Neşe Binark sordu, yanıtladım

Yazar, haberci, karikatürist, tiyatrocu, dekor - kostüm -

takı - maske tasarımcısı, bibliyofil, koleksiyoner Neşe

Binark Sordu, cevapladım(*).

Neşe Binark: Ziyaver Bey, Şalom sayfasına hoş geldiniz. İsminizi Şalom 

Gazete'de tefrika halindebir kısmı yayınlanmış olan İlk Türk Yahudi Fantastik Kurgu Romanım Bina Bina Hikayeleri’nin birinci bölümünden Şalom okuyucuları hatırlıyorlar. Kendinizi öncelikle blogger olarak tanımlıyorsunuz. Kültür sohbeti eyleyicisi, nadir kitap eksperi, kitap müzayedesi münadii ve moderatörü tanımlamalarını da ilave ediyorsunuz. Nedir sizi kitaplarla bu derece hemhal eden şey? Duygu, dürtü, yaşanmışlıklar, birikimler ve daha hangileri?

Ziyaver Şencan: Mutsuz bir aile ortamında büyüdüm, ebeveynlerim anlaşamaz ve sürekli münakaşa ederlerdi. Bundan rahatsızdım, çektiğim acıyı hafifletmek için olsa gerek, 4 - 5 yaşlarımdan itibaren hikâyeler uydurmaya ve bunu çevremdekilerle paylaşmaya başladım. Beş yaşımda iken kendi gayretimle okuma yazma öğrendim ve annemle birlikte kitapçılara gidip kitap almaya başladım, öncesinde sadece görsellerine bakarak hayal kurduğum bu yazılı mucizeler, artık onları okuyabildiğim için hikâye yaratma kapasitemin geometrik ve hatta üstel bir mahiyette artmasına yardımcı olmaya başladılar. İlkokulda ciddi bir kütüphanem olmuştu ve ortaokul talebelerinin okuduklarını okur olmuştum; ortaokulda ise lise ve üniversitelilerin okuduğu kitapları okuyordum. Okudukça, hayatın beni inciten yanlarını törpülememe hizmet eden hikâyeler uydurma yeteneğim daha da gelişiyordu. Her çağımda okudum, okuduklarımı kendimden eklediğim hususlarla zenginleştirip hikâyelere / anlatılara tahvil ettim ve paylaştım. Hilafsız 60 yıldır insanlarla paylaştığım bu anlatılar değişik zeminlerden besleniyor; edebi, siyasi, ilmi, teolojik, ideolojik temelli olabiliyordu. Değişmeyen tek şey benim anlatı üretme ve paylaşmaya olan tutkum ve aşkımdı.

NB: Sizce kitap eleştirmeni kimdir? Kitap eleştirileri okurken arayıp da bulamadıklarınız, görmek isteyip de göremedikleriniz oluyor mu? Size göre bir kitap eleştirisi yazısında hangi kriterler olmalıdır? Okurun hangi sorularına cevap vermelidir?

ZŞ: Bir şeyi yapamayanın, onu yapanları eleştirdiği, bu bakımdan da, spesifik olarak sorunuzun kuşattığı alan için konuşursam, kitap eleştirmenlerinin, doğru düzgün eserler yaratmaya muktedir olmayan zevat arasından çıktığı şeklindeki, eleştirmenleri değersizleştiren görüşü genellemeyi doğru bulmuyorum. Eleştiri yaptığı alanı çok iyi bilen, eleştirdiği eseri özümseyerek içselleştirmeyi beceren eleştirmenler, sayıları çok az da olsa, hâlâ varlar çok şükür.  Onların yazara, okura, yayımcıya, genel olarak da kültür hayatına ciddi katkıları olduğunu düşünüyorum. Mezkûr bu eser miktardaki 'iyi ve hakiki' eleştirmen, eleştirdiği eserin ruhuna nüfuz ederek, onun özünü, extresini hıfzederek kaleme alır tenkidini. Bu sayede de, bahse konu eseri okuyacak okura, Infern'de Dante Alighieri'ye mihmandarlık yapan Vergilius misali, rehber olur olur, onun yolunu açar ve aydınlatır.

NB: Hangi türde kitapları öncelikli okuma listenize alıyorsunuz? Sonradan kütüphanenize katılmış bir kitap, hangi türe, hangi özgün konuya, hangi yazara ya da hangi döneme aitse okuma listenizdeki diğer kitapları sollayıp başa oturur ve kendini okutur?

ZŞ: Gotfried Wilhelm Leibniz'in ve Aldous Huxley'in reenkarne olmuş hali olduğumu düşünürüm çoğu zaman; onlar gibi ayaklı ansiklopedi olmayı, tecessüm etmiş Wikipedia kipinde ikamet etmeyi seviyor ve tercih ediyorum. Serdettiğim bu argümandan da anlaşılabileceği üzere, ilgi alanlarım için 'limit is sky!' dense yeridir. Ve fekat, bilhassa kozmoloji, matematik ve hususen de topoloji, paralel evrenler, paradokslar, zaman yolculuğu, sonsuzluk ötesi sonsuzluklar, Sicim Teorisi, Kuantum Dalga mekaniği ve Kuantum Felsefesi, metafizik, ontoloji, en iyisinden edebiyat, grafik sanatlar, en kalitelilerinden olmak kaydıyla grafik romanlar, medeniyetler tarihi, psikiyatri, mitoloji, kalitelisinden olmak kaydıyla bilimkurgu, esoterizm, okültizm ilgi alanlarımın zirvesindedirler. Okuma tercihlerim de bunların ışığında şekillenir haliyle.

NB: Bugüne kadar ellerinize değip geçen kitap sayısı hakkında bir tahmininiz var mı? Kütüphanenizde takriben ne kadar kitap var? Kütüphane raf başlıklarınız nelerdir? Kitaplarınızı tasnif ettiğiniz dijital ya da yazılı bir sisteminiz var mı?

ZŞ: Mart 2009'dan Ağustos 2023'e, yâni bugüne değin, başta İstanbul, Antalya, Balıkesir, Konya ve Bursa olmak üzere, Türkiye'nin muhtelif lokasyonlarında yaptığım 1200'den fazla salon müzayedesi sırasında ellerimden fiilen geçen kitap, dergi, gazete, efemera vb selüloz temelli kültür nesnesinin sayısı 1 - 1.5 milyon bandındadır. Kütüphaneme, arşivime katmak saikiyle tetkik etmek için ellerime aldığım selüloz temelli kültür varlığının sayısı da bir o kadardır. Dolayısıyla, bu sayının 2 milyon olma olasılığı baskın ihtimaldir. Öte yandan, dijital ortamda tetkik ettiğim yüzbinlerce kitap vb kültür nesnesini bu hesaptan sarfınazar ettiğimin de altını şeddeli bir şekilde çizmiş olayım. Kütüphanemin / arşivimin en zengin olduğu dönem 2008 - 2009 periyodu idi, o sırada envanterimde 50,000 kadar selüloz temelli kültür varlığı mevcuttu; halen arşivimdeki kitap ve süreli yayınların toplamı 10,000

civarındadır. Kütüphane raf başlıklarını yazmaya yerimiz nâ-müsait maalesef. Hayır, şu veya bu vasatta bir kayıt tutmuyorum, her şey biyolojik medyumda, serabral korteksimde saklıdır.

NB: Şu sıralarda İstanbul’dan Antalya’ya yerleştiğinizi biliyorum. İstanbul’da kitaplarla iç içe neler yapardınız? Antalya’da bunları yapmaya devam ediyor musunuz? Kitaplar sizin hayatınızın neresinde yer alıyor?

Yengeç'im ve tarz-ı hayat bakımından da ister istemez fevkalâdenin fevkında konservatifim. Yâni, İstanbul'da her ne yapıyor idiysem, 38 aydır bağrına postu serdiğim Atalya'da da (Antalya demedim, dikkat!) karbon kopisini eylemekteyim; okuyorum, yazıyorum, arşivimi / kütüphanemi geliştiriyorum, kitap müzayedeleri ve kültür muhabbetleri gerçekleştiriyorum, hikâyeler uyduruyorum ve bunları kadın ve erkek insan kardeşlerimle paylaşıyorum.

NB: Bir “Bibliobibuli” olarak kitap okurken kendime ait bir sistem geliştirdim. Sizin de bir okuma sisteminiz var mı? Kitaplarla baş başa iken tüm o satırlarla nasıl başa çıkıyorsunuz? Şalom okuyucularına bu konuda bir öneriniz olabilir mi? Gerçekleştirdiğimiz bu kitabiyat sohbeti için çok teşekkür ederim. 

ZŞ: Kitabiyatla ilgili bütün sohbetlerimde ve metinlerimde muhatabıma hep şunları geçmeye çalışırım:

1*Hepsi de farklı genre'larda (meselâ edebiyat, kozmoloji, evrimsel biyoloji, felsefe, grafik roman, psikoloji, medeniyet / dünya tarihi, komplo kuramları / esoterizm / okültizm, grafik sanatlar disiplinlerinde) olan 7 - 8 kitaba aynı anda başlayıp bunları münavebeli olarak birlikte okuyun;

2* Aynı anda okuduğunuz 7 - 8 kitabın en az 3 tanesi, anlamakta zorlandığınız, okurken şakaklarınızı zonklatan, serebral korteksinizi çatlatan, burnunuzdan kan getiren, sizi hırsınızdan ağlatan ve 'yaw, bunu yazanın da beyni 1400 gram civarında, benimki de, peki öyleyse nasıl oluyor da okuduğumdan zerre miskal mertebesinde bir şey bile anlayamıyorum?!?' dedirtecek mahiyette olmalıdır. Bu yöntemi sebatla ve sistematik olarak tatbik etmek bizi daha zeki, daha müdrik, daha daha yaratıcı bir homo sapiens sapiens mertebesine taşıyacaktır, itimat ediniz bu iddiama. 

Mevkutenizin muhteviyatında şu hakir-i fakir-i pür taksiri talebe-i hakikat'e yer verdiğiniz için esas ben size müteşekkirim.

(*): https://www.salom.com.tr/haber/129860/seluloz-temelli-kultur-nesnesi-eksperi