kuantum hakikatinin dilsel alana taşığı 1 dil-mantık problemi*

sadece akademik amaçlı olarak kuantum teorisi çalışanlar değil, bu sahaya dair popüler okumalar yapanlar da mezkûr alanın ne denli anlaşılması zor ve problemli olduğunu bilirler.
anlaşılma problemi, kuantum teorisinin kuşattığı alanın, atom altı parçacıkların dünyasının sağduyuya, klasik mantığa aykırı davranmasından kaynaklanır.
her varlık alanı gibi kuantum alanın akli olarak kuşatılması da kavramlar ve dil üzerinden gerçekleştirilir.
dilin kuşattığı fizik evren tekinsiz ise, yani sağduyuya ve klasik mantığa aykırı davranıyorsa; söz konusu varlık dairesinin dilsel izdüşümü de ister istemez tekinsiz, sağduyuya ve klasik mantığa aykırı olmaktadır.
işte, kuantum teorisinin bazı kavram ve terimlerinin gündelik hayatımıza dair söylemlere ve klasik mantıktaki önermelere aykırı olmalarının altında yatan neden budur.
kuramsal/ kavramsal çerçevesini çok kısaca tarife çalıştığım bu sorunsalı ‘schröndiger'in kedisi düşünce deneyi’ üzerinden somutlaştırmaya çalışacağım.
sorunsalı üzerinden tartışacağım örneğin, kuantum teorisi denildiğinde ortalama insanın tahayyül aleminde hemen beliriveren ilk ve en popüler fenomen olması, hiç kuşkusuz konuya en mesafeli duranları bile tartışmaya dahil edebilmek düşüncesinden kaynaklanmaktadır.
kuantum teorisine dair popüler kaynakların neredeyse tamamına yakınında, söz konusu düşünce deneyinin kahramanı olan schrödinger'in kedisinin gözlemlenmediğinde aynı anda hem ölü ve hem de diri olduğuna hükmedildiğini okursunuz.
öte yandan meseleyi daha derinlemesine çalıştığınızda, bu ifadeye itiraz eden, hatta giderek de onun aksini ileri süren yarı akademik (1) ya da pür akademik metinlere erişirsiniz.
bu metinlerde schrödinger’in kedisi deneyi, kuantum dalga mekaniğiyle olabildiğince mutabakat halindeki bir kavramsallaştırma ve dil üzerinden açıklanmaya çalışılır.
bu kavramsallaştırma içerisinde schrödinger’in kedisinin aynı anda ne ölü ve ne de diri olduğu ifade edilir.
tam da bu noktada tartışma masasına taşınması meşru ve zaruri olan bir soru şekillenmektedir.
bir olgunun / vakânın / entitenin / fenomenin aynı anda 'hem öyle ve hem de böyle' olmaklığı ile aynı anda 'ne öyle ve ne de böyle' olmaklığı arasındaki fark nedir?
bu fark kemiyete (niceliğe) mi yoksa keyfiyete(niteliğe) mi dairdir?
‘aynı anda hem öyle ve hem de böyle’ ve ‘aynı anda ne öyle ne de böyle’ arasındaki farka dair hakikatle mutabık lâkırdı etmek istediğimizde ne söylememiz icap eder?
dikkat edilirse artık kuantum dalga mekaniğinin iştigal sahasından ziyade, dil felsefesinin ve mantıkî hükümlerin alanının içerisinde olunduğu rahatlıkla görülecektir.
evet, dil felsefesi, mantık kuralları ve kuantum dalga mekaniğine göre bu soruyu nasıl cevaplayabiliriz?
basit gibi görülen zor ve hatta yutulması ve hazmedilmesi neredeyse imkânsız olan bir çeşit ‘demir leblebi’ değilse, nedir bu Allah aşkına ?
* bu metnin ilk versiyonu doğrusu hiç içime sinmemişti. bu yüzden de okumakta olduğunıuz bu ikinci versiyonunu yazdım. bu gibi hallerde alışılmış olduğu üzere ilkini silmem gerekirken, altına yorum yazan değerli dostlarıma olan saygımdan dolayı onu da sitede bırakmayı uygun gördüm.
(1) kuantum teorisine dair yarı akademik ve ama çok ciddi bir kaynak:
the quantum universe, tony hey and patrick walters, cambridge university pres, 2000, cambridge, uk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder