'17 Ağustos 1999 depremini unutmadık, unut(a)mayacağız!' şeklindeki ifadeler, olayın yıl dönümlerinde, Türkiye Toplumsal Formasyonu'nun neredeyse bütün kesimlerinden kanaat önderleri tarafından, kuvvetli vurgularla, tekrarlanır durur.
Yaşanılan çok önemli bir sıkıntıyı unutmamak iyi tabi ki.
Ancak, bu noktada asıl önemli ve işe yarayan tavır, o sıkıntının tekrarı halinde ortaya çıkabileceği düşünülen olası zararları minimize etmek adına gereken önlemler setini oluşturup oluştur(a)madığınızdır.
İşte bu konuda ilk elde akla geliveren bazı temel sorular:
1 - Kamuya ait olanlar olsun, özel olsun, yapı stoğumuzun tamamı, beklenen 7, 7.5 şiddetindeki İstanbul depremine uygun hale getirildi mi?
2 - Yollar, barajlar, viyadükler tahkim edildi mi?
2 - Deprem sonrası konutları oturulamaz hale gelecek olan milyonlarca yurttaşın toplanacağı geçici toplanma / barınma / yaşama alanları bu iş için ayrıldı mı?
4 - 17 Ağustos 1999 depreminden sonra hız verdiğimiz ve ne yazık ki kısa bir süre sonra vaz geçtiğimiz, depreme muhatap olacak yurttaşlarımızın tamamını kapsaması gereken 'deprem sırasında ve sonrasında yapılması gerekenler' eğitiminde, an itibarıyla neredeyiz?
5 - İş yerlerinde, okullarda ve evlerde, deprem çantalarımız hemen elimizin altında olacak şekilde hazır durmakta mı?
Bu sorulara olumlu cevaplar verebiliyorsak şayet, beklenen büyük İstanbul depreminden minimum zararla / kayıpla / zayiatla kurtulacağız demektir.
Veremiyorsak.....
...o durumda da, Allah yardımcımız olsun demekten başka bir şey gelmiyor insanın elinden!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder