α
'Homo sum , humani nihil a me alienum puto -
İnsanım, insana dair her şeye aşinayım.'
Publius Terentius Afer
‘Sed omnia praeclara tam difficilia
Quam rara sunt – Ama, mükemmel olan her şey nadir
Olduğu kadar zordur da.’Spinoza,
Ethica’nın son cümlesi.
'Ben buradayım sevgili okuyucum,
sen neredesin acaba?' Oğuz
Atay,
Demiryolu
Hikâyecileri, Korkuyu
Beklerken
'İlgi alanları sınırsızdır ZŞ’ın;
çok okur, az yazar, çok az paylaşır!' Ahmet
Kot
‘Ancora
imparo’ Miguel Ángel Buonarrotti
‘Perdam
ignorantiam ignari!’ ZŞ([1])
içindekiler
künye---------------------------------------------------------------------------------------001
asal
epigraf--------------------------------------------------------------------------------002
içindekiler([2])----------------------------------------------------------------------------003
teşekkür------------------------------------------------------------------------------------004
bütün bunlar böyle belirdi burada; zarûrî ve faideli
bir izahat---------------------007
medhal / prologue / bidayet / girizgâh; ya da, mecburi bir iade-i itibar
teşebbüsü----------------------------------------------------------------------------------010
çalışmanın
dönemselliği-----------------------------------------------------------------013
nedir çizgi roman?------------------------------------------------------------------------013
etimolojik bir
nazar-----------------------------------------------------------------------017
nedir bu 'panel' Allah aşkına?!?---------------------------------------------------------020
çizgi roman ve grafik roman farklı şeyler midir?-------------------------------------021
çizgi roman kaçıncı
sanattır?------------------------------------------------------------023
çizgi romanın muhtasar
tarihçesi-------------------------------------------------------025
küresel çizgi roman havzaları ve çizgi roman
türleri--------------------------------027
mangamania: nedir bunun
niçini?------------------------------------------------------029
Türkiye'de çizgi roman------------------------------------------------------------------037
Çizgi roman tarihimizin en efektif ve en özgün 25
sanatçısı----------------------047
2023 Türkiye'sinde çizgi romanlar ve
yayıncıları-----------------------------------071
Çizgi roman sadece çizgi roman değildir!--------------------------------------------085
sonuç - hüküm - prologue -
nihayet---------------------------------------------------088
bibliyografya / kaynakça---------------------------------------------------------------092
***) teşekkür
Orijinal
olmayı, özgünlük tahtında değerlendirilmeyi, tamamıyla olmasa bile hiç olmazsa
bazı bölümleriyle (müspet manada) provokatif ve ufuk açıcı olarak tasvir ve
tavsif edilmeyi hedefleyen okunulan te(k)lifin, hiç kuşkusuz 'klişe'lere,
konservatif anlatı matrislerine, kabul görmüş verili ifade pattern'lerine en
ziyade yaslanan (teslim olan) bölümü olmaya namzet bu bahis, münevver ahlâkının
icbar ettiği bir husus ve kapsamlı bir makale formatındaki kurgu dışı
bir metnin formel bakımdan sine qua non'u olması hasebiyle
dillendirilmiştir.
Servet
İnandı ve Türker
İnandı'ya, ülkemizin en önemli butik çizgi roman yayıncısı olan Flaneur
Book markasıyla dilimize kazandırdıkları, sadece içeriklerinin
niteliğiyle değil, (bilhassa bazıları), bir sanat yapıtı olarak
tasarlanmalarıyla da farklılık arz eden olağanüstü kaliteli eserler
yüzünden; Doğan Şima'ya, âdeta tek kişilik bir ordu, bir 'one-man
band' gibi davranarak sahibi - editörü - finansörü - çevirmeni -
yöneticisi olduğu Baobab Yayınları markası altında dilimize
kazandırdığı nitelikli çizgi romanlar için; İlker Özer'e, Çizgi
Düşler Yayınevi ile yaptığı yayıncılığın yanı sıra, geniş bir arşiv
temelinde gerçekleştirdiği sahaflık ve araştırmacılığıyla genelde çizgi roman
tutkunlarına ve koleksiyonerlerine, özelde de okunulan satırların hakir
müellifine onlarca yıldır sürdürdüğü çok yönlü hizmetleri için; günümüzde fumettonun
son kalesi diyebileceğimiz Lâl Kitap'ın kurucusu, sahibi ve
yöneticileri olan Ayşe Karsel Zaimoğlu ve Bahadır Zaimoğlu'na,
2002'den bu yana sarsılmayan bir inançla ve kalite çıtasını daima vasatın
üzerine çıkararak yaptıkları çizgi roman yayıncılığı için; M. Kutlukhan
Perker'e, kurucusu ve yönetici olduğu Kara Karga Yayınları ile
gezegenimizin neredeyse bütün çizgi roman havzalarında yayınlanan kurmaca ve
kurgu dışı eserlerin kalitelilerini seçerek dilimize ve insanımıza kazandırdığı
için; Ayşegül Utku Günaydın'a, Desen Yayınları markasıyla,
tercüme ve telif olmak üzere, hem çocuklara ve hem de yetişkinlere seslenen ve
ortalamanın oldukça üzerinde olan kaliteleriyle temayüz eden çizgi romanların
meraklısıyla buluşması noktasındaki katkıları için; Mustafa Küpüşoğlu ve Çetin
Şan'a, Alfa Kitap çatısı altında vücûd bulmasına katkı
verdikleri çeşitli genre'lardaki nitelikli çizgi romanlar için; İlhan
Yılmaz'a, müessisi, sahibi ve yöneticisi olduğu Presstij Çizgi
Roman'la İzmit'te gerçekleştirdiği işler sayesinde 'genelde
yayıncılık, özelde de çizgi roman yayıncılığı İstanbul'da yapılır kardeşim!'
ezberini bozduğu için; Ömer Bahadır'a, kurucusu, sahibi,
yöneticisi, finansörü ve genel yayın yönetmeni olduğu Felix Koleksiyon üzerinden
yayınını sağladığı az sayıdaki ama olağanüstü kalitedeki sınırlı baskılı,
numaralı koleksiyonluk yapıtlar için; Erdem Aydoğan'a, 20 yıla
yakın bir süre içinde, kurucusu - sahibi - yöneticisi olduğu Marmara
Çizgi Yayınları çatısı altında bastığı yaklaşık 650 çizgi roman ile,
mezkûr alanların meraklılarına, popüler kültürün bu anlatı mecrasının neredeyse
bütün havzalarından ve türlerinden seçilmiş kaliteli yapıtları sunduğu
için; Hakan Şaşmaz'a, kurucularından olduğu Rodeo
Yayıncılık markasıyla basılmasına katkı verdiği çok kaliteli Ken
Parker serileri, mezkûr yayınlarda yer alan gerçekten sıra dışı
editoryal metinleri ve çizgi roman kozmosuna dair olan bilgi, birikim ve
eksperliğiyle, arşivindeki olağanüstü zengin ve kaliteli çizgi romanları,
orijinal çizimleri ve kapakları, özelde ülkemiz insanının, genelde de 8.1
milyar kadın ve erkek dünyalının hizmetine ve istifadesine sunduğu için; Meraklı
Çizgi Roman Sahaf'ın kurucusu merhum Tayfun Alemdağ'a,
sohbetlerimiz sırasında paylaştığı kıymetli informasyonlar ve orijinal
değerlendirmeleri ve arşivime kazandırdığı olağanüstü nadirattan çizgi romanlar
için; merhum Hasan Kabakçı'ya, 1990'ların ilk yıllarında Kadıköy, Neşet
Ömer Sokak'ta Cumartesi ve Pazar günleri
açılan seyyar kitap sergileri arasında kendilerine yer bulan çizgi
roman esnafının, aynı sokaktaki Kadıköy İş Merkezi'nde çizgi
roman sahafı açmalarına, açtığı dükkânla, önderlik ettiği, sohbetlerimizde
beni dokuzuncu sanatın muhtelif bahislerinde tenvir edip münevver
kıldığı ve gün ışığına çok az çıkmış oldukça nadir bazı çizgi romanların
koleksiyonumun parçası olmasını sağladığı için; Murat Sevgikuranlar'a
sohbetleri, dijital yayınları ve 2000'lerin ilk yıllarında mezkûr iş merkezinin
en alt katında moderatörlüğünü ve münadiliğini deruhte ettiği
müzayedelerle, açık artırmacılık hususunda önce hocalarımdan ve rol
modellerimden biri, akabinde de meslektaşım olduğu için; Murat Alpgüven'e,
yayınları, dijital baskıları ve geniş çizgi roman bilgisinden süzülen
paylaşımlarıyla zenginleştirdiği sohbetlerimiz ve arşivime kazandırdığı bazı
nadirattan eserler yüzünden; acil şifalar dilediğim İlyas Erkul'a,
tadı halen de damağımda olan sohbetlerimiz ve kütüphaneme kattığı değerli ve
nadir çizgi romanlar için; merhum Yener Çakmak'a, benzeri olmayan
kişisel tecrübelerle zenginleştirilmiş bilgi yüklü metinlerinden çok istifade
ettiğim için; okunulan metnin ana gövdesinde, dipnotlarında ve
bibliyografyasında atıf yaptığım âsârın yazarlarına, çizerlerine,
renklendiricilerine, kaligraflarına, grafikerlerine, editörlerine,
mütercimlerine, yayıncılarına ve diğer emekçilerine; bilhassa da, ele aldığım
hususatın kuramsal kaynaklarına, teorik çerçevesine ve informatif mahiyetteki muhtelif
detaylarına dair çok şey öğrendiğimi ve bu bakımdan da kendimi kendilerine
borçlu hissettiğimi her mecliste ve her vesileyle itiraftan zevk duyduğum
külliyatın / âsârın, başta Will Eisner, Scott McCloud, Levent Cantek,
Hakan Alpin, Ümit Kireççi gibi müellifine; normalden bir miktar uzun
olduğunu düşündüğüm cümleler kurmak konusunda üstadım, rol modelim,
pirim efendim bildiğim James Joyce'a; fikri panteonumun
mimarlarından olan Gottfried
Wilhelm Leibniz, Edmund Husserl, Ahmet Mithat Efendi, Ömer
Seyfettin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, İsmet Özel'e
ve başta Georges Perec ve Italo Calvino olmak
üzere OuLiPo (Ouvroir
de littérature potentielle - Potansiyel Edebiyat Çalışmaları)
akımının bütün neferlerine ([3]);
psikolojik ve mental bakımdan oldukça sıkıntılı bir dönemim olan Haziran
2015'de hayatıma giren, o günden beri dostluğu ve görüşleriyle ile beni
zenginleştiren, sık sık tekrarladığı 'Çok okuyor, çok konuşuyor, ama az yazıyorsun!' ikazıyla okunulan
satırların en önemli manevi ve fikri müşevviklerinden olan iki
Cihanda aziz bildiğim Ahmet Kot'a ([4]); 20 Mayıs 2023 gecesi 22.00
dolaylarında yaptığımız (ve takip eden bölümde
ayrıntılarını paylaşacağım) telefon görüşmesindeki talebiyle bu entelektüel
gayretin husule gelmesinin vesilesi, muharrik etkeni ve ebesi olan sevgili ve
değerli Şaban Özdemir Hocama ve nihayet, 1963 yılının sonbaharında,
okula başlamamdan 1.5 yıl önce, aldığı çizgi romanlar üzerinden okuma yazma
öğrenmemi, kitap sevgisini ve kütüphane, arşiv, koleksiyon oluşturma
meraklarını kuşanmamı sağlayan rahmetli anneciğime ve
isimlerini zikretmemiş olmam, üzerimdeki emeklerine saygısızlığımdan, kadir
- kıymet bilmezliğimden ya da kibrimden değil, sadece hafıza zâfiyetimden
kaynaklanan diğer fikir mimarlarıma ve entelektüel rehberlerime müteşekkirim
efendim.
Öte yandan,
normatif olarak anormal - sıra dışı - acayip - obsesif - akıntıya karşı
- delice - dahice - anlaşılmaz - dekadans - muhteşem her
ne var ise bu metinde, işte onlar bütünüyle müellifin marifeti, mesuliyeti ve
telifi dairesindedir.
Mayıs 2023 – Nisan 2024, Kepez.
- I -
***bütün
bunlar böyle belirdi burada; zarûrî ve faideli bir izahat
20 Mayıs
2023 gecesi, Facebook'tan
gönderdiği direkt mesajı üzerine, değerli dostum Şaban Özdemir Hocayı
telefonla aradım; Muteber bir yayıncımızın finanse edeceği 2023 Türkiye
Kültür, Sanat Edebiyat Yıllığı'nda yer almak üzere benden '2023'de
Türkiye'de Çizgi Roman' muhtevalı bir etüt istiyordu, lâfının arkasını
da şöyle getirmişti:
'elini korkak alıştırma abi, 10 - 15 sayfalık bir hacmi olsun yazının'.
Madem 'zarûrî ve faideli izahat' bu bölümün başlığı, şu samimi itirafı
paylaşmak farzdır muhterem kârîm: 'Elini korkak alıştırma'
ifadesini, benim gibi
ayrıntılara (tarihsel sürekliliği içerisinde, üstelik de
cemâziyelevvelini, 'gaz ve toz bulutu'na, hatta Big Bang anına değin geriye
götürerek, dillendirecek denli) önem veren, bununla da yetinmeyip,
ele aldığı konuyla az ya da çok irtibatlı olan külliyetli miktardaki diğer konulara
da, alt metinler halinde olmak kaydıyla, metnin ana gövdesinde, ya da
dipnotlarında yer vermeyi tarz-ı
ifade bilen birine söylemek, bir editörün yapacağı en fahiş
hatalardan ('one of the most important editor's deadly sins(?)') birisidir.
Şaban Hoca'nın mezkûr ifadesini (işaret ettiğim ifade stilim ve yanı sıra
da bu metnin 19. dipnot'u ile, ‘xiii) sonuç - hüküm - prologue – nihayet’ bölümü gereğince) 'yazacağın
metnin hacminde bir kısıt yok, kelime sayısında 'limit is the sky!'dır
şeklinde yorumlamamdan daha tabii bir şey olamazdı ve nitekim olmadı da. Neredeyse
bir yıl süren hummalı bir okuma – araştırma – görüşme – tefekkür – yazma sürecinin
sonunda, ortaya 60,000 kelimelik bir metin çıktı. Üstelik mezkûr
metin, muhtevası itibarıyla, Şaban Hoca'nın tarif ettiğinden çok
daha kapsayıcı idi ve üç ana bölüm halinde taksim edilmişti: I – çizgi
romanın global tarihi, 1895'de New York merkezli bir gazetede
yayınlanmaya başlayan ve modern çizgi roman'ın gezegenimizdeki ilk
örneği sayılan Yellow Kid'den bugüne kadar ilerleyen bir hat üzerinden,
mercek altına alınmıştı; II - Ülkemiz özelinde de benzer
bir yaklaşımı izlenmiş, ilk yerli ve orijinal çizgi roman karakterimiz olan
(Cemal Nadir Güler'in yarattığı) Amca Bey tiplemesinin
başından geçenleri anlatan ve 1929'da bant (strip)
formatında yayınlanan çizgi romandan; Umut
Sarıkaya, Bartu Bölükbaşı, Oytun Yılmaz ve Elif Nurşad gibi
etkili ve orijinal tarzlarıyla öne çıkan günümüzün genç çizgi romancılarının
işlerine kadar olan 95 yıllık sürec muhtasar bir tarzda eklenmişti
erüde; III - Ekim 2022 - Kasım 2023 döneminde ülkemizde
basılan telif ve tercüme çizgi romanlardan seçerek alıp okuduğum, beğendiğim,
etkilendiğim ve arşivimin bir parçası kıldığım; bu bakımdan da 'alınız,
okuyunuz, arşivinize katınız; inanıyorum ki tekrar okuma ihtiyacı
hissedeceksiniz!' diyerek önerdiğim 204 çizgi romanı, künye
bilgileri ve onlara dair olan bazı alt metinlerle birlikte, üçüncü ve son bölüm
olarak eklemlemiştim mezkûr metne. Şaban Hocanın tarif ettiği
içerikle bire bir örtüşmesi bakımından, üçüncü bölümün organik artikülasyonu
sağlanmasaydı metnin geri kalanına, itmam olmaz idi okunulan entelektüel
gayret, nitekim dediğim üzere, ekledim ve okunulan satırları da itmam ve ikmal
etmiş oldum böylece. Ancak, tarife ve tasvire çalıştığım bu sürecin sonunda,
çalışmanın hacmi epeyce artmış, yukarıda paylaştığım kelime sayısına erişmişti.
Onu, editörümün istediği uzunluğa indirmek için hakikaten çok uğraştım, ancak,
benzer süreci yaşayan bir çok kalem / klavye erbabının yaşadığını
yaşamış, 'bir metni yazmaktan daha zordur, hatta, çok ama çok daha
zordur onu kısaltmak!' argümanının ifade ettiği belânın
sırtını ben de yapıştıramamıştım bir türlü mindere. Onca debelenmeme,
uykusuz geçen onca geceme karşın, 60,000 kelimenin sadece 23,000 kadarını
sürebilmiştim metnimin hudutları dışına. Bundan böyle okunulan satırların hayat
çizgisi (sanırım) şu şekilde ilerleyecek kendi ufkuna doğru: Değerli
ve mahir editörüm bu teliften, mezkûr annual için, 15
sayfalık bir muhtasar metin çıkaracak ve sonra da (öyle umuyorum ve
diliyorum ki) tam haliyle kitap formatında okuyucusuyla kucaklaşacak bu
eser.
ChatGPT ve Dall-E gibi algoritmaların ürettiği metinlerin düşünce
dünyamızı etkilemeye başladığı; mezkûr yazılımların, entelektüel kozmosumuzun
dominatörü olacağı günlerin de yakın olduğu sinyallerini güçlü şekilde
aldığımız yaşanılan aktüel uğrak, fikir istimal eden herkesin, organik
zekâ vs. yapay zekâ dikotomisinde hangi tarafa ağırlık vereceğini seçmeye
mecbur kaldığı bir kader anı, bir nevi hayat - memat
tercihi sekansıdır. Muhatap olduğunuz metin, bahis konusu [hususen,
bilhassa ve özenle, (46. dipnotta ayrıntılandıracağım dikotomi
vs. diyalojik birliktelik karşıtlığının bir tarafı olan) diyalojik
birliktelik kavramsallaştırmasını tercih etmeyeceğim burada!] dikotomide
(technomen'in hakir müellifinizi 'old fashion men' ve 'dinosaur'
olarak tarif ve tavsif etmesini zerrece umursamaksızın) 'İNSAN'ın / 'organik
zekâ'nın yanında durma gayreti olarak da okunMALIDIR pek
tabii ([5])
Sadece bizim
kültür kozmosumuzda değil, dış alemde, gezegenin tamamında istihsal edilmiş
ilgili literatürde de benzerine rastlanılmasının müşkül olduğunu düşündüğüm bu
popüler kültür etüdü, yukarıda tarife çalıştığım merkezdeki bir hayat çizgisini
ziyadesiyle hak ediyor diye düşünmekteyim.
utopia idi te(k)lif, mesrur ve ümidvar
olsun deyu beşer. geçti praxis ırzına, pert
oldu cümle nazari eser. cemâli ziyade
sakallının dehâsı dahi, kurtaramadı
zevahiri,
dahası: steplerde dystopia!([6])
***i) medhal / prologue / bidayet / girizgâh; ya da, mecburi bir iade-i itibar teşebbüsü
1963'ün yaz
sonuna, okul öncesi çağıma, beş yaşındaki o halime dair hatıralarım oldukça
canlıdır; anormal derecede meraklı bir çocuktum, sürekli sorular soruyor, ikna
edici cevaplar alamadığımda da - ki, çoğunlukla da öyle oluyordu - sorularımın
ardından fikri takiple gidiyor ve kendimce onlara verdiğim
cevapları etrafımdakilere anlatıp duruyordum. Anlayacağınız, başta aile
efradım olmak üzere, temas halinde olduğum yaşıtlarımı ve
büyüklerimi canlarından bezdirmiştim. Ebeveynlerim, özellikle de
annem, beni meşgul edip kafasını dinlemek adına, 1001 Roman, Karaoğlan,
Kinova gibi dönemin favori çizgi roman dergilerini işte o
günlerde alıp koydular önüme. Büyüklerimin onları bana nadiren okumalarının
haricinde de bu dergiler düşmezdi elimden, günler ve geceler boyu onların
sayfaları arasında gezinir, hikâyelerini tasvir eden illüstrasyonları, o merak
uyandırıcı resimleri üzerinden kendimce anlatılar uydururdum. O dergilerin
içeriği beni paralel evrenlere taşımış, adeta büyülemişti. Bu arada, sık sık iş
seyahatine çıkan babam da, ağırlıkla Kilis'teki Amerikan pazarından aldığı
ikinci el İngilizce Mickey Mause'larla tanışmamı sağlamıştı. Yerli çizgi romanlar
siyah - beyazken, sayfalarını çevirirken efsunlu alemlerine dahil olduğum bu
Amerikan çizgi romanlarının renkli oluşundan ekstra etkilendiğimi hatırlıyorum.
Tanıştığım bu yeni dünyanın, çizgi roman kozmosu (yukarıda da işarete ettiğim
üzere), öyle derin tesiri altındaydım ki, beş yaşımdayken, onları anlamak
adına, kısa bir sürede okuma yazma öğrenmiştim. Kendi isteğimle ve annemin
mihmandarlığında, başta çizgi roman olmak üzere, kitap almaya da işte okuma -
yazmayı söktüğüm o günlerde başladım([7]).
İlkokul ikide, 100 kadarı çizgi roman ve bakiyesi de, çoğu Kemalettin Tuğcu,
Jules Verne, Oğuz Özdeş, Abdullah Ziya Kozanoğlu ve Michel Zevaco'nun müellifi
oldukları âsar olmak üzere, 300 kadar kitaptan oluşan bir kütüphanem oluşmuştu
bile.
Şimdilerde,
neredeyse bir ömre müsavi sayılabilecek bu süreci, 1963 - 2024 dönemine dair
olan 61 yıllık tecrübemi değerlendirdiğimde, yaygınlığı ve şiddeti ilerleyen
zamanla azalsa da, çizgi romana mesafeli, şüpheci, olumsuz, yok sayıcı,
ötekileştirici, aşağılayıcı ve hatta yer yer demonize edici yaklaşımların,
mezkûr periyodun karakteristik kültürel kodlarından ve belirgin sosyolojik
normlarından olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu arada, bu olumsuz
yaklaşımların tesis ettiği menfi atmosferin sadece coğrafyamıza ve toplumumuza
özgü olmadığı da aşikârdır; dünyanın birçok coğrafyasında ve toplumunda da,
miladı benim tecrübe ettiğim dönemin çok öncesine, modern çizgi romanın ortaya
çıktığı 1895'e kadar dayanan bir tarihsellik bağlamında, benzeri hallerin
yaşandığını söylemeliyim. Eğitimciler, çocuk gelişimi uzmanları, psikologlar,
sosyologlar, sosyal-psikologlar, antropologlar, hukukçular, teologlar,
politikacılar çoğunlukla şu klişe yargıların hükmü altında ve toptancı bir
metodoloji ile yaklaştılar çizgi roman kozmosunun unsurlarına: '....çizgi
romanların toplumsal gerçek olarak adlandırılan durumları / koşulları ve
'gerçek' toplumsal aktörleri temsil etmediği, 'tarih'i bozduğu, bu çizgi
romanlarla okurların kurdukları ilişkinin ise bir tür toplumsal gerçeklikten
kaçma ve fantezi dünyasında rahatlama şeklinde değerlendirildiğini belirtmek
gerekiyor([8]).
Okunulan
metin, çizgi roman antitesine dair olan bu gibi olumsuz ve toptancı
yaklaşımları izale etmeye yönelik (kimi bölümleriyle şahsi, diğer
başka kısımları ile gayrişahsi addedilebilecek)
bir nazari gayret; çizgi romanın, popüler
kültürün basit, bayağı, kalitesiz, sakil, dekadans ve hatta zararlı bir segmenti
olarak algılanmasına, alımlanmasına ve yorumlanmasına karşı bir apology,
bir müdafaaname, hakikat ve vicdan temelli (olmaya gayrete eden)
bir entelektüel duruş olarak değerlendirilirse şayet, müellifinin
bu hermenötik tercihe bir itirazı olmayacağı aşikârdır.
İlerleyen
satırlarda, öncelikle çalışmanın dönemselliğine dair kısa bir açıklama
ve 'çizgi roman nedir? sorusuna cevap bağlamında olan kuramsal malûmat
paylaşılacaktır. Ardından, mercek altına alınan suje'nin etimolojik kökenine,
olabildiğince muhtasar olmak kaydıyla, değinilecek ve hemen akabinde farklı
kavramlarmış gibi tasarruf edilen çizgi roman ve grafik
roman adlandırmalarının manâ ve mahiyetlerine dair özet bir mukayeseli
izahat paylaşılacaktır. Hemen akabinde ise, bir yaklaşıma göre günümüzden on
binlerce yıl önceye, diğer bazılarına göre ise binlerce ya da yüzlerce yıl
geriye giden ve fakat, en ziyade ittifak edilen değerlendirmeye bakılacak
olursa da 128 yıl evvelsine referans veren başlangıcı üzerinden çizgi
romanın geçmişinin ana hatlarına kuş bakışı bir nazar atılacaktır. Kürre-i
Arz'ın en önemli çizgi roman havzalarının ve belli başlı çizgi roman türlerinin
tasnifinin ardından, dış alemi 2000'lerin başından bu yana geçen iki on yıldır,
toplumumuzu ise son 5 yıldır tesiri ve hükmü altına alan 'mangamania'ya
dair kısa bir izahat okunulan metne eklemlenecektir. Çizgi romanın ülkemizdeki
tarihçesi ve serencamına dair olan birkaç hususata ana başlıklarıyla yer veren
muhtasar bir bölümün hemen ardından, Türkiye Toplumsal Formasyonu'nun 2023
yılında çizgi romanla kurduğu ilişki, irtibat, iltisak, ülfet ve ünsiyete dair
veriler temelinde yapılmış analizler gelecek; hemen akabindeki 'sonuç -
hüküm - prologue - nihayet' başlığı altında bu etüt, bidayetinde
açtığı parantezi kapatmak ve müellifinin bu telif üzerinden murad'ettiği
neticenin ve tesirin oluşmasına hizmet etmek adına, yukarıda dillendirdiği
'apology merkezli' hükme şeddeli vurgu yapacak ve 'ὅπερ ἔδει δεῖξαι (ΟΕΔ) Hóper édei deîxai -
quod erat demonstrandum' - 'exeunt omnes' - 'VESSELÂM' diyerek kendi
nihayetine vasıl olacaktır. Okunulan metnin 'ana gövdesi'nin aktarılan
silsile içerisinde hitama ermesine müteakip, müellifin, telifi için istifade
ettiği kaynakları içeren 'kaynakça / bibliyografya' kısımları, mercek
altına alınan sujeleri daha ayrıntılı tetkik etmek isteyen meraklı okura hizmet
etmek adına, okunulan satırların mimarisi içerisinde kendisine alan açacaktır([9]).
***ii)
çalışmanın dönemselliği
Yukarıda, bu
metnin hakkında konuşacağı aktüel döneme referans verirken 'Türkiye
Toplumsal Formasyonu’nun 2023 yılında çizgi romanla kurduğu ilişki, irtibat, iltisak,
ülfet ve ünsiyete dair tespitler' ifadesini kullanmıştım. Aslında bu
bağlamda ele alacağım dönem '1 Kasım 2022 - 31 Ekim 2023'e denk düşen periyot
olacak. Bunun sebebi, her sene çoğunlukla Ekim sonu - Kasım başı gibi TÜYAP
tarafından İstanbul'da düzenlenen kitap fuarının yayıncılık dünyamız için
ehemmiyetli bir kerteriz noktası olmasıdır. Yayıncılar, satışından en çok
ümitvar oldukları ve / veya, kendilerine ekstra prestij kazandıracağını
düşündükleri yeni kitaplarıyla, baskısı tükenmiş kitaplarından en çok
arananların yeni baskılarını ne yapıp edip bu fuara yetiştirmeye çalışırlar.
Mezkûr tarihlerin seçilme n'içini, böylesi bir pratik nedene müstenittir.
***iii)
nedir çizgi roman?
Sanat
tarihçileriyle, alanın diğer kanaat önderleri ve profesyonellerinin kabaca son otuz
yıldır müttefik oldukları husus, - her ne kadar onun tarifi ve kaçıncı sanat
olduğu konularında umumi ve sarsılmaz bir mutabakat henüz tesis edilememiş olsa
da – çizgi romanın bir sanat olduğudur; evet, çizgi roman, grafik sanatlar
cümlesinin bir unsuru, bir elemanı, bir alt cümlesidir. Çizgi romannın çok
sayıda tanımının olması, insanın, benzer şekilde, sayısız tarif üzerinden
tanımlanmasını davet eder düşünce arenasına. Dediğim gibi, insanın da,
neredeyse, sayılamayacak kadar çok tarifi vardır. Bu metinde ben, bahis konusu insan
tanımlarından spesifik (ve referans verdiği olguyu en kapsamlı şekilde ihata
etmeye ehil ve mümeyyiz olduğuna inandığım) biri olan ‘insan hikâye uydurmayı ve
bunları paylaşmayı seven varlıktır’ kavramsallaştırmasını, onunla genetik
akrabalık taşıyan bir çizgi roman tarifiyle meczederek ortaya çıkardığım bir
tanım üzerinden kuşatmaya çalışacağım çizgi romanı. Ama, öncesinde, akademik /
ilmi / profesyonel denilebilecek çevrelerde en çok rağbet gören bir çizgi roman
tanımlamasına değineceğim.
1985'de ilk
baskısı okuruyla buluşan ve çr sanatı hakkında bugün bile referans eser
olarak kabul edilen 'Comics and Sequential Art (Çizgiroman ve
Ardışık Sanat)' kitabında mezkûr sanat disiplini için 'ardışık
sanat' kavramını önermişti Will Eisner([10]). Scott
McCloud, çizgi roman hakkındaki (Will Eisner ustaya olan
entelektüel borcunu teslim ederek gerçekleştirdiği teorizasyon teşebbüslerinin
vücûd bulmuş hali olan) 3 kitaplık anıtsal incelemesinin ilk cildi olan 'Understanding
Comics - The Invisible Arts (Çizgi Romanı Anlamak - Görünmez Sanat)'da([11]) çizgi
romanı adım adım şöyle tarif eder: 'ardışık görsel sanat', 'bitişik
düzende ardışık görsel sanat' ve nihayet 'Çizgi roman:
İsim, Tekil. 1. İzleyicide estetik bir tepkiye yol açma veya bir mesaj iletmeye
yarayan bitişik düzende bir nizama göre ardışık duran görsel veya başka imgeler([12]).
Yan yana ve
/ veya alt alta duran ve ardışık olarak bir sekans halinde izlenip
okunduklarında, basit ya da karmaşık, bir anlatının bütünlüklü içeriğini
yansıtan yazılı ya da yazısız birbirini takip eden resimler serisine çizgi
roman deniyor anlayacağınız.
Çizgi romanın
temel özelliklerine dair farklı bir tanımlama ise şöyle: '1- Birbirini
izleyen resimlerle anlatılan bir öykü; 2- Karakterlerin bir maceradan diğerine
süregelen özellikleri; 3- Konuşma veya metnin resim içinde yer alması; 4- Resim
ile metin bir bütün oluştururken resmin ağır basması; 5- Düzenli aralıklarla
yayımlanması.'([13])
Tam burada
minicik bir parantez açarak, yazdığı kült mertebesine terfi eden romanlarıyla haklı
bir şöhrete ve sadık bir okur kitlesine sahip olan Hakan Bıçakçı'nın,
2023'ün son günlerinde okurlarıyla buluşan, 100 yıl önceki Alman
ekspresyonist filmlerinin atmosferini okuruna ve 'izleyenine' yaşatan Alexandre
Teles'in Caligari isimli çizgi romanının önsözünde
yazdığı bir paragrafa bakmakta fayda var: 'Grafik romanlar ile sessiz filmler, birbirine en yakın
iki sanat formu olabilir. İkisi de sessizce gözlerimizin önünden akıp gider,
ikisinde de görüntüler ve yazılar birbirini takip eder. Ancak ritim kurgusu
birinde yönetmenin, diğerinde okurun elindedir. Bir grafik romanı okurken hangi
panelde ne kadar kalacağımız, sayfayı ne zaman çevireceğimiz bize kalmıştır.' ([14])
Öte yandan,
içerik değerlendirmesi üzerinden çizgi romanı 'muhatabını, kurmaca dünyaların
gerçek dışı ve / veya fantastik içeriğine hapsederek hakikatle bağını kopartan,
bu bakımdan da kaçış anlatısı kozmosunun bir alt cümlesi olan, çoğu zaman
faydasız, hatta yer yer de zararlı bir grafik edebiyat türü' olarak
niteleyen eleştirilerin tersinden okunmasından yanayım. Bu tercihim, ister
istemez, çizgi romanı 'yetişkinlerin hayatlarındaki sıkıntılara
katlanmalarına yardımcı olan, bu amaçla onlara, travmalarını tedavi eden
sağaltıcı uzay-zaman süreklilikleri ve kaygılarını izale eden şifacı paralel
evrenler sunan bir konfor; çocuklar ve ergenlerin hayal güçlerini pekiştirip
zenginleştirerek, gelecekteki yetişkin hayatlarının olası her türden enstantanesine
hazırlanmalarına yardımcı olan bir enstrüman ve imkân' olarak
görmemi(zi) sağlar.
Bu metnin
asal ekseni, savunduğu tezler ve umumi duruşu bir puzzle ise; çizgi
romanı, bu bölümün başlangıcında işaret ettiğim üzere, insanın
sayısız tarifleri içinde en çok beğendiğim 'insan, hikaye uydurmayı
ve anlatmayı bilen ve seven bir varlıktır; bir diğer deyişle, 'homo sapiens
sapiens' esasen 'homo narrans'tır ' şeklinde formüle edebileceğim
tanım ile genetik benzerlik, kan ve ten uyumu ve yakın akrabalık ilişkisi
içerisinde olan 'sözle ve resimle dillendirilen anlatı' şeklinde
tanımlamak da mezkûr puzzle'ı bütünleyecek olan 'eksik parça'dır.
Yukarıda da dediğim gibi, yakın akraba, hatta tek yumurta ikizi ve belki
de ruhdaş olan bu iki tarifi meczediyorum ve kendi çizgi roman
tarifimi takdim ve teklif ediyorum: çizgi roman, 'homo narrans' vasfı
bariz, dominant ve tayin edici olan 'homo sapien sapiens'ın resimle ya da hem
resim ve hem de yazı ile oluşturup paylaştığı anlatıdır. Edebiyat ve resmi
potasında eriten çizgi roman sanatının, bu vasıflarıyla, film ve tv
dizilerini andıran bir mahiyete de sahip olduğuna işaret ederek tamamlamış
olayım bu bahsi.
- II -
efendisidir aslının
sudaki suret ve gecenin siler izini gündüz, onu leyl örtsün diye
bu. rüzgâr eser, ilerler işgüzar kumlar ve yanan yerinden
büyüyen har, alaza kesen göze der: yurdudur ey Leylâ, ateşin nâr!
işte böyledir her şey; eyler, böyle işler. kurtçuk kımıldar,
batak devinir, bakışır ardından av ve avcı. bir taş derken düşer
gökten ve buharlaşır su. bir büyük seyyare çarpar diğerine, doğar
biri birden ve ateşe koşar coşan su. her şey böyledir işte; işler böyle
eyler.([15])
***iv)
etimolojik bir nazar
Konuya dair
oldukça geniş bir literatür mevcuttur; bu metin üzerinde çalışırken başvurduğum
ve listesini de bibliyografya kısmında paylaştığım (bahse konu toplam
külliyatla, global literatürle mukayese edildiğinde, okyanusta ancak bir katre
mesâbesinde sayılabilecek) kaynaklarda, okunulan satırların nesnesi olan
antiteden 'çizgi roman', 'resimli roman', 'çizgi öykü', 'çizgili öykü',
'çizgi anlatı', 'çizgili anlatı', 'grafik kitap', 'grafik anlatı', 'grafik
roman' gibi çok sayıda farklı isimlerle bahsedildiği görülmekte([16]). Bir
olgu için bu denli çok ve çeşitli ismin kullanılmasının kafa karıştırıcı olduğu
aşikârdır. Öte yandan, mevzu sanıldığından çok daha basit ve sarihtir,
paylaştığım isimlendirmelerin tamamı bir ve aynı anlama gönderme
yapmaktadır: birbirini takip eden ardışık resimlerle gerçekleştirilen
anlatı = ÇİZGİ ROMAN.
Bununla
birlikte; çizgi romanın İtalyanca
(fumetto)([17]), İngilizce (comics), ([18]) Fransızca
(bande dessinée), Japonca (manga), Çince (manhua), Korece
(manhwa), Almanca (comic buch), İspanyolca (libro cómico), Portekizce (história em
quadrinhos) karşılıklarının
etimolojik kökenlerine, linguistik orijinine, filolojik temellerine baktığımızda,
tamamının Türkçedeki çizgi roman kavramının içeriği ile birebir örtüştüğü
görülecektir. Öte yandan, semiyolojik perspektiften
bakıldığında görülen manzara da farklı değildir; her biri birer 'gösteren'
olan çizgi roman 'simgesi / im'i / işareti' ve
onun muhtelif Dünya dillerindeki karşılıklarının referans verdikleri 'gösterilen
/ içerik / anlam' değerleri birlikte 'gösterge' dediğimiz
olguyu oluşturur (gösterge = gösteren + gösterilen). Gösterge'ler,
maddi dünyada / fizikî kozmosda / gündelik hayatta eylediğimiz irili - ufaklı,
önemli - önemsiz sayısız edim ve eylemin gerçekleştirilmesinin zorunlu koşulu
olan iletişim vasatını sağlayan fonksiyonel alet çantaları ve İsviçre
Çakısı kipindeki çok amaçlı entelektüel imkânlardır. Gösteren olarak çizgi
roman, comics, manga, bande
dessinée vb işaretler, ona muhatap olanların zihninde daima aynı tesiri oluşturduğu, aynı
anlamı / içeriği / gösterileni çağrıştırdığı için, muhtelif
dillerde üretilmiş çizgi roman literatürüne muhatap olunduğunda, o dillere ait,
bazılarına yukarıda yer verdiğim, kavramların (gösterenlerin / işaretlerin)
tamamının yerine çizgi roman koyarak okumalar yapıldığında da, bir anlam
kaybına ya da bağlam kaymasına uğramaz okunulan metinler([19]).
***v) nedir
bu 'panel' Allah aşkına?!?
Okunulan
metin gibi, çizgi roman kültürüne dair çalışmalarda sık sık panel terimi
geçer. Bu tabir, çizgi roman kültürünün ayrılmaz bir parçasına,
onun çok önemli bir teknik - formel komponentine referans verir. Bir çizgi
romanın sayfalarında, bazen 1, çoğunlukla da, diğerlerinden
çizgilerle ya da boşluklarla ayrılmış, birden çok resimli ve yazılı,
veya sadece resimli ya da sadece yazılı bölüm yer alır. İşte, bu
birbirinden ayrılmış bölümlerin her birinin adıdır çizgi roman paneli. 1895
- 1960 döneminde yapılan ve modern çizgi roman külliyatı diyebileceğimiz
toplamda, paneller çoğunlukla kare şeklinde olduğundan,
o süreçte panel yerine çizgi roman karesi ifadesi
kullanılırdı; yânî, bu terimler ikame kavramlardı. 1960 -
2023 tarihsel sürecinde üretilen postmodern ve pos-postmodern şeklinde
kavramsallaştırılabilecek olan çizgi romanların bahse konu
bölümlerinin formları, geometrinin ve giderek de topolojinin
ilgi alanına giren daire, üçgen, beşgen, çokgen, şekilsiz - amorf
yapılar, kâğıt, sinema perdesi, ekran gibi iki boyutlu bir zeminde /
yüzeyde / vasatta, 3 boyutlu olduğu izlenimini
yaratan (perspektif gibi) teknikler kullanılarak yapılmış her türlü
şekildi. Bu yüzden de söz konusu dönemde yapılan çizgi romanların
bahse konu bölümlerini / ünitelerini isimlendirmek için artık kare değil panel kavramı
kullanılmaktadır.
***vi) çizgi roman ve grafik roman farklı şeyler midir?
Çalışmamın,
çizgi romanın önemli veçhelerini ihataya matuf kısmının bu bölümünde, bir
önemli hususu daha mercek altın alacağım: çizgi roman &
grafik roman farkı. Türkçe ve diğer dillerdeki literatürde, çizgi
roman ile grafşk roman arasında ciddi bir anlam ve
içerik farkı olduğuna (meselâ, grafik romanın, çizgi romanın
bir alt türü olduğuna) dair kuramsallaştırma çabalarına tesadüf ederiz
sıklıkla. Bu teorizasyon gayretlerinin bazıları, bana göre, esasen ikame
kavramlar olarak düşünülmesi gereken bu iki isimlendirmenin arasındaki farkın,
felsefi ıstılahlarla söyleyecek olursam, 'dereceye değil, mahiyete
dair olduğunu' dillendirecek kadar ileriye götürürler iddialarını. Bu
kabil iddia sahiplerinin penceresinden baktığınızda görülen manzara umumi
hatlarıyla şudur:
'çizgi
roman, eğitim ve kültür düzeyi, vasatı çok da aşmayan ortalama okur
için üretilmiş
popüler kültür enstrümanı olup, alt metinler bakımından zayıftır. Senaryoları
özensiz, klişelerle dolu ve entelektüel derinlikten yoksun; protagonist
karakterlerinin psikolojisi yüzeysel ve inandırıcılıktan uzaktır. Grafik yanı
(resimleri, kaligrafisi) sıradan ve çoğunlukla da siyah-beyaz olan bu gibi
ürünlerin kâğıt, kapak, mürekkep, yazı karakterleri / fontlar gibi teknik
özellikleri de vasat altı ya da en fazla vasat düzeyindedir. Çizgi romanlar,
kahir ekseriyetle, fasiküller halinde ve çok uzun süren dönemler boyunca
yayınlanırlar; bazen de çizgi roman dergilerinde, çok sayıda çizgi roman bir
arada okuruyla buluşur. Bu yüzden de süreç içinde, anlatı bakımından, tekrara
düşülmesi kaçınılmazdır. İçeriğin
insana, ekosisteme, mevcudata dair taşıması gereken sorumluluklardan çok da
nasibini almamış olması, çizgi romanın bir diğer karakteristik vasfıdır; bu
hali, onun ahlâki / moral zâfiyetine işaret eder. Bu yüzden de çizgi roman
denildiğinde, kategorik olarak, çoğunlukla sıradan fikri, estetik / plastik,
etik kodlarla bezeli bir antitedir kastedilen.
Grafik roman başlığı altında toplanan anlatılar
ise, nereyse bütün nitelikleriyle çizgi romandan farklılıklar gösteren; hatta
onların zıttı olarak da tarif ve tavsif edilebilecek hususattır. Fasiküller
halinde, ya da dergilerde diğer anlatılarla birlikte değil, çoğunlukla müstakil
albümler / kitaplar halinde yayınlanırlar. Genellikle tek albümden (kitap,
cilt) oluşan 'one shot' anlatılardır; birden çok kitaba yayılmış senaryo
mimarisine ve dramatik sürekliliğine sahip olan grafik romanların yayın
periyodu ise, uzun döneme sârî olarak yayınlanan çizgi romanlara kıyasla, daha
kısadır. Hikâyeleri (senaryo, anlatı) zengin ve derinlikli, sadece protagonist
kahramanları değil, yan karakterleri de psikolojik zenginliğe sahip ve ikna
edicidir. Resimlerinin grafik, plastik ve estetik boyutları yüksek,
kaligrafileri özenlidir. Kağıdın kalitesi ve kullanılan mürekkep gibi teknik
komponentler de birinci sınıftır; içerik genellikle renkli, kapaklar ise
çoğunlukla hard cover ya da şömizli ve ciltlidir. Dramatik örgüsü iyi kurulmuş
anlatı mimarisi ve edebi lezzet içeren üslûplarının yanı sıra, içerdikleri çok
sayıda felsefi, sosyolojik, kültürel, teolojik, (doğa bilimleri anlamında) ilmi
ve sanatsal alt metinler sayesinde de 'popüler (vasat, sıradan, en geniş
kesimlere seslenen) kültür'le 'seçkin / elit / yüksek kültür' arasında bir
yerde konumlanırlar; kimi örnekleriyle de, doğrudan 'yüksek kültür'ün
parçasıdırlar. Grafik romanları çizgi romanlardan ayıran diğer önemli fark da, varoluşun bütün tezahürlerine
karşı sergiledikleri saygılı duruş, gösterdikleri '(kimi örneklerinde
Heideggerian' denilebilecek) ihtimam ve sorumluluk tavrıdır; bu nitelikleriyle
grafik romanlar satırlarında ve / veya satır aralarında, yüksek etik / moral
kodlar taşırlar.'
1980'lerin
ortasına, özellikle de 1990'ların başına kadar olan tarihsel süreçte, bu
merkezde bir segmentasyon yapmak hakikatle mutabık olabilirdi belki. Ancak, son
otuz yıldır, yukarıda dillendirdiğim klasifikasyon hükmünü yitirmiş, çizgi
roman ürünleri, her bakımdan artan kaliteleri sayesinde, grafik roman
tanımlamasına, klasifikasyonuna dahil edilebilir hale gelmiştir. Bu yüzden de
günümüzde 'çizgi roman vs. grafik roman' biçiminde bir dikotomiden
bahsetmek hükümsüzdür, hakikatle gayrı-mutabıktır. Dolayısıyla da, aktüel
olarak çizgi roman ve grafik roman kavramları, bu bölümün başında da vurgu
yaptığım üzere, artık ikame anlamlara referans veren, bu bakımdan da aralarında
mahiyete (kaliteye, niteliğe) dair değil, olsa olsa dereceye (niceliğe,
kantiteye) dair farklar olan isimlendirmeler halini almıştır. Böylesi bir
zincirleme kavramsallaştırma içerisinde, grafik roman kavramının referans
verdiği anlam dairesiyle çizgi romanın nispet ettiği içeriğin (neredeyse)
örtüştüğünü, bir diğer deyişle, grafik roman ve çizgi romanın ikame kavramlar
olduklarını söyledikten sonra 'grafik roman çizgi romanın bir alt
türüdür' cümlesi / bildirimi mantıken geçersizdir, değersizdir([20]).
***vii)
çizgi roman kaçıncı sanattır?
Çizgi romanla ilgili kuramsal tartışmaların bir diğer problematiği de onun
kaçıncı sanat olduğudur. Çizgi romanı 9. sanat olarak klasifiye eden sanat
tarihçileri ve sektör bileşenleri, onu şöyle bir sıralama içine yerleştirirler:
01- Resim,
02- Mimari,
03- Heykel,
04- Edebiyat,
05- Müzik,
06- Performans / gösteri sanatları (Tiyatro, Opera, Dans, vb.),
07- Film / Sinema,
08- Medya sanatları (fotoğraf, radyo tv için üretilen
içerikler),
09- Çizgi
roman,
10- Video / bilgisayar oyunları.
Çizgi romanın bir sanat olduğuna dair tartışmalar 1960'ların başlarında
Fransız - Belçika (frankofon) çizgi roman dünyasının bileşenleri arasında
başladı ve bunlar yaptıkları işi grafik sanat olarak nitelediler; hemen akabinde,
Birleşik Krallık'taki çizgi roman profesyonelleri, Frankofon çizgi roman kozmosunun
işlerini 9. sanat olarak vasıflandıran değerlendirmelere imza attılar([21]).
Aslında 1930'lardan itibaren mezkûr çizgi roman havzasındaki çizgi roman
sanatçıları, eserlerinin senaryo, resim / grafik kalitesi, kaligrafi, kapak,
kâğıdın niteliği gibi bütün unsurlarının düzeyini sürekli olarak yukarıya
taşıyarak mükemmelleştirmeye çalışmaktaydılar. Bunun sonucu olarak Frankofon
çizgi roman kozmosunun ürünleri, 1950'lerin sonuna gelindiğinde, diğer önemli
çizgi roman havzalarının çıktılarına göre kalite bakımından ilk sıraya
yükselmişti.
Çizgi romanın sanatlar sıralamasında kendisine bir yer bulduğuna dair
tespitlerin ilk olarak 1960’lı yıllardan itibaren Frankofon alemde yapılması,
hemen akabinde diğer çizgi roman havzalarının da bu yargıyı destekleyen
tutumlar almaları anlayacağınız, bir tesadüf değildi. Ve yine önce Birleşik
Krallık'da, ardından da diğer belli başlı çizgi roman havzalarında yapılan benzer
sıralamalarda Frankofon çizgi romanlarının bu hiyerarşilerin tepesine
yerleştirilmesi de oldukça nesnel sayılabilecek değerlendirmelere dayanmaktaydı([22]).
İnanılmaz bir hızla değişen ve gelişen teknoloji hayatımızı domine etmeye, iş
yapış tarzlarımızı dramatik olarak dönüştürmeye devam ediyor. Öyle ki, bu
transformasyonun sonuçları zihniyet - tasavvur - tahayyül dünyamızda da
göstermekte kendisini. Bu dinamikler neticesinde, Mültimedya içeriklerinin
11., Performans
Sanatları'nın ise 12. sanat olarak sanatlar sıralamasına eklemek zorunda
kaldık([23]).
Konuya dair farklı bir görüşe yer vererek bu bölümü tamamlıyorum. Çizgi roman,
uzmanların ve sektör profesyonellerinin büyük kısmı tarafından 9. sanat olarak
nitelenirken, az sayıda da olsa bazı kanaat önderlerinin, bu sıralamaya itiraz
ettikleri ve çizgi romanı 8. sanat olarak değerlendirdikleri vâkidir([24]).
- III -
sual sorsa 'hakikat ve sır hangi
kutlu kaynaktan beslenir?', 'karıncaların
memeleriyle…’ der bir âmâ usta,
‘terliksi hayvanların
tatlı terinden,
deriden içre giden katlı yerinden…([25])
***viii)
çizgi romanın muhtasar tarihçesi
Çizgi romanın
tarihini günümüzden on binlerce yıl önceye kadar giden paleolitik çağdaki
mağara resimlerine([26]);
52 asır önceye kadar izi sürülebilen antik Mısır'daki duvar resimleriyle
hiyeroglif yazılarına; 27 asır önceye tarihlenen antik Grek mekânlarının
duvarlarıyla, çömlek ve vazolarındaki resimlere; 1900 yıl önceye dayanan erken
dönem Hristiyanlarının Kapadokya'daki yeraltı kiliselerinin duvar ve tavan
fresklerine; 17 asır öncesine dayanan Bible resimlerine; 15 asır öncesine tarihlenen Bizans kilise fresklerine;
Normanların 1066'daki İngiltere istilasını hikâye eden ardışık resimlerle süslü
70 m. uzunluğundaki Bayeaux duvar halısına; 550 yıl önce Boticelli'nin İlâhi
Komedya için yaptığı bütünlüklü bir anlatıya dair olan ardışık resimlere;
Cortez tarafından 1519'da keşfedilen 11 m. uzunluğundaki rengârenk resim ve
yazılarla dolu olan Meksika kodeksine; en eskisi 450 yıl önceye tarihlenen
Hünername, Sübhatü'l Ahbâr ve Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn tarzı bol
minyatürlü ve tarihsel hakikatlere dayalı anlatılara; bir çok tarihçi ve
araştırmacı tarafından modern karikatürün ve çizgi romanın mucidi olarak kabul
edilen Birleşik Krallık tebasından William Hogarth'ın 18. asırdaki resimli
anlatılarına; 19. asır ortalarında Rudolphe Töpffer ile, aynı yüzyılın 2.
yarısında Heinrich
Christian Wilhelm Busch'ün
yaptığı resim, illüstrasyon ve karikatürlere; geçen asırda Lynd
Ward ve Frans Maseree'nin yazılı bir metnin desteğine ihtiyaç duymaksızın,
sadece expresyonist üslûpla yaptıkları gravürler üzerinden aktardıkları /
anlattıkları 'gravür-öykü'lere ve Max Ernst'in 1934 tarihinde
yayınlanan, kolaj tekniğiyle kotarılmış sözsüz, sürrealist anlatısı 'Une
Semaine De Bonte'a dayandırma teşebbüslerinin tamamının gerçeklikle şu
veya bu oranda bir irtibatı varsa da, bunların büyük kısmının modern çizgi
romanın başlangıcı olduğunu söylemek, hermenötik jargonla ifade edecek
olursam, 'aşırı yorum'dur.
1750 - 1920 döneminde keşfedilip
uygulamaya alınan hızı ve kapasitesi arttırılmış yeni matbaa teknikleri, baskı
adedi arttığı için ucuzlayan ve erişilebilir hale gelen basılı kitap - gazete -
dergiler, halkla ilişkiler - reklam - propaganda - iş idaresi - şirketleşme -
finans alanlarındaki gelişmeler, buhar gücü, balon, demiryolu, elektrik
enerjisi, elektrikli motor, telgraf, telefon, gramofon, hareketli resim / film
& sinema, röntgen ışınıyla görüntüleme, istinasız herkesi kucaklamaya
çalışan kaliteli - parasız kamusal eğitim sistemleri, politik düzenlerin
görünüşte de olsa demokratize olmaları, motorlu araçlar, uçak, zeplin gibi alt
yapı ve üst yapı olguları, hem toplumsal elitlerin ve hem de ortalama insanın
problemleri algılama - değerlendirme - çözme tarzlarını, iktisadi faaliyetlerin
hemen her branşındaki iş görme biçimlerini ve üretim tarzlarını, beşeri
ilişkilerin mahiyet ve formlarının radikal bir şekilde değiştirdi; bu durum
ister istemez sanatın bütün şubelerinde de dramatik değişiklere yol açtı. İşte
böylesi bir ortamda, 19. asrın sonunda modern çizgi roman da hayatımıza
girdi; 5 Mayıs 1895'de New York ve yakın civarında
dağıtılan World Gazetesi'nde yayınlanmaya başlayan ve Richard
Outcault imzasını taşıyan Yellow Kid'den bahsediyorum([27]). Günümüz
çizgi romanının da temel karakteristikleri olan unsurların neredeyse
tamamı: kronolojik bir mantık içerisinde süregelen öykü / dramatik
akış, karakterlerin devamlılığı, sayfalardaki panelleri bütünleyen diyaloglar
ve atmosfer oluşturmaya yönelik tasvirler ilk olarak bu grafik anlatıda boy
gösterdiler.
Bir diğer
deyişle, benim de katıldığım bir yaklaşımla, çizgi romanın kökenini on binlerce
yıl öncesine, neredeyse 'gaz ve toz bulutu'na kadar götürmeye çalışan -
özetlemeye gayret ettiğim - bütün o entelektüel eforlar, 'fikri idman
teşebbüsleri' olmaları bakımından ufuk açıcı, kıymetli, muhterem ve
sempatik olmakla birlikte, aranan cevap olamazlar; mezkûr antitenin, çizgi
romanın bildiğimiz modern halinin başlangıcını 128 yıl önce yayın hayatına
atılan Sarı Çocuk olarak tespit, tayin ve teyit etmek,
mevzunun hakikatiyle en ziyade mutabık izahat şekli gibi gözükmektedir. Evet,
modern çizgi romanın milâdı, orijini ve atası ilk olarak 1895'de kamusal alanda
görünen Yellow Kid'dir.
***ix) küresel çizgi roman havzası ve çizgi roman türü
Çizgi roman
havzalarıyla çizgi roman türlerinin çoğunlukla karıştırılıyor oluşu, bu bölümde
mercek altına alacağımız problematiğin en problemli([28]) yanıdır. Çizgi roman kozmosu,
çizgi roman ekosferi, çizgi roman ekosistemi vb. gibi kavramsallaştırmalarla
aynı manayı ihtiva eden çizgi roman havzası terimi,
gezegenimizin belli başlı çizgi roman üretim coğrafyalarına / ülkelerine
referans verir. Bunların her birinde, 'iv) etimolojik bir nazar' başlığı
altında paylaşıldığı üzere, çizgi roman karşılığında kullanılan comics,
bande dessinée, fumetto, manga, manhua, manhwa, comic
buch, libro cómico, história
em quadrinhos gibi farklı kavramlar vardır. Bunların her biri,
ait oldukları lisanın konuşulduğu coğrafyalardaki çizgi roman kozmoslarına
işaret eder, (nadir istisnalar haricinde) çizgi roman türlerine değil. En
önemli çizgi roman kozmoslarından olan comics, bande dessinée,
fumetto ve manga'dan ikisi comics ve manga bahsettiğim
o nadir istisnalardır. Diğer çizgi roman havzalarından farkları aşikâr
olan süper kahramanlar anlatısına işaret eden comics ile,
ayırt edici vasıflarına ilerleyen satırlarda değinilecek olan manga dışındaki çizgi
roman türleri şunlardır: otobiyografik & biyografik
çizgi roman, kurgu dışı (ilmi - akademik, yarı akademik ya da popüler
bilim türlerindeki çizgi roman, (comics ve manga haricindeki) kurmaca
çizgi roman. Özetle, çizgi roman türleri dendiğinde
bahse konu olan branşların tamamı esasen işte bu 5 farklı başlık altında
klasifiye edilebilmektedir.
Felsefe,
psikoloji, sosyoloji, antropoloji, tarih, iktisat, edebiyat
kuramları, eleştirel teori, matematik, mantık, fizik, kimya,
biyoloji, yer bilimleri, klimatoloji, meteoroloji, mimari, grafik
sanatlar, sahne sanatları, müzik gibi disiplinlere dair olan araştırma
- inceleme temelli kurgu dışı eserlere çizgi
roman denilmesine itiraz eden, bunların 'kurgu dışı grafik kitap' başlığı
altında tasnif edilmesi gerektiğini savunan çizgi roman eksperleri
olsa da, ben, kurgu dışı türü için de çizgi roman teriminin
kullanılmasını tercih edenlerdenim. Bu bölümü tamamlarken, önemine binaen
tekraren ve şeddeli bir vurgu ile ve altını kırmızı kalemle kalın bir şekilde
çizerek dillendiriyorum: manga ve comics dışında
kalan, başta fumetto ve bande dessinée (Frankofon) olmak üzere, bunların çeşitli dillerdeki
karşılıklarının gönderme yaptığı anlam kozmosları, sektörün kimi
profesyonelleriyle uzmanlarının da arasında olduğu geniş bir kesimin
sandığının, 'bildiğinin' ve savunduğunun aksine, çizgi roman türü
/ genre'ı değil, çizgi roman havzalarıdır([29]). Grafik
romanın niçin bir çizgi roman türü olmadığını ise yukarıdaki 'vi)
çizgi roman ve grafik roman farklı şeyler midir?' başlıklı bölümde
açıklamıştım([30]).
***x) Mangamania: nedir bunun niçini?
Bu bölümde,
bir fikri takip teşebbüsü gerçekleştirecek; comics'in yükselişine
ve düşüşüne, akabinde de manga'nın liderlik yürüyüşüne başlamasına dair
olan ‘18. dipnot'ta
bıraktığımız yerden devam edeceğiz.
Gezegenimiz,
2000'lerin başından bu yana, kabaca yirmi yıldır, âfâkını saran ve neredeyse
bütün coğrafyaları ve toplumları tesiri altına alan, şiddetli bir kasırgaya
maruz kalmakta: mangamania! Buraya nasıl geldik? Japon çizgi
roman endüstrisi ne oldu da genelde popüler kültür kozmosunu, özelde ise çizgi
roman endüstrisini hükmü altına aldı? Bu bölümde ana hatlarıyla işte bu gibi
soruların cevaplarını arayacağız.
a)19. asrın sonunda, 1895'de, New
York'da, bugün çizgi roman denildiğinde zihnimizde şekillenen olgunun, yânî,
modern çizgi romanın icat edilmesinden başlayarak, 2000'lerin başına değin
geçen sürede Amerikan çizgi roman havzası, bir diğer deyişle comics kozmosu,
yada süper kahramanlar türü (superheroes genre), gezegenimizin çizgi roman
endüstrisini belirlemiştir. Bunun nedenlerine gelince; önce çizgi romanın bir
Amerikan icadı olduğu gerçeğini not edelim; yanına, ABD'nin, özellikle de 2.
Dünya Savaşı sonrasında, küresel sistemin (her bakımdan) dominateur'ü olduğunu
ekleyelim; bunların yanına, çizgi roman alanına yapılan ciddi yatırımlar
sayesinde sermayenin en ziyade temerküz ettiği, bu sayede de endüstri haline
getirdiği ilk çizgi roman havzasının comics kozmosu olduğu hakikatini de
koymayı ihmal etmeyelim; bu sayede, gezegenin en yetenekli yazar, çizer, editör
ve grafikerlerinin, âdetâ demir tozlarının mıknatısa, ya da pervanelerin ateşe
koşmaları misali, ABD çizgi roman sektörüne dahil oldukları ayrıntısını da
ıskalamayalım; bunlara ilâveten, comics sektörünün Holywood ile
yaptığı ve mezkûr dipnotta ele aldığım o çok kârlı ve başarılı işbirliğini de bu
merkezdeki tespitlerimize eklemleyelim. Alt alta sıraladığım bu unsurların
tamamı dilendirdiğimiz 'NEDEN?!?'e doyurucu bir yanıt olacaktır.
b) Diğer birçok vasfının yanı
sıra, çizgiromanperest de olan ve çizgi romana dair özgün /
enteresan şeyler söyleyebilen Haluk Kalafat, fumetti ve comics
kıyaslamalarına yoğunlukla yer verdiği bir yazısının finalini şöyle yapıyor: 'Sonuçta
çizgi roman da değişiyor, Amerika da. Değişmeyen bir şey var: O da çizgi
romanda Amerikan hegemonyası([31]). Çok
problemli bir ifade bu ve problem doğuran bileşeni de şu: şayet Kalafat'ın
dediği gibi hem ABD ve hem de çizgi roman değişmişse, comics genre'ının,
dolayısıyla da ABD çizgi roman aleminin, küresel market bakımından, hegemonik
unsur olduğu olgusunun da değişime açık olması gerekir. Bunu reddetmek,
metodolojik bir zâfiyete referans verir; mezkûr müellifin, verili data setini
ve onun domine ettiği tarihsel süreci iyi değerlendirememesinin ve bunlar
üzerinden isabetli projeksiyon ve previzyon yapamamasının ardında bu kabil bir
epistemolojik problem olduğunu düşünüyorum. Nitekim, Haluk
Kalafat imzalı bu yazı yayınlandığı sırada, manga türü, gezegenimizin
birçok havzasında / marketinde comics'in bileğini bükmeye başlamıştı bile.
c) Bilinen en eski kökeni 6.
asırdaki Japon Budist mabetlerinin duvarlarına ve
tavanlarına çizilmiş (karikatür diyebileceğimiz grotesk ifadeli) resimlere
dayanan manganın yazılı kayıtlarda yer aldığı ilk tarih 1770'dir.
Modern manadaki ilk manga çizimleri ise, efsanevi Japon grafik sanatçısı Hokusai
Katsushika'nın yapıp talebelerini eğitmek için 1814 - 1834 periyodunda
yayımladığı resim ve karikatürlerdir. 20. asrın ilk çeyreğinin sonlarından
1950'lere sonuna kadar manga türü Japonya'da endüstrileşip yığınlara hitap eder
hale gelirken, ana vatanı dışındaki marketlerde belirgin bir başarı elde
edemedi. Bunun bazı önemli sebepleri vardı; bunlardan fevkalâde komleks olan ve
çok sayıda etki ajanıyla farklı uzay-zaman sürekliliklerine dair olan
komponentleri bünyesinde barındıran birisini mercek altına alıyorum. Diğer
çizgi roman havzalarında çoğunlukla gerçekçi grafik özelliklere yer verilir ve
bu suretle okurun anlatının içine girmesi, giderek de bir 'özdeşleşme
psikolojisi'ni kuşanarak, muhatap olduğu popüler kültür ajanıyla
bütünleşmesi sağlanmaya çalışılır. Mangada ise durum, özellikle yabancı okur
için farklıdır. Aşırı iri çizilmiş gözler, anormal açılmış ağızlar ve aşırıya
kaçan bedeni hareketlerle karakterize olan figürler ve çizgi roman
sayfalarındaki panellerde yer verilen aksiyonlarla her türlü devinimin,
çizginin yanı sıra (örneğin korkudan titreyen birisinin resminin 'tir tir tir',
ya da 'titriyor', sert esen bir rüzgârda savrulan nesnelerin 'rüzgârda
savrulur' gibi) yazılı açıklamalarla birlikte verilmesi yüzünden,
mangaların, Bertolt Brecht'in mucidi ve müellifi olduğu Brechtian
Teknik'le kotarılmış Epik Dramaların seyredenler üzerinde
oluşturduğu 'yabancılaşma tesirini'ne benzer bir etki oluşturması
mümkündür okurunda. Bu olasılığa bir de Japon kültürel kodlarına, sosyolojik
normlarına, mitolojik ve itikâdi umdelerine bütünüyle yabancı olmaları gibi
handikaplar eklendiğinde, Asya – Pasifik Havzası haricindeki uluslara mensup okurların,
mangaların dünyasına girmekte zorlanmaları anlaşılabilir olmaktadır. 1950'lerin
sonlarından itibaren yaşanan bazı gelişmeler, bu handikapları '...adım,
adım, adım,...' ortadan kaldırmış ve mangalar 'bir bir
kendinden danslı adımlarla'([32]) ilerleyerek
diğer toplumlardan okurlar içinde de anlaşılır hale gelmeye
başlamıştır.
d) Modern manganın kurucu babası
sayılan (Dünya'nın çeşitli toplumlarında onun için 'Founding fathers of
Manga'nın yanı sıra, 'God of Manga', 'Grandfather of Manga' nitelemeleri de
yapılır) Osamu Tezuka'nın([33])
bilimkurgu mangası Astroboy (1952
- 1968)([34]); Kazuo
Kokie ve Goseki Kojima'nın yazıp çizdikleri 'Yalnız
Kurt ve Yavrusu' sagası (1970 - 1976); Keiji
Nakazawa'nın yazıp çizdiği tarihi gerçeklere dayanan
otobiyografik seri 'Yalınayak Gen' (1973 – 1987); Katsuhiro
Otomo'nun yazıp çizdiği cyberpunk -
post-apocalytic seri 'Akira' (1982 - 1990); Masamune
Shirow tarafından yazılıp çizilen cyberpunk manga 'Ghost in the
Sell' (1989 - 1991); Tsugumi Ohba ve Takeshi
Obata'nın yazıp çizdikleri polisiye - psiko-drama – fantastik kurgu –
gerilim türlerindeki 'Ölüm Defteri' (2003 - 2006); Eiichiro
Oda tarafından yazılıp çizilen bütün dünyada yüzlerce milyonu bulan
total tirajıyla fenomen haline gelen 'One Piece' (1997 - devam ediyor,
107. cildi Japonya'da yayınlandı); Masashi Kishimoto tarafından
yazılıp çizilen ve küresel olarak yüzlerce milyonluk toplam satışa erişen bir
diğer fenomen seri 'Naruto' (1999 - 2014, 72 cilt) gibi
eserler, Japonlarla
onların kültürel ve sosyolojik akrabaları diyebileceğimiz Çinliler ve Koreliler
dışındaki toplumların da bu türü benimsemelerine büyük katkı veren sıra
dışı ve başarılı örneklerdendir. Mangalar temelinde yapılan ve 1960'lardan
günümüze kadar dünyanın neredeyse bütün tv kanallarında
sıklıkla yayınlanan anime serileri de manga türünün küresel
ölçekte benimsenmesine ciddi katkı sağlamışlardır. Hayao Miyazaki([35]) ile İsao Takahata'nın
işbirliğinin ürünü olan ve ilkin 1974'de Japon Fuji TV'de
yayınlanan 52 bölümlük anime dizisi 'Dağların
Kızı HEİDİ', aralarında TRT'nin de olduğu neredeyse bütün
önemli Dünya kanallarında gösterilmiş ve manga türünün onlarca yıl sonra
edineceği kitleselleşmenin ve ticari başarıların âdeta habercisiymişçesine,
büyük sükse yapmıştı. Anime deyip, ardından da Heidi'ye
gönderme yapmışken, büyük mangaka ve anime sanatçısı Hayao
Miyazaki'ye (1941) değinmemek olmaz; onun oldukça uzun ve müthiş
başarılarla dolu kariyeri (1963 - günümüz) boyunca gerçekleştirdiği sayısız
manga ve animasyon, ilgili sektörlerin ilham kaynağı, enerji deposu, dinamosu
ve 'ete kemiğe bürünmüş ruhu' olurken, yanı sıra, Japonya dışı
marketlerde mangaların önünü açan etkenlerin arasında ön sıralarda
yer almıştır.
Nisan 2005'de Youtube'la start
alan, Eylül 2006'da Facebook'la ivmelenen sosyal
medya aparatları, Eylül 2015'de TikTok'un
devreye girmesiyle birlikte artık insanlığın 'sine qua non'u haline
gelmişti. Bu mecralarda, özellikle de TikTok'da yapılan
paylaşımlar mangamania'nın ateşine odun taşımış, har’ını yellemiş, nâr'ını
körüklemiştir.
e) Manga türünün,
küresel çizgi roman kozmosundaki zirve yürüyüşüne destek veren bir
diğer önemli unsur da, diğer çizgi roman türlerine göre çok daha fazla alt türü
bünyesinde barındırmasıdır. Her biri kendi içinde farklı alt türleri barındıran
çocuklar için, genç kızlar için, genç erkekler için, kadınlar için, erkekler
için olan mangaların yanı sıra, yine kendi içinde farklı alt türler
içeren 'yetişkin içerikli' manga gibi türler diğer çizgi roman
havzalarında ve genre'larında rastlanılmayan bir çeşitliliğe işaret eder([36]).
Japonca - İngilizce mütercimi, manga konusunda Japon olmayan en önemli
uzmanlardan, manga türünün ABD vd. Batılı ülkelerde tanınması için bütün
kariyeri boyunca, başta çeviri olmak üzere, sayısız aksiyona imza atmış ve bu
yüzden de Japon devletinin, üniversitelerinin ve çizgi roman sektörünün
bileşenleri olan çeşitli sivil toplum kuruluşlarının ihdas ettiği çok sayıda
ödülü kazanmış gerçek bir japonofil olan 'Dreamland
Japan: Writings on Modern Manga'nın yazarı Frederick L. Schdot,
manga kozmosunda olağanüstü çeşitliliği yorumlarken, şiddet, cinsellik ve argo
konuşmalarla diğer kötü davranışları içeren alt türleri kast ederek, şöyle
diyor: 'Japonya'da manga daha çok 'id'in serbest bırakılışı gibidir'.
İnsanın, benliğinin karanlık tarafını, bilinçaltının meçhul
labirentlerini, 'cürümler ve suçluluk halleriyle dolu gün ışığı
görmemiş mahzen ve dehlizler'ini barındıran 'karanlık yan'ını
tamamen serbest bırakmasına şahitlik eden içerikleriyle öne çıkmış, hem popüler
ve hem de elit kültüre dahil edilebilecek eserlere Dünya'nın bütün kültür havzalarında
rastlanır. Bunun bir çizgi roman alt türü olarak sahne alması ve üstüne üstlük
ciddi bir toplumsal karşılık bularak kayda değer ticari başarılar elde etmesi
ise sadece Japon toplumuna özgü bir sosyolojik
manzaradır. Batı Medeniyetine([37]) dahil
olan ülkelerle Japonya'nın çok farklı kültürel kodları, sosyolojik
normları, itikadi umdeleri ve ahlâki standartlarının olmasının, manga türünün
Batı'da yaygınlaşmasını geciktiren bir faktör olduğuna yukarıda işaret
etmiştim. İbrahimi dinlerin inanlıları ile, Şintoizm ve Budizme
iman edenler arasındaki haram - helâl - öte dünya gibi itikadi - imani
hususlara dair olan farklılıklar, beşeri faaliyetlerin neredeyse tamamını
kontrolü altına alan sansür ve oto-sansür süreçlerinin etkilerini azaltan ve
yer yer de bu tesiri bütünüyle ortadan kaldıran bir netice icra etmiş, bu
durum L. Schdot'un ifadesiyle 'id'in (temel - ilkel
- alt benlik, alt bilinç, karanlık bilinç) manga gibi kültürel ürünler
üzerinden serbest bırakılmasına yol açmıştır. Bahse konu dinamiklerin dolaysız
bir sonucu olarak, yukarıda bazılarını zikrettiğim çok sayıda manga alt
türlerinin ortaya çıkması da mümkün hale gelmiştir. Bu çeşitlilik, en yığınsalından
en marjinaline değin, her inançtan, sosyal kesimden ve alt kültürden insanı
kucaklamak noktasında manga kozmosuna ciddi avantajlar sağlamış ve küresel
çizgi roman kozmosunun dominatörü ve protagonisti olmasının da kolaylaştırıcısı
/ fasilitatörü olmuştur. Anlayacağınız, sosyo-kültürel farklılıklar bir
yandan manganın küresel başarısı için handikap oluştururken, aynı
zamanda, doğmasına neden olduğu çok sayıdaki alt tür sayesinde de bu başarının
elde edilmesine yardımcı olmuştur. Kadîm Uzak Doğu kozmoloji ve kozmogonisinin
asal eksenini oluşturan 'Yin Yang'ı, Yang Yin'i doğurur ve barındırır'
ilkesinin 'başarısızlığa yol açan nedenlerin bünyesinde başarıyı
doğuran unsurlar ve başarıya yol açan faktörlerin bağrında da başarısızlığı
besleyen nedenler vardır' şeklinde dillendirilebilecek bir
versiyonudur bu.
f) Tohumları 15. asırda Floransa'da
atılan, 16. - 18. asır sürecinde (merkantilist çağ) Birleşik
Krallık ve Hollanda'da geliştirilen, 1850 - 1950 döneminde ABD'de
olgunlaştırılan şirket antitesi, 1960
- 1990 periyodunda Japonya'da
mükemmelleştirilmiştir. Kapitalist üretim tarzının en etkileyici
icatlarından olan şirketleşmenin ABD'de çr'na
nasıl level atlattığına yukarıda değinmiştim; Japonya'nın bu sahada
yaptığı atılımın çizgi roman / manga sektöründeki
yansımalarının, çizgi romanın 'Altın Dönemi' denen süreçte ABD'de
gerçekleşen patlamayı, gelişmeyi andırması bu bakımdan anlaşılır bir
durumdur.
Manga
endüstrisinin, Kuzey
Amerika'daki çizgi roman sektörüne, comics türüne 'kafa
tutabilecek' yegâne çizgi roman havzası olmasının ve gezegenimizde,
özellikle son 10 yıldır, esen mangamania kasırgasının
arka plânında özetle işte bu dinamikler çalışır. Ana hatlarıyla ve tarihsel
sürekliliği içerisinde tarife çalıştığım bütün bu mekanik ve dinamik içerisinde, AmeriManga (ABD'de
İngilizce olarak üretilen manga) ve EuroManga (Euro zonunda ve
Birleşik Krallık'ta, yerel dillerde üretilen mangalar) gibi alt türlerin de
ortaya çıkarak, nihayetinde manga genre'ının küresel çizgi roman
liderliği postuna oturduğu bir resmin oluşması çok
da yadırganacak bir hal olmasa gerektir diye düşünüyorum ([38]).
- IV -
...birlikteydiniz, direnmiş ve işgali
beraber
göğüslemiş; fuzuli şagildiniz,
derûni ve mâsivâyı
kökten reddetmiş. 'cevap ver eyy
nidakâr, ses nedir
duyan yoksa, duyan yoksa o dertli
nefes?' dedikçe
siz, cevap verir o bâkî
heves: 'merak ki, bir ince
nişin, belki bir serzenişin
içinde; bitmiş bir marifettir
ve meyyal bir şen işe. antik
bir ihanettiniz işte,
nihayet arsız maiye
ram'ettiniz; epeyce direnip sanki
gönülsüz eyvallah ettiniz. sizdiniz
ses ve nefes
ve o sırlı niş; bildim, sizdiniz o
biteviye
ve o kutlu tükeniş.([39])
***xi)
Türkiye'de çizgi roman
a) Türkiye'de yerli / telif çizgi
romanın milâdı, Cemal Nadir'in Amcabey'i
ve Ramiz Gökçe'nin de Tombul teyze ve Sıska
Dayı gibi tiplemelerinin merkezinde olduğu bantlarını (strip), dönemin
mizah ve magazin dergilerinde yayınlamaya başladığı 1930'ların başıdır.
b)
1930'lardan günümüze değin, coğrafyamızda çizgi romana emeği geçen sanatçılarımızın
belli başlıları şunlardır: Cemal Nadir Güler, Münif Fehim,
Sururi, Ratip Tahir Burak, Turhan Selçuk, Şahap
Ayhan, Mim Uykusuz, Yalçın Çetin, Nehar Tüblek, Ayhan
Başoğlu, Ayhan Erer, Samim Utkun, Yücel Köksal, Suat Yalaz,
Sinan Gürdağcık, Sezgin Burak, Abdullah Turhan, Altan Erbulak,
Bedri Koraman, Faruk Geç, Oğuz Aral, Arslan Şükür,
Ersin Burak, Haldun Sevel, Suavi Sualp, Bülent
Arabacıoğlu, Ali Recan, Yılmaz Aslantürk, Ramize Erer, Ergin
Ergönültaş, Nuri Kurtcebe, İrfan Sayar, Necdet Şen,
Ertuğrul Edirne, Ergün Gündüz, Galip Tekin, Suat
Gönülay, İlban Ertem, Talat Güreli, Ömer Muz, Kemal
Gökhan Gürses, İsmail Gülgeç, Yalçın Didman,
Ender Özkahraman, Bahadır Baruter, Kenan Yarar, Ersin
Karabulut, Uğur Erbaş, Hikmet Yamansavaşçılar, Sümeyye Kesgin, Yıldırım
Örer, Mustafa Kutlukhan Perker, Mahmud Asrar, Hakan
Tacal, Yıldıray Çınar, Selçuk Ören, Emre Orhun, Bartu
Bölükbaşı, Rewhat, Umut Sarıkaya, Cem
Özüduru, Hakan Karataş, Elif Nurşad, Fırat Yaşa, Cem Güventürk, Oytun
Yılmaz.
c) Önce gazetelerde yayınlanan,
ardından müstakil fasiküller / dergiler ve albümler (birden çok fasikülü /
dergiyi içeren, çoğunlukla bir maceranın tamamını hâvi ciltler) halinde
okuruyla buluşan Ratip Tahir Burak'ın tarihi çizgi romanları
ile Karaoğlan (Suat Yalaz), Tarkan (Sezgin Burak), Tolga ve Kara
Murat (Abdullah Turhan), Malkoçoğlu (Şahap Ayhan) gibi kılıçlı
kahramanların maceraları; mizah dergilerinde ve gazetelerde
yayınlandıktan sonra çizgi roman ve karikatür albümleri halinde de piyasaya
sunulan Utanmaz Adam ve Avanak Avni (Oğuz Aral), En
kahraman Rıdvan (Bülent Arabacıoğlu), Otisabi (Yılmaz Aslantürk), Kötü Kedi
Şero (Bülent Üstün), Arap Kadri (Tekin Aral - Latif Demirci - İrfan Sayar
- Nuri Kurtcebe), Muhlis Bey ve Yavlum Mithat (Latif Demirci - Behiç Pek),
Porof. Zihni Sinir (İrfan Sayar), Gaddar Davut (Nuri Kurtcebe), Entelektüel
Ayı ve Hayvanlar ve İnsanlar (İsmail Gülgeç) gibi mizahi kahramanların
maceraları; haftalık ve aylık süreli yayınların ardından bağımsız albümler
şeklinde kitapçı raflarındaki yerlerini alan Hızlı Gazeteci (Necdet
Şen) ve Ağaç Yaşken Eğilir ve Ya Ameliyatlı
Yerime Gelseydi? (Kemal Gökhan Gürses), Orası Öyküleri (Ender
Özkahraman) gibi Türkiye Toplumsal Formasyonunun
sosyopolitik ve sosyoekonomik hallerine dair ciddi eleştiriler içeren çizgi
romanlar ile, mizah ve edebiyat içerikli periyodiklerde hayat bulan Grup
Perişan (Abdülkadir Elçioğlu / Aptülika) gibi, rock müzik dinleyen
dar gelirli kesimlerin problem ve duyarlıklarını temel alan anlatısını muhalif
bir politik tutum ve mizahi yaklaşımla aktaran izgi romanlar büyük
ilgi görmüş ve yerli ç,zg, romanı mercek altına aldığımız sektörde
zirveye taşımıştır. Yerli çizgi romanın toplumsal karşılık görme ve
tiraj elde etme noktalarında sergilediği yukarı yönlü trentte ifadesini bulan
kayda değer başarıda belirleyici rol oynayan, 'amiral
gemisi' Gırgır olan mizah dergileri, (GırGır'ın
beyni, dinamosu ve ruhu olan Oğuz Aral'ın, patronajın / sahipliğin
el değiştirmesi üzerine 'Gemisi'ni terk ettiği) 1989'dan
itibaren, âdetâ amip misali, sürekli bölündükleri bir Fetret
Dönemine girince, ciddi manada okur yitirmişler ve birer
birer kapanmışlardır. Küresel, bölgesel ve yerel (bazıları önceden
kestirilmesi imkânsız kategorisindeki 'Siyah Kuğu / Black Swan' nitelikli)
çok sayıda dinamiğin rol oynadığı; süreci karakterize eden başat
aktörlerin teknolojik atılımlar olduğu ve bunların
neticesinde bilişim ve iletişim sahalarında radikal /
dramatik değişim ve dönüşümlerin yaşandığı son 20 yılın birikimli etkileri,
söz konusu bu 'okur kaybı'na eklenmiş, bu suretle de yerli çizgi
roman epeydir yaşadığı serbest düşüş sürecini tamamlayarak
dibe vurmuş ve görkemli bir çöküş resmi vermiştir.
d) çizgi roman
sektörümüzün, temellerinin atıldığı 1920'lerin sonu - 1930'ların
başından bu yana aralıksız olarak yaşadığı neredeyse 100 yıllık sürece
damgasını, vuran asal problemi müteşebbis kıtlığı ve sermaye
yetersizliğidir; bunlar bir türlü ol(a)mayınca, çizgi roman sektörümüz
geliş(e)memiş, ABD, İtalya, Fransa, Belçika, Japonya, İspanya, Birleşik
Krallık'ta olduğu gibi endüstri aşamasına sıçrayamamıştır.
e) Sektör endüstrileşemeyince, grafik
sanatlar ve edebiyat alanındaki yetenekler için cazibe merkezi olamamış, onları,
başta reklamcılık olmak üzere, endüstriyel tasarım, ticari grafik işler, sahne
sanatları, film endüstrisi ve tv prodüksiyonları gibi rakip alanlara
kaptırmıştır.
f) Girişimci ve sermaye eksikliğini
yaşadığı kabaca 100 yıllık tarihi boyunca, kurumsallaşamayan çizgi
roman sektörümüz, bunun tabii bir sonucu olarak, etkili reklâm ve
pazarlama stratejileri tatbik edememiş, geleceğe yönelik realist ve rasyonel
projeksiyon ve previzyonlar geliştirememiştir. Doğru mecralarda yapılan ve
hedef kitlesini yakalamayı başaran reklâmların ve bu temelde inşâ edilen
pazarlama stratejilerinin, bu faaliyetlere konu nesnenin (mal ya da servis)
satışını nasıl olumlu etkilediğinin bu sektöre dair en bariz, en spesifik ve
gerçekten de bir başarı hikâyesi sayılabilecek en karakteristik örneği, NTV
Yayınlarının 2009 - 2015 döneminde yayınladığı Çizgi
Roman Dünya Klasikleri serisi için yaptığı reklâm ve pazarlama
kampanyalardır. Mezkûr yayıncının, başta kendi grubunun tv kanalları olmak
üzere, hedef kitlesinin izlediği birçok tv kanalında yayınlattığı düşük bütçeli
ama etkili reklâmlar ve diğer reklâm mecralarında devreye sokulan tanıtım
kampanyaları, Çizgi Roman Dünya Klasikleri serisinin bir çok
kitabının 50,000'i aşan satış rakamlarına erişmesini sağlamıştır.
Bu göz
kamaştırıcı başarı üzerine, kapitalizmin sakil bir tezahürü ve kâr temelli
sistemin kaçınılmaz bir sonucu olarak, çok sayıda yayıncımız, dünya
klasiklerinin çizgi roman uyarlamalarının çevirilerini arka arkaya piyasaya
vermiştir. Sektörün işini ciddiye alan bileşenlerince 'kolay yoldan ve
zahmetsizce para kazanmak dürtüsüyle girişilmiş bir iş' olarak algılanan
bu yayıncılık faaliyeti, NTV Yayınlarındaki kurumsallığa, kurmay
aklına ve ticari vizyona sahip olmadıkları anlaşılan bahse konu yayıncıların,
gereken reklam ve marketing aksiyonlarını al(a)maması
sonucu, başarısızlığa uğrayarak yarım kalmıştır. Mezkûr yayıncının
bahse konu çizgi romanlarını ortalama 10 lira gibi çok uygun bir liste
fiyatıyla piyasaya vermesi, satışları üzerinde olumlu tesir yaparken, bu durum,
fiyat rekabetine girişen ve NTV Yayınları kadar güçlü finansal imkânlara sahip
olmayan bazı çizgi roman yayıncılarının bilançolarının da ciddi zararlar
yazmasına yol açmıştır.
g) NTV Yayınlarının sergilediğine benzer bir
yayıncılık başarısı ve tiraj patlaması, üstelik de reklâm ve pazarlama
sahalarında kayda değer bir adım atılmamasına karşın, süper kahramanların
(comics) Holywood yapımı üstün prodüksiyonlarıyla eş zamanlı olarak 2010
- 2020 periyodunda piyasaya sürülen çizgi romanlarının
yayını ile yaşandı. Bununla aşağı yukarı aynı dönemde, bazı manga
serileri de, yine bir reklam ve pazarlama faaliyeti olmaksızın, on
binlerle ifade edilen satış rakamlarına erişerek, 2020 -
2023 döneminde gerçekleştirdikleri satış patlamasının (ki, bu metin boyunca bu
patlama mangamania olarak tarif ve tavsif edilmiştir)
öncüllerini sergilemiş oldular.
h) Türkiye'de çizgi roman sektörünün gelişip gürbüzleşememesinde
ve giderek de bir endüstriye dönüşememesindeki bir etmen de, 1930
- 2000 döneminde yapılan kalitesiz, özensiz, kopya, korsan
baskılardır. Bu tür işler, çok küçük bir okur ve koleksiyoner kitlesi
hariç olmak üzere, geniş yığınların çizgi romana mesafeli
durmalarına yol açmıştır.
i) çizgi
roman kozmosumuzun, ülkemizin gezegendeki
(popülasyon, insan kaynakları kalitesi, teknolojik gelişmişlik, endüstrileşme,
alt yapı kalitesi vd alanlardaki) düzeyinden daha geride olması, çizgi
roman sanatçılarımızın dış alemdeki belli başlı çizgi roman endüstrilerinde
yeterince ve lâyığıyla istihdam edilmesi üzerinde olumsuz tesirler icra
etmiştir.
j) çizgi
roman kozmosumuzun
geliş(e)memesini, İslam itikat, kültür ve hukukundaki figüratif unsur resmedilmesi merkezli
yasak'a ve bu bağlamda dini otoritenin musavvirlere 'zinhar
sureti muhtevi tasvir telif etmeyesiz!' şeklinde yaklaşmasına bağlayan
anlayışların doğru olmadığını düşünüyorum. Bu iddia meselenin hakikatiyle
mutabık olsaydı şayet, 15. asır - 20. asır arasında yaşayan
minyatür sanatçılarının âsarına figüratif unsurlar eklememesi
icab'ederdi, oysa tam tersiydi gerçekleşen. Bu dinamiklerden; coğrafyamızın
tarihi, kültürel, mitolojik, sosyolojik birikim ve mirasıyla
zenginleştirilmiş Türk - İslam Medeniyetine özgü ve bütün
unsurlarıyla da 'sahiciyim, orijinalim, otantiğim!' diye
haykırabilen minyatür temellinde kotarılmış güçlü bir tasvir ve çizgi
roman geleneği neşv-ü nevâ bulabilirdi, ama, olamadı ne yazık ki. Öte yandan,
çizgi romanın yakın akrabası olan karikatür sanatının Türkiye
Toplumsal Formasyonu'nda güçlü bir geleneğinin olması da, dine
müstenit bir yasaklama ve / veya sınırlamanın geçersizliğini
ortaya koyan bir diğer antitedir.
k) Kabaca 100 yıllık olduğu söylenebilecek olan çizgi roman
tarihimize dair birçok olguya, ana hatlarıyla, işaret ettikten sonra, şimdi
de mezkûr sektörün niceliksel - sayısallaştırılabilen - kantitatif yanlarına
dair bir dizi nesnel olguya / somut realiteye daha vurgu yapacağım. Lâkin,
öncelikle bir hususun altını çizmek durumundayım: Takiben dillendireceğim
tespitler ve onları besleyen veri seti, 2009 Mart'ından bu yana geçen
yaklaşık 15 yılda, bilfiil salonlarda, katılımcılarla yüz yüze (her biri
kitabiyat sohbeti ve kültür muhabbeti formatında olmak kaydıyla)
gerçekleştirdiğim 1200'den fazla kitap müzayedesinin iştirakçisi olan binlerce
ve binlerce kitapseverle paylaştığımız tecrübelerimize ve yanı sıra da, 60
yıla mütecaviz bir süreyi kapsayan (ilk 40 yılı kitapçılarda, sahaflarda, müzayedelerde,
takip eden son 20 yılı ise zikrettiğim konvansiyonel ortamlara ilâve olarak
internet vasatında da gerçekleşen) kitap peşinde koşma, arşiv oluşturma, bu
arşivin defalarca yenilenmesi, okuma, yazma, film - dizi - belgesel izleme,
tartışma sürecime binaen argümante edilmiş olup; okunulan metnin ‘29. Dipnot’unda
serdedilen düşünce
deneyi tekniğine
başvurularak yapılmış farazi bir sosyal psikoloji deneyi (deney
fiktif, ancak, veriler efektif, yânî reeldir) ile
pekiştirilmiştir. Mezkûr verilerin kaynağı muhtelif olup, kabaca son 20 yılda
edinip kaydettiğim malûmat setine istinat etmektedir([40])).
l) Varsayalım ki, gezegenin en önemli megapollerinden olan (TTF'nun
mükemmel bir modeli ve kusursuz bir örneklemi olduğu düşüncesinden hareketle) İstanbul'un
Taksim, Kadıköy, Aksaray, Fatih, Beyazıt, Üsküdar, Beyoğlu gibi nüfusu en
yoğun, insan trafiği en üst düzeyde olan bölgelerindesiniz; genç - yaşlı ve
kadın - erkek kişiler arasında dengeli bir yüzde tutturmaya çalışarak yaptığını
randomize tercihlerle seçtiğiniz insanlara şu 2 soruyu sorun:
1 – çizgi roman nedir?, 2 - en son okuduğun çizgi romanın
ismi nedir?
Alacağınız cevapları analiz ettiğinizde, elde edeceğiniz sonuç büyük
ihtimalle şöyle olacaktır:
#) Türkiye Toplumsal Formasyonu'nu oluşturan yurttaşların ezici
çoğunluğu çizgi roman okumamakta, hatta çizgi roman hakkında,
temel bilgilere bile sahip bulunmamaktadır.
#) çizgi roman okuryazarlığı en gelişmiş olanlarımız 08 - 25 yaş
aralığındaki okullaşmış çocuk ve gençlerimizin ekonomik olarak (verili yaş
grubunun ~ %1'ine nispet eden) 'görece iyi' durumda olanlarıdır;
bunların tercihi, ezici çoğunlukla (ilerleyen satırlarda, yaklaşık olmak
kaydıyla, tercih edilme yüzdeleri de paylaşılacak olan) manga ve
comics türleridir.
#) Yaşları '+ 40' olan yurttaşlarımızdan, çizgi roman hakkında iyi kötü
bilgisi olanların (verili yaş grubunun eğitim ve gelir düzeyinden bağımsız
olarak ~ % 0.5 - %1'inin) önemlice bir bölümü, okul hayatlarıyla
birlikte çizgi romandan koptuklarını söylemekte; bunların yaklaşık yarısı çizgi
roman deyince akıllarına, çalışma hayatına atılana kadar okudukları Teksas,
Tommiks, Zagor, Tex (Teks) gibi fumettolarla, Red Kit ve Tenten
gibi frankofonlar geldiğini, diğer yarısı ise Spiderman, Batman,
Superman gibi comicsleri anımsadıklarını söylemektedir.
#) Tercihi manga olan 08 - 25 yaş aralığındaki çizgi roman
okurları, enteresandır, diğer çizgi roman türlerine sıcak
bakmamakta, özellikle de kurgu dışı çizgi roman türü hakkında derin ve
düşündürücü bir cehalet sergilemektedirler.
#) İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi en büyük ilk 5 metropolümüz,
öğrenci ve eğitimci kadrosu geniş ve eğitim kalitesi de vasattan hallice olan
devlet üniversitelerinin bulunduğu kentlerimiz ve eli yüzü düzgün ve yüksek
mevcutlu özel ve kamu orta okul ve liselerinin olduğu yerleşim yerlerimiz
dışındaki coğrafyalarımızda çizgi roman okuryazarlığı ~ (yaklaşık
olarak) % 0(SIFIR!) mertebesindedir.
#) Tarihsel sürekliliği içerisinde Türkiye'deki çizgi roman okuryazarlığına, çizgi roman
türlerinin tercih yüzdelerine ve çizgi romana erişim kaynaklarına
bakıldığında, karşımıza (yanılma payı, istatistikteki kabul edilebilir hata
oranına göre yüksek sayılabilecek değerlerde olmak kaydıyla) şöylesi bir resim
çıkmaktadır:
*) 1940 - 1950, 07 - 75 yaş grubunda çizgi roman okuma oranı: ~ % 5;
türlere göre dağılım: % 40 comics, % 20 frankofon, % 30 fumetto, % 10
yerli;
çizgi romana erişim kaynakları: % 60 gazeteler, % 20 mizah dergileri, %
20 çizgi roman ve magazin dergileri.
*) 1950 - 1990, 07 - 75 yaş grubunda çizgi roman okuma
oranı: ~ % 15;
türlere göre dağılım: % 30 fumetti, % 15 comics, % 20: frankofon, % 35
yerli;
çizgi romana erişim kaynakları: % 40 mizah dergileri, % 30 çr dergileri
ve çoklu dergiler içeren albüm ve ciltler, % 30 gazeteler.
*) 1990 - 2015, 07 - 75 yaş grubunda çizgi roman okuma oranı: ~ % 10;
türlere göre dağılım: % 35 comics, % 25 yerli, % 25 fumetti, % 10
frankofon, % 5 manga;
çizgi romana erişim kaynakları: % 20 mizah dergileri, % 60 çr dergileri
ve çoklu dergiler içeren albüm ve ciltler, % 10 dijital kaynaklar, % 10
gazeteler.
*) 2015 - bugün, 07 - 75 yaş grubunda çizgi roman okuma oranı: ~ % 3;
türlere göre dağılım: % 70 manga, % % 15 comics, % 3 yerli, % 5 fumetti, % 7
frankofon vd.
çizgi romana erişim kaynakları: % 10 mizah dergileri, % 75 çr dergileri
ve birden çok çizgi roman fasikülü içeren albüm ve ciltler, % 15 dijital
kaynaklar.
m) Yerli
çizgi roman yukarıdaki istatistiki verilerde de görüleceği üzere, uzunca bir süredir
büyük bir düşüş trendi içerisindedir; önce fumetto, ardından comics ve
nihayet son 7 - 8 yıldır da manga türü, çrizgi roman kozmosumuzu
domine etmiştir; mangaların dominatör vasfı fumetto ve comics gibi türlere
göre çok daha kuvvetlidir.
n) Günümüzde çizgi roman
sektörümüz % 95 tercüme eserler üzerinden yayıncılık
yapmaktadır; % 5 mertebesindeki yerli / telif üretimin
önemli kısmı da 'retro'dur, yânî, 1975 - 2005 döneminde
basılmış eserlerin yeni baskılarıdır.
o) Yaşadığımız aktüel uğrakta
yerli çizgi roman ve fumetto can
çekişiyor, frankofon çizgi romana olan ilgi çok düştü, ckmics
geriliyor. Kurgu dışı çizgi roman türüne olan ilgi ise, kelimenin hakiki
manasıyla, yerlerde sürünmekte. Çizgi roman sektörümüzün, an
itibarıyla % 70'den fazlasını oluşturan manga türü
tarafından tamamen istilâ edilmesine çok az kaldı
sanki([41]). Hal
böyle olunca, bir kısım çizgi roman yayıncıları (meselâ Gerekli
Şeyler Yayınevi , Beta βYou ve Komikşeyler Yayıncılık) neredeyse
sadece manga yayınlar oldu; Destek Yayın Grubu'nun Athika
ile, Çizgi Düşler Yayınevi'nin Satori ile ve Arkadaş Yayınevi'nin
ise Akılçelen Kitaplar ve Kuru kafa Yayınevi markalarıyla yaptığı
üzere, yayıncıların bazıları da sadece (ya da ağırlıkla) manga yayınlayan alt
markalar oluşturdu. Otto Manga ve Kayıp Kıta gibi bazı
yayınevleri ise faaliyetlerinin başından itibaren, sadece manga yayınlamak
için üzere yola çıktılar. Anlayacağınız muhterem kârîm, okunulan
satırların mimarisinin barındırdığı diğerleri gibi, bu emareler de, mangamania
kavramsallaştırması etrafında
yapılan teorizasyon çabalarının, birilerinin vehmine, illüzyonuna,
suizanna değil, tam da şeddeli vurgularla işaret ettiğimiz üzere, global manada
hayat bulan bir çılgınlığın hakikatine işaret ettiğini göstermekte.
p) Antik çağda (MÖ 5. asır) Efes'de (İonya) yaşamış
Herakleitos'a nispet edilen bir argüman 'Her şey değişir'([42])
der. Takip eden 25 asır boyunca bu iddia sayısız defa tekrarlanmış olsa
gerek. Peki, doğru mudur? Cevabımız 'evet' ise şayet, bu durumda, 'çizgi
roman kozmosundaki küresel dominatörlük perspektifinden
bakıldığında, comicsin hakimiyeti nasıl yıkıldıysa, mangayı da
benzer bir nihayet beklemektedir' dememiz gerekir. Manganın yerini
hangi çizgi roman türü alacak, küresel çizgi roman marketini
hangi çizgi roman havzasının ürünleri belirleyecek, bunu şimdiden
kestirmek ise gerçekten zordur. Fütüristler başta olmak üzere, çeşitli
disiplinlerin uzmanları, alanlarına dair yaptıkları tahminlerde oldukça düşük
isabet oranları tutturdular şimdiye değin. Üçü genelde popüler kültür,
özelde ise çizgi roman uzmanı olan kanaat önderlerinin, güncel
tespitlerinde bile realitelerden nasıl da uzak düştüklerini gösteren; 1 tanesi
ise, manga türünün son yirmi yılda gerçekleştirdiği olağanüstü
küresel atağın coğrafyamızda 16 yıl önce nasıl yankılandığının
ipuçlarına dair olmak üzere, toplamda 4 alıntıyla tamamlıyoruz bu bölümü.
Fumettoların pazar liderliğini kaybettiği ve Comicsin, Türkiye çizgi roman marketinde
hakimiyetini ilân ettiği sırada, 2007 yılı sonunda, manga
ve anime alanın en önemli uzmanlarından biri, bir popüler kültür
kanaat önderi, ülkemizin en önemli kültür ve sanat dergisin ''Manga
Dosyası' konuk editörü' Burak 'Isamu' Aydın, bakın ne demiş: 'Türkiye'de
çok büyük bir çizgiroman okuyucu kitlesi bulunmakta'([43]). Bu tespit keşke doğru
olsaydı!?! Oysa ne 2007 sonlarında, ne öncesinde ve ne de sonrasında
ülkemizde 'çok büyük bir çizgiroman okuyucu
kitlesi' ol(a)madı ne yazık ki! Bunun
tek istisnası, 1975 - 1985 periyodunda, tirajı bazı haftalar 500,000'i
bulan ve milyonlarca kişi tarafından okunan GırGır dergisine gösterilen
ilgiydi; öte yandan bu dergi çizgi roman yayınlasa da, esas olarak karikatür
ağırlıklı bir mizah dergisiydi,
İkinci
alıntımızın adresi yine aynı; Sanat Dünyamız Manga Dosyası
sayısı: 'Türkiye'de hâlâ çizgiroman denilince
ilk akla gelen, İtalyan kökenli western çizgiromanları olan Teksas ve Tommiks oluyor
galiba.'([44]) Bu
iddianın da realiteden kopuk olduğu aşikârdır; 2007 sonu, 2008 başı gibi fumettoların
tahtı bayağı sarsılmış, epeydir zirvesine yerleştikleri Türkiye çizgi
roman marketindeki yerlerini çoktan comicslere terk etmişlerdi.
Ayrıca, o sıralarda, ülkemizde artık Teksas ve Tommiks'in
papucu epeydir dama atılmıştı, fumettofil okurun ilgisi, yeni
nesil İtalyan çizgi romanlarına kaymıştı. Tex, Zagor, Mister No bunların
başında geliyordu. Tam bu sıralarda gerçekleşecek olan bir teknolojik gelişme, Apple'ın ilk
akıllı telefonu olan iphone1'i 29 Haziran 2007'da ABD'de
pazara sürmesiyle tetiklenen dramatik süreç, bütün hayatımızda olduğu
gibi, çizgi romana olan ilgi ve yaklaşımımızda da radikal
değişikliklere yol açacak, kâğıda basılı çiazgi romanları edinme, okuma ve
biriktirme alışkanlıklarımızda sürekli olarak aşağı yönlü bir trend
izlenecekti.
Şimdi sıra
3. alıntımızda:
'...Türkiye'de
çizgi roman piyasasına baktığımızda, ortaya çıkan tablo bir tuhaf. Görsel
kültürün dolu dizgin ilerlediği çağımızda, çizgi roman Batı'da ve Uzakdoğu'da
kendi kültürünü oluştururken, bizde yalnızca Amerikan comics'in süper
kahramanlarının kol gezdiği, barbarlığın meziyet olarak sunulduğu, sanat düzeyi
hiç de yükseklerde seyretmeyen bir çizgi romanlar ordusu var. Çok uzun
süren araştırmalar sonucu ortaya çıkmış, büyük bir titizlikle, kalabalık
ekipler tarafından hazırlanmış, giderek kendi sanatçılarını yaratmış Batı çizgi
romanları daha adım bile atamamış Türkiye'ye.'([45])
Günümüzden
35 yıl önce yapılmış yukarıdaki tespitleri mercek altına aldığımızda, ait
oldukları tarihsel momentle problemli bir ilişkileri olduğu çıkmaktadır ortaya.
1989 dolaylarında, yukarıda yüzdelerini de paylaştığım türlerine göre çr okunma
sıralaması şöyleydi: 1- yerli çizgi roman, 2- fumetto, 3- frankofon, 4-
comics. Gerek tecrübelerime ve gerekse de bu metinde işaret ettiğim
verilere dayanarak, yukarıda verdiğim yüzdelerle, onların üzerine inşâ ettiğim
tespitlerimin, dönemin somut gerçeklikleriyle daha uyumlu olduğunu, 'meçhul
yazar'ın iddialarının ise realitelerle örtüşmediğini iç huzuruyla
söyleyebilirim.
Son
alıntımız ise, manga türünün 2007 - 2023 döneminde Türkiye
marketinde nasıl devasa bir aşama kaydettiğini ortaya koyan bir izlenimi
içermekte: 'Türkiye manga akımından pek haberdar olmasa bile,
meraklıları manga eserlerinin tüm dünyadaki çizgiroman okurlarını peşinden
sürüklediğini bilir.'([46]). 2007
sonuna gelindiğinde, Türkiye Toplumsal Formasyonunun çizgi
roman sevdalılarının olağanüstü küçük bir bölümünün, sadece bir
avuç geek'in([47]),
manga türünden haberdar olduğunu ele veren bu alıntı, döneminin çr
atmosferine dair bir ipucu olması hasebiyle belge niteliğindedir.
r-) çr
tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı([48])
1) Münif
Fehim Özarman (1899
- 1983)([49]);
uzun ve çok başarılı grafik sanatlar kariyerinde çizgi romancılığı
az yer tutmasına karşın, bu alana dair mahdut işiyle, özellikle de, son büyük
projesi diyebileceğimiz 3 bölümlük ve toplamda (51+ 55 + 13 =) 116
sayfalık 'Hazreti Muhammed'in Hayatı' + 'Hz. Muhammed'in Savaşları'
- 'Mekke'nin Fethi, Putların Kırılması + 'Hz. Muhammed'in Ufulü' dokümanter
çizgi romanı ile, çizgi roman dışı işleri yüzünden grafik
sanatların diğer disiplinlerinin başarılı artistleri hizasına ismini yazdırmasının
yanı sıra, çizgi roman tarihimize de damgasını vurmayı bilmiştir.
Bahse konu çizgi romanı oluşturan yüzlerce panelin her
biri öylesine incelikle işlenmiş, öylesine oya gibi dokunmuştur ki (çizgi
romanın beş yüzün üzerindeki her bir paneline dikkatle
bakıldığında, resmedilen insanların gerçekten de Sâmi kavmine ait
oldukları izlenimi uyandırdığı; giysiler, kullanılan teknoloji ve malzemeler,
mimari doku, iç dekorasyon, umumi fiziki mekân, tabiat şartları ve at, deve
gibi canlıların da yüksek otantisiteye sahip yerel ve dönemsel
karakteristikler gösterdiği) böylesi bir titizliğe ve işçiliğe, coğrafyamızın
çizgi roman külliyatının bir başka eserinde tesadüf etmek neredeyse
imkânsızdır([50]).
2) Ratip
Tahir Burak (RTB, 1904 - 1977);
karikatürist, ressam ve illüstratör olarak tanınmasına karşın, senaryolarının
kalitesi ve çizimlerinin artistik - plastik - estetik olarak çok başarılı oluşu
yüzünden, bana kalırsa o, esas itibarıyla bir çizgi roman sanatçısıdır
ve modern çizgi romanımızın kurucusudur. 1921 yılında Heybeliada'daki Yüksek
Denizcilik Okulu'ndan mezun olunca başladığı denizlik kariyeri
sırasında, bir taraftan da tutkusu olan resim yapmayı ihmal
etmedi; nitekim, bu hobisi çok kısa sürede meyvesini vermiş ve sanatçının
ilk karikatürleri 1922'de Aydede dergisinde
yayınlanmıştır. RTB'ın denizle olan bu irtibatı, modern
çizgi romanımızın onunla başlayan başlangıcını / mâzisini günümüze bağlayan
bir sürekliliğin, bir tematik akışın da bidayeti oldu([51]). 1950'den
ölümüne değin olan süreçte Hürriyet, Yeni Sabah, Milliyet, Ulus ve Akşam
gazetelerinde, RTB'ın hepsi de tarihi gerçeklere dayanan
(neredeyse dokümanter mahiyette) en az 27 çizgi romanı
yayınlanmıştır([52]).
Çizgi roman sahasına yaptığı yüksek nitelikli bu katkılar yüzünden o, ülkemiz
çizgi roman kozmosunun ölümsüzleri arasına yazdırmıştır
ismini.
3) Turhan
Selçuk (1922
- 2010), karikatürümüzün duayen isimlerindir. Saul Steinberg'ün
tarzından çok etkilenmiştir. 1957 - 2003 döneminde gazetelerde tefrika edilen,
maceraları toplu olarak 4 kere albümler halinde de yayınlanan Abdülcanbaz sagası,
sanatçının minimalist, yuvarlaklardan çok köşeli formların hakim olduğu, düz
hatlı, yalın tarzıyla orijinal bir tasarımdır. Abdülcanbaz külliyatı, Turhan
Selçuk'un en önemli çizgi roman artistlerimiz arasında
zikredilmesine neden olacak mahiyet ve kapsamdadır.
4) Suat
Yalaz (1932 - 2020), illüstratör, çizgi
romancı, film yapımcısı - yönetmeni - senaristidir. 1962 - 2010 döneminde
gazetelerde tefrika edilen ve külliyatı defalarca fasiküller ve albümler
halinde meraklısıyla buluşan, yaratıcısı tarafından 7 kere de beyaz perdeye
aktarılan kılıçlı kahraman Karaoğlan'ın başından geçenler, çizgi
roman tarihimizin en popüler ve en uzun soluklu sagasını oluşturur. Uzun
yıllar Paris'te yaşayan ve (Karaoğlan maceralarının Fransa ve Kuzey
Afrika ülkeleri gibi frankofon zonda Kebir ve Changor isimleri
altında yayınlanması ile tarihi ve yanı sıra da western,
korku, erotik genre'larda olmak üzere) çok sayıda Fransızca çizgi
romana da imza atan sanatçının Hz. Muhammed, Atatürk,
Enver Paşa, Çerkez Ethem ve Topal Osman Ağa'nın
hayatlarını anlattığı dokümanter çr'ları, bana kalırsa onun en
başarılı eserleridir, aynı zamanda bunlar çizgi roman tarihimizin
zirvelerindendir. Karaoğlan sagasının başlangıcı, senaryoları Abdullah
Ziya Kozanoğlu (AZK) tarafından yazılmış Kaan
maceralarının, 1950'lerin sonu, 1960'ların başı gibi Akşam
Gazetesi'nde yayınlanmasıdır. Bunlar hemen akabinde, Türkiye
Yayınevi tarafından 9 albüm halinde piyasaya
sürülmüştür. AZK'nun senaryolarındaki özen ve kaliteye, genç Suat
Yalaz'ın onları illüstre ederken gerçekleştirdiği artistik işçilik ve
yüksek grafik - plastik değerler de eklenince, Kaan albümleri,
ister istemez, henüz kariyerinin başlarındaki sanatçının en iyi işleri arasında
girmiştir. Diğer yaptıklarına hiç girişmemiş olsaydı dahi, bahsettiğim dokümanter
tarihi çizgi roman albümleriyle Kaan külliyatı, sanatçıyı TÜRK
ÇİZGİ ROMAN PANTEONUnun zirvesine çıkarmaya yeter de artardı bile([53]).
5) Sezgin
Burak (1935 - 1978), sanatçı tarafından
yazılıp çizilen kılıçlı ve pelerinli kahraman Tarkan, Karaoğlan'la
birlikte tarihi Türk çizgi romanının iki zirvesinden biridir. 8
kere beyaz perdeye uyarlanan seri öyle büyük bir başarı kazanmıştır ki, Tarkan ismi,
maceraların yayın döneminde, en popüler adlar arasına girmiş, çok sayıda
ebeveyn, yeni doğan oğulları için bu ismi tercih etmiştir. Popüler
kültür antitesi olarak Tarkan'ın hayatımıza, isim verme
tercihlerimiz dışındaki tesirleri arasında, Tarkan'ın kurt köpeğine
talimat vermek adına yaptığı 'atıl kurt!' seslenişinin,
dilimize bir kalıp olarak yerleşmesi de vardır. Hürriyet Gazetesi için
yaptığı Bizimkiler çizgi bandı, mizahi çizgi roman alanında
ülkemizde yapılan en kaliteli ve başarılı işlerin başında gelir. Sanatçının
kariyerine İtalya'da devam ettiği 1960'ların 2. yarısında
gazete, tiraj kaybetmemek adına, seriyi, Sezgin Burak'ın kardeşi
Ersin Burak'a çizdirmiştir. Tarkan'ın yaratıcısının, halâ da
sır olan bir nedenle, genç yaşta intiharının ardından, bu pelerinli kahramanın
son macerası yarım kalmış, Bizimkiler çizgi Bandı ise çok uzun
bir süre daha Ersin Burak tarafından sürdürülmüştür.
6) Oğuz
Aral (1936 -
2004), karikatürist, yazar, GırGır dergisinin kurucusu ve
genel yayın yönetmeni. Utanmaz Adam ve Avanak Avni tiplemeleri
en bilinen çizgi roman karakterleridir. Oğuz Aral'ın beyni, ruhu ve
dinamosu olduğu GırGır dergisi, 1972 - 1989 döneminde Türkiye'de
karikatür ve çizgi romanın standartlarını belirlemiş, merkez - sol popülist
tarzıyla şimdi hayal bile edilemeyecek olan tirajlara ve okunma oranlarına
erişmiş, mezkûr dönemde âdeta sosyo-politik ve sosyo-kültürel bir phenomena
haline almış bir süreli yayındı. Bir grafik sanatlar ekolü gibi
işlev gören bu dergi vasıtasıyla Oğuz Aral, bizzat yaptığı çizgi
romanlardan çok, bir çoğu halâ grafik sanatlar dünyamıza katkı veren
talebelerinin, başta çizgi roman olmak üzere, yaptıkları grafik işleri üzerinden
domine etmiştir çizgi roman ve grafik sanatlar sektörlerini. Oğuz Aral'ın
bahse konu dominatörlüğü günümüzde artık çok zayıflamış olsa
da, popüler kültür uzmanlarından çizgi roman ve animasyon
alanlarında çalışanlar, bu dominasyona dair kimi izleri,
yaptıkları plastik - artistik - estetik - metinsel çözümlemeler sırasında,
tespit ve deşifre etmektedir. Ezcümle, Oğuz Aral, çizgi roman
kozmosumuzun ve karikatürümüzün göz ardı edilemeyecek bir fenomenidir([54]).
7) Abdullah
Turhan (AT, 1933
- 2020); kılıçlı kahramanlar türüne kattığı karakterlerle, özellikle de Tolga ve Kara
Murat'la tanınan çizgi roman sanatçısı ve illüstratör.
Lâfı dolandırmadan sadede geliyor ve 'confession time' diyorum: 25
sanatçılık bu liste, sadece okunulan telifin müellifinin
beğenileri temelinde şekillenip ortaya çıkmış olsaydı şayet, gerek (Rahmi Turan'la birlikte
yazdıkları kılıçlı kahramanlar maceralarının) senaryolarını ve gerekse de artistik - plastik - estetik
vasıfları itibarıyla grafik yanını vasat ve yer yer de vasat altı bulduğum, bu
yüzden de kendimi yakın hissetmediğim bu âsar'a, imza atmış olan AT dahil
olamazdı ona. Devreye giren çok sayıda nesnel - dışsal etken ve dinamik
yüzünden, işin kişisel sempati kısmı etkisini yitirmiş, bahse konu sanatçı bu
başlık altında yer almıştır (bu tercihin fikri zemini için bknz. 48. dipnot).
AT külliyatı, ülkemizin çizgi roman okurundan büyük ilgi görmüş, yanı sıra
da, Tolga ve Kara Murat takımları
koleksiyonerlerin gözdesi ve 'arzu nesnesi'([55]) halini
almıştır. AT'ın külliyatını 'çizgi roman kültürü
araştırması' tekniğiyle mercek altına aldığımızda, bu toplamın,
özellikle de 'Kara Murat sagası'nın tesirinin, çizgi roman
kozmosumuzun sınırlarını aştığını, tarihe, bilhassa Bizans dönemine dair
çok güçlü ön yargıların yerleşmesine neden olduğunu görürüz. Bunda, çizgi romandan
uyarlanan ve Cüneyt Arkın'ın başrolünde oynadığı 7 filmlik
Kara Murat serisinin özellikle tayin edici etkisi olmuştur([56]). Coğrafyamızdaki ortalama insanın Bizans'a dair 'bilgi'sinin
bahse konu çizgi roman ve film serisi olması, AT'ın kılıçlı
kahramanının sosyokültürel, ideolojik ve psikososyal tesirinin boyutlarını ele
veren önemli bir emaredir. Onların yol açtığı yargılar, Mem / Même
(bknz 18. dipnot) halini alarak, Türkiye Toplumsal Formasyonunun müşterek
hafızasına nakşolmuşlardır. Bir çizgi roman kahramanının maceraları
üzerinden şekillenen söz konusu yargının (même), oluşmasına,
mezkûr çizgi romanın yaratıcısı olması hasebiyle, yol açtığı ve 'dokuzuncu
sanat'ın, taife-i münevveran tarafından küçümsenmesinin,
bir toplumun kılcallarının anlamlandırılması noktasında yaratabileceği zaafları
tartışmamıza vesile olduğu için Abdullah Turhan ehemmiyetlidir
ve sırf bu yüzden bile onsuz bir 'çizgi
roman tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı' listesi,
nâtamam olurdu şüphesiz.
8) Haldun
Sevel, Mütareke
Dönemi denilen, Mondros Mütarekesinin
imzalandığı 30 Ekim 1918 ile Mudanya mütarekesinin
akdedildiği 11 Ekim 1922 arasındaki süreçte, bir
diğer ifadeyle, İstanbul'un işgal altında olduğu 13 Kasım 1918 ile 4 Ekim
1923 arasındaki periyotta faaliyet gösteren Kuvayı
Milliye yanlısı vatansever bir kabadayı olan Ustura Kemal'in
başından geçenleri, büyük ölçüde tarihi olaylardan beslenerek, çizgi roman
haline getirmiştir. Üç tanesi farklı yayınevlerince ikişer kere olmak
üzere, 5 farklı Ustura Kemal macerası 1997 - 2023 sürecinde Arba,
Tiglat Matbaası (sanatçının kendi yayınıdır), Elips, Cinius ve Dark İstanbul
Yayınevleri tarafından 8 albüm halinde
yayınlanmıştır. Ustura Kemal'in okuruyla buluşması ise çok daha
eski bir tarihe, onun ilk kez Günaydın Gazetesi'nin kardeş yayını
olan Gün Gazetesi’nde tefrika edilmesiyle, tam 51 yıl öncesine
dayanır. Söz konusu tarihi döneme dair başka çizgi roman olmaması ve sanatçının
her bir paneli, çoğunlukla Yeşilçam aktör ve aktrislerini,
başta kendisi olmak üzere, yakın civarındaki kişileri ve Ustura Kemal'in
peşinde koşturduğu yıllarda temas kurduğu, o dönemin gerçek aktörlerini ve
onların sağladığı görselleri model alarak ya da onlardan esinlenerek, suluboya
ile ve büyük emek harcayarak yapması, Ustura Kemal anlatısını
hem senaryo ve hem de grafik yan bakımlarından ilgiye değer kılmaktadır.
9) İsmail
Gülgeç (1948 - 2011),
karikatürist, illüstratör, çizgi roman sanatçısı, yayıncı, radyo programcısı,
mesleki kitle örgütü (Karikatürcüler Derneği) başkanı ve yöneticisi.
Çocuk yaşta geçirdiği ağır bir rahatsızlık yüzünden bedenen engelli hale
gelmesi yetmiyormuş gibi, hayatının son 12 yılında da lösemi ile amansız bir
mücadele yürüttü. İllüstrayon, karikatür ve çizgi romanları ile katkı verdiği
çok sayıdaki gazete, gazete ilâvesi, dergi, banka süreli yayını, kitap, kamuoyu
araştırması raporu, plâk tanıtım broşürü, sergi, sempozyum gibi mecrada
yayınlanan, sergilenen işlerini 1995'de kurduğu Gülgeç Yayınları ve
Ajansı bünyesinde külliyat halinde bir araya getirerek basmaya
başladı; erken ölümü ile bu proje tamamlanamadı. Cumhuriyet Gazetesinde 1981
- 2011 döneminde tefrika edilen, ardından da bir kısmı albümler
halinde toplu olarak basılan Hayvanlar ve İnsanlar başlıklı
bant çizgi romanları en popüler işlerindendir. Sanatçının, geriye
doğru yaklaşık 100 yıllık süreçte icra-ı sanat eylemiş binlerce meslektaşı
arasından sıyrılarak unutulmaz Türk karikatürist ve çizgi
romancıları arasına girmesini sağlayan verimleri ise, Ahmet
Ümit'in senaryolarını yazdığı Başkomser Nevzat - Tapınak Fahişeleri, Başkomser
Nevzat - Çiçekçinin Ölümü çizgi romanları ile Yaşar Kemal'in
gezegen ölçeğinde fenomen haline gelmiş uluslararası çok satan destansı
romanı İnce Memed'in çizgi roman uyarlamasıdır([57]).
10) Bülent
Arabacıoğlu (BA,1950), karikatürist,
çizgi roman ve çizgi film / animasyon sanatçısı, reklâmcı.
1971'den bu yana süren grafik sanatlar kariyerinde, çizgi
roman tarihimizin en tanınan, en ikonik, en kanonik
tiplemelerinden, fütüristik tandanslı maceraların
odağındaki bir süper kahraman ve bilim kurgu
parodisi olan En Kahraman Rıdvan karakterini ve reklâmcılık
tarihimizin en başarılı çizgi film / animasyon ve karikatür
karakteri Tipi Tip'i yarattı. En Kahraman Rıdvan karakterinin
maceralarının GırGır Dergisi'nde (1980'lerin ilk yıllarından
itibaren) yayınlandığı sırada, mezkûr serial'ın protagonist
kahramanının sarf ettiği replikleri, özellikle de 'Ey zalim, haydut, üç kağıtçı ve bilumum
kötüler!.. titreyin ve savulun! En Kahraman Rıdvan geliyor! Kukuriiikuuu!' sokaktaki
insanımızın, bilhassa çocuklarla gençlerin diline pelesenk olmuştu. Sanatçının
bir diğer önemli başarısı da, Kent Gıda'nın yeni bir sakız
markasının lansman ve reklâm kampanyası için 1974'de yarattığı Tipitip ana
karakteriyle, onlarla birlikte ürettiği yan karakterler Tipitoş (Tipi
Tip'in eşi), Tipican (oğlu), Tipicik (kızı) ve Tipitop (Tipi
Tip ailesinin köpeği) etrafında oluşan anlatıda şekillendi; bu fiktif
tiplerin tamamı insanımız tarafından müthiş benimsendi ve çok da sevildi.
Dönemin oldukça iptidai koşullarında gerçekleştirilmelerine karşın, BA'nun
bu kurmaca karakterlerin maceraları temelinde yaptığı çok sayıda reklâm amaçlı
animasyon filmleri artistik, sinematografik ve ticari olarak
büyük başarılara imza atarken, Türkiye Toplumsal Formasyonu'nun popüler
kültür dünyasına da damgasını vurdu. Tipi Tip ailesi sosyolojik
mimarimizin komponentlerinin, özellikle de çocuklarla gençlerin sevgilisi
oluvermiş, fiktif bir kahraman ve ailesinin oluşturdukları kurmaca dünya,
toplumumuzun efektif bir unsuru haline gelmişti. BA'nun genelde
grafik sanatlarımıza, özelde de karikatür ve çizgi roman kozmoslarımıza kattığı
yenilik ve orijinalitelerden biri de, sanatçının ilk olarak Laklak
Dergisi'nde 1980'lerin ilk yarısında boy gösteren tam sayfa
halinde çizilmiş panoramik ve tematik karikatürleriydi. Dünya'nın önde
gelen grafik sanatlar havzalarında uzun süredir kullanılan söz konusu çok
karakterli, çok konulu, çok odaklı ve çok aksiyonlu bu
panoramik mahiyetteki grafik tasvirler, BA ile birlikte,
artık ülkemiz iletişim ve bildirişim kozmoslarının da bir parçası olmuştu. Bu
hikâyeleme tarzı, BA'nun üstlendiği öncü rolün ardından, çok
sayıda illüstratör, karikatürist ve çizgi roman sanatçımız tarafından
benimsenmiş ve onların grafik anlatılarının da bir
parçası haline gelmişti. Panoramik grafik tablolar akabinde,
sadece edebiyatın bahse konu popüler grafik türlerinde değil; ticari, politik
ve kâr amacı gütmeyen sivil inisyatiflerin faaliyetlerini duyurmak adına da
işlev görmeye başlamıştı. En Kahraman Rıdvan külliyatı halen Marmara
Çizgi yayınevi tarafından albümler halinde yayınlanmakta; yayıncısının
özenli bir edisyon halinde okuyucu ve koleksiyonerlere sunduğu bu toplu
baskı 14. albümüyle artık serinin sonuna yaklaşmıştır. Okunulan
telifin müellifi, kendisine tahsis ettiği yerden de anlaşılabileceği
üzere, BA'nun, dahil edildiği listeye fevkalâde yakıştığı
kanaatindir([58]).
11) Necdet Şen (1956), yazar,
illüstratör, çizgi roman sanatçısı, seyyah, dijital tasarımcı ve yayıncı. 1980
- 1996 döneminde Hey dergisi ile Cumhuriyet ve Hürriyet Gazetelerinde
yayınlanan Hızlı Gazeteci çizgi romanı, 'karşı-kahraman' olan
(eski?) sosyalist bir gazetecinin maceralarını anlatır. Parantez Yayınları'nın 32
albüm halinde yayınladığı külliyatın üç macerası 'Bacı', 'Değişim
Rüzgârı' ve (Cumhuriyet Gazetesi'nden kovulmasına
neden olan çizgi romanı) ‘Mış Gibi', ilk
yayınlandıkları dönemde, gündeme âdeta bomba gibi düşmüş, sol ve liberal
entelijansiyayı, tabiri caizse, hallaç pamuğu gibi atmıştır. Özelikle de
bahis konusu entelektüel bagajları olan sosyolojik kesimlerin
çok itibar ettikleri Cumhuriyet Gazetesi ile, Hızlı
Gazeteci'nın maceralarını tefrika etme bayrağını ondan devralan ve okur
kitlesini geniş bir orta sınıflar kombinezonundan devşiren Hürriyet
Gazetesi'nin hedef kitlelerinde çok belirgin yaşandı bu fikri altüst
oluşlar. Necdet Şen'in hayat verdiği bu üç Hızlı Gazeteci
albümü, ezcümle, sosyopolitik çizgi romanımızın baş
yapıtları olup, sanatçının isminin de çizgi romanımızın immortalları
arasına yazılmasını sağlamışlardır([59]).
12) Ergün
Gündüz (1960),
ressam, illüstratör, çizgi romancı, reklâmcı, çizgi roman dergisi yayıncısı.
Ülkemizin en yetenekli çizer ve ressamlarındandır. GırGır'da başladığı
karikatür ve çizgi roman macerasını, birçoğunu bizzat kendisinin yayınladığı
çok sayıda çizgi roman dergisinde sürdürmüştür. Grafik sanatlar alanındaki
kalitesi, dehası öylesine üst seviyededir ki, illüstre ettiği 2 kent
monografisi; 'Kokusuyla Dokusuyla Adana' ve 'Ergün
Gündüz'le İstanbul', sayfaları arasında defalarca gezineceğiniz görsel
şölenleri andırır. Taksi Hikâyeleri başlıklı 2 çizgi roman
albümü, Türk çizgi romanının zirvelerindendir.
13) Galip
Tekin (1958 - 2017), fantastik
kurgu ve bilim kurgu türlerinde eserler veren çizgi
romancımız. Tuhaf Öyküler başlığını taşıyan 3 albümde toplanan
çizgi romanları, türünün coğrafyamızda yapılan en iyi örneklerindendir. tv
dizisi haline de getirilen bu albümlerin senaryoları ve grafik dilleri, türün meraklısı
olan her yaştan çizgi roman okurunun beklentilerini fazlasıyla karşılarken,
yeni jenerasyondan çizg üi roman sanatçılarına da ilham vermeye devam ediyor.
14) Suat
Gönülay (1965), fantastik çizgi roman türünün
kendine özgü bu temsilcisi, başarıyla oluşturduğu gündelik - sıradan
atmosferlerden, gergin bir faza geçişi ustalıkla çizgi romanlarına yedirmeyi
başaran bir sanatçıdır. 'Tekinsiz anlatı - huzursuz çizgi roman' diye
bir kavram var mıdır, bilemiyorum. Yoksa da, onun işleri sayesinde, bu şekilde
kavramsallaştırılabilecek bir genre'dan artık bahsedilebilir pekalâ. Çizgi
roman sektörünü epeydir terk etmiş olması, en başarılı temsilcilerinden olduğu
mezkûr türün tutkunlarını üzmüştür. Yayınlanan 3 çizgi roman albümü Hayatım
Roman / Baltalar Elimizde (1991), Ben Yaşarım (2010) ve Halkım
İstesin Hemen (2013) çizgi roman okur ve koleksiyonerlerinin
arşivinde yer alması gereken vazgeçilmezlerinden olup, Suat Gönülay'ın
çizgi roman tarihimizde kalıcı iz bırakmasını sağlamıştır.
15) İlban
Ertem (1950), karikatürist ve çizgi romancı. İhsan Oktay Anar'ın kült romanı Puslu Kıtalar Atlası'dan uyarlayarak
senaryosunu yazdığı ve 5 yılda çizip renklendirdiği aynı ismi taşıyan çizgi
roman albümü 2015'de İletişim Yayınları tarafından
piyasaya verildiğinde, oluşan tepkilerin sıklet merkezi ve ortalaması aşağı
yukarı şöyleydi: 'Bu çizgi roman albümü, Türk çizgi
roman tarihinin aşılması çok zor bir zirvesidir!' O zirve halâ
aşılamadı, aşılacak gibi de gözükmüyor. İşte bu yüzden bu listeye alırken İlban
Ertem'i, zerrece tereddüt yaşamadım.
16) Yalçın
Didman (1947),
gerçekçi anlatıların yanı sıra, bilim kurgu, fantastik kurgu ve korku
maceraları da yazıp çizen çizgi roman sanatçısı, ekolojist. Çoğunlukla 'bağımsız
çizgi roman', 'grafik roman' olarak nitelenen çizgi romanlarında, insanın ekolojik
sistem üzerindeki olumsuz tesirlerine ve neden olduğu küresel
iklim değişikliğinin yıkıcı sonuçlarına sık sık ve etkileyici göndermeler
yapılır. 'Ayılı Adam - Eksi Seksen', 'Aynalı Teke - Zorlu Av' çizgi
roman yapmak yerine tabiatın bağrında yaşamayı tercih eden sanatçının, basılan
az sayıdaki çizgi roman albümünün en başarılılarıdır. Daha fazla
çizgi roman albümü yaratması beklenen Yalçın Didman'ın özgün çizgi
roman albümleri, bahse konu duyarlılıkları paylaşan okurun vazgeçilmezi
olmuştur. Sanatçının ilk olarak 30 yıl önce HBR Maymun mizah
dergisinde görücüye çıkan ve arkeoloji, tarih, mitoloji disiplinlerine dair alt
metinler ve gerçeklikler içeren fantastik öyküsü Nemrut Güneşinin, 2023 Kasım
ayında Marmara Çizgi tarafından ilk defa albüm halinde yayınlanması, sadece
Yalçın Didman sevenlerini değil, genelde çizgi roman okurlarını da mutlu etti.
17) Hikmet
Yamansavaşçılar (HY, 1956), lise tahsilini yaptığı 1970'lerin başında, çizgi
romanımızın duayenlerinden, kılıçlı kahramanlar Tolga ve Kara
Murat'ın yaratıcısı Abdullah Turhan'ın 'gölge çizer'liğini
yaparak başladı profesyonel çizgi roman kariyerine. Hemen akabinde, ismi dergi
künyesine girdiği için 'gölge çizer'likten 'katkı veren'
statüsüne terfi etti. Bu arada çocuk dergilerine de tarihi çizgi romanlar yazıp
çizmeye başlamıştı. 1979'da, ani bir kararla koptu çizgi
romandan HY. Tam 38 yıl süren bir aradan
sonra, 2015'de, epeydir zihninde tasarladığı Karabala projesinini
çizmeye başladı. 2016- 2022 döneminde yayınlanan 5
albümlük Karabala sagası büyük yankı uyandırdı. Bu etki ülkemizle de
sınırlı kalmadı; Karabala'nın ilk albümü Hollanda'da,
hard cover ve 56 sayfa olarak, yayınlandı bile; toplamda 12 albüm olacak serinin
3 yılda tamamlanması plânlandı. Kısa zaman içinde, serinin Belçika'da
basılacağını, HY'ın, Hollandalı yayıncısı tarafından verilmiş, hard
cover, büyük boy, 50 s. civarında, yâni frankofon formatta
basılacak bir de Western çizgi roman projesini üstlendiğini,
bunun Fransa - Belçika - Hollanda'da eş zamanlı olarak markete
verileceğini paylaşmış olayım. Şu sıralarda, 5 albümlük bir seri
olarak tasarladığı 'Sarıkamış'tan Çanakkale'ye setinin ilk albümü
olan 'Sarıkamış'ın renklendirilmesi üzerinde yoğun bir şekilde
çalışan HY, albümü 2024 başına yetiştirmeye
çalışıyor. Sanatçı, çizgi roman üretme noktasında 38
yıl süren bir suskunluktan sonra, kaybolan onca zamanı
telafi etmek adına, nefes nefese bir tempo ile çalışırken, onun özetle
paylaştığım kariyerinin ayrıksı unsurları, çizgi roman
tarihimizin en enteresan ve en müstesna bahislerden biri olarak grafik
sanatlar kozmosumuzun müşterek hafızasına çoktan nakşoldu([60]).
18) Mustafa
Kutlukhan Perker (MKP, 1972),
illüstratör, çizgi roman sanatçısı, karikatürist, yazar, yayıncı, editör. 1988'de GırGır
Dergisi'nde başlayan grafik sanatlar kariyeri, diğer mizah dergileri ve çok
sayıda gazeteye sağladığı grafik içeriklerle devam etti. 2001'den
itibaren yerleştiği ABD'de ülkenin en önemli gazeteleriyle
prestijli dergilerinde grafik işleri yayınlandı. Sanatçı, merkezi New
York'da olan Society of Illustratiors'un ilk Türk üyesidir. Air serisi
(4 albüm, DC Comics / Vertigo), Todd serisi ( 2
albüm, Image Comics), Cairo
(DC Comics / Vertigo)
ve Insomnia Cafe (Dark Horse) MKP'in ABD'de
yayınlanan en önemli, prestijli ve popüler işleri arasında olup, ona küresel
çizgi roman marketinde tanınırlık sağladı. Küresel
şöhret sahibi çok ödüllü yazar G. Willow Wilson'ın senaryosunu
yazdığı Air için yaptığı desenler ona Eisner en iyi
çizer adaylığını getirdi. Grafik işlerinden seçilenler ABD'de çeşitli
derlemelerde yer aldı, ödüller kazanmasını sağladı. Harakiri (2011),
Türk Mucizesi (2014) ve Kara Karga (2016) dergilerini
kurdu, bunlara içerik sağladı. 2016'da, iki eş kurucusundan
biri olarak yayın dünyamıza kazandırdığı ve halen de ortaklarından biri ve
genel yayın yönetmeni olduğu Kara Karga Yayınları'nı, çok kısa bir
sürede ülkemizin en önemli çizgi roman yayıncılarından biri haline
getirdi. MKP'in Doğan Kitap (Kahire, 2
albüm) ve Sırtlan Kitap (Todd - Dünyanın En Çirkin Çocuğu, 2
albüm) tarafından basılan çizgi roman albümlerinin yanı sıra, külliyatının
diğer eserleri (12 kitap) Kara Karga Yayınları tarafından
sunuldu okuruna. Yukarıda işaret edilen ABD'deki grafik müktesebatı ve
ortağı ve yöneticisi olduğu yayıncının bastığı Öyle Bir Geçer Zaman Ki, Defterler,
Yaz Uykusu albümleri, sanatçının en olgun ve kayda değer işleridir.
Onun bu listeye dahil olmasındaki en büyük pay ise, Kara Karga etiketi
ile Türkiye çizgi roman marketine ve Türk okuruna sunduğu
tamamı çok kaliteli olan, kurmaca ve kurgu
dışı türlerindeki 65 tercüme çizgi romandır. ([61]).
19) Ersin
Karabulut (1981), otobiyografik
nitelikli realist çizgi romanların yanı sıra, fantastik,
korku, gerçeküstü çizgi roman türlerinde de başarılı işlere imza atan
sanatçı, sağlam deseni ve özenli senaryolarıyla ülkemizde ciddi bir hayran
kitlesi edinmişti. Son yıllarda Paris'e yerleşen Ersin
Karabulut, Türkiye'de yayınlanan Sandık İçi 1 (2005), Sevgili
Günlük (2009), Sandık İçi 2 (2011), Amatör (2012), Çizgili
Tişört (2016),Sandık İçi 3 (2017), Yeraltı Öyküleri (2021) çr
albümleriyle, Fransa'da arka arkaya (Contes ordinaires d'une société résignée, 2018; Jusqu'ici
tout allait bien, 2020; Journal inquiet d'Istanbul tome 1, 2022) yayınlanan
albümleriyle önemli bir başarıya imza atıyor. Yanı sıra, çizgi roman
albümleri Almanca, İngilizce, Lehçe, İspanyolca'ya da çevrilen sanatçının
bu lisanların konuşulduğu oldukça geniş bir coğrafyada da belli bir tanınırlığa
eriştiği söylenebilir. Türk çizgi romnanının küreselleşmiş
markası ve yüzü olan Ersin Karabulut'un
dilimizdeki külliyatı, kaliteli çizgi roman arayışında olan
okurun vazgeçilmezlerinden. Türün meraklıları, genç yaşında çizgi roman
kozmosumuzun çok önemli bir markası olmayı başaran sanatçının
yeni çalışmaları heyecanla bekliyor.
20) Uğur
Erbaş (1977), bol
ödüllü animatör, grafik tasarımcı, çizgi roman sanatçısı; 'Gozo ve
Sagre' (2018) ve 'Germakoçi' (2022) albümleri İletişim
Yayınları tarafından basılan sanatçı, bunlarla 2020 ve 2022'de Aydın
Doğan Çizgi Roman Ödülü'nü kazandı. Anadolu, Mezopotamya, Levant,
Kafkaslar, Balkanlar, Orta Asya gibi çok geniş bir hinterlanttaki
mitolojik, teolojik, sosyolojik, antropolojik ve kültürel fenomenlerden
beslenen çok katmanlı senaryoları; anlatıya dinamizm kazandıran zekice ve
özenli kurguları, okurunu şaşırtan sürprizlerle dolu plân ve sekansların
zenginleştirdiği dramatik yapısıyla bu çizgi roman albümleri, muhatabında
âdeta kaliteli bir sanat filmi izlediği intibaını
uyandırmakta. Tabii bunda, Uğur Erbaş'ın, grafik olarak,
asırlara sârî çok köklü bir geleneği olan minyatür sanatına
yaslanmasının da katkısı büyük olmuş. Sadece 2 eserle yazdırdı
adını Uğur Erbaş, çizgi roman üstatlarının hizasına. Çizgi roman
sevdalıları, iyi edebiyat ve kaliteli grafik işleri kovalayan okur ve
koleksiyonerlerin ortak dileği şu olsa gerektir: 'çizgi romana daha
fazla zaman ayır, daha çok yaz, daha çok çiz Uğur Erbaş!'.
21) Sümeyye
Kesgin, Muğla doğumlu genç bir kadın, 2010'ların
ilk yarısında Türkiye çizgi roman kozmosuna verdiği katkılardan
sonra, ABD çizgi roman marketinde büyüklük sıralamasında 3. olan ve
sektörün en büyük 2 oyuncusu DC Comics ve Marvel
Comics'ten farklı bir iş görme tarzı tutturduğu için de, bağımsız
çizgi romanın kalesi olarak gösterilen Image Comics için
çalışmaya başladı. Sanatçı, küresel ölçekte ses getiren ve ciddi ticari
başarı elde eden Rise of Magi ve Elsewhere'in çizeri, bir
bilim kurgu anlatısı olan Voyagis'in ise hem yazarı ve hem de
çizeridir. Kısa zamanda yaptığı işlerle Dünya çapında tanınan bir çizgi roman
sanatçısı seviyesine erişen Sümeyye Kesgin, bu başarısıyla
adını ülkemiz çizgi roman tarihine nakşetmiş oldu. Elsewhere dilimize Başka Bir Yer adıyla
kazandırıldı; sanatçının Image Comics etiketli diğer çizgi romanlarının da bir
an önce Türkçeye çevrilmesini bekliyor ülkemizdeki 9. sanat tutkunları.
22) Bartu
Bölükbaşı (1993), göçer
Türk kavimlerinin tarihi ve İslamiyet öncesi Türk inançları konusunda
ciddi, kapsamlı ve derinlikli araştırmalar yapan ve bunlardan, genç yaşından
beklenmeyecek bir olgunlukla, sentezlediği argümanları, çok kısa zamanda
geliştirmeyi başardığı olağanüstü sağlam ve orijinal desenleriyle çizdiği çizgi
romanlarına ve illüstrasyonlu kitaplarına yedirmeyi becermiş bir sanatçıdır.
Önceki çizgi romanları hakkındaki olumlu eleştireler henüz tazeyken,
sanatçının, çok değil sadece bir yıl arayla 2 fevkalâde önemli illüstrayonlu
kitabının birden kitapçı raflarındaki yerlerini alması, ne bizim coğrafyamızda
ve ne de dış alemde, çok da sık rastlanan bir durum olmasa gerektir. İşte bu
iki kitap, Türk Mitolojisi Atlası (Presstij Kitap,
2022) ve Eski Türk Portreleri (Presstij Kitap,
2023), Bartu Bölükbaşı'nı, daha 30 yaşında iken, ülkemiz
çizgi romanının önemli sanatçılarından biri haline getirmiştir. Bu
satırların müellifi, mezkûr türlerin meraklısı diğer pek çok okuru gibi, ondan
artık daha mükemmelini bekliyor; üzgünüm dostum, çıtayı bu kadar yukarı
koymayacaktın; bu yüzden de Citius,
Altius, Fortius (daha hızlı, daha yükseğe, daha güçlü) Bartu Kardeş!
23) Emre Orhun (EO, 1976, Pekin), ressam, illüstratör,
çizgi roman sanatçısı; uzun süre Paris'te yaşadı, illüstre
ettiği bir kitap 1999'da Bologna Kitap Fuarı'nda ödül alınca Fransa'nın önemli yayınevi, gazete ve dergilerinin radarına
girdi; Avrupa'nın en prestijli gazetelerinden Le Monde ve Liberation için illüstrasyonlar ve Glenat Yayınevi içinde çizgi romanlar çizdi. Hakan Günday'ın (HG) Doğan
Kitap'tan çıkan romanlarının kapaklarını yaptı, ardından onun kült eser
haline gelmiş ilk romanını, Kinyas ve Kayra'yı illüstre etti.
Kitabın illüstrasyonlu bu baskısının 3 ayrı edisyonu yapıldı([62]). 2020
Ocak ayında Flaneur Books tarafından basılan ve yine
bir HG - EO işbirliğinin ürünü olan Kana Diz Kana, Türkçe’de scratching ([63]), tekniğiyle
gerçekleştirilen (benim tespit edebildiğim) ilk yerli çizgi romandır.
Etiketleyerek ve etiketlenerek var olunan ve var edilen bir çağın 'etiketlemeden
ve etiketlenmeden yaşayamayanlardandır' diye tarif ve tavsif edilerek etiketlenen
kişisi olarak, etiketlemeden geçemeyeceğim: Türkiye'nin Thomas Ott'udur EO! Sanatçı, tekinsiz
anlatılarını ve karanlık atmosferlerini ifadeye etmeye çok
elverişli olan ekspresyonist bir üslûpla çizer
desenlerini. Gerek scratching tekniğini kullanmadaki öncü rolü ve gerekse de, bu
tekniğe çok yakışan 'karanlık içerikleri' yüzünden, çizgi
roman dünyamızda farklı bir yeri vardır onun. Bütün bunların sonucunda onu,
'çizgi roman tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı' listeme
almam farz haline gelmişti, nitekim aldım işte([64]).
24) Umut
Sarıkaya (1980),
karikatürist, çizgi roman sanatçısı, yazar([65]). İTÜ
Gemi İnşaat Mühendisliği mezunu olup, kısa bir dönem gemi
inşaat sektöründe çalışmıştır. Lise ve üniversite yıllarında amatör olarak
sürdürdüğü mizah dergilerine içerik sağlama işini, mühendislik kariyerini
noktaladığı ve yazarlık ve çizerliği artık profesyonel bir anlayışla hayata
geçirmeye başladığı 2002'den itibaren Kemik ve Penguen
dergilerinde sürdürdü. Bu tarih, 'İşimdeyim Gücümdeyim' başlıklı karikatür köşesi ile 'Benim
de Söyleyeceklerim Var' ismini taşıyan mizah yazılarının da milâdı oldu.
Sanatçının bu yıllarda başlayıp, akabinde de yarım bıraktığı İstanbul Üniversitesi
Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü'ndeki yüksek lisans eğitimi,
bir taraftan onun deniz ve denizcilikle ilgili
antitelere olan derûnî ve hafî yönelimini ele verirken, öte yandan da, modern
Türk çizgi roman tarihinin başlangıcını günümüze bağlayan bir dip
dalgasını, bir irtibat ve iltisak vasatını îmâ etmektedir([66]). Umut
Sarıkaya, 2007 Eylül'ünde bir grup yazar ve çizer arkadaşıyla Penguen'den
ayrılıp Uykusuz'u kurdu; 2014 sonunda bu dergiye içerik
sağlama işini askıya alıp, 2015 Şubat ayında piyasaya
vereceği Naber dergisi için çalışmaya başladı. Sanatçının
başlangıçta tek yazarı ve çizeri olduğu dergi, ilerleyen sayılarında konuk
yazar ve çizerlere de yer vermeye başladı. Bahis konusu dergide boy gösteren
ve Umut Sarıkaya'nın dünya edebiyat tarihinin şaheserlerinden
olan 7 kısa öyküyü [Perpetuum Mobile (Anton Çehov), Portre (Nikolay
Vasilyeviç Gogol), Kâtip Bartleby (Herman Melville), Korkak (Guy de
Maupassant), Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat (Stefan
Zweig), Narcissus’un Zencisi (Joseph Conrad), Yaman Adam (Miguel de
Unamuno)] uyarlayarak illüstre etmesi neticesi ortaya çıkan çizgi romanlar,
akabinde Komik Şeyler Yayıncılık tarafından Umut
Sarıkaya'dan Dünya Klasikleri başlığıyla müstakil albüm olarak
da yayınlandı. Her yaştan okurunu derinden etkileyen bu 7 resimli
hikâye ve onların her birine eklemlenmiş tamamlayıcı metinlerle kayda
değer bir edebiyat karnavalına ve grafik sanat şölenine
dönüşen mezkûr eser, sanatçının aşılması gerçekten de müşkül
olan başyapıtıdır. Bu eser ve yanı sıra sayısız karikatür ve çizgi
roman içeren İşimdeyim Gücümdeyim'in şu ana değin
yayınlanan (dergi sayfalarındaki kapsamlı bir külliyatın
bir kısmına tekabül eden) 2 albümü, Umut Sarıkaya'yı türün meraklısı olan okur için
vazgeçilemez kılmıştır. Muhatabını, jargonuna / vokabülerine yeni kavramlar ve
deyişler ekleyecek, alışkanlıklarını etkileyip yaşam tarzını tadil ettirecek
denli tesiri altına alan içeriğiyle mezkûr müktesebat, Umut Sarıkaya'nın çizgi
roman tarihimizin en efektif ve orijinal yaratıcıları arasına dahil
edilmesine yeter diye düşünüyorum.
25) Oytun
Yılmaz (1988), illüstratör, çizgi roman
sanatçısı, consept artist. Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi mezunudur([67]). İlk ve tek
çizgi romanı İt, Kasım 2023'de buluştu
okurlarıyla. Baobab Yayınları etiketi taşıyan eser dijital
tekniklerle renklendirilmiş ('herkes öyle yapmıyor mu artık, her panelini
elle çinileyip; ardından da suluboya, guaş, kuru kalem ya da karışık teknikle
ile renklendiren kim kaldı?!?' denildiğinde cevabım şudur: 'teknoloji
yerine sanatını ve istidadını konuşturan ve yaşadığımız tarihsel momentte Hikmet
Yamansavaşçılar'ın en başarılı artistlerinden olduğu klasik (atadan kalma
diye de okunabilir) tarzda çalışan çok az sanatçı kaldığı
doğrudur, benim bu noktadaki tercihim ise, hiç şüphesiz, çizgi romanın
her panelinin bizzat sanatçının tarama ucunun ve fırçasının
marifetiyle hayat bulduğu işlerdir.' 119 sayfa hacmindeki çok az
konuşma içeren stabil ve eylemli panelleriyle
esas olarak gerilimli bir atmosfer yaratmayı hedefleyen ve bunu da
mükemmel şekilde beceren albüm; taşrada yaşamanın, insanı, gezegenimizin
diğer bir çok coğrafyasında olduğu gibi, ülkemizde de, seçeneksiz bırakarak
nasıl da amansızca boğabileceğini; dürüst bir yurttaş olmakla
kanunları çiğneyen kriminal bir tip haline
gelmek arasında sanıldığı gibi 'Çin Seddi' değil,
sadece belli belirsiz bir 'thin red line' olduğunu; bastırılmış ve
/ veya tatmin edilmemiş cinsel ihtiyaç ve yönelimlerin insan
psikolojisinin derinliklerinde hangi hasarlara neden olup, kişilik dediğimiz 'hassas
denge'yi nasıl allak bullak ettiğini, bunun da önceden asla tahmin
edilemeyecek tercihler yapmamıza yol açabileceğini; sosyolojik normlar,
kültürel kodlar, ahlâki kısıtlar ve teolojik umdelerin
şekillendirdiği kamusal profilimizle, 'çıplak / otantik
benliğimiz' arasındaki o cihânşümûl, o tarih ve coğrafya
ötesi çelişki ve çatışkıların neden olabileceği kişilik
parçalanmalarının ruhumuzu ve hayatımızı ne
şekilde örseleyebileceğini; yaşlılık sürecinin, onun elden
ayaktan düşme dediğimiz tezahürlerinin, özellikle de demans tablolarının
insanı içine gömdüğü acziyet kuyularını; merhamet,
vicdan, ihtimam, empati gibi hassalarımızı muhafaza
ediyorsak cârî olanın 'insan insanın yurdudur' hali
olduğunu, aksi halde bizi bekleyen akıbetin 'insan insanın kurdudur'dan
başka bir şey olamayacağını; sahipli ya da sahipsiz olsun fark etmez, her hal
ve şartta nesnemiz / objemiz olduklarını
'sandığımız' köpeklerin toplumumuzda aslında nasıl da 'gizli
özne' olduğunu ve kritik anlardaki dokunuşlarıyla nasıl da hayati
ehemmiyete haiz sonuçlara neden olabileceklerini ve bunlarla birlikte diğer bir
çok başka olguyu aleni ya da örtük olarak iddia, îmâ, izah ve hatta
ispat eden bir eser bana göre. Bu aşırı realist ve cüretkâr
anlatıyı okurken ve 'seyrederken', aklıma sık sık Bir Zamanlar
Anadolu'da filminin plân ve sekansları geldi ve şöyle düşündüm
ister istemez: İt çizgi romanı, Nuri Bilge Ceylan tarafından
filme çekilse, müthiş bir iş çıkardı ortaya! Bu cesur,
taşralı, hiperrealist psiko-kriminal gerilim anlatısı, benzerine çizgi
roman kozmosumuzda daha önce rastlamadığım düzeyde başarılı bir iş
olmuş. Genç sanatçı, şaheser kıvamındaki ilk
işiyle adını şimdiden 'tekinsiz kozmoslar'ın, gezegenimiz ölçeğinde
şöhret sahibi Daniel Clowes, Robert Crumb, Charles Burns gibi usta
yaratıcıları hizasına yazdırmayı bilmiş. Olabildiğince muhtasar olarak
paylaşmaya çalıştığım yukarıdaki argümanlar, yayınlanmış tek eseri
olmasına karşın, çok zengin müktesebatlara sahip sektörün onca usta ve emektar
sanatçısı yerine niçin onu tercih ettiğimi ve çizgi roman
tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı listesinin sonuna,
ne maksatla 25. artist olarak eklediğimi yeterince
açıklamıştır diye düşünüyorum. Ezcümle: 'Bravissimo Oytun Yılmaz! Tamamlarken
açık çağrımdır: Başta Baobab Yayınları olmak üzere, bağımsız
- alternatif - underground - protest - avangard prodüksiyonlara önem veren
yayıncılar desteklesinler Oytun Yılmaz'ın projelerini ve sanatçının
yeni işleri bir an önce vücut bulup buluşsun meraklısıyla ([68]).
s) 2023 Türkiye'sinde
çizgi romanlar ve yayıncıları
31 Ekim 2022
- 1 Kasım 2023 döneminde ilk
baskısı, ya da yeni baskısı yapılan çizgi romanlar
içerisinde, bana göre (bknz. 48. Dipnot) senaryo (ana hikâye /
üst metin, dramatik örgü, alt metinler, karakterizasyon, atmosfer vb.) - grafik
özellikler (temel illüstratif teknik, desenler, renklendirme,
kaligrafi, sayfa düzeni vb.) - teknik yan [cilt, şömiz,
karton kapak (soft cover / sc) - sert kapak (hard cover / hc) seçenekleri,
kâğıt kalitesi, fontlar vb.] bakımından en önemli olanlar, künye
bilgisi formatında ve muhtasar cv malûmatı düzeyinde
olmak kaydıyla ve yayıncısının paylaştığı imlâ ile listelenmiştir. Bunlar,
mezkûr periyotta edindiğim, tekrar edindiğim, okuduğum, tekrar okuduğum ve
arşivlediğim çizgi roman külliyatının bende en çok iz bırakan
unsurları, beni en ziyade zenginleştiren numuneleridir. Listeye dahil olan
eserlerin tamamının, edebiyatın iyi örnekleri ve grafik sanatların olgun ve
kaliteli eserleri olmaları hasebiyle, okunulan satırların muhatabı
tarafından da, alınası - okunulası - arşivlenesi şeyler olarak
değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum([69]).
İşte, söz
konusu dönemde edinip okuduklarım, ya da, tekrar edinip tekrar okuduklarım
arasından 'favorilerim' listeme giren çizgi romanlar ve
yayıncıları:
A***) TERCÜME ESERLER
i+) Flaneur
Books: 8
kitap
01) From
Hell - Cehennemden Gelen, yazan: Alan Moore, çizen: Eddie Campbell, ikinci baskı, karton kapaklı.
02) Kara
Delik, yazan ve
çizen: Charles Burns, 2. baskı, karton kapaklı.
03) Last Look
/ Son Bakış, yazan ve
çizen: Charles Burns, ilk baskı, ilk baskı, karton kapaklı.
04) Karganın
Uçuşu, yazan ve
çizen: Jean-Pierre Gibrat, ikinci. baskı, sert sıvama kapaklı, ciltli.
05)
Erteleyiş, yazan ve çizen: Jean-Pierre
Gibrat, ikinci baskı, sert sıvama kapaklı, ciltli.
06) Matteo -
Birinci Dönem, yazan ve
çizen: Jean-Pierre Gibrat, ilk baskı, sırtı deri, bakiyesi ketenden,
ciltli, numaralı - sertifikalı sınırlı baskı.
07) Matteo -
İkinci Dönem, yazan ve
çizen: Jean-Pierre Gibrat, ilk baskı, sırtı deri, bakiyesi ketenden, ciltli,
numaralı - sertifikalı sınırlı baskı.
08)
Sophi'nin Baladı, yazan:
Filipe Melo, çizen: Juan Cavia, ilk baskı, karton kapaklı.
ii+) Baobab
Yayınları: 6 kitap
09) Oleg, yazan ve çizen: Frederik
Peeters, ilk baskı, karton kapaklı.
10) Hasta, yazan ve çizen: Timothé Le Boucher, ilk baskı, sınırlı edisyon
- ciltli - sert sıvama kapaklı.
11) Rosalie Blum 3 - Neyse Halim, Çıksın Falim!, yazan ve çizen:
Camille Jourdy, ilk baskı, karton kapaklı.
12) Turnede Bir Yazar, yazan ve çizen: Andi Watson, ilk baskı, karton
kapaklı.
13) Rosalie Blum 2 - Eler Yukarı, Donlar Aşağı!, yazan ve çizen:
Camille Jourdy, ilk baskı, karton kapaklı.
14) Blankets / Örtüler, yazan ve çizen: Craig Thompson, ilk baskı,
karton kapaklı.
iii+) Çizgi
Düşler Yayınları: 16 kitap
15 - 28) Star Wars, tamamı 14 albüm, bazıları ilk, bazıları ise
tekrar baskı, karton kapaklı: i- Umudun Ölümü,
ii- Vader Karanlık İmgeler, iii- Hedef Vader, iv- Thrawn, v- Direniş
Çağı Aydınlık, vi- Direniş Çağı Karanlık, vii- Darth Maul, viii-
İsyan Çağı Aydınlık, ix- İsyan Çağı Karanlık, x- Cumhuriyet Çağı Aydınlık,
xi- Cumhuriyet Çağı Karanlık, xii- Kanan: İlk Kan, xiii- Kanan: son Padawan, xiv- Mon Cala’da İsyan.
29) Identity Crisis - Kimlik Buhranı, ilk baskı, ciltli, sert
sıvama kapaklı, sınırlı baskı.
30) Her Şeye
Rağmen, yazan ve çizen: Jordi Lafebre, ilk baskı, ciltli, sert sıvama kapaklı,
sınırlı baskı.
iv+)
Karakarga Yayınları: 13 kitap
31) Alan'ın
Savaşı, yazan ve
çizen: Emmanuel Guibert, ilk baskı, karton kapaklı.
32) Tavşan
Yılı 1 - 2 - 3. Kitaplar, yazan ve çizen: Tian, ilk baskı, karton kapaklı.
33) Lokal, yazan ve çizen: Gipi, ilk baskı,
karton kapaklı.
34)
Bukowski, yazan:
Michele Botton, çizen: Letizia Cadonici, ilk baskı, karton kapaklı.
35) Sahte
Alkışlarla Olağanüstü Anlar, yazan ve çizen: Gipi, ilk baskı, karton kapaklı.
36) Kafka:
Kayıp Kişinin Günlüğü, yazan:
Luca Albenese, çizen: Mauro Falchetti, ilk baskı, karton kapaklı.
37) Therapie
de Groupe - Grup Terapisi 1 - 2 - 3. Kitaplar, yazan ve çizen: Manu Larcenet, ilk baskı,
ciltli, sert sıvama kapaklı.
38) Görünme
Krallık cilt 2: Her Şeyin Kıyısında, yazan: G. Willow Wilson, çizen: Christian
Ward, ilk baskı, karton kapalı.
39) Görünmez Krallık cilt 3: Başka Dünyalarda, yazan: G. Willow Wilson, çizen:
Christian Ward, ilk baskı, karton kapalı.
40) Monsters, yazan ve çizen: Barry Windsor-Smith, ilk baskı, kapaklı.
41) Eskisi Gibi, yazan ve çizen: Alfred, ikinci baskı, karton kapaklı.
42) Anais Nin - Yalanlar Denizinde, yazan ve çizen: Leonie Bischoff, ilk baskı, karton kapaklı.
43 Dante'nin
Cehennemi, Paul & Gaëtan Brizzi, ilk baskı, ciltli, sert
sıvama kapak.
v+) Alfa Kitap: 23 kitap
44) Asteriks 2 - Altın Orak, yazan: Rene Goscinny, çizen: Alber
Uderzo, ilk baskı, karton kapaklı.
45) Asteriks 1 - Galyalı Asteriks, yazan: Rene Goscinny, çizen:
Alber Uderzo, ilk baskı, karton kapaklı.
46) Asteriks ile Grifon - 39, yazan: Rene Goscinny, çizen:
Alber Uderzo, ilk baskı, karton kapaklı.
47) Asteriks Verkingetoreks'in kızı - 38, yazan: Jean-Yves Ferri, çizen:
Didier Conrad, ilk baskı, karton kapaklı.
48) Asteriks Transitalya Yarışında - 37, yazan: Jean-Yves Ferri, çizen:
Didier Conrad, ilk baskı, karton kapaklı.
49) Asteriks Sezar'ın Papirisü - 36, yazan: Jean-Yves Ferri, çizen:
Didier Conrad, ilk baskı, karton kapaklı.
50 - 54) Wunderwaffen cilt 1 - 5 (Çizgi Roman); 5 cildin /
albümün tamamı ilk baskı ve karton kapaklı.
55- 62) Tenten - 8 kitap takım (ciltli - kutulu), yazan ve çizen: Hergé; tamamı ilk baskı ciltli ve sert sıvama
kapaklı.
63) Tuz Büyüsü, yazan: Hope Larson, çizen: Rebecca Mock, ilk baskı, karton kapaklı.
64) Kusama - Takıntılar, Aşklar ve Sanat, yazan ve çizen: Elisa Macelleri, ilk baskı, karton kapaklı.
65) A. Rodin - Fugit Amor Mahrem Bir Portre, yazan ve çizen: Elisa Macelleri, ilk baskı, karton kapaklı.
66) Egon Schiele
- Yakıcı Beden, yazan ve çizen: Otto Gabos, ilk
baskı, karton kapaklı.
vi+) İthaki
Yayınları: 12 kitap
67 - 69)
İnsanlığımı Yitirirken 1 - 2 - 3 (tam takım), Osamu Dazai'den uyarlayarak yazan ve çizen: Usamaru Furuya,
ilk baskı, karton kapaklı.
70 - 71)
Swamp Thing Efsanesi 3 - 4, yazan: Alan Moore, çizenler: Stephen Bissette & Totleben, ilk
baskı, karton kapaklı.
72)
Louvre'un Koruyucuları, yazan ve yazan ve çizen: Ciro
Taniguçi, ilk baskı, karton kapaklı.
73) Müjdeci
1. Cilt Teneke Yıldızlar, Yazan: Jeff Lemire, çizen: Dustin Nguyen, ilk baskı, karton kapaklı.
74) Yürüyen
Adam, yazan ve
çizen: Ciro Taniguçi, ilk baskı, karton kapaklı.
75) Satürn
Evleri - 7, yazan ve
çizen: Hisae İvaoka, ilk baskı, karton kapaklı.
76) Öksüz
Fırın, yazan ve
çizen: Rob Davis, ilk baskı, karton kapaklı.
77)
Bağdat'ın Aslanları, yazan: Brian K. Vaughan, çizen: Niko Henrichon, (İthaki'deki) ilk baskı,
karton kapaklı.
78) Sandman:
Uvertür, yazan:
Neil Gaiman, çizen: J.H.
Williams III, ilk baskı, karton kapaklı.
vii+) Desen Yayınları: 7
kitap
79) Şehrin İçinden Öyküler, yazan
ve çizen: Shaun Tan, ilk baskı, ciltli, sert sıvama kapaklı.
80) Bir Şef Gibi, yazan: Benoît,
Peeters, çizen: Aurélia Aurita, ilk baskı, karton kapaklı.
81) Aşk Denizi, yazan: Wilfrid
Lupano, Çizen: Gregory Panaccione, ilk baskı, karton kapaklı.
82) Arkadaşım Toby, yazan ve çizen: Gregory Panaccione, ilk
baskı, karton kapaklı.
83) Raoul Taburin, yazan ve çizen: Jean-Jaques Sempé, ilk baskı, karton
kapaklı.
84) Büyük Aşk, yazan ve çizen: Fabien Toulmé, ilk baskı, karton kapaklı.
85) Uzaktan Bir Diyardan Eskizler, Shoun Tan, ilk baskı, ciltli, sert
sıvama kapaklı.
viii+)
Marmara Çizgi: 18 kitap
86 - 88)
Yürüyen Ölüler 30 - 32, yazan: Robert Kirkman, çizen: Charlie Adlard, ilk baskı, karton
kapaklı.
89 - 91)
Monster 3 - 5, yazan ve çizen: Naoki Urasawa, ilk baskı,
karton kapaklı, şömizli.
92 - 94) Ben Bir Kahramanım 2 - 4, yazan ve çizen: Kengo Hanazawa, ilk baskı, karton kapaklı.
95) Wonderland 1, yazan ve çizen: Yugo Ishikawa, ilk baskı, karton kapaklı.
96) Küçük Canavarlar 1, yazan: Jeff Lemir, çizen: Dustin Nguyen, ilk baskı, karton kapaklı.
97) İkigami cilt: 10, yazan ve çizen: Motoro Mase, ilk baskı, karton kapaklı ve şömizli.
98 - 99) Southern Bastards Cilt 3 - Cilt 4, yazan: Jason Aaron, çizen: Jason Latour, ilk baskı, karton kapaklı.
100) Lone Wolf and Cub - Yalnız Kurt ve Yavrusu cilt 1 - Suikastçının Yolu, yazan: Kazuo Kouke, çizen: Goseki Kojima, tekrar baskı, karton kapaklı.
101) Crossover cilt 2, ilk baskı, karton kapaklı.
102) Fantastic Four - Sil Baştan, yazan ve çizen: Alex Ross, ilk baskı, karton kapaklı.
103) Denizin Çocukları 1, yazan ve çizen: Daisuke İgarashi, ilk baskı, karton kapaklı.
ix+) Gerekli
Şeyler: 10 kitap
104)
İnsanlığımı Yitirirken, Osamu Dazai'den uyarlayarak yazan ve çizen: Junji İto, ilk baskı, karton
kapaklı ve şömizli.
105)
Solanin, İnio
Asano, ilk baskı, karton kapaklı ve şömizli.
106 - 107) Banana
Fish 2 - 3, yazan ve
çizen: Akimi Yoşida, karton kapaklı ve şömizli.
108) Buna
Gizem Deme 1, yazan ve
çizen: Yumi Tamura, ilk baskı, karton kapaklı ve şömizli.
109) Elveda
Eri, yazan ve
çizen: Tatsuki Fujimoro, ilk baskı, karton kapaklı.
110) Cehennem
Yıldızı Remina, yazan ve
çizen: Junji İto, ilk baskı, karton kapaklı ve şömizli.
111 - 112)
İyi Geceler Punpun 3 - 4, yazan ve çizen: İnio Asano, ilk baskı, karton kapaklı ve şömizli.
113) Yıldız
Bekçisi Köpek, yazan:
Takaşi Murakami, çizen: Hoshi Mamoru İnu, ilk baskı, karton kapaklı.
x+) Lâl
Kitap: 5
kitap ([70])
114) Martin
Mystere 220 - Lorem Ipsum, ilk baskı, karton kapaklı.
115) Dylan
Dog Maxi Albüm 28, ilk baskı,
karton kapaklı.
116) Tex
Willer 8, ilk baskı,
karton kapaklı.
117) Dylan
Dog 98, ilk baskı,
karton kapaklı.
118) Zagor+
Darwood Hikâyeleri, ilk baskı,
karton kapaklı.
xi+)
Presstij Kitap: 2 kitap
119) Stray
Dogs, yazan:
Tony Fleecs, çizen: Trish Forstner, Presstij
Kitap, ilk baskı, ciltli, sert sıvama kapaklı.
120) Koleksiyon - Tayyar Özkan, metin ve illüstrasyonlar: Tayyar
Özkan, Presstij Kitap, ilk baskı, imzalı kitap + imzalı kart, ciltli, sert
sıvama kapaklı.
xii+) Yapı
Kredi Yayınları: 6 kitap
121) Corto
Maltese Sibirya'da - cilt: 6, Hugo Pratt, ilk baskı, karton kapaklı.
122) Blacksad
5 / Amarillo,
yazan: Juan Diaz Canales, çizen ve renklendiren: Juanjo Guarnido, 2.
baskı, karton kapaklı.
123)
Blacksad 4 / Cehennem, Sessizlik..., yazan: Juan Diaz Canales, çizen ve
renklendiren: Juanjo Guarnido, 2. baskı, karton kapaklı.
124) Red Kit
- 20. Süvari Alayı,
yazan: René Goscinny, çizen: Maurice de Bevere, 4.
baskı, karton kapaklı.
125) Red
Kit - Paris'ye Bir Kovboy, yazan: Achde, çizen: Jul, ilk baskı, karton kapaklı.
126)
Superman - Gizli Kimlik, yazan: Kurt Busiek, çizen: Stuart İmmonen, ikinci baskı, karton kapaklı.
xiii+) Felix
Koleksiyon: 1 kitap
127)
Fantastik Dörtlü - Galactus'u Arayış, yazan: Marv Wolfman, çizenler: Keith Pollard - Joe
Sinnot - Sal Buscema - John Byrne, 77 adet limitli baskı, sertifikalı -
numaralı, şömizli, ciltli, sert sıvama kapaklı, lüks edisyon - Felix Varyant.
xiv+) BigeSu
Yayıncılık: 1 kitap
128)
İnsanüstü Gücün Sırrı, yazan ve
çizen: Alison Bechdel,ilk baskı, karton kapaklı.
xv+) Kayıp
Kıta Yayınları: 3 kitap
129) Hakikat
Bürosu - Dünyanın Sonu, James Tynion, Martin Simmonds, ilk baskı, karton kapaklı.
130) Özel
Bir Yaz, yazan:
Mariko Tamaki, çizen: Jillian Tamaki, ilk baskı, karton kapaklı.
131) Kavşak, yazan ve çizen: Norm Kanyu, ilk
baskı, karton kapaklı.
xvi+) JBC
Yayıncılık: 5 kitap
132) The Witcher
- Ronin, yazan:
Rafat Jaki, Çizen: Hataya, ilk baskı, karton kapaklı.
133) Joker:
Öldüren Gülümseme, yazan:
Jeff Lemire, çizen: Andrea Sorrentino, karton kapaklı, ilk baskı.
134) Joker -
80. Yıl Özel, ilk baskı,
karton kapaklı.
135) Batman
Üç Joker, yazan:
Geoff Johns, çizen: Jason Fabok, ilk baskı, karton kapaklı.
136) Batman
- Kara Prens, yazan ve
çizen: Enrico Marini, ilk baskı, karton kapaklı.
xvii+) Eksik
Parça Yayınları: 8 kitap
137 - 141)
Bloodborne 1 - 5, yazan:
Ales Kot, çizen: Piotr Kowalski, karton kapaklı, ilk baskı.
142 - 144)
Avatar 1 - 3, yazan:
Sherrie L. Smith, ilk baskı, karton kapaklı.
xviii+)
Rodeo Kitap; 1 kitap
145) Ken Parker Özel Seri 19 - McCormackların Sırrı, yazan: Giancarlo Berardi, çizen: Ivo Milazzo, ilk baskı, karton kapaklı.
xix+) Sırtlan Kitap: 2 kitap
146) Çizgi Roman Yapmak - Çizgi Roman, Manga ve Grafik Roman İçin Anlatı Sırları, yazan ve çizen: Scott McCloud, Sırtlan Kitap, ilk baskı, karton kapaklı.
147) Starman: David Bowie'nin Ziggy Stardust Yılları, yazan ve çizen:
Reinhard Kleist, ilk baskı, karton kapaklı.
xx+)
Akılçelen Kitaplar: 1 kitap
148) Death
Note Short Stories / Kısa Öyküler, yazan: Tsugumi Ooba, çizen: Takeşi Obata, ilk baskı,
karton kapaklı.
xxi+) Komik
Şeyler Yayıncılık: 7 kitap
149 - 150) Kızların
Kıyamet Yolculuğu 3 & 4 ve Kızların
Kıyamet Yolculuğu 1 & 2; yazan ve çizen: Tsukumizu, ilk baskı, karton
kapaklı.
151) Paradise Kiss - Cennet Öpücüğü 1, yazan ve çizen:
Ai Yazawa, ilk baskı, karton kapaklı.
152 - 153) Kralın Oyunu 2 - Başlangıç & Kralın Oyunu 1 - Başlangıç, yazan: Nobuaki
Kanazawa, çizen: J-Ta Yamada, ilk baskı, karton kapaklı.
154) Umut
Sarıkaya'dan Dünya Klasikleri, uyarlayan ve çizen: Umut Sarıkaya,
ilk baskı, karton kapaklı.
155) Afro Samuray, yazan ve çizen: Takashi Okazaki, ilk baskı, gümüş yaldızlı baskılı karton
kapaklı.
xxii+)
Yolgezer Yayınları: 1 kitap
156) Karşı
İstihbarat - Viktor Gaplinsky'nin Yükselişi ve Düşüşü, yazan ve çizen: Luca Negri, ilk
baskı, karton kapaklı.
xxiii+)
Epsilon Yayınevi: 7 kitap
157)
Labirent - Jean-Paul Sartre'la Varoluşsal Bir Arayış, yazan ve çizen: Ben Argon, ilk
baskı, karton kapaklı.
158)
Superman Klan'ı Dağıtıyor, yazan: Gene Luen Yang, çizen: Gurihiru, ilk baskı, karton kapaklı.
159 -
160) Archer Tepesi Çocukları 1 ve Archer Tepesi Çocukları 2, yazan: James
Tynion IV, çizen: Werther Dell'edera, ilk baskı, karton kapaklı.
161 - 162) Taht Oyunları Grafik Roman 1 ve Taht
Oyunları Grafik Roman 2, George R. R. Martin'den uyarlayan: Daniel Abraham,
çizen: Tommy Patterson, (Epsilon Yayınları'nda) ilk baskı, karton kapaklı.
163) Darwin - Teorinin Gelişimi,
yazan ve çizen: Jordi Bayarri, ilk baskı, karton kapaklı.
xxiv+)
Kurukafa Yayınları: 6 kitap
164 - 166)
Gantz 14 - 16, yazan ve
çizen: Hiroya Oku, ilk baskı, karton kapaklı.
167 - 169) Vinland
Saga 1 - 3,
yazan ve çizen: Makoto Yukimura, karton kapaklı, ilk baskı.
xxv+) DEX
Yayınları: 2 kitap
170) 1984, George Orwell'dan uyarlayan: Sybille Titeux de la Croix, çizen: Amazing
Ameziane, ilk baskı, karton
kapaklı.
171) Mezbaha Beş, Kurt Vonnegut'tan
uyarlayan: Ryan North, çizen: Albert Monteys, ilk baskı, karton kapaklı.
xxvi+) Domingo Yayınevi: 2
kitap
172) Hayvan Çiftliği - Grafik Roman,
George Orwell'dan uyarlayan ve çizen: Odyr, ikinci baskı, karton kapaklı.
173) 1984 - Grafik Roman, George
Orwell'dan uyarlayan ve reimleyen: Fido Nesti, ilk baskı, karton kapaklı.
xxvii) Everest Yayınları: 1
kitap
174) Salamina Askerleri -
çizgi roman, yazan: Javier Cercas, çizen: Jose Pablo Garcia, ilk
baskı, karton kapaklı.
xxviii+) Beta Byou Yayınları: 5
kitap
175 - 177) Kitap Kurdunun Yükselişi I - II - III,
yazar: Miya Kazuki, çizer: You Shiina, ilk baskı, karton kapaklı.
178) Depresyon Veya Zafer - Bir Çatışma Günlüğü,
yazan ve çizen: Meritxell Duran, ilk baskı, karton kapaklı.
179) İyi Baba, yazan ve çizen:
Nadia Hafid, ilk baskı, karton kapaklı.
xxix+)
Yabancı Yayınları: 1 kitap
180) Çaylak
Cadı ve Aç Gözlü Karanlık, yazan ve çizen: Emma Steinkellner, ilk baskı, karton
kapaklı.
B***) TELİF ESERLER
xxx+) Sia Kitap: 1
kitap
181) Kuvâyi Milliye, yazan: Nazım Hikmet,
resimleyen: Nuri Kurtcebe, 4. baskı, karton kapaklı.
xxxi+) Doğan Kitap: 1
kitap
182) Nutuk, Atatürk'ün eserinden derleyen:
Senem Kale, resimleyen: Gökçe Akgül, tekrar baskı, karton kapaklı.
+) Kendi
yayını: 1 kitap
183) Karabala
Efsanesi 5 - Kahramanın Dönüşü, yazan ve çizen: Hikmet Yamansavaşçılar, 400 adetli
limitli baskı, imzalı, şömizli, ciltli, sert sıvama kapaklı.
+) Presstij
Kitap: 3 kitap
184) Eski
Türk Portreleri, yazan ve
resimleyen: Bartu Bölükbaşı, ilk baskı, şömizli, ciltli, sert sıvama kapaklı.
185) Türk
Mitoloji Atlası, yazan
ve resimleyen: Bartu Bölükbaşı, 2. baskı, ciltli, sert sıvama kapaklı.
186) Gesar: Yokbol Başlıyor, yazan ve çizen: Bartu Bölükbaşı, 3. Baskı, karton kapaklı.
+) Yapı
Kredi Yayınları: 1 kitap
187) Evliya
Çelebi’den: Gülabi Ağa’nın Başından Geçenler, yazan ve çizen: Mustafa Delioğlu, ilk baskı, karton
kapaklı.
+) Baobab
Yayınları: 2 kitap
188) İt, yazan ve
çizen: Oytun Yılmaz, ilk baskı, karton kapaklı.
189) Sırça Köşk, Sabahattin Ali'nin aynı adlı masalından uyarlayan ve çizen: Fırat Yaşa,
Mayıs 2023, ilk baskı, karton kapaklı.
+) Marmara Çizgi Yayınları: 5 kitap
190) En Kahraman Rıdvan on dördüncü kitap, ilk baskı, karton kapaklı.
191) Aynalı Teke - Zorlu Av, yazan ve çizen: Yalçın Didman, ilk baskı, karton kapaklı.
192) Nemrut Güneşi, yazan ve çizen: Yalçın Didman, (Marmara Çizgi'de) ilk baskı, karton kapaklı.
193 - 194) Mis Dergi - Çizgi Roman 1, 2. baskı ve Mis Dergi - Çizgi Roman 2, ilk baskı, karton kapaklı.
+) Alfa Kitap: 2 kitap
195) Arife -
Evde Cat Başına - Tüyler ve Dikenler, Rewhat, Alfa Kitap, ilk baskı, karton kapaklı.
196
Tabancalı Kız, Yazan:
Murat Menteş, çizen: Hakan Karataş, ilk baskı, karton kapaklı.
xxxii+)
İletişim Yayınları: 1 kitap
197)
Germakoçi, Uğur
Erbaş, İletişim Yayınları, ilk baskı, karton kapaklı.
+) Flaneur
Books: 1 kitap
198) Stories, yazan ve çizen: Cem Güventürk, ilk
baskı, limitli edisyon, ciltli, sert sıvama kapaklı.
+) İthaki
Yayınları: 4 kitap
199 - 202)
Hilâl Çizgi Roman Serisi 1 - 4, yazan ve çizen: Kenan Yarar,
ilk (renkli) baskı, karton kapaklı.
+) Kendi yayını: 1 kitap
203) Türk Çizgi Roman Kataloğu - Western 2, hazırlayanlar: Murat Alpgüven - Tayfun Alemdağ - İlker Özer, sınırlı baskı - lüks edisyon, klişeli - ful deri cilti.
xxxiii+) Nesin Yayınevi: 1 kitap
204) Aziz Nesin'den 6 Çizgi Roman Birden, yazan: Aziz Nesin, çizenler: Mim Uykusuz - Yalçın Çetin - Nehar Tüblek, Kasım 2022, yeni baskı, ciltli - sert sıvama kapaklı ([71]).
Ezcümle muhterem kârim, daha önce de vurgu yaptığım üzere, Ekim 2022 - Kasım 2023 döneminde okuduğum, ya da tekrar okuduğum 400'den fazla çizgi roman arasında, 33 farklı yayınevinin 202 çizgi romanı ile 2 eser sahibinin kendi yayınlarından oluşan (180'i tercüme, 24'ü telif) 204'ünü beğendim, bu yüzden onları türün meraklılarına da öneriyorum. Bahse konu dönemde Türkiye çizgi roman kozmosuna katılan 1500 civarındaki çizgi romanın okumadığım 500'den fazlasının bir kısmını kitapçılarda fiziken inceledim, geri kalanların ise dijital alemdeki fragmanlarıyla onlara dair olan değerlendirmeleri ve eleştirileri okudum. Bu yüzden de, yukarıda paylaştığım listedeki 204 çizgi romanın, hem senaryoları ve hem de desenleri bakımından, sadece okuduğum 400 küsur çizgi romanın değil, parçası oldukları mezkûr 1500 çizgi romanın büyük kısmının da, en iyileri arasında olduğunu argümante ettiğimde, yanılma payımın kabul edilebilir sınırlar içinde kalacağına dair sağlam bir inanç taşımaktayım.
- V -
'vardır' denilen
muhakkak vardır
ve kat'i bilhassa şüpheden
dardır.
idesi
olanın nesnesi vardır.([72])
***xii)
çizgi roman sadece çizgi roman değildir!
Buraya kadar
serdettiğim görüşlerle altını doldurmaya çalıştığım ve bu bölümün başlığına da
taşıyan iddiamı daha net dillendireyim: 'çizgi roman asla sadece
çizgi roman değildir!'([73]
) İnsanın hayal gücü sınırsızdır, hiç biri diğerlerine
benzemeyen sonsuz kere sonsuz (hatta sonsuz üzeri sonsuz!)
sayıda farklı evrenler inşa edebiliriz zihnimizde. İşte çizgi romanlar,
kurmacası ve kurgu dışı türleriyle bize, bu sonsuz
ötesi sayıdaki evrenlerin ve hudutları bilinen ve
bilinmeyen bütün sınırların ötesinde olan boyutların kapılarını
açar, hem de ardına kadar. Bu yüzden, çizgi
roman kozmosundan içeri
gir(e)memiş ve onun burada bahsettiğim kaliteli örnekleriyle hemhal ol(a)mamış
olanlar çok şey kaybediyorlar ve işin kötüsü bu kayıplarının farkına da
varamıyorlar ne yazık ki. Çizgi romanın iyisini okuduğunuzda, bu
tercihiniz sizde ikili bir etkiye neden olur: a- eser kurgu
ise, Nobel Edebiyat Ödülünü (lâyığıyla) kazanmış bir edebi
metni; kurgu dışıysa, çığır açan bir akademik, ilmi çalışmayı
okumuşsunuz gibi hissedersiniz kendinizi; mental olarak
zenginleşirsiniz, algı kapılarınız extra boyutlara, farklı
hakikatlere açılır. Okunulan metin, gerek ana gövdesinde ve gerekse de
dipnotlarında ihtiva ettiği (birçok alt kırılımına ve branşına dair olan
konularıyla) felsefe, teoloji, mantık, matematik, kozmoloji, metafizik, başta
fizik olmak üzere tabiat bilimleri ve başta psikoloji ve tarih olmak olmak
üzere beşeri / sosyal bilimler ve eleştirel düşünce hakkındaki alt metinleriyle
çizgi romanın bahse konu bu zenginliğine, karmaşıklığına, imkânları ve
boyutları hudutsuz olan evren(ler)ine dikkatleri çekmeyi amaçlamaktadır. b-
Bir çizgi romanı okuma ve 'seyretme' tercihi, sizi, bu
süreçte parçası olduğunuz eserin grafik yanı / illüstrasyonları
sayesinde, yüksek kültür ürünü bir konulu film, ya da çok emek
harcanmış sıra dışı bir belgesel prodüksiyon izlemiş gibi etkiler; sanat
ve bilimin yeni ufuklarına, sıra dışı uzay-zaman
sürekliliklerine taşır. İşte bu yüzden Hal Foster, Alex Raymond, John Prentice, John
Buscema, Robert Crumb, Alan Moore, Neil Gaiman, GİPİ, Alison Bechdell, Nina
Bunjevac, René Goscinny, Morris, Jean-Michel Charlier, Hugo Pratt, Milo Manara, Paolo Eleuteri
Serpieri, Will Eisner, Charles Burns, Craig Thomson, Osamu Tezuka, Junji İto, Alex
Ross, Brian K. Vaughan, Miguelanxo Prado, Juan Diaz Canales, Juanjo Guarnido,
Katsuhiro Otomo, Jodorowsky, Juan Giménez, Jean Giraud (Mœbius), Jean-Pierre Gibrat, Thomas Ott, Giancarlo
Berardi, Ivo Milazzo, Sergio Bonelli, Gallieno Ferri, Ratip Tahir Burak, Suat
Yalaz, Ergün Gündüz, gibi dokuzuncu
sanatın kayda değer aktörleri, kariyerleri boyunca yarattıkları
müktesebatları sayesinde edebiyat - grafik / plastik sanatlar - sahne
sanatları - dijital sanatlar'ın bütün branşlarında verilen, Nobel ve
Oscar dahil, ödüllerin en prestijlilerini fazlasıyla hak etmişlerdir diye
düşünüyorum. Zikredilen bütün bu faktörler yüzünden (ve önemine binaen)
tekraren serdetmekte fayda var: dokuzuncu sanatın / çizgi romanın
kaliteli eserlerini okuyan kendini psikolojik olarak iyi hisseder ve mutlu
olur, hayata bakışı bakımından pozitif olur, söylem - edim - eylemlerinde
pro-aktif ve kreatif olur, entelektüel olarak zenginleşir, el attığı iş ve
projelerde başarılı olma olasılığı artar, çevresine - topluma - gezegene daha
faydalı bir birey olur; toplamda da iyi insan olur. Bu bölümün
bidayetinde söylediğimi, geliştirip olgunlaştırarak, nihayetinde de ifade
etmenin zamanıdır artık; zîrâ bu, dillendirmeye çalıştığım iddiamı / meramımı
kâmil ve kapsamlı şekilde ifadeye en elverişli yol, en ehil vasıtadır: 'çizgi
roman bildiğiniz ya da bildiğinizi sandığınız gibi değildir ve çizgi
roman asla sadece çizgi roman değildir!, o her şeydir, O her şeye dairdir, her
şey onun içindedir! Mevcudatın içinde ne varsa, 'CümleVarolanlarCümlesi'ni
her ne oluşturmakta ise, işte o(lar) vardır çizgi romanda.' ([74]).
***xiii) sonuç - hüküm -
epilogue - nihayet
1) Okunulan metnin ‘i) medhal / prologue / bidayet / girizgâh; ya da, zaruri bir iade-i itibar teşebbüsü’ bölümünü
önceleyen epigrafda da (alıntılanan
şiirin kendisine gönderme yaptığı sosyal bilimler ve sosyal mücadeleler
tarihine mal olmuş ikonik ve kanonik iddiaya nispetle fevkalâde örtük ve
dolaylı, bu tarzı itibarıyla da mahcup, resesif ve nazenin bir tınıda olmak
kaydıyla) hissettirildiği üzere, bu metinde bir hayalet dolaşıyor.
Mezkûr hayalet, okunulan çalışmanın satırlarında ve daha çok ve kuvvetli
olmak kaydıyla, satır aralarında, (örtük alt metinleri ve göndermeleri
açıklayan, genişleten ve zenginleştiren) dipnotlarında boy gösteren 'bir phantom
idea'dır ([75]).
Metnin mimarisi içinde sürekli devinen, eyleyen ve sirküle olan bahse konu hayalet
fikir, muhatap olunan etüdün her imâ, iddia, ilân, izah, ispat, itiraz,
inkâr, ikaz, inkırâz ve iktizâsıyla, bunun böyle olduğunun farkında
olmayan insanların çoğunlukta olduğu bir sosyolojide, çizgi romanın
önemli, değerli, faydalı, bedii bir antite olduğunu söylemekte...
söylemekte bunu: tekrar, tekrar ve TEKRAR! 2) Bu
metnin en az ana gövdesi / esas kısmı kadar ehemmiyetli ve kıymetlidir bütün
dipnotları (19. dipnot'ta açımlanan ve serimlenen keyfiyet ve zaruret
yüzünden). 3) Bu metin kendisiyle konuşuyor, kendisine
nispet ediyor, kendisine referans veriyor; bu yüzden de, daha önce söylediğim
gibi, adeta bir hiperbol misali, kendi üzerine kapanıyor, kendi sıklet
merkezine doğru çekilerek gövdesi üzerine katlanıyor. Bu durum; 13.8 milyar
yıl önce gerçekleştiği varsayılan Big Bang'ten hemen sonra, her şeyin başlangıcı
olan o 'AN'da [ne deneyimleyebileceğimiz ve ne de ölçebileceğimiz Planck Zamanı
(10−43 saniye) zarfında] 10 boyutlu bir
uzay-zaman sürekliliğine sahip olduğu (Süper Sicim Kuramı
çerçevesinde) matematiksel olarak gösterilen Evren'imizin, kuramsal
(matematiksel) fiziğin ve kozmolojinin henüz çözemediği bir enigma
neticesinde, bizim deneyimlediğimiz mekâna dair olan 3 boyut dışındaki
diğer 6 uzaysal boyutunun kendi üzerine katlanarak planck uzunluğu (10−35 metre) mertebesinde bir niceliğe kadar
küçülmesi ve görünmez hale gelmesini akla getirmekte. Evrenler içeren okunulan
metinle, evrenler içeren MEVCUDAT arasında, 'kendisiyle konuşmak - kendisine
referans vermek - kendi üzerine katlanmak' halleri üzerinden kurulacak bir
analoji dolayımıyla, okunulan satırların da, planck uzunluğuna kadar
küçülüp, şu anda boy gösterdikleri ekranlardan ve (selüloz temelli
yazılı - basılı vasatlar olan) dergi ve kitaplardan kayboluverme olasılığının,
çok küçük de olsa, vârit olduğunu söylemek durumundayım. Ancak biz, gerçekleşme
olasılığı çok ama çok küçük olan bu ihtimali bir kenara bırakıp, 'kendisiyle
konuşmak - kendisine referans vermek - kendi üzerine katlanmak' halleri
üzerinden ilerleyeceğiz. Öte yandan bu hal, 'bu hal'i kuşanan
antitenin başladığı şeyde ve yerde bitmesine (ve tabii ki, tekrar oradan
başlamasına!) neden olur, ki, nitekim öyle de oldu. Böyleyse bu, bitmedi ve
bit(irile)mez demektir bu metin, zîra, çevrime girmiştir ve bu da 'Bengi
Dönüş'e, sonsuzluğa / bit(irile)mezliğe işaret eder. Ütopya [yokyer
= çok yer = her yer (?)] ile başlayıp, yine ütopya ile
bitmesinin manası başka ne olabilir ki? 'α'dan Ω'ya' olmaklığı
bu keyfiyet ve bu fasiledendir. 4) 'α'dan Ω'ya' olmaklığı' hususu
ehemmiyetli, zîrâ bu, 'ben Başlangıç'ım ve Son'um, ben hiçim ve her
şeyim' şuurunu kuşanmakla örtüşen bir keyfiyettir. Bu keyfiyet,
okunulan telifin hem mimarisini ve hem muhtevasını tayin eden asal amil
olmuştur. 5) Okunulan telifden yola çıkarak 'müellifin
içine, yazdığı bütün metinleri nâtamam olarak gören ve bu yüzden de mütemadiyen
onları itmam için debelenip duran Edmund Husserl'le; her bir şeyin
diğer her bir şeyle irtibatlı ve iltisaklı olduğundan hareketle, yaptığı yemek
tarifine bile kozmoloji, astroloji, teoloji, meteoroloji, jeoloji, klimatoloji,
hidroloji, ...,ilnh. ile ilgili ve ama konuyla da bütünüyle ilgisiz birçok
hususu ekleyen Gottfried Wilhelm Leibniz kaçmış olmalı!'
yorumunu yapan olursa şayet, isabetli ve meselenin hakikatiyle mutabık
tespitler yaptığı için takdir ederim onu ([76]). 6) 3333
ciltlik bir külliyatı, sonuna dercedilmiş 3 kelimelik bir dipnotu
hıfzetmek için yazan ve okuyan o muhabbet erbabı, o sohbet
yâranı; sizler ve bir de siz 'eyyy' demeyi
sevenler, 'homo sapiens - sapiens esasen homo narrans'tır' tarifinin, insanı
ihataya en ziyade ehil, mümeyyiz ve mümessil bir izahat olduğunu bilirsiniz ve
bilirsiniz ki, bu anlatının bidayetinde de işaret ettiğim üzere, bitirirken
başlamaktır şunu demek:
'ὅπερ ἔδει δεῖξαι (ΟΕΔ) Hóper édei deîxai - quod erat demonstrandum' - 'exeunt omnes' - 'VESSELÂM' ([77]).
- VI -
basit ve
derin hakikattir: ölüm/lü/dür
kış,
zebercet bir ayaz o, ısıran. itirazi
şerhi
kardelenin - ki, biter uzda: odur
yeniden
ama doğuşu doğuran, ücret diye
ödenen
tuzda.([78]).
bir bengi besleme bu:… >>>> son’a bitişen başlangıç’a bitişen son’a bitişsen başlangıç’a bitişen son’a …. >>>>> … oluş >>> yok oluş >>> oluş … >>> 0 >>> ∞ >>> 0 >>> α >>> Ω >>> α ([79])
***xiv) bibliyografya / kaynakça ([80]):
a) kitaplar:
*Akaş, Ceyda
(editör): Sanat Dünyamız - çizgi roman: çizgi, roman - sayı: 64, YKY, İstanbul,
1997.
*Akın,
Mazlum; 60 Kahraman ve 73 Sanatçı - Çizgiroman Sözlüğü, Cinius Yayınları,
İstanbul, Kasım 2008.
*Akkuş,
Zeynep (yayın yönetmeni); Macera Çizgi 1 - Macera Çizgi 21, toplam 21 sayı,
Oğlak Yayıncılık, İstanbul, Temmuz - Eylül 1999, ....., Nisan 2003.
*Alpgüven,
Murat - Alemdağ, Tayfun - Özer, İlker; Türk Çizgi Roman Kataloğu -
Western 1, kendi yayını, İstanbul, 2022.
*Alpgüven,
Murat - Alemdağ, Tayfun - Özer, İlker; Türk Çizgi Roman Kataloğu - Western 2,
İstanbul, kendi yayını, 2022.
*Alpin,
Hakan; 1001 Soruda Çizgiroman, İm Yayın, İstanbul, Aralık 2004.
*Alpin,
Hakan; Çizgiroman Ansiklopedisi, İnkılâp Yayınevi, İstanbul, 2006.
*Atakan,
Ömer – Aksoy, Tuğban İzzet, AHYAAAK! – Aslan Şükür’ün çizgileriyle Kahramanlar
ve Kapaklar, D Yayınevi, Eylül 2014, ciltli, sert sıvama kapaklı.
*Berent,
Orhan; Serüven Kılavuzları, Zagor 1, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 2004.
*Berent,
Orhan; Serüven Kılavuzları, Zagor 2, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 2004.
*Bıçakcı, Hakan;
Karanlık Bir Zihin Tiyatrosu, önsöz, Caligari, Alexandra Teles, Flaneur Books,
ilk baskı, Aralık 2023, ciltli, sert sıvama kapaklı.
*Bray, Adam;
Marvel Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey, Bata Basım Yayın, Ekim 2016.
*Burattini,
Moreno - Romani, Graziano; Çizgi Roman Okulu 3: Gallieno Ferri - Zagor ile Bir
Yaşam, 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Eylül 2010.
*Cantek,
Levent vd.; Serüven Kılavuzları - Corto Maltese, Oğlak Yayıncılık, İstanbul,
20004.
*Cantek,
Levent (derleyen); Çizgili Hayat Kılavuzu - Kahramanlar, Dergiler ve Türler,
İletişim Yayınları, İstanbul, 2002.
*Cantek,
Levent; Türkiye'de Çizgi Roman, İletişim Yayınları, İstanbul, 2. baskı, 2002.
*Clements,
Jonathan; Kısa Japonya Tarihi, Kronik Kitap, 2023, ilk baskı, karton kapaklı.
*Çalışkan,
Ömer Veysel; Serüven Kılavuzları - Mister No, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 2004.
*Dawkins,
Richard; Gen Bencildir, Kuzey Yayınları, İstanbul, 6. baskı, Aralık 2020.
*Eisner,
Will; Comics and Sequential Art, Poorhouse Press, 1990, expanded edition), 164 p., soft cover.
*Ertem,
Cengiz; Serüven Kılavuzları, Conan 1, Oğlak yayıncılık, İstanbul, 2005.
*Flix, Don
Kişot, Marmara Çizgi, İstanbul, 1. baskı, Mart 2015.
*Fukuyama,
Francis, İnsan Ötesi Geleceğimiz - Biyoteknoloji Devriminin Sonuçları, ODTÜ Yayıncılık,
birinci basım, Ekim 2003, Ankara, karton kapaklı.
*Giordani,
Mauro & Puddu, Gisello; Tutto Bonelli 1941 - 1979 Gli anni d'oro, Sergio
Bonelli Editore, Marzo 2021.
*Giordani,
Mauro & Puddu, Gisello; Tutto Bonelli 1980 - 2020 L'era moderna, Sergio Bonelli
Editore, Luglio 2021.
*Gravett,
Paul (General Editor); 1001 Comics You Must Read Before You Die, Cassell
Illustrated, London, 2012.
*Gravett,
Paul; Manga - Japon Çizgi Romanının Tarihi, Plan B Yayıncılık, Kasım 2008.
*Guibert,
Emmanuel, Alan'ın Savaşı - Alan Ingram Cope'un Anılarından Uyarlanmıştır,
Kara Karga Yayınları, ilk baskı, Eylül 2023, İstanbul, karton kapaklı.
*Günday,
Hakan - Orhun, Emre; Kinyas ve Kayra, Doğan Kitap, İstanbul, Kasım 2018,
kutulu, ciltli, yazar ve çizerinden imzalı ve sertifikalı 518 adetlik
sınırlı baskı.
*Günday,
Hakan - Orhun, Emre; Kana Diz Kana, Flaneur Books, İstanbul, Ocak 2020, karton
kapaklı popüler edisyon.
*Habermas,
Jürgen, İnsan Doğasının Geleceği, Everest Yayınları, birinci baskı, Nisan 2003,
İstanbul, karton kapaklı.
*Haydaroğlu,
Mine & Aydın, Burak (editörler); Sanat Dünyamız 105 - üç aylık kültür ve
sanat dergisi, Kış 2007, Uzakdoğudan Çizgiroman: MANGA!, YKY, İstanbul.
*Kaku,
Michio, Zihnin Geleceği - Bilimin Zihni Anlamaya ve Geliştirmeye Yönelik
Arayışları, ODTÜ Yayıncılık, 5. basım, Eylül 2017, Ankara, karton kapaklı,
mıklepli.
*Kaku,
Michio, İnsanlığın Geleceği, ODTÜ Yayıncılık, 2. basım, Aralık 2019, Ankara,
karton kapaklı, mıklepli.
*Kireççi,
Ümit; Çizgi Roman senaryosu - önce yazı, sonra çizgi, Lâl Kitap, Aralık 2020.
*Konuralp,
Sadi; Serüven Kılavuzları, Flash Gordon, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 2004.
*Kurzweil,
Ray, İnsanlık 2.0 - Tekilliğe Doğru Biyolojisini Aşan İnsan, Alfa Kitap, ilk
baskı, Nisan 2016, İstanbul, karton kapaklı.
*Levy, Paul;
Kuantum ve Spiritüellik, Omega Yayınları, İstanbul, 2023.
*Lovelock,
James, Novasen - Yaklaşan Hiperzekâ Çağı, Kolektif Kitap, birinci baskı,
Haziran 2021, İstanbul, karton kapaklı.
*McCloud,
Scott; Çizgi Roman'ı Anlamak, Sırtlan Kitap, İstanbul, Kasım 2018.
*McCloud,
Scott; Çizgi Roman'ı Yeniden Keşfetmek, Sırtlan Kitap, İstanbul, Nisan 2021.
*McCloud,
Scott; Çizgi Roman Yapmak, Sırtlan Kitap, Temmuz 2022.
*Nakazawa,
Keiji; Yalınayak Gen 1 - Hiroşima'nın Hikâyesi, tudem yayınları, İzmir,
İlk baskı, Haziran 2007, karton kapaklı.
*Nilsson,
Nils J., Yapay Zekâ - Geçmişi ve Geleceği, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları,
birinci baskı, Temmuz 2018, ciltli, ser sıvama kapaklı.
*Norman,
Robert A. & Sharad P. Paul, Son Doğal İnsan - Nereden Geldik Nereye
Gidiyoruz? Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, birinci baskı, Ekim 2020,
İstanbul, karton kapaklı.
*Occhicone,
Davide; Çizgi Roman Okulu 2: Bruno Brindisi, 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul,
Eylül 2010.
*Öz, M.
Haşim (yazan ve derleyen); ESSEGESSE Magazin - Teksas ve Tom Miks 50. Yıl Özel,
Hoz Comics, İstanbul, Şubat 2006.
*Öz, M.
Haşim (yazan ve derleyen); ESSEGESSE Magazin 2, Hoz Comics, İstanbul, Nisan
2007.
*Penrose,
Roger, Yapay Zekâya Karşı Doğal Zekâ, Mitra Yayıncılık, ilk baskı, Mayıs 2023,
İstanbul, karton kapaklı.
*Saydam, Ali
(Genel Müdür); ARGOS Yeryüzü Kültürü Dergisi, No 7, Güneş Yayınları, İstanbul,
Mart 1989.
*Scarpa,
Laura - Trabacchini, Alesio; Çizgi Roman Okulu 1: Claudio Villa, 1001 Roman
Yayıncılık, İstanbul, Eylül 2010.
*Scarpa,
Laura; Çizgi Roman Okulu 4: Angelo Stano, 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul,
Kasım 2010.
*Schdot,
Frederick L.; Japan: Writings on Modern Manga, Stone Bridge Press, 1996,
Berkeley, CA,
*Scruton,
Roger; soytarılar, dolandırıcılar, yaygaracılar - yeni sol düşünürleri, fihrist
kitap, İstanbul, 7. basım, Ağustos 2023.
*Şaşmaz,
Hakan & Güreli, Talat; Ken Parker - Özel Seri sayı 1 -19, Temmuz 2003 -
Aralık 2022, ilk baskı, karton kapaklı.
*Tegmark,
Max, Yaşam 3.0 - Yapay Zekâ Çağında İnsan Olmak, Pegasus Yayınları, ilk baskı,
Şubat 2019, İstanbul, karton kapaklı.
*Waid, Mark;
Marvel Evreni Tarihi, Arka Bahçe Yayıncılık, İstanbul, Aralık 2021.
*Wallerstein,
İmmanuel; Modern Dünya Sistemi 1, Yarın Yayıncılık, İstanbul, 2011.
*Wiedemann,
Julius (editor); MANGA, Taschen GmbH, Köln, 2004.
*Whitehead, Alfred
North; Süreç ve Gerçeklik, İstanbul, FOL Kitap, Mart
2021.
*Wittgenstein,
Ludwig; Tractatus Logico-Philosophicus, Yapı Kredi Yayınları, Almanca aslıyla
birlikte, çeviren: Oruç Aruoba, YKY'de 1. baskı, İstanbul, Aralık 1996.
b) dergiler([81]):
*Comics
Journal - The Magazine of Comics News & Criticism, Editor: Gary
Groth, 190, Fantagraphics Books,September 1996.
*Comics
Journal - The Magazine of Comics News & Criticism, Editor: Gary
Groth, 192, Fantagraphics Books, December 1996.
*Comics Journal - The Magazine of Comics News & Criticism, number 200, Fantagraphics Books, Editor: Gary Groth, December 1997.
*Comics
Journal - The Magazine of Comics News & Criticism, number 206,
Fantagraphics Books, Editor: Gary Groth, August 1998.
*Darkwood
Sakinleri - Sayı: 1, 2, 3, 4, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12; Ekim 1994, Şubat
2002.
*EsseGess
Magazin - Sayı: 1, Hoz Comics, Şubat 2006.
*EsseGesse
Magazin sayı: 2, Hoz Comics, Nisan 2007.
*Gerekli
Şeyler, - Sayı: 2, 3, 4, 5, 6, 7; Kasım 2005 - Haziran 2006.
*Hipnoz -
Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9; Haziran 2009 - Eylül 2011.
*Joker -
Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18; Kasım 1992
- Mart 1993.
*Maceraperest
Çizgi, Oğlak Yayınları - Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14,
15, 16, 17, 18, 19, 20, 21; Eylül 1999 - Nisan 2003 ([82]).
*Mis Dergi -
Çizgi Roman 1, Marmara Çizgi Yayınevi, Haziran 2022, ikinci baskı, karton
kapaklı.
*Mis Dergi -
Çizgi Roman 2, Marmara Çizgi Yayınevi, Haziran 2023, ilk baskı, karton kapaklı.
*Posta
Arabası, sayı: 1, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık,
İstanbul, Şubat 2015,
*Posta
Arabası, sayı: 2, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık,
İstanbul, Haziran 2015.
*Posta
Arabası, sayı: 3, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık,
İstanbul, Kasım 20015.
*Posta
Arabası, sayı: 4, Aktüre, Fuat (hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık,
İstanbul, Mayıs 2021.
*Posta
Arabası, Özel Sayı: 1 - Storia del West, Aktüre, Fuat
(hazırlayan); 1001 Roman Yayıncılık, İstanbul, Mayıs 2021.
*Profesör -
Çizgi Roman Kültürü Dergisi - Sayı: 1, Çizgi Roman Okurları Derneği
Yayını, İstanbul, Kasım 2018.
*Profesör -
Sayı: 2, Çizgi Roman Okurları Derneği Yayını, İstanbul, Şubat 2020.
*Profesör -
Sayı: 3, Çizgi Roman Okurları Derneği Yayını, İstanbul, Eylül 2021.
*Profesör -
Sayı: 4,Çizgi Roman Okurları Derneği Yayını, İstanbul, Eylül 2022.
*Resimli
Roman sayı: 1, 2, 3; Kasım - Ocak 2005.
*Rodeo Strip
- Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14; Ekim 2004 - Mayıs 2006.
*Serüven
Çizgi Roman Araştırmaları Dergisi - Sayı: 1, 2, 3, 4, 5, 6; İlkbahar 2004 - Yaz
2006, Oğlak Yayınları.
*Ters Dergi
- Sayı: 1 - 2; Nisan 2021 - Haziran 2023.
c) dijital
kaynaklar:
*http://altinmadalyon.com/altin/index.php
*https://www.facebook.com/groups/47270884013
*Tanol
Türkoğlu'nun sitesindeki çeşitli videolar ve blog yazıları,https://www.ttdijital.net/ özellikle de https://www.ttdijital.net/sufle-muhendisligi/
*Türkiye
Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, muhtelif maddeler, dijital edisyon, https://islamansiklopedisi.org.tr/
*Vikipedia,
muhtelif maddeler, https://tr.wikipedia.org/wiki/Anasayfa
*Wikipedia,
muhtelif maddeler, https://en.wikipedia.org/wiki/Main_Page özellikle de https://en.wikipedia.org/wiki/DC_Comics ve https://en.wikipedia.org/wiki/Marvel_Comics
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/01/ikigami-bir-manga-ve-grafik-roman.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2011/09/cizgiromann-ve-cizgiroman-tutukunlarnn.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2016/04/zagorun-babas-gallieno-ferri-oldu.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2012/04/hugo-prattn-efsanevi-anti-kahraman.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/12/batman-75-yasnda.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/06/dunyann-en-pahal-30-kitab-most.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/01/don-kisot-gandalf-peter-pan-harry.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2013/10/flaneur-comics-thomas-ottun-eserlerini.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/04/firavun-ozymandiasa-da-kalmad-bu-dunya.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/01/tenten-tintin-gezegen-sahaf-sohbetinde.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/06/bedri-koraman-oldu.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/03/behic-ak-karikaturist-mimar-yazar.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/01/wasteland-distopik-bir-bagmsz-grafik.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/01/irredeemable-omnibusun-tukcesinin-en.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2020/05/basyapt-mangalardan-akira-1-gerekli.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/08/mehmet-ali-turkmenin-kozmosu-samimiyet.html
*https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/03/yakup-kadri-karaosmanoglu-sair-avni.html
[1] ‘α’ diyorum metnin asal epigrafına düşülen bu ilk
dipnotun ve ifade-i meramımın başında ve devam ediyorum; 'Efruz Bey'den
yola çıkıp Saatleri Ayarlama Enstitüsü üzerinden
Tutunamayanlar menziline erişen bir 'Hatt-ı Hayat'ın 2024’ün bidayetinde oldu(rdu)ğu antitedir bu telifin müellifi. Mukallitten, müstekbirden ve muharreften kaçarken fellik fellik, eylediği iş, işte bu te(k)lif. 'Mutlak’ı Muğlaktan Tefrik ve Cihanşümul Tesirlerini Tahkik, Tespit ve Tahlil Departmanı (MMTCTTTTD)'nda sây ihtihsal etmeye geldim!' diyebilmek şuurunu kuşanmaya tâlip kârie ve kârî için istimal edildi bu Söz. Okunulan argümantasyonda murad edilen netice, (ana gövdesine karakterini veren asal / temel metin ve ona eklemlenmiş alt metinleri açımlayan ve serimleyen dipnotlarındaki sayısız tâlî unsurlarıyla) bu telifi ve müellifini güdüleyen ve domine eden temel fikrin şu alıntıdaki bakış açısı olduğuna vurgu yapmaktır: 'Özgün olan, kimliğini özgür doğasından alır. Özgün olan, özünün üzerine derin keşiflerde bulunan ve deneyimler arası çokça karşılaştırma ile ortaya çıkan farkındalığa ulaşandır. Elbette o farkındalık, elin ürüne değmesiyle, çokça üretimin hayata geçmesiyle ortaya çıkacaktır ve kişinin özgünlüğündeki temel aksı belirleyecektir. (Alkan, Ömer; soytarılar, dolandırıcılar, yaygaracılar - yeni sol düşünürleri', 'Özgür Düşünce Dizisi Üzerine' s. vi.) Muhatabının 'bu gerçekten de özgün (orijinal, otantik, sahih, farklı) bir metin olmuş, özgür bir idrakin / ruhun tasarrufu olduğu izlenimini edindim. Bu sayede de özgürleştiğimi hissettim, özgün şeyler söyleyip yapma arzusuyla doldum.' merkezinde bir reaksiyon üreteceği teliflerin müellifi olmayı amaçladım hep. Diğer müelliflerin marifeti olan telif külliyatından dereceye değil, mahiyete dair farklılıklar arz etmiyorsa ve 'bunu olsa olsa falanca yazmıştır!' diyen okurunun muhakkak haklı çıkmasını sağlayacak kadar müellifini fâş etmiyorsa ve nihayet okuyanı özgürleştirip, özgün söylem ve eylem üretmeye teşvik eden bir mahiyet arz etmiyorsa, o gibi metinleri yazmanın ne bir manası vardır, ne de bir faydası bana göre. Okunulan metnin o gibi metinlerden olmamasına gayret ettim, umarım becerebilmişimdir.
[2] ‘İçindekiler’e
içindekiler’de yer verilmesi, okunulan metin nev’inden anlatıların tertibinde
sıklıkla karşılaşılan bir tercih ve hal değildir aslında. Bunda, ‘eserin içinde olması
gereken her şey eserin içindedir’e vurgu yapmak, bir diğer deyişle, ‘İçindekiler de
içindekilerdedir!’i ramp ışıklarının altına atmak kaygısı ve yanı sıra da, Sultan
Veled'in, babası Mevlâna'nın kaydedilmiş sohbetlerinden
oluşturduğu kitap olan, epeyce önce zevkle okuduğum ve istifade ettiğim klasik
metne, Fîhi Mâ Fîh'e ('İçindekiler içindedir
/ her ne var ise, içindedir / ne varsa onun içinde var / ne varsa içindedir /
ne var ise ondadır') bir ihtiram duruşu göstermek gayesi tayin edici olmuştur..
[5] Yapay Zekâ’nın hayatımızın hemen her alanını değiştirmeye başladığı aktüel uğrakta, sadece konunun meraklılarının değil, okunulan satırlara muhatap herkesin Francis Fukuyama, Jürgen Habermas, James Lovelock, Michio Kaku, Robert A. Norman, Sharad P. Paul, Ray Kurzweil, Nils J. Nilsson, Max Tegmark, Roger Penrose, Nick Bostrom, Daniel Dennett, Douglas R. Hofstadter, Cem Say ve Tanol Türkoğlu’nun, bazılarına bibliyografyada yer verdiğim, 'bilgi ağları, algoritmalar ve yapay zekâ’ya değinen eserlerine ilgi göstermesini hararetle öneririm.
[6] Çizgi romanlar,
okurlarına, bir kısmı ütopya (bu kavramın bir versiyonu olarak
‘DÜŞ-topya’ ıstılahını telif ve teklif ediyorum), diğer bazıları da distopya fasilesine
mensup sonsuz kozmoslar vaat ettiğinden, ütopya ve distopya kavramlarını hâvi
bir manzum metni tercih ettim bölümün epigrafı olarak: https://ziyaversencan.blogspot.com/2015/11/tarih-i-hakiki-i-istarikiyun.html
[7] Babamın vazifesi nedeniyle
yaşadığımız Adana'da, 1960'ların en favori kitapçısı, Küçük Saat semtindeki
Yolgeçen Kitapeviydi. 5 yaşımdayken başlayan bir rutinim, (müthiş bir azim ve
kararlılıkla yola çıktığım ve temelde, evimize giren gazetelerin manşetleri
üzerinden, akabinde de çizgi roman sayfalarında yaptığım egzersizlerle
gerçekleştirdiğim okuma & yazma öğrenme uğraşım ilk somut sonuçlarını
vermeye başladığında), rahmetli anneciğimle birlikte sık sık oraya gitmemiz ve
bana yeni çizgi romanlar, hikâye kitapları ve romanlar almamızdı. Bu da
demektir ki, tam 61 yıl olmuş kitap almaya, kitaplık / arşiv oluşturmaya
başlayalı. 8 yaşımdayken ilk kitap takasımı ve kitap satışımı
gerçekleştirdiğime göre, kütüphanemin / koleksiyonumun devridaim etmeye, kan ve
deri değiştirmeye, yenilenmeye, güncellenmeye başlamasının üzerinden de tam 58
yıl geçmiş demektir. Çizgi roman kozmosuna adanmış bir ömre referans veren bu
halimin aksülameli ve neticesi olan okunulan satırların, muhatabı olan muhterem
kârîm tarafından, malûmatfuruşluk maksadı ile değil, tecrübe
paylaşımı niyetiyle telif edilmiş olduğunun düşünülmesini dilerim.
[8] Binark, Mutlu; 'Neden Japon Popüler
Kültürü? neden Manga?', Çizgili Hayat Kılavuzu, s. 430. Bu
dipnotu, onun içeriğini destekleyen bir unsurla tahkim ederek, şöyle itmam
ediyorum: Alman çizgi roman sanatçısı Flix, bir Don Quijote
parodisi ve pastişi olan Don Kişot isimli çizgi
romanında, yarattığı kurmaca karakter Alonso Quijano'nun
ağzından, (pek tabii ki ironik bir bağlamda) bakın nasıl bir çivi daha çakmış
çr'ın tabutuna: '...'çizgi romanlar'ın genel olarak okuma-yazmanın
gelişimini engellediği ve özellikle de ruhsal ve ahlâksal bakımdan desteğe
ihtiyaç duyan genç insanlarda intikam ve şiddete sebep olduğu bilinmektedir.
...Çizgi romanlarda anlatılan hikâyeler tehlikelidir! Çünkü gerçekle hiçbir
alakaları yoktur..' (Flix, Don Kişot, s. 1). Dipnota
dipnot: Çalışmanın tamamında paylaşılan alıntılar özgün imlâları
korunarak aktarılmıştır.
[9] Bu çalışmada, bir kavramın
farklı lisanlardaki karşılıklarına aynı sayfada, aynı paragrafta ve hatta aynı
cümlede dahi birlikte yer verildiği görülecektir. Metnin muhatabının, müellifin
bunu çiğ bir malûmatfuruşlukla, nobran bir bilgiçlikle ve bir çeşit 'istimnâ-ı
münevver' tutumuyla yapmadığını bilmesi ehemmiyetlidir, kıymetlidir ve
meselenin hakikatiyle mutabıktır. Yazılarımda, sohbetlerimde bu tercihime dair
olan şu hususa daima vurgu yaptım, yapıyorum ve yapacağım: bir
kavramın, bir kelimenin, bir terimin, bir ıstılahın, bir sözcüğün, bir
tilcik'in farklı dillerdeki karşılıklarını birlikte kullanmak suretiyle,
'zekânın mekânı', 'aklın evi', 'idrakin memleketi' diyebileceğimiz serebral
korteksimizi oluşturan 100 milyar kadar nöron arasında daha fazla köprü,
ilişki, link, irtibat, iletişim kurulmasını sağlarız. Zekâmızın, aklımızın
durumunu, düzeyini, kalitesini ve kapasitesini tayin eden antite, beynimizin
hacminin kaç cm³ olduğu, ya da ağırlığının kaç gr olduğu
değil, nöronları arasında kurulan bahse konu ilişkilerin sayısıdır. İşte
bu keyfiyet, bu satırların müellifinin açıklamaya, açımlamaya ve serimlemeye
çalıştığı üslûp tercihinin başat güdüleyicisi, asal motivasyon kaynağı ve bazal
niçinidir. Bir diğer deyişle, algı kapılarımı olabildiğince açmak,
'anlamlandırma - anlama - anlatma' kapasitemi genişletmek, mental süreçlerimi
derinleştirmek - keskinleştirmek - kristalize etmek - geliştirmek adına
tercih ettiğim verili aktüel üslûbum, taammüd unsurunun tayin edici olduğu cârî
lengüistik ve semantik seçimim; 'CÜMLEVAROLANLARCÜMLESİ'nin özfarkındalığı
olan 'varoluşumun / DASEİN'ımın farkındalığını ve edimini
mükemmelleştirmeye yönelik ontolojik mahiyetli bir derin hakikate referans
verir. Epistemolojik anasır, egzistansiyalist komponentlerle mecz'olur ve
'üslûb-û beyan, aynıyla insan' argümanı ete kemiğe bürünür anlayacağınız. Konuşurken
ve yazarken kullandığım üslûbun NİÇİN'i ve esbâbımûcibesi budur.
[10] William
Erwin Eisner (1917 - 2005), modern çizgi romanın en önemli teorisyen ve
sanatçılarındandır. Grafik roman teriminin mucidi olan Will Eisner,
kapağında 'Grafik Roman / A Graphic Novel' yazan ilk
çizgi roman olan 'A Contract With God' (1978)'ın
yaratıcısıdır. Yaşarken adını taşıyan bir ödülün (Will Eisner Comic Industry
Awards) ihdas edildiği ilk ve tek çizgi roman sanatçısı da Will
Eisner'dır.
https://en.wikipedia.org/wiki/Will_Eisner,
[11] McCloud,
Scott; Understanding Comics - The Invisible Arts,
Tundra Publishing, USA, 1993. Sırtlan Kitap tarafından dilimize kazandırılan
çizgi roman kozmosunun en önemli kuramsal kitabının künye bilgilerine, bu
metnin bibliyografya / kaynakça kısmından erişilebilir.
[12] McCloud,
Scott; Çizgi Romanı Anlamak, s. 20.
[13] Tuncer,
Nilüfer, (1993), Çizgi Roman ve Çocuk, Çocuk
Vakfı Yayınları, İstanbul, s. 29'dan aktaran: Cantek, Levent; Türkiye'de
Çizgi Roman, s. 23.
[14] Bıçakcı,
Hakan; Karanlık Bir Zihin Tiyatrosu, Caligari, s. 4 - 5.
[16] Çizgi
roman ve resimli roman'ın çizgiroman ve resimliroman imlası ile yazılmasının
doğru olduğunu savunan kanaat önderleri ve sektör profesyonelleri de var; bu
tür bir tartışmaya girmenin meseleyi büsbütün karmaşıklaştıracağını
düşündüğümden, girdiğim bu 'tâlî yol'da fazla ilerlemeden 'ana yol'a, esas
mevzuya dönüyorum. Öte yandan, bu detaya dair okuma yapmak isteyen için bir
kaynak paylaşmayı da faydalı görüyorum: Alpin, Hakan; Çizgiroman
Ansiklopedisi, s. 7.
[17] Yeri gelmişken doğru
sanılan bir yanlışı düzeltmenin tam zamanıdır; ister çizgi roman kültürü
alanının eksperleri ve sektör profesyonelleri olsun, isterse de işin teorik
temellerine vakıf olmayan ortalama okurlar; İtalyan çizgi roman havzasının
ürünlerinden bahseden hemen herkes 'fumetti' tabirini kullanırlar.
Oysa, İtalyanca 'çizgi romanlar' anlamına gelen mezkûr kelimenin
tekil hali olan 'fumetto'nun emisyonda olması ve kullanılması gerekir.
Kavramın etimolojik bağlamına vakıf olmadan 'fumettiler' dediğimizde, aslında
'çizgi romanlarLAR' demiş oluyoruz. 'Galat-ı meşhûr lügat-i fasîhten
evlâdır!' diyerek yanlışa teslim olan bir kabullenişi reddedip,
gitmeliyiz bu gibi hatalı vokabüler tercihlerinin üzerine.
[18] ABD çizgi
roman kozmosu (comics), aslında daha fazlasını içermesine karşın,
hem kendi coğrafyasında ve hem de küresel ölçekte, süper kahramanlar /
super heroes temelli bir endüstri olarak bilinir. Bunun sebebi, hiç
kuşkusuz, süper kahramanların, comics havzasının
leitmotiv'i, alâmet-i fârikası ve ticareten sürükleyici unsuru / başat kazanç
kapısı olmasıdır. İnsanlığın ortak hafızasında ve müşterek şuuraltında kendisine
kuvvetli ve muhkem yerler edinmiş olan, hayat süreleri de binlerce yılı bulan
mitolojik ve teolojik même'ler (même'e dair izahat için
bknz. bu dipnotun dibi) ile süper kahramanların nitelikleri,
söylem, edim ve eylemleri ciddi manada örtüşürler. Superman, Batman,
Captan America, Spider-Man, Hulk, Thor, Doctor Stranger, Fantastic Four,
Avengers, X-Men, Wonder Woman, Flash, Green Lantern, Loki,
Wolverine, Daredevil, Iron Man, Green Arrow, Aquaman gibi süper
kahraman anlatılarının çizgi roman okurları tarafından güçlü bir şekilde
benimsenmesi ve onlarda vaz'edilen fikri kodların ve değer yargılarının
içselleştirilmesi bu yüzden zor olmamıştır. Bu durum, söz konusu türe dair
ürünlerin ticari başarısının da temel nedenlerinden biridir. Öte yandan, ABD'nin
'yumuşak gücü'nün en önemli bileşenlerinden olan Hollywood'un
çektiği süper kahraman temalı filmler de bu türün ticari başarısını pekiştiren
bir diğer asli unsurdur.
Film endüstrisinin protagonist aktörleri ile çizgi roman
devlerinin flörtü, gizli tutulan onlarca yıllık görüşme maratonları sonucu
gerçekleşen, devâsa meblâğların ortalıkta döndüğü ve yüzbinlerce çalışanın
hayatlarında dramatik - radikal değişikliklere yol açan bir satın almalar ve
birleşmeler ('büyük balık küçük balığı yutar!') sürecidir; bu yüzden de işin bu
kısmı, kendisine dair bir parantez açılmasını hak edecek kadar ehemmiyetli bir
detaydır.
Film endüstrisi ile olan ilgi, irtibat ve iltisakı kendi
bünyesinde, telifi elinde olan kahramanlarının filmlerini çekmekle
başlayan Marvel Comics, böylece pençesinde kıvrandığı mali krize
çözmeye çalışmış, ancak bu konuda istediği kadar mesafe alamamıştı. Hemen
ardından, 2009'da, çizgi roman birimini de içeren çatı şirketi olan Marvel
Entertainment, 2006 başında Pixar'ı 7.4 milyar $ gibi dudak
uçuklatan bir bedelle bünyesine katan Walt Disney Company tarafından,
bütün borçlarının üstlenilmesinin dışında, 4.24 milyar $'lık rekor
bir hisse devri sonucu satın alındı. Her biri gişede milyar $'lık
başarılara imza atan Marvel filmleri, Disney'nin nasıl kârlı bir alışveriş
yaptığını kanıtlamakta. Marvel'in en büyük rakibi olan DC
Entertainment'a gelince; DC Comics ve DC
Comics altında yer alan tüm birimler, Warner Bros.’a ve Warner
Bros.’u da kapsayan WarnerMedia'a aittir
çok uzun süredir. Bu arada, Warner Bros.'un, alanında Dünya'nın en
büyüklerinden olan AT&T‘nin
bünyesinde yer aldığını da hatırlayalım. DC Comics'in el değiştirmesi,
Marvel gibi yakın bir tarihe değil, tam 50 yıl öncesine, 1972 gibi oldukça eski
bir tarihe dayanmakta. Şimdilerde DC, Marvel'in film
endüstrisindeki olağanüstü başarılarına yine beyaz perdede ve ekranlarda
mukabele edebilmek adına, yeni bir hamle yapmak ve 43 milyar
$'lık bir anlaşma (hisse takası) sonucu Warner Media ile
birleşen Discovery'nin bünyesine geçmek için pazarlıklar
yürütmekte. Görüldüğü gibi, günümüzde yüzlerce milyar dolarlık bir eğlence
endüstrisi halini almış olan ABD çizgi roman (comics / süper heroes)
sektörü & bu temelde şekillenen sinema, dizi film ve bilgisayar oyunu
endüstrileri üzerine fikir yürüttüğümüzde, aslında mercek
altına aldığımız antitenin, çok daha büyük bir hakikate, sadece Kuzey
Amerika'daki değil, Gezegenimizdeki bütün kadın ve erkeklerin zihinlerini
kolonize etmeye uğraşan bir 'soft power' mekanizmasına, Dünyanın en tehlikeli,
en toksik 'rıza üretme endüstrisi'ne de işaret ettiğinin farkına varırız (DC
Comics ve Marvel Comics hakkında daha kapsamlı bilgi için bknz.
https://en.wikipedia.org/wiki/DC_Comics
https://en.wikipedia.org/wiki/Marvel_Comics
Sinema endüstrisi ile beraberliğinin tarihçesine kısaca değindiğim Comics türünün, bir diğer deyişle 'super heroes genre'ının, 1940 - 2005 döneminde gezegenimizin popüler kültürünü ve onun bir alt bileşeni olan çizgi roman endüstrisini (son otuz yıldır da film, tv ve oyun sektörlerini) domine etmesinin arka plânına biraz olsun ışık tutabildim sanırım. Ancak, yükselen ve zirveye / liderliğe yerleşen her kuvvet / olgu / antite ('hayatın doğal akışı', 'eşyanın tabiatı', 'Varoluşun / DASEİN'ın Tunç Yasası', 'Mevcudatın diyalektik icabatı' gereği) önce duraklar, sonra zayıflar ve ardından da rakibi tarafından alt edilerek geçilir, zirvedeki yerinden edilir. Evet, tarihin pandülü 2005'e vurmak üzereyken, mütevazı bir galaksinin mütevazı bir yıldız sistemindeki mütevazı ve mavi bir planette de olan buydu işte; bir başka çizgi roman türünün şafağı söküyor, o güne değin küresel çizgi roman endüstrisini domine eden comics, fumetti ve frankofon çizgi roman havzalarının insanlığa söyledikleri o bildik neşidelerin sesini bastıran ve gürbüz bir avaz'la dillendirildiği anlaşılan yeni bir neşidenin ezgileri, onlara karışan kendinden emin ve tok adımların yankılarıyla birlikte, işitiliyordu. Bahsettiğim bu ‘gürbüz avaz ve ayak sesleri’, kabaca 20 yıl önce, şu an cârî olan mezkûr durumu gerçekleştirmek adına, büyük bir yürüyüşe başlayan Manga genre'ından geliyordu. Mangakaların (manga yazıp çizen sanatçıların) 2024’ün ilkyazı itibarıyla, Dünyayı, (fiziki olarak olmasa da, fikren ve ruhen) 'fethetmek' söz konusu olduğunda, 2. Dünya Savaşı öncesinde Japon emperyalizminin militarist ve kolonyalist emellerini ve hedeflerini gerçekleştirmek adına 'Nippon banzai - çok yaşa Japonya!' diyerek gerektiğinde kamikaze tarzı da dahil olmak üzere, her türlü hücumu gerçekleştiren Japon ordularına kıyasla, çok daha başarılı olduğuna dair zerrece şüphe duyulmuyor artık. Öte yandan, manga antitesinin elde ettiği aktüel başarının, geçmişten gelen mem'lerin (même) gelecek kuşaklara aktardığı (zamanında olumlu sonuçlara yol açmamış, bilâkis Japonların milli trajedilerin ebesi olmuş) değerlere çok şey borçlu olduğunun da altı çizilmelidir. (mem / meme: bir toplumun kültürel değerleri ile sosyal kod ve normlarının gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayan zihni - dilsel - kültürel - gayrimaddi iletim birimidir; yâni, bir nevi sosyolojik genden bahsediyoruz anlayacağınız. Même hakkında temel başvuru kaynağı için bknz. Dawkins, Richard; Gen Bencildir).
[19] 19. asrın son çeyreğiyle
20. asrın ilk yarısına damgasını vurmuş, düşünceleri fikir hayatımızın âfâkını
aydınlatmaya ve metodolojisi de nazariyat kozmosumuza rehber olmaya devam eden
önemli bir matematikçi ve filozof olan Alfred North Whitehead (1861
- 1947), anıtsal eseri 'Süreç ve Gerçeklik'de: '...genellemeler
içinde düşünürüz, fakat ayrıntı içinde yaşarız' der ve şöyle devam
eder: '...'küçük' ya da 'önemsiz' diye nitelediğimiz ve çok da ciddiye
almadığımız ayrıntılar, aslında yaşadığımız büyük sevinçlerle acıların
kaynağıdır. Pek farkında olmasak da, asıl önemsemediğimiz ayrıntılar
hayatımızın akışını önemli derecede belirlemektedir....'. (age.,
ÇEVİRMENİN NOTU, Çelik, Kevser, s. 13.) Bu alıntı esasen benim hayata
bakışımın, deneyimlediğim her bir sekansı ve plânı yorumlamamın ve genel olarak
algılarımı işleyip teorize etme yöntemimin mükemmel bir muhtasarıdır. Kitap
müzayedelerimdeki takdimlerime, kitabiyat ve kültür sohbetlerimdeki retoriğime
şahit olanlarla, blogumdaki metinlere az da olsa muttali olanlar bilecektir;
hayatıma dair enstantanelerin detaylarıyla, muhatap olduğum ve / veya maruz
kaldığım olgu, olay ve süreçlerin ayrıntılarına tam da böyle yaklaşırım işte.
Çizgi romanın belli başlı lisanlardaki karşılıklarının etimolojisi gibi bir
ayrıntıyı da bu yüzden önemserim ve bu metinde yer almasını da doğal olarak
tercih ederim. Hal böyle iken, istememe karşın, onları bu metne
eklemleyememiş olmamın nedeni 'yer kısıtı' gibi önemli bir
teknik sebeptir. hamişe hamiş: 2023'de okuduğum ve çok
etkilendiğim, künye bilgilerine bibliyografya bahsinde yer verdiğim çr'lardan
olan Alan'ın Savaşı'nın son cümlesi, yaşanan koca bir hayatın en
küçük bir detayının bile önemli olduğu merkezindeki görüşümü kuvvetli bir
şekilde desteklediğinden, burada yer açıyorum ona: 'Bir ömrün portresi
çizildiğinde hayatın her safhasının ayrı bir önem arz ettiğini ve hatırlanma
hakkına sahip olduğunu kabul ediyor musunuz?' Alan Ingram Cope'dan
aktaran Emmanuel Guibert, Alan'ın Savaşı, s. 298.
[20] Bu tespiti 'doğrusal
(lineer) zaman temelli; 'ya....., ya da.....' ifadesinde somutlanan iki
değerli; determinist; indirgemeci; mekanist; analitik; makbul ilân ettiği,
doğru addettiği tek bakış açılı; özne - nesne dikotomisi merkezli - düalist;
aristotelian mantığı ve onunla aynı frekanstaki Öklidyen Geometri ve Newtonian
kozmoloji esaslı' bir anlayış üzerinden kurdum. Bu anlayış
dairesindeki 'özdeşlik' ve 'üçüncü halin dışlanması' prensipleri
gereği 'bir şey neyse odur, başka bir şey olamaz!'. Buna
göre, grafik roman şayet çizgi romanın ikamesi ise, aynı zamanda onun bir alt
türü olamaz. 24 asırdır düşünce dünyamızı belirleyen, mutasavverimizi ve
muhayyelemizi kontrol eden bu Aristotelian anlayış, mezkûr süreç
boyunca iletişimimizin ve iş görme tarzlarımızın da büyük ölçüde zemini
olagelmiştir. Zaten oldukça kapsamlı olan, ele aldığı mesele dışında, onu
besleyen ve ondan beslenen çok sayıda alt metne de yer veren, bu bakımdan da,
yer yer nüfûz edilmesi çaba gerektiren okunulan satırlar, 'iki değerli
mantık' gibi sağduyumuzun parçası haline gelmiş müesses bir metodu
kullanarak, hiç olmazsa bu bakımdan muhatabına zorluk çıkarmamayı
hedeflemiştir. Şayet bu kaygıyı taşımasaydı müellifi, bu telif 'dört
değerli holistik kuantum mantığı' temelinde şekillenirdi. Bu mantık türünün
ne olduğuna, önemine binaen kısaca değineceğim. Bahis konusu bu yeni mantık
anlayışı 'holistik (bütüncül) - kuantum kozmolojisi'ni esas alan 'eş
(çok) zamanlı; 'hem..., hem de / ve....' imkânları zemininde gelişen dört
değerli; indeterminist; indirgemeciliği 'yükseltgemecilik'le eşitlemiş /
dengelemiş; 'organik - sentetik' (oksimoron bir
ifadeyi, ya da Kant'ın 'analitik a posteriori' önerme dediği
kategoriyi hatırlatsa da, bu kavramsallaştırma farklıdır onlardan; meraklısı
dipnot sonundaki kaynakta ayrıntılı cevap bulacaktır); makbul - doğru
addettiği bakış açsıı olamayan, bakış açısız - ya da 'çok bakış açılı';
özne - nesne, gözlemci - gözleyen, ruh - beden ayrımlarını reddeden = monist
(plüralist?); kuantum dalga mekaniğinin kozmolojideki ve felsefedeki izdüşümü
anlamındaki 'kuantum kozmolojisi felsefesi' temelli' olup, kuantum
fiziğinin esaslarının ortaya çıktığı 20. asrın ilk çeyreğinden itibaren, yânî,
kabaca 100 yıldır zenginleştirmekte düşünce dünyamızı. Buna göre 'bir
şey aynı zamanda hem kendisi ve hem de bir başka şey olabilir'; bu temel
ilkesiyle mezkûr akıl yürütme tarzı bize şunu iddia, imâ ve ifade eder: 'grafik
roman çizgi romanın hem ikamesi ve hem de onun bir alt türüdür' (bknz.
'Levy, Paul, Kuantum ve Spiritüelllik').
[21] Birbirleriyle
her bakımdan yakın ilişki ve iş birliği içerisinde olan Fransız ve Belçikalı
yazar, çizer, editör, grafik tasarımcı, yayıncı ve eleştirmenlerin ortaklaşa
oluşturdukları ve Fransızcayı da müşterek lisan olarak kullandıkları çizgi
roman havzasına Frankofon ÇİZGİ ROMAN Dünyası, ya da kısaca Frankofon denir.
[22] Çizgi romanın kaçıncı sanat olduğuna dair bir değerlendirme için bknz.: https://www.altevren.net/cizgi-romana-neden-dokuzuncu-sanat-deniyor/#:~:text=%C3%87izgi%20romanlar%2C%20merakl%C4%B1lar%C4%B1%20ve%20konuyla,olarak%20g%C3%B6r%C3%BCld%C3%BC%C4%9F%C3%BC%20Fransa'ya%20dayan%C4%B1yor
[23] Çizgi
romanın sanatlar skalasındaki yerine ve bu skalaya eklenen aktüel (new zuhur!)
sanat dallarına dair sıklıkla müracaat edilen popüler bir kaynak için
bknz. https://tr.wikipedia.org/wiki/Sanat
[24] Çizgi
romanı sekizinci sanat olarak değerlendiren bir sektör
profesyonelinin görüşleri için bknz.: Ceran, Kosta; sanat Dünyamız, sayı:
64, s. 5; konuya dair aynı dalga boyundaki bir başka kaynak: Sekizinci
Sanat; Çizgi Roman; Argos, No 7, s. 139.
[26] Bahse konu duvar resimleri
paleolitik çağda (eski taş devri, kaba taş devri = günümüzden 2,000,000 yıl
öncesiyle 12,000 yıl öncesi arasındaki dönemde) yaşamış olan uzak atalarımız
tarafından yapılmış olup, Fransa'daki Chauvet Mağarası'ndakilerinin
(aktüel paleo-antropolojik ve paleo-arkeolojik çalışmalara göre) en eskileri
37,000 yıl önceye; İspanya'daki Altamira Mağarası'ndakilerin en eskileri 25,000
yıl önceye ve Fransa'daki Lascaux Mağarası'ndakilerin en eskileri ise 17,000
yıl önceye tarihlenmektedir.
[27] Inge,
Thomas'tan aktaran Kireççi, Ümit, Çizgi Roman Senaryosu, s. 56 - 58.
[28] Problem
(sorun) ve problematik (sorunsal) ikame kavramlar olmamasına karşın, yanlış bir
tasarrufla, sık sık birbirlerinin yerine kullanılırlar. Problem ‘arıza’dır,
problematik ise, bazen ‘arıza DA’ olabilen bir temadır, antitedir.
[29] Comis /
süper kahramanlar ve manga havzaları aynı
zamanda birer çizgi roman türü iken, fumetto ya
da bande dessinée gibi diğer çizgi roman
havzalarının sadece çizgi roman havzası olarak kalmasının ve
birer çizgi roman alt türüne dönüşememesinin niçinini, Sokratik -
diyalojik sorgulama metodunu ve özellikle kozmolojide ve
kuramsal fizikte başvurulan (en meşhurları Schröndiger'in Kedisi, Maxwell’in Cini, Laplace’ın Şeytanı
ve 'Einstein - Podolsky - Rosen Paradoksu' olan) 'düşünce
deneyi' denilen bir enstrümana da müracaat ederek gerçekleştireceğim
farazi bir sosyal psikoloji deneyi ile ortaya koymaya
çalışacağım.
#) Diyelim
ki comics / süper kahraman ve manga dediğimiz
anlatılar çizgi romanın bir alt türü değil de, fumetto ya
da bande dessinée kavramlarının referans verdikleri
gibi sadece birer çizgi roman havzası olsunlar. Dünya'nın
tamamen rastgele seçilen herhangi on coğrafyasındaki tamamen rastgele seçilmiş
herhangi on çizgi roman okuruna önce tamamen rastgele seçilmiş
herhangi bir manga verin ve sorun onlara 'bu çizgi
romanın türü nedir?' Alacağınız cevaplar istisnasız aynı
olacaktır: 'manga'.
#) Ardından onlara bu sefer de, yine tamamen rastgele metotla
seçtiğiniz bir comics / süper kahraman çizgi romanı verin ve yine
aynı soruyu sorun: 'bu çizgi romanın türü nedir?' Alacağınız
cevaplar istisnasız aynı olacaktır ve bu da hiç şüphesiz 'comics'tir.
#) Bilahare bu sorgulamayı, söz konusu çizgi roman meraklısı
on kişiye bu sefer de yine tamamen rastgele seçtiğiniz fumetto albümleri
vererek devam ettirin. 'Bunun türü nedir?' sorusuna alacağınız
yanıtlar bu sefer farklı olacaktır. Soruya muhatap olanların bazıları fumetto,
bazıları İtalyan, bazıları grafik roman, bazıları ise çizgi roman
diyecektir.
#) Mezkûr sorgulamayı yaptığınız 10 çizgi
roman meraklısına son olarak, yine tamamen rastgele metotla seçilmiş bande
dessinée albümleri verin; o malûm ve bahse konu sorunuza alacağınız
yanıtlar bu sefer de 'grafik roman, bağımsız çizgi roman, bande
dessinée, çizgi roman, underground comics, alternatif çizgi roman'
gibi farklı kavramlara gönderme yapacaktır.
#) Akabinde Sokratik - diyalojik
sorgulama metodu'nun bir sonraki evresine geçip, deneyinizin
muhatapları olan 10 çizgi roman okurunun comics ve manga tespitlerinde
mutabık kalırken, fumetto ve bande dessinée albümleri
konusunda niçin anlaşamadıklarını yatırın masaya ve sorun onlara bunun
nedenini. Sorgulamanın bu evresinde sosyal deneyinizin 10 iştirakçisi
size: 'comics ve mangalarla diğer çizgi
roman türleri ve / veya havzalarını birbirinden ayıran,
hem içeriğe (senaryo) ve hem de tarza / üslûba (grafik - plastik yana) dair
belirgin kriterler olmasına karşın, fumetto ve bande
dessinéeleri fumetto ve bande dessinée yapan
belirgin ve herkesin üzerinde ittifak ettiği kriterlerin olmadığı' merkezinde
cevaplar verecektir. Sokratik - diyalojik sorgulama metodu'nun
ortaya koyduğu bu sonuç yüzündendir ki, comics ve manga
havzaları aynı zamanda çizgi romanın alt türleri
iken, başta fumetto ve bande dessinée olmak
üzere diğer çizgi roman havzaları sadece çizgi roman
havzalarıdır, çizgi romanın alt türleri
değillerdir. Telif ve teklif ettiğim düşünce deneyi tekniğine
başvurularak yapılan bu farazi sosyal psikoloji deneyini yakın
çevrenizdeki çizgi roman tutkunları arasında yaptığınızda, argümante ettiğim
hükmü destekler mahiyetteki sonuçlara çok benzeyen bir manzarayla
karşılaşabileceğinizi düşünüyorum.
[30] Çizgi roman havzalarıyla
çizgi roman türleri arasındaki farkı mercek altına alışım, esas
itibarıyla, bu noktadaki kavram karışıklığını izale etmeye yönelik bir fikri
teşebbüstür; burada takdim ve teklif ettiğim telifimin, çizgi roman
kozmosunun bileşenleri arasında bir aksülamel yaratmasını ve tartışılarak
zenginleştirilmesini, giderek de aşılmasını umuyor ve diliyorum.
[31] Kalafat, Haluk; Biz
Amerika'yı İtalyan Çizgilerden Öğrendik, Çizgili Hayat Kılavuzu -
Kahramanlar, Dergiler ve Türler, s. 135 - 141.
[32] '...kendinden
danslı adımlarla...': https://www.youtube.com/watch?v=h7CiOuI926s
hâmiş
(hâşiye) yahut dipnota dipnot: muhterem kârim arasında, hakir müellifleri için
'videoyu 'ürün / reklam yerleştirme tekniği' kullanmak suretiyle maddi
menfaat temin için mi paylaştı acaba?!?' şeklinde bir düşünce istimali
cihetine gideni var mıdır, bilemiyorum; lâkin, ben her ihtimale karşı tedbiren
söyleyeyim: mezkûr paylaşımdaki amacım, o 1.5 dakikalık prodüksiyonu her
bakımdan çok beğenmem ve onun bir şeyin (meselâ manga türünün) adım adım
ilerlemesini ve yükselmesini çok iyi karakterize ettiğine dair olan samimi ve şeddeli
inancımdır.
[34] Eserlerin
yanındaki tarihler, onların Japonya'da fasiküller halinde yayınlandıkları
döneme referans vermektedir; ABD, Kanada, Avustralya, Türkiye, Arap coğrafyası,
Avrupa Birliği ülkeleri, UK, Rusya, Hindistan, Latin Amerika zonu, Güney Afrika
Cumhuriyeti başta olmak üzere Afrika kıtası gibi coğrafyalarda yayınlanma
tarihleri daha sonraki yıllara denk düşmektedir.
[36] Manga türünün içerdiği alt
türler dallanıp budaklanması, fraktal geometri temelinde gelişen
bir tabiat hadisesinin unsurlarının geometrik (ya
da üstel ?) bir seri disipliniyle çoğalmasını,
veya, amiplerin bölünerek büyümesini andırır. Bu durum, içinden hep yeni bir
bebek çıkan matruşka setine benzer. Mezkûr resmi, manga alt
türlerinden birisi üzerinden örnekliyorum: kadınlar için olan manga türü de
kendi içinde 'ev kadını mangası' ve 'çalışan kadın mangası' olarak ikiye
ayrılır. 'Çalışan kadın mangası' kendi içinde 'beyaz yakalı kadın mangası',
'mavi yakalı kadın mangası', 'yönetici kadın mangası',...ilnh. gibi alt
türlere ayrılır. Bu fragmantasyon (şubeleşme,
partikülarizasyon, atomizasyon) diğer manga alt türleri için de
aynıyla vâkidir. Bu demektir ki, alt türlerinin de alt türlere sahip olduğu bir
çizgi roman türüdür manga. Manga dışındaki diğer hiçbir çizgi roman türünün bu
kabil zengin bir alt tür çeşitliliği, böylesi bir şubeler seti
yoktur. ABD'nin son 50 yıldaki önemli karikatürist, çizgi roman sanatçısı ve
editörlerinden Art Spiegelman'ın 10 kitaplık efsanevi Yalınayak
Gen manga serisinin ilk albümünde yer alan 'Yalınayak Gen:
Bomba Sonrası Çizgi Roman' başlıklı önsözü, mangalarla Batı kültür
aleminin unsurları olan çizgi romanlar arasındaki temel farklara dair enteresan
analiz ve tespitler içermektedir; bknz. age. s. 7 - 9.
[37] Tarihçiler, insanlığın
tesis ettiği medeniyet havzalarını tartışırken, onları zaman zaman Doğu, Batı,
Kuzey, Güney gibi coğrafi kavramlarla isimlendirerek klasifiye ederler. Bunlar
içinde en başat (aynı zamanda da en ziyade problemli) olan
kavramsallaştırma Batı vs. Doğu şeklindeki dikotomik
teorizasyondur. Bu sürecin bir parçası olarak gerçekleşen 'Japonya; Avrupa
(Euro zonu), Birleşik Krallık ve ABD'nin başını çektiği Batı Medeniyet
Aleminin komponenti midir, değilse olmalı mıdır?' merkezli
kuramsal - akademik - popüler tartışmalar kabaca 1860'lardan, İmparator
Meiji (1852 - 1912, hüküm sürdüğü dönem: 1868 - 1912) döneminden bu
yana (çeşitli 'kılıklar'da olmak kaydıyla 'bir şekilde') devam
etmektedir. Genelde çizgi romanın ve özelde de manga
kozmosunun tarihsel gelişimini ve aktüel durumunu doğru anlamlandırabilmek
bakımından, 'sıklet merkezi medeniyet havzaları' olan mezkûr
tartışmanın temel ıstılahlarını teşrih masasına yatırıp diseksiyona tâbî
tutmakta faide vardır.
Daha ileri analizler yapmadan önce şu hususun altını
bir kez daha çizmekte fayda görüyorum: Tarih, iktisat, sosyoloji, antropoloji,
uluslararası ilişkiler gibi çok sayıda ilmi disiplinin muteber
aktörlerinin 'Japonya 'Batı Medeniyet Dairesi'ne dahildir; o Batı'nın
en doğusu ve Doğu'nun da en batısıdır (bu
iddia size, Türkiye ile ilgili olarak yapılan benzer bir
tanımlamayı hatırlatmış olabilir mi acaba?)' mealindeki
tespitlerine (bu dipnotun kendisine düşüldüğü bahiste de işaret ettiğim üzere),
katılmıyorum. Bu gayrımutabakat halini, mevzuyu, okunulan argümantasyonumun
nihayetinde, (büyük ölçüde İbrahimi dinlerle Şintoizm arasındaki farkların
doğurduğu sosyolojik - kültürel - teolojik haller merkezinde serdettiğim önceki
iddialarıma ilâve tezlerle) temellendirmeye çalışacağım; akabinde de, bütün
bunları manga genre’ı ile irtibatlandıracağım.
'Batı Medeniyeti' vs. 'Doğu
Medeniyeti' dikotomik kavramsallaştırılmasındaki ‘Batı ve Doğu’ ifadeleri çok katmanlı anlam uzaylarına gönderme yapmalarının yanı sıra,
biri minör diğeri ise majör denilebilecek
iki problem alanına da referans verirler. İlkin minör problem
alanını (minör hata / minor error' olarak da okunabilir)
açımlamaya çalışacağım. Birleşik Krallık (BK), en güçlü
olduğu Victorian Çağ'da (19. asrın 2. yarısı), gezegenin birçok
coğrafyasının yanı sıra, Hindistan'ı da kolonize etmişti. İşte o
aktüel uğrakta, BK diplomatları, askeri uzmanları,
akademisyenleri küresel ilişkileri, gezenimizi (zahiren) coğrafi
kavramlar temelinde partikülarize etmek üzerinden klasifikasyona tâbî
tutarak jeo-strateji ve jeo-politika temelli
açıklıyordu. Buna göre BK gezegenin merkeziydi; Türkiye,
Mısır, İran, Irak, Suriye, İsrail, Filistin ve Arap coğrafyasının tamamı
ise Yakın Doğu idi. BK'ın mezkûr klasifikasyonu
Çin, Moğolistan, Japonya, Endonezya, Filipinler, Malezya, Tayland, Laos,
Kamboçya, Vietnam, Myanmar, Tayvan, Kuzey Kore, Güney Kore, Singapur, Brunei,
Doğu Timor ve Rusya'nın önemlice bir kesimini Uzak Doğu olarak
nitelemekteydi. 'Batı Medeniyeti' kavramının, (bunun müellifi olan
kuramcıların nazari tercihleri sonucu olarak) îmâ, iddia ve ifade ettiği anlam
kozmosu, ona muhatap oluşun ilk evresinde coğrafi bir temellendirmeye
dayandırıldığı algı ve anlamlandırmasını doğururken, burada ele aldığım jeo-stratejik
/ jeo-politik fragmantasyonda Uzak Doğu'da konumlanmasına
karşın, Yeni Zelanda ve Avustralya bahis
konusu uygarlıkla birlikte anılmaktadır. 'Gezegenin coğrafi
taksimatlandırılması ile uygarlık sınıflandırmaları farklı kategorilerdeki
zihni antitelere ve değişik mana düzeylerine nispet ettikleri için, Yeni
Zelanda ve Avustralya'nın Batı Uygarlığı'nın
parçası olduğu tespiti semantik bir soruna yol açmaz' denilerek
buradaki problem alanı geçiştirilebilir. Bu yüzden de ona minör hata diyorum.
Majör hataya gelince; bunu
tarif ve tasnif için 'İslam Medeniyeti, Doğu'ya mı,
yoksa Batı Medeniyet dairesine mi aittir? sualine,
hakikatle mutabakatından emin olduğumuz, bir cevap bulmak durumundayız. Sokratik
diyalojik metot ve Aristotalian mantık temelinde
argümantasyon yaparak ilerleyelim:
*1a- Medeniyet
tarihçileri, Batı Uygarlığı'nın Yahudi (ya da Musevi; doğru
sanılan bir yanlışın aksine, ikisi de ikame kavramlardır) - Hristiyan inancı
temelinde yükseldiği hususunda ittifak eder. Bu iki inanç sistemi de İbrahimi'dir.
*1b- 'İslam' ıstılahının
gönderme yaptığı manâ kozmosu (hususen de onun itikâdî ve imânî prensipler cümlesi),
temelde İbrahimi umdelere müstenittir; nitekim Müslüman
mütekellimin (kelâmcılar), muhaddis ve müfessirler, muharref olmamış
versiyonları bakımından Tevrat ve İncil'in, kutsal metinler olduğunu teslim
eder.
*2a- Roma hukuku Batı
Uygarlığının hukuki üstyapısının 'ruh'udur.
*2b- Kadim Mısır,
Pers ve Mezopotamya medeniyetlerinden derin tesirler
taşıyan Roma hukuku ve devlet teşkilatı, Bizans medeniyeti
üzerinden Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı hukukunu,
devlet teşkilatlanması ve ('sivil toplum mimarisi'nin da elementi olduğu)
toplumsal organelleşmesini etkilemiştir. Bu yüzden de Osmanlı
İmparatorluğuna 'Üçüncü Roma - Yeni Roma' demek belki 'aşırı
yorum'dur, lâkin, bunlar arasında genetik bir akrabalık olduğunu söylemek
de gayri-hakiki olmayacaktır. Öte yandan, Endülüs Medeniyeti'nin de
benzer kaynaklardan beslendiğine dair yorumların hakikatle örtüşme nispetinin
hiç de düşük olmadığını düşünenlerdenim.
*3a- Yunan felsefesi Batı
düşüncesini besleyen en önemli fikri menbâdır.
*3b- Aristoteles'i ve Platon'u
nisyan ve zulmetin pençesinden kurtaran ve onların yeniden Avrupa kültürünün
parçası haline gelmelerini sağlayan etkenlerin başında Abbasi
Rönensansı sırasında Arapların yaptıkları tercümeler ve
şerhler gelmektedir. Bir diğer ifadeyle, Aristo ve
(bütün neo platonist yorum ve ekolleriyle birlikte) Platon,
ne kadar 'Hristiyan'sa, o kadar da 'Müslüman'dır.
Üç adımda gerçekleştirdiğimiz bu diyalojik yolculuğun îmâ,
iddia, ifade, ibraz ve hatta ispat ettiği argüman şudur:
'İslam Medeniyeti Doğu'nun değil Batı'nın bir
komponentidir. Doğu Medeniyeti, ya da kısaca DOĞU, Hindistan,
Çin ve Japonya antitelerinin temel elementleri olduğu
bir hakikattir. 7 Ekim'den sonra İsrail devletinin Filistin halkına
uyguladığı soykırımı destekleyen ülkeler, kurumlar ve kişiler Batı
Medeniyetinin karanlık tarafını, Türkiye gibi haklının, mazlumun, mâdunun
ve mağdurun yanında duran ülkeler, kurumlar ve kişiler ise aydınlık tarafını
temsil etmektedir.
Sosyolog, tarihçi, küresel sistemler analisti Immanuel
Wallerstein'ın (1930); global sosyoekonomik ve sosyopolitik
mimariyi yeni bir perspektiften ve 'ağ
/ şebeke temelli' bütünlüklü bir kuramsal yaklaşımla değerlendiren Modern
Dünya Sistemi Teorisi'ni mercek altına aldığımız mevzuya tatbik
ettiğimizde; gezegenin 'zengin kuzey', 'yoksul güney', 'uygar batı',
'barbar doğu' gibi dörtlü bir mimariye (yapısal bir anâsır-ı erbaa'ya)
dayandığı iddiasının doğru olmadığını ayan beyan göreceğimizi; mezkûr
tanımların işaret ettiği realitelerin, her çeşit sıfat - yorum - ön yargıdan
müstesna tutularak ele alınmasının zaruri olduğunu; bu dört komponentin de
Dünya dediğimiz tek bir sistemin organları olduğunu ve (Joseph A. Schumpeter'ın burjuva
iktisadı, Ernest Mandel'ın ise Marksist iktisat içerisinde
daha da geliştirdikleri 55 yıllık gerileme - çöküş ve 55
yıllık yükselme - zirve dönemlerini barındıran) Kondratieff
(Kondratiev) dalgalanmalarına birlikte yol açtıklarını idrak
ettiğimiz bir bilinç sıçramasına erişmemiz halinde, mevcudatın bize sorduğu
soruları doğru cevaplama ihtimalinin yükseleceğini söyleyerek itmam ediyorum bu
bahsi ( bknz. Modern Dünya Sistemi 1, Yarın Yayınları,
2011)
Ezcümle; Türkiye Batı, Japonya ise, küresel güç
dengelerinin tayin ettiği uluslararası ilişkilerin 1945 sonrasında şekillenen 'Büyük
Resm'i içerisinde NATO üyesi olarak Batı; öte yandan, teolojik, sosyolojik
ve kültürel olarak ise büyük ölçüde Doğu Medeniyet Havzası içerisindedir. Zihin
dünyası, kültürel antiteler, temel sosyolojik kodifikasyon, psikolojik ve
lengüistik normlar bakımından Doğulu olması, Japonya'nın 1868 - 1912 dönemine
denk düşen Meiji (Reformasyonu / Modernleşmesi / Batılılılaşması) Restorasyonu
sırasında gerçekleştirilen Batı'dan mülhem çok sayıda alt ve üst yapı
revizyonuna ve General Douglas MacArthur'un komutasındaki Müttefik işgal
kuvvetlerinin hükmü altında olduğu Eylül 1945 - Nisan 1952 periyodunda,
anayasasının işgalcileri tarafından (anti-militarist, antinasyonalist,
antişintoist, antifeodal, seküler, kadın hakları savunucusu, liberal,
pülüralist umdeler temelinde) yazılıp uygulanmasının neden olduğu onca dramatik
ve radikal değişikliğe karşın, değişmemiş, değiştirilememiştir.
Öte yandan, Japon ve Batı Medeniyet havzaları arsındaki
farkı sadece teolojik alana, özellikle de Şintoizmle
İbrahimi gelenek / Semavi Dinler arasındaki karşıtlıklara dercetmek,
maksadını aşan bir indirgemecilik olur; bu yaklaşım, mercek altınına aldığımız
teorik problemin sağlıklı analizini ve oradan hareketle yapılacak hakikatle
mutabık sentetik argümantasyonları sakatlayan bir metodolojidir. Şintoizmin
geçmişteki kökenleri ancak M.Ö. 8. asra kadar izlenebiliyor, kurumsallaşmaya
başlamasına dair olan kayıtlar ise, bunun M.Ö. 3. asır - M.S. 3 asır
döneminde gerçekleştiğine işaret ediyor. Oysa, Japon Medeniyet
Havzasının tarihsel kökenleri çok ama çok daha eskilere dayanıyor. Ryukyu
Adalarında keşfedilen arkeolojik ve antropolojik bulgulara
göre, Japon takım adalarına ilk insanların yerleşmeleri günümüzden
kabaca 32,000 yıl önceye tarihlenmektedir. O tarihten günümüze
doğru ilerlediğimizde, bir önemli dönemeç de, geç paleolitik (eski
taş / kaba taş / yontma taş) çağının finali olan M.Ö.
12,000 dolaylarıdır. Günümüzden 14,000 yıl önceye, son
buzul devrinin tamamlanmasına denk düşen bu tarihten sonraki periyotta
insanlık, gezegenin elverişli yerlerinde, bu arada Japonya'da da, hayvanları
evcilleştirmeye ve hububat ekimine başladı. Atalarımızın milyonlarca
yıl süren avcı - toplayıcı medeniyetleri (yaşam tarzları) sona ermek
üzereydi. Üretim araçlarında, bunların teknolojisinde kaydedilen gelişmeler
üretim faktörlerini, onların mülkiyet kompozisyonlarını ve bütün bunların
icmali olan üretim tarzlarını radikal şekilde değiştiriyordu. İktisadi alt
yapıdaki bu yeniden yapılanma tezahürleri, kısa süre içinde hukuk - eğitim -
sosyal hiyerarşi - sınıf kombinezonları - ahlâk umdeleri - imani / itikadi
esaslar gibi fikre, ideolojiye, üst yapıya dair olan hususatı etkiliyor ve bu
antitelerin de dramatik transformasyonlar geçirmesine yol açıyordu. Esasen
dünyanın (Mezopotamya, Anadolu, Doğu Akdeniz / Levant havzası, Asya
stepleri, Çin ve Hindistan ekosferleri, Mısır, Kuzey ve Güney Amerika,
Avustralya, Sahra altı Afrikası gibi) bütün kadim medeniyet coğrafyalarında
benzerleri yaşanan mezkûr süreçlere ilâve olarak, Japonya, bir 'ada
medeniyeti' olarak nispeten izole yaşamasının ve ekilmeye müsait
görece az toprak sahipliğinin de arasında olduğu, yerüstü ve yeraltı varlıkları
bakımından fakir olmasının ayırt edici vasıflarını (avantaj ve
dezavantajlarını) da taşımaktaydı bünyesinde. Samurai - ronin - sgogun
- kamikaze - seppuku gibi müesseseleriyle; militarist, emperyalist,
şiddet temelli, saldırgan, mütehakkim, erkekcil kültür kodlarını / genlerini
tayin eden faktörler içinde işte bu 'kıtasal ana yaşam havzaları'ından izole
olmayı mümkün kılan ada hayatının kayda değer bir ağırlığı vardır. Manga
kozmosunda da etkili ajanlar olarak işlev gören izzetinefis,
mertlik, kefaret, (Budist öğretiden bağımsız olarak ve ondan çok
önceki tarihsel kesitlerde ortaya çıkan) karma döngüsüne iman
gibi kişilik umdeleri, Japon toplumunun bahsettiğim, antropolojik
ve arkeolojik buluntular sayesinde, az çok bilinen (Şintoizm inancının
hakim olduğu dönemin sadece küçük bir parçası olduğu) 32,000 yıllık
tarihinden damla damla süzülerek gelen karmaşık bir sosyokültürel mimarinin
müterakim sonuçlarıdır. Onlar olmasaydı Manga türü, bugün olduğu haliyle,
olmazdı (bknz. Clements, Jonathan; Kısa Japonya Tarihi,
s. 15 ve devamı).
İşte bütün bu kompleks dinamiklerin tetiklediği tarihsel süreçler, önce, manga'nın küreselleşmesinin önüne set çekmiş, ardından da, (daha önce ana hatlarına işaret ettiğim nedenler yüzünden) tam aksi bir tesire yol açarak, bu çr türünün gezegenin popüler kültür kozmosunun dominatörü olmasına neden olmuştur (şintoizmle ilgili muhtasar ve muteber bir kaynak için bknz. https://islamansiklopedisi.org.tr/sintoizm).
[38]
Ülkemizde de, aktüel uğrak itibarıyla çok gürbüz ve iddialı olmasa da, yavaş
yavaş gelişip serpilen ve istikbal vad’eden bir TurcoManga genre’ının ortaya
çıktığını eklemeliyim.
[40] Paylaştığım veriler,
metnin bibliyografyasında yer alan kaynakların yanı sıra; 1940 - 2010 döneminde
yayınlanan (çeşitli edisyonlarıyla 1001 Roman, Çocuk Haftası,
Ceylan, ZıpZıp, Doğan Kardeş, Büyük Ateş, Milliyet Çocuk, Türkiye Çocuk,
Tercüman Çocuk, Hürriyet Çocuk gibi) çocuk ve gençlik, (Akbaba,
Karikatür, Salata, GırGır, Fırt, Limon, Leman, Penguen, Uykusuz gibi)
mizah, (Radyo Haftası, Yelpaze, Yedi Gün, Hafta, Hayat, Ses, Hey gibi)
magazin dergilerinin editoryal yazılarıyla reklâm içeriklerinde yer alan
informasyonlara; (çizgi romanı konu edinen Altın Madalyon ve
Çizgi Diyarı gibi internet siteleri ile, sosyal medya orijinli ÇROP platformu
gibi) dijital mecralara; çizgi roman eksperi, koleksiyoner,
sahhaf, yayıncı, kadîm dostum İlker Özer'le yaptığımız, Murat
Alpgüven ve Murat Sevgi Kuranlar gibi çizgi roman
üstatlarının da zaman zaman katkı verdikleri, sohbetlerde aldığım
notlara; Türkiye'nin en önemli çizgi roman (özellikle
de frankofon ve fumetti) eksperlerinden, koleksiyoner,
yayıncı, araştırmacı yazar Hakan Şaşmaz'la yaptığımız
sohbetlerden bende kalanlara dair düştüğüm kayıtlara; kitapyurdu.com'da
(https://www.kitapyurdu.com/index.php?route=product/category&sort=publish_date&order=DESC&filter_category_all=true&path=1_128_159&filter_in_stock=1) paylaşılan satış
rakamlarına; Antalya'daki MarkAntalya AVM ve ÖzdilekPark
Antalya AVM'de bulunan D&R şubelerindeki çizgi
roman sirkülasyonlarına dair yaptığım gözlemlere ve çizgi roman reyonu
sorumlularıyla yaptığımız sohbetlere; Antalya'nın en önemli bağımsız
çizgi roman satış noktası olan Buğra Kitapevi'ndeki
müşteri tercihlerine dair yaptığım gözlemlere ve sahipleriyle yaptığımız
istişarelere, nihayet, 2021 Mart'ında yayınlandığında okuyup notlar
aldığım, ancak, okunulan satırların bibliyografyasına eklemek için dijital
adresine gittiğimde, kaynağına, ne yazık ki, erişemediğim bir kamuoyu
araştırması'nın arşivimdeki sonuçlarına dayanmaktadır.
[41] Son birkaç
yıldır gezegenimizde, ülkemizin sosyopolitik ve sosyokültürel vasatlarında,
ciddiye alınabilecek örneklerine (maateessüf!) henüz tesadüf edemediğimiz
(çizgi roman, film, animasyon, tv dizisi, klip, video oyunu, influencer'ların
video paylaşım platformu ve sosyal medya paylaşımları, video vb.) popüler
kültür ürünlerinin toplumsal etkileri merkezli bir tartışma cereyan etmekte.
Buradan ilerleyeceğiz bu bahiste. Süper kahraman anlatısı genre'ındaki comicsler, 1995
– 2010 periyodunda, global çizgi roman kozmosunu anormal
ölçüde domine etmişlerdi. Bu durum, ister istemez, comicslerin, diğer çizgi
roman türlerini marketlerden âdeta sürdüğü bir resmi çıkarmıştı ortaya. 'ABD
emperyalizminin 'yumuşak güç' imkân ve kâbiliyetleri
dolayımıyla rıza üretmesinin bir vasıtası olan popüler
kültür ürünleri fasilesinden comicsler, içerdikleri açık
ve örtük (satır arası / subliminal) mesajlarla, insanlığın
bilinçaltına sızmakta, giderek de kolektif bilinci kolonize etmektedir.'
diyen (en komplocusundan en aklı başında olanına değin, geniş bir entervale
yayılmış tarafları arasında süregelen) tartışmanın bir benzeri, son birkaç
yıldır, manga etrafında cereyan etmekte. Mangamanianın gezegenimizi
bu denli tesiri altına almasını, popüler kültürü, çizgi
romanı bu derecede belirlemesini Japon kültür emperyalizminin
tehlikeli bir atağı ve bu bakımdan da mutlaka tedbir alınması gereken bir
tehdidi olarak gören çevreler, seslerini epeyce yükseltmiş durumdalar kürre-i
arz'ın çeşitli coğrafyalarında. Bu eleştirilere katılmamanın, ya da, en azından
onları görmezden gelmenin tehlikeli bir aymazlık olduğunu düşünenlerdenim
doğrusu.
Hâmişe hâmiş: 1 Ocak 2024 - 31
Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00
saatleri arasında yayınlanmakta olan Sayfaların Dilinden programının
senaryolarını yazıyorum. Mezkûr yıl içinde 262 gün yayınlanması plânlanan söz
konusu programlarda her gün farklı bir konu ele alınmakta ve ona referans veren
bir kaynak eserden bahsedilmektir. 2025 yılında kitaplaştırılacak olan bahse konu
262 metnin Ocak ayında yayınlanan birinde, yukarıda mercek altına aldığım
mangamania mevzuu muhtasaren teşrih masasına yatırılarak diseksiyona tâbî
tutulmuştur. İlgilisi için linkini şuracığa iliştiriyorum: https://ziyaversencan.blogspot.com/2020/08/trt-radyo-1-sayfalarn-dilinden-program.html
[42] 'Her şey değişir' iddiası,
'kendisine gönderme yapan, kendisiyle konuşan, kendi üzerine (bir hiperbol
misali) katlanan' bir ifade olmadığından, diğer bir deyişle, bir paradoks olarak
nitelenemeyeceğinden, 'doğru ise yanlıştır, yanlış ise doğrudur' gibi
bir mantıksal açmaza, bir kısır döngüye kilitlemez bizi. Öte yandan, tekçi
(monist) ve mutlakçı bir argüman olan bu ifade, semantik bir problem alanına da
gönderme yapar. 'Her şey değişir'
iddiasını problemli kılan hususu,
mezkûr iddianın belli başlı ‘dasein kipleri’ üzerinden
muhtasaren dillendiriyorum: a-)
şayet bu iddia doğru ise, iddianın kendisi de 'her şey'e dahil
olduğundan, onun dillendirdiği 'değişme' hali de mutlak
değil, değişkendir. Dolayısıyla da, mezkûr iddia: b-) 'hiçbir
şey değişmez' versiyonuyla bir başka tekçiliğe, mutlakçılığa; c-)
‘şeylerin değişip değişmemesi olumsal
/ contingency’dir; bir diğer deyişle, ‘şeylerin değişmesi’nin %100 olduğu
kutupla, değişmemesinin %100 olduğu kutup arasındaki entervale yayılmış sonsuz
sayıdaki ihtimallerin tamamını kucaklayan bir olasılıklar cümlesidir bahis konusu olan’ argümanın
dillendirdiği üzere olasılıkçılığa; d-) 'şeyler
bazı hallerde değişir, bazı hallerde değişmez' iddiasında vücut bulan
şekliyle şartçılığa (Os. şartiyye, Fr. conditionnalisme); e-
) 'şeylerin değişimi hakkında hakikatle mutabık bilgi
edinilemeyeceğinden, bu konuda mantıken geçerli bir argüman ileri sürülemez (bknz.
'Üzerine konuşulamayan konuda susmalı / wovon man nicht sprechen
kann darüber muss man schweigen', Wittgenstein, Ludwig, TLP, 7, s. 170 - 171)
şeklindeki dillendirilişiyle de agnostisizme (bilinemezcilik)
gönderir muhatabını. Müellif, okurunu bu dipnota
getiren kısmı telif ve teklif ederken, ilk
ihtimalin, yânî, 'her şey değişir' iddiasının geçerli
olduğunu esas almıştır.
[43] Aydın,
Burak 'Isamu'; 'Manga: Çizgiroman Meraklıları İçin Bir Giriş, Sanat Dünyamız -
105, Kış 2007, s. 19.
[44] Tellan,
Bülent; Gon'dan Gen'e Türkiye'de Manga, age., s. 41.
[45] Yazarı
meçhul, Seyir Defteri, Argos No 7 - Yeryüzü Kültürü Dergisi, mart 1989, s. 69.
[46] Aydın,
Burak 'Isamu'; 'Manga: Çizgiroman Meraklıları İçin Bir Giriş, age, s. 9.
[47] Geek sıra
dışı, ana akım olmayan, extrem, avangard insanları tarife yarayan,
çoğunlukla argo kozmosunda emisyona girerek o düzeyde fonksiyonel olan bir
kavramdır. Geek'ler, gündelik hayatlarının idamesinde hiç de işlevsel olmayan
bir pratik için, ya da, tamamen soyut olan bir ideal uğruna maddi ve gayrimaddi
bütün imkân ve kâbiliyetlerini seferber ederler. Toplumun büyük kısmı onları
söz konusu bu nitelikleri yüzünden 'aşırı takık' bir uzman, alışılmadık
bir merakın taşıyıcısı, tuhaf, eski moda kafalı bir entel, delilikle
dahilik arasında (bir pandülün salınımı misali) gidip gelen bir 'ifrat ve
tefrit insanı', asosyal bir kişi, gibi çoğunlukla aşağılama tınısı taşıyan
içerikler bağlamında algılar ve anlar. bknz. https://tr.wikipedia.org/wiki/Geek#:~:text=Geek%20kelimesi%2C%20ba%C5%9Flang%C4%B1%C3%A7ta%20eksantrik%20veya,s%C4%B1k%C4%B1c%C4%B1%20veya%20sosyal%20olarak%20garip
[48] Analitik
metodun rasyonel süreçleri etkilemesinin geçmişi binlerce yıl önceye gider;
onun fikir hayatımızı ve entelektüel uzayımızı domine etmesi ise Descartes'ın
âsarının vücût bulmasına, 17. asrın 2. yarısında dayanır. Analitik metodun
rasyonel süreçlerdeki dominatörlük işlevi yüzünden, Batılı Zihin, özellikle de
onun Kuzey Amerika ve Birleşik Krallıktaki unsurları, kabaca 4 asırdır 'en
sevdiğim 10 'bla bla'', 'en nefret ettiği 20 'bla bla'' gibi
listelerle tarife çalışır tercihlerini. Örneğini paylaştığım liste gibi bir
klasifikasyon söz konusu olduğunda, listenin kendisi kadar, onu mevcut kılan
öznel ve nesnel faktörler de mercek altına alınırlar hiç kuşkusuz. Bu yüzden
de, öncelikle 'öznel vs. nesnel' dikotomisine dair kuramsal bir çerçeve
ortaya koyacağım; bu iki kavramın îmâ - iddia - izah - inkâr - isnat - ispat
ettiği anlam kozmoslarını mercek altına aldığımızda gördüğümüz şudur:
birbirleriyle diyalojik bir münasebet - iltisak - irtibat içerisinde
olan dikotomik dualiteler, 'YİN - YANG' dikotomik antitesine
uygun bir ontolojik prosesle tezahür ederler. Bir diğer deyişle, nasıl YİN bünyesinde YANG'ı
ihtiva ederken, YANG da YİN'i içeriyorsa, aynı mimari
yapı ve mekanik düzenek, öznel - nesnel dikotomisinde de hükmünü
icra eder; öznel zıttı olan nesneli rüşeym halinde rahminde taşırken, nesnel de
(zahiren) antagonisti gibi görülen öznelin bağrından sâdır olur. Bu bilinç ve
farkındalığı kuşandığım içindir ki, söylem - edim - eylem zincirlerimde, 'öznel
- nesnel' diyalektiğine eşit mesafedeyimdir; öznel'i demonize etmem, nesnel'i
protagonist yapmam. Bilirim ki onların ayıran Çin Seddi değil, Planck
Uzunluğu mertebesinde niceliğe sahip olan incenin incesi bir
kırmızı hattır: tiny miny red line! (Bu kuramsal çerçeveyi veri
aldığınızda, 'kozmik ontolojinizi teorize ederken, öznel vs.
nesnel' dikotomisi ifadesi yerine, 'öznel ve / veya nesnel
diyalojik birlikteliği' kavramsallaştırmasını kullanmanız gerekir
diye düşünüyorum.)
'Öznel vs. nesnel' ikiliğinin umumi
mana ve ehemmiyetiyle, onun bu metindeki fonsiyonalitesini böylece
temellendirdikten sonra, bu bölümde yer almalarına karar verdiğim çizgi
roman sanatçılarımız ve onlara dair tespitlerim hakkındaki bir hususa
da peşinen işaret etmek durumundayım: okunulan metni, üzerinde çalışırken,
değer yargılarına çok güvendiğim bibliyofil ve aynı zamanda
da çr okuru ve koleksiyoneri olan bir dostuma
göndermiştim. Ondan, 'Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul
Ansiklopedisi, ya da Cemil Sena'nın Filozoflar Ansiklopedisi kıvamında
ve tadında, yer yer fevkalâde subjektif tespitlere ev
sahipliği yapabilen bir metne imza atmışsın. Bana öyle geliyor ki, bu çalışmana
muhatap olacak okurlarının çoğu, yaptığın tercihleri, seçimlerini 'niçin onu
değil de bu çizgi roman sanatçını ya da çizgi romanı önemsemiş ve haklarında bu
yorumları dillendirmiş?!?' diye sorgulayacaktır.' mealinde bir
geri dönüş aldım. Bahsettiği 2 kültür insanı, Reşat Ekrem Koçu ve Cemil
Sena ve vurgu yaptığı eserleri, her bakımdan orijinal, ufuk açıcı,
renkli, informatif ve kıymetlidir bana kalırsa ve her vesileyle de onlara
müracaat etmekten, tetkik etmek ve okumaktan büyük zevk almışımdır. Onlardan
çok şey öğrendiğimi de eklemeliyim. Metnimin onlarla birlikte anılması bile bir
artıdır benim için. Kaldı ki, sadece benim bu metinde yaptıklarım değil, kimin
tarafından ve hangi yöntem ve içerikle gerçekleştirildiğinden müstakil olarak,
seçimlerin tamamı, tercih edilen dışındaki bütün seçeneklerin elemine edilmesi
operasyonundan başka bir şey değildir. Sadece bu başlık altındakilerin
değil, oldukça kapsamlı olan çalışmamın tamamındaki tercihlerimin de bu
bağlamda değerlendirilmesini dilerim (geçmişi günümüzden 50 asır öncesine, MÖ
2800'e dayanan ve bilge Fu Xi'nin yazdığı kabul edilen 'Değişimler
Kitabı / Değişimler Klasiği'nde (Yi Jing / I Ching) ilk kez kayda
geçirildiği varsayılan Yin - Yang diyalojik birlikteliği için
popüler bir kaynak: .https://tr.wikipedia.org/wiki/Yin_ile_yang
[50] 1970 yılının Ramazan ayında
(1 Kasım), o sırada büyük bir atılım içinde olan Günaydın
Gazetesi'nde tefrika edilmeye başlanan eser, üstadın ilerleyen yaşı ve
rahatsızlıkları yüzünden, zaman zaman verilen aralar sebebiyle, 1971
Mart (?) ayında tamamlanmıştır. Çizgi roman, gazetenin
ilk sayfasından anons edilirken, onun 650 resimden (panel)
oluştuğuna vurgu yapılmış. Üşenmedi saydı bu telifin müellifi,
netice: 650 değil, eser toplamda 537 resim /
panel içermekte. Yanı sıra, 3. bölümün 13. (son) sayfasının son paneli
/ resmi de 'son panel / son resim gibi durmuyor. 13. sayfayı okuduğunuzda,
yaprağı çevirip devamını okuma ihtiyacı hissediyorsunuz. Bu emareler, Münif
Fehim'in, sağlık sebeplerindne olsa gerek, eserini tamamlayamadığına işaret
ediyor olmasın sakın?!?
[51] Denizden, denizcilikten
yol çıkıp, gemilere ve tekrar denize doğru olan bu
tematik akışın nihayetindeki / günümüzdeki tezahürü için okur, ana
metnin içindeki Umut Sarıkaya biyografisine müracaat
etmelidir.
[52] RTB'ın yazıp çizdiği tarihi
çizgi roman külliyatı, 26 çizgi roman albümü olarak, arşivimde
mevcuttur; Cem Sultan'ın hayatına dair olan 27.sine ise
henüz erişemedim. Bu konuda çok ayrıntılı bir çalışma yapan değerli
dostum İlker Özer, RTB'ın çizgi roman maceralarının
toplam sayısının 27 olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, bu metnin
yazımı sırasında yaptığımız bir telefon görüşmesinde, paylaştı benimle.
[53] Başta İlker
Özer'in Kadıköy'deki (benim gibi çizgi roman sevdalılarının
nitelemesiyle) efsane mekânı olmak üzere, çizgi roman meraklılarının
olduğu ortamlarda, sohbet sırası Suat Yalaz'a geldiğinde,
umumiyetle iki görüş karşı karşıya gelir. Bunlar şöyle özetlenebilir: a-) 'Evet, Suat
Yalaz, mesleki kariyeri bakımından çok başarılıdır;
ancak, telif hakları bakımından anlaştığı yayıncılara
karşı sergilediği tutumlarda (yayıncılarla yaptığı sözleşmeleri tek taraflı
feshetmek, aynı anda birden çok yayıncıya yayın hakkı vermek gibi) problemli
davranışlar sergileyebiliyordu. Müktesebatındaki eleştirilmeye muhtaç bir diğer
tutum da şudur: Hz. Muhammed ile İslâm Tarihi ve İslâm
Dinin diğer önemli eşhası hakkında yaptığı dokümanter
çizgi romanların yanı sıra; onun, etkisi çizgi romanın sınırlarını
aşıp, sosyokültürel bir fenomene dönüşen Karaoğlan maceralarına
dahil ettiği erotik paneller, özellikle de Fransa'daki
kariyeri sırasında çizdiği erotik kapaklarla çizgi roman'lar
sanatçının 'herkese, her keseye!' mantığıyla davranan ilkesiz
bir bezirgân olduğunu gösterir.'; b-) 'Bunların
hakikatle mutabakatı tartışmalıdır, ancak bütünüyle doğru olsalar bile, bu
durum Suat Yalaz'ın Türkiye çizgi roman panteonunun zirvesindeki
yerini değiştirmez, zîrâ, bizim gibi çizgi roman tutkunlarını ilgilendiren
konu, sanatçının özel hayatındaki defoları ya da sevapları değil, ortaya
koyduğu müktesebatı, sergilediği sanatıdır. Bu yüzden de bu konuda çizgiromanperestler
bakımından serdedilmesi gereken temel argüman, Suat Yalaz'ın çizgi
romanımızın en büyük yaratıcılarından biri olduğu hususunun tartışmaya kapalı
olduğudur!' Doğrusu ben 2. görüşe yakın
duranlardanım.
Kılıçlı kahramanlar türünün çizgi roman kozmosumuzdaki en
başarılı örneği Karaoğlan'ın ortalama bir çizgi romannın tesir sahasını kat be
kat aşan sosyokültürel ve sosyopolitik yansımalarına (tesirlerine) dair bir
örnek vererek tamamlıyorum bu dipnotu. Sosyal demokrat ideolojiyle,
demokratik sol siyasetin ülkemizdeki teorisyen ve pratisyeni; ezilenler
temelli sol popülist retoriğin en başarılı figürü (mâdun ve
mazlumların frekansından ve dalga boyundan konuşan en başarılı siyasal hatip
diye de okunabilir); Atatürk'le birlikte Modern Türkiye'yi
inşâ eden kurucu babalardan olan İsmet Paşa'nın
bileğini 'ideoloji - kadro - aksiyon' birlikteliği sayesinde bükmeyi
başarmış yegâne partili, CHP'nin 3. genel başkanı, DSP'nin
kurucu genel başkanı, başbakan, başbakan yardımcısı, devlet bakanı, çalışma
bakanı; şair, yazar, çevirmen, gazeteci, düşünür, ideolog; Rahşan
Ecevit'in ömür boyu sevdalısı; sözlüklere 'dürüst = Bülent Ecevit' yazılmasına
neden olan örnek alınası bir hayatın eyleyicisi; imrenilesi şair
duyarlılığının ve entelektüel derinliğinin parçası olduğu olumlu birçok
vasfının eylem ve söylemlerine ihtimam, kibarlık ve zarafet şeklinde
yansımasına karşın, ne yazık ki, mütedeyyin ve mütedeyyinelerin bazı
duyarlılık ve problemlerini tam manasıyla anlayamadan ebediyet alemine intikal
eden çok yönlü şahsiyet Bülent Ecevit'i her yaştan
milyonlarca kadın ve erkeğin (siyasal yaşamının önemlice bir bölümünde,
özellikle de 1973 - 1980 sürecinde) 'KARAOĞLAN
diyerek canıyürekten bağırlarına basmalarının arkasında, Suat
Yalaz'ın âsârının, Karaoğlan sagasının, sosyolojik dokumuzun
kılcallarına değin nüfûz etmesi yatmaktadır.
[54] Kendisinden sitayişle
bahsettiğim ve 'çizgi roman kozmosumuzun ve karikatürümüzün göz
ardı edilemeyecek bir fenomeni' şeklinde tarif ve
tavsif ettiğim Oğuz Aral hakkında dillendirilen bazı önemli
eleştirilere de, okunulan telifin 'nesnellik' (müellif burada, her yanından
öznellik fışkıran çalışması için 'nesnel' nitelemesini kullanarak, ironi
sanatından epeyce nasiplendiğini ve mizah yazarlığı alanında göz ardı edilmemesi
gereken bir gizil güce sahip olduğunu göstermek istiyor sanki) umdesine olan
borcu yüzünden, yer vermek durumundayım. Mezkûr eleştirilerden bazıları, ana
hatlarıyla, şunlardır: '#) çalışma arkadaşları ve
meslektaşlarına göre Oğuz Aral, grafik - estetik - plastik olarak
âdeta totaliter denebilecek bir tarza sahipti, GırGır ekibine, kendi
grafik beğeni ve tercihlerini zorbaca dayatırdı; #) bu
dayatmacı tutumu, içerik - konu - sözel anlatı üslûbu hususlarında da
geçerliydi, #) GırGır'ın ideolojik bagajını, politik duruşunu ve
sosyo-kültürel normlarını, yerini doldurduğu Akbaba Dergisi'nden
biraz daha muhalif ve rekabet halinde olduğu Suavi Sualp'in (1926 -
1981) tek kişilik orkestra tarzında çıkardığı Salata'dan ise biraz
daha ciddi ve müeddep olarak tespit etmişti. Bu durum, GırGır'da
çalışan ve neredeyse tamamı belirgin muhalif politik duruşlara sahip olan genç
mizahçı, karikatürist ve çizgi roman sanatçılarının tasvip etmediği bir orta
yolculuktu. Onlar, Oğuz Aral'ı otoriter, (sokaktaki ortalama insanımızın,
özellikle de ekonomik sıkıntı çeken 15 - 60 yaş aralığındaki erkeklerin
duyarlılıklarını sömüren, onların lümpen yanlarını olumlayan ve temelde
de 'sulu mizah' denilebilecek bir tarzı esas alan
anlamında) popülist, tiraj elde etmekten başka temel dürtüsü ve
ilkesi olmayan iflah olmaz bir bezirgân olarak niteliyordu.
Nitekim, bunların büyük kısmı, 1978'de, o sıralarda TKP'ye yakın
olduğu konuşulan Ergin Ergönültaş'ın önderliğinde GırGır'dan
ayrılarak, fikren daha solda konumlanmış (yer yer sosyalist tınılar da
taşıyabilen, zş) bir yayıncılık çizgisiyle muhalefet yapacak olan Mikrop
Dergisi'ni kurdular (bknz. Cantek, Levent; Türkiye'de Çizgi Roman,
s. 207 - 222).
[55] Arzu
nesnesi tabirinin koleksiyona konu nesneler için
kullanılışına ilk şahit oluşum sırasında, takvimler 2008 sonbaharına
işaret ediyordu. Tam o sıra ilaç sektöründen henüz
ayrılmış ve kitap müzayedeciliği yapmaya karar vermiştim. Daha
önceleri, kitap arşivimi geliştirmek ve kitabiyat
bilgimi arttırmak için tetkik ettiğim müzayede kataloglarının
yayıncıları olan Sotheby's, Christie's ve Bonhams gibi
gezegenin en önemli müzayede evlerinin eser - sanatçı - koleksiyon
değerlendirme ve açık arttırma etkinliklerinin erişebildiğim bütün videolarını
ve dokümanlarını büyük bir dikkatle izleyip notlar almam işte o döneme denk
düşer. Bahse konu ifadeyi düzenli olarak kullanmaya başlayışım ise, 2010
İlkbaharında, Beyoğlu'nda, Büyük Parmakkapı Sokak'taki Serkan
Özburun'un Kelepir Kitapevi'nde, Çarşamba ve Cumartesi günleri
yaptığım kitap müzayedeleri ve kitabiyat sohbetleri sürecidir.
Ne yalan söyleyeyim, arzu nesnesi ifadesi önceleri bazı
kitapseverler tarafından bir miktar istihza ve ironi ile karşılandı; özellikle
de sahaflık ve müzayedecilik sektörünün bazı profesyonelleri,
bu deyişin, kitap müzayedeciliğinin konsept, ruh ve ağırlığıyla pek de uyumlu
olmadığını bana doğrudan ifade ettiler. Bu eleştirileri saygıyla karşıladım,
ama, bildiğimi okumaya da devam ettim. Üstelik, mezkûr etkinliklerimin
ilerleyen adımlarında, kitap takdim ve tanıtım konuşmalarıma 'şömine
üstü süsü', 'kütüphane süsü', 'kitaplık güzeli', 'kütüphane yakışıklısı',
'arşiv(inizin) çileği' gibi yeni deyişleri de eklemeyi ihmal etmedim.
İyi ki öyle yapmışım; şimdilerde İstanbul'da bu işi yapan ve
neredeyse tamamı benden sonra bu işe başlayan genç meslektaşlarımın bazılarının
da bu deyişleri kullandıklarına şahit oluyor, ya da işitiyor ve doğrusu bu ya,
için için de seviniyorum.
[56] Çizgi roman ve film serisiyle Kara
Murat, kendisine dair bir parantez açılmasını fazlasıyla hak etmektedir. 5 Aralık 1971'de Günaydın
Gazetesi'nde
tefrika edilmeye başlanan Kara Murat'ın 1988'e
kadar 21 macerası yayınlanmıştır. Gazete tefrikasının
yanı sıra, onunla birlikte yürüyen bir süreç olarak, 1974 Ocak sonunda 16
sayfalık formatta yayın hayatına atılan Kara Murat
Dergisi ise, gün gün tefrika edilen 21 maceranın
tekrar tekrar basılması yüzünden, 1992'ye değin aralıksız 946 hafta
gazete bayilerindeki yerini almıştır. Fatihin Fedaisi olarak
da lanse edilen bu kılıçlı kahramanın gördüğü ilgi Yeşilçam'ın
dikkatinden kaçmamış, bunun sonucu olarak da, Cüneyt Arkın'ın
başrolünde oynadığı ve 1972 - 1978 döneminde her sene 1 tane
olmak üzere çekilip vizyona giren toplam 7 Kara Murat filmi beyaz
perdede arzı endam eylemiştir. Çizgi roman gibi, Kara
Murat filmleri de çok başarılı olmuş, umulanın üzerinde bir
gişe hasılatına imza atmıştır. Zaten çok sevilen ve şöhretini her filmiyle
perçinleyen Cüneyt Arkın, 7 filmlik bu seri ile birlikte, sadece magazin dünyasının
ve show business aleminin değil; sosyal psikoloji, davranış
bilimi, kamusal alanda konuşulan lisanın inkişafını ele alan evrimsel
dilbilim gibi Türkiye Toplumsal Formasyonunun kılcallarında
cereyan edenlerin deşifre edilmesine hizmet edecek disiplinlerin de ilgi odağı
haline gelmiştir. Aktörün, özellikle çocukların dillerine pelesenk olan o ünlü
repliği, senaryo gereği kendisine aşık olan Bizans prensesine 'Kahpe
Bizans’ın yiğit güzeli!' şeklindeki hitabı, 'Kahpe Bizans' deyiminin Türkçenin
envanterine ve vokabülerine yerleşmesine neden olmuştur. 2000'de
vizyona giren 'Kahpe Bizans' filmi, Kara Murat film serisinin parodisi
olup, 2015'de serinin son bir devam filmi de vizyona
girmiştir.
[57] https://www.karikaturculerdernegi.com/ismail-gulgeci-saygi-ve-ozlemle-aniyoruz/
İsmail Gülgeç'in İnce Memed'den uyarladığı çr 1980 - 1981'de Milliyet Çocuk dergisinde tefrika edilmeye başlanmış, ancak yarım kalmıştı. Takip eden süreçte sanatçının tamamladığı eser Almanya, İsveç ve Danimarka'da yayınlanmıştır. Okunulan satırların yazarının da arasında olduğu çok sayıda çr sevdalısı, mezkûr eserin kaliteli bir edisyon halinde Türkçe yayınlanmasını sabırsızlıkla beklemektir. https://www.cizgidiyari.com/forum/k/ince-memed-ismail-gulgec-tam-macera-derleme-bizim-almanca.80664/
[59] Necdet
Şen'in müktesebatının, özellikle de Bacı, Mış
Gibi ve Değişim Rüzgârı anlatılarının sosyolojimizin
psikolojik haritasıyla entelektüel halitasında yol açtığı tesir
ve transformasyona iki örnek vereceğim: a- sanatçının çizgi
romanları; 12 Eylül Askeri Rejiminin yoğun baskısıyla depolitize edilmeye
çalışılan kitlelerin, özellikle de gençlerin, başta Erich Fromm külliyatı
olmak üzere, psikoloji kitapları okumaya yöneldiği sırada
oluşan sosyal psikolojiyle sinerji oluşturmuştu.
Bu durum, beşeri ilişkilerde, özellikle de onun kadın -
erkek münasebetleri bahsinde, politik ve ideolojik
yaklaşımların etkisini ve yaptırım gücünü kısıtlamıştır. b- Aynı
isimli çizgi romanın tefrika edilmesiyle birlikte dilimize giren 'mış
gibi' ifadesi etrafında yapılan değerlendirme ve tartışmalar, insanın
başta kendisiyle, akabinde de diğer insanlarla, eşyayla, mekânla, uzayla,
zamanla, fikirle, edimle,...., kısacası Mevcudat'la kurduğu
ilişkilerin tamamının samimiyetinin, sahiciliğinin, otantisitesinin,
harbiliğinin ve hasbiliğinin anlamlandırılması konusunda âdeta turnusol
kâğıdı ve 'İsviçre Çakısı' işlevi görür.
[60] HY'a ait
biyografik kısmı yazarken, tam da o sırada, üstatla İnstagram'da
yazıştık ve hemen akabinde de aradı beni; 1 saate yakın süren ve özelde onun
izgi roman kariyerine ve daha genel plânda ise Türkiye çizgi roman tarihine
dair paylaşımları benim için fevkalâde aydınlatıcı ve bilgilendirici oldu. Ona dair
bazı informasyona erişememenin sıkıntısını yaşarken gerçekleşen
bu kontağı, isteyen tevafuk, isteyen olasılıklardan bir olasılık,
isteyen de Kozmik Şakacı'nın bir ikramı olarak
değerlendirebilir.
[61] Bir kez daha confession
time; birçok işi hakkında övücü düşünceler serdettiğim MKP'in günlük
karikatürleri Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanmakta;
sanatçı, Pazar günleri de aynı gazete için Ece isimli çizgi
romanı yazıp çizmekte. Ne yalan söyleyeyim, bunları sevemedim bir türlü.
Konuları çok spesifik, içerikleri de çok sınırlı bir sosyolojiyi alâkadareden mikro problematiklere dair oluyor genellikle. Üstüne üstlük
espriler de çok zorlama ve güldüren cinsten değil. İster istemez 'insanı
üşüten soğuk bir latife' deyişini akla getiren türdenler
anlayacağınız. İçeriğe dair bu tenkide, mezkûr karikatür ve çrizgi
romanların grafik yanına dair olan plastik - estetik bir
eleştiriyi de eklemlemek zorundayım. Övgüyle söz ettiğim albümlerine, özellikle
de ABD'de ortaya koyduğu müktesebata bakınca şöyle düşünmekten
alamıyor insan kendini: 'En İyi ÇR Artisti' dalında Eisner Ödülü'ne
aday gösterilecek denli mükemmel grafik performans gösteren bir çizer, nasıl
olur da Hürriyet Gazetesi'ndeki işlerinde resim sanatına bu denli
ihanet edebilir, başta insan anatomisi olmak üzere, hemen her şeyin çiziminde
bu denli deklase ve dekalite bir kondisyon sergileyebilir?!?' Karikatürist ve çizgi
roman artisti, hiperrealist ekolden değilse şayet, abartı, deformasyon,
soyutlama, stilizayon gibi teknikleri kullanabilir, buna eyvallah; ama bunu
yapmanın da sanatkârane yolları var ve onlar tercih edilmeli, öyle değil mi?
Buna dair verebileceğim çok sayıda kıyaslama örneğinden sadece birisiyle
yetineceğim: Manu Larcenet'in dilimize kazandırılan son çizgi
romanı Grup Terapisi (ki, MKP'in ortaklarından
biri ve genel yayın yönetmeni olduğu Kara Karga etiketini
taşımakta) ile sanatçının mezkûr gazetedeki işlerini yan yana koyun lütfen,
sizce de sanatçı bunlarla kendisinin ve kariyerinin gradosunu, grade'ini
aşağıya çekmiyor mu, ne dersiniz? (hâmiş: bu kıyaslama için illâ Grup
Terapisi'ni almaya gerek yok, internetten onun birçok sayfasına erişmek
mümkündür). MKP'in Hürriyet'teki karikatürlerini, içerik
ve grafik yanları bakımından, aynı gazetede köşe arkadaşı (köşedaşı)
olduğu Latif Demirci'nin müktesebatıyla
karşılaştırdığımızda....yok, yok, böylesi bir kıyas, işlerini bilgece bulup çok
beğendiğim ve ortalama Türk insanının davranış patternlerini
mükemmel olarak yansıttığını düşündüğüm Latif Demirci'nin
hatırasına saygısızlık olur, girmeyeyim iyisi mi o işe...
[62] Bu üç edisyondan baskı
adedi 518 olanı çok özeldir; ciltli, kutulu, özel kâğıda lüx baskılı
mezkûr edisyonun her bir nüshası numaralı ve sertifikalıdır.
Yanı sıra da, HG ve EO'dan ıslak imzalıdır.
Bu ıslak imzalar, nüshanın numarası ve yazarın veya illüstratörün elle
yazdıkları bir cümle ile birlikte yer alırlar künye sayfasında. Her bir
nüshadaki bu cümleler biriciktir, yazar ve çizer tarafından ortaklaşa
yaratılmıştır ve 518 nüshadaki cümleler sıra numarasına göre bir araya
getirildiğinde, Kinyas ve Kayra'ya dair kitapta yer almayan bir
öyküyü oluştururlar. Elinde bu edisyonun bir nüsha olanlar, X'de
ve Instagram'da açılan #kinyasvekayra518 hashtag'lerine
kendilerindeki cümleyi ekleyebilir, bu başlık altında toplanan içerikleri
numara sırasına koyarak mezkûr hikâyeyi okuyabilirler.
[63] Scratch
art tekniği, siyah resim kâğıdını kretuar ya
da bistüri (neşter) gibi sivri uçlu metal bir nesne ile
kazıyarak iz bırakmak, bu suretle yazı yazmak ve resim yapmak demektir. Çok zor
bir operasyon olduğu için Dünya’da uygulayanı azdır, başarılı scratching sanatçılarının
sayısı ise büsbütün nadirattandır. EO, uyguladığı bu tekniği ve
resim anlayışını bakın nasıl tanımlıyor:
'Çizgi romanlarda dünyada Scratchboard olarak
bilinen, siyah mürekkep kaplı beyaz bir kartonu kazıyıp ışığı ve gölgeyi
detaylı çalışarak ortaya beyaz resimler çıkarttığım nadiren ele alınmış minimal
bir teknik kullanıyorum. Çizim tarzım ve dünyaya bakış açım yapıtlarıma tamamen
yansıyor. Realist olmak gibi bir niyetim asla yok, bence resim gerçeği
yansıtmak zorunda değil. Konu çizdiklerim olunca ben kendimi insanların şekline
şemaline, nesnelerin yapısına ve perspektife karar veren merci, yani adeta bir
tanrı olarak görüyorum. Ekspresyonizm ve Sürrealizm arasında
gidip geliyorum. George Grosz, Otto Dix, Jerome Bosch, Pieter
Bruegel gibi isimlere her zaman büyük hayranlık besledim. Kendimi bir
korku çizeri olarak görmüyorum ama absürd – grotesk – tuhaf imajları nedenini
açıklayamacağım bir şekilde seviyor ve üretiyorum. Neden çiçek veya manzara
resimlerinin beni çekmediği hakkında bir fikrim yok.' (https://www.sanatatak.com/view/emre-orhun-gercegin-ustu-karanligin-dibi)
Bu teknikle illüstre ettiği Kana Diz Kana
çizgi romanının ortaya çıkış anlatısı ise çok enteresandır; Lyon'da
yaşayan sanatçı ile, kuzeni olan ve o sırada Antalya'da
kuyumculuk yapan HG, 2005'de, deneysel bir çizgi roman üretimi
hakkında telefon görüşmesi yaparlar. İlerleyen süreçte, ikisi arasında buna
dair başka görüşmeler de olur. 2016 Mart ayında, EO'un Medley isimli çizgi
romanı Édition Même Pas Pal tarafından
basılır. Sanatçı, albüm çıktıktan sonra, hakkında konuştukları 'deneysel
çizgi roman projesi'nin grafik ayağını oluşturması amacıyla, Medley'in
konuşma balonlarını siler ve sadece illüstrasyonlarını içeren sayfalarını HG'a
gönderir. HG bu illüstrasyonlara bir hikâye yazar ve
böylelikle ortaya çıkan çizgi roman, Kana Diz Kana ismiyle Ocak
2020'de Flaneur Books tarafından basılır. Arka kapağındaki
tanıtım yazısında yer alan 'TEK ÇİZGİ İKİ ROMAN' mottosuyla özetlenen bu
üretim - yaratım süreci, ülkemizde ilk defa denenmiş olup, gezegen ölçeğinde
kaç kere denendiğinin bilgisine ise erişilememiştir (Kana Diz Kana için
bknz. https://www.flaneur.com.tr/product-page/kana-diz-kana-%C3%B6zel-edisyon)
[64] İsviçreli Sanatçı, sinemacı, şarkıcı ve çizgi roman
ressamı Thomas Ott (TO), scratch art tekniğinin
global ölçekteki en başarılı temsilcilerindendir. Külliyatının uluslararası
arenada en çok ses getiren 3 eseri 'Numaralar
- 73304-23-4153-6-96-8', 'R.I.P. - Best of 1985 - 2004', 'Cinema Panopticum', ana akım dışı - alternatif - yeraltı -
avant garde genre'larındaki çizgi roman yayıncılığının ülkemizdeki number one'ı
olan Flaneur Books tarafından Mart 2013'de
basıldı; ciltli, sertifikalı ve 666 adet olarak basılan her üç kitapta yazısızdır
ve scratch art tekniğiyle çizilmiş resimleriyle anlatır
hikâyelerini. Kendisiyle yapılan söyleşilerde TO'u ilham
kaynaklarından biri olarak gösteren EO, grafik - plastik
özellikleri bakımından olmasa da, ekspresyonist sitili ve hikâyelerin içerikleri
itibarıyla İsviçreli sanatçıdan tesirler ve izler taşır. EO ile Hermes
Trismegistus (Üç Kere Büyük Hermes) arasında, (LÜTFEN DİKKAT! sadece
ve yalnızca isimlendirmeye dair olmak kaydıyla) bir analoji yaparak
bitireceğim bu bahsi. Hermes nasıl bünyesinde 3 önemli
hususiyeti ve şahsiyeti barındırıyorsa, EO'un scratch
art sitiliyle gerçekleştirdiği çizgi roman ve diğer illüstratif
işleri de üç kayda değer karakteristik unsuru barındırırlar: 1-
tekinsiz öyküler ve onlara arka plân oluşturan karanlık
atmosferler ve / veya bizzat bu öykülerin yarattığı karanlık
atmosferler; 2- hayat verdiği içerikten bağımsız olarak,
salt plastik - grafik nitelikleri yüzünden,
muhatabında tekinsiz ve karanlık antitelere
referans verdiği izlenimi uyandıran ekspresyonist üslûp;
3- Scrathe Art tekniğinin, anlattığı
öyküden bağımsız olarak, muhatabını, 'Varoluş Mecmuası'nın
karanlık ve tekinsiz tarafına davet
eden 'leyli tarzı'. EO'nun
söz konusu müktesebatı, işte bu yüzden ÜÇ KERE KARANLIK, ÜÇ KERE
TEKİNSİZdir. Bu bakımdan da EO'na, 'Üç Kere Karanlık Emre, Üç Kere
Tekinsiz Orhun' dense yeridir
diye düşünüyorum.
[65] Dürüst olmak gerekirse
(okunulan satırların hakir müellifinin yine ve yeni bir 'itiraf teşebbüsü'dür
bu) muhterem kârim, yazıp çizdiklerine 20 yıldır aşina olmama karşın, Dünya
Klasikleri çizgi roman albümünü Ekim 2022'de okuyana
değin Umut Sarıkaya'nın müktesebatına soğuk bakmış, mesafeli
durmuştum. Bunun nedeni, dergi sayfalarında iken okuduğum İşimdeyim
Gücümdeyim başlığı altındaki karikatürlerin her
bir panelinin yazılarla tıklım tıkış dolu olması, esprilerini
ise grotesk bulmamdı. Bu durum, çrizgi roman ve karikatür gibi grafik
sanatların, metinden çok desene dayalı bir anlatı
içermesi ve mizah kalitesinin de vasatın üstünde olması gerektiğine olan
inancımdan kaynaklanıyordu. Sanatçının illüstrasyon stilini oldukça
abartılı bulduğumu da eklemeliyim. Bahsettiğim albüm ise beni
önce içeriğiyle yakalamıştı; zirâ, Umut Sarıkaya'nın
resimlediği 7 klasik hikâye de, daha önce defalarca okuduğum
favori anlatılarımdandı. Döne döne kıraat ettim Dünya Klasikleri'ni;
içerdiği her bir hikâyenin sonuna eklenmiş olan açıklayıcı metinleri ise
eğlenerek ve öğrenerek âdeta hıfzettim. Sanatçıya dair yaşadığım bu
algılama ve alımlama değişikliğiyle / dönüşümüyle (aydınlanma / farkındalık da
denilebilir) eş zamanlı olarak, onun resim tarzını da artık orijinal ve
yaratıcı bulmaya başladığımı fark etmiştim. Daha önce abartılı,
hatta yer yer grotesk olarak değerlendirdiğim espri
anlayışını ve illüstrasyon sitilini, artık, resmettiği anlatıların
ruhuna fevkalâde uygun düşen lengüistik ve grafik
tercihler olarak görüyordum. Yaşadığım bu zihni transformasyonla birlikte,
onun İşimdeyim Gücümdeyim başlıklı 2 albümünü de
alıp okudum ve tahmin edileceği üzere, bu sefer beğendim onları. Yaşadığım bu
haller, son 13 aydır deneyimlediğim 2 pratikle; Kasım
2022'deki 12. ve Kasım 2023'deki 13.
Antalya Kitap Fuarı'nda gerçekleştirilen Umut Sarıkaya imza günlerinde,
sanatçıya her yaştan okurunun gösterdiği büyük ilgi, sevgi, bağlılıkla (belki
de 'sadakatle' demeliydim) birleşince, onun, sosyolojimizin bazı
kesimleri için bir çizgi roman ve karikatür
sanatçısından daha fazlasını ifade ettiğini net olarak idrak etmiş oldum.
Evet, 'işindeydi gücündeydi' o ve bahse konu işleri ve güçleri sayesinde
de, 25 Kasım 2023, Cumartesi akşamı, bu metni itmam için
notebook'umun başına geçtiğimde, EO’nun çizgi roman tarihimizin en
efektif ve en özgün 25 sanatçısı'sı klasifikasyonumun aradığım 24.
aktörü olması gerektiğine karar vermiştim ve bu suretle de o, bu dipnotun
kendisine düşüldüğü listenin de bir parçası olmuş oldu.
[66] Modern çizgi romanımızın geçmişini,
hatta başlangıcını temsil eden Ratip Tahir Burak ile, 9.
sanatın ülkemizdeki önemli güncel aktörlerinden olan Umut Sarıkaya'yı
birbirine gemiler, denizciler ve denizler üzerinden
bağlayan bir örtük dip akıntısının, enteresan ve gizli bir irtibatla saklı
bir iltisakın olduğu argümante edilirse şayet, bunu aşırı bir
‘doğaüstü ve sürrealist’ yorum olarak değerlendirmem doğrusu. Zîra, bu
(potansiyel / muhtemel) iddia, iki artisti 'Anâsır-ı Erbaa'dan (Dört
Element) olan Su vasıtasıyla
bağlayan bir görünmez köprünün varlığını ortaya attığında, bunu mistik ve metafizik
dolayımlar üzerinden değil, mezkûr eşhasın biyografilerindeki maddi
gerçekliklerden beslenerek yapmaktadır. Dediğime dair tereddüt içinde olan
varsa, Ratip Tahir Burak ile Umut Sarıkaya'nın
biyografilerine bir daha baksın lütfen. Buna dair kesin bir kanaate erişmemize
hizmet edecek bir sualim var: Karikatür ve çizgi romanı
karakterize eden temel / asal element Su olmasın
sakın?!?
[67] Oytun Yılmaz hakkında bilgi edinmek
için dijital ortamda yaptığım araştırmanın sonuçları ne yazık ki
verimli neticelenmedi; ona dair çok az bilgi derleyebildim. Sanatçı hakkında
ilâve malûmata erişmek ve sektör hakkındaki son gelişmeleri
nasıl yorumladığını öğrenmek için İt'in yayıncısı, değerli
dostum Doğan Şima'yı aradım. Yaptığımız görüşmede, diğer birçok şeyin yanı
sıra, Oytun Yılmaz'ın bilgisayar oyunu üreten bir
firma için consept artist olarak çalışırken, uzun süredir gündeminde
olan İt projesini tamamlamak için oradan ayrıldığını paylaştı
benimle. Ancak, ne yazık ki, o da daha fazlasını bilmiyordu. Sanatçının grafik
işleri hakkında bilgi sahibi olmak için başvurabilecekleri zengin
bir görsel kaynak arayan meraklı okur, şu linke müracaat
edebilir: https://www.instagram.com/oytunylmaz/ Hamişe hamiş: Oytun Yılmaz'ın
grafik maharetiyle plastik artistliğine ve edebi becerisine yaklaşımımın, Türk
diline ve kültürüne olan yaklaşımlarımız arasında antagonist
çelişki olan Nurullah Ataç'ın, Orhan Veli gibi
genç ve istidatlı kültür insanlarının entelektüel verimlerine yaklaşımıyla
örtüştüğünü söylemeliyim. Bakın Muhsin Kızılkaya nasıl
özetlemiş Ataç'ın bahse konu tutumunu: 'Bir kitap, bir
piyes, bir şiir mevzu ne olursa olsun o şey hakkındaki fikrini açıkça yazan bir
eleştirmendi. Bu yüzden bazen çok kaba ve kırıcı olmuş, birçok yazarı kendinden
ölümüne küstürmüştü. Kolay kolay beğenmez, beğendiğini de bırakmazdı.' Böylesine
müdânâsız ve tavizsiz yaklaşmama karşın Oytun Yılmaz'ın işine, ne
yalan söyleyeyim, onda dişe dokunur bir aksaklık, sakillik, özensizlik, baştan
savmalık, savrukluk, kâbiliyetsizlik, kifayetsizlik bulamadım doğrusu; bu
yüzden o, çizgi roman kozmosumuzun çok sayıdaki önemli ve kıdemli sanatçısı
yerine, giriverdi daha ilk çizgi roman albümüyle girdiği o listeye.
(bknz. https://www.haberturk.com/yazarlar/muhsin-kizilkaya-2291/3582025-isminden-nefret-eden-adam)
[68] Çizgi
roman tarihimizin en efektif ve en özgün 25 sanatçısı listesinin ilk
20 sanatçısını tespit ederken doğrusu fazla zorlanmadım; bununla birlikte,
onları takip eden İsmail Gülgeç, Bülent Arabacıoğlu ve Mustafa
Kutlukhan Perker'i listeye dahil etme kararım öncesinde, arşivimde epeyce
debelendiğimi, kendimle çokça cebelleşerek kan ter içerisinde
kaldığımı söylemek durumundayım. Ve tabii ki, bu sürecin en müşkül ve
zahmetli kısmı, final episodu, 25. ve son artistinin
kim olacağına karar verme fazıydı -ki bu, hiç ama hiç kolay olmadı. Kendimle
gerçekleştirdiğim derin ve hararetli muhasebe, murakabe, münakaşa ve
mübahaselerden sonra, oldukça kapsamlı arşiv çalışmalarım neticesinde ortaya
çıkan çok sayıda önemli grafik sanatçısının oluşturduğu adaylar listesinin
tamamını ekarte eden bir sürpriz ismi, birkaç gün öncesine değin adını bile
duymadığım bir 'consept artist'ni, bir genç yazar ve illüstratörü, Oytun
Yılmaz'ı, 2023 Kasım’ının sonunda, bu satırları yazmamdan çok değil sadece
birkaç saat önce okumasını bitirdiğim ve fevkalâdenin fevkinde başarılı
bulduğum çizgi romanı sayesinde, mezkûr listeye, 25. ve
sonuncu çizgi roman sanatçısı olarak eklemeye karar verdim.
Çizgi roman tarihimizin en efektif
ve en özgün 25 sanatçısı listemin kaç aktörden mürekkep
olması gerektiğine karar vermem, okunulan çalışmanın vücut bulması bakımından
kritik bir eşiğin aşılması demekti. 10 sanatçı içeren bir
liste, Türkiye Toplumsal Formasyonu'nun çizgi roman adına
ortaya koyduğu müktesebatı resume ve temsil etmek bakımından
yetersiz kalırdı; 50 sanatçı içermesi durumunda, liste, hakkında
konuştuğu toplama dair hakikatle mutabık daha fazla şey söyleme imkân ve
istidadına kavuşur, ancak bu durumda da, aşırı hacimli ve hantal olma riski
taşırdı. Mezkûr klasifikasyonun 25 grafik sanatlar
artisti içermesinin ideal bir devam yolu olacağından hareketle, ona
okunulan son halini verdim. Öte yandan, Oytun Yılmaz gibi, son
yıllarda ortaya koydukları işlerle bahis konusu listeye girmeleri gerektiğine
karar vediğim genç sanatçılar yüzünden mezkûr sıralamanın dışında bırakmak
zorunda kaldığım kıdemli sanatçıları; onların emeklerine ve
müktesebatlarına göstermem gereken saygıdan ötürü, kuşbakışı (ana hatlarıyla)
da olsa ele almakta, onlara dair olan muhtasar malûmatı hiç olmazsa dipnotlar
bölümünde paylaşmakta, fayda görüyorum:
1) Cemal Nadir Güler (1902 - 1947),
karikatürist (benim Ratip Tahir Burak olduğunu savunmama karşın, bazı çizgi
roman ve popüler kültür araştırmacılarının, modern Türk dokuzuncu sanatının
milâdı olduğunu savundukları) çizgi romancı, radyo skeçleri ve tiyatro
piyesleri yazarı, dergi yayıncısı. Ömer Seyfettin'in yarattığı
ve Türk münevverini eleştiren ve hicveden, bu bakımdan da Saatleri
Ayarlama Enstitüsü (Ahmet Hamdi Tanpınar) ile Tutunamayanlar'ın
(Oğuz Atay) âdeta habercisi ve işaret fişeği sayılması gereken Efruz
Bey'den esinlenerek çizmeye başladığı Amca Bey karakterinin
başından geçenleri strip (bant) şeklinde yazıp çizdiği çizgi
romanların Zümrüdüanka Dergisi'de yayınlanmaya başlaması, yukarıda
da işaret ettiğim üzere, ülkemizin modern çizgi roman tarihinin
orijinlerindendir.
2) Mim (Mustafa) Uykusuz (1922 - 1983), karikatürist,
afiş sanatçısı, çizgi roman sanatçısı. Kariyeri boyunca onlarca farklı dergi ve
gazetede yayınlanan karikatürleri ezilenlerden, yoksullardan, mazlumlardan,
mâdunlardan, ötekileştirilenlerden yana tavır aldığı, demokrasinin olmadığına
dikkat çektiği ve ciddi düzen eleştirisi içerdiği için 'komünistlik'le
yaftalanmış; hem İsmet Paşa'nın Tek Parti döneminde, hem de Demokrat
Parti iktidarında sürekli takibata uğramıştır. Hakkında sayısız dava açılan
ve kendi ismiyle karikatür yayınlaması engellenen sanatçı, çeşitli müstear
adlarla imzalamıştır işlerini. Arap Alfabesindeki
seslendirilişiyle, isminin baş harfi olmasına ve rejim tarafından 'zararlı,
muzır, sakıncalı, mimlenmiş kişi' olarak damgalanmasına işaret için
eserlerinde çoğunlukla 'Mim Uykusuz' adını kullanmıştır.
Karikatürlerini derleyen bir albümün toplatma kararını tebliğ eden İstanbul
Emniyeti mahreçli bir resmi yazıda, karikatür yoluyla komünizm
propagandası yaptığına atıfla 'komükatirüst' olduğu
belirtilince, bunu benimsemiş, bilâhare verdiği bir röportajda kendisini şöyle
tanımlamıştır: Dünyada binlerce, yurdumuzda da yüzlerce karikatürist
adı geçer ama Türkiye’de hatta yeryüzünde bir tek “KOMÜKATÜRİST var; o da
benim.' (https://www.karikaturculerdernegi.com/mustafa-mim-uykusuz/#:~:text=1922%20y%C4%B1l%C4%B1nda%20Manisa%20ili%20Akhisar,okuldan%20ayr%C4%B1ld%C4%B1%20ve%20askere%20gitti)
3) Suavi Süalp (1926 - 1981),
Karikatürist, mizah yazarı, çizgi romancı, tiyatro piyesi yazarı, film
senaristi, mizah dergisi yayıncısı. İlk yazı ve karikatürünün Tef
Dergisi'nde yayınlandığı 1954'den öldüğü 14 Nisan 1981'e kadar geçen 28 yıl
boyunca, döneminin neredeyse bütün mizah dergilerine karikatürleri, mizah
yazıları ve çizgi romanları ile içerik sağladı; yanı sıra, biosunda işaret
ettiğim alanlarda oldukça verimli bir kültür emekçisi olarak temayüz etti. Onu,
ülkemizin en etkili çizgi roman sanatçıları arasına dahil etmeme yol açan
neden, 1972'de tek başına çıkarmaya başladığı ve yayın sürecinde de
'tek tabanca' olarak içerik sağladığı Salata Dergisi'dir.
Bu dergiyle sanatçı, Türkiye'nin en önde gelen absürd mizahçısı ve
erotik gülmece yaratıcısı olduğunu kanıtlarken, öte yandan, bu
bağlamda ürettiği içeriğin groteks ve erotik nitelikleriyle
muhatabının / okurunun neokorteksinden ziyade, R-Kompleksine
ve pelvis kemiğinin aşağısındaki sistemlerine hitap ederek, parlak
ve kıvrak bir zekânın kendisine ihanetinin de tecessüm etmiş timsali olmuştur.
Bu husus, kendisine bir parantez açılmasını hak eden mahiyet ve ehemmiyettedir.
İşte o parantez: Yayın hayatı çok kısa süren mezkûr dergi, onunla aynı
tarihlerde yayımlanmaya başlanan GırGır Dergisi'yle girdiği 'adilik
ve seviyesizlik yarışı'nda epeyce öne geçmiş, bu onu tirajda da başarıya
taşımıştı. Bütçeli yaşamak fikriyle arası hayatı boyunca son derce kötü
olan Suavi Süalp, ciddi satış rakamlarına erişen dergisinin
sağladığı bu ticari başarıya karşın, iki yakasını bir araya getirmeye yine
muvaffak olamamış, kronik geçim sıkıntısını yine alt edememişti. Tam da bu
süreçte Oğuz Aral, stratejik bir hamle yaparak, ekonomik durumu
kötü olan rakibini yüksek bir ücretle GırGır kadrosuna dahil
edivermişti. Salata Dergisi'nin böylelikle kapanmasını
sağlayan Oğuz Aral, mezkûr süreli yayının yol açtığı kuvvetli
toksik etkiyle toplumun kültürel ve sosyolojik değerlerinin daha fazla
zehirlenmesini engellemişti, en azından mezkûr derginin bahse konu zararlarının
izalesi bağlamında kazanılmış bir mevziydi bu. Oğuz Aral’ın bahse konu
hamlesinin yaşandığı 1970'lerin ilk yarısında, ülkemizin ciddi
ekonomik sıkıntılar çeken ve insanca yaşamasını sağlayacak gelir elde etme,
gelecek garantisi kazanma, itibar görme, sosyal statüye kavuşma ve cinsel
ihtiyaçlarını giderme konularında handikaplar yaşayan geniş erkek
kalabalıklarının, bütün bu noksanlık, yoksunluk ve yoksulluklar karşısında geliştirmeleri
muhtemel verili düzen / sistem karşıtı muhalif tepkilerinin önünün; arabesk
müzik bağımlılığı, topluma pompalanan argo temelli iletişim, seyirlik futbol
müptelâlığı ve bayağının da bayağısı porno filmlerle uyuşturulmak gibi
olgularla alındığının altı çizilmelidir. Böylelikle politik muhalif tutumdan
uzaklaştırılmaya çalışılan insanımız, endüstri / şehir insanı ile tarım /
kırsal kesim insanı arasındaki bir ara zona, bir nevi 'Purgatorium'a ve
onun kodlarını ve normlarını tayin ettiği lümpen – proleter bir hayat tarzının
gündelik rutininin tahripkâr tesirlerine mahkûm ve mecbur edilmeye
çalışılmıştı. İşte Salata'nın yayıncılık uzayının dışına sürülmesi /
kültür uzay-zaman sürekliliğinin haricine atılmasıyla birlikte, Oğuz
Aral, belki 'adilik ve seviyesizlik yarışı'nı sürdürecek bir rakibi
kalmadığından, belki de daha derûni, ûlvi ve beşeri sebeplerle, ehli - evcil -
sathi - sınırlı da olsa, sosyal duyarlılıklar ve sorumluluklar alanında daha sorumlu,
daha politik, daha atak bir yayın çizgisi izlemeye başlamıştı. Sosyalist
çevrelerce 'popüler, majestelerinin muhalefeti, bayağı, insanın en
ilkel reaksiyonlarını tetikleyici' olarak nitelenen GırGır'ın
bu yeni içeriği, takip eden yıllarda, derginin 500,000'e yaklaşan tiraj
başarısını doğuracaktı. Bu başarıda, ona yıllarca (Oğuz Aral'ın
tayin ettiği sınırlar içinde kalmak kaydıyla) içerik sağlayan Suavi
Süalp'in de katkısı vardı hiç kuşkusuz. Suavi Süalp bahsini
'1970'lere damgasını vuran Soğuk Savaş
şartlarında, kapitalist - emperyalist küresel sistemin 'kumanda merkezi
('üst akıl' olarak da okunabilir)', gezegenin neredeyse her yerinde ortaya
çıkan düzen karşıtı hareketleri pasifize etmek adına, extrem - silahli sol
grupların yanı sıra, porno film dalgasıyla, Salata benzeri erotik neşriyatın da
önünü açmıştı.' şeklinde formüle edilebilecek ve daha ziyade komplo
kuramlarına rağbet eden çevrelerce dillendirilen bir iddia ile itmam etmiş
olayım.
4) Şahap Ayhan (Ali Şahabettin Ayhan, 1926 -
2005); Ressam, illüstratör, karikatürist, çizgi roman sanatçısı; kendisi
gibi illüstratör, çizgi roman sanatçısı, illüstratör olan Ayhan
Erer'le (1929 - 1998) uzun yıllara sâri verimli bir işbirliği
gerçekleştirmiş; ülkemizin tefrika edilen ilk uzun soluklu çizgi
roman kahramanlarından Pire Nuri karakterinin yaratıcısı;
Memleket, 1001 Roman, Vatan, Yeni Sabah, Ceylan, Hür Anadolu, Sabah, Tercüman,
Son Havadis, Tercüman Çocuk, Türkiye, Türkiye Çocuk, Çocuk Haftası gibi
çok sayıda dergi ve gazetede çizgi romanları, illüstrasyonları, tarihi
tabloları yayınlanmış; Kenan Orkan'ın senaryoyu
yazdığı, çinileme sanatçısı Galip Bülkat’ın ise çinilediği ilk
tek kahramanlı Türk çizgi roman dergisi Köroğlu'nun (1.
sayı: 2 Kasım 1953, 40. ve sonuncu sayı: 2 Ağustos
1954) macerasını kurşun kalemle çizmiş; ABD'de (ve gezegen
ölçeğinde), çizgi romanın altın dönemi (Golden Age of
Comics) olarak bilinen periyodun zirvelerinden Alex Raymond'un Flash
Gordon'unu Baytekin ismiyle kısmen yerelleştirip
adapte ederek yeniden yazıp ve çizmiş, bu suretle de Türk okurunu bilim
kurgu'nun büyülü dünyasına çrizgi roman vasıtasıyla dahil
etmiştir (bknz. https://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3643).
5) Ayhan Başoğlu (1928 -
1993); Yazar, illüstratör, ressam, senarist; Birleşik Krallık'ta yaşadığı yıllarda,
meşhur çizgi roman dergisi Tiger'a işler yaptı. 1981'de T.C.
Kültür Bakanlığı tarafından Türkçenin yanı sıra İngilizce,
Fransızca ve Arapça yayınlanan Atatürk biyografi Altın Saçlı
Kahraman'ın senaristi ve çizeri, yine Kültür Bakanlığı yayını
olan Nasrettin Hoca ve Kılıç Ali Reis edebi
ve tarihi monografilerinin illüstratörü; Günaydın Gazetesi ve
Hürriyet Çocuk Dergisi'ne beğenilen çizgi romanlar yaptı;
senaryosuna katkı verdiği 7 filmin de çıkış noktasını ve temelini oluşturan çok
beğenilmiş kılıçlı kahraman Malkoçoğlu'nun yarattı, yazdı ve çizdi.
6) Samim Utkun (1928 – 2001);
gazeteci, ressam, illüstratör, çizgi roman sanatçısı. İşleri önce Sedat
Simavi’nin yayımladığı ‘Karikatür’ ve ‘7 Gün’ dergielrinde, ardından da
Türkiye Yayınevi’nin neşrettiği Çocuk Sesi dergisinde yer aldı. 1955’den
itibaren kadrolu çalışanı olduğu Erdoğan Egeli’nin (çizgi roman tutkunları için
efsane mertebesinde işlere imza atmış) Ceylan Yayınları bünyesinde Teksas, Tommiks,
Kinova, Zagor, Ceylan, Tim, Kit Taylor, Atlı Karınca, Superman, Akbulut Kaan
dergilerinin kapak illüstrasyonlarını yapan sanatçı, 1953’de İstanbul’un
fethinin 500. Yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen neşriyatlar kapsamında
yayımlanan İstanbul’un Fethi çizgi romanının Firuz Aşkın ve Fuat Yılmaz’la
birlikte eş yaratıcılarından oldu. Çok üretken bir sanatçı olan Utkun, 1960’lar
boyunca haftada ortalama 20 - 25 kapak çizerek, bu alanda kırılması gerçekten
de zor olan bir rekora imza atmıştır. 1980’in ilk yıllarından emekli olacağı
1994’e kadar Türkiye Gazetesi ve Türkiye Çocuk Dergisi için sayısız kapak,
illüstrasyon, çizgi roman ve vinyete imzasanatçının son çizgi romanı, mezkûr
dergide boy gösteren Afrika Rüzgârı idi.
7) Faruk Geç (1931 - 2014); Ressam,
illüstratör, çizgi roman sanatçısı, yazar. Yıllarca Paris, Roma ve
Londra gibi çok önemli merkezlerde çizgi roman, illüstrasyon tarzı grafik
içerikler üretti. Hürriyet, Güneş, Son Havadis, Günaydın ve Türkiye gibi etkili
gazetelerde 40 yıldan fazla çalıştı. 26 yıl içerik sağladığı Hürriyet
Gazetesi'nde 1968 - 1989 döneminde 'Gerçek Hayat
Hikâyeleri' üst başlığı (jenerik ad) altında yazıp çizdiği 30'dan fazla
çizgi roman, gazeteye ilâve tiraj sağlarken, ona da ciddi bir tanınırlık ve
haklı bir şöhret kazandırdı. Bu öykülerin bazıları filmlere ve tv dizilerine
çıkış noktası oldu. Yurtta ve yurt dışında ödüller kazanan sanatçının yağlıboya
eserleri içerde ve dışarda sergilendi, koleksiyonerlerin ilgisine mazhar oldu.
Faruk Geç çeşitli sosyal sorumluluk projelerine de gönüllü katkılar sağladı.
8) Yücel Köksal (1936 – 2020 (?)),
ressam, illüstratör, çizgi romancı; sanat hayatına 1957’de Ekicigil
yayınlarında ‘kopist (kopyacı) illüstratör olarak olarak başlayan Köksal,
1964’de bu yayınevinin kapanması üzerine, Samim Utkun’dan devraldığı Ceylan
Yayınları’nın çizgi romanlarıyla Kıral Yayınevi’nin Yelpaze Dergisi için içerik
üretmeye başladı. Akbulut Kaan, Kara Sinan, Bahadır gibi tarihi konulu kılıçlı
kahramanları çizen sanatçı, Feza Kralı
Gök Ali ile bilim kurgu genre’ına da el atmış oldu. 1960’ların sonunda
Hürriyet Gazetesi’nde yayımlanan Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanından
uyarladığı Çalıkuşu resimli romanı çok başarılı oldu; bunun üzerine, gazetenin
Almanya baskısı için Köroğlu ve Akdeniz Korsanları çizgi
romanlarını yazdı ve çizdi. Tay
Yayınları’nın başta Tom Braks, Zagor,
Mister No olmak üzere, çizgi romanlarına efsane kapaklar çizen, ardından da
burada konumunu ve işini Aslan Şükür’e devreden Köksal, Kaptan Swing, Pekos Bill, Tenten ve Superman dergilerine de kapak illüstrasyonları yaptı. Faruk Geç’in
yerine Hüriyet Gazetesi’nde kısa bir süre ‘soap opera’ tarzı çizgi roman yapan
Yücel Köksal, Hasan Pulur’un senaryosunu yazdığı İngiliz Kemal’i çizdikten sonra ülkemizdeki çizerlik hayatını
noktalamış, Ertuğrul Edirne’nin tavassutuyla ve onunla birlikte Almanya’daki
Bastei ve Kelter Werlag tarafından, ağırlıkla western, korku ve gerilim
türlerinde olmak üzere, haftalık olarak yayımlanan dergilere kapak
illüstrasyonları yapmıştır. Son zamanlarda vefat eden ülkemizin grafik
sanatları alanındaki bu önemli sîmâsının kesin ölüm tarihine dair ne yazık ki
bir kayda rastlayamadım.
9) Aslan Şükür (1945 – 2022),
Karikatürist, illüstratör, çizgi roman kapağı ressamı; 1960’ların ortasında
Hayat Dergisi ve Akşam Gazetesi’ne illüstrasyon, karikatür ve vinyetler çizerek
başladığı sanat hayatına, Yücel Köksal’ın önermesiyle, Sezen Yalçıner’in
kurucusu ve sahibi olduğu Tay Yayınlarında, Köksal’ın yerine yayınevinin
çıkardığı çizgi romanların kapaklarını çizerek devam etti. Aslan Şükür – Sezen
Yalçıner iş birliği çok verimli oldu ve 1971 – 1991 döneminde Tay Yayınları,
1991 – 1993 döneminde ise Ecem Yayınları markası altında kesintisiz 23 yıl
sürdü. Bu süreçte Sony Ringo, Tom Braks, Bonanza, Zagor, Atlantis / Martin
Mystere, Alaska / Ken Parker, Jeriko, Jil, Judas, Kızıl Maske, Mandrake, Flash
Gordon, Teksas, Tommiks, Karaoğlan, Yıldırım Kemal, Yüzbaşı Volkan gibi çizgi
roman serilerinin fasikül ve cilt kapakları olarak kullanılan binlerce kapak
resmi çizen Aslan Şükür, kendisine özgü tarzı ve kullandığı çok canlı renk
paleti ile sadece ülkemizdeki çizgi roman tutkunları tarafından değil, bahse
konu çizgi romanların yaratıcısı olan Sergio Bonelli Editore sanatçıları tarafından
da takdir edildi, beğenildi. Altın Kitaplar, İnkılap ve Aka, Nil gibi birçok
yayımcının daha kitap kapaklarını da tasarlayıp resimleyen Aslan Şükür,
başarılı kariyeri yüzünden sektörde
‘Altın Fırçalı Adam’ olarak anıldı. Hayatı ve yaptığı işler AHYAAAK!
Aslan Şükür’ün Çizgileriyle Kahramanlar ve Kapaklar isimli bir
retrospektif sanat kitabına ve Altın
Fırçalı Adam başlıklı bir de belgesel filme konu olan Aslan Şükür, 12 Nisan
2022 günü 77 yaşında çizgi roman tutkunlarını öksüz ve mahzun bırakarak terk
etti bu alemi.
10) Ersin Burak (1946); Ressam, illüstratör,
karikatürist, çizgi roman yazar ve çizeri; reklâm sektöründe
grafikerlik, ressamlık, art-direktörlük yaptı. Animasyon
sanatçılığı ve yapımcılığı çocuk dergileri yayıncısı ve içerik sağlayıcısı
kariyerinin satır başlarındandır. Ağabeyi Sezgin Burak'ın
yarattığı Bizimkiler çizgi bandını Hürriyet Gazetesinde
uzun süre devam ettirdi, belgesel çizgi roman ve filmlerle Siyer-i
Nebevi / Kutsal Güzellik, Çanakkale Geçilmez, Civanmert Kerim, 'Osmanlı'nın A Takımı -
Cim Dallılar', Dilaveran gibi bir kısmı belgesel, bir kısmı da tarihi
gerçeklere dayana çizgi romanların yaratıcısı, yazarı ve çizeri oldu. Fumetto
cozmosunun en büyük yaratıcılarından büyük usta Gianfranco Manfredi'nin
senaryosunu yazdığı, İtalyan / Avrupa çizgi roman (fumetto) devi Sergio
Bonelli Editore'nin kısa serisi 14 sayılık Volto
Nascosto (Gizli Yüz)'nun 3 macerasının çizerek beğeni
topladı. Sanatçının güncel işlerini takip için bknz. https://www.instagram.com/ressamersinburak/
11) Talat Güreli (1947 - 2021);
illüstratör, çizgi roman sanatçısı, yazar; kılıçlı kahramanlar genre'ından
olan Hızır Bey, Doğan Bey ve Korkut Bey'in
yaratıcısıdır.
12) Engin
Ergönültaş (1951); sosyolog, karikatürist, çizgi roman sanatçısı, yazar, romancı,
mizah ve karikatür dergisi yayıncısı. Mikrop ve Pişmiş Kelle dergilerini çıkarttı
ve yönetti. 1970'lerde GırGır'da yayınlanan 'Zalim Şevki ve Kelek Osman' çizgi
romanları ile popüler oldu. Atıf Yılmaz'ın Hayallerim, Aşkım ve
Sen filminin sanat yönetmenliğini yaptı. Yine aynı yönetmen için yazdığı
Terso isimli senaryoyu çizgi roman haline getirdi. Fransa'da yaşadığı yıllarda
illüstrasyonlar ve çizgi romanlar üreten sanatçı, Türkiye'ye döndükten sonra
edebiyata ağırlık verdi; üzerinde 5 sene çalıştığı Minarenin Gölgesi romanı
Mart 2013'de İletişim Yayınları'ndan çıktı ve çok beğenildi. Özetle Engin
Ergönültaş, aralarında güvenlik uzmanlarıyla dönemin sahadaki aktif aktör ve
öznelerinin de olduğu çevrelerce ‘12 Eylül 1980 askeri darbesine meşruiyet
zemini oluşturmak, bu merkezde toplumsal rıza üretmek, mezkûr militarist atağı
tetiklemek adına, dahili ve harici istihbarat örgütlerinin ve ‘derin devlet’in
diğer birçok aparatının da asli faillerinden olduğu 'düşük yoğunluklu iç savaş' yılları olarak
nitelenen 1975 – 1980 tarihsel kesitinin, sol tandanslı bir sanatçının
prizmasından nasıl kırılıp algılandığını, akabinde de ne şekilde yorumlandığını
ele veren bir müktesebata imza atmıştır.
13) Sinan
Gürdağcık (1953 - 2015); Özellikle çocuklar için
çizdiği çok sayıda grafik kitap ve onlar için yarattığı çizgi
roman kahramanlarıyla hafızalarımızda yer edinmiştir. Uzun profesyonel
kariyeri boyunca, grafik sanatlar dünyamızın mütevazi emekçilerinden biri
olarak sevildi ve takdir edildi.
14) Ömer Muz (1957); ressam,
çizgi roman sanatçısı, illüstratör. Korkut Bey ve Karayılan çizgi
romanının yaratıcısı, bilhassa İstanbul ressamı olarak
anılan gerçek bir 'Dersaadet' aşığı ve 'payitaht' tutkulusu bir
plastik sanatlar artistidir. Güncel işleri için başvurulabilecek sosyal
medya mecrası: https://www.instagram.com/omermuz/
15) Yılmaz Aslantürk (1964),
karikatürist, mizah yazarı, çizgi roman sanatçısı, grafiker, illüstratör.
Yarattığı ve otobiyografik yanlar taşıdığı söylenen Otisabi karakterinin
maceraları çeşitli mizah dergilerinden yayınlandıktan sonra Epsilon,
Parantez, Mürekkep, Uykusuz ve Komik Şeyler Yayınları tarafından
9 renkli, büyük boy ve kaliteli albüm halinde yayınlandı. Aynı külliyat,
şimdilerde Komik Şeyler tarafından siyah - beyaz, küçük boy ve manga
görünümündeki bir formatta yeniden buluşuyor muhtemel okurlarıyla. Bazı
koleksiyoner ve sektör profesyonellerinin dillendirdikleri bir eleştiriyi
eklemlemeden itmam eder isem bu bahsi, bu bahis nâ-tamam kalacağından,
dillendiriyorum: 'ebat ve renk gibi kimi formel yanları benziyor diye bir
çizgi roman manga olmaz; bu, olsa olsa, küresel mangamania salgınının
ülkemizdeki izdüşümünden nemalanmak isteyen bezirgânca bir tutumdur maalesef!'
16) Yıldıray Çınar (1976); Çapa
Çizgi Roman Kulübü'nün (ÇÇRK) kurucularından ve Karabasan,
İman Limited ve Nothing Face'in yaratıcılarındandır.
Kariyerine 2002'den beri ABD çizgi roman havzasına comicsler
üreterek devam etmektedir. Aktüel işleri şuradan izlenebilir: https://www.instagram.com/yildiraycinar/
17) Hakan Tacal (1972);İTÜ
Mimarlık Fakültesi mezunu, çizgi roman sanatçısı olarak
başladığı profesyonel hayatına mimar olarak devam etmekte; ÇÇRG'nun
eş kurucularından, Karabasan, İman Limited ve Pırılkız'ın
yazarıdır. İlgilisi için linki: https://www.instagram.com/hakantacal/
18) Yıldırım
Örer, uzun süredir İtalya'da yaşayan ve kariyerine fumetto üretimi
ile devam eden sanatçı, kadın cowboy Sally'nin yazarı ve çizeridir.
Çizdiği Kinowa albümüyle, tanınmış bir fumetto markasına hayat
veren ilk Türk çizgi romancısı ve Osmanlı / Türk tarihine,
özellikle de Barbaros Hayrettin Paşa'ya dair çok sayıda macerası
olan efsanevi fumetto kahramanı Dago'nun (Kara
Yeniçeri) çizerlerinden olarak da isim yapmıştır. Güncel işleri için
bknz. https://www.instagram.com/yildirimorer/
19) Mahmud
A(njum) Asrar (1976); Çapa Çizgi Roman Kulübü'nün kurucularından
ve Melek ve Pırılkız'ın yaratıcılarındandır. 2001'den
beri işleri ABD'deki comics marketinde
yayınlanmaktadır. Benim de ilgiyle ve beğeniyle izlediğim işleri yüzünden Dünya
genelinde hatırı sayılır bir fan kitlesine sahip olan sanatçının kapsamlı bir
portfolyosu için bknz. https://www.instagram.com/mahmudasrar/
20) Ertuğrul Edirne (1954); çizgi
roman sanatçısı olarak başladığı grafik sanatlar kariyerine
film afişleri, kitap kapakları ve kitap illüstrasyonlarıyla
devam etti. 1980'den sonra yerleştiği Köln'de
başarılı işlere imza atan sanatçı, Büyülü Dükkân'ın bastığı Flash
Gordon (42 cilt) ve Kızıl Maske (44 cilt) külliyatlarına
yaptığı çok başarılı kapaklar sayesinde, gezegenin birçok coğrafyasındaki
koleksiyonerlerin arzu nesnesi haline gelen işlerin müellifi ve müessiri
olmuştur. Grafik sanatlara gönül verenlerin, orijinal bir çalışmasını edinmeye
can attıklarını düşündüğüm Ertuğrul Edirne'nin işleri için, yetersiz de olsa,
bir kaynak: https://www.instagram.com/ertugruledirne/
21) Selçuk Ören (1985); Yazar,
çizgi roman sanatçısı, animasyon filmi yönetmeni ve yapımcısı; Şehzade
Yangını ve Kasap çizgi roman serilerinin yazarı ve
çizeridir. Onun gibi çoklu marifetli, hezarfen benzeri eşhası tarif ve tavsif
için dillendirdiğim 'on parmağında ondan ziyade marifetli' deyişini
fazlasıyla hak eden Selçuk Ören'in çok sayıda farklı vasatta / medium'da
tezahür eden birbirinden enteresan işlerini izlemek için başvurulabilecek bir
sosyal medya linki: https://www.instagram.com/selcukoren/
22) Rewhat (Revihat Arslan,
1983); Yazar, Karikatürist, İllüstratör, çizgi roman sanatçısı; Penguen,
Leman, Otlak, Meme, Ot başta olmak üzere çok sayıda dergiye yazı ve
çizimleriyle içerik sağlayan sanatçı, Hatıran Yeter (illüstrasyonlu
hikâyeler), Dert Bende (illüstrasyonlu hikâyeler), Güldür
Yüzümü (karikatür), Arife - Evde Cat Başına 1 (karikatür
– çizgi roman), Arife - Evde Cat Başına 2 (karikatür – çizgi
roman) kitaplarının da yazarı ve çizeridir. Onun keyifle izleyebileceğiniz
güncel karikatür ve çizgi roman fragmanlarını paylaştığı bir kaynak için
meraklısı şu İnstagram hesabını bakabilir: https://www.instagram.com/rewhatarslan/)
23) Cem Özüduru (1987); Ressam,
illüstratör, çizgi roman sanatçısı, film eleştirmeni, senarist,
yönetmen, reklâm ve uzun metrajlı filmler için storyboard çizeri, tiyatro oyunu
yazarı. Zombistan, Perihan, Şafak Ayazı, Solo - Gece
Acıkması Diğer Hikâyeler, bir üçleme olan: Bir Zamanlar
Sahalarda, Bir Zamanlar Kupalarda, Bir Zamanlar Liglerde çizgi roman
albümlerinin yazarı ve çizeri olup, çizgi romanları İngilizce ve Fransızcaya
çevrilmiş ve ABD ve Cezayir'de yayınlanmıştır.
Orijinal ve ıslak imzalı bir çizgi roman sayfası gezegen ölçeğinde çizgi romanın
mabetlerinden sayılan Angouleme Çizgi Roman Müzesi'ne kabul
edilen ilk Türk çizgi romancısı Cem Özüduru'dur. Sanatçının kötü
olarak kodlanabilecek ve örnek alınmaması icap eden (öte yandan, varoluşun
hakikatlerinden olduğu için de görmezden gelinemeyeceğini düşündüğüm) şiddet
ve extrem cinsel davranışlar temelli içerik barındıran, bu yüzden
ancak yetişkin okura önerilebilecek sosyal medya hesabı: https://www.instagram.com/cemozuduru_/
24) Kenan Yarar (1970), çizgi roman
sanatçısı, illüstratör. Çeşitli dergilerde çizdiği ve Hilâl karakterinin
protagonist kahramanı olduğu maceralar Doğan Kitap, Marmara Çizgi ve İthaki
Yayınları tarafından 4 albüm halinde yayınlandı. Tekinsiz bir atmosferde
cereyan eden fantastik ve erotik içerikli öyküleri yüksek dozda şiddet,
cinsellik, kötü muamele ve argo diyaloglar ihtiva eder. Son 20 yılın en
başarılı hikayeci ve çizerlerinden olan sanatçı Dynamite Entertainment için Barbarella
ve Vampirella maceraları ve kapakları çizerek uluslararası çizgi roman
uzayında da kendisine yer edindi. Sanatçının Melankomik (1997), Psikoz
Hikâyeleri (2019) ve Aşk-ı Melun (2021) isimli, yine fantastik öyküler içeren 3
albümü daha vardır. 2017'den beri uluslararası ölçekte işler yapan usta bir
sanatçı olmasına karşın, çizgi romanlarındaki bazı panellerinde, (modelden
çalışmadığı için mi acaba?), bu satırların müellifi gibi bazı çizgi roman
tutkunlarını şaşırtan savrukluklara (acemiliklere?) tesadüf edilebilmektedir.
25) Hakan Karataş (1971), İllüstratör,
çizgi roman sanatçısı. Murat Menteş'in derleyip yazdığı Derde
Deva Randevu I - II - III'e (üçleme) illüstrasyonlar ve çizgi romanlar
çizdi. Murat Menteş'in yazdığı Tabancalı Kız çizgi
romanı ile Bülent Üstün'ün yazdığı çizgi roman albümü Horti'yi
resimledi; 30 yıla mütecaviz bir süredir devam ettirdiği profesyonel grafik
sanatlar kariyeri sırasında, Fatih Solmaz'ın metinlerine yaptığı başarılı
çizimlerle dikkatleri üzerine çeken sanatçı, çok sayıda mizah, karikatür ve
çizgi roman dergisinde türün meraklılarına içerik sağladı. Mis
Dergi, çizgi romanlarının göründüğü son mecralardandır. Güncel
işlerini izlemek isteyen grafik sanat tutkunları için bir link: https://www.instagram.com/hkworkz/
26) Elif Nurşad Atalay
(1979); Ressam, illüstratör, çizgi roman sanatçısı; resimleriyle
solo ve karma bir çok sergiye katıan sanatçının eserleri yerli ve yabancı
koleksiyonlarda yer almakta; hem metinleri ve hem de desenleri bakımından sıra
dışı bir grafik roman olan Âşık
Kedi, Elif Nurşad’ın, bu satırların müellifinin de aralarında olduğu
çok sayıda çizgiromanperestin radarına girmesine neden oldu. Bayan
Yanı ve Mis Dergi başta olmak üzere mizah ve çzigi
roman dergilerinde işleri yayınlanan sanatçının aktüel paylaşımlarını takip
için bknz. https://www.instagram.com/elifnursad/
27) Fırat Yaşa (1977); Mimar,
illüstratör, izgi roman sanatçısı, yazar, çocuk kitapları yazarı ve
çizeri. Çizgili Pijama’yı yazdı, çizdi, boyadı. Yiğit Değer
Bengi’nin kısa öyküsü Avcı Nun'u çizgi
romana uyarladı, TRT Çocuk Dergisinde Uçan Fare öykü
serisine çizimler yaptı. Modern grafik öyküleme müktesebatımızın orijinal
ve önemli örneklerinden olanTepe isimli çizgi romanı Fransa’da yayınlandı. Sabahattin Ali'nin aynı isimli öyküsünden
uyarlayarak yazıp çizdiği Sırça Köşk çizgi romanı son işi olup Baobab Yayınları
tarafından Mayıs 2023'de yayınlanmıştır.
28) Cem Güventürk (1989); Karikatürist, yazar,
illüstratör. Çizgi Film – animasyon konularında üniversitede dersler
vermektedir. Çünkü Bir Anlamı Vardır, Yine Öyle Hissettiğinde,
Sanki Sen Aynı Ben, Öyküler ve Stories yazıp çizdiği çizgi
roman ve grafik anlatı kitaplarıdır. İşlerini takip etmek isteyen için
linki: https://www.instagram.com/cemguventurk/
Ana metin de 25 çizgi roman sanatçının hayatından ve âsârından bahsetmeyi
plânlamıştım. Yukarıda paylaştığım üzere, telif sürecimde mesafe katettikçe, 25
sanatçıya daha, dipnotlar faslında da olsa, yer vermemin zaruri olduğunu gördüm
ve ekledim onları da metne. Öte yandan, Samim Utkun, Yücel Köksal ve Aslan
Şükür gibi üstatlar, çizgi romanla değil, çizgi roman kapak illüstrasyonlarıyla
sektöre hizmet ettiklerinden, yer almamışlardı bahse konu bu 50 kişi arasında.
Bu metne son dokunuşları yaptığımda ise, onları dışarıda bırakan kapsamlı bir
çizgi roman değerlendirmesinin eksik olacağına kanaat getirdim ve ekledim
onları da çalışmama. Böylelikle, ana hatlarıyla da olsa, hayatların< ve
âsarlarına yer verdiğim çizgi roman sanatçılarımızın sayısı toplamda 53’e
erişmiş oldu. Levent Çanga ve Özgür Yıldırım başta olmak üzere ABD’deki comics,
Fransa’daki bande dessineé ve İtalya’daki fumetto endüstrileri için son
yıllarda gerçekleştirdikleri kayda değer müktesebatla öne çıkan çok sayıda
sanatçımıza ise, ne yazık ki, değinmeye ne fırsat ve ne de zaman bulabildim.
[69] Okunulmakta olan dipnotta birbirinden farklı gibi gözükmesine karşın, yakın irtibat ve iltisak halinde olan 3 hususa işaret edilecektir. A- Bu ara başlık altında mercek altına alacağım eserlerin baskı tarihlerinin 31 Ekim 2022 - 1 Kasım 2023 dönemine denk düşeceğini paylaşmama karşın, ona dair çok boyutlu bir problemle karşı karşıyayız muhterem kârîm. Bu çok bileşenli problem alanının üç asli komponenti, üç asal elementi şunlardır: *i) bazı çizgi romanların künyelerindeki baskı tarihleri sadece yıl olarak verilmekte; bu yüzden de, salt yıllar değil, onunla birlikte aylar temelinde yapılan klasifikasyonlarda bir belirsizlik oluşmaktadır; *ii) bazı çizgi romanların künyelerinde paylaşılan baskı tarihleri ile, piyasaya verilme tarihleri arasında haftalara, hatta aylara varan bir zaman boşluğu olabilmektedir. Bu durum da, benzer bir belirsizliğin kaynağıdır; *iii) arşivime dahil ettiğim çizgi romanların tarafımdan okunduğu tarih ile, onların baskı tarihleri arasında, çoğunlukla, minimum bir kaç hafta olmak üzere, bir zaman aralığı bulunmaktadır. Bütün bu belirsizliklerin ortadan kaldırılabilmesi adına, çizgi romanları bu dipnotun kendisine düşüldüğü listeye dahil ederken, onları okuma tarihim baz alınmıştır; B- Listelenen çizgi romanlar, parçası oldukları çizgi roman havzalarına ve çizgi roman türlerine göre ayrı ayrı listelenmemiş, süper kahraman, manga, (süper kahraman ve manga dışındaki) diğer kurmaca, biyografik & otobiyografik çizgi roman, (biyografi ve otobiyografi dışındaki) diğer kurmaca (kurgu) dışı çizgi roman gibi bütün çizgi roman türleriyle; bande dessinée, fumetto, comics gibi bütün çizgi roman havzalarına dahil olan çizgi romanlar birlikte değerlendirilerek, aynı listeye dahil edilmişlerdir; C- Bu bahse dair ek malûmatın sonuncusu da şu olsun: paylaştığım liste kimine uzun, hatta fazla uzun gelebilir. Kazın ayağı öyle değil aslında. (lâkırdının tam da burasında, 'ördeğin ya da çulluğun ayağı öyle mi peki?!?' diye soran olursa, 'valla ben orasını bilemem, siz onu iyisi mi usta bir avcıya, ya da deneyimli bir ornitologa danışın' der, çıkarım işin içinden) Ne mi demek istiyorum? Şunu: bahse konu 365 günlük süreçte, yaklaşık olarak 500 çizgi roman katıldı arşivime; bunun takriben % 80'i Türkçe, bakiyesi ise İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca vd. dillerdendi. Mezkûr toplamın tamamını, (bu türle olan ilişkimin temel parametresi icabı hep yapageldiğim üzere), 'bir şekilde', okudum (Türkçe ve İngilizce çizgi romanları, kategorik olarak, en geç 3 ay içinde okuma prensibim var, nitekim, kahir ekseriyetle, öyle de yaparım. Diğer lisanlardan olanların tetkikini ise 6 ay içinde itmama gayret ederim). Sevdiğim, önemsediğim kitapların yeni baskılarını edinme tutumum, arşivimin mezkûr yeni mensuplarının kabaca %5'inin, elimde olan çizgi romanların yeni baskıları olmasına neden olur çoğunlukla; nitekim söz konusu periyotta da olan buydu. Mezkûr süreçte, Türk çizgi roman kozmosuna 1,500 civarında ilk ve tekrar baskı eserin katıldığı göz önünde bulundurulduğunda; paylaştığım listenin, onu olabildiğince sadeleştirmeye ve önemli bulduklarımdan ibaret hale getirmeye çalışmama karşın, aktüel kondisyonuna erişmesinin normal karşılanması gerektiğini düşünüyorum. Şu ayrıntıyı da ekleyerek bitiriyorum bu dipnotu; Bahis konusu dönemde, almaktan imtina ettiğim, arşivime katmaktan ve okumaktan geri durduğum 1,100 civarında Türkçe çizgi roman hakkında verdiğim bu kararı; onların çok önemli bir bölümünü a- kitapçılarda bilfiil ve fiziken tetkik ederek; b- onlara dair olan malûmatın dijital ortamda erişebildiğim kısmını inceleyerek; c- çizgi roman okuru ve koleksiyoneri olan dostlarımla hiç aksatmadan sürdürdüğümüz iletişim üzerinden; d- başta İlker Özer, Doğan Şima, Servet İnandı, Hakan Şaşmaz, Ömer Bahadır, Hikmet Yamansavaşçılar olmak üzere, Türkiye çizgi roman kozmosunun temel metinlerini ve sayısız alt metnini en iyi deşifre edebilen sektörün en yetkin ve profesyonel aktörleriyle çeşitli kanallar üzerinden gerçekleştirdiğimiz muhavere ve mübahaseler dolayımıyla oluşturdum. Bu bakımdan da, okunulan satırların şerhe gayret ettiği listenin, parçası olduğu toplamı temsil etmeye ehil ve mümeyyiz olduğunu söylememde bir sakınca olmadığı gibi, onun, ait olduğu bütünün en kayda değer elementlerini içerdiğini serdetmenin de hakikatle mutabık olduğunu düşünmekteyim.
[70] Buraya Lâl
Kitap'ın yayınladığı fumettolardan önemsediklerimin sadece bir
ayda çıkan sayılarını paylaştım; bunu yaparken de, tercihim olan fumetto
serilerinin sayıları / maceraları arasında tamamen raslantısal bir tercih
yaptım. Bir diğer deyişle, aynı serilerin, başka bir ayda çıkan farklı
maceralarına yer versem de değişen bir şey olmazdı anlayacağınız. Paylaştığım
sayılar, sadece ve yalnızca parçası oldukları fumetto serisini
temsil etsinler diye eklendiler o listeye. Mezkûr yayınevi, her ay bunların da
arasında olduğu en az 5, bazen de daha fazla fumetto yayınlamaktadır.
Fumetto mevzuuna bu şekilde girmişken,
1940 - 1995 sürecinde Türkiye çizgi roman marketini domine
eden İtalyan çizgi romanlarının içinde bulunduğumuz aktüel uğrakta
hangi yayıncılar tarafından basıldığına ana hatlarıyla değinmek faydalı
olacaktır. 2023 yılında ülkemizde fumetto (İtalyan
çizgi roman kozmosunun ürünü) basan yayıncı sayısı sadece beş
idi: Lâl Kitap, Çizgi Düşler Yayınları, Mylos Kitap, Rodeo Kitap ve Otto
Manga. Çizgi Düşler gelecek yıl itibarıyla fumetto alanından
tamamen çıkacak ne yazık ki. Tex ve Julia bayrağını Çizgi
Düşler'den devralan ülkemizin yegâne polisiye dergisi 221B'nin
nâşiri Mylos Yayın Grubu'nun, mezkûr çizgi romanlarının
satışından memnun olmadığına dair kulis bilgileri dolaştığından, onun da bu
alanda kalıcı olmadığını öngörmek mümkün ne yazık ki. Rodeo Kitap,
Temmuz 2003'de yayınlamaya başladığı Ken Parker - Özel Seri'sinin 20.
albümünü piyasaya vermeye hazırlanıyor. Ülkemizdeki fumetto
yayıncılığını en kaliteli işlerinden biri olan mezkûr serinin
her albümünde, dizinin aynı zamanda editörü de olan Hakan
Şaşmaz'ın (HŞ) yazıları yer almakta. Çok önemli bir çizgi
roman koleksiyoneri ve uzmanı da olan HŞ,
popüler kültürün çizgi roman - film - tv dizisi -
afişler - soundtrack'lar gibi alanlarının yanı sıra, edebiyat,
mitoloji (özellikle kızılderili inançları) ve tarih'e (ağırlıkla ABD'nin
'Western Medeniyeti / Vahşi Batı' olarak niteleyebileceğimiz 1750
- 1900 dönemine ait olan bahislere) dair olay ve olgularla zenginleştirdiği
fevkalâde faydalı bulduğum söz konusu yazılarında, çizgi roman kozmosuna
dair yapılacak çalışmaların çok sayıda alt metinle nasıl
zenginleştirilebileceğini, bir kurmaca eserin, tarihi -
sosyolojik - kültürel gerçeklere dayalı olan yanlarının nasıl deşifre
edileceğini, farklı hakikat düzeylerindeki olay - olgu - süreçleri
başarıyla birbirine eklemleyip örerek, göstermekte okurlarına ve
meslektaşlarına. HŞ'ın Ken Parker edisyonlarına
katkısı bununla da sınırlı değil. Uzun süre mezkûr çizgi roman kahramanının
ülkemizdeki yayın haklarının sahibi de olan HŞ, Tay Yayınlarının
ardından telif sözleşmeli ilk Ken Parker edisyonu olan 59
albümlük (Temmuz 2000 - Ocak 2017) Parantez Yayıncılık - Rodeo Yayıncılık
serisinin de yayın yönetmenin ve dizi editörüydü.
İlk 12 albümü Parantez Yayıncılık, takip eden 47 albümü ise Rodeo
Yayıncılık etiketini taşıyan ve Rodeo'nun 'Altın Seri' 'jeneriğini
/ alt ismini' kullanarak bastığı dizinin her sayısına editoryal
yazılarıyla katkı vermişti HŞ. Onun, özelde Ken
Parker, genelde fumetto ve çizgi roman
sevdalıları için çok önemli olacağını düşündüğüm bir projenin üzerinde
uzun zamandır çalıştığını, ancak bunu, özel bir sohbetimizde
'off the record' kaydıyla paylaştığı için, ayrıntısına giremediğimi
ekleyerek devam ediyorum. 2000 - 2022 dönemine ait olan bu telifli
Ken Parker yayınlarında zaman zaman Murat Mıhçıoğlu yazı
ve röportajları ve Talat Güreli de yazılarıyla katkı verdiler
söz konusu bu edisyonlara.
Otto Manga, ağırlıklı olarak fumetto kozmosunda üretilen (Chanbara, Gea, Dark Metro, Attica, Kay gibi) manga türü çrizgi romanları bu sene basmaya başlamıştı. Çok yeniler sektörde, bu yüzden de, yakın vadede (manga ya da diğer türlerde olmak üzere) İtalya çizgi roman havzası / fumetto ürünleri yayıncılığında ne yapacakları hakkında fikir yürütmek çok zor gerçekten. Bu hususta olsa olsa, asker ocağında kıdem hakkında söylendiği üzere (diplomatik jargonla dillendireceğim) 'istimal ettikleri feçes nizamiyeden bi çıksın hele...' deyip fumetto basım süreçlerini bir müddet daha gözlemlememiz, deneyimlememiz gerek. Otto Manga'nın fumetto yayın stratejisi hakkında fikir istimal etmek nasıl müşkülse, Lâl Kitap'ın aynı hususa dair tavrını öngörmek de o denli kolaydır: Nisan 2002'den bu yana geçen 22 yılan fazla bir zamandır fumetto yayıncılığında azimkâr bir çizgi izleyen yayınevinin sahipleri ve kurmayları Bahadır Zaimoğlu ve Ayşe Zaimoğlu, bu işe 'Pazara kadar değil, mezara kadar!' zihniyetiyle yaklaşmaya devam edecekler, yayıncılık sektörünün bileşeni oldukları sürece İtalya çizgi roman havzasınına besledikleri muhabbet ve sadakati sürdüreceklerdir. Adımın neliğini bildiğimden eminliğim denli bundan eminim.
[71] Listeyi
tamamladığımda, farkına vardığım ve beni şaşırtan bir husus; geçtiğimiz
yıllarda beğenerek okuduğum çok sayıda çizgi romanını arşivime
eklediğim Arka Bahçe Yayıncılık'ın Ağustos 2022 - Kasım
2023 döneminde tek bir çizgi romanını bile alıp okumadığım
gerçeğiydi.
[73]
Britanyalı antropolog, yazar, amatör futbolcu, futbol köşe yazarı Simon
Kuper’ın (1969) İngiltere’de 1994’de yayımlanan Football Againts The Enemy
başlıklı kitabı büyük ilgi görmüş, birçok dile çevrilmişti. 1996’da dilimize Futbol
Asla Sadece Futbol Değildir ismiyle kazandırılan kitabın başlığı önce
Türkçe futbol literatürüne yerleşmiş, arkasından da hayatımızın diğer
alanlarında kalıp olarak kulanılmaya başlanmıştı. Popüler kültür Kozmosunun
elementi olan metnimiz, başka bir popüler kültür antitesi kritiğine göz kırpmış
anlaşılan.
[74] Barış ve Ekonomi
alanlarındaki tercihleri daima tartışmalara ve yüksek volümlü (bana göre de
haklı olan) itirazlara yol açan Nobel Ödülleri Seçici Heyetlerinin kararları
içerisinde en tartışmaya muhtaç olanları hiç şüphesiz Edebiyat alanında
verdikleri ödüllerdir. Özellikle bazı yıllarda mezkûr heyetin verdiği Nobel
Edebiyat Ödülleri, edebiyatseverleri tam manasıyla çileden çıkaracak
mahiyettedir. Bu ödülü gerçekten de hak edenlere verdiğinde bile Akademi, bu
seçiminin gerekçesini açıklarken öyle manasız, öyle saçma, öyle mesnetsiz ve
zırva nedenler ileri sürmüştür ki, ödülü kazanan edebiyatçının hak edişini bile
gölgelemiştir. Nobel Edebiyat Ödüllerinin gerekçeleri, özellikle de
bazı yıllardakiler, tahammülfersa zırvalıklara rahmet okutacak türdendir.
Bunlar insana, 'contemporary art' denilen asrın maskaralığını, tüm
çağların bu en büyük sanat sahtekâlığını insanlığa sanat diye
yutturmaya çalışan sanat mafyasının beslediği 'sanat tarihçileri',
'sanat eleştirmenleri', galericiler, küratörler vb sanat bezirgânlarının
yazdıkları bütün o sergi katalogları, bienal kitapları ve sanatçı
monografilerindeki saçma sapan içerikleri hatırlatıyor bana kalırsa. Bu deli
zırvası içeriklerin 'en ciddi', 'en muteber' numuneleri bile semantik bakımdan
hayati zaafiyetlerle malûldür; bunlar, kopya çektikleri post-modernist ve
post-postmodernist anlatıları acımasızca ve sorumsuzca istismar ve talan ederek
kurarlar saçma sapan lâf kalabalıklarından öteye gitmeyen ve anlaşılmamayı amaç
edinmiş anlatı mimarilerini. Bu anlaşılmazlığın arkasına gizledikleri
zırvalarıyla yapmaya çalıştıkları 'koleksiyon yapmak, sanata yatırım
yapmak isteyenleri nasıl 'sazan sarmalına' getirir, nasıl cebini ve cüzdanını
boşaltırım?!?' sorusuna aradıkları elverişli cevaplardır. Bu
sahtekârların ipliği kolaylıkla pazara çıkarılır aslında; yeter ki dürüst ve
kaliteli eleştirmenler, işine saygı duyan ve kuramsal - kavramsal temeli sağlam
olan sektör profesyonelleri 'KRAL ÇIPLAK!!!' deme
cüretini gösterebilsinler. Sanat bezirgânlarının, postmodern anlatının ırzına
geçerek kurdukları anlatılarını andıran Nobel Edebiyat Ödülü gerekçeleri,
seçici heyetin işin ehli olmaktan uzak olduğuna işarete der. Şayet öyle
olmasaydı, mezkûr ödül komitesi gerçekten de yeterli ve işlerinin uzmanı
olsaydı, şimdiye kadar çoktan Haruki Murakami, Neil Gaiman, Alan Moore,
Stephen King gibi yazarlara vermişlerdi bahse konu ödülü. Sadece
bunlar da değil, yukarıda 'xii) çizgi roman sadece çizgi roman
değildir!' başlıklı bölümde adı geçen sanatçıların bazıları da
kazanırlardı mezkûr ödülü.
[75] Okunulan metnin müellifi, ‘i)
medhal / prologue / bidayet’ bölümüne epigraf olarak seçtiği manzum
eserle, Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından
ortaklaşa yazılan ve ilk baskısı Londra'da 21 Şubat 1848'de
yapılan Komünist
Parti Manifestosu'nun (Das Manifest der Kommunistischen Partei) adeta
efsaneleşmiş o ilk cümlesine, metinde tarif ve tavsif edildiği üzere o ikonik ve
kanonik iddiaya atıf yapmaktadır: 'Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor.’ https://tr.wikipedia.org/wiki/Kom%C3%BCnist_Manifesto#:~:text=%22Avrupa'da%20bir%20hayalet%20dola%C5%9F%C4%B1yor,radikalleri%20ile%20Alman%20polis%20ajanlar%C4%B1.
Mezkûr ifadenin Türkçe çevirileri aslında
oldukça farklıdır birbirlerinden; bunlardan en bilinenleri, 'çeviri
mümkün müdür? sorusunu ve sorunsalını mercek altına aldığı 'köşe
yazısı'nda bakın nasıl dillendirmiş Muhsin Kızılkaya: 'Mesela Umberto
Eco’nun “tıpkı Beethoven’ın 5. Senfonisi gibi olağanüstü bir davul
vuruşuna” benzettiği “Komünist Manifesto”nun
bütün zamanların o en meşhur kitap açılış cümlesini, kitabı Türkçeye çeviren
altı çevirmen birbirinden farklı çevirmiş. Bütün çevirilere baktım; Muzaffer
Erdost, “Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor-komünizmin hayaleti”; Nail
Satlıgan “Avrupa’da bir heyula kol geziyor-komünizm heyulası”; Rekin
Teksoy “Avrupa’da bir umacı dolaşıyor: Komünizm umacısı”; Celal
Üstel “Avrupa’ya bir heyula korku salıyor: Komünizm heyulası”; Levent
Kavas “Avrupa’da bir hortlak kol geziyor-komünizm hortlağı”; Tanıl
Bora ise “Avrupa’da bir heyûla dolanıyor-komünizm heyûlası'' biçiminde çevirmiş.' (https://www.haberturk.com/ozel-icerikler/muhsin-kizilkaya-2291/3653300-ulysses-turkceye-tutunamayanlar-ingilizceye-neden-cevrilemez).
[76] Bu
bölümde ifade edilen argümanları enteresan ve kıymetli bularak onlara dair daha
ileri okumalar yapmak isteyen okura faydalı olabileceğini düşündüğüm bir metin
için bknz.: https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/03/yakup-kadri-karaosmanoglu-sair-avni.html
Şunu da eklemeden geçemeyeceğim: Türkiye Toplumsal
Formasyonu'nun Leibniz'i, (en azından 'ifade-i meram'
bağlamında, tarz-ı üslûb anlamında olmak kaydıyla) hâce-i evvel Ahmet
Mithat Efendi'dir diye düşünüyorum. Bu böyleyse şayet, içime aynı zamanda 'Hâce-i
Evvel' de kaçmış olmalıdır. Dikkatli kâriem ve kârimin kaçmamıştır
gözlerinden diye değerlendirmekteyim: teşekkür başlıklı ilk
bahisle 1. dipnotta da bu mealde ve minvalde ifadeler yer almış
idi.
[77] Hem 'dayanamam
ahh / senin öyle kendini / hırpalamana (ku-hai, 2003)' dizeleri
ve hem de onların hassas bünyelerde oluşturabileceği tesir kadar nazenin
ve fevkalâdenin fevkında kırılgan bir mimariye sahip bana kalırsa bu
anlatı: bir kelimesi değil, bir hecesi bile değişse ya da çıkarılsa,
iskeleti çöker, manası göçer, mazmunu söner. Budur ona dair bu
noktada istimal ettiğim; umulur ki edilmez suistimal (https://ziyaversencan.blogspot.com/2021/11/fibonacci-divina-proportione.html)
[79] ‘α’ diyorum…’ diyerek başlamış idim bu metne ve ‘çizgi romanlar, okurlarına, bazısı ütopya (DÜŞ-topya / DREAM-topia), bazısı da distopya olan ‘∞ kozmoslar’ sunar’ mealinde bir iddia ile devam etmiş idim, hatırlayacaksınızdır; öyleyse şöyle de itmam etmiş olayım: terakki eden tekamül silsilesi Yakub’un Merdiveni’yle çıkarken İyilik ve Kötülüğü Bilme Ağacı’nın yamacına, bir ilâhi seda yankılanır sonsuz afakta: ‘α var ise şayet, olmak zorunda Ω !’
[80] Yukarıda paylaşılan, hepsi de Ekim 2022 - Kasım 2023 döneminde tarafımdan okunmuş, ya da yeniden okunmuş olan ve bu metnin telifi sırasında tekraren ve tek tek elden geçirilip tetkik edilen 204 kitabın künye bilgilerinin de, aslında, teknik olarak bu bibliyografyada yer almaları gerekiyordu; ancak, yer kısıtı yüzünden bunu gerçekleştiremedim; Gerek bibliyografyada ve gerekse de okunulan metnin ana gövdesinde kendisine yer bulan künye formatındaki açıklamalar, yayıncılarının orijinal imlâsı korunarak paylaşılmıştır.
[81] 40. dipnotta yer alan çizgi roman, mizah ve magazin
dergileri daha önce zikredildikleri için, bibliyografyaya dahil edilmemişlerdir
[82] Oğlak
Yayınları tarafından 1999 - 2003 döneminde yayınlanan Martin Mystere, Tex,
Dylan Dog ve Nathan Never serilerinin Dev Albüm'leriyle birlikte satılan dörder
sayfalık çizgi roman kültürü ilâveleri olup; İtalya'nın (hatta Avrupa'nın) en
büyük çizgi roman yayıncılarından olan Sergio Bonelli Editore'nin fumetto
pazarındaki ürünleriyle ilgili arşivlik bilgiler ve görseller içermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder