Sana olan özlemim her geçen gün daha da artıyor Comandante Che.

Comandante Ernesto Che Guevara (1928 - 1967)'nın bu fotoğrafı dünyanın en popüler ve ikonik görseli olmuştur.

Seni çok özlüyorum Comandante Che.
1973’de liseye başladığımda tanımıştım seni. Tanımamla sana sempati duymaya başlamam aynı zamana denk düşer. İTÜ’ye girdiğim ilk yıl bitirmiştim Türkçeye çevrilen bütün kitaplarını. Dünya devrimine dair olan teorik tespitlerinden çok; ezilenler, yoksullar ve
sömürülenler için yapıp etiklerine sempati duyuyordum.
Tıp öğrencisiyken yaptığın Latin Amerika turu sırasında mazlumların, mâdunların acıları ve sıkıntıları ile özdeşleşmen, kendini sürekli olarak onların hayatlarını iyileştirmeye mecbur hissetmen beni can evimden yakalamıştı doğrusu.
‘Devrim’ini gerçekleştirmiş ülkelerin ‘sosyalist’ yöneticileri yeni bir ayrıcalıklı sınıf oluşturup halklarına ve devrimci ideallere ihanet ederken, sen, Küba’daki makamını, rahat koltuğunu, şanını, şöhretini terk edip Afrika ve Latin Amerika’daki ezilen halkların kurtuluşu için verilen mücadelelere katıldın ya, en çok da bu benzersiz tutumun yüzünden bir kez daha ve bir kat daha fazla hayran kalmıştım sana.
Nihayet dünya halklarının iliğini – kanın emen emperyalizmin ve insanlığın baş belâsı haline gelen çürüyen kapitalizmin acımasız cellâtlarınca kıstırıldığın Bolivya ormanlarında, CIA’in besleme uşaklarınca katledildiğinde, egemenler sandı ki bu şarkı burada biter, dünya halkları Che’nin kendileri için yaptıklarını unutur.
Hayır, öyle olmadı Comandante Che, öyle olmadı!
Tufeyliler, celatlar, düzenin acımasız ve vicdansız uşakları lânetlenirken insanlığın ortak bilincinde ve hafızasında, senin adın, devrimci ahlâkın ve mücadele azmin, öldürüldüğün 1967’den bu yana geçen 44 yıldır dünya halklarının hakları uğrunda verilen mücadelelerde bayrak olmaya devam ediyor. Seni öldürdüğünü sanan insanlıklarını kaybetmiş mahluklarsa, onlarca yıldır insanlık aleminin lanetlileri arasına yazdırmış durumdalar adlarını. Onlar, insanlık ailesinin büyük kısmı tarafından beddualarla, lânetlerle anılmaya devam ediyorlar ve hiç kuşku yok ki, sonsuza değin bu şekilde anılmaya da devam edecekler.
1970’lerde ve 1980’lerin ilk yıllarında gençtim, yürekliydim, ümitliydim.
O sıralarda ruhumla, beynimle, yüreğimle, bilincimle, neredeyse varlığımın bütün hücreleri, atomları ve atomaltı parçalarıyla, beni ben yapan bütün bileşenlerimle inanıyordum ki ‘Comandante Che’nin mirası dünya halklarına rehber olacaktır.
Ve bütün varlığımla inanmıştım ki, devrimciler; ezilenlerle, dünya halkları ve bütün emekçilerle ve mülksüzlerle bütünleşecek; bu suretle de sömürücüleri, emperyalistleri, savaş bezirgânlarını, finans baronlarını, çok uluslu şirketleri, militarist yapıları alt edecekler.
Comandante Che, bunlar ne yazık ki olmadı, ne yazık ki!
Ben, kapitalizmin her krizini ‘işte bu kriz ‘o kriz!’, ‘işte bu kriz kapitalizmin mezar kazıcısı olan, dünya halklarını devrimci mücadele etrafında kenetleyecek olan nihai kriz olmalı. Bu sefer kapitalizmin defteri nihayet dürülecek’ ümidiyle karşıladım.
Ancak, lânet olası sistem her krizi atlatmasını, her buhranı çözmesini bir şekilde becerdi.
Artık ümit etmekten bile yoruldum Comandante Che, ümit edip hayal kırıklığına uğramaktan gına geldi bana.
Comandante Che, son 32 yılda beni ümide gark eden küresel gelişmeler o kadar çok ve onlar yüzünden yaşadığım hayal kırıklıkları da kadar derindi ki, onları saymakla bitiremem doğrusu.
işte onlardan bazıları.
İlk önce İran İslâm Devrimini selâmladım büyük bir coşkuyla, sonu derin bir depresyon oldu bu yaklaşımımın.
Ardından Glasnost’u selâmladım, onun da sonu hüsran oldu!
FKÖ’yü destekledim, sonu hayal kırıklığı oldu!
Ülkemde Birleşik Sosyalist Parti inşa çalışması başladı, ümitlendim yeniden, sonu hüsran oldu!
Derken Yeni Demokrasi Hareketi ümitlendirdi beni bu kez de, onun da sonu hayal kırıklığı oldu ne yazık ki!
Akabinde ÖDP kuruldu, tabii yine ümitlendim ben ve tabii yine hüsran oldu buna dair beklentilerimin sonucu!
Çok yakın bir zamandı, 2-3 yıl kadar önce falan, bu sefer de Obama’ya bin selâm türküsünü söylüyordum. Tahmin edebileceğin, bunun da akabinde beni tesiri altına alan derin bir hüsran duygusu oldu!
Arap baharıyla sevinçten havalara fırladığımı kestirmen hiç zor olmamıştır. Bildiğin gibi, bu sevinç ve ümit ruh halinden sonra elimde kalan yine kallavi bir hüzün oldu!
Şimdilerde ise ABD’yi her geçen gün sanki daha çok etkileyecekmiş gibi duran ‘İşgal edin, Wall Street’i işgal edin!’ hareketiyle ümitleniyorum. Ancak, bunun da sonunun hüsran olacağına dair karanlık ve kuvvetli bir önseziye sahibim ne yazık ki Comandante Che.
Comandante Che, seni niye böyle çok özlüyorum, biliyor musun?
Yukarıda aktardığım dünya olayları yüzünden artık ümit etmekten bile korkan bedbin, karamsar, tırsak, umutsuz, korkak, huysuz, geçimsiz ve yaşı geçkince biri olup çıktım.
Ve ne yazık ki, an itibarıyla, ülkemde olsun, dünyada olsun özdeşleşebileceğim doğru düzgün bir muhalif hareketin varlığına da şahit olamamaktayım.
Geleceğe dair olan bakışı, perspektifi, duruşu, beklentisi bu derecede olumsuz olan birisi, ister istemez geçmişe, geçmişine bakar ve onun kendince olumlu, başarılı ve kabul edilebilir fragmanlarını öne çıkarır.
İşte Comandante Che, işte iki gözüm dostum, işte bu yüzden seni çok ama pek çok özledim! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder