0) prologue / medhal / bidayet
Şayet bloguma 'Dünya'nın en garip evlenme teklifini arkadaşım yaptı!' başlıklı kurmaca bir aşk öyküsü ekleyeceğimi söyleseydiniz bana, 'aşk hikâyesi kim, ben kim; o tür anlatılar Mehmet Yakup Yılmaz'a yakışır' der geçerdim sevgili okur. Lâkin hayat, geyik muhabbeti ya da klişe değil, aynıyla vâki, biz ona dair plânlar yaparken, başımıza ne gibi çoraplar öreceğini hınzırca plânlayan bir Kozmik Şakacı'dan başka bir şey değil, inanın bana. Benim aşk anlatısı sahasında kalem oynatmam, içerdiği ironi dozu yüzünden, olsa olsa, Kozmik Şakacı'nın marifeti olabilecek bir latife olarak anlaşılabilir.
Türün, az önce dillendirdiğim Mehmet Y. Yılmaz gibi duayen yazıcılarının hoşgörüsüne sığınarak, paylaşıyorum o öykümü:
1 - Ah minel aşk, sen nelere kadirsin?!?
'Kabul etti, bu sefer kabul etti!’ diye bas bas bağırarak girdi Erol ofisime. ‘Dur bakalım, n’oluyor, kim neyi kabul etti? Bi sakinleş de anlatıver ‘ diyerek teskin etmeye çalıştım onu. Erol, nefes nefese sürdürdü lâfını. ‘Ziyaver, Kabul etti teklifimi diyorum sana! 100. teklifime nihayet evet dedi Selin’. Derin bir ‘ooohhhh!’ çektim ve sarılarak tebrik ettim dostumu.
Erol’u sevinçten çıldıracak denli sevindiren, beni de gerçekten şaşırtıp mutlu eden bu evlenme teklifi kabulünün, anlattığımda çoğunuzun ‘hadi canım sende!’, ‘yok artık daha neler!’, ‘bu kadarı da gerçek olamaz, kesin bunları uydurmuşsundur’ şeklinde karşılayacağınız çok enteresan, oldukça sıra dışı bir arka plânı var. İşte bunu paylaşacağım sizlerle.
Erol’u sevinçten çıldıracak denli sevindiren, beni de gerçekten şaşırtıp mutlu eden bu evlenme teklifi kabulünün, anlattığımda çoğunuzun ‘hadi canım sende!’, ‘yok artık daha neler!’, ‘bu kadarı da gerçek olamaz, kesin bunları uydurmuşsundur’ şeklinde karşılayacağınız çok enteresan, oldukça sıra dışı bir arka plânı var. İşte bunu paylaşacağım sizlerle.
2 - Aşkı uğruna yaptıkları Holywood prodüksiyonlarına taş çıkartacak cinstendi!
Evlenme teklifi yapmak zor iştir, zor zanaattır doğrusu. Bunu, bu satırların yazarı da dahil olmak üzere, evlenme sürecine giren her ölümlü, hayatında en az bir kere mutlaka tatmıştır. Söz konusu zorluğun, dünyanın hemen her coğrafyasında yaşamış ve yaşamakta olan sayısız insan tarafından, tarih boyunca deneyimlendiğini ve halâ da deneyimlenmeye devam ettiğini söylemek, meselenin tarihi arka plânına dair olan önemlice bir gerçekliği paylaşmak adına, önemlidir.
Meselâ, tarafların birbirlerini aynı derecede sevmedikleri ve birlikte yaşama iradesini aynı kuvvetle paylaşmadıkları zamanlarda evlenme teklifi yapmak cehennem azabı çekmek kadar zor olsa gerektir.
Tarafların birbirlerini aynı şiddette ve denk bir tutkuyla sevmeleri ve istemeleri durumunda ise, bu sefer de çevrelerinin, ailelerinin bu birleşmeye olumsuz yaklaşmaları, evlenme sürecini zora sokan bir başka faktör olarak karşımıza çıkar.
3 - Ya o sizi, onu sevdiğiniz kadar; ya da, sizi sevmesini istediğiniz kadar sevmiyorsa?
Taraflardan birisinin gönlünde, aynı anda birden fazla kişiye karşı beslenen sevgi ve ilgi varsa, bu durumda da, ilişkinin diğer tarafının dillendirdiği evlenme teklifine olumlu bir yanıt alması ‘Hiçbir şey yerine, niçin bir şey var?', 'Her şeyden önce ne vardı?', 'Evren sonsuz mu, yoksa sonlu mu?', 'Sonluysa, bu nasıl bir son olacak?', 'Bütün bunların anlamı ne?' gibi cevaplanması pek müşkül olan majör soruları cevaplamak kadar zordur bana kalırsa.
Tabii bir de, ilişkinin bir tarafının, şu ya da bu nedenle evlenmeye sıcak bakmaması durumu var ki, işte bu tür vak’alarda, evlenmek isteyen taraf anormal yıpranır, üzülür, hatta yıkılır.
Arkadaşım Erol ile delicesine aşık olduğu Selin’in durumu en çok son bahsettiğim bağlama oturuyorsa da, aslında onları evlenmeye taşıyan ilişkileri bunların tamamından daha karmaşıktı diyebilirim.
4 - Farklı dünyaların insanları olmak, bazen farklı evrenlerde yaşamak gibidir
Erol, İstanbul’un varoşlarından gelmiş, Güzel Sanatlar Akademisi’nde grafik sanatlar okumuş, çalışkanlığı ve yetenekleri sayesinde ABD’de master ve doktora yapmış çok başarılı reklâm ajansı yöneticisi. Ekonomik durumu, sosyal statüsü mükemmel anlayacağınız.
Selin ise, Türkiye’nin en köklü, en seçkin ailelerinden birisinin son kuşağından. Yakın ve uzak akrabaları arasında bakanlar, hariciyeciler, senatör ve milletvekilleri, çok önemli iş adamları, akademisyenler, gazeteciler var. Soyağacının Osmanlı Paşası ve devlet adamlarıyla, Osmanlı döneminde önemli işlere imza atmış sivil kişilere dayandığı da kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Selin, anne ve babasını çok küçük yaşta kaybetmiş. Ona teyzesi bakmış. Aile, Özal döneminde Libya’da müteahhitlik işlerine girişmiş ve bütün servetini bu yolda tüketmiş. Köşkler, yalılar, hanlar, atölyeler, arsalar bu iflası karşılamak adına yok pahasına satılmış.
Selin, annesinden miras aldığı müzik yeteneği sayesinde, Türkiye ve İngiltere’deki konservatuarları birincilikle tamamlamış. Çok başarılı bir piyanist adayı olarak başladığı müzik kariyerine, halihazırda dünyanın en prestijli müzik festivallerinde ve en önemli şehirlerinde konserler veren gezegenin önde gelen bir piyanis olarak devam etmekte.
5 - Böyle bir ilişkiye ancak pembe dizilerde tanık olabilirsiniz
Erol ve Selin 3 yıl önce İstanbul Bienalinde tanışıyorlar ve dostum kıza yıldırım aşkıyla vuruluyor. Kız çok güzel, rahat, modern ve bohem; oğlan ise çok sevimli, zeki, esprili ve başarılı olunca ilişki çok hızlı ilerliyor ve 1-2 günde sevgili oluveriyorlar. Erol, Selin’le yakınlaştıkça, genel kanının aksine, ona daha da bağlanıyor. Hani bir lâf vardır: ‘Oğlanla kız bir araya gelemedi, sarılamadı, birlikte olamadı. Bu yüzden de sevgileri kara sevdaya dönüştü’ denir. Dostumla sevdiği kızın ilişkisi bu genel kabulü altüst edecek cinsten: ne kadar yakın olurlarsa, aşkları o denli katmerleniyor! Bahsettiğim o kabulü yerle bir etmek için yaratılmış bu güzel ve uyumlu çift anlayacağınız.
Erol, Selin’siz yaşamasına, hatta nefes almasına bile imkân olmadığını anladığında, evlenme teklif etmekte buluyor çareyi. Ve çilesi, ya da akıllara durgunluk veren o sıra dışı koşuşturması da böylece başlamış oluyor. Selin, dostumun teklifini, 'evlenmeyi düşünmediğini, bu tarz bir ilişkiye ilkesel düzeyde karşı olmamasına karşın, henüz bunu deneyimlemeye hazır olmadığını' söyleyerek anında reddediyor. Ancak Erol çılgın bir aşık ve bu durumun, sizin de malumunuz olduğuna inandığım üzere, yeryüzünde aşamayacağı bir engel henüz icat edilmemiştir. Nitekim Erol da Selin’e evlenme teklif etmekten asla bıkmıyor.
6 - 99 teklifi de reddedilen aşığın, 100. teşebbüsü yapma azmine doğrusu şapka çıkarılır
Uzatmayayım, Erol, 2.5 yıl içinde tam 99 kere evlenme teklif etti Selin’e. Her teklif bir öncekinden farklı ve yaratıcıydı. Hatta şöyle diyebilirim: Erol, son 2.5 yıldır sadece ve yalnızca sevdiği kadına değişik evlenme teklifi seremonileri yaratmak ve yaşatmak için yaşadı. Bu süreçte Selin’in tutumu, biz erkeklerin kadınların özel bir türünü anlamamız bakımından anahtar niteliktedir. Evlenmeye kesin olarak karşı olduğunu söyleyen Selin, 30 ay boyunca, her ay ortalama 3.3 evlenme teklifi almasına karşın, bu durumdan hiç ama hiç şikâyetçi olmadı. ‘Bana bir daha evlenme teklif etme!’ demedi. Dediği tek şey ‘ben bunu keyifli, entelektüel, sanatkârane ve çok farklı bir oyun olarak görüyorum. Sen bu oyuna devam etmek istiyorsan buna itiraz etmem. Ancak, hediye istemiyorum. Zirâ bunu, rızamı satın almaya yönelik bir hareket olarak algılarım. Hediye yok! Ve bunun yanı sıra, yaptığın her evlenme teklifinin öncekilerden mutlaka farklı olmasını şart koşuyorum. Bunları sağlayabilirsen, seninle bu oyunu istediğin kadar sürdürmeye varım’.
Selin’in bu şartını severek kabul etti Erol ve reddedilen her evlenme teklifinin ardından, öncekilerden çok farklı bir başkası için seferber etti yaratıcı zekâ ve yeteneklerini ve tabii ki, ilişkilerini ve maddi imkânlarını. Dünyanın hemen bütün ilginç mekânları, yanardağ kraterleri, çöller, derin deprem fayları, dünyanın en yüksek binalarının çıkılması yasak olan kulelerinin zirveleri, adli tıp morgları, doğumhaneler, üniversite anfileri, umumi tuvaletler, Topkapı Sarayının Harem’i de dahil olmak üzere, yeryüzünün en muhteşem saraylarının ziyarete kapalı olan kısımları arka arkaya Erol’un evlenme teklifine mekân oldu.
7 - Çılgın aşığın hayal gücü ve bunları gerçekleştirme azmi insanı şaşırtıyor
Erol'un, sevdiğini evlenmeye razı edebilmek için gerçekleştirdikleri bunlarla sınırlı değildi. Bakın bu çılgın aşık başka ne orijinallikler imza attı. Paraşütle çok riskli atlayışlar yapmak; bir nükleer denizaltıyla Güney Kutbu’nun altından geçmek; en rüzgârlı, en tehlikeli mıntıkalarda yamaç paraşütü yapmak; dünyanın en derin yeri olan Büyük Okyanus’taki Marianne Çukuruna tüple dalış yapmak; profesyonellerin bile akıllarından geçirmedikleri el değmemiş ve tehlikeli sularda tüpsüz dalışlar denemek; eski SSCB’nin Lenin, Stalin ve ‘ana yurt Savunması’ madalyaları sahibi ve çizgi roman tutkunlarının yakından tanıdıkları ‘Mister No’ ayarındaki maceracı bir pilotun, Afrika’nın iç savaş süren bir Orta Amerika ülkesine kaçırdığı ve uçuşu sırasında bütün parçalarının ve bağlantı elemanlarının senfonik takırtılarını dinlediniz uçuş ömrünü tamamlamış bir Mig 23’le yaptığı çok tehlikeli bir seyahat; radyasyon sızıntısının devam ettiği Çernobil; Taklamakan ve Gobi gibi girenin sağ çıkmadığı acımasız çöller; Ölü Deniz'in en derin yeri, balta girmemiş yağmur ormanları; günlerdir aç kalmış vahşi hayvanların dolaştığı safari arazileri Erol’un Selin’e yaptığı evlenme tekliflerine şahit oldular.
Selin bütün bu olaylar sırasında hep aynı şekilde davrandı. Karşılaştığı bu sıra dışı olaylar karşısında katıla katıla güldü, zaman zaman da, geçici sürelerde de olsa, dehşet düşerek, çığlıklar attı. Ama, her hal ve kârda, benzersiz bir hayat pratiği tecrübe ettiğinin farkında olduğundan, günün sonunda, kendisine bütün bunları yaşatan aşkı Erol’a sarılarak ona içten teşekkür etmeyi ihmal etmedi. Çoğunlukla bu teşekkürler, tutkulu sevişmelerle taçlandırıldı. Buna rağmen selinin şu diskuru, 90. teklifi alana kadar neredeyse hiç değişmedi: ‘Çok etkilendim sevgilim. Doğrusu bu kadarını beklemiyordum. Ancak, bu çok orijinal teklifin bile evlenmeye olan bakışımı, beraberliğin bu şekilde formüle edilen haline karşı olan ilkesel duruşumu değiştirmedi. Bu yüzden de, üzülerek bu sıra dışı teklifini reddediyor ve beraberliğimizin, şu ana değin olduğu gibi, bundan sonra da, verili informel haliyle devamından yana olduğumun altını çiziyorum!’
Öte yandan, bundan yaklaşık olarak 3 ay önce, Erol, 90.ıncı teklifini yaptığından itibaren Selin’den değişik tepkiler almaya başladı. Uçarı sanatçı, Erol’un, teklifinin eninde sonunda kabul edileceğine olan inancını pekiştiren bir söylem değişikliğine gitmişti bu teklifle birlikte. Şöyle demişti Selin: ''Erolcuğum, bunu takip eden teklifinde, şayet ‘yok artık, bu da olmaz! Bunu nasıl düşündün aşkım!’ dedirtecek denli beni şaşırtmayı, aklımı başımdan almayı, beni şok etmeyi becerebilirsen, belki de emeline erişebilirsin’. Ardından, Erol’un tutkunu olduğu o şuh kahkahasını savurarak sarılmış ve uzun uzun öpmüştü onu.
8 - 100. üncü teklife dikkat!!!
Erol, Selin’in kabul ettiği 100. teklifinin senaryosunu yazmadan önce, ortağı olduğu ajansın bütün yaratıcı kadrosuyla uzun bir beyin fırtınası yaptı. Bu toplantıda Selin’le olan ilişkileri masaya yatırıldı. Daha önce yaptığı teklifler ve Selin’in buna verdiği tepkiler tek tek mercek altına alınıp analiz edildi. Nihayet, günler süren toplantı, Erol’un Selin’e yapacağı 100. teklifin senaryosunun bitirilmesiyle tamamlandı. Yol haritası hazır olunca, Erol plânını süratle devreye soktu.
Geçtiğimiz Cuma, sabah saatlerinde Erol, Selin’i arabasıyla aldı. Etiler’e giden çift, burada arabayı ahbapları olan bir oto galerisine bıraktılar. Ardından, Erol’un galerici arkadaşından aldığı bir ciple Boğaziçi Üniversitesi kapısına gidildi. Önce, kampüsün ana kapısı karşısındaki tantunicide karınlarını doyurdular. Selin, orada her yemek yediklerinde 'dünyanın dolaşmadığım yeri, girmediğim lokantası, tatmadığım lezzeti kalmadı diyebilirim ve rahatlıkla da söyleyebilirim ki, bu denli lezzet ötesi bi şey görmedim aşkım!' diyerek tantunileri tıkıştırırdı ağzına.
Yine keyifli bir yemekten sonra arabaya döndüler. Erol 'hazır mısın sevgilim?' dedi. Selin başıyla onaylayınca gözlerini bantladı ve bunun belli olmaması için de geniş çerçeveli bir güneş gözlüğü taktı ona. Hiç konuşmadan yapılan 10 dakikalık bir yolculuğun ardından, Erol yavaşlayıp arabayı park etti. Selin’in koluna girip yaklaşık olarak 5 dakika kadar yürüdüler. Selin, nasıl bir şey olacağını deli gibi merak ettiği sürprizin yapılacağı yere, bir diğer deyişle Erol’un son evlenme teklifini yapacağı noktaya geldiklerini, sevgilisinin yumuşak bir hareketle kolundan çıkmasıyla anladı.
9 - Bundan sonrası adeta bir gerilim, hatta korku filmini andırmakta!
Erol ‘sevgilim, şimdi seni bir yere yatıracağım ve ardından da birlikte bir şeyin içine gireceğiz’ diyerek süreci olabildiğince tarife çalıştı. Selin, Erol’un dediklerini, kendisine çok farklı deneyimler yaşatan bundan önceki benzer 99 olayda yaptığı gibi harfiyen yerine getiriyordu. Masa, ya da sedye benzeri bir şeyin üzerine uzandı. Hemen arkasından, vinç ya da forklift benzeri bir şey tarafından önce kaldırılıp, ardında da indirildiğini hissetti. Üzerine uzandığı zeminin; yumuşak, rutubetli ve değişik kokuların, ama en çok da taze toprak kokusunun hakim olduğu bir mekânın tabanına oturmasıyla birlikte derin bir sessizlik ve dinginlik hakim olmuştu ortama. Hemen ardından, elini tutarak kendisini yumuşak bir hareketle çeken Erol’un sesini duydu: ‘Selin, aşkım, şimdi gözlerini açıcam’. Nitekim, bir dakika içinde gözleri açılmıştı. Gördüklerine inanamamıştı Selin. Burası 2 kişilik bir mezar odasıydı ve kalktığı çukurun başında ‘Selin Vidinlizade Papuççu’ya ait bir mezar taşı vardı. Hemen yanında ise, içinde sevgilisi Erol’un oturduğu ve baş tarafında ‘Erol Papuççu’ ya ait bir mezar taşı olan bir başka mezar yer almaktaydı.
Şahit oldukları yüzünden adeta şoke olmuş bir yüz ifadesiyle, ellerinden tutan Erol’a bakıp ‘bütün bunların anlamı ne Erol? Yoksa, evlenmekten ümidini kesip birlikte intihar etmemizi mi önereceksin? Yoksa, yoksa, intihar teklifini kabul etmezsem, beni öldürmeyi mi plânladın?' diye sordu kaygılı bir ses tonuyla. Gerçekten de Selin, 2.5 yıl boyunca yaşadığı ve önemlice bir kısmı son derece tehlikeli olan onca tecrübede hiç yaşamadığı bir belirsizlik, bilinmezlik, tekinsizlik ve tedirginlik içine yuvarlanmış, kelimenin hakiki manasıyla, İLK DEFA KORKMUŞTU!
Erol’un cevabı çok yumuşak, sevgi dolu bir edayla anında geldi: ‘aşkım, bunları nasıl düşünürsün? Ben sana, 100. evlenme teklifimi, bizim için Zincirlikuyu Asri Mezarlığından aldığım bu 2 kişilik özel defin yerinde yapacağım’. Erol, ayağa kalkarken, Selin’in de yavaşça doğrulmasına yardımcı oldu. Elini cebine atarak gümüşten yapılmış 2 çok sade yüzük çıkardı. Birisini kendisine takarken, aşk dolu bir sesle sordu: ‘Benimle bu dünyadan ayrıldıktan sonra da, bu mezarda dünya durduğu müddetçe yan yana, bir arada olmaya var mısın aşkım?’
10 - Bu evlilik teklifleri maratonu mutlu sonla bitince, derin bir 'ooohhh!' çektim
İşte, Erol’un Selin’i evlenmeye ikna ettiği 100. teklifi böyle bir şeydi değerli kârim. Nereden biliyorsun diyenleriniz için ekliyorum. Erol benim ruh gibi arkadaşımdır ve aktardığım olaya da birebir şahit oldum. Şahit olmanın da ötesinde, Erol’a o son teklifi yaptığı mezarlık mizanseninde yardımcı da oldum.
Şimdi onlar Patagonya’da balayındalar. Yaşadıklarını, görüştüğümüzde, her zaman yaptıkları üzere, ballandıra ballandıra bana anlatacaklardır. Enteresan bir şeyler olmuşsa, merak etmeyin, sizlerle de paylaşmayı ihmal etmeyeceğim.
Ne dersin sevgili okur, 'Dünya'nın en garip evlenme teklifini arkadaşım yaptı' derken abartmamışım, öyle değil mi? (i), (ii), (iii).
dipnotlar ve epilogue / QED / nihayet:
(i): Bu öyküme ölümsüz Latin şairi Vergilius'un o çok bilinen maximini başlık olarak seçmemden daha tabii ne olabilirdi ki? Sözün orijinal versiyonu ve devamı şöyle: 'OMNIA VINCIT AMOR, ET NOS CEDAMUS AMORI'. Serbest bir çeviriyle bu 'Ask her şeyi yener, öyleyse aşka teslim olalım' anlamına gelmekte.
(ii): Hayat bazen en garip kurmacadan bile daha garip olabiliyor. Öykümü mantıksız bulan, bilhassa da finalindeki teklifi 'hayal gücünü aşırı zorlamanın neticesinde ortaya çıkmış bir saçmalık' şeklinde değerlendiren varsa şayet, 14 Şubat 2014'de, Bangkok yakınlarındaki Wat Takien Budist tapınağında gerçekleştirilen ve arama motorlarından videosuna erişilebilecek evlenme törenine bakmasını öneririm.
Meselâ, tarafların birbirlerini aynı derecede sevmedikleri ve birlikte yaşama iradesini aynı kuvvetle paylaşmadıkları zamanlarda evlenme teklifi yapmak cehennem azabı çekmek kadar zor olsa gerektir.
Tarafların birbirlerini aynı şiddette ve denk bir tutkuyla sevmeleri ve istemeleri durumunda ise, bu sefer de çevrelerinin, ailelerinin bu birleşmeye olumsuz yaklaşmaları, evlenme sürecini zora sokan bir başka faktör olarak karşımıza çıkar.
3 - Ya o sizi, onu sevdiğiniz kadar; ya da, sizi sevmesini istediğiniz kadar sevmiyorsa?
Taraflardan birisinin gönlünde, aynı anda birden fazla kişiye karşı beslenen sevgi ve ilgi varsa, bu durumda da, ilişkinin diğer tarafının dillendirdiği evlenme teklifine olumlu bir yanıt alması ‘Hiçbir şey yerine, niçin bir şey var?', 'Her şeyden önce ne vardı?', 'Evren sonsuz mu, yoksa sonlu mu?', 'Sonluysa, bu nasıl bir son olacak?', 'Bütün bunların anlamı ne?' gibi cevaplanması pek müşkül olan majör soruları cevaplamak kadar zordur bana kalırsa.
Tabii bir de, ilişkinin bir tarafının, şu ya da bu nedenle evlenmeye sıcak bakmaması durumu var ki, işte bu tür vak’alarda, evlenmek isteyen taraf anormal yıpranır, üzülür, hatta yıkılır.
Arkadaşım Erol ile delicesine aşık olduğu Selin’in durumu en çok son bahsettiğim bağlama oturuyorsa da, aslında onları evlenmeye taşıyan ilişkileri bunların tamamından daha karmaşıktı diyebilirim.
4 - Farklı dünyaların insanları olmak, bazen farklı evrenlerde yaşamak gibidir
Erol, İstanbul’un varoşlarından gelmiş, Güzel Sanatlar Akademisi’nde grafik sanatlar okumuş, çalışkanlığı ve yetenekleri sayesinde ABD’de master ve doktora yapmış çok başarılı reklâm ajansı yöneticisi. Ekonomik durumu, sosyal statüsü mükemmel anlayacağınız.
Selin ise, Türkiye’nin en köklü, en seçkin ailelerinden birisinin son kuşağından. Yakın ve uzak akrabaları arasında bakanlar, hariciyeciler, senatör ve milletvekilleri, çok önemli iş adamları, akademisyenler, gazeteciler var. Soyağacının Osmanlı Paşası ve devlet adamlarıyla, Osmanlı döneminde önemli işlere imza atmış sivil kişilere dayandığı da kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Selin, anne ve babasını çok küçük yaşta kaybetmiş. Ona teyzesi bakmış. Aile, Özal döneminde Libya’da müteahhitlik işlerine girişmiş ve bütün servetini bu yolda tüketmiş. Köşkler, yalılar, hanlar, atölyeler, arsalar bu iflası karşılamak adına yok pahasına satılmış.
Selin, annesinden miras aldığı müzik yeteneği sayesinde, Türkiye ve İngiltere’deki konservatuarları birincilikle tamamlamış. Çok başarılı bir piyanist adayı olarak başladığı müzik kariyerine, halihazırda dünyanın en prestijli müzik festivallerinde ve en önemli şehirlerinde konserler veren gezegenin önde gelen bir piyanis olarak devam etmekte.
5 - Böyle bir ilişkiye ancak pembe dizilerde tanık olabilirsiniz
Erol ve Selin 3 yıl önce İstanbul Bienalinde tanışıyorlar ve dostum kıza yıldırım aşkıyla vuruluyor. Kız çok güzel, rahat, modern ve bohem; oğlan ise çok sevimli, zeki, esprili ve başarılı olunca ilişki çok hızlı ilerliyor ve 1-2 günde sevgili oluveriyorlar. Erol, Selin’le yakınlaştıkça, genel kanının aksine, ona daha da bağlanıyor. Hani bir lâf vardır: ‘Oğlanla kız bir araya gelemedi, sarılamadı, birlikte olamadı. Bu yüzden de sevgileri kara sevdaya dönüştü’ denir. Dostumla sevdiği kızın ilişkisi bu genel kabulü altüst edecek cinsten: ne kadar yakın olurlarsa, aşkları o denli katmerleniyor! Bahsettiğim o kabulü yerle bir etmek için yaratılmış bu güzel ve uyumlu çift anlayacağınız.
Erol, Selin’siz yaşamasına, hatta nefes almasına bile imkân olmadığını anladığında, evlenme teklif etmekte buluyor çareyi. Ve çilesi, ya da akıllara durgunluk veren o sıra dışı koşuşturması da böylece başlamış oluyor. Selin, dostumun teklifini, 'evlenmeyi düşünmediğini, bu tarz bir ilişkiye ilkesel düzeyde karşı olmamasına karşın, henüz bunu deneyimlemeye hazır olmadığını' söyleyerek anında reddediyor. Ancak Erol çılgın bir aşık ve bu durumun, sizin de malumunuz olduğuna inandığım üzere, yeryüzünde aşamayacağı bir engel henüz icat edilmemiştir. Nitekim Erol da Selin’e evlenme teklif etmekten asla bıkmıyor.
6 - 99 teklifi de reddedilen aşığın, 100. teşebbüsü yapma azmine doğrusu şapka çıkarılır
Uzatmayayım, Erol, 2.5 yıl içinde tam 99 kere evlenme teklif etti Selin’e. Her teklif bir öncekinden farklı ve yaratıcıydı. Hatta şöyle diyebilirim: Erol, son 2.5 yıldır sadece ve yalnızca sevdiği kadına değişik evlenme teklifi seremonileri yaratmak ve yaşatmak için yaşadı. Bu süreçte Selin’in tutumu, biz erkeklerin kadınların özel bir türünü anlamamız bakımından anahtar niteliktedir. Evlenmeye kesin olarak karşı olduğunu söyleyen Selin, 30 ay boyunca, her ay ortalama 3.3 evlenme teklifi almasına karşın, bu durumdan hiç ama hiç şikâyetçi olmadı. ‘Bana bir daha evlenme teklif etme!’ demedi. Dediği tek şey ‘ben bunu keyifli, entelektüel, sanatkârane ve çok farklı bir oyun olarak görüyorum. Sen bu oyuna devam etmek istiyorsan buna itiraz etmem. Ancak, hediye istemiyorum. Zirâ bunu, rızamı satın almaya yönelik bir hareket olarak algılarım. Hediye yok! Ve bunun yanı sıra, yaptığın her evlenme teklifinin öncekilerden mutlaka farklı olmasını şart koşuyorum. Bunları sağlayabilirsen, seninle bu oyunu istediğin kadar sürdürmeye varım’.
Selin’in bu şartını severek kabul etti Erol ve reddedilen her evlenme teklifinin ardından, öncekilerden çok farklı bir başkası için seferber etti yaratıcı zekâ ve yeteneklerini ve tabii ki, ilişkilerini ve maddi imkânlarını. Dünyanın hemen bütün ilginç mekânları, yanardağ kraterleri, çöller, derin deprem fayları, dünyanın en yüksek binalarının çıkılması yasak olan kulelerinin zirveleri, adli tıp morgları, doğumhaneler, üniversite anfileri, umumi tuvaletler, Topkapı Sarayının Harem’i de dahil olmak üzere, yeryüzünün en muhteşem saraylarının ziyarete kapalı olan kısımları arka arkaya Erol’un evlenme teklifine mekân oldu.
7 - Çılgın aşığın hayal gücü ve bunları gerçekleştirme azmi insanı şaşırtıyor
Erol'un, sevdiğini evlenmeye razı edebilmek için gerçekleştirdikleri bunlarla sınırlı değildi. Bakın bu çılgın aşık başka ne orijinallikler imza attı. Paraşütle çok riskli atlayışlar yapmak; bir nükleer denizaltıyla Güney Kutbu’nun altından geçmek; en rüzgârlı, en tehlikeli mıntıkalarda yamaç paraşütü yapmak; dünyanın en derin yeri olan Büyük Okyanus’taki Marianne Çukuruna tüple dalış yapmak; profesyonellerin bile akıllarından geçirmedikleri el değmemiş ve tehlikeli sularda tüpsüz dalışlar denemek; eski SSCB’nin Lenin, Stalin ve ‘ana yurt Savunması’ madalyaları sahibi ve çizgi roman tutkunlarının yakından tanıdıkları ‘Mister No’ ayarındaki maceracı bir pilotun, Afrika’nın iç savaş süren bir Orta Amerika ülkesine kaçırdığı ve uçuşu sırasında bütün parçalarının ve bağlantı elemanlarının senfonik takırtılarını dinlediniz uçuş ömrünü tamamlamış bir Mig 23’le yaptığı çok tehlikeli bir seyahat; radyasyon sızıntısının devam ettiği Çernobil; Taklamakan ve Gobi gibi girenin sağ çıkmadığı acımasız çöller; Ölü Deniz'in en derin yeri, balta girmemiş yağmur ormanları; günlerdir aç kalmış vahşi hayvanların dolaştığı safari arazileri Erol’un Selin’e yaptığı evlenme tekliflerine şahit oldular.
Selin bütün bu olaylar sırasında hep aynı şekilde davrandı. Karşılaştığı bu sıra dışı olaylar karşısında katıla katıla güldü, zaman zaman da, geçici sürelerde de olsa, dehşet düşerek, çığlıklar attı. Ama, her hal ve kârda, benzersiz bir hayat pratiği tecrübe ettiğinin farkında olduğundan, günün sonunda, kendisine bütün bunları yaşatan aşkı Erol’a sarılarak ona içten teşekkür etmeyi ihmal etmedi. Çoğunlukla bu teşekkürler, tutkulu sevişmelerle taçlandırıldı. Buna rağmen selinin şu diskuru, 90. teklifi alana kadar neredeyse hiç değişmedi: ‘Çok etkilendim sevgilim. Doğrusu bu kadarını beklemiyordum. Ancak, bu çok orijinal teklifin bile evlenmeye olan bakışımı, beraberliğin bu şekilde formüle edilen haline karşı olan ilkesel duruşumu değiştirmedi. Bu yüzden de, üzülerek bu sıra dışı teklifini reddediyor ve beraberliğimizin, şu ana değin olduğu gibi, bundan sonra da, verili informel haliyle devamından yana olduğumun altını çiziyorum!’
Öte yandan, bundan yaklaşık olarak 3 ay önce, Erol, 90.ıncı teklifini yaptığından itibaren Selin’den değişik tepkiler almaya başladı. Uçarı sanatçı, Erol’un, teklifinin eninde sonunda kabul edileceğine olan inancını pekiştiren bir söylem değişikliğine gitmişti bu teklifle birlikte. Şöyle demişti Selin: ''Erolcuğum, bunu takip eden teklifinde, şayet ‘yok artık, bu da olmaz! Bunu nasıl düşündün aşkım!’ dedirtecek denli beni şaşırtmayı, aklımı başımdan almayı, beni şok etmeyi becerebilirsen, belki de emeline erişebilirsin’. Ardından, Erol’un tutkunu olduğu o şuh kahkahasını savurarak sarılmış ve uzun uzun öpmüştü onu.
8 - 100. üncü teklife dikkat!!!
Erol, Selin’in kabul ettiği 100. teklifinin senaryosunu yazmadan önce, ortağı olduğu ajansın bütün yaratıcı kadrosuyla uzun bir beyin fırtınası yaptı. Bu toplantıda Selin’le olan ilişkileri masaya yatırıldı. Daha önce yaptığı teklifler ve Selin’in buna verdiği tepkiler tek tek mercek altına alınıp analiz edildi. Nihayet, günler süren toplantı, Erol’un Selin’e yapacağı 100. teklifin senaryosunun bitirilmesiyle tamamlandı. Yol haritası hazır olunca, Erol plânını süratle devreye soktu.
Geçtiğimiz Cuma, sabah saatlerinde Erol, Selin’i arabasıyla aldı. Etiler’e giden çift, burada arabayı ahbapları olan bir oto galerisine bıraktılar. Ardından, Erol’un galerici arkadaşından aldığı bir ciple Boğaziçi Üniversitesi kapısına gidildi. Önce, kampüsün ana kapısı karşısındaki tantunicide karınlarını doyurdular. Selin, orada her yemek yediklerinde 'dünyanın dolaşmadığım yeri, girmediğim lokantası, tatmadığım lezzeti kalmadı diyebilirim ve rahatlıkla da söyleyebilirim ki, bu denli lezzet ötesi bi şey görmedim aşkım!' diyerek tantunileri tıkıştırırdı ağzına.
Yine keyifli bir yemekten sonra arabaya döndüler. Erol 'hazır mısın sevgilim?' dedi. Selin başıyla onaylayınca gözlerini bantladı ve bunun belli olmaması için de geniş çerçeveli bir güneş gözlüğü taktı ona. Hiç konuşmadan yapılan 10 dakikalık bir yolculuğun ardından, Erol yavaşlayıp arabayı park etti. Selin’in koluna girip yaklaşık olarak 5 dakika kadar yürüdüler. Selin, nasıl bir şey olacağını deli gibi merak ettiği sürprizin yapılacağı yere, bir diğer deyişle Erol’un son evlenme teklifini yapacağı noktaya geldiklerini, sevgilisinin yumuşak bir hareketle kolundan çıkmasıyla anladı.
9 - Bundan sonrası adeta bir gerilim, hatta korku filmini andırmakta!
Erol ‘sevgilim, şimdi seni bir yere yatıracağım ve ardından da birlikte bir şeyin içine gireceğiz’ diyerek süreci olabildiğince tarife çalıştı. Selin, Erol’un dediklerini, kendisine çok farklı deneyimler yaşatan bundan önceki benzer 99 olayda yaptığı gibi harfiyen yerine getiriyordu. Masa, ya da sedye benzeri bir şeyin üzerine uzandı. Hemen arkasından, vinç ya da forklift benzeri bir şey tarafından önce kaldırılıp, ardında da indirildiğini hissetti. Üzerine uzandığı zeminin; yumuşak, rutubetli ve değişik kokuların, ama en çok da taze toprak kokusunun hakim olduğu bir mekânın tabanına oturmasıyla birlikte derin bir sessizlik ve dinginlik hakim olmuştu ortama. Hemen ardından, elini tutarak kendisini yumuşak bir hareketle çeken Erol’un sesini duydu: ‘Selin, aşkım, şimdi gözlerini açıcam’. Nitekim, bir dakika içinde gözleri açılmıştı. Gördüklerine inanamamıştı Selin. Burası 2 kişilik bir mezar odasıydı ve kalktığı çukurun başında ‘Selin Vidinlizade Papuççu’ya ait bir mezar taşı vardı. Hemen yanında ise, içinde sevgilisi Erol’un oturduğu ve baş tarafında ‘Erol Papuççu’ ya ait bir mezar taşı olan bir başka mezar yer almaktaydı.
Şahit oldukları yüzünden adeta şoke olmuş bir yüz ifadesiyle, ellerinden tutan Erol’a bakıp ‘bütün bunların anlamı ne Erol? Yoksa, evlenmekten ümidini kesip birlikte intihar etmemizi mi önereceksin? Yoksa, yoksa, intihar teklifini kabul etmezsem, beni öldürmeyi mi plânladın?' diye sordu kaygılı bir ses tonuyla. Gerçekten de Selin, 2.5 yıl boyunca yaşadığı ve önemlice bir kısmı son derece tehlikeli olan onca tecrübede hiç yaşamadığı bir belirsizlik, bilinmezlik, tekinsizlik ve tedirginlik içine yuvarlanmış, kelimenin hakiki manasıyla, İLK DEFA KORKMUŞTU!
Erol’un cevabı çok yumuşak, sevgi dolu bir edayla anında geldi: ‘aşkım, bunları nasıl düşünürsün? Ben sana, 100. evlenme teklifimi, bizim için Zincirlikuyu Asri Mezarlığından aldığım bu 2 kişilik özel defin yerinde yapacağım’. Erol, ayağa kalkarken, Selin’in de yavaşça doğrulmasına yardımcı oldu. Elini cebine atarak gümüşten yapılmış 2 çok sade yüzük çıkardı. Birisini kendisine takarken, aşk dolu bir sesle sordu: ‘Benimle bu dünyadan ayrıldıktan sonra da, bu mezarda dünya durduğu müddetçe yan yana, bir arada olmaya var mısın aşkım?’
10 - Bu evlilik teklifleri maratonu mutlu sonla bitince, derin bir 'ooohhh!' çektim
İşte, Erol’un Selin’i evlenmeye ikna ettiği 100. teklifi böyle bir şeydi değerli kârim. Nereden biliyorsun diyenleriniz için ekliyorum. Erol benim ruh gibi arkadaşımdır ve aktardığım olaya da birebir şahit oldum. Şahit olmanın da ötesinde, Erol’a o son teklifi yaptığı mezarlık mizanseninde yardımcı da oldum.
Şimdi onlar Patagonya’da balayındalar. Yaşadıklarını, görüştüğümüzde, her zaman yaptıkları üzere, ballandıra ballandıra bana anlatacaklardır. Enteresan bir şeyler olmuşsa, merak etmeyin, sizlerle de paylaşmayı ihmal etmeyeceğim.
Ne dersin sevgili okur, 'Dünya'nın en garip evlenme teklifini arkadaşım yaptı' derken abartmamışım, öyle değil mi? (i), (ii), (iii).
dipnotlar ve epilogue / QED / nihayet:
(i): Bu öyküme ölümsüz Latin şairi Vergilius'un o çok bilinen maximini başlık olarak seçmemden daha tabii ne olabilirdi ki? Sözün orijinal versiyonu ve devamı şöyle: 'OMNIA VINCIT AMOR, ET NOS CEDAMUS AMORI'. Serbest bir çeviriyle bu 'Ask her şeyi yener, öyleyse aşka teslim olalım' anlamına gelmekte.
(ii): Hayat bazen en garip kurmacadan bile daha garip olabiliyor. Öykümü mantıksız bulan, bilhassa da finalindeki teklifi 'hayal gücünü aşırı zorlamanın neticesinde ortaya çıkmış bir saçmalık' şeklinde değerlendiren varsa şayet, 14 Şubat 2014'de, Bangkok yakınlarındaki Wat Takien Budist tapınağında gerçekleştirilen ve arama motorlarından videosuna erişilebilecek evlenme törenine bakmasını öneririm.
iii): 8 Ağustos 2015, Cumartesi günü , Galatasaray'daki Aslıhan Sahaflar Çarşısında, Gezegen Sahaf'ta, mekânın sahibi sevgili dostum sahhaf Sedat Yardımcı ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bir müzayede sırasında, Sedat'ın yaptığı sunumla gerçekleşen oldukça enteresan açık arttırma, bu hikâyemin ilham kaynağı ve çıkış noktasıdır. Kurmacayı tamamlayıp bloguma eklemem 2015 sonbaharında, onu ilk güncelleyişim 17 Nisan 2016'da ve son haline getirmem ise bugün, yânî, 6 Kasım 2024'de oldu. 9 yıl 3 ay önce Gezegen Sahaf'taki mezkûr müzayedeye erişmek için tıklayın lütfen: https://www.youtube.com/watch?v=TwBCRtBU-pM
Nice Post
YanıtlaSilDr. Isikolo ile çalışma deneyimim sayesinde, sizin için görünürde olmasalar veya şahsen görmesenizler bile, sahip olduğunuz her türlü sorunu çözmek için ellerinden geleni yapabilecek çok iyi ve dürüst insanların olduğu sonucuna vardım. Bir kadını doğru yönlendirmenin ne anlama geldiğini tam olarak kavrayamadığım ve erkeklerin asla anlayamayacağı bir şekilde kablolanmış olduklarını kabul edemediğim için evliliğimi kaybettim. Eşimin başkasına kaptıramayacağım iyi bir kadın olduğunu bilerek Dr. Isikolo'dan yardım almak zorunda kaldım. Benim için zor bir durumdu ve bana sorunları çözmemde yardımcı olurken çok fazla şey ortaya çıktı ve sonucun etkisini sadece 48 saat sonra aldım çünkü bana güvence verdi ve eşim artık evde. Dr. Isikolo, siz ve eşiniz arasındaki sevgiyi ve bağı yeniden kurmak ve onları hayatınıza geri döndürmek ve sonsuza dek birlikte mutlu olmak için seçebileceğiniz en iyi seçenektir. Kendisini WhatsApp üzerinden +234-8133261196 numarasından arayabilir/mesaj atabilir veya isikolosolutionhome@gmail.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.
YanıtlaSil