20. ve 21 yüzyılların iki ikonik bilim insanı; birbirinin adeta selefi ve halefi olan
Albert Einstein (1879 - 1955) ve Stephen Hawking (1942 - 2018)
|
'Evrenin en anlaşılmaz yanı, anlaşılabilir oluşudur'
Einstein
1 - Einstein öldü, yaşasın Hawking!
Yaşayan en
önemli teorik fizikçi, matematikçi ve kozmologlardan (evrenbilimci) birisi, hatta birincisi olarak kabul
edilen Stephen Hawking, idollerinden olan Albert Einstein'ın doğduğu gün olan 14 Mart'ta, 76 yaşında hayatını kaybetti.
Kozmolojiye
yaptığı sıra dışı katkıları; satış rekorları kıran popüler bilim kitapları; ölümcül
hastalığına karşın, tıp bilimine adeta meydan okurcasına, 50 yıldan uzun bir süredir ‘Azrail’e
çalım atarak hayata tutunmayı başarması; insanoğlunun geleceğine dair yaptığı
karamsar yorumları, ve, bu konuda mutlaka kaale alınması gereken (başta İbrahimi dinler olmak üzere, metafizik sistemlerin birçoğunun diskurlarının önemli unsurlarından olan kıyametçi (apokaliptik), finalist, katastrofik tınılar ve motifler taşıyan) kozmik uyarıları; kozmolojik argüman ve hipotezlerini, olup bitenlere sürekli olarak faal
ve müdahil olan bir Yaratıcı argümanına yer vermeden kurmaya gayret etmesiyle
öne çıkan Hawking, tüm zamanların en popüler bilgini olan Einstein’ın ölümünden
(1955) sonra, bilim insanları Pantheon’unun
zirvesine yerleşmiş olan yeni ilmi idol ve pozitivist ikondur.
İlerleyen satırlarda, doğum gününe
3 ay olan bu sıra dışı ‘bilimselci figür’ün hayatının
önemli dönemeçleriyle, müktesebatının satır başlarını mercek altına alınacaktır.
Galilei’nin ölümünden ve Newton’ın doğumundan 300 yıl sonra…
Stephen William
Hawking, ‘idollerim ve kahramanlarım’ dediği Galileo Galilei’nin ölümüyle, Sir
Isaac Newton’ın doğumundan tam 300 yıl sonra, 1942’de Oxford’da dünyaya açtı
gözlerini.
Oxford
Üniversitesi Kolejini bitirdikten sonra, çok sevdiği kozmoloji alanında
akademik kariyer yapmak amacıyla, Cambridge Üniversitesi’ne gitti. 1669’da Sir Isaac
Newton’ın da oturmuş olduğu Cambridge Üniversitesi Matematik Bölümü Lucasian
Profesörlük makamına 1979’da atanan Hawking; Einstein’ın, kelimenin gerçek
manasıyla, son nefesini verene değin büyük bir tutkuyla üzerinde çalıştığı (Kâinatın
bütün süreçlerini, olgularını ve problemlerini açıklamaya muktedir olacağı öngörülen) Birleştirilmiş Alan
Kuramı (Her Şey’in Teorisi) hakkındaki en ufuk açıcı argümanlar ve hipotezlerden
bazılarını ortaya atan teorik fizikçi olarak dikkatleri çekti.
2 - Einstein’in
ardında bir ömür tükettiği Büyük Birleşik Teori'ye doğru cesur bir hamle
Hawking’in; ortaya atıldığı 1900 – 1955 döneminde, sadece fizik ve kozmoloji gibi doğal bilimler dediğimiz o devasa şemsiyenin müşterek çatısı altındaki disiplinlerde değil; sosyal bilimlerde; ve, bilimkurgu, fantastik
kurgu ve çizgiroman başta olma üzere edebiyatın bütün alt kırılımları, başta çizgi film olmak üzere film endüstrisi, tv dizileri, reklâmlar, müzik endüstrisi, posterler, kitap illüstrasyonları, pullar, ex-librisler, ev mefruşatı, giyim-kuşam, moda, makyaj, mimarlık, çevre düzenlemesi, plâk zarfları gibi mecra ve disiplinlerde de radikal bilinç dönüşümlerine
neden olan Görelilik Teorisi (özellikle de bunun Kâinata uyarlanmış genel bir
çözümü olan Genel Görelilik Teorisi) ile Kuantum Mekaniği Teorisini, kara delikler
hakkındaki hipotezleri temelinde birleştirmesi, onun, kozmolojiye, Einstein’den
sonraki en büyük katkıyı yapan kişi olarak anılmasına yol açmıştır.
Bunu yaparken
de, meslektaşları Jacob David Bekenstein (1947), Yakov Borisovich Zel'dovich (1914 – 1987) ve Alexei Alexandrovich Starobinsky (1948) ile birbirini ilham veren, etkileyen, tetikleyen ve bütünleyen işbirlikleri gerçekleştirmiştir.Bunlar, 1970'lerin ortasından itibaren, 2-3 nesil kozmolog, teorik fizikçi, kuantum fizikçisi, çekirden fizikçisi, astro fizikçiyi derinden etkilemiştir.
Einstein, Genel Görelilik Teorisi'nde (1915), kütle çekim kuvvetinin 4 boyutlu uzay-zaman sürekliliğini distorsiyona (deformasyon, çarpılma, bozulma) uğrattığını iddia etmişti. |
3 - Hawking’in kara
deliklerin mimarisine katkısı evrenbilime ışık tutuyor
Hawking'in kara
deliklere yaklaşımı gerçekten çok sıra dışıydı. 1974'de bilim dünyasına teklif ettiği, ve, 'Hawking Işıması' diye nitelenen buluşuyla o, kara deliklerin de, aynen kara cisimler gibi, kuantum dalga mekaniği çerçevesinde, ışıma yaydığını ileri sürmüştür. Hawking'in bu hipotezine kadar, hem kozmoloji ve teorik fiziğin, ve, hem de, bazı durumlarda bilimin önünü açan spektaküler imajinasyonların ve sezgilerin mucidi olan bilim kurgu ve fantastik kurgunun, (Einstein’ın, ‘yaratıcı sezgi,
ilmi gayretten önemlidir’ lâfı hatırlansın) kara
delikler hakkında iddialarının özeti şuydu:
'Kara delikler; hareketin
ve zamanın durduğu, madde ve enerjinin, bilim tarafından tarif edilen o kestirilebilir
ve deterministik mimarisini ve muhtevasını kaybettiği, evrene hükmeden tabiat
yasalarının (fizik kanunları) geçerli olmadığı farklı (paralel) bir boyuta referans veren fenomenler; adeta Salvador Dali’nin ‘uçuk – kaçık’ dünyasından fışkırdığına
hükmedilebilecek olan fantazmagorik ve gerçeküstü uzay-zaman süreksizliği, ya da, kozmik distorsiyondur. Konunun bazı uzmanlarıysa, niteliği hakkında kanıtlanmış, gözlemlenmiş, deneyimlenmiş hiçbir bilgiye sahip olunamamış (verili bilgilerimiz çerçevesinde konuşulacak olursa, hiç bir zaman da olunamayacak olan) böylesi meçhul ve adeta metafizik bir fenomene, uzay-zaman gibi bildik evrene özgü vasıfların, içeriklerin yakıştırılmasının da problemli olduğuna işaret ederler.
Hawking; yukarıda
da altı çizildiği üzere, kara delik olgusunu ‘de-mistifiye’ etmiş, onu, metafizik tepetaklaklığından kurtarıp, ayakları üzerinde dikilen bir ‘ilmi argüman’ haline getirmiştir. Hawking'in bundan sonraki adımı, Genel Görelilik teorisiyle, Kuvantum Dalga Mekaniğini, Big Bang'den kara delik'e kadar uzanan bir tekillikler silsilesi içinde birleştirmesidir. Zamanın ve uzayın doğası hakkında, Einstein'dan beri dillendirilen en parlak tekliflerden olan bu teorik yaklaşıma, Roger Penrose’un da katkısı oldu.
Teorik fizik ve
kozmolojide oldukça sıra dışı ve devrimci bir ilmi sıçramaya referans veren bu
yaklaşımla birlikte, evrenin kendisinden doğduğu kabul edilen Büyük Patlama ‘öncesi’nde,
sırasında ve sonrasında yaşandığı varsayılan kimi süreçler, aynen bir kara deliğin
içinde gerçekleşenler gibi modellenmişti. Bundan önce, o güne değin Büyük Patlama öncesi, sonradan dağılarak evreni
oluşturacak olan bütün o enerjinin (ve tabii ki de maddenin); ‘kozmik yumurta’
dediğimiz sonsuz küçük o ‘primordial (ilksel) çekirdek’in; sonsuz bir basınç ve
sıcaklık altındaki o ‘evren öncesi-zaman öncesi-uzay öncesi’ embryio fazının
‘olay ufku’nu aşamadığı kabul edilirken; Hawking ışıması hipoteziyle birlikte, bu olay
ufkunun o kadar da aşılamaz olmadığını ortaya koymuştu..
Roger Penrose (1931) |
Kara deliklerle
Kâinat’ın başlangıç evresi arasında kurduğu bu ‘radikal kozmogonik
(evrendoğumsal) analoji’yle, evrenin oluşması hakkındaki teorilerini Big Bang
anı öncesine kadar taşımaya ‘cür’et eden’ Hawking, yaptığı bahis konusu spektaküler hamle
sayesinde (kozmolojide, kendisi gibi, ‘Yaratıcı argümanı’nı kullanmamayı tercih
eden radikal ya da ılımlı ateistlerce) bilimin sınırlarını metafizik ve
ilâhiyatın aleyhine genişleten ‘çağdaş Einstein’ olarak selamlanmıştır.
‘Yaratıcı argümanı’nı kozmogoni ve
kozmolojisine dahil etmemesi, onun, örgütlü dinlerce hiç de hayırhah karşılanmamasına
ve, yer yer de, bir ‘günahkâr’ olarak yaftalanmasına yol açmıştır. Onun,
sistemli şüphecilikten (metodik skeptizm) önce deizme, ardında da ateizme
geçişi, bardağı taşıran son damla olmuş, İbrahimi gelenekten neşet eden 3
Semavi dinin Ortodoks inananları, tepkilerini onu tekfir etmeye ve lânetlemeye
değin vardırmışlardır. Hawking’in rahatsızlığının, burada özetlemeye çalıştığım
entelektüel gayretlerine karşılık verilmiş ilâhi bir ceza olduğu, aynı
çevrelerin çokça dilendirdikleri bir iddiadır. Öte yandan, Hawking’in
rahatsızlığı da, bağımsız bir başlık altında incelenmeyi hak edecek denli sıra
dışı bir seyir izlemiştir.
4 - Hastalığı ilâhi
bir ceza mı, yoksa sıradan bir durum mu?
‘Hawking,
hastalığı hakkında en çok spekülasyon üretilen insanların arasında en ön
sıralardadır’ dendiğinde, mezkûr problematiği bilinenler, çok da yanlış bir
hüküm dillendirmemiş olduğunda birleşeceklerdir.
1963 yılında,
henüz 21 yaşında çok genç bir akademisyen adayıyken, Amyotrofik Lateral Skleroz
(ALS), ya da , daha popüler olan adıyla, Motor Nöron hastalığı teşhisi konulan Hawking’e
doktorların biçtiği ömür 2 – 3 yıl kadardı. Buna karşın o, söz konusu teşhisten sonra, 2-3 yıl değil, 50
yılı aşan bir süre yaşamayı başararak, doktorlarının kendisi hakkındaki medikal öngörüsünün çöplüğü boylamasına neden olmuştur. Öte yandan Hawking, vücudundaki kaslarının
neredeyse tamamının peyderpey kontrolünden çıkmasıyla birlikte, her geçen gün
daha da zorlaşan bir hayatı sürdürmek zorunda kalmıştır.
1985’te sesini
de kaybeden Hawking, kendisi için özel olarak dizayn edilen elektrikli
iskemlesine monte edilen bir bilgisayar aracılığıyla iletişimine devam etti. Bu
iletişim için kullandığı ve hareket ettirebildiği yegâne uzvu olan parmağını da
kontrol edemez hale gelince, bu sefer de boyun kasları üzerinden düşüncelerini
bilgisayarına aktararak paylaşmaya başlayan Hawking, artık bu imkânını da
kaybetmek üzeredir. Bu yüzden de uzmanlar, beyin dalgalarına ya da
göz bebeklerinin hareketine duyarlı bir bilgisayar üzerinden iletişim
kurabileceği yeni bir sistem üzerinde çalışmaya başladılar.
Hawking’in
hastalığı, yukarıda da değinildiği üzere, Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi inanç
dairelerinin mütedeyyinlerince, Yaradan’ın ona verdiği bir ceza olarak
yorumlanmaktadır. Onun, tıbbın kendisine biçtiği 2 – 3 yıllık ömre karşın, 51 yıldır yaşaması; ama bu sırada da olağanüstü eziyetlere katlanmak zorunda
olması, dindarların kendisiyle ilgili yargılarını dayandırdıkları maddi zemin
olmaktadır.
Çektiği onca
eziyete, katlandığı onca acıya karşın Hawking, benzer kimi durumlarda olduğu
üzere, mistifiye olacağı ve metafizik öğelere daha fazla yaslanacağı yerde, zaman
içinde dengeli bir deizmden, önce temkinli ateizme, ardından da, Richard Dawkins
kadar olmasa da, tezlerini daha net dillendirdiği daha net bir tanrıtanımazlığa evrilerek, İbrahimi geleneğin inananlarının
‘ilâhi ödeşme’ olarak sundukları durumu çok da umursamadığını ifşa eden bir çizginin mümessili olmuştur.
5 - 'BÜYÜK ANLATILAR' vs. 'küçük anlatılar' (2)
İnsanlığın
idrakinin, hayal gücünün ve tasavvurunun; varoluşa dair olan sayılamayacak
kadar çok güncel, aktüel, lokal problem karşısında yarattığı ‘küçük anlatılar’dan
oluşan neredeyse sonsuz büyüklükte bir 'küçük anlatılar koleksiyonu' vardır.
İnsanoğlunun
bahse konu yaratıcı melekelerinin potansiyeli, sadece 'küçük anlatılar koleksiyonu'na katkı vermekle sınırlı değildir hiç kuşkusuz. İnsanlığın entellektüel hazinesinin bir de ‘BÜYÜK ANLATILAR CÜMLESİ’ vardır. Gündelik dertlerimizi aşan,
varoluşumuzu, ve , giderek de evrenin tamamını anlamlandırmamıza hizmet eden
entelektüel, ideolojik, mental, imani-itikadi ve spiritüel olgulardır bahsedilen bu ‘BÜYÜK ANLATILAR CÜMLESİ’.
‘BÜYÜK ANLATILAR CÜMLESİ’ ile 'küçük anlatılar koleksiyonu arasındaki farklar ‘dereceye değil, mahiyete dairdir’. Her şeyden önce, ‘BÜYÜK ANLATILAR CÜMLESİ’nin unsurları, ‘zamandan
ve mekândan bağımsızdır (münezzeh)’; diğer bir deyişle onlar ‘tarih ve coğrafya dışıdır’.
Bunların iddiası, kendi içinde tutarlı oldukları, ve, hakkında konuştukları olgular setini
açıklamaya ve anlamlandırmaya ehil, mümeyyiz ve muktedir olduklarıdır. ‘BÜYÜK ANLATILAR CÜMLESİ’nin unsurları mitle, dinler, kadim ahlâk öğretileri, kadim spirüalist sistemler, 'yeni bir hayat, yeni bir insan, yeni bir dünya, yeni bir varoluş tasavvuru' olan, ve, bunun içinden konuşup, buna değin tekliflerde bulunan siyasi-ideolojik sistemler ve, bilimlerdir.
‘BÜYÜK ANLATILAR CÜMLESİ’nin her bir unsuru, ilgilendiği varlık alanını eksiksiz kuşatmak, ve, onu, rakip 'BÜYÜK ANLATILAR'a göre daha mükemmel açıklayarak, problemlerine daha etkili çözümler üretmek iddiasıyla varlık alanına çıkmışlardır. Bunlar, kuşattığını deklere ettiği alana
dair konuşmaya çalışan diğer 'BÜYÜK ANLATILAR'a karşı saldırgan bir müdafaa
hattı kurarak, onları, olabildiğince bahse konu ilgi alanına sokmamaya çalışırlar. Bunun, market ekonomisinin aktüel fazının unsuru olan
günümüzün post-modern insan aklının, çok rahat kavrayacağı anlaşılır gerekçeleri
vardır: 'hayat alanına ‘yabancı unsurlar’ı sokmamak, onlarla giriştiği yarışta, ipi
en önce göğüslemek için uğraşmak; rekabette daima önde olmak!'. Bu dinamiklerin motive ettiği süreçte, 'RAKİP BÜYÜK ANLATILAR'a gerektiğinde
acımasız davranmayı bilmek esastır.
‘BÜYÜK ANLATILAR CÜMLESİ’nin mitoloji, teoloji, felsefe ve bilim gibi alt kümelerinin kapsadıkları ögeler arasındaki ilişkiler alanının sorunlar, anlaşmazlıklar, çatışmalar ve birbirini inkâr hamleleriyle dolu
olmasının arka plânı böyle de okunabilir (3).
6 - Stephen Hawking'in teolojiyle imtihanı
Bilim, felsefe ve din arasındaki ilişkiye Hawking’in verdiği cevap; kabaca, pozitivist-bilimselci şablona uyan bir çerçevede cereyan eder. Ünlü kozmolog; bilim geliştikçe, dinin iştigal sahasının daralacağını zımnen dillendiren bahis konusu anlayışların içerisinden konuşmaktadır. O, doğrudan doğruya ‘Tanrı yoktur’ dememesine karşın; Birleştirilmiş Alan Kuramı’nın (Her Şeyin Teorisi) tamamlanmasıyla birlikte; hayata, varoluşa, evrene dair meçhul kalmış bütün noktaların aydınlanacağını, cevaplanmamış tek bir soru bile kalmayacağını dilendirmektedir satır aralarında. Bu durumun, ‘Yaradan’ inancını ve dine olan ihtiyacı da ister istemez ortadan kaldıracağı, Stephen Hawking’in metinlerinde kendisini ele veren izleklerdendir.
Bilim, felsefe ve din arasındaki ilişkiye Hawking’in verdiği cevap; kabaca, pozitivist-bilimselci şablona uyan bir çerçevede cereyan eder. Ünlü kozmolog; bilim geliştikçe, dinin iştigal sahasının daralacağını zımnen dillendiren bahis konusu anlayışların içerisinden konuşmaktadır. O, doğrudan doğruya ‘Tanrı yoktur’ dememesine karşın; Birleştirilmiş Alan Kuramı’nın (Her Şeyin Teorisi) tamamlanmasıyla birlikte; hayata, varoluşa, evrene dair meçhul kalmış bütün noktaların aydınlanacağını, cevaplanmamış tek bir soru bile kalmayacağını dilendirmektedir satır aralarında. Bu durumun, ‘Yaradan’ inancını ve dine olan ihtiyacı da ister istemez ortadan kaldıracağı, Stephen Hawking’in metinlerinde kendisini ele veren izleklerdendir.
Stephen
Hawking’in evreni ‘sonlu’, ama ‘sınırsız’dır. Varoluşun sınırsız oluşu, aynı zamanda,
hem uzayın ve hem de zamanın sınırları olmadığı anlamına gelir. Bu durumda da,
‘sınır koşulları’ dediğimiz kritik tekillikler (kara delik içi, ya da, Big Bang
anı öncesi) girer devreye. Bunlar, zamanın ve mekânın olmadığı ‘prosesler’dir. Pozitivist, bilimselci
prizmalardan bakıldığında; felsefe, mitoloji, teoloji ve bilim gibi 'BÜYÜK ANLATILAR'ın,
işin içine ‘Yaradan İdesi’ni katmalarının en meşru görüldüğü faz işte bu ‘Büyük
Patlama öncesi’dir.
Ancak, bu
sırada, ne zaman ve ne de mekân olmadığından, buna dair argümantasyon yapmak, ciddi problem alanlarına taşıyabilir bizi. ‘Öyleyse,’ der Stephen Hawking, ‘zamanda ve mekânda sonlu ama
sınırsız olan evren, kendi kendisine vardır, kendiliğinden ortaya çıkmıştır ve
kendiliğinden de var olmaya devam edecektir. Varlığın (bütün mevcudat, Kâinat) varoluş
kipine geçişine, boşluktaki (Big Bang öncesi vasat; hiçlik?) kuantum dalgalanmaları
neden olmuştur (4).
Bilimin,
varoluşun bütün evrelerini açıklamaya, din de dahil olmak üzere, diğer bütün 'BÜYÜK ANLATILAR'dan çok daha ehil olduğunu savunan Hawking; bu ifadede kristalize
olan bilimselci, pozitivist kozmolojisi ve kozmogonisini, binlerce yıllık
atesit – materyalist damarın modern ve sofistike bir versiyonuna
dayandırmaktadır. Bu durum, onun, dindarlarca affedilemez bir günahkâr ve
cehennemlik bir iblis olarak algılanmasına neden olurken; dine şüpheyle
yaklaşan, ya da onu bütünüyle hayatlarından çıkaranların nezdinde ise bir rol
modeli ve lâ-dini, dünyevi bir ikona haline getirmektedir.
1981’de, Vatikan’da,
Papa 2. John Paul’ün de arasında olduğu çok seçkin bir topluluğa konferans
veren Hawking, yukarıda özetlemeye
çalıştığımız tezlerini paylaşmış ve Papa tarafından da onurlandırılarak ödüllendirilmiştir.
Papa’nın ona, ‘dediklerinizi itirazım yok, yeter ki, Yaratılış, yani Büyük Patlama
anı öncesine dair konuşmayın’ deyişi inançlı Katolik çevreleri çok rahatsız
etmişti.
Dini bütün
Katolikler, inançsız bir bilim adamına Vatikan’da konferans verdirdiği ve ona
karşı çok hayırhah davrandığı için Papa’ya gönül koyarken; Militan ateistler
de, Hawking’in, ‘Tanrı yoktur ve bütün varoluş sadece ve yalnızca maddeden
ibarettir’ demediği için onu teistlerle uzlaşmacı bir çizgiye savrulmakla
suçlamışlardır.
Hem ateistlerin
ve hem de köktenci mütedeyyinlerin eleştirilerine katılmıyor ve; bilim ve din
gibi iki çok önemli 'BÜYÜK ANLATI'nın küresel prestije sahip sözcülerinin,
varoluşu kuşatırken, birbirini alenen ötekileştirmemesi ve tekfir etmemesine
olumlu anlamlar yüklüyorum.
7 - Hawking
Dabbet’ül Arz olabilir mi?
Temsili bir Dabbet'ül Arz tasviri. |
Müslümanların,
kıyamet alâmeti olarak kabul ettiği topraktan yapılma bu mahlûk, ‘İslâmi
eskatoloji’de (kıyamet bilimi) insanoğlunun dünyadaki yaşamı tamamlandığında,
topraktan çıkarak hükmünü icra edecek bir varlık olarak tasavvur edilmiştir.
Bu topraklarda
yaşayan bilim ve düşünce insanları, şimdiye değin Hawking’in yarattığı ilmi
literatüre doğrusu 'elle tutulur, gözle görülür' metaforuna denk
düşebilecek mertebede bir katkı sağlayamadılar. Öte yandan, son 20 yıldır
Kemalistlerle ulusalcıların göz bebeği durumunda olan bir modernist-batıcı ilâhiyatçının, Hawking’e yönelik küresel lânetleme ve tekfir
etme sürecine Dabbet’ül Arz şeklinde fevkalâde orijinal bir katkı vermesinin de enteresan olduğunu teslim etmek durumundayız.
Bu bahsi, Adnan (Oktar) Hoca'nın Dabbet'ül Arz yorumuyla kapatıyorum. Adnan Hoca'ya göre; Kuran'daki tanımıyla uyumlu olarak, topraktan çıkarılan elementlerden imal edildiği ve insana iyiyi ve kötüyü ayırmakta yardımcı olan (adeta nasihat veren) konuşmalar içeren internet imkânını barındırması yüzünden Dabbet'ül Arz 'Bilgisayar'dır.
Bu bahsi, Adnan (Oktar) Hoca'nın Dabbet'ül Arz yorumuyla kapatıyorum. Adnan Hoca'ya göre; Kuran'daki tanımıyla uyumlu olarak, topraktan çıkarılan elementlerden imal edildiği ve insana iyiyi ve kötüyü ayırmakta yardımcı olan (adeta nasihat veren) konuşmalar içeren internet imkânını barındırması yüzünden Dabbet'ül Arz 'Bilgisayar'dır.
8 - Eserleri
bilimsel kitaplara bakış açısını değiştirdi
Stephen
Hawking’in akademik-ilmi ve popüler alanlarda olmak üzere, yayınlanmış çok sayıda makalesi ve kitabı vardır.
Popüler
kitapları, ‘Zamanın Kısa Tarihi’, ‘Zamanın
Resimli Kısa Tarihi’, ‘Kara Delikler ve Bebek Evrenler’, ‘Ceviz Kabuğundaki
Evren’, ‘Zamanın Daha Kısa Tarihi’, ‘Büyük Tasarım’, ‘Zamanın ve Uzayın Doğası (Roger
Penrose ile birlikte)’ ‘Her şeyin
Teorisi’, ‘Ceviz Kabuğundaki
Evren (görselli edisyonu)’ ‘Evreni kucaklayan Karınca’ isimleri altında Türkçeye çevrilmiştir.
Yarı akademik mahiyetteki ‘On the Shoulders of Giants’ isimli eseriyse Türkçeye
çevrilmeyi beklemektedir.
Hawking’le
ilgili bir metinde, kozmologla adeta özdeşleşmiş olan Zamanın Kısa Tarihi’ne özel
bir parantez açmamak, o yazının eksik ve zaaflı olduğuna delâlet eder. Elde
ettiği satış başarısıyla popüler bilim kitapları tarihinde adeta bir fenomen
haline gelen eser, sağlık masrafları, yazarın akademisyen maaşıyla altından
kalkamayacağı bir noktaya geldiğinde, Cambridge Üniversitesi Yayınevi tarafından
ortaya atılan bir fikrin realize edilmesi sonucunda ortaya çıkmıştır.
Söz konusu üniversite yayınevi, Hawking’e popüler bir kozmoloji kitabı yazmasını önermişti. Kitabı editörüne teslim ettiğinde, onun satış tahminini soran Hawking’e editörünün verdiği cevap şimdiden antolojilik olmuştur. ‘2,500 satarsa masrafını kurtarır, 10,000 satarsa hem sen hem de üniversite bu işten para kazanırsınız, şayet 25,000 satarsa bu mükemmel demektir!’.
Yine bu kitap
özelinde gerçekleşen ve Zamanın Kısa Tarihi’nin ilk müsveddelerini nasıl
bulduğunu soran Hawking’e, editörünün ‘kitabında formüllere yer verdiğini
görüyorum. Her formülün, olası okurunun yarısını senden uzaklaştırdığını
bilerek yaz’ diye cevap verdiği iddiasını aktaran anekdot da, popüler bilim
tarihi yayıncılığının kulis dedikodularının immortalleri arasına yazdırmıştır
adını.
Söz konusu
kitap, 1988’den bu yana dünyanın hemen bütün dillerine çevrilerek 11 milyona
yakın bir satış rakamını realize etmiştir. Bu, popüler bir bilim kitabı için
öylesine inanılamaz bir olaydır ki, bilim kitapları yayıncıları, Zamanın Kısa
Tarihi’ni sektörde bir milât olarak kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Öte yandan,
Hawking’in, kızı Lucy Hawking’le birlikte yazdığı ve ‘George ve Büyük Patlama’, ‘Evrene Açılan Gizli Anahtar’ isimleriyle
Türkçeleştirilen kitapları, çocuklara kozmolojiyi sevdirmek için yazdığı bir
dizi kitabın ikisi olup, alanının en iyilerindendir.
9 - İnsanoğlu
dünyayı terk etmezse yok olacak! (5)
Bütün çığır
açan büyük beyinler gibi, Hawking de, insanoğlunun uzak geleceği hakkında
düşünmekte ve vardığı sonuçları insanlık camiasıyla paylaşmaktadır. Ona göre,
çok kırılgan olan türümüzün dünyamızdaki yaşamı en fazla 1,000 yıl daha
sürebilir. Bu yüzden de insanoğlu, şayet önümüzdeki birkaç asır içerisinde
dünya ile birlikte yok olmak istemiyorsa, mutlak surette uzaya açılmalı,
evrende başka noktaları da kolonize ederek, kendisini dünya dışına taşımaya
muvaffak olmalıdır.
Yerel
çatışmaların, bunlar, şimdiye değin, bölgesel ya da küresel çatışmaların pimini
çekmemiş olsalar da; insanlığın halâ barbarlıktan kurtulamadığının sayısız
emaresini taşıyor olması; ekonomik krizin, insanlığın ve medeniyetin küresel çöküşüne
yol açabilme riskini her zamankinden daha çok içeriyor oluşu; açlığın,
yoksulluğun ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir türlü giderilememesi; ciddi
sağlık sorunlarının bir çoğuna halâ nihai bir çözümün bulunamaması verili
aktüel uğraktaki küresel sıkıntıların bazılarıdır.
İnsanlarının
dini, etnik, ideolojik ve siyasi nedenlerle çok ciddi anlamda bölündüğü; her bir kesimin de diğerlerine neredeyse sağır kesildiği; muarızını
ötekileşmekten ve ona (fiziki anlamda olmasa bile, psikolojik, fikri, itikadi
ve adli düzeylerde) yargısız infazlar ve linçler uygulamaktan kaçınılmadığı;
kadınlara, etnik ve dini azınlıklara, sakatlara, eşcinsellere nefret suçu
sınırlarını zorlayan davranışlarda bulunulduğu 2014 Ekim Türkiye’sinde,
Hawking’in ‘uzaya açılın, yoksa 1,000 yıl içinde yok olacaksınız!’ uyarısı ne
yazık ki yeterince ilgi çekememektedir.
Öyle ya,
insanları şucu bucu diye yaftalayarak hayat alanlarını
daraltmaya çalışmak varken, kim ‘uzayı fethetmek’ türünden ‘fantaziler’i kaale
alır, öyle değil mi?
Sadece Türkiye gibi temel bilimlerde ve kritik teknolojilerde geri kalmış
ve dışa bağımlı ‘Bölünmüş Ülkeler’de (tabir Samuel Huntington’ın 'Nedeniyetler Çatışması'ndan ödünç alınmıştır) değil, ilmi ve teknolojik gelişmenin en ileri düzeyde olduğu ve bunların,
sosyolojik olarak da hıfzedilerek içselleştirildiği ABD, Japonya, Almanya,
İsveç, İngiltere gibi ülkelerde de, Stephen Hawking’in ‘uzaya açılın, dünya
dışındaki planetleri de kolonize edin, yoksa evrenden silinecek, bütünüyle yok
olacaksınız!’ mealindeki uyarıları, çoğunlukla, insanlığın yetiştirdiği bir
büyük evlâdının, gerçek bir dahinin, anlamlandırılması garip bir fantezisi
olarak yorumlanmaktadır
Hawking’in gösterdiği ‘kozmik farkındalık’ ve ‘evrensel şuur’, ne yazık ki,
dünyanın büyük kısmında, elinde pankartla sokağa çıkıp ‘The End coming soon!’, ‘Jesus
is coming soon!’, ‘kıyamet yaklaşıyor!’ türünden felâket ve şeamet tellallığı
yapan yarı meczup Mesih mukallitlerinin faaliyetleriyle aynı kefeye
konulmaktadır.
10 - Bu metin şayet…
…okurunda, Hawking’in külliyatını daha derinlemesine mercek altına almak
hususunda bir nebze de olsa motivasyon oluşturabilmişse, yazarı, kendisini,
amacına erişmiş kabul edecektir.
Eserlerini okuyanların, doktorların '2 yıl içinde öleceksin' demelerinden sonra 53 yıl yaşayan ve fiziğe çok önemli katkılar yapan bu mucize insana, bu sıra dışı bilgine, ‘Stephen Hawking,
endişelenme; hemcinsin olduğun insanoğlu; yere, ayaklarının ucuna, onların
yeryüzünde bıraktığı o geçici ve kırılgan ayak izine kilitlenmekten zaman zaman
da olsa kendisini kurtarmayı becerecek, akabinde de başını gökyüzüne, o sonsuz
uzaya çevirerek, gelecek nesillerin yuvası olabilecek muhtemel yeni
mekânlarının düşünü kurmayı ve uzun erimde de olsa, oraları kolonize ederek yok
olmaktan kurtulmayı başaracaktır’ diye seslenerek tamamlamış olalım bu metni (6).
dipnotlar:
(1): http://en.wikipedia.org/wiki/Hawking_radiation
(2) 'BÜYÜK ANLATILAR CÜMLESİ'nin unsuru olan çok sayıdaki 'BÜYÜK ANLATI'dan her biri, 'küçük anlatılar koleksiyonu'nun unsuru olan sayısız anlatıdan birçoğunu bünyesinde barındırır. Birbirine taban tabana zıt olan 'BÜYÜK ANLATILAR'ın, birbirine taban tabana zıt olan 'küçük anlatlar'ı, ve, birbirine benzer (hatta özdeş) 'küçük anlatılar'ı içermesi, üzerinde durulması, ve, felsefi manada analize tabi tutulması gereken bir antitedir.
(3): Felsefi idealizmin çeşitli varyasyonlarından, ya da, (şaşırtıcı gelse de, zaman zaman görülebildiği üzere) farklı pozitivist-bilimselci mecralardan yola çıkıp, nihayetinde Platoncu idealar kuramının tesir sahasına giren felsefi ekoller; bütün veçheleriyle varoluşun bizatihi kendisinin, aslında, bahse konu bu 'BÜYÜK ANLATILAR CÜMLESİ'yle, 'küçük anlatılar koleksiyonu'nun meczolmasıyla ortaya çıkmış kozmik ve sonsuz bir aranjmana (kombinezon) tekabül ettiğini iddia edecek denli ileri götürüler ‘hayatın teorizasyonu (idealizasyonunu)’ sürecini. Bu felsefi anlayış; gayrı-akademik, yani, popüler olan felsefe ve bilim sahasından konuşan, en çok da, bilimkurgu ve fantastik kurgu varlık kürelerinden referans verilen bir antite olup, bu metnin hudutlarında ancak burada dillendirildiği kadarıyla bir yer açabilecektir kendisine.
(4) Büyük Patlama anının hemen sonrasına dair olan kozmik izler (Kozmik Arka Plân Işıması) gözlemlenebildiği için, bunlar fizik disiplini bünyesindedir. Öte yandan, 'Big Bang öncesi dönem?!?', gözlemlenemeyeceği, deneyimlenemeyeceği, laboratuara sokulup tekrarlanamayacağı için metafizik bir antitedir. Bu yüzden de, HPM gibi Big Bang öncesine dair konuşan diğer hipotezlerin, fiziğin sınırlarını genişlettikleri (doğal olarak da, metafiziğin hudutlarını daralttıkları) iddia edilirken çok dikkatli olmak icap eder; zira, buraları çok problemli sahalar olup, insanı 'sözde-bilim'in, 'sanki-bilim'in tuzaklarına ve bataklıklarına çeker. Bilim yapıyorum derken metafiziğe bulanmış 'sözde-bilim'sel argümanlar inşa etmek yerine, bazı aşırı ilkesel davranan bilim insanı, Ludwig Wittgenstein'ın TLP'de önerdiği 'Was sich überhaupt sagen lässt, lässt sich klar sagen; und wovon man nich reden kaan, darüber muss man schweigen (söylenebilir ne varsa açık söylenebilir; üzerine konuşulamayan konusunda susmalı)' ilkesine uygun davranır. Fizik diye metafizik, bilim diye 'sahte-bilim' yapacağına, Wittgenstein'ın bu tembihine uymak evlâdır doğrusu..
(5) Yukarıdaki metnin çıkış noktası, tetikleyicisi ve kıvılcımı olan haber için: http://www.ntvmsnbc.com/id/25434917/
(6): Konuyla ilgili bir metin için bknz. http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2015/04/stephen-hawking-schrodingerin-kedisi.html
dipnotlar:
(1): http://en.wikipedia.org/wiki/Hawking_radiation
(2) 'BÜYÜK ANLATILAR CÜMLESİ'nin unsuru olan çok sayıdaki 'BÜYÜK ANLATI'dan her biri, 'küçük anlatılar koleksiyonu'nun unsuru olan sayısız anlatıdan birçoğunu bünyesinde barındırır. Birbirine taban tabana zıt olan 'BÜYÜK ANLATILAR'ın, birbirine taban tabana zıt olan 'küçük anlatlar'ı, ve, birbirine benzer (hatta özdeş) 'küçük anlatılar'ı içermesi, üzerinde durulması, ve, felsefi manada analize tabi tutulması gereken bir antitedir.
(3): Felsefi idealizmin çeşitli varyasyonlarından, ya da, (şaşırtıcı gelse de, zaman zaman görülebildiği üzere) farklı pozitivist-bilimselci mecralardan yola çıkıp, nihayetinde Platoncu idealar kuramının tesir sahasına giren felsefi ekoller; bütün veçheleriyle varoluşun bizatihi kendisinin, aslında, bahse konu bu 'BÜYÜK ANLATILAR CÜMLESİ'yle, 'küçük anlatılar koleksiyonu'nun meczolmasıyla ortaya çıkmış kozmik ve sonsuz bir aranjmana (kombinezon) tekabül ettiğini iddia edecek denli ileri götürüler ‘hayatın teorizasyonu (idealizasyonunu)’ sürecini. Bu felsefi anlayış; gayrı-akademik, yani, popüler olan felsefe ve bilim sahasından konuşan, en çok da, bilimkurgu ve fantastik kurgu varlık kürelerinden referans verilen bir antite olup, bu metnin hudutlarında ancak burada dillendirildiği kadarıyla bir yer açabilecektir kendisine.
(4) Büyük Patlama anının hemen sonrasına dair olan kozmik izler (Kozmik Arka Plân Işıması) gözlemlenebildiği için, bunlar fizik disiplini bünyesindedir. Öte yandan, 'Big Bang öncesi dönem?!?', gözlemlenemeyeceği, deneyimlenemeyeceği, laboratuara sokulup tekrarlanamayacağı için metafizik bir antitedir. Bu yüzden de, HPM gibi Big Bang öncesine dair konuşan diğer hipotezlerin, fiziğin sınırlarını genişlettikleri (doğal olarak da, metafiziğin hudutlarını daralttıkları) iddia edilirken çok dikkatli olmak icap eder; zira, buraları çok problemli sahalar olup, insanı 'sözde-bilim'in, 'sanki-bilim'in tuzaklarına ve bataklıklarına çeker. Bilim yapıyorum derken metafiziğe bulanmış 'sözde-bilim'sel argümanlar inşa etmek yerine, bazı aşırı ilkesel davranan bilim insanı, Ludwig Wittgenstein'ın TLP'de önerdiği 'Was sich überhaupt sagen lässt, lässt sich klar sagen; und wovon man nich reden kaan, darüber muss man schweigen (söylenebilir ne varsa açık söylenebilir; üzerine konuşulamayan konusunda susmalı)' ilkesine uygun davranır. Fizik diye metafizik, bilim diye 'sahte-bilim' yapacağına, Wittgenstein'ın bu tembihine uymak evlâdır doğrusu..
(5) Yukarıdaki metnin çıkış noktası, tetikleyicisi ve kıvılcımı olan haber için: http://www.ntvmsnbc.com/id/25434917/
(6): Konuyla ilgili bir metin için bknz. http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2015/04/stephen-hawking-schrodingerin-kedisi.html
Faydalanılan kaynaklar:
1***Stephen Hawking Yaşamı – Kuramı ve Son Çalışmaları,
yazan: Michael White – John Gribbin, çeviren: Nezihe Bahar, Sarmal Yayınevi,
İstanbul, Kasım 1993.
2***Stephen Hawking – Evreni Kucaklayan Karınca,
hazırlayan: Gene Stone, editör: Stephen Hawking, çeviren: Sema Sezgin, Alkım
Kitapçılık Yayıncılık, İstanbul, 1993.
3***Zamanın Kısa Tarihi – Büyük Patlamadan Kara
Deliklere, yazan: Stephen Hawking, çeviren: Dr. Sabit Say – Murat Uraz, Doğan
Kitapçılık AŞ, İstanbul, basım tarihi belirtilmemiş (c. 1990’lar).
4***Hawking ve Tanrı’nın Aklından Geçenler, yazan: Peter
Coles, çeviri: Adil Baktıaya, Everest Yayınları, İstanbul, 2001.
5***Hawking ve Karadelikler, yazan: Paul Srathen,
çeviren: Ahmet Civan, Gendaş AŞ Yayınevi, İstanbul, 1998.
6***Stephen Hawking’in Evreni – Hawking’in Kuramına
Giriş, yazan: John Boslough, çeviren: Osman Bahadır, Sarmal Yayınevi, İstanbul,
1995.
7***Kara Delikler ve Bebek Evrenler, yazan: Stephen
Hawking, çeviren: Nezihe Bahar, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1994.
8***Uzay ve Zamanın Doğası, yazan: Stephen Hawking –
Roger Penrose, çeviren: Prof. Dr. Umur Daybelge, Sarmal Yayınevi, İstanbul,
1996.
9***The Nature and Space and Time, yazan: Stephen Hawking, Roger Penrose; Princeton Science Library; 2010, USA (http://press.princeton.edu/titles/9165.html)
10***The Illustrated a Brief History of Time – Updated & Expanded Edition, yazan: Stephen Hawking, Bantam Books, USA, 1996.
10***The Illustrated a Brief History of Time – Updated & Expanded Edition, yazan: Stephen Hawking, Bantam Books, USA, 1996.
11***Stephen Hawking’s Universe – the Cosmos Explained,
yazan: David Filkin, foreword by Stephen Hawking, Basic Books, USA, 1997.
12***Stephen Hawking’in Evreni – Kâinatın Sırları, yazan:
David Filkin, çeviren: Mehmet Harmancı, Aksoy Yayıncılık, İstanbul, 1998.
13***The Universe in a Nutshell, yazan: Stephen Hawking,
Bantam Books, USA, 2001.
14***Ceviz Kabuğundaki Evren, yazan: Stephen Hawking,
çeviren: Kemal Çömlekçi, Alfa Yayınevi, İstanbul, 2002.
15*** Çizgilerle Stephen Hawking - Yeni Başlayanlar İçin,
yazan: J.P. McEvoy, resimleyen: Oscar Zarate, çeviren: Serra Cindoruk, Milliyet
Yayınları, İstanbul, 1996.
16***Introducing Stephen Hawking, yazan: J.P. McEvoy,
resimleyen: Oscar Zarate, Icon Books UK – Totem Books – USA, 2000.
17***https://www.newton.ac.uk/about/isaac-newton/life
18***http://en.wikipedia.org/wiki/Stephen_Hawking
18***http://en.wikipedia.org/wiki/Stephen_Hawking
20***http://www.youtube.com/watch?v=CCWOeSc5oA0&feature=related
21***http://www.youtube.com/watch?v=07boLZOzJNs&feature=related
22***http://www.youtube.com/watch?v=7Ge8K5k_0K0&feature=related
23***http://www.hawking.org.uk/
24***http://www.damtp.cam.ac.uk/research/gr/members/
27***Türkiye Diyanet
Vakfı’nın yayınladığı İslam Ansiklopedisi’ndeki Dabbetu’l-arz maddesi: http://www.erdemyolu.com/dabbe/dabbetul-arz_diyanet-islam-ansiklopedisi.html
Merhaba Ziyaver Bey, ilgi alanım olması sebebiyle elime geçen astronomi, zaman vs. konularını içeren felsefi ve bilimsel kitapları satmayıp kendime ayırmakla ne kadar faydalı bir iş yapmış olduğumu daha iyi anladım.
YanıtlaSilBu yazınız İsmet Berkan'ın hafta sonları gazetede yazmış olduğu bilimsel içerikli köşe yazıları tadında olmuş. Akademik bir yazı değil ama "Prof. Dr. Ziyaver Şencan" titriyle yazsanız da kimse laf edemezdi. Hangi üniversiteden diye aranır dururlardı Google'da. O derece yani.
Stephen Hawking'in hakkını şu şekilde teslim etmeyi uygun görüyorum:
Nasıl ki "Nat 'King' Cole" şeklinde oluşturulmuş bir müzisyen ismi varsa bu evrende, "Stephen Haw'King' doğuştan vardır ve "sonlu ama sınırsız evreninde" bir kraldır.
Saygılarımla.
"Mekansız ve kedisiz sahaf Dursun"
Selamlar Ziyaver kardeşim,yazılarını zevkle okuyorum..Hawking okurken hepimizi şaşırtan bir bilim adamı.Aslında varoluşun nedeni,niçini ve ne olacağımızı açıklama gayreti içinde olan herkes onu okumalı..kapitalizm in 'ben-egoizm' kar ve çıkara dayalı yüzünün fazla uzun bir süre geçmeden dünyadaki canlılığı yok edeceği kanaatindeyim..hakça bir bölüşüm ve kendine yeter bir eko sistem yaratılması bu günkü ilerlemeci düşüncenin ana konusu olmalı.Ama Hawking in işaret ettiği uzaya yoksullar çıkamayacağına göre bu dünyada insanlığın diğer canlılar ile birlikte daha uzun yaşamasını sağlamak için mücadele şart değilmi ..sevgiyle kal..
YanıtlaSildeğerli dostlarım, 'mekânsız ve kedisiz sahaf dursun' ve Timur Yayla'nın entreresan kritiklerini zevkle okudum.
YanıtlaSilellerine sağlık arkadaşlar ve en kısa zamanda, yukarıdaki konuların da gündeminde olduğu, şöyle bol çaylı bir muhabbetin de dibine vururuz inşallah:-)))
çalışmalarım hakkındaki bütün değerlendirmeleri saygıyla karşılıyorum. onlara 'kötü' notunu verenlerin, bunun nedenini, çok kısa da olsa paylaşmaları, metindeki (varsa şayet) hataların düzeltilmesine katkı verecektir. bu yüzden de nesnel anlayışla yapılmış olumsuz eleştiriler, benim için çok değerli armağanlar niteliğindedir.
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil