İnsanlığın başı belâda bana kalırsa.
Niye mi? Niye olacak, giderek derinleşecek gibi gözüken küresel ekonomik kriz bir taraftan, global ısınmanın her geçen gün yeni bir faza taşıdığı ekolojik felâketler ise diğer taraftan sıkıştırıyor global sistemi. Bu gelişmelerin eşliğinde, verili düzenin, aktüel global sistemin sürdürülemez olduğuna her geçen gün daha çok kişi ikna oluyor haliyle.
Son zamanlarda, dünyamızın maruz kaldığı yukarıdaki risklere, ABD – UK – İsrail aksının İran’a müdahale etmesiyle başlayacak ve küresel bir nükleer hesaplaşmaya dönüşme istidadı da çok yüksek olan olası bir savaşın başımıza açabileceği devasa dertler de eklenmiş durumda.
Bazı uzman ve analistlere göre, bahse konu savaşın, Türkiye önderliğindeki NATO kuvvetlerinin Suriye’ye girmesiyle tetiklenme olasılığı oldukça yüksek gözükmekte.
Anlayacağınız, dünyanın ve insanlığın başı fena belâda. Öte taraftan, söz konusu savaşın içinde, hatta tam da göbeğinde olma ihtimalimiz hiç de yabana atılamayacak bir devam yolu olduğundan, Türkiye’nin, bizlerin başı daha da büyük belâda ne yazık ki.
Bilirsiniz, çözemeyeceği dertler içindeki kişiler, kurumlar, süreçler ya da uluslar için gündelik konuşmalarımızda kullandığımız argo bir tabir vardır. Onu, affınıza sığınarak ve ‘bip’li olarak hatırlatmak isterim: ‘boğazına kadar b.k’a battı’ deriz mezkûr durum içinde olanları tarif için.
Evet, insanlık, dünyamız, bölgemiz, bizler, hepimiz ne yazık ki an itibarıyla ‘boğazımıza kadar b.k’a batmış durumdayız.
Tam bu satırları yazdığım sırada, tarife çalıştığım duruma ‘cuk’ diye oturan bir Latin Amerika meseli geliverdi aniden aklıma. Onu ilk kez, 11 Eylül 2001 saldırıları sıraısnda okuduğum Los Angeles’teki Venice High School’da Venezuella’lı bir arkadaşımdan dinlemiştim.
Bir fabldı bu. Hatırlarsınız, hepimiz okullarda, yazarı Ezop ya da La Fontaine olan fabllar okumuşuzdur. Kahramanlarının tamamı hayvanlar olan, finalinde de hayvanlar alemi üzerinden biz insanlar alemine ders ve akıl veren hikmet dolu kıssalardır bunlar.
Sadece Latin Amerika’da değil, dünyanın her yerinde İspanyolca ve Portekizce konuşan o devasa Latin (Hispanik) diasporasında popüler olan o fablı aklımda kaldığı kadarıyla paylaşıyorum:
‘Kuzeydeki ülkelerden birinde çok soğuk, adeta dondurucu bir kış yaşanıyormuş. Öyle ki, bütün akarsular ve göller buza kesmiş; ağzını açıp nefes alan insanlar, ciğerleri soğuk havadan yırtılarak ölmüş , damdan dama atlayan kediler havada donup kalmış. Tam bir beyaz felâket anlayacağınız. İşte bu ortamda, yiyecek bulmak için burnunu saklandığı ahırdan dışarı çıkaran bir serçecik, o müthiş soğukla karşılaşır karşılaşmaz düşüp bayılmış. Tam donmaktayken, yakınlarda olup durumunu fark eden iyiliksever bir mandanın üzerine dışkılamasıyla ölümden kurtulmuş. Mandanın, başı hariç bütün bedenini saran o malûm dışkısının verdiği canlılıkla kendine gelen serçecik, hem aşırı sıcaktan ve hem de o pis kokudan kurtulmak için debelenmeye başlamış. Nihayet, bir müddet sonra da hayatını borçlu olduğu o tezek yığınından kurtulmayı başarmış. Serçe, üstünü başını silkelerken, bir taraftan da kendisini ayazdan koruyacak bir çatı altı bulmak için sağa sola bakıyormuş.
Tam gözüne kestirdiği izbe, kuytu ve muhtemelen de sıcak bir yere doğru uçacakmış ki, günlerdir doğru dürüst bir şey yemediği için açlıktan karnı sırtına yapışmış olan bir kedinin pençesiyle önce kendisinden geçmiş, ardından da ona bir lokmada yem oluvermiş’.
Latinolar, bu mesele, benim Venezuellalı arkaşımın yaptığı üzere, şu üç hükmü de eklemeden bitirmezler buna dair söylediklerini:
1 – Boğazına kadar b.k’a batmak her zaman kötü olmayabilir. Hatta, nadiren de olsa, bu durumun hayat kurtardığı olaylar bile vardır.
2 – Diyelim ki boğazımıza kadar b.k’a battık. Bu durumdan kurtulmak için durmadan debelenmemiz içinde bulunduğumuz vaziyeti daha da zorlaştırabilir.
3 – Ve nihayet, boğazımıza kadar battığımız b.k’tan kurtulmamız her zaman iyi olmayabilir. Hatta, bu ‘kurtuluş’ bizim yok oluşumuza bile neden olabilir.
Evet, Latinlerin çok sevdikleri bu fablı, bu meseli; dünyanın, insanlığın hali hazırda içinde bulunduğu belâlı süreçle birlikte değerlendirmekte, boğazımıza kadar battığımız bu güncel dertlerden kurtulmak için izlememiz gereken yol haritasını bu meselin kıssaları ışığında oluşturmakta fayda olabilir diye düşünmekteyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder