'Şah MİT krizi'ni mizah dergilerinin kapak karikatürleri üzerinden okumaya ne dersiniz?

pic.twitter.com/M6xzYXBr

MİT ve (esas olarak da) Hakan Fidan temelli tartışma, sadece Türkiye Toplumsal Formasyonunu günlerdir meşgul etmekle kalmadı; yanı sıra da, neredeyse kürre-i arzın çok önemli diğer merkezlerinde de ilgiyle izlenen yüksek reytingli bir ‘global sosyo-politik’ vakıa halini aldı.
An itibarıyla, bahse konu süreç hız kesmiş ve bir miktar durulmuş olsa da; konuya aşina olan çevreler, bu mevzuun, her an alevlenmeye müsait bir 'hot topic' olma vasfını koruduğuna işaret ederek, mezkûr olguyu 'bleu screen'den', yani izleme ekranından düşürmemeye kararlı gözükmekteler.

Küresel gelişmeleri yorumlayan metinler yazarak bunları kamusallaştırmayı varoluş tarzı edinmem yüzünden, bu konuya bigâne kalmam düşünülemezdi. Bahse konu olaya (çok zekice bulduğum başlığa nispetle söyleyecek olursam), yani ‘Şah Mit Krizi’ne dair yazmaya işte bu bağlamda karar vermiştim. Bu konuya dair görüşlerimi dillendirmenden önce, tartışmaya taraf kesimlerin karşılıklı ‘salvo atışları’nın zayıflamasını, bir diğer deyişle, ortalığı tesiri altına alan toz duman bulutunun dağılmasını bekledim bir müddet. Olabildiğince nesnel, sağlıklı ve kapsayıcı - kuşatıcı bir analiz metnini yazmayı ancak bu koşullarda gerçekleştirebileceğime inanıyor olmamdı bunun nedeni. İşte, bu amaçla oturdum klavyemin başına ve akabinde de içime sinen bir de taslak çıkardım ortaya.

Bu taslağı ‘ete – kemiğe büründürerek’ nihai metin haline getirmeye soyunmuştum ki, mizah dergilerinin ardına ardına yayınladıkları konuya dair kapak karikatürleri düşüverdi ülkenin gündemine.
Bahse konu dergilerin tiryakisi olan bir avuç sadık okuruyla, başta Facebook ve Twitter kullanıcıları olmak üzere, sayıları onlarca milyona erişen sosyal medya aktörlerinin birkaç gündür paylaştıkları PENGUEN Dergisinin son sayısıyla, GIRGIR dergisinin son iki sayısının kapaklarında yer alan karikatürleri kastettiğimi anlamış olmalısınız.
İçeriklerine katılayım, ya da katılmayayım (bu bahsi diğerdir ve aşağıda bu hususa değinilecektir); işte bu karikatürlerin kamusallaşmasıyla birlikte, konuya dair taslağımı nihai metin haline getirme isteğim, kuvvetli kış güneşi gören kar kütleleri gibi, ışık hızıyla küçülmeye ve adeta erim erim erimeye başladı. Ve nihayet, işte bu gücünü ve şiddetini giderek arttıran de-moralizasyon ve de-motivasyon süreci sonunda; her ne yaparsam yapayım, ne denli özenirsem özeneyim, entelektüel birikimimi ve kalem kudretimi ne denli seferber edersem edeyim; ateş hattına, efkâr-ı umumiyenin huzuruna, ramp ışıklarının altına, potansiyel okurumun nokta-ı nazarına atacağım mezkûr yazımın; bu metin eşliğinde paylaştığım üç karikatürün ifade yeteneği ve mesaj iletme kapasitesi karşısında zayıf kalacağına; onların içerdiği kültürel-ideolojik-politik-sosyolojik kodları lâyığıyla kucaklayıp kapsayamayacağına kanaat getirerek o yazıyı tamamlamaktan vazgeçtim.
pic.twitter.com/gBLelZYb
Bir yazımı niçin tamamlamadığımın gerekçelerini paylaştığım okuduğunuz satırları önemli bir bahisle tamamlıyorum. Aynı mevzua dair olan yazımı, kendileri uğruna çektiğim üç karikatürün içerikleriyle tam manasıyla mutabık olmadığımın altını çiziyorum.
İnternette halen mevcut olan yüzlerce yazımın birkaç tanesine, sadece şöyle bir göz atan bir izan sahibi bile; yukarıdaki karikatürlerin gizli – örtük ya da açık dolayımlarla dile getirdiği, gönderme yaptığı ya da imâ ettiği bilgi içeriklerinin, kodların ve iddiaların bazılarına katılmadığımı, bazılarına ise bütünüyle karşı olduğumu teslim edebilecektir.
Öte yandan, bu karikatürler; onların içerikleriyle mutabık ya da gayrı-mutabık olmanızdan bağımsız bir şekilde, sizi, söz konusu tartışma konusunun içine çeken ve meseleyi bilinçli bir şekilde tartışan taraflardan birisi kılan uyarıcı, (olumlu manada) provokatif, zihin ve ufuk açıcı işlevler görmektedir.
Onları paylaşma nedenim budur ey muhtreme kârîm…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder