Bilim tarihiyle bir nebze ilgilenenlerin bile haberdar oldukları, konuya aşina çevreler tarafındansa alanının ‘Bible (İncil)’ı kabul edilen bir şaheser vardır: ‘Bilim Tarihine Giriş’ (‘İntroduction to the history of science’). George Santor’un günümüzden neredeyse 75 yıl önce yayınını tamamladığı bu anıtsal yapıtta (3 cilt birlikteliğinde 5 kitap, 1927 – 1933, maalesef dilimize kazandırılamamıştır) teslim ettiği üzere ‘On birinci yüzyıl Beyruni çağıdır.’ Öte yandan, biz Türklerin George Santor’u olarak tavsif edilmesinde bir mahzur görmediğim Aydın Sayılı onu, pek haklı olarak Archimedes, Leonardo, Leibniz ayarında bir bilim devi olarak nitelendirir.
Fizik, tıb, eczacılık, matematik, astronomi, trigonometri, kronoloji, coğrafya, geodezi, meteoroloji, jeoloji, sosyoloji, felsefe, mantık, filoloji, ve din konularını derinlemesine incelemiş, bunlara dair kayda değer eserler vermiştir.
O, çağdaşı İbn Sina gibi gerçek bir ‘harika çocuk’tu. İlk kayda değer eserlerini verdiğinde onlu yaşlarını yaşıyordu.
Fakat enteresandır, bilim tarihi disiplinin gelmiş geçmiş en önemli uç beylerinden olan Sarton’un da hakkını teslim etmiş olmasına karşın Beyruni, İslam-Arap-Türk rönesansı olarak nitelenebilecek 8 yy – 12 yy dönemindeki diğer simalar gibi, mesela İbn Rüşt gibi, İbn Sina gibi, Farabi gibi, Kindi gibi, Cabir gibi popüler ol(a)mamıştır. Hristiyan ortaçağında ün kazan(a)mayan Beyruni’nin bir ‘Averoes’, bir Avicenna’ olamamış olması, öte yandan onun aziz hatırasının sadece ‘Maitre Aliberon’ ünvanı ile anılması üzerinde durulması, ilim tarihçilerince tetkik edilmesi gereken önemli bir mevzudur.
Abu’r Reyhan Muhammed bin Ahmed el- Biruni (Beyruni) el-Harizmi'nin lakabı ‘daima al-ustaz’dır. 973’de Harezm’in Ket şehrinde doğdu. 1061 (?) (1052?)’de öldü. Kısmı azamisi Türk olan bazı araştırmacı ve tarihçiler Türk olduğuna hükmetmişlerdir (bknz. Zeki Velidi Togan, Max Meyerhof, A. Süheyl Ünver). Beyruni babasını tanımadığını yazar. Küçük yaştan itibaren Harezm sarayı ile münasebete geçti. Döneminin İbn Sina ve el-Hakim’den dersler aldı. 22 yaşındayken Batı Harezm Doğu Harezm’e saldırınca Beyruni önce Rey’e, ardından da Cürcan’a gitti. 1001’de (?) Harezm’e geri döndü. Gazneli Mahmud’un Harezm’i istilasına kadar, 1017, Harezm’in Gürgenç kentinde kaldı. Gazneli Mahmud’un Harezm’i istilası Beyruni için dönüm noktasıdır. İlkin Gazneli Mahmud, ardından oğlu Mesud ve torunu Mevdud dönemlerinde Gazne’de yaşadı. Bu hükümdarlar Beyruniye büyük saygı gösterdiler ve inceleme ve araştırmalarında ona büyük destek verdiler.
1000 yılında el Asaru’l-Bakiye’yi çıkardı. 1025’te, Gazneli Mahmud döneminde, üzerinde çok uzun süredir çalıştığı Tahdidu Nihayati’l-Emakin’i yayınladı. Mahmud dönemi Beyruni için çok verimli oldu. Hükümdarın kuzeybatı Hindistan’ı zaptetmesi Beyruni’ye Hindistan ve Hind medeniyeti üzerinde ayrıntılı çalışmalar yapmak fırsatı tanıdı. Bu suretle Sanskritçeyi öğrenen Beyruni, Hind hakkında derin malumata ve kavrayışa sahip oldu. Tahkiku ma li’l Hind bu dönemin ürünüdür. Sultan Mesud zamanında yayınladığı el-Kanun el-Mes’udi Beyruni’nin en önemli eserlerindendir. Kitabu’t-Tefhim, Mevdud’a ithaf ettiği Kitabu’l Cemahir ve hayatının son demlerinde yayınladığı Kitabu’s Saydene Beyruni’nin başyapıtlarındandır. Bilim tarihçilerinin yaptıkları çalışmalara göre Beyruni’nin külliyatı, büyük ve küçük hacimli eserlerinin toplamı, 180 civarındadır. Ne yazık ki bunlardan sadece 20 küsuru elimize geçmiştir. Bibliyografyalardan, diğer eserlerde yapılan atıflardan hareketle Beyruni’nin eserlerinin asgari 13,000 sayfa tuttuğu anlaşılmaktadır. Bunların içinden özellikle Tahkiku ma li’l Hind ve Asaru’l-Bakiye eserleri asırlarca sonra dahi aşılamayan ve başvuru kaynağı olmak vasıflarını koruyan şaheserler olarak temayüz etmişlerdir.
3 - Rönesans adamı, ya da hezarfen olmak
Beyruni tam bir ‘hezarfen’, yani ‘binfenli’dir. Rönesans alimleri (renaissance man) gibi, ilgi alanı neredeyse sınırsızdır. Araştırmadığı konu, ilgilenmediği saha kalmamıştır. Enteresan olan, Beyruni’nin el attığı sahaların birçoğunda kalburüstü eserler verebilmiş olmasıdır. Öyle ki, Beyruni’nin veriminin çok küçük bir kısmı uzman olmayan, ortalama okur tarafından anlaşılabilir. Zira Beyruni, çok büyük emeklerle envai çeşit bilgi derlemiş, çok ileri rasatlar yapmış, son derece de hassas ve ileri hesaplamalarla cetveller hazırlamış ve bunları, ancak konun experlerinin nüfuz edilebilecekleri teknik detaylar çerçevesinde derinlemesine yorumlamıştır. Çin porselenlerinden Germenlerde demirciliğe; Musevilerin, Hintlilerin, Songdluların takvimlerinden bilinen bütün kavimlerin kutsal günlerine, bayramlarına ve envai çeşit dil ve mahalli lehçenin içerdiği terimlere değin çok geniş bir entervaldeki konular/olgular onun veriminde bir dahinin pirizmasından süzülen halleriyle boy gösterirler. Denilebilir ki Beyruni, tarihsel derinliği ve gelişimiyle irtibatlandırarak, çağının neredeyse bütün bilgilerini özümsemiş (temellük etmiş), bunları ‘şahsi ansiklopedisi’nde bir araya getirmiştir. Hiç kuşku yok ki, bütün bu verimi ortaya koyabilmek için o döneminin bütün önemli dillerini öğrenmekle yetinmemiş, bazı ölü dilleri ve çok yaygın olmayan lehçe ve ağızları da hıfzetmiştir. Bu yanıyla Beyruni İslam Aleminde çok nadir bir numunedir.
4 - İlmi yaklaşımı
Onun için ‘Rönesans Adamı’ demiştim. Bu iş olsun diye yaptığım bir vasıflandırma değildir. Bu tabirle, Beyruni’nin, kendisinden asırlar sonra ortaya çıkacak olan Rönesansı, Hümanizmayı ve onların öncelediği bilim ve teknoloji çağını müjdeleyen tenkitçi ilmi metodu kullanmasını kast ediyorum. Bu vasfıyla Abu Reyhan bir öncüdür. O, döneminin en gözde uğraşılarından olan simya, sihir, büyü, efsun, hokkabazlık, gözbağcılık, hipnotizmaya daima eleştiriyle yaklaşmıştır. George Sarton’un Beyruni’yi ‘İslam Dünyasının ve daha genel bir yaklaşımla, bütün çağların en büyük alimlerinden birisi’ olarak selamlamasında onun kritikçi zihniyetinin, engin hoşgörü ve hümanizmasının, hakikate sadece ve sadece hakikat olduğu için değer verişinin, medeni cesaretinin ve bilmek-öğrenmek uğruna giriştiği o emsalsiz gayretin (cehdin) neden olduğu ortadadır. O, hem Yunan ve Mezopotamya (Batı) ve hem de Hind ve Çin (Doğu) ilmini layığıyla bilen ender alimlerdendi. Külliyatı, bu ‘şuur hali’ üzerinde yükselen emsalsiz bir eserdir.
5 - İlme katkıları
Abu Reyhan matematiğin özellikle trigonometri alanında etraflı çalışmalar yapmıştır. Bu konuda çağının o denli ötesindedir ki, katkıları ancak 15. yy’ın ikinci yarısında Avrupa’da anlaşılıp değerlendiirlmeye başlanmıştır.
Kronoloji ve takvim Beyruni’nin tutkusuydu. Bu alandaki verimi İslam dünyasının en ayrıntılı ve kapsamlı olanıydı. El-Asaru’l-Bakiye ‘ani’l-Kuruni’l-Haliye baş yapıtını ortaya çıkaran müellifin onlarca dili konuşuyor, ya da hiç olmazsa bunlarda araştırma yapacak denli biliyor-okuyor olması şarttır.
Astronomi alanındaki baş yapıtı el-Kanunu’l-Mes’udi elimizdedir. Ancak bu alandaki diğer eserleri, külliyatının büyük kısmı gibi, kayıptır. Beyruni bu yapıtıyla İslam Aleminin en seçkin astronomlarından olduğunu kanıtlamıştır. Başta yerküre olmak üzere gezegenlerin günlük, mevsimsel ve yıllık hareketleri, ay ve güneş tutulmaları gibi konulardaki çalışmaları çağının ötesindedir.
İslam Aleminin astronomik rasatlara katkısı malumdur. Beyruni bu sahadaki çalışmalarıyla rasat aletlerini, daha kolay kullanılabilmeleri bakımından, küçültmüştür. Bu gayretiyle o yeni bir ilmin, micrometrenin öncülerinden sayılmasına yol açacak tasarımlar ve uygulamalar yapmıştır.
Beyruni’nin derinlemesine araştırdığı bir konu da coğrafya, topoğrafya, kartografya ve geodezidir. Astronomideki ve matematikteki çalışmaları coğrafya ve geodezideki verimini derinleştirmiş, mükemmelleştirmiştir. Birçok buluşunun yanı sıra Beyruni boylam belirlenmesinde yeni ve devrimci bir metot bularak kullanmıştır. Bu alandaki verimiyle o iki abidevi şahsiyeti, Batlamyus ve Ceyhani’yi aşmıştır.
Beyruni sadece fiziki / matematiksel coğrafya alanında çığır açan çalışmalar yapmamıştır. O, ülkeler coğrafyası, beşeri coğrafya, ülkelerin-milletlerin siyasi,ticari, sınai, kültürel, entelektüel şartları, durumları hakkında ayrıntılı ve derinlemesine tetkikler de yaparak bunları yorumlamıştır. Böylelikle de sosyoloji, etnoloji ve antropoloji sahalarında da kayda değer eserler vermiştir.
Coğrafya ve topoğrafyadaki çalışmalarından bunlara kardeş bir başka disipline sıçramış, jeoloji alanına da girmiştir. Özellikle de Tahkiku ma li’l Hind’i, bir taraftan da verimli jeoloji okumalarına müsait bir metindir.
Beyruni mükemmel bir filologdur. Arapça, Farsça, Sanskritçe, İbranice, Süryanice, Grekçe, Türkçe, özellikle de Harezm Türklerinin mahalli lehçesi olan Peçenekçe, Harezmce bildiği, konuştuğu, en azından anlayıp tetkikler yapabildiği lisanların sadece bir kısmıdır. Filologluğu, onun bütün külliyatına nüfuz eden vasıflarındandır. Örneğin, Değerli taşlar ve mineraller üzerine yazdığı Kitabu’l-Cemahir fi Ma’rifet’il-Cevahir ve şifalı bitkiler üzerine yazdığı Kitabu’s-Saydene adlı eserlerinde Beyruni, ilmi terimlerin birçok lisandan karşılığını kullanarak filolojiye verdiği öneme işaret etmiştir.
Beyruni’nin bir iştigal sahası da fizik, özellikle de deneysel (uygulamalı) fiziktir. Hidrostatiğin kurucusu olarak kabul edilen Archimedes’in özgül ağırlık kavramını sarih bir biçimde işlememişti. Beyruni, Archimides’e özgül ağırlık tanımı konusunda katkı yapan alimler silsilesinde müstesna bir mevkie sahiptir. Keza, Aristoteles’ten beri tartışmalı olan ‘ağırlık-hafiflik’ kavramlarına da yeni açılımlar kazandırmıştır. Beyruni’nin su kaynaklarıyla artezyen kuyularını hidrostatik prensipler çerçevesinde ve bileşik kaplar esasına göre açıklamıştır.
Botanik Beyruni’nin ilgilendiği disiplinlerdendir. Özellikle çiçeklerde, morfolojik olarak, geometri kanunlarının hükmünü icra ettiğine dair kanaati, enteresan bir disiplinler arası (inter-disipliner ) ‘uçuş’la bizi, Fibonacci serisi üzerinden bugünün pek popüler konularından olan ‘Da Vinci Kod’una kadar getiren bir argümandır.
Beyruni’nin külliyatında dikkati çeken bir husus onun eserlerinin birçok yerinde Kur’an’a ve hadislere göndermeler yapmasıdır. Bu nokta-i nazardan tetkik edildiğinde, eserlerinin, en azından bir kısmının, ciddi bir din aliminin derin tahlil ve tespitlerini taşıdıkları görülmektedir.
Abu Reyhan’ın külliyatı Arap edebiyatı açısından da enteresan okumalara müsaittir. Aynen dini alıntılara, göndermeler yer vermesi gibi Beyruni Arap edebiyatı ve şiirlerinden de birçok yerde faydalanmıştır. Bir Beyruni uzmanı olan Zeki Velidi Togan’ın tespitleriyle konuşacak olursam, Arapça şiirler de yazmış olan Yazar, bu alanda samimi ancak vasat ve kendi dehasına yakışmayan ürünler vermiştir.
Yine Z. V. Togan’a nispetle söyleyecek olursam Beyruni ciddi bir tarihçidir. Külliyatının bu bahse dair kısmı, ne yazık ki, elimize geçmemiş olmasına karşın, mevcudun üzerinden yaptığımız analizlerden sonra onun kalburüstü bir tarihçi olduğunu da teslim etmek durumundayız.
Beyruni döneminin en gözde uğraşı alanlarından olan astrolojide de tam bir üstattır. Kitabu’t-Tefhim onun bu alanda verdiği anıtsal bir yapıttır. Bu eseri ve külliyatının kimi kısımlarıyla Beyruni astrolojiye, ilm-ü nücm’a prim verir gibi görünse de, külliyatının diğer bazı kısımlarıyla da hurafelere, batıl inanca ve yalancı bilime tavır almıştır. Yine de bu alanda tam bir netliğe, zihni berraklığa kavuşmadığına hükmedilebilir. Bu da, döneminin hususiyetleriyle birlikte değerlendirildiğinde, katı pozitivistlerce bile ‘bu kadar kusur kadı kızında da olur!’ mantığıyla hoş karşılanacaktır kanaatindeyim.
6 - Tıp ve eczacılık alanına katkıları
Beyruni bir eczacı olarak sıra dışı bir mevkidedir. Şifalı otlar hakkında ömrünün son yıllarında kaleme aldığı Kitabu’s Saydane’si İslam Aleminde bu alanda yazılmış en kapsamlı eserdir. Başta Şeyh Ahmed Mahalli-i Mısri’nin meşhur ve orijinal ansiklopedik eseri Kanunü’d Dünya’sı olmak üzere kimi kaynaklar Beyruni’ye bazı tıbbi eserleri nispet etse de bunlar elimize geçmediği, başka sahih kaynaklarda da bunları yeterince teyit eden bilgilere tesadüf edilmediği için bu malumata dikkatli yaklaşılmalıdır (Benim burada paylaştığım bilgiler Süheyl Ünver menşeylidir).
7 - Beyruni’nin elimizdeki tıp – eczacılık kitabı
Kitabü’s-seydale fi’t-tıb. Bu eser tıbbi ilaçlar konusunda, farmakoloji bahsinde temel bir yapıttır.
Elimizde olmayanlar:
Kitab-ı medhal
Cami’-i muhtasar
Mugis fi’t-tıb
Eşribe ve et’ima
İhtisar-ı kafi
Kanunü’s-sagir fi’t-tıb
Beyruninin doğrudan tababetle alakalı olmayan eserlerinde, ya da çağdaşlarının ve ardıllarının onunla ilgili kimi yapıtlarında üstadın tıpla ilgili bazı tasvir, tespit ve tahlillerine rastlanmaktadır. Sırtlarından yapışık olarak doğan ikizler gibi anomaliler hakkındaki yorumu, ya da İslam Alemindeki ilk sezaryenle doğuma dair verdiği tarihi bilgi bunlardan bazılarıdır.
8 - Sonuç
Ne hazindir ve ne trajiktir ki hafızası çok zayıf bir milletiz. Örneğin ‘Biruni’ denildiğinde günümüzde Türkiye’de yaşayanların ezici çoğunluğu en fazla bir tıbbi tahlil laboratuarının ismini hatırlarlar. Oysa insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en büyük evlatlarından, en büyük alimlerinden birisidir Biruni. Öyle ki, ilim tarihçilerinin belki de en önemlisi olan, yazımın girişinde bahsettiğim kitabı ne yazık ki henüz dilimize kazandırılmamış olan, Sarton yaşadığı çağı, 11. asrı (dikkat, çağdaşı İbn Sina’ya değil!) Biruniye adamıştır. Bu yazı, öyle umuyorum ki, bu büyük alimin ismi etrafındaki bilinmezlik-tanınmazlık halesinin dağıtılmasında, ufacık da olsa bir rol oynar.
Faydalanılan kaynaklar.
Beyruni’ye armağan, heyet, editör: Aydın Sayılı, TTK, 1974; İntroduction to the history of science, George Sarton, vol. 1, vol. 2, part 1, Carnegie İns. of Wash, 1931; İslam Ansiklopedisi, MEB, 1940 – 1986; ; İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı, 1988 - 2008 (yayını devam ediyor); İnönü / Türk Ansiklopedisi, MEB, 1944 - 1978; Meydan Larousse, Meydan, 1969 - 1973; Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, Ana Yayıncılık, 1983; Hayat Ansiklopedisi, Cumhuriyet Müesseseleri, 1933-1936; Hayat Ansiklopedisi, Hayat, 1963; Ansiklopedi Britanica, Ana Yayıncılık, 1984; www.wikipedia.org; www.insanvebilim.com
* Hedef Sağlık dergisinde ve http://www.tahinpekmez.org/ 'ta yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder