Mehmet Ali Birant (9 Aralık 1941 - 17 Ocak 2013) |
Mehmet Ali Birand'ın ölümünün 5. yıl dönümü bugün. Onu kaybettiğimiz gün aşağıdaki obituary (ölüm ilânı, ölünün arkasından yazılan taziye metni, müteveffanın kısa hal tercemesi) metnini yazmıştım:
'Mehmet Ali Birand bize, hepimize kötü, hem de çok kötü bir şaka yaptı.
Dereyi geçen, bir diğer deyişle pankreas kanseriyle bir
şekilde başa çıkan Mehmet Ali Birand, basit - sıradan – standart bir
operasyonda hayatını kaybediverdi. Aşağıdaki satırlar, benim, Mehmet Ali Birand gazeteciliğini izlediğim son 40 (evet, yanlış okumadınız, yazıyla kırk) yıldan bende kalan şahsi anılardır ve kişisel tortular.
Medya gerçek bir duayenini, tv dünyamız kelimenin hakiki
manasıyla bir öncüsünü kaybetti. Türkiye'de alanında duayen kabul edilen çok sayıda kanaat önderi için 'katkıları tartışılmaz ve yeri doldurulamaz birisidir. Ancak birikimini, müktesebatını, tecrübelerini aktardığı öğrenciler yetiştirmekte çok da gayretli olmamıştır' eleştirisi yapılır. Gerçekten de böyledir. Birçok kanaat önderimizin, ilerde yerlerini alacak olan meslektaşlar, talebeler, çıraklar yetiştirme noktasındaki tutukluğu / tembelliği / kıskançlığı / yetersizliğini sokak ağzıyla ifade edecek olursam, 'bizde önemli insanların etraflarında ot bile bitmez, nerede kaldı adam yetiştirmek!?!' Mehmet Ali Birand adam yetiştirmek konusunda tam Batılı gibi davrandı. Ulusal medyanın bütün önemli kanallarında, Birand’ın yetiştirdiği gazeteciler var şimdilerde. Ve üstelik de, bunların her biri işlerinin ehli olmuş ve sektöre damgasını vuran insanlar. Anlayacağınız, Mehmet Ali Birand on yıllar boyunca tam bir medya akademisi, hakiki bir gazetecilik okulu gibi çalıştı.
Mehmet Ali Birand’ın gazeteciliği hakkında uzun boylu ahkâm
kesecek halim yok. Lâkin, en azından bir izleyeni olarak, şu kadarını
söylemezsem, bu yazının ciddi manada eksik kalacağını da hissediyorum. O, ismini;
32. Gün programı dışında hiçbir şey yapmamış olsaydı bile, sadece bu işiyle
dahi Türk basın tarihine, bu tarihin unutulmazlarının, ölümsüzlerinin isimlerinin
hizasına ismini yazdırmayı başarırdı.
Mehmet Ali Birand’ın çok başarılı olduğu diğer bir alan da
çektiği belgesellerdi. Türkiye’nin yakın siyasal tarihine dair olan bu
belgesellerle Birand, Türkiye’nin bahse konu sancılı dönemini gerçekten kayda
değer bir gazetecilik performansı sergileyerek ve fevkalâde berrak bir prizmadan
yansıtarak paylaşmasını bilmişti izleyenleriyle.
Mehmet Ali Birand’ı, Türkçe’yi zaman zaman iyi kullanmadığını
düşünerek, eleştirdiğim olmuştur. Ancak, bunun, Birand’ın irticalen ve çok
büyük bir samimiyetle yaptığı haber sunumlarının ayrılmaz ve vazgeçilemez bir
parçası olduğunu, onu kaybettiğimiz şu süreçte idrak etmiş durumdayım.
Mehmet Ali Birand çok iyi, hatta, izin verirseniz şöyle
dillendireyim, kelimenin en güzel ve en samimi içeriğiyle bir Galatasaray
fanatiğiydi. Onun vefatıyla birlikte sadece medya kozmosumuz değil, Galatasaray
camiası da çok önemli bir üyesini ve taraftarını kaybetmiş oldu.
Birand’ın en çok arayacağım ve en ziyade özleyeceğim kişisel
özellikleri espritüelliği, uzlaşmacı tabiatı, güler yüzü, samimiyeti, müspet yaklaşımı, hoşgörüsü,
tevazuu, öz eleştiri kapasitesi ve mesleğine olan aşk temelli, tutku bazlı
bağlılığıydı.
Bu karakter hassalarının hiç kuşkusuz her biri çok önemlidir
ve bir tanesi bile taşıyıcılarına değer katar. Ancak, bunlardan öyle bazıları vardır
ki, içinden geçmekte olduğumuz şu kritik ve muhataralı günlerde Türkiye’nin belki de en çok ihtiyaç
hissettiği insan özellikleri de işte bunlardır. Anlamışsınızdır sanıyorum, Mehmet
Ali Birand’ın öz eleştiri yeteneğini ve
uzlaşmacı tabiatını kastediyorum.
Nadanlığın, kabalığın, sekterliğin, sertliğin,
ötelileştirmenin, nefret suçu işlemenin, hoyratlığın, nadanlığın, dediğim
dedikçiliğin, ben bilirimciliğin, kodum mu oturturumculuğun, benin doğrum
mutlak doğrudurculuğun, burnu büyüklüğün, ben kimim biliyor musunculuğun, kibrin,
zulmün hükümran ve hükümdar olduğu şu çağda ve şu coğrafyada; Mehmet Ali Birand’ın
yukarıda paylaştığım olumlu kişilik hasletleri, hem Türkiye toplumsal
formasyonun ve hem de bütün bir insanlık camiasının içerisinden geçmekte olduğu
o boğucu ve karanlık tünelin ucunda gözüken umut verici ışık gibiydi adeta.
Mehmet Ali Birand’ı iyi tanıyanlar, onun çok iyi bir baba,
örnek bir eş, mükemmel bir dede ve muhteşem bir ahbap – dost olduğunda
hemfikirler. Bense, yazımın finalinde, onun son bir özeliğine daha değineceğim:
Birant, Avrupa Birliği ve asker – siyaset ilişkileri başta olmak üzere, yakın
siyasal hayatımıza dair çok önemli, öncü mahiyetinde ve ufuk açıcı monografilere
de imza atmayı başarmıştı.
Lâfı uzattım, aslında bu kadar çok lâkırdı etmeyecektim. Öyleyse,
öyleyse bu metnin de nihayeti şöyle olsun: Allah gani gani rahmet eylesin ve
mekânın da cennet olsun Mehmet Ali Birand.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder