sohbetlerden bende kalanlara dair düştüğüm kayıtlara; kitapyurdu.com'da (https://www.kitapyurdu.com/index.php?route=product/category&sort=publish_date&order=DESC&filter_category_all=true&path=1_128_159&filter_in_stock=1) paylaşılan satış rakamlarına; Antalya'daki MarkAntalya AVM ve ÖzdilekPark Antalya AVM'de bulunan D&R şubelerindeki çizgi roman sirkülasyonlarına dair yaptığım gözlemlere ve çizgi roman reyonu sorumlularıyla yaptığımız sohbetlere; Antalya'nın en önemli bağımsız çizgi roman satış noktası olan Buğra Kitapevi'ndeki müşteri tercihlerine dair yaptığım gözlemlere ve sahipleriyle yaptığımız istişarelere, nihayet, 2021 Mart'ında yayınlandığında okuyup notlar aldığım, ancak, okunulan satırların bibliyografyasına eklemek için dijital adresine gittiğimde, kaynağına, ne yazık ki, erişemediğim bir kamuoyu araştırması'nın arşivimdeki sonuçlarına dayanmaktadır.

[41] Son birkaç yıldır gezegenimizde, ülkemizin sosyopolitik ve sosyokültürel vasatlarında, ciddiye alınabilecek örneklerine (maateessüf!) henüz tesadüf edemediğimiz (çizgi roman, film, animasyon, tv dizisi, klip, video oyunu, influencer'ların video paylaşım platformu ve sosyal medya paylaşımları, video vb.) popüler kültür ürünlerinin toplumsal etkileri merkezli bir tartışma cereyan etmekte. Buradan ilerleyeceğiz bu bahiste. Süper kahraman anlatısı genre'ındaki comicsler, 1995 – 2010 periyodunda, global çizgi roman kozmosunu anormal ölçüde domine etmişlerdi. Bu durum, ister istemez, comicslerin, diğer çizgi roman türlerini marketlerden âdeta sürdüğü bir resmi çıkarmıştı ortaya. 'ABD emperyalizminin 'yumuşak güç' imkân ve kâbiliyetleri dolayımıyla rıza üretmesinin bir vasıtası olan popüler kültür ürünleri fasilesinden comicsler, içerdikleri açık ve örtük (satır arası /  subliminal) mesajlarla, insanlığın bilinçaltına sızmakta, giderek de kolektif bilinci kolonize etmektedir.' diyen (en komplocusundan en aklı başında olanına değin, geniş bir entervale yayılmış tarafları arasında süregelen) tartışmanın bir benzeri, son birkaç yıldır, manga etrafında cereyan etmekte. Mangamanianın gezegenimizi bu denli tesiri altına almasını, popüler kültürü, çizgi romanı bu derecede belirlemesini Japon kültür emperyalizminin tehlikeli bir atağı ve bu bakımdan da mutlaka tedbir alınması gereken bir tehdidi olarak gören çevreler, seslerini epeyce yükseltmiş durumdalar kürre-i arz'ın çeşitli coğrafyalarında. Bu eleştirilere katılmamanın, ya da, en azından onları görmezden gelmenin tehlikeli bir aymazlık olduğunu düşünenlerdenim doğrusu.

Hâmişe hâmiş: 1 Ocak 2024 - 31 Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00 saatleri arasında yayınlanmakta olan Sayfaların Dilinden programının senaryolarını yazıyorum. Mezkûr yıl içinde 262 gün yayınlanması plânlanan söz konusu programlarda her gün farklı bir konu ele alınmakta ve ona referans veren bir kaynak eserden bahsedilmektir. 2025 yılında kitaplaştırılacak olan bahse konu 262 metnin Ocak ayında yayınlanan birinde, yukarıda mercek altına aldığım mangamania mevzuu muhtasaren teşrih masasına yatırılarak diseksiyona tâbî tutulmuştur. İlgilisi için linkini şuracığa iliştiriyorum: https://ziyaversencan.blogspot.com/2020/08/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program.html

[42] 'Her şey değişir' iddiası, 'kendisine gönderme yapan, kendisiyle konuşan, kendi üzerine (bir hiperbol misali) katlanan' bir ifade olmadığından, diğer bir deyişle, bir paradoks olarak nitelenemeyeceğinden, 'doğru ise yanlıştır, yanlış ise doğrudur' gibi bir mantıksal açmaza, bir kısır döngüye kilitlemez bizi. Öte yandan, tekçi (monist) ve mutlakçı bir argüman olan bu ifade, semantik bir problem alanına da gönderme yapar. 'Her şey değişir' iddiasını problemli kılan hususu, mezkûr iddianın belli başlı ‘dasein kipleri’ üzerinden muhtasaren dillendiriyorum: a-) şayet bu iddia doğru ise, iddianın kendisi de 'her şey'e dahil olduğundan, onun dillendirdiği 'değişme' hali de mutlak değil, değişkendir. Dolayısıyla da, mezkûr iddia: b-) 'hiçbir şey değişmez' versiyonuyla bir başka tekçiliğe, mutlakçılığa; c-) şeylerin değişip değişmemesi olumsal / contingency’dir; bir diğer deyişle, ‘şeylerin değişmesi’nin %100 olduğu kutupla, değişmemesinin %100 olduğu kutup arasındaki entervale yayılmış sonsuz sayıdaki ihtimallerin tamamını kucaklayan bir olasılıklar cümlesidir bahis konusu olan’ argümanın dillendirdiği üzere olasılıkçılığa; d-) 'şeyler bazı hallerde değişir, bazı hallerde değişmez' iddiasında vücut bulan şekliyle şartçılığa (Os. şartiyye, Fr. conditionnalisme); e- ) 'şeylerin değişimi hakkında hakikatle mutabık bilgi edinilemeyeceğinden, bu konuda mantıken geçerli bir argüman ileri sürülemez (bknz. 'Üzerine konuşulamayan konuda susmalı / wovon man nicht sprechen kann darüber muss man schweigen', Wittgenstein, Ludwig, TLP, 7, s. 170 - 171) şeklindeki dillendirilişiyle de agnostisizme (bilinemezcilik) gönderir muhatabını. Müellifokurunu bu dipnota getiren kısmı telif ve teklif ederken, ilk ihtimalin, yânî, 'her şey değişir' iddiasının geçerli olduğunu esas almıştır.

[43] Aydın, Burak 'Isamu'; 'Manga: Çizgiroman Meraklıları İçin Bir Giriş, Sanat Dünyamız - 105, Kış 2007, s. 19.

[44] Tellan, Bülent; Gon'dan Gen'e Türkiye'de Manga, age., s. 41.

[45] Yazarı meçhul, Seyir Defteri, Argos No 7 - Yeryüzü Kültürü Dergisi, mart 1989, s. 69.

[46] Aydın, Burak 'Isamu'; 'Manga: Çizgiroman Meraklıları İçin Bir Giriş, age, s. 9.

[47] Geek sıra dışı, ana akım olmayan, extrem, avangard insanları tarife yarayan, çoğunlukla argo kozmosunda emisyona girerek o düzeyde fonksiyonel olan bir kavramdır. Geek'ler, gündelik hayatlarının idamesinde hiç de işlevsel olmayan bir pratik için, ya da, tamamen soyut olan bir ideal uğruna maddi ve gayrimaddi bütün imkân ve kâbiliyetlerini seferber ederler. Toplumun büyük kısmı onları söz konusu bu nitelikleri yüzünden 'aşırı takık' bir uzman, alışılmadık bir merakın taşıyıcısı, tuhaf, eski moda kafalı bir entel, delilikle dahilik arasında (bir pandülün salınımı misali) gidip gelen bir 'ifrat ve tefrit insanı', asosyal bir kişi, gibi çoğunlukla aşağılama tınısı taşıyan içerikler bağlamında algılar ve anlar. bknz.  https://tr.wikipedia.org/wiki/Geek#:~:text=Geek%20kelimesi%2C%20ba%C5%9Flang%C4%B1%C3%A7ta%20eksantrik%20veya,s%C4%B1k%C4%B1c%C4%B1%20veya%20sosyal%20olarak%20garip

[48] Analitik metodun rasyonel süreçleri etkilemesinin geçmişi binlerce yıl önceye gider; onun fikir hayatımızı ve entelektüel uzayımızı domine etmesi ise Descartes'ın âsarının vücût bulmasına, 17. asrın 2. yarısında dayanır. Analitik metodun rasyonel süreçlerdeki dominatörlük işlevi yüzünden, Batılı Zihin, özellikle de onun Kuzey Amerika ve Birleşik Krallıktaki unsurları, kabaca 4 asırdır 'en sevdiğim 10 'bla bla'', 'en nefret ettiği 20 'bla bla'' gibi listelerle tarife çalışır tercihlerini. Örneğini paylaştığım liste gibi bir klasifikasyon söz konusu olduğunda, listenin kendisi kadar, onu mevcut kılan öznel ve nesnel faktörler de mercek altına alınırlar hiç kuşkusuz. Bu yüzden de, öncelikle 'öznel vs. nesnel' dikotomisine dair kuramsal bir çerçeve ortaya koyacağım; bu iki kavramın îmâ - iddia - izah - inkâr - isnat - ispat ettiği anlam kozmoslarını mercek altına aldığımızda gördüğümüz şudur: birbirleriyle diyalojik bir münasebet - iltisak - irtibat içerisinde olan dikotomik dualiteler, 'YİN - YANG' dikotomik antitesine uygun bir ontolojik prosesle tezahür ederler. Bir diğer deyişle, nasıl YİN bünyesinde YANG'ı ihtiva ederken, YANG da YİN'i içeriyorsa, aynı mimari yapı ve mekanik düzenek, öznel - nesnel dikotomisinde de hükmünü icra eder; öznel zıttı olan nesneli rüşeym halinde rahminde taşırken, nesnel de (zahiren) antagonisti gibi görülen öznelin bağrından sâdır olur. Bu bilinç ve farkındalığı kuşandığım içindir ki, söylem - edim - eylem zincirlerimde, 'öznel - nesnel' diyalektiğine eşit mesafedeyimdir; öznel'i demonize etmem, nesnel'i protagonist yapmam. Bilirim ki onların ayıran Çin Seddi değil, Planck Uzunluğu mertebesinde niceliğe sahip olan incenin incesi bir kırmızı hattır: tiny miny red line! (Bu kuramsal çerçeveyi veri aldığınızda, 'kozmik ontolojinizi teorize ederken, öznel vs. nesnel' dikotomisi ifadesi yerine, 'öznel ve / veya nesnel diyalojik birlikteliği' kavramsallaştırmasını kullanmanız gerekir diye düşünüyorum.)

'Öznel vs. nesnel' ikiliğinin umumi mana ve ehemmiyetiyle, onun bu metindeki fonsiyonalitesini böylece temellendirdikten sonra, bu bölümde yer almalarına karar verdiğim çizgi roman sanatçılarımız ve onlara dair tespitlerim hakkındaki bir hususa da peşinen işaret etmek durumundayım: okunulan metni, üzerinde çalışırken, değer yargılarına çok güvendiğim bibliyofil ve aynı zamanda da çr okuru ve koleksiyoneri olan bir dostuma göndermiştim. Ondan, 'Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi, ya da Cemil Sena'nın Filozoflar Ansiklopedisi kıvamında ve tadında, yer yer  fevkalâde subjektif tespitlere ev sahipliği yapabilen bir metne imza atmışsın. Bana öyle geliyor ki, bu çalışmana muhatap olacak okurlarının çoğu, yaptığın tercihleri, seçimlerini 'niçin onu değil de bu çizgi roman sanatçını ya da çizgi romanı önemsemiş ve haklarında bu yorumları dillendirmiş?!?' diye sorgulayacaktır.' mealinde bir geri dönüş aldım. Bahsettiği 2 kültür insanı, Reşat Ekrem Koçu ve Cemil Sena ve vurgu yaptığı eserleri, her bakımdan orijinal, ufuk açıcı, renkli, informatif ve kıymetlidir bana kalırsa ve her vesileyle de onlara müracaat etmekten, tetkik etmek ve okumaktan büyük zevk almışımdır. Onlardan çok şey öğrendiğimi de eklemeliyim. Metnimin onlarla birlikte anılması bile bir artıdır benim için. Kaldı ki, sadece benim bu metinde yaptıklarım değil, kimin tarafından ve hangi yöntem ve içerikle gerçekleştirildiğinden müstakil olarak, seçimlerin tamamı, tercih edilen dışındaki bütün seçeneklerin elemine edilmesi operasyonundan başka bir şey değildir. Sadece bu başlık altındakilerin değil, oldukça kapsamlı olan çalışmamın tamamındaki tercihlerimin de bu bağlamda değerlendirilmesini dilerim (geçmişi günümüzden 50 asır öncesine, MÖ 2800'e dayanan ve bilge Fu Xi'nin yazdığı kabul edilen 'Değişimler Kitabı / Değişimler Klasiği'nde  (Yi Jing / I Ching) ilk kez kayda geçirildiği varsayılan Yin - Yang diyalojik birlikteliği için popüler bir kaynak: .https://tr.wikipedia.org/wiki/Yin_ile_yang

[50] 1970 yılının Ramazan ayında (1 Kasım), o sırada büyük bir atılım içinde olan Günaydın Gazetesi'nde tefrika edilmeye başlanan eser, üstadın ilerleyen yaşı ve rahatsızlıkları yüzünden, zaman zaman verilen aralar sebebiyle, 1971 Mart (?) ayında tamamlanmıştır. Çizgi roman, gazetenin ilk sayfasından anons edilirken, onun 650 resimden (panel) oluştuğuna vurgu yapılmış. Üşenmedi saydı bu telifin müellifi, netice: 650 değil, eser toplamda 537 resim / panel içermekte. Yanı sıra, 3. bölümün 13. (son) sayfasının son paneli / resmi de 'son panel / son resim gibi durmuyor. 13. sayfayı okuduğunuzda, yaprağı çevirip devamını okuma ihtiyacı hissediyorsunuz. Bu emareler, Münif Fehim'in, sağlık sebeplerindne olsa gerek, eserini tamamlayamadığına işaret ediyor olmasın sakın?!?

[51]  Denizden, denizcilikten yol çıkıp, gemilere ve tekrar denize doğru olan bu tematik akışın nihayetindeki / günümüzdeki tezahürü için okur, ana metnin içindeki Umut Sarıkaya biyografisine müracaat etmelidir. 

[52] RTB'ın yazıp çizdiği tarihi çizgi roman külliyatı, 26 çizgi roman albümü olarak, arşivimde mevcuttur; Cem Sultan'ın hayatına dair olan 27.sine ise henüz erişemedim. Bu konuda çok ayrıntılı bir çalışma yapan değerli dostum İlker Özer, RTB'ın çizgi roman maceralarının toplam sayısının 27 olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, bu metnin yazımı sırasında yaptığımız bir telefon görüşmesinde, paylaştı benimle.

[53] Başta İlker Özer'in Kadıköy'deki (benim gibi çizgi roman sevdalılarının nitelemesiyle) efsane mekânı olmak üzere, çizgi roman meraklılarının olduğu ortamlarda, sohbet sırası Suat Yalaz'a geldiğinde, umumiyetle iki görüş karşı karşıya gelir. Bunlar şöyle özetlenebilir: a-) 'Evet, Suat Yalazmesleki kariyeri bakımından çok başarılıdır; ancak, telif hakları bakımından anlaştığı yayıncılara karşı sergilediği tutumlarda (yayıncılarla yaptığı sözleşmeleri tek taraflı feshetmek, aynı anda birden çok yayıncıya yayın hakkı vermek gibi) problemli davranışlar sergileyebiliyordu. Müktesebatındaki eleştirilmeye muhtaç bir diğer tutum da şudur: Hz. Muhammed ile İslâm Tarihi ve İslâm Dinin diğer önemli eşhası hakkında yaptığı dokümanter çizgi romanların yanı sıra; onun, etkisi çizgi romanın sınırlarını aşıp, sosyokültürel bir fenomene dönüşen Karaoğlan maceralarına dahil ettiği erotik paneller, özellikle de Fransa'daki kariyeri sırasında çizdiği erotik kapaklarla çizgi roman'lar sanatçının 'herkese, her keseye!' mantığıyla davranan ilkesiz bir bezirgân olduğunu gösterir.' b-) 'Bunların hakikatle mutabakatı tartışmalıdır, ancak bütünüyle doğru olsalar bile, bu durum Suat Yalaz'ın Türkiye çizgi roman panteonunun zirvesindeki yerini değiştirmez, zîrâ, bizim gibi çizgi roman tutkunlarını ilgilendiren konu, sanatçının özel hayatındaki defoları ya da sevapları değil, ortaya koyduğu müktesebatı, sergilediği sanatıdır. Bu yüzden de bu konuda çizgiromanperestler bakımından serdedilmesi gereken temel argüman, Suat Yalaz'ın çizgi romanımızın en büyük yaratıcılarından biri olduğu hususunun tartışmaya kapalı olduğudur!' Doğrusu ben 2. görüşe yakın duranlardanım. 

Kılıçlı kahramanlar türünün çizgi roman kozmosumuzdaki en başarılı örneği Karaoğlan'ın ortalama bir çizgi romannın tesir sahasını kat be kat aşan sosyokültürel ve sosyopolitik yansımalarına (tesirlerine) dair bir örnek vererek tamamlıyorum bu dipnotu. Sosyal demokrat ideolojiyle, demokratik sol siyasetin ülkemizdeki teorisyen ve pratisyeni; ezilenler temelli sol popülist retoriğin en başarılı figürü (mâdun ve mazlumların frekansından ve dalga boyundan konuşan en başarılı siyasal hatip diye de okunabilir); Atatürk'le birlikte Modern Türkiye'yi inşâ eden kurucu babalardan olan İsmet Paşa'nın bileğini 'ideoloji - kadro - aksiyon' birlikteliği sayesinde bükmeyi başarmış yegâne partili, CHP'nin 3. genel başkanı, DSP'nin kurucu genel başkanı, başbakan, başbakan yardımcısı, devlet bakanı, çalışma bakanı; şair, yazar, çevirmen, gazeteci, düşünür, ideolog; Rahşan Ecevit'in ömür boyu sevdalısı; sözlüklere 'dürüst = Bülent Ecevit' yazılmasına neden olan örnek alınası bir hayatın eyleyicisi;  imrenilesi şair duyarlılığının ve entelektüel derinliğinin parçası olduğu olumlu birçok vasfının eylem ve söylemlerine ihtimam, kibarlık ve zarafet şeklinde yansımasına karşın, ne yazık ki, mütedeyyin ve mütedeyyinelerin bazı duyarlılık ve problemlerini tam manasıyla anlayamadan ebediyet alemine intikal eden çok yönlü şahsiyet Bülent Ecevit'i her yaştan milyonlarca kadın ve erkeğin (siyasal yaşamının önemlice bir bölümünde, özellikle de 1973 - 1980 sürecinde) 'KARAOĞLAN diyerek canıyürekten bağırlarına basmalarının arkasında, Suat Yalaz'ın âsârının, Karaoğlan sagasının, sosyolojik dokumuzun kılcallarına değin nüfûz etmesi yatmaktadır. 

[54] Kendisinden sitayişle bahsettiğim ve 'çizgi roman kozmosumuzun ve karikatürümüzün göz ardı edilemeyecek bir fenomeni' şeklinde tarif ve tavsif ettiğim Oğuz Aral hakkında dillendirilen bazı önemli eleştirilere de, okunulan telifin 'nesnellik' (müellif burada, her yanından öznellik fışkıran çalışması için 'nesnel' nitelemesini kullanarak, ironi sanatından epeyce nasiplendiğini ve mizah yazarlığı alanında göz ardı edilmemesi gereken bir gizil güce sahip olduğunu göstermek istiyor sanki) umdesine olan borcu yüzünden, yer vermek durumundayım. Mezkûr eleştirilerden bazıları, ana hatlarıyla, şunlardır: '#) çalışma arkadaşları ve meslektaşlarına göre Oğuz Aral, grafik - estetik - plastik olarak âdeta totaliter denebilecek bir tarza sahipti, GırGır ekibine, kendi grafik beğeni ve tercihlerini zorbaca dayatırdı; #) bu dayatmacı tutumu, içerik - konu - sözel anlatı üslûbu hususlarında da geçerliydi, #) GırGır'ın ideolojik bagajını, politik duruşunu ve sosyo-kültürel normlarını, yerini doldurduğu Akbaba Dergisi'nden biraz daha muhalif ve rekabet halinde olduğu Suavi Sualp'in (1926 - 1981) tek kişilik orkestra tarzında çıkardığı Salata'dan ise biraz daha ciddi ve müeddep olarak tespit etmişti. Bu durum, GırGır'da çalışan ve neredeyse tamamı belirgin muhalif politik duruşlara sahip olan genç mizahçı, karikatürist ve çizgi roman sanatçılarının tasvip etmediği bir orta yolculuktu. Onlar, Oğuz Aral'ı otoriter, (sokaktaki ortalama insanımızın, özellikle de ekonomik sıkıntı çeken 15 - 60 yaş aralığındaki erkeklerin duyarlılıklarını sömüren, onların lümpen yanlarını olumlayan ve temelde de 'sulu mizah' denilebilecek bir tarzı esas alan anlamında) popülist, tiraj elde etmekten başka temel dürtüsü ve ilkesi olmayan iflah olmaz bir bezirgân olarak niteliyordu. Nitekim, bunların büyük kısmı, 1978'de, o sıralarda TKP'ye yakın olduğu konuşulan Ergin Ergönültaş'ın önderliğinde GırGır'dan ayrılarak, fikren daha solda konumlanmış (yer yer sosyalist tınılar da taşıyabilen, zş) bir yayıncılık çizgisiyle muhalefet yapacak olan Mikrop Dergisi'ni kurdular (bknz. Cantek, Levent; Türkiye'de Çizgi Roman, s. 207 - 222).

[55] Arzu nesnesi tabirinin koleksiyona konu nesneler için kullanılışına ilk şahit oluşum sırasında, takvimler 2008 sonbaharına işaret ediyordu.  Tam o sıra ilaç sektöründen henüz ayrılmış ve kitap müzayedeciliği yapmaya karar vermiştim. Daha önceleri, kitap arşivimi geliştirmek ve kitabiyat bilgimi arttırmak için tetkik ettiğim müzayede kataloglarının yayıncıları olan Sotheby's, Christie's ve Bonhams gibi gezegenin en önemli müzayede evlerinin eser - sanatçı - koleksiyon değerlendirme ve açık arttırma etkinliklerinin erişebildiğim bütün videolarını ve dokümanlarını büyük bir dikkatle izleyip notlar almam işte o döneme denk düşer. Bahse konu ifadeyi düzenli olarak kullanmaya başlayışım ise, 2010 İlkbaharında, Beyoğlu'nda, Büyük Parmakkapı Sokak'taki Serkan Özburun'un Kelepir Kitapevi'nde, Çarşamba ve Cumartesi günleri yaptığım kitap müzayedeleri ve kitabiyat sohbetleri sürecidir. Ne yalan söyleyeyim, arzu nesnesi ifadesi önceleri bazı kitapseverler tarafından bir miktar istihza ve ironi ile karşılandı; özellikle de sahaflık ve müzayedecilik sektörünün bazı profesyonelleri, bu deyişin, kitap müzayedeciliğinin konsept, ruh ve ağırlığıyla pek de uyumlu olmadığını bana doğrudan ifade ettiler. Bu eleştirileri saygıyla karşıladım, ama, bildiğimi okumaya da devam ettim. Üstelik, mezkûr etkinliklerimin ilerleyen adımlarında, kitap takdim ve tanıtım konuşmalarım'şömine üstü süsü', 'kütüphane süsü', 'kitaplık güzeli', 'kütüphane yakışıklısı', 'arşiv(inizin) çileği' gibi yeni deyişleri de eklemeyi ihmal etmedim. İyi ki öyle yapmışım; şimdilerde İstanbul'da bu işi yapan ve neredeyse tamamı benden sonra bu işe başlayan genç meslektaşlarımın bazılarının da bu deyişleri kullandıklarına şahit oluyor, ya da işitiyor ve doğrusu bu ya, için için de seviniyorum.

[56] Çizgi roman ve film serisiyle Kara Murat, kendisine dair bir parantez açılmasını fazlasıyla hak etmektedir. 5 Aralık 1971'de Günaydın Gazetesi'nde tefrika edilmeye başlanan Kara Murat'ın 1988'e kadar 21 macerası yayınlanmıştır. Gazete tefrikasının yanı sıra, onunla birlikte yürüyen bir süreç olarak, 1974 Ocak sonunda 16 sayfalık formatta yayın hayatına atılan Kara Murat Dergisi ise, gün gün tefrika edilen 21 maceranın tekrar tekrar basılması yüzünden, 1992'ye değin aralıksız 946 hafta gazete bayilerindeki yerini almıştır. Fatihin Fedaisi olarak da lanse edilen bu kılıçlı kahramanın gördüğü ilgi Yeşilçam'ın dikkatinden kaçmamış, bunun sonucu olarak da, Cüneyt Arkın'ın başrolünde oynadığı ve 1972 - 1978 döneminde her sene 1 tane olmak üzere çekilip vizyona giren toplam 7 Kara Murat filmi beyaz perdede arzı endam eylemiştir. Çizgi roman gibi, Kara Murat filmleri de çok başarılı olmuş, umulanın üzerinde bir gişe hasılatına imza atmıştır. Zaten çok sevilen ve şöhretini her filmiyle perçinleyen Cüneyt Arkın, 7 filmlik bu seri ile birlikte, sadece magazin dünyasının ve show business aleminin değil; sosyal psikoloji, davranış bilimi, kamusal alanda konuşulan lisanın inkişafını ele alan evrimsel dilbilim gibi Türkiye Toplumsal Formasyonunun kılcallarında cereyan edenlerin deşifre edilmesine hizmet edecek disiplinlerin de ilgi odağı haline gelmiştir. Aktörün, özellikle çocukların dillerine pelesenk olan o ünlü repliği, senaryo gereği kendisine aşık olan Bizans prensesine 'Kahpe Bizans’ın yiğit güzeli!' şeklindeki hitabı, 'Kahpe Bizans' deyiminin Türkçenin envanterine ve vokabülerine yerleşmesine neden olmuştur. 2000'de vizyona giren 'Kahpe Bizans' filmiKara Murat film serisinin parodisi olup, 2015'de serinin son bir devam filmi de vizyona girmiştir. 

[57] https://www.karikaturculerdernegi.com/ismail-gulgeci-saygi-ve-ozlemle-aniyoruz/

İsmail Gülgeç'in İnce Memed'den uyarladığı çr 1980 - 1981'de Milliyet Çocuk dergisinde tefrika edilmeye başlanmış, ancak yarım kalmıştı. Takip eden süreçte sanatçının tamamladığı eser Almanya, İsveç ve Danimarka'da yayınlanmıştır. Okunulan satırların yazarının da arasında olduğu çok sayıda çr sevdalısı, mezkûr eserin kaliteli bir edisyon halinde Türkçe yayınlanmasını sabırsızlıkla beklemektir. https://www.cizgidiyari.com/forum/k/ince-memed-ismail-gulgec-tam-macera-derleme-bizim-almanca.80664/ 

[59] Necdet Şen'in müktesebatının, özellikle de BacıMış Gibi ve Değişim Rüzgârı anlatılarının sosyolojimizin psikolojik haritasıyla entelektüel halitasında yol açtığı tesir ve transformasyona iki örnek vereceğim: a- sanatçının çizgi romanları12 Eylül Askeri Rejiminin yoğun baskısıyla depolitize edilmeye çalışılan kitlelerin, özellikle de gençlerin, başta Erich Fromm külliyatı olmak üzere, psikoloji kitapları okumaya yöneldiği sırada oluşan sosyal psikolojiyle sinerji oluşturmuştu. Bu durum, beşeri ilişkilerde, özellikle de onun kadın - erkek münasebetleri bahsinde, politik ve ideolojik yaklaşımların etkisini ve yaptırım gücünü kısıtlamıştır. b- Aynı isimli çizgi romanın tefrika edilmesiyle birlikte dilimize giren 'mış gibi' ifadesi etrafında yapılan değerlendirme ve tartışmalar, insanın başta kendisiyle, akabinde de diğer insanlarla, eşyayla, mekânla, uzayla, zamanla, fikirle, edimle,...., kısacası Mevcudat'la kurduğu ilişkilerin tamamının samimiyetinin, sahiciliğinin, otantisitesinin, harbiliğinin ve hasbiliğinin anlamlandırılması konusunda âdeta turnusol kâğıdı ve 'İsviçre Çakısı' işlevi görür.

[60] HY'a ait biyografik kısmı yazarken, tam da o sırada, üstatla İnstagram'da yazıştık ve hemen akabinde de aradı beni; 1 saate yakın süren ve özelde onun izgi roman kariyerine ve daha genel plânda ise Türkiye çizgi roman tarihine dair paylaşımları benim için fevkalâde aydınlatıcı ve bilgilendirici oldu. Ona dair bazı informasyona erişememenin sıkıntısını yaşarken gerçekleşen bu kontağı, isteyen tevafuk, isteyen olasılıklardan bir olasılık, isteyen de Kozmik Şakacı'nın bir ikramı olarak değerlendirebilir. 

[61]  Bir kez daha confession time; birçok işi hakkında övücü düşünceler serdettiğim MKP'in günlük karikatürleri Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanmakta; sanatçı, Pazar günleri de aynı gazete için Ece isimli çizgi romanı yazıp çizmekte. Ne yalan söyleyeyim, bunları sevemedim bir türlü. Konuları çok spesifik, içerikleri de çok sınırlı bir sosyolojiyi alâkadareden mikro problematiklere dair oluyor genellikle. Üstüne üstlük espriler de çok zorlama ve güldüren cinsten değil. İster istemez 'insanı üşüten soğuk bir latifedeyişini akla getiren türdenler anlayacağınız. İçeriğe dair bu tenkide, mezkûr karikatür ve çrizgi romanların grafik yanına dair olan plastik - estetik bir eleştiriyi de eklemlemek zorundayım. Övgüyle söz ettiğim albümlerine, özellikle de ABD'de ortaya koyduğu müktesebata bakınca şöyle düşünmekten alamıyor insan kendini: 'En İyi ÇR Artisti' dalında Eisner Ödülü'ne aday gösterilecek denli mükemmel grafik performans gösteren bir çizer, nasıl olur da Hürriyet Gazetesi'ndeki işlerinde resim sanatına bu denli ihanet edebilir, başta insan anatomisi olmak üzere, hemen her şeyin çiziminde bu denli deklase ve dekalite bir kondisyon sergileyebilir?!?' Karikatürist ve çizgi roman artisti, hiperrealist ekolden değilse şayet, abartı, deformasyon, soyutlama, stilizayon gibi teknikleri kullanabilir, buna eyvallah; ama bunu yapmanın da sanatkârane yolları var ve onlar tercih edilmeli, öyle değil mi? Buna dair verebileceğim çok sayıda kıyaslama örneğinden sadece birisiyle yetineceğim: Manu Larcenet'in dilimize kazandırılan son çizgi romanı Grup Terapisi (ki, MKP'in ortaklarından biri ve genel yayın yönetmeni olduğu Kara Karga etiketini taşımakta) ile sanatçının mezkûr gazetedeki işlerini yan yana koyun lütfen, sizce de sanatçı bunlarla kendisinin ve kariyerinin gradosunu, grade'ini aşağıya çekmiyor mu, ne dersiniz? (hâmiş: bu kıyaslama için illâ Grup Terapisi'ni almaya gerek yok, internetten onun birçok sayfasına erişmek mümkündür). MKP'in Hürriyet'teki karikatürlerini, içerik ve grafik yanları bakımından, aynı gazetede köşe arkadaşı (köşedaşı) olduğu Latif Demirci'nin müktesebatıyla karşılaştırdığımızda....yok, yok, böylesi bir kıyas, işlerini bilgece bulup çok beğendiğim ve ortalama Türk insanının davranış patternlerini mükemmel olarak yansıttığını düşündüğüm  Latif Demirci'nin hatırasına saygısızlık olur, girmeyeyim iyisi mi o işe...

[62] Bu üç edisyondan baskı adedi 518 olanı çok özeldir; ciltli, kutulu, özel kâğıda lüx baskılı mezkûr edisyonun her bir nüshası numaralı ve sertifikalıdır. Yanı sıra da, HG ve EO'dan ıslak imzalıdır. Bu ıslak imzalar, nüshanın numarası ve yazarın veya illüstratörün elle yazdıkları bir cümle ile birlikte yer alırlar künye sayfasında. Her bir nüshadaki bu cümleler biriciktir, yazar ve çizer tarafından ortaklaşa yaratılmıştır ve 518 nüshadaki cümleler sıra numarasına göre bir araya getirildiğinde, Kinyas ve Kayra'ya dair kitapta yer almayan bir öyküyü oluştururlar. Elinde bu edisyonun bir nüsha olanlar, X'de ve Instagram'da açılan #kinyasvekayra518 hashtag'lerine kendilerindeki cümleyi ekleyebilir, bu başlık altında toplanan içerikleri numara sırasına koyarak mezkûr hikâyeyi okuyabilirler.

[63] Scratch art tekniği, siyah resim kâğıdını kretuar ya da bistüri (neşter) gibi sivri uçlu metal bir nesne ile kazıyarak iz bırakmak, bu suretle yazı yazmak ve resim yapmak demektir. Çok zor bir operasyon olduğu için Dünya’da uygulayanı azdır, başarılı scratching sanatçılarının sayısı ise büsbütün nadirattandır. EO, uyguladığı bu tekniği ve resim anlayışını bakın nasıl tanımlıyor: 

'Çizgi romanlarda dünyada Scratchboard olarak bilinen, siyah mürekkep kaplı beyaz bir kartonu kazıyıp ışığı ve gölgeyi detaylı çalışarak ortaya beyaz resimler çıkarttığım nadiren ele alınmış minimal bir teknik kullanıyorum. Çizim tarzım ve dünyaya bakış açım yapıtlarıma tamamen yansıyor. Realist olmak gibi bir niyetim asla yok, bence resim gerçeği yansıtmak zorunda değil. Konu çizdiklerim olunca ben kendimi insanların şekline şemaline, nesnelerin yapısına ve perspektife karar veren merci, yani adeta bir tanrı olarak görüyorum. Ekspresyonizm ve Sürrealizm arasında gidip geliyorum. George Grosz, Otto Dix, Jerome Bosch, Pieter Bruegel gibi isimlere her zaman büyük hayranlık besledim. Kendimi bir korku çizeri olarak görmüyorum ama absürd – grotesk – tuhaf imajları nedenini açıklayamacağım bir şekilde seviyor ve üretiyorum. Neden çiçek veya manzara resimlerinin beni çekmediği hakkında bir fikrim yok.' (https://www.sanatatak.com/view/emre-orhun-gercegin-ustu-karanligin-dibi)

Bu teknikle illüstre ettiği Kana Diz Kana çizgi romanının ortaya çıkış anlatısı ise çok enteresandır; Lyon'da yaşayan sanatçı ile, kuzeni olan ve o sırada Antalya'da kuyumculuk yapan HG, 2005'de, deneysel bir çizgi roman üretimi hakkında telefon görüşmesi yaparlar. İlerleyen süreçte, ikisi arasında buna dair başka görüşmeler de olur. 2016 Mart ayında, EO'un Medley isimli çizgi romanı Édition Même Pas Pal tarafından basılır. Sanatçı, albüm çıktıktan sonra, hakkında konuştukları 'deneysel çizgi roman projesi'nin grafik ayağını oluşturması amacıyla, Medley'in konuşma balonlarını siler ve sadece illüstrasyonlarını içeren sayfalarını HG'a gönderir. HG bu illüstrasyonlara bir hikâye yazar ve böylelikle ortaya çıkan çizgi roman, Kana Diz Kana ismiyle Ocak 2020'de Flaneur Books tarafından basılır. Arka kapağındaki tanıtım yazısında yer alan 'TEK ÇİZGİ İKİ ROMAN' mottosuyla özetlenen bu üretim - yaratım süreci, ülkemizde ilk defa denenmiş olup, gezegen ölçeğinde kaç kere denendiğinin bilgisine ise erişilememiştir (Kana Diz Kana için bknz. https://www.flaneur.com.tr/product-page/kana-diz-kana-%C3%B6zel-edisyon)

[64] İsviçreli Sanatçı, sinemacı, şarkıcı ve çizgi roman ressamı Thomas Ott (TO),  scratch art tekniğinin global ölçekteki en başarılı temsilcilerindendir. Külliyatının uluslararası arenada en çok ses getiren 3 eseri 'Numaralar - 73304-23-4153-6-96-8', 'R.I.P. - Best of 1985 - 2004', 'Cinema Panopticum', ana akım dışı - alternatif - yeraltı - avant garde genre'larındaki çizgi roman yayıncılığının ülkemizdeki number one'ı olan Flaneur Books tarafından Mart 2013'de basıldı; ciltli, sertifikalı ve 666 adet olarak basılan her üç kitapta yazısızdır ve scratch art tekniğiyle çizilmiş resimleriyle anlatır hikâyelerini. Kendisiyle yapılan söyleşilerde TO'u ilham kaynaklarından biri olarak gösteren EO, grafik - plastik özellikleri bakımından olmasa da, ekspresyonist sitili ve hikâyelerin içerikleri itibarıyla İsviçreli sanatçıdan tesirler ve izler taşır. EO ile Hermes Trismegistus (Üç Kere Büyük Hermes) arasında, (LÜTFEN DİKKAT! sadece ve yalnızca isimlendirmeye dair olmak kaydıyla) bir analoji yaparak bitireceğim bu bahsi. Hermes nasıl bünyesinde 3 önemli hususiyeti ve şahsiyeti barındırıyorsa, EO'un scratch art sitiliyle gerçekleştirdiği çizgi roman ve diğer illüstratif işleri de üç kayda değer karakteristik unsuru barındırırlar: 1- tekinsiz öyküler ve onlara arka plân oluşturan karanlık atmosferler ve / veya bizzat bu öykülerin yarattığı karanlık atmosferler2- hayat verdiği içerikten bağımsız olarak, salt plastik - grafik nitelikleri yüzünden, muhatabında tekinsiz ve karanlık antitelere referans verdiği izlenimi uyandıran ekspresyonist üslûp; 3- Scrathe Art tekniğinin, anlattığı öyküden bağımsız olarak, muhatabını, 'Varoluş Mecmuası'nın karanlık ve tekinsiz tarafına davet eden 'leyli tarzı'EO'nun söz konusu müktesebatı, işte bu yüzden ÜÇ KERE KARANLIK, ÜÇ KERE TEKİNSİZdir. Bu bakımdan da EO'na, 'Üç Kere Karanlık Emre, Üç Kere Tekinsiz Orhun' dense yeridir diye düşünüyorum.

[65] Dürüst olmak gerekirse (okunulan satırların hakir müellifinin yine ve yeni bir 'itiraf teşebbüsü'dür bu) muhterem kârim, yazıp çizdiklerine 20 yıldır aşina olmama karşın, Dünya Klasikleri çizgi roman albümünü Ekim 2022'de okuyana değin Umut Sarıkaya'nın müktesebatına soğuk bakmış, mesafeli durmuştum. Bunun nedeni, dergi sayfalarında iken okuduğum İşimdeyim Gücümdeyim başlığı altındaki karikatürlerin her bir panelinin yazılarla tıklım tıkış dolu olması, esprilerini ise grotesk bulmamdı. Bu durum, çrizgi roman ve karikatür gibi grafik sanatların, metinden çok desene dayalı bir anlatı içermesi ve mizah kalitesinin de vasatın üstünde olması gerektiğine olan inancımdan kaynaklanıyordu. Sanatçının illüstrasyon stilini oldukça abartılı bulduğumu da eklemeliyim. Bahsettiğim albüm ise beni önce içeriğiyle yakalamıştı; zirâ, Umut Sarıkaya'nın resimlediği 7 klasik hikâye de, daha önce defalarca okuduğum favori anlatılarımdandı. Döne döne kıraat ettim Dünya Klasikleri'ni; içerdiği her bir hikâyenin sonuna eklenmiş olan açıklayıcı metinleri ise eğlenerek ve öğrenerek âdeta hıfzettim. Sanatçıya dair yaşadığım bu algılama ve alımlama değişikliğiyle / dönüşümüyle (aydınlanma / farkındalık da denilebilir) eş zamanlı olarak, onun resim tarzını da artık orijinal ve yaratıcı bulmaya başladığımı fark etmiştim. Daha önce abartılı, hatta yer yer grotesk olarak değerlendirdiğim espri anlayışını ve illüstrasyon sitilini, artık, resmettiği anlatıların ruhuna fevkalâde uygun düşen lengüistik ve grafik tercihler olarak görüyordum. Yaşadığım bu zihni transformasyonla birlikte, onun İşimdeyim Gücümdeyim başlıklı 2 albümünü de alıp okudum ve tahmin edileceği üzere, bu sefer beğendim onları. Yaşadığım bu haller, son 13 aydır deneyimlediğim 2 pratikle; Kasım 2022'deki 12. ve Kasım 2023'deki 13. Antalya Kitap Fuarı'nda gerçekleştirilen Umut Sarıkaya imza günlerinde, sanatçıya her yaştan okurunun gösterdiği büyük ilgi, sevgi, bağlılıkla (belki de 'sadakatle' demeliydim) birleşince, onun, sosyolojimizin bazı kesimleri için bir çizgi roman ve karikatür sanatçısından daha fazlasını ifade ettiğini net olarak idrak etmiş oldum. Evet, 'işindeydi gücündeydi' o ve bahse konu işleri ve güçleri sayesinde de, 25 Kasım 2023, Cumartesi akşamı, bu metni itmam için notebook'umun başına geçtiğimde, EO’nun çizgi roman tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı'sı klasifikasyonumun aradığım 24. aktörü olması gerektiğine karar vermiştim ve bu suretle de o, bu dipnotun kendisine düşüldüğü listenin de bir parçası olmuş oldu. 

[66] Modern çizgi romanımızın geçmişini, hatta başlangıcını temsil eden Ratip Tahir Burak ile, 9. sanatın ülkemizdeki önemli güncel aktörlerinden olan Umut Sarıkaya'yı birbirine gemiler, denizciler ve denizler üzerinden bağlayan bir örtük dip akıntısının, enteresan ve gizli bir irtibatla saklı bir iltisakın olduğu argümante edilirse şayet, bunu aşırı bir ‘doğaüstü ve sürrealist’ yorum olarak değerlendirmem doğrusu. Zîra, bu (potansiyel / muhtemel) iddia, iki artisti 'Anâsır-ı Erbaa'dan (Dört Element) olan Su vasıtasıyla bağlayan bir görünmez köprünün varlığını ortaya attığında, bunu mistik ve metafizik dolayımlar üzerinden değil, mezkûr eşhasın biyografilerindeki maddi gerçekliklerden beslenerek yapmaktadır. Dediğime dair tereddüt içinde olan varsa, Ratip Tahir Burak ile Umut Sarıkaya'nın biyografilerine bir daha baksın lütfen. Buna dair kesin bir kanaate erişmemize hizmet edecek bir sualim var: Karikatür ve çizgi romanı karakterize eden temel / asal element  Su olmasın sakın?!?

[67] Oytun Yılmaz hakkında bilgi edinmek için dijital ortamda yaptığım araştırmanın sonuçları ne yazık ki verimli neticelenmedi; ona dair çok az bilgi derleyebildim. Sanatçı hakkında ilâve malûmata erişmek ve sektör hakkındaki son gelişmeleri nasıl yorumladığını öğrenmek için İt'in yayıncısı, değerli dostum Doğan Şima'yı aradım. Yaptığımız görüşmede, diğer birçok şeyin yanı sıra, Oytun Yılmaz'ın bilgisayar oyunu üreten bir firma için consept artist olarak çalışırken, uzun süredir gündeminde olan İt projesini tamamlamak için oradan ayrıldığını paylaştı benimle. Ancak, ne yazık ki, o da daha fazlasını bilmiyordu. Sanatçının grafik işleri hakkında bilgi sahibi olmak için başvurabilecekleri zengin bir görsel kaynak arayan meraklı okur, şu linke müracaat edebilir: https://www.instagram.com/oytunylmaz/ Hamişe hamiş: Oytun Yılmaz'ın grafik maharetiyle plastik artistliğine ve edebi becerisine yaklaşımımın, Türk diline ve kültürüne olan yaklaşımlarımız arasında antagonist çelişki olan Nurullah Ataç'ın, Orhan Veli gibi genç ve istidatlı kültür insanlarının entelektüel verimlerine yaklaşımıyla örtüştüğünü söylemeliyim. Bakın Muhsin Kızılkaya nasıl özetlemiş Ataç'ın bahse konu tutumunu: 'Bir kitap, bir piyes, bir şiir mevzu ne olursa olsun o şey hakkındaki fikrini açıkça yazan bir eleştirmendi. Bu yüzden bazen çok kaba ve kırıcı olmuş, birçok yazarı kendinden ölümüne küstürmüştü. Kolay kolay beğenmez, beğendiğini de bırakmazdı.' Böylesine müdânâsız ve tavizsiz yaklaşmama karşın Oytun Yılmaz'ın işine, ne yalan söyleyeyim, onda dişe dokunur bir aksaklık, sakillik, özensizlik, baştan savmalık, savrukluk, kâbiliyetsizlik, kifayetsizlik bulamadım doğrusu; bu yüzden o, çizgi roman kozmosumuzun çok sayıdaki önemli ve kıdemli sanatçısı yerine, giriverdi daha ilk çizgi roman albümüyle girdiği o listeye. (bknz. https://www.haberturk.com/yazarlar/muhsin-kizilkaya-2291/3582025-isminden-nefret-eden-adam)

[68] Çizgi roman tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı listesinin ilk 20 sanatçısını tespit ederken doğrusu fazla zorlanmadım; bununla birlikte, onları takip eden İsmail Gülgeç, Bülent Arabacıoğlu ve Mustafa Kutlukhan Perker'i listeye dahil etme kararım öncesinde, arşivimde epeyce debelendiğimi, kendimle çokça cebelleşerek kan ter içerisinde kaldığımı söylemek durumundayım. Ve tabii ki, bu sürecin en müşkül ve zahmetli kısmı, final episodu, 25. ve son artistinin kim olacağına karar verme fazıydı -ki bu, hiç ama hiç kolay olmadı. Kendimle gerçekleştirdiğim derin ve hararetli muhasebe, murakabe, münakaşa ve mübahaselerden sonra, oldukça kapsamlı arşiv çalışmalarım neticesinde ortaya çıkan çok sayıda önemli grafik sanatçısının oluşturduğu adaylar listesinin tamamını ekarte eden bir sürpriz ismi, birkaç gün öncesine değin adını bile duymadığım bir 'consept artist'ni, bir genç yazar ve illüstratörü, Oytun Yılmaz'ı, 2023 Kasım’ının sonunda, bu satırları yazmamdan çok değil sadece birkaç saat önce okumasını bitirdiğim ve fevkalâdenin fevkinde başarılı bulduğum çizgi romanı sayesinde, mezkûr listeye, 25. ve sonuncu çizgi roman sanatçısı olarak eklemeye karar verdim.

Çizgi roman tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı listemin kaç aktörden mürekkep olması gerektiğine karar vermem, okunulan çalışmanın vücut bulması bakımından kritik bir eşiğin aşılması demekti. 10 sanatçı içeren bir liste, Türkiye Toplumsal Formasyonu'nun çizgi roman adına ortaya koyduğu müktesebatı resume ve temsil etmek bakımından yetersiz kalırdı; 50 sanatçı içermesi durumunda, liste, hakkında konuştuğu toplama dair hakikatle mutabık daha fazla şey söyleme imkân ve istidadına kavuşur, ancak bu durumda da, aşırı hacimli ve hantal olma riski taşırdı. Mezkûr klasifikasyonun 25 grafik sanatlar artisti içermesinin ideal bir devam yolu olacağından hareketle, ona okunulan son halini verdim. Öte yandan, Oytun Yılmaz gibi, son yıllarda ortaya koydukları işlerle bahis konusu listeye girmeleri gerektiğine karar vediğim genç sanatçılar yüzünden mezkûr sıralamanın dışında bırakmak zorunda kaldığım kıdemli sanatçıları; onların emeklerine ve müktesebatlarına göstermem gereken saygıdan ötürü, kuşbakışı (ana hatlarıyla) da olsa ele almakta, onlara dair olan muhtasar malûmatı hiç olmazsa dipnotlar bölümünde paylaşmakta, fayda görüyorum:

1) Cemal Nadir Güler (1902 - 1947), karikatürist (benim Ratip Tahir Burak olduğunu savunmama karşın, bazı çizgi roman ve popüler kültür araştırmacılarının, modern Türk dokuzuncu sanatının milâdı olduğunu savundukları) çizgi romancı, radyo skeçleri ve tiyatro piyesleri yazarı, dergi yayıncısı. Ömer Seyfettin'in yarattığı ve Türk münevverini eleştiren ve hicveden, bu bakımdan da Saatleri Ayarlama Enstitüsü (Ahmet Hamdi Tanpınar) ile Tutunamayanlar'ın (Oğuz Atay) âdeta habercisi ve işaret fişeği sayılması gereken Efruz Bey'den esinlenerek çizmeye başladığı Amca Bey karakterinin başından geçenleri strip (bant) şeklinde yazıp çizdiği çizgi romanların Zümrüdüanka Dergisi'de yayınlanmaya başlaması, yukarıda da işaret ettiğim üzere, ülkemizin modern çizgi roman tarihinin orijinlerindendir

2) Mim (Mustafa) Uykusuz (1922 - 1983), karikatürist, afiş sanatçısı, çizgi roman sanatçısı. Kariyeri boyunca onlarca farklı dergi ve gazetede yayınlanan karikatürleri ezilenlerden, yoksullardan, mazlumlardan, mâdunlardan, ötekileştirilenlerden yana tavır aldığı, demokrasinin olmadığına dikkat çektiği ve ciddi düzen eleştirisi içerdiği için 'komünistlik'le yaftalanmış; hem İsmet Paşa'nın Tek Parti döneminde, hem de Demokrat Parti iktidarında sürekli takibata uğramıştır. Hakkında sayısız dava açılan ve kendi ismiyle karikatür yayınlaması engellenen sanatçı, çeşitli müstear adlarla imzalamıştır işlerini. Arap Alfabesindeki seslendirilişiyle, isminin baş harfi olmasına ve rejim tarafından 'zararlı, muzır, sakıncalı, mimlenmiş kişi' olarak damgalanmasına işaret için eserlerinde çoğunlukla 'Mim Uykusuz' adını kullanmıştır. Karikatürlerini derleyen bir albümün toplatma kararını tebliğ eden İstanbul Emniyeti mahreçli bir resmi yazıda, karikatür yoluyla komünizm propagandası yaptığına atıfla 'komükatirüst' olduğu belirtilince, bunu benimsemiş, bilâhare verdiği bir röportajda kendisini şöyle tanımlamıştır: Dünyada binlerce, yurdumuzda da yüzlerce karikatürist adı geçer ama Türkiye’de hatta yeryüzünde bir tek “KOMÜKATÜRİST var; o da benim.' (https://www.karikaturculerdernegi.com/mustafa-mim-uykusuz/#:~:text=1922%20y%C4%B1l%C4%B1nda%20Manisa%20ili%20Akhisar,okuldan%20ayr%C4%B1ld%C4%B1%20ve%20askere%20gitti)

3) Suavi Süalp (1926 - 1981), Karikatürist, mizah yazarı, çizgi romancı, tiyatro piyesi yazarı, film senaristi, mizah dergisi yayıncısı. İlk yazı ve karikatürünün Tef Dergisi'nde yayınlandığı 1954'den öldüğü 14 Nisan 1981'e kadar geçen 28 yıl boyunca, döneminin neredeyse bütün mizah dergilerine karikatürleri, mizah yazıları ve çizgi romanları ile içerik sağladı; yanı sıra, biosunda işaret ettiğim alanlarda oldukça verimli bir kültür emekçisi olarak temayüz etti. Onu, ülkemizin en etkili çizgi roman sanatçıları arasına dahil etmeme yol açan neden, 1972'de tek başına çıkarmaya başladığı ve yayın sürecinde de 'tek tabanca' olarak içerik sağladığı Salata Dergisi'dir. Bu dergiyle sanatçı, Türkiye'nin en önde gelen absürd mizahçısı ve erotik gülmece yaratıcısı olduğunu kanıtlarken, öte yandan, bu bağlamda ürettiği içeriğin groteks ve erotik nitelikleriyle muhatabının / okurunun neokorteksinden ziyade, R-Kompleksine ve pelvis kemiğinin aşağısındaki sistemlerine hitap ederek, parlak ve kıvrak bir zekânın kendisine ihanetinin de tecessüm etmiş timsali olmuştur. Bu husus, kendisine bir parantez açılmasını hak eden mahiyet ve ehemmiyettedir. İşte o parantez: Yayın hayatı çok kısa süren mezkûr dergi, onunla aynı tarihlerde yayımlanmaya başlanan GırGır Dergisi'yle girdiği 'adilik ve seviyesizlik yarışı'nda epeyce öne geçmiş, bu onu tirajda da başarıya taşımıştı. Bütçeli yaşamak fikriyle arası hayatı boyunca son derce kötü olan Suavi Süalp, ciddi satış rakamlarına erişen dergisinin sağladığı bu ticari başarıya karşın, iki yakasını bir araya getirmeye yine muvaffak olamamış, kronik geçim sıkıntısını yine alt edememişti. Tam da bu süreçte Oğuz Aral, stratejik bir hamle yaparak, ekonomik durumu kötü olan rakibini yüksek bir ücretle GırGır kadrosuna dahil edivermişti. Salata Dergisi'nin böylelikle kapanmasını sağlayan Oğuz Aral, mezkûr süreli yayının yol açtığı kuvvetli toksik etkiyle toplumun kültürel ve sosyolojik değerlerinin daha fazla zehirlenmesini engellemişti, en azından mezkûr derginin bahse konu zararlarının izalesi bağlamında kazanılmış bir mevziydi bu. Oğuz Aral’ın bahse konu hamlesinin yaşandığı 1970'lerin ilk yarısında, ülkemizin ciddi ekonomik sıkıntılar çeken ve insanca yaşamasını sağlayacak gelir elde etme, gelecek garantisi kazanma, itibar görme, sosyal statüye kavuşma ve cinsel ihtiyaçlarını giderme konularında handikaplar yaşayan geniş erkek kalabalıklarının, bütün bu noksanlık, yoksunluk ve yoksulluklar karşısında geliştirmeleri muhtemel verili düzen / sistem karşıtı muhalif tepkilerinin önünün; arabesk müzik bağımlılığı, topluma pompalanan argo temelli iletişim, seyirlik futbol müptelâlığı ve bayağının da bayağısı porno filmlerle uyuşturulmak gibi olgularla alındığının altı çizilmelidir. Böylelikle politik muhalif tutumdan uzaklaştırılmaya çalışılan insanımız, endüstri / şehir insanı ile tarım / kırsal kesim insanı arasındaki bir ara zona, bir nevi 'Purgatorium'a ve onun kodlarını ve normlarını tayin ettiği lümpen – proleter bir hayat tarzının gündelik rutininin tahripkâr tesirlerine mahkûm ve mecbur edilmeye çalışılmıştı. İşte Salata'nın yayıncılık uzayının dışına sürülmesi / kültür uzay-zaman sürekliliğinin haricine atılmasıyla birlikte, Oğuz Aral, belki 'adilik ve seviyesizlik yarışı'nı sürdürecek bir rakibi kalmadığından, belki de daha derûni, ûlvi ve beşeri sebeplerle, ehli - evcil - sathi - sınırlı da olsa, sosyal duyarlılıklar ve sorumluluklar alanında daha sorumlu, daha politik, daha atak bir yayın çizgisi izlemeye başlamıştı. Sosyalist çevrelerce 'popüler, majestelerinin muhalefeti, bayağı, insanın en ilkel reaksiyonlarını tetikleyici' olarak nitelenen GırGır'ın  bu yeni içeriği, takip eden yıllarda, derginin 500,000'e yaklaşan tiraj başarısını doğuracaktı. Bu başarıda, ona yıllarca (Oğuz Aral'ın tayin ettiği sınırlar içinde kalmak kaydıyla)  içerik sağlayan Suavi Süalp'in de katkısı vardı hiç kuşkusuz. Suavi Süalp bahsini '1970'lere damgasını vuran Soğuk Savaş şartlarında, kapitalist - emperyalist küresel sistemin 'kumanda merkezi ('üst akıl' olarak da okunabilir)', gezegenin neredeyse her yerinde ortaya çıkan düzen karşıtı hareketleri pasifize etmek adına, extrem - silahli sol grupların yanı sıra, porno film dalgasıyla, Salata benzeri erotik neşriyatın da önünü açmıştı.' şeklinde formüle edilebilecek ve daha ziyade komplo kuramlarına rağbet eden çevrelerce dillendirilen bir iddia ile itmam etmiş olayım.

4) Şahap Ayhan (Ali Şahabettin Ayhan, 1926 - 2005); Ressam, illüstratör, karikatürist, çizgi roman sanatçısı; kendisi gibi illüstratör, çizgi roman sanatçısı, illüstratör olan Ayhan Erer'le (1929 - 1998) uzun yıllara sâri verimli bir işbirliği gerçekleştirmiş; ülkemizin tefrika edilen ilk uzun soluklu çizgi roman kahramanlarından Pire Nuri karakterinin yaratıcısı; Memleket, 1001 Roman, Vatan, Yeni Sabah, Ceylan, Hür Anadolu, Sabah, Tercüman, Son Havadis, Tercüman Çocuk, Türkiye, Türkiye Çocuk, Çocuk Haftası gibi çok sayıda dergi ve gazetede çizgi romanları, illüstrasyonları, tarihi tabloları yayınlanmış; Kenan Orkan'ın senaryoyu yazdığı, çinileme sanatçısı Galip Bülkat’ın ise çinilediği ilk tek kahramanlı Türk çizgi roman dergisi Köroğlu'nun (1. sayı: 2 Kasım 1953, 40. ve sonuncu sayı: 2 Ağustos 1954) macerasını kurşun kalemle çizmiş; ABD'de (ve gezegen ölçeğinde), çizgi romanın altın dönemi (Golden Age of Comics) olarak bilinen periyodun zirvelerinden Alex Raymond'un Flash Gordon'unu Baytekin ismiyle kısmen yerelleştirip adapte ederek yeniden yazıp ve çizmiş, bu suretle de Türk okurunu bilim kurgu'nun büyülü dünyasına çrizgi roman vasıtasıyla dahil etmiştir (bknz.  https://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3643).

5) Ayhan Başoğlu (1928 - 1993); Yazar, illüstratör, ressam, senarist; Birleşik Krallık'ta yaşadığı yıllarda, meşhur çizgi roman dergisi Tiger'a işler yaptı. 1981'de T.C. Kültür Bakanlığı tarafından Türkçenin yanı sıra İngilizce, Fransızca ve Arapça yayınlanan Atatürk biyografi Altın Saçlı Kahraman'ın senaristi ve çizeri, yine Kültür Bakanlığı yayını olan Nasrettin Hoca ve Kılıç Ali Reis edebi ve tarihi monografilerinin illüstratörü; Günaydın Gazetesi ve Hürriyet Çocuk Dergisi'ne beğenilen çizgi romanlar yaptı; senaryosuna katkı verdiği 7 filmin de çıkış noktasını ve temelini oluşturan çok beğenilmiş kılıçlı kahraman Malkoçoğlu'nun yarattı, yazdı ve çizdi.

6) Samim Utkun (1928 – 2001); gazeteci, ressam, illüstratör, çizgi roman sanatçısı. İşleri önce Sedat Simavi’nin yayımladığı ‘Karikatür’ ve ‘7 Gün’ dergielrinde, ardından da Türkiye Yayınevi’nin neşrettiği Çocuk Sesi dergisinde yer aldı. 1955’den itibaren kadrolu çalışanı olduğu Erdoğan Egeli’nin (çizgi roman tutkunları için efsane mertebesinde işlere imza atmış) Ceylan Yayınları bünyesinde Teksas, Tommiks, Kinova, Zagor, Ceylan, Tim, Kit Taylor, Atlı Karınca, Superman, Akbulut Kaan dergilerinin kapak illüstrasyonlarını yapan sanatçı, 1953’de İstanbul’un fethinin 500. Yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen neşriyatlar kapsamında yayımlanan İstanbul’un Fethi çizgi romanının Firuz Aşkın ve Fuat Yılmaz’la birlikte eş yaratıcılarından oldu. Çok üretken bir sanatçı olan Utkun, 1960’lar boyunca haftada ortalama 20 - 25 kapak çizerek, bu alanda kırılması gerçekten de zor olan bir rekora imza atmıştır. 1980’in ilk yıllarından emekli olacağı 1994’e kadar Türkiye Gazetesi ve Türkiye Çocuk Dergisi için sayısız kapak, illüstrasyon, çizgi roman ve vinyete imzasanatçının son çizgi romanı, mezkûr dergide boy gösteren Afrika Rüzgârı idi.

7) Faruk Geç (1931 - 2014); Ressam, illüstratör, çizgi roman sanatçısı, yazar. Yıllarca Paris, Roma ve Londra gibi çok önemli merkezlerde çizgi roman, illüstrasyon tarzı grafik içerikler üretti. Hürriyet, Güneş, Son Havadis, Günaydın ve Türkiye gibi etkili gazetelerde 40 yıldan fazla çalıştı. 26 yıl içerik sağladığı Hürriyet Gazetesi'nde 1968 - 1989 döneminde 'Gerçek Hayat Hikâyeleri' üst başlığı (jenerik ad) altında yazıp çizdiği 30'dan fazla çizgi roman, gazeteye ilâve tiraj sağlarken, ona da ciddi bir tanınırlık ve haklı bir şöhret kazandırdı. Bu öykülerin bazıları filmlere ve tv dizilerine çıkış noktası oldu. Yurtta ve yurt dışında ödüller kazanan sanatçının yağlıboya eserleri içerde ve dışarda sergilendi, koleksiyonerlerin ilgisine mazhar oldu. Faruk Geç çeşitli sosyal sorumluluk projelerine de gönüllü katkılar sağladı.

8) Yücel Köksal (1936 – 2020 (?)), ressam, illüstratör, çizgi romancı; sanat hayatına 1957’de Ekicigil yayınlarında ‘kopist (kopyacı) illüstratör olarak olarak başlayan Köksal, 1964’de bu yayınevinin kapanması üzerine, Samim Utkun’dan devraldığı Ceylan Yayınları’nın çizgi romanlarıyla Kıral Yayınevi’nin Yelpaze Dergisi için içerik üretmeye başladı. Akbulut Kaan, Kara Sinan, Bahadır gibi tarihi konulu kılıçlı kahramanları çizen sanatçı, Feza Kralı Gök Ali ile bilim kurgu genre’ına da el atmış oldu. 1960’ların sonunda Hürriyet Gazetesi’nde yayımlanan Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanından uyarladığı Çalıkuşu resimli romanı çok başarılı oldu; bunun üzerine, gazetenin Almanya baskısı için Köroğlu ve Akdeniz Korsanları çizgi romanlarını yazdı ve çizdi. Tay Yayınları’nın başta Tom Braks, Zagor, Mister No olmak üzere, çizgi romanlarına efsane kapaklar çizen, ardından da burada konumunu ve işini Aslan Şükür’e devreden Köksal, Kaptan Swing, Pekos Bill, Tenten ve Superman dergilerine de kapak illüstrasyonları yaptı. Faruk Geç’in yerine Hüriyet Gazetesi’nde kısa bir süre ‘soap opera’ tarzı çizgi roman yapan Yücel Köksal, Hasan Pulur’un senaryosunu yazdığı İngiliz Kemal’i çizdikten sonra ülkemizdeki çizerlik hayatını noktalamış, Ertuğrul Edirne’nin tavassutuyla ve onunla birlikte Almanya’daki Bastei ve Kelter Werlag tarafından, ağırlıkla western, korku ve gerilim türlerinde olmak üzere, haftalık olarak yayımlanan dergilere kapak illüstrasyonları yapmıştır. Son zamanlarda vefat eden ülkemizin grafik sanatları alanındaki bu önemli sîmâsının kesin ölüm tarihine dair ne yazık ki bir kayda rastlayamadım.

9) Aslan Şükür (1945 – 2022), Karikatürist, illüstratör, çizgi roman kapağı ressamı; 1960’ların ortasında Hayat Dergisi ve Akşam Gazetesi’ne illüstrasyon, karikatür ve vinyetler çizerek başladığı sanat hayatına, Yücel Köksal’ın önermesiyle, Sezen Yalçıner’in kurucusu ve sahibi olduğu Tay Yayınlarında, Köksal’ın yerine yayınevinin çıkardığı çizgi romanların kapaklarını çizerek devam etti. Aslan Şükür – Sezen Yalçıner iş birliği çok verimli oldu ve 1971 – 1991 döneminde Tay Yayınları, 1991 – 1993 döneminde ise Ecem Yayınları markası altında kesintisiz 23 yıl sürdü. Bu süreçte Sony Ringo, Tom Braks, Bonanza, Zagor, Atlantis / Martin Mystere, Alaska / Ken Parker, Jeriko, Jil, Judas, Kızıl Maske, Mandrake, Flash Gordon, Teksas, Tommiks, Karaoğlan, Yıldırım Kemal, Yüzbaşı Volkan gibi çizgi roman serilerinin fasikül ve cilt kapakları olarak kullanılan binlerce kapak resmi çizen Aslan Şükür, kendisine özgü tarzı ve kullandığı çok canlı renk paleti ile sadece ülkemizdeki çizgi roman tutkunları tarafından değil, bahse konu çizgi romanların yaratıcısı olan Sergio Bonelli Editore sanatçıları tarafından da takdir edildi, beğenildi. Altın Kitaplar, İnkılap ve Aka, Nil gibi birçok yayımcının daha kitap kapaklarını da tasarlayıp resimleyen Aslan Şükür, başarılı kariyeri yüzünden sektörde ‘Altın Fırçalı Adam’ olarak anıldı. Hayatı ve yaptığı işler AHYAAAK! Aslan Şükür’ün Çizgileriyle Kahramanlar ve Kapaklar isimli bir retrospektif sanat kitabına ve Altın Fırçalı Adam başlıklı bir de belgesel filme konu olan Aslan Şükür, 12 Nisan 2022 günü 77 yaşında çizgi roman tutkunlarını öksüz ve mahzun bırakarak terk etti bu alemi.

10) Ersin Burak (1946); Ressamillüstratör, karikatürist, çizgi roman yazar ve çizeri; reklâm sektöründe grafikerlik, ressamlık, art-direktörlük yaptı. Animasyon sanatçılığı ve yapımcılığı çocuk dergileri yayıncısı ve içerik sağlayıcısı kariyerinin satır başlarındandır. Ağabeyi Sezgin Burak'ın yarattığı Bizimkiler çizgi bandını Hürriyet Gazetesinde uzun süre devam ettirdi, belgesel çizgi roman ve filmlerle Siyer-i Nebevi / Kutsal Güzellik, Çanakkale Geçilmez, Civanmert Kerim, 'Osmanlı'nın A Takımı - Cim Dallılar', Dilaveran gibi bir kısmı belgesel, bir kısmı da tarihi gerçeklere dayana çizgi romanların yaratıcısı, yazarı ve çizeri oldu. Fumetto cozmosunun en büyük yaratıcılarından büyük usta Gianfranco Manfredi'nin senaryosunu yazdığı, İtalyan / Avrupa çizgi roman (fumetto) devi Sergio Bonelli Editore'nin kısa serisi 14 sayılık Volto Nascosto (Gizli Yüz)'nun 3 macerasının çizerek beğeni topladı. Sanatçının güncel işlerini takip için bknz. https://www.instagram.com/ressamersinburak/

11) Talat Güreli (1947 - 2021); illüstratör, çizgi roman sanatçısı, yazar; kılıçlı kahramanlar genre'ından olan Hızır Bey, Doğan Bey ve Korkut Bey'in yaratıcısıdır.

12) Engin Ergönültaş (1951); sosyolog, karikatürist, çizgi roman sanatçısı, yazar, romancı, mizah ve karikatür dergisi yayıncısı. Mikrop ve Pişmiş Kelle dergilerini çıkarttı ve yönetti. 1970'lerde GırGır'da yayınlanan 'Zalim Şevki ve Kelek Osman' çizgi romanları ile popüler oldu. Atıf Yılmaz'ın Hayallerim, Aşkım ve  Sen filminin sanat yönetmenliğini yaptı. Yine aynı yönetmen için yazdığı Terso isimli senaryoyu çizgi roman haline getirdi. Fransa'da yaşadığı yıllarda illüstrasyonlar ve çizgi romanlar üreten sanatçı, Türkiye'ye döndükten sonra edebiyata ağırlık verdi; üzerinde 5 sene çalıştığı Minarenin Gölgesi romanı Mart 2013'de İletişim Yayınları'ndan çıktı ve çok beğenildi. Özetle Engin Ergönültaş, aralarında güvenlik uzmanlarıyla dönemin sahadaki aktif aktör ve öznelerinin de olduğu çevrelerce ‘12 Eylül 1980 askeri darbesine meşruiyet zemini oluşturmak, bu merkezde toplumsal rıza üretmek, mezkûr militarist atağı tetiklemek adına, dahili ve harici istihbarat örgütlerinin ve ‘derin devlet’in diğer birçok aparatının da asli faillerinden olduğu  'düşük yoğunluklu iç savaş' yılları olarak nitelenen 1975 – 1980 tarihsel kesitinin, sol tandanslı bir sanatçının prizmasından nasıl kırılıp algılandığını, akabinde de ne şekilde yorumlandığını ele veren bir müktesebata imza atmıştır. 

13) Sinan Gürdağcık (1953 - 2015); Özellikle çocuklar için çizdiği çok sayıda grafik kitap ve onlar için yarattığı çizgi roman kahramanlarıyla hafızalarımızda yer edinmiştir. Uzun profesyonel kariyeri boyunca, grafik sanatlar dünyamızın mütevazi emekçilerinden biri olarak sevildi ve takdir edildi.

14) Ömer Muz (1957); ressam, çizgi roman sanatçısı, illüstratör. Korkut Bey ve Karayılan çizgi romanının yaratıcısı, bilhassa İstanbul ressamı olarak anılan gerçek bir 'Dersaadet' aşığı ve 'payitaht' tutkulusu bir plastik sanatlar artistidir. Güncel işleri için başvurulabilecek sosyal medya mecrası: https://www.instagram.com/omermuz/

15) Yılmaz Aslantürk (1964), karikatürist, mizah yazarı, çizgi roman sanatçısı, grafiker, illüstratör. Yarattığı ve otobiyografik yanlar taşıdığı söylenen Otisabi karakterinin maceraları çeşitli mizah dergilerinden yayınlandıktan sonra Epsilon, Parantez, Mürekkep, Uykusuz ve Komik Şeyler Yayınları tarafından 9 renkli, büyük boy ve kaliteli albüm halinde yayınlandı. Aynı külliyat, şimdilerde Komik Şeyler tarafından siyah - beyaz, küçük boy ve manga görünümündeki bir formatta yeniden buluşuyor muhtemel okurlarıyla. Bazı koleksiyoner ve sektör profesyonellerinin dillendirdikleri bir eleştiriyi eklemlemeden itmam eder isem bu bahsi, bu bahis nâ-tamam kalacağından, dillendiriyorum: 'ebat ve renk gibi kimi formel yanları benziyor diye bir çizgi roman manga olmaz; bu, olsa olsa, küresel mangamania salgınının ülkemizdeki izdüşümünden nemalanmak isteyen bezirgânca bir tutumdur maalesef!

16) Yıldıray Çınar (1976); Çapa Çizgi Roman Kulübü'nün (ÇÇRK) kurucularından ve Karabasan, İman Limited ve Nothing Face'in yaratıcılarındandır. Kariyerine 2002'den beri ABD çizgi roman havzasına comicsler üreterek devam etmektedir. Aktüel işleri şuradan izlenebilir:  https://www.instagram.com/yildiraycinar/

17) Hakan Tacal (1972);İTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu, çizgi roman sanatçısı olarak başladığı profesyonel hayatına mimar olarak devam etmekte; ÇÇRG'nun eş kurucularından, Karabasan, İman Limited ve Pırılkız'ın yazarıdır. İlgilisi için linki: https://www.instagram.com/hakantacal/

18) Yıldırım Örer, uzun süredir İtalya'da yaşayan ve kariyerine fumetto üretimi ile devam eden sanatçı, kadın cowboy Sally'nin yazarı ve çizeridir. Çizdiği Kinowa albümüyle, tanınmış bir fumetto markasına hayat veren ilk Türk çizgi romancısı ve Osmanlı / Türk tarihine, özellikle de Barbaros Hayrettin Paşa'ya dair çok sayıda macerası olan efsanevi fumetto kahramanı Dago'nun (Kara Yeniçeri) çizerlerinden olarak da isim yapmıştır. Güncel işleri için bknz. https://www.instagram.com/yildirimorer/

19) Mahmud A(njum) Asrar (1976); Çapa Çizgi Roman Kulübü'nün kurucularından ve Melek ve Pırılkız'ın yaratıcılarındandır. 2001'den beri işleri ABD'deki comics marketinde yayınlanmaktadır. Benim de ilgiyle ve beğeniyle izlediğim işleri yüzünden Dünya genelinde hatırı sayılır bir fan kitlesine sahip olan sanatçının kapsamlı bir portfolyosu için bknz. https://www.instagram.com/mahmudasrar/

20) Ertuğrul Edirne (1954); çizgi roman sanatçısı olarak başladığı grafik sanatlar kariyerine film afişleri, kitap kapakları ve kitap illüstrasyonlarıyla devam etti.  1980'den sonra yerleştiği Köln'de başarılı işlere imza atan sanatçı, Büyülü Dükkân'ın bastığı Flash Gordon (42 cilt) ve Kızıl Maske (44 cilt) külliyatlarına yaptığı çok başarılı kapaklar sayesinde, gezegenin birçok coğrafyasındaki koleksiyonerlerin arzu nesnesi haline gelen işlerin müellifi ve müessiri olmuştur. Grafik sanatlara gönül verenlerin, orijinal bir çalışmasını edinmeye can attıklarını düşündüğüm Ertuğrul Edirne'nin işleri için, yetersiz de olsa, bir kaynak: https://www.instagram.com/ertugruledirne/

21) Selçuk Ören (1985); Yazar, çizgi roman sanatçısı, animasyon filmi yönetmeni ve yapımcısıŞehzade Yangını ve Kasap çizgi roman serilerinin yazarı ve çizeridir. Onun gibi çoklu marifetli, hezarfen benzeri eşhası tarif ve tavsif için dillendirdiğim 'on parmağında ondan ziyade marifetli' deyişini fazlasıyla hak eden Selçuk Ören'in çok sayıda farklı vasatta / medium'da tezahür eden birbirinden enteresan işlerini izlemek için başvurulabilecek bir sosyal medya linki: https://www.instagram.com/selcukoren/

22) Rewhat (Revihat Arslan, 1983); Yazar, Karikatürist, İllüstratör, çizgi roman sanatçısı; Penguen, Leman, Otlak, Meme, Ot başta olmak üzere çok sayıda dergiye yazı ve çizimleriyle içerik sağlayan sanatçı, Hatıran Yeter (illüstrasyonlu hikâyeler), Dert Bende (illüstrasyonlu hikâyeler), Güldür Yüzümü (karikatür), Arife - Evde Cat Başına 1 (karikatür – çizgi roman), Arife - Evde Cat Başına 2 (karikatür – çizgi roman) kitaplarının da yazarı ve çizeridir. Onun keyifle izleyebileceğiniz güncel karikatür ve çizgi roman fragmanlarını paylaştığı bir kaynak için meraklısı şu İnstagram hesabını bakabilir: https://www.instagram.com/rewhatarslan/)

23) Cem Özüduru (1987); Ressam, illüstratör, çizgi roman sanatçısı, film eleştirmeni, senarist, yönetmen, reklâm ve uzun metrajlı filmler için storyboard çizeri, tiyatro oyunu yazarı. ZombistanPerihan, Şafak Ayazı, Solo - Gece Acıkması Diğer Hikâyeler, bir üçleme olan: Bir Zamanlar Sahalarda, Bir Zamanlar Kupalarda, Bir Zamanlar Liglerde çizgi roman albümlerinin yazarı ve çizeri olup, çizgi romanları İngilizce ve Fransızcaya çevrilmiş ve ABD ve Cezayir'de yayınlanmıştır. Orijinal ve ıslak imzalı bir çizgi roman sayfası gezegen ölçeğinde çizgi romanın mabetlerinden sayılan Angouleme Çizgi Roman Müzesi'ne kabul edilen ilk Türk çizgi romancısı Cem Özüduru'dur. Sanatçının kötü olarak kodlanabilecek ve örnek alınmaması icap eden (öte yandan, varoluşun hakikatlerinden olduğu için de görmezden gelinemeyeceğini düşündüğüm) şiddet ve extrem cinsel davranışlar temelli içerik barındıran, bu yüzden ancak yetişkin okura önerilebilecek sosyal medya hesabı: https://www.instagram.com/cemozuduru_/

24) Kenan Yarar (1970), çizgi roman sanatçısı, illüstratör. Çeşitli dergilerde çizdiği ve Hilâl karakterinin protagonist kahramanı olduğu maceralar Doğan Kitap, Marmara Çizgi ve İthaki Yayınları tarafından 4 albüm halinde yayınlandı. Tekinsiz bir atmosferde cereyan eden fantastik ve erotik içerikli öyküleri yüksek dozda şiddet, cinsellik, kötü muamele ve argo diyaloglar ihtiva eder. Son 20 yılın en başarılı hikayeci ve çizerlerinden olan sanatçı Dynamite Entertainment için Barbarella ve Vampirella maceraları ve kapakları çizerek uluslararası çizgi roman uzayında da kendisine yer edindi. Sanatçının Melankomik (1997), Psikoz Hikâyeleri (2019) ve Aşk-ı Melun (2021) isimli, yine fantastik öyküler içeren 3 albümü daha vardır. 2017'den beri uluslararası ölçekte işler yapan usta bir sanatçı olmasına karşın, çizgi romanlarındaki bazı panellerinde, (modelden çalışmadığı için mi acaba?), bu satırların müellifi gibi bazı çizgi roman tutkunlarını şaşırtan savrukluklara (acemiliklere?) tesadüf edilebilmektedir.

25) Hakan Karataş (1971)İllüstratör, çizgi roman sanatçısı. Murat Menteş'in derleyip yazdığı Derde Deva Randevu I - II - III'e (üçleme) illüstrasyonlar ve çizgi romanlar çizdi. Murat Menteş'in yazdığı Tabancalı Kız çizgi romanı ile Bülent Üstün'ün yazdığı çizgi roman albümü Horti'yi resimledi; 30 yıla mütecaviz bir süredir devam ettirdiği profesyonel grafik sanatlar kariyeri sırasında, Fatih Solmaz'ın metinlerine yaptığı başarılı çizimlerle dikkatleri üzerine çeken sanatçı, çok sayıda mizah, karikatür ve çizgi roman dergisinde türün meraklılarına içerik sağladı. Mis Dergi, çizgi romanlarının göründüğü son mecralardandır. Güncel işlerini izlemek isteyen grafik sanat tutkunları için bir link: https://www.instagram.com/hkworkz/

26) Elif Nurşad Atalay (1979); Ressam, illüstratör, çizgi roman sanatçısı; resimleriyle solo ve karma bir çok sergiye katıan sanatçının eserleri yerli ve yabancı koleksiyonlarda yer almakta; hem metinleri ve hem de desenleri bakımından sıra dışı bir grafik roman olan Âşık Kedi, Elif Nurşad’ın, bu satırların müellifinin de aralarında olduğu çok sayıda çizgiromanperestin radarına girmesine neden oldu. Bayan Yanı ve Mis Dergi başta olmak üzere mizah ve çzigi roman dergilerinde işleri yayınlanan sanatçının aktüel paylaşımlarını takip için bknz. https://www.instagram.com/elifnursad/

27) Fırat Yaşa (1977); Mimar, illüstratör, izgi roman sanatçısı, yazar, çocuk kitapları yazarı ve çizeri. Çizgili Pijama’yı yazdı, çizdi, boyadı. Yiğit Değer Bengi’nin kısa öyküsü Avcı Nun'u çizgi romana uyarladı, TRT Çocuk Dergisinde Uçan Fare öykü serisine çizimler yaptı. Modern grafik öyküleme müktesebatımızın orijinal ve önemli örneklerinden olanTepe isimli çizgi romanı Fransa’da yayınlandı. Sabahattin Ali'nin aynı isimli öyküsünden uyarlayarak yazıp çizdiği Sırça Köşk çizgi romanı son işi olup Baobab Yayınları tarafından Mayıs 2023'de yayınlanmıştır.

28) Cem Güventürk (1989); Karikatürist, yazar, illüstratör. Çizgi Film – animasyon konularında üniversitede dersler vermektedir. Çünkü Bir Anlamı Vardır, Yine Öyle Hissettiğinde, Sanki Sen Aynı Ben, Öyküler ve Stories yazıp çizdiği çizgi roman ve grafik anlatı kitaplarıdır. İşlerini takip etmek isteyen için linki: https://www.instagram.com/cemguventurk/

Ana metin de 25 çizgi roman sanatçının hayatından ve âsârından bahsetmeyi plânlamıştım. Yukarıda paylaştığım üzere, telif sürecimde mesafe katettikçe, 25 sanatçıya daha, dipnotlar faslında da olsa, yer vermemin zaruri olduğunu gördüm ve ekledim onları da metne. Öte yandan, Samim Utkun, Yücel Köksal ve Aslan Şükür gibi üstatlar, çizgi romanla değil, çizgi roman kapak illüstrasyonlarıyla sektöre hizmet ettiklerinden, yer almamışlardı bahse konu bu 50 kişi arasında. Bu metne son dokunuşları yaptığımda ise, onları dışarıda bırakan kapsamlı bir çizgi roman değerlendirmesinin eksik olacağına kanaat getirdim ve ekledim onları da çalışmama. Böylelikle, ana hatlarıyla da olsa, hayatların< ve âsarlarına yer verdiğim çizgi roman sanatçılarımızın sayısı toplamda 53’e erişmiş oldu. Levent Çanga ve Özgür Yıldırım başta olmak üzere ABD’deki comics, Fransa’daki bande dessineé ve İtalya’daki fumetto endüstrileri için son yıllarda gerçekleştirdikleri kayda değer müktesebatla öne çıkan çok sayıda sanatçımıza ise, ne yazık ki, değinmeye ne fırsat ve ne de zaman bulabildim.

[69] Okunulmakta olan dipnotta birbirinden farklı gibi gözükmesine karşın, yakın irtibat ve iltisak halinde olan 3 hususa işaret edilecektir. A- Bu ara başlık altında mercek altına alacağım eserlerin baskı tarihlerinin 31 Ekim 2022 - 1 Kasım 2023 dönemine denk düşeceğini paylaşmama karşın, ona dair çok boyutlu bir problemle karşı karşıyayız muhterem kârîm. Bu çok bileşenli problem alanının üç asli komponenti, üç asal elementi şunlardır: *i) bazı çizgi romanların künyelerindeki baskı tarihleri sadece yıl olarak verilmekte; bu yüzden de, salt yıllar değil, onunla birlikte aylar temelinde yapılan klasifikasyonlarda bir belirsizlik oluşmaktadır; *ii) bazı çizgi romanların künyelerinde paylaşılan baskı tarihleri ile, piyasaya verilme tarihleri arasında haftalara, hatta aylara varan bir zaman boşluğu olabilmektedir. Bu durum da, benzer bir belirsizliğin kaynağıdır; *iii) arşivime dahil ettiğim çizgi romanların tarafımdan okunduğu tarih ile, onların baskı tarihleri arasında, çoğunlukla, minimum bir kaç hafta olmak üzere, bir zaman aralığı bulunmaktadır. Bütün bu belirsizliklerin ortadan kaldırılabilmesi adına, çizgi romanları bu dipnotun kendisine düşüldüğü listeye dahil ederken, onları okuma tarihim baz alınmıştır; B- Listelenen çizgi romanlar, parçası oldukları çizgi roman havzalarına ve çizgi roman türlerine göre ayrı ayrı listelenmemiş, süper kahraman, manga, (süper kahraman ve manga dışındaki) diğer kurmaca, biyografik & otobiyografik çizgi roman, (biyografi ve otobiyografi dışındaki) diğer kurmaca (kurgu) dışı çizgi roman gibi bütün çizgi roman türleriyle; bande dessinée, fumetto, comics gibi bütün çizgi roman havzalarına dahil olan çizgi romanlar birlikte değerlendirilerek, aynı listeye dahil edilmişlerdir; C- Bu bahse dair ek malûmatın sonuncusu da şu olsun: paylaştığım liste kimine uzun, hatta fazla uzun gelebilir. Kazın ayağı öyle değil aslında. (lâkırdının tam da burasında, 'ördeğin ya da çulluğun ayağı öyle mi peki?!?' diye soran olursa, 'valla ben orasını bilemem, siz onu iyisi mi usta bir avcıya, ya da deneyimli bir ornitologa danışın' der, çıkarım işin içinden) Ne mi demek istiyorum? Şunu: bahse konu 365 günlük süreçte, yaklaşık olarak 500 çizgi roman katıldı arşivime; bunun takriben % 80'i Türkçe, bakiyesi ise İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca vd. dillerdendi. Mezkûr toplamın tamamını, (bu türle olan ilişkimin temel parametresi icabı hep yapageldiğim üzere), 'bir şekilde', okudum (Türkçe ve İngilizce çizgi romanları, kategorik olarak, en geç 3 ay içinde okuma prensibim var, nitekim, kahir ekseriyetle, öyle de yaparım. Diğer lisanlardan olanların tetkikini ise 6 ay içinde itmama gayret ederim). Sevdiğim, önemsediğim kitapların yeni baskılarını edinme tutumum, arşivimin mezkûr yeni mensuplarının kabaca %5'inin, elimde olan çizgi romanların yeni baskıları olmasına neden olur çoğunlukla; nitekim söz konusu periyotta da olan buydu. Mezkûr süreçte, Türk çizgi roman kozmosuna 1,500 civarında ilk ve tekrar baskı eserin katıldığı göz önünde bulundurulduğunda; paylaştığım listenin, onu olabildiğince sadeleştirmeye ve önemli bulduklarımdan ibaret hale getirmeye çalışmama karşın, aktüel kondisyonuna erişmesinin normal karşılanması gerektiğini düşünüyorum. Şu ayrıntıyı da ekleyerek bitiriyorum bu dipnotu; Bahis konusu dönemde, almaktan imtina ettiğim, arşivime katmaktan ve okumaktan geri durduğum 1,100 civarında Türkçe çizgi roman hakkında verdiğim bu kararı; onların çok önemli bir bölümünü a- kitapçılarda bilfiil ve fiziken tetkik ederek; b- onlara dair olan malûmatın dijital ortamda erişebildiğim kısmını inceleyerek; c- çizgi roman okuru ve koleksiyoneri olan dostlarımla hiç aksatmadan sürdürdüğümüz iletişim üzerinden; d- başta İlker Özer, Doğan Şima, Servet İnandı, Hakan Şaşmaz, Ömer Bahadır, Hikmet Yamansavaşçılar olmak üzere, Türkiye çizgi roman kozmosunun temel metinlerini ve sayısız alt metnini en iyi deşifre edebilen sektörün en yetkin ve profesyonel aktörleriyle çeşitli kanallar üzerinden gerçekleştirdiğimiz muhavere ve mübahaseler dolayımıyla oluşturdum. Bu bakımdan da, okunulan satırların şerhe gayret ettiği listenin, parçası olduğu toplamı temsil etmeye ehil ve mümeyyiz olduğunu söylememde bir sakınca olmadığı gibi, onun, ait olduğu bütünün en kayda değer elementlerini içerdiğini serdetmenin de hakikatle mutabık olduğunu düşünmekteyim.  

[70] Buraya Lâl Kitap'ın yayınladığı fumettolardan önemsediklerimin sadece bir ayda çıkan sayılarını paylaştım; bunu yaparken de, tercihim olan fumetto serilerinin sayıları / maceraları arasında tamamen raslantısal bir tercih yaptım. Bir diğer deyişle, aynı serilerin, başka bir ayda çıkan farklı maceralarına yer versem de değişen bir şey olmazdı anlayacağınız. Paylaştığım sayılar, sadece ve yalnızca parçası oldukları fumetto serisini temsil etsinler diye eklendiler o listeye. Mezkûr yayınevi, her ay bunların da arasında olduğu en az 5, bazen de daha fazla fumetto yayınlamaktadır. 

Fumetto mevzuuna bu şekilde girmişken, 1940 - 1995 sürecinde Türkiye çizgi roman marketini domine eden İtalyan çizgi romanlarının içinde bulunduğumuz aktüel uğrakta hangi yayıncılar tarafından basıldığına ana hatlarıyla değinmek faydalı olacaktır. 2023 yılında ülkemizde fumetto (İtalyan çizgi roman kozmosunun ürünü) basan yayıncı sayısı sadece beş idi: Lâl Kitap, Çizgi Düşler Yayınları, Mylos Kitap, Rodeo Kitap ve Otto Manga. Çizgi Düşler gelecek yıl itibarıyla fumetto alanından tamamen çıkacak ne yazık ki. Tex ve Julia bayrağını Çizgi Düşler'den devralan ülkemizin yegâne polisiye dergisi 221B'nin nâşiri Mylos Yayın Grubu'nun, mezkûr çizgi romanlarının satışından memnun olmadığına dair kulis bilgileri dolaştığından, onun da bu alanda kalıcı olmadığını öngörmek mümkün ne yazık ki. Rodeo Kitap, Temmuz 2003'de yayınlamaya başladığı Ken Parker - Özel Seri'sinin 20. albümünü piyasaya vermeye hazırlanıyor. Ülkemizdeki fumetto yayıncılığını en kaliteli işlerinden biri olan mezkûr serinin her albümünde, dizinin aynı zamanda editörü de olan Hakan Şaşmaz'ın () yazıları yer almakta. Çok önemli bir çizgi roman koleksiyoneri ve uzmanı da olan HŞ, popüler kültürün çizgi roman - film - tv dizisi - afişler - soundtrack'lar gibi alanlarının yanı sıra, edebiyat, mitoloji (özellikle kızılderili inançları) ve tarih'e (ağırlıkla ABD'nin 'Western Medeniyeti / Vahşi Batı' olarak niteleyebileceğimiz 1750 - 1900 dönemine ait olan bahislere) dair olay ve olgularla zenginleştirdiği fevkalâde faydalı bulduğum söz konusu yazılarında, çizgi roman kozmosuna dair yapılacak çalışmaların çok sayıda alt metinle nasıl zenginleştirilebileceğini, bir kurmaca eserin, tarihi - sosyolojik - kültürel gerçeklere dayalı olan yanlarının nasıl deşifre edileceğini, farklı hakikat düzeylerindeki olay - olgu - süreçleri başarıyla birbirine eklemleyip örerek, göstermekte okurlarına ve meslektaşlarına. 'ın Ken Parker edisyonlarına katkısı bununla da sınırlı değil. Uzun süre mezkûr çizgi roman kahramanının ülkemizdeki yayın haklarının sahibi de olan HŞ, Tay Yayınlarının ardından telif sözleşmeli ilk Ken Parker edisyonu olan 59 albümlük (Temmuz 2000 - Ocak 2017) Parantez Yayıncılık - Rodeo Yayıncılık serisinin de yayın yönetmenin ve dizi editörüydü. İlk 12 albümü Parantez Yayıncılık, takip eden 47 albümü ise Rodeo Yayıncılık etiketini taşıyan ve Rodeo'nun 'Altın Seri' 'jeneriğini / alt ismini' kullanarak bastığı dizinin her sayısına editoryal yazılarıyla katkı vermişti HŞ. Onun, özelde Ken Parker, genelde fumetto ve çizgi roman sevdalıları için çok önemli olacağını düşündüğüm bir projenin üzerinde uzun zamandır çalıştığını, ancak bunu, özel bir sohbetimizde 'off the record' kaydıyla paylaştığı için, ayrıntısına giremediğimi ekleyerek devam ediyorum. 2000 - 2022 dönemine ait olan bu telifli Ken Parker yayınlarında zaman zaman Murat Mıhçıoğlu yazı ve röportajları ve Talat Güreli de yazılarıyla katkı verdiler söz konusu bu edisyonlara. 

Otto Manga, ağırlıklı olarak fumetto kozmosunda üretilen (Chanbara, Gea, Dark Metro, Attica, Kay gibi) manga türü çrizgi romanları bu sene basmaya başlamıştı. Çok yeniler sektörde, bu yüzden de, yakın vadede (manga ya da diğer türlerde olmak üzere) İtalya çizgi roman havzası / fumetto ürünleri yayıncılığında ne yapacakları hakkında fikir yürütmek çok zor gerçekten. Bu hususta olsa olsa, asker ocağında kıdem hakkında söylendiği üzere (diplomatik jargonla dillendireceğim) 'istimal ettikleri feçes nizamiyeden bi çıksın hele...' deyip fumetto basım süreçlerini bir müddet daha gözlemlememiz, deneyimlememiz gerek. Otto Manga'nın fumetto yayın stratejisi hakkında fikir istimal etmek nasıl müşkülse, Lâl Kitap'ın aynı hususa dair tavrını öngörmek de o denli kolaydır: Nisan 2002'den bu yana geçen 22 yılan fazla bir zamandır fumetto yayıncılığında azimkâr bir çizgi izleyen yayınevinin sahipleri ve kurmayları Bahadır Zaimoğlu ve Ayşe Zaimoğlu, bu işe 'Pazara kadar değil, mezara kadar!' zihniyetiyle yaklaşmaya devam edecekler, yayıncılık sektörünün bileşeni oldukları sürece İtalya çizgi roman havzasınına besledikleri muhabbet ve sadakati sürdüreceklerdir. Adımın neliğini bildiğimden eminliğim denli bundan eminim. 

[71] Listeyi tamamladığımda, farkına vardığım ve beni şaşırtan bir husus; geçtiğimiz yıllarda beğenerek okuduğum çok sayıda çizgi romanını arşivime eklediğim Arka Bahçe Yayıncılık'ın Ağustos 2022 - Kasım 2023 döneminde tek bir çizgi romanını bile alıp okumadığım gerçeğiydi.

[73] Britanyalı antropolog, yazar, amatör futbolcu, futbol köşe yazarı Simon Kuper’ın (1969) İngiltere’de 1994’de yayımlanan Football Againts The Enemy başlıklı kitabı büyük ilgi görmüş, birçok dile çevrilmişti. 1996’da dilimize Futbol Asla Sadece Futbol Değildir ismiyle kazandırılan kitabın başlığı önce Türkçe futbol literatürüne yerleşmiş, arkasından da hayatımızın diğer alanlarında kalıp olarak kulanılmaya başlanmıştı. Popüler kültür Kozmosunun elementi olan metnimiz, başka bir popüler kültür antitesi kritiğine göz kırpmış anlaşılan.

[74] Barış ve Ekonomi alanlarındaki tercihleri daima tartışmalara ve yüksek volümlü (bana göre de haklı olan) itirazlara yol açan Nobel Ödülleri Seçici Heyetlerinin kararları içerisinde en tartışmaya muhtaç olanları hiç şüphesiz Edebiyat alanında verdikleri ödüllerdir. Özellikle bazı yıllarda mezkûr heyetin verdiği Nobel Edebiyat Ödülleri, edebiyatseverleri tam manasıyla çileden çıkaracak mahiyettedir. Bu ödülü gerçekten de hak edenlere verdiğinde bile Akademi, bu seçiminin gerekçesini açıklarken öyle manasız, öyle saçma, öyle mesnetsiz ve zırva nedenler ileri sürmüştür ki, ödülü kazanan edebiyatçının hak edişini bile gölgelemiştir. Nobel Edebiyat Ödüllerinin gerekçeleri, özellikle de bazı yıllardakiler, tahammülfersa zırvalıklara rahmet okutacak türdendir. Bunlar insana, 'contemporary art' denilen asrın maskaralığını, tüm çağların bu en büyük sanat sahtekâlığını insanlığa sanat diye yutturmaya çalışan sanat mafyasının beslediği 'sanat tarihçileri', 'sanat eleştirmenleri', galericiler, küratörler vb sanat bezirgânlarının yazdıkları bütün o sergi katalogları, bienal kitapları ve sanatçı monografilerindeki saçma sapan içerikleri hatırlatıyor bana kalırsa. Bu deli zırvası içeriklerin 'en ciddi', 'en muteber' numuneleri bile semantik bakımdan hayati zaafiyetlerle malûldür; bunlar, kopya çektikleri post-modernist ve post-postmodernist anlatıları acımasızca ve sorumsuzca istismar ve talan ederek kurarlar saçma sapan lâf kalabalıklarından öteye gitmeyen ve anlaşılmamayı amaç edinmiş anlatı mimarilerini. Bu anlaşılmazlığın arkasına gizledikleri zırvalarıyla yapmaya çalıştıkları 'koleksiyon yapmak, sanata yatırım yapmak isteyenleri nasıl 'sazan sarmalına' getirir, nasıl cebini ve cüzdanını boşaltırım?!?' sorusuna aradıkları elverişli cevaplardır. Bu sahtekârların ipliği kolaylıkla pazara çıkarılır aslında; yeter ki dürüst ve kaliteli eleştirmenler, işine saygı duyan ve kuramsal - kavramsal temeli sağlam olan sektör profesyonelleri 'KRAL ÇIPLAK!!!' deme cüretini gösterebilsinler. Sanat bezirgânlarının, postmodern anlatının ırzına geçerek kurdukları anlatılarını andıran Nobel Edebiyat Ödülü gerekçeleri, seçici heyetin işin ehli olmaktan uzak olduğuna işarete der. Şayet öyle olmasaydı, mezkûr ödül komitesi gerçekten de yeterli ve işlerinin uzmanı olsaydı, şimdiye kadar çoktan Haruki Murakami, Neil Gaiman, Alan Moore, Stephen King gibi yazarlara vermişlerdi bahse konu ödülü. Sadece bunlar da değil, yukarıda 'xii) çizgi roman sadece çizgi roman değildir!' başlıklı bölümde adı geçen sanatçıların bazıları da kazanırlardı mezkûr ödülü.

[75] Okunulan metnin müellifi, ‘i) medhal / prologue / bidayet’ bölümüne epigraf olarak seçtiği manzum eserle, Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından ortaklaşa yazılan ve ilk baskısı Londra'da 21 Şubat 1848'de yapılan Komünist Parti Manifestosu'nun (Das Manifest der Kommunistischen Partei) adeta efsaneleşmiş o ilk cümlesine, metinde tarif ve tavsif edildiği üzere o ikonik ve kanonik iddiaya atıf yapmaktadır: 'Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor.’  https://tr.wikipedia.org/wiki/Kom%C3%BCnist_Manifesto#:~:text=%22Avrupa'da%20bir%20hayalet%20dola%C5%9F%C4%B1yor,radikalleri%20ile%20Alman%20polis%20ajanlar%C4%B1.

Mezkûr ifadenin Türkçe çevirileri aslında oldukça farklıdır birbirlerinden; bunlardan en bilinenleri, 'çeviri mümkün müdür? sorusunu ve sorunsalını mercek altına aldığı 'köşe yazısı'nda bakın nasıl dillendirmiş Muhsin Kızılkaya: 'Mesela Umberto Eco’nun “tıpkı Beethoven’ın 5. Senfonisi gibi olağanüstü bir davul vuruşuna” benzettiği “Komünist Manifesto”nun bütün zamanların o en meşhur kitap açılış cümlesini, kitabı Türkçeye çeviren altı çevirmen birbirinden farklı çevirmiş. Bütün çevirilere baktım; Muzaffer Erdost, “Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor-komünizmin hayaleti”; Nail Satlıgan “Avrupa’da bir heyula kol geziyor-komünizm heyu­lası”; Rekin Teksoy “Avrupa’da bir umacı dolaşıyor: Komünizm umacı­sı”; Celal Üstel “Avrupa’ya bir heyula korku salıyor: Komünizm heyulası”; Levent Kavas “Avrupa’da bir hortlak kol geziyor-komünizm hortlağı”; Tanıl Bora ise “Avrupa’da bir heyûla dolanıyor-komünizm heyûlası'' biçiminde çevirmiş.' (https://www.haberturk.com/ozel-icerikler/muhsin-kizilkaya-2291/3653300-ulysses-turkceye-tutunamayanlar-ingilizceye-neden-cevrilemez).

[76] Bu bölümde ifade edilen argümanları enteresan ve kıymetli bularak onlara dair daha ileri okumalar yapmak isteyen okura faydalı olabileceğini düşündüğüm bir metin için bknz.: https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/03/yakup-kadri-karaosmanoglu-sair-avni.html

Şunu da eklemeden geçemeyeceğim: Türkiye Toplumsal Formasyonu'nun Leibniz'i, (en azından 'ifade-i meram' bağlamında, tarz-ı üslûb anlamında olmak kaydıyla) hâce-i evvel Ahmet Mithat Efendi'dir diye düşünüyorum. Bu böyleyse şayet, içime aynı zamanda 'Hâce-i Evvel' de kaçmış olmalıdır. Dikkatli kâriem ve kârimin kaçmamıştır gözlerinden diye değerlendirmekteyim: teşekkür başlıklı ilk bahisle 1. dipnotta da bu mealde ve minvalde ifadeler yer almış idi.

[77] Hem 'dayanamam ahh / senin öyle kendini / hırpalamana (ku-hai, 2003)' dizeleri ve hem de onların hassas bünyelerde oluşturabileceği tesir kadar nazenin ve fevkalâdenin fevkında kırılgan bir mimariye sahip bana kalırsa bu anlatı: bir kelimesi değil, bir hecesi bile değişse ya da çıkarılsa, iskeleti çöker, manası göçer, mazmunu söner. Budur ona dair bu noktada istimal ettiğim; umulur ki edilmez suistimal  (https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/11/fibonacci-divina-proportione.html)

[79] α’ diyorum…’ diyerek başlamış idim bu metne ve ‘çizgi romanlar, okurlarına, bazısı ütopya (DÜŞ-topya / DREAM-topia), bazısı da distopya olan kozmoslar’ sunar’ mealinde bir iddia ile devam etmiş idim, hatırlayacaksınızdır; öyleyse şöyle de itmam etmiş olayım: terakki eden tekamül silsilesi Yakub’un Merdiveni’yle çıkarken İyilik ve Kötülüğü Bilme Ağacı’nın yamacına, bir ilâhi seda yankılanır sonsuz afakta:  ‘α var ise şayet, olmak zorunda Ω !’ 

[80] Yukarıda paylaşılan, hepsi de Ekim 2022 - Kasım 2023 döneminde tarafımdan okunmuş, ya da yeniden okunmuş olan ve bu metnin telifi sırasında tekraren ve tek tek elden geçirilip tetkik edilen 204 kitabın künye bilgilerinin de, aslında, teknik olarak bu bibliyografyada yer almaları gerekiyordu; ancak, yer kısıtı yüzünden bunu gerçekleştiremedim; Gerek bibliyografyada ve gerekse de okunulan metnin ana gövdesinde kendisine yer bulan künye formatındaki açıklamalar, yayıncılarının orijinal imlâsı korunarak paylaşılmıştır. 

[81] 40. dipnotta yer alan çizgi roman, mizah ve magazin dergileri daha önce zikredildikleri için, bibliyografyaya dahil edilmemişlerdir

[82] Oğlak Yayınları tarafından 1999 - 2003 döneminde yayınlanan Martin Mystere, Tex, Dylan Dog ve Nathan Never serilerinin Dev Albüm'leriyle birlikte satılan dörder sayfalık çizgi roman kültürü ilâveleri olup; İtalya'nın (hatta Avrupa'nın) en büyük çizgi roman yayıncılarından olan Sergio Bonelli Editore'nin fumetto pazarındaki ürünleriyle ilgili arşivlik bilgiler ve görseller içermektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder