Heybendekine değil, beynindeki bilgiye güven!




1 - 10 asır önce çölün birinde...

1070’lerin sonuna doğru, İran’da, yarı çöl, yarı bozkır nitelikteki uçsuz bucaksız bir arazide büyükçe bir kervan Cürcan’dan Tus’a doğru ilerlemekteydi.

Genç bir alim, devesinin sırtında, bir taraftan doğduğu belde olan Tus kentine, akrabalarına, ahbaplarına dönecek olmanın bahtiyarlığını yaşıyor, öte yandan da güneşin yakıp kavurduğu bu kervanda durumdan pek de şikâyetçi olmayan nadir yolculardan olmasıyla dikkatleri çekiyordu. Devesinin iki yanına sarkan heybelerdeki el yazmalarına uzanıp onları adeta okşayan genç adamın, sadece dönemin değil, o güne değin gelmiş geçmiş bütün çağların en önemli alimlerince yazılmış olan bu eserlere derin bir muhabbetle bağlı olduğunu anlamamak için ya kör, ya da toptan salak olmak icap ederdi.

2 - Şaki alime öyle bir ders verir ki...

Tam o sırada, kervanın baş tarafında önce bir kargaşa, ardından da büyük bir panik yaşandı. Korkulan olmuş, kervan rehberlerinin ve yolcularının, fısıltı düzeyinde de olsa, epeydir dillendirdikleri o kara kehanet gerçekleşmiş, kervana eşkiya saldırmıştı.

Bundan sonra yaşanan olaylar adeta yıldırm hızıyla cereyan etmişti. Şakilerin lideri bütün yolculara, deve, at ve merkeplerinden inip bir araya toplanmalarını emretti. Bunu, sayıları, kervan ahalisine nisbetle çok az olan tepeden tırnağa silahlı eşkiyanın, yolcuların heybe, denk ve çıkınlarıyla üstlerindeki öte beriye el koymaları izlemişti. İşte, genç mollanın kendisini ortaya atarak eşkiya liderinin karşısına dikilmesi tam o sırada gerçekleşti.

‘Benim kitaplarıma almayın, onları geri verin. Ben alimin. O kitaplar olmaksızın ben talebelerime ders veremem, ilim öğretemem. Üstelik o kitaplar sizin işinize de yaramazlar.' diyen genç alime eşkiya reisinin cevabı çok netti:

‘Hafızanda değil de heybende olan ilim için nasıl ‘benim ilmim’ diyorsun anlayamadım. Ancak, dediğin gibi, bunlar gerçekten de benim işime yaramazlar'. Bunu diyen eşkiya başı, yazma dolu heybeleri gencin ayaklarına doğru fırlattı.

Ardından da, yıldırım hızıyla atına atladı ve gaspettikleri ganimetlerle yüklü develeri yedeklerine almış olan adamlarının önüne düşerek büyükçe bir toz bulutunun içinde kayboluverdi.

Koca kervanda, sahip oldukları eşkiyaca müsadere edilmemiş tek kişi olan genç alim, kaldırdıkları toz bulutunun içinde gözden yitip giden eşkıya güruhunun ardından bakarken, liderlerinin söylediklerini zihninde habire evirip çeviriyor, buna dair çıkardığı dersi içselleştirmeye çalışıyordu.

Bu olayı ilâhi bir işaret olarak değerlendiren alim, ondan aldığı dersi ömrünün sonuna değin en önemli hayat düsturlarından birisi haline getirmiş; bir kitabı, en ince ayrıntısına değin öğrenmeden, bir görüşü en çetrefilli kısımlarına değin bellemeden, bir problemi birkaç farklı yoldan birden çözmeden asla o konuya dair görüşlerini talebeleriyle ve meslektaşlarıyla paylaşmamıştı. Ve yine ölene kadar, ünü her geçen gün artmasına ve başta sultanlar olmak üzere, döneminin bütün seçkin simalarından büyük saygı görmesine karşın, davranışlarına kibrin gölgesi asla düşmemişti.

3 - Heybendekine değil, beynindeki bilgiye güven...

Sadece İslam Medeniyetinin değil, bütün insanlık camiasının en müstesna simalarından, en büyük feylesoflarından, en sıra dışı alimlerinden, en parlak zekâlarından birisi olan Gazali’ye (1058, Tus – 1111, Tus) nisbet edilen bu kıssadan, 'başkasının bilgisiyle, devşirme görüşlerle, derme çatma analizlerle, sathi yorumlarla bilim, felsefe ve düşünce dünyasında var olmaya çalışmak doğru değildir' mahiyetinde bir ders almak mümkün olsa gerek.

Öte yandan, Gazali'nin, bu dersi, eli kanlı bir şakiden, suç işlemeyi adeta hayat tarzı haline getirmiş bir hayduttan almış olmasındaki orantısız tezat ise, bize, sanki 'hayatının her anı, karşılaştığın her kişi, yaşadığın her olay sana hem çok derin ve hem de gerçekten ibretlik sayılabilecek dersler verebilme potansiyeline haizdir. Bu yüzden de, hiç kimseyi küçümseme, daima öğrenci kalmayı ve yaşadıklarından hikmetler damıtmayı düstur edin' prensibini bilgece fısıldar gibidir.
İmam Gazali'nin temsili bir tasviri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder