yılmaz özdil'in sözcü'ye geçme olasılığı, hürriyet patronajını çok rahatsız ediyor olmalı




uğur dündar'ın halktv'de 3 ekim'de yayınlanan halk arenası programında, beşar esad'a karşı erdoğan'ı savunduğu için, okur kitlesinden çok ağır hakaretler gören yılmaz özdil, yaklaşık olarak 2 haftadır yazmıyordu.

bu durum, 'yılmaz özdil hürriyet'ten atıldı!' iddialarını yeniden gündeme oturttu.

aslında, bunun gerçekleşmesi, yani, hürriyet'in özdil'i kovması, bana çok ama çok küçük bir olasılık gibi gözükmekte.

başlığın imâ, iddia ve nispet ettiği hususlara girmeden önce, önemine binaen, şuna vurgu yapmayı zorunlu görüyorum:

yılmaz özdil; nezaket sınırları dışına çıkma, alay etme, kişilik haklarına saldırma, ötekileştirme, nefret suçu işleme, hakaret, ırkçılık gibi benim asla katılmadığım unsurları yazılarında, konuşmalarında, röportajlarında, tv programlarında ne yazık ki sık sık dillendirmekten kaçınmadığından, hiçbir zaman benim favori yazarlarımdan olmamıştır. onun, bahsettiğim tavırlarından vazgeçmemesi durumunda, bu tercihimin değişmeyeceği de aşikârdır.

bu 'mecburi ve de ehemmiyetli' şerhi düştükten sonra, yazımın başlığı üzerinden ilerlemeye devam ediyorum.

okurlarımın bazısının 'şimdi bu bahsi açmanın ne alemi vardı?' demesi durumunda, ona:

'bana öyle geliyor ki, bir kısmı memleketimizin âfâkını karartarak türkiye toplumsal formasyonunun demoralize olmasına neden olan; bazısı altımızdaki metamorfik kayaçların arasında konuşlanarak (konuçlanma? konumlanma?), ayağımızın altındaki zemini çatırdatan; bazıları toplumsal aktörlerimiz arasındaki çimento malzemesini, 'nemin taşı, elemin insanı kemirmesi' gibi kemiren; ve nihayet diğer bazıları da her neredelerse işte tam da orada mukîm olup muzırlıklarını icra eden sorunsallar yumağından bir sorunsal olarak vardır böyle bir şey ve sanırım ben de bu ontolojik keyfiyetten hareketle yumurtladım başlıktaki o epistemik lâfazanlığı'

...diye cevap veririm diye düşünüyorum.

nitekim, nitekim, düşünmekle yetinmedim, deyiverdim işte.

evet, yukarıda vurgu yaptığım iddiamı tekrarlıyor ve 'bana kalırsa, hürriyet'in yılmaz özdil'i gazetede kovması çok uzak ihtimaldir' diyor ve bu minvalde de devam ediyorum: velev ki yolları ayrılırsa bile, bu, yılmaz özdil öyle istediği için olacaktır, hürriyet patronajı istediğinden değil. zira, özdil'in hürriyet okuru nezdinde çok ama çok büyük bir sosyolojik mütekabiliyeti vardır.

'yılmaz özdil'in sözcü'ye geçme olasılığının hürriyet patronajını tırstırtması sorunsalı'nı, onu (ve de onu analize karar veren anlağımı) merkezine yerleştirdiğim 'dairenin kalbi'nden, yâni, kendimden ve en yakın civarımdan, ailemden, yola çıkarak başlattığım; akabinde de, mezkûr geometrik entitenin çevresine (bahse konu dairenin çemberine, yâni, dostlarıma, arkadaşlarıma ve uzak tanışlarıma) doğru olan alanları tarayarak devam ettireceğim tecrübelere dayalı tanıklıkları derlemek esaslı mütevazi saha çalışmasıyla kuşatmaya çalışacağım.

hadi bakalım, hobarey öyleyse….

aslına bakılacak olursa, uzunca bir zamandır, haberlere büyük ölçüde netten erişmekteyim.
bu yüzden de, kabaca 2000 yılından bu yana, bayiden gazete almıyorum desem, başım ağrımaz.

hanemize giren basılı mevkuteye gelince, bunlar emekli kbb cerrahı olan kayınvalidemin (84) 'abonesi olduğu' hürriyet ve sözcü'dür.

giderek iktidara daha çok yanaştığından şikâyetçi olduğu hürriyet'i yılmaz özdil, mehmet y. yılmaz, ahmet hakan ve sedat ergin için okumaya devam eden dr. hanım (aramızın iyi olduğu zamanlardaki hitap tarzımla 'hocam'), basınımızın 'amiral gemisi'nin de er ya da geç 'sabah'laşacağına kuvvetle inanmakta. bu yüzden de, gizleyemediği, önleyemediği ve de değiştiremediği bir hali eylemekte; mütemadi bir endişe kipinde ikamet etmekte.

atatürk aşığı, ulusalcı ve lâikçi bir cumhuriyet kadını olan kayınvalidemin, yukarıda saydığım yazarlar arasında en çok da yılmaz özdil konusunda hassas olduğu su götürmez bir gerçektir.

kendisiyle aynı dalga boyundaki, benzer ‘kaygı bandı’ndaki çok sayıdaki kişi gibi o da, yılmaz özdil'i 'bir gazete köşe yazarından çok daha fazlası’na karşılık gelen bir fenomen olarak algılamakta ve sahiplenmekte.

dr. hanım özelinde her gün şahit olduğum bu durumun, özdil’in bütün fanları için de geçerli olduğunu düşünüyorum. bunlara göre özdil, türkiye toplumsal formasyonunun an itibarıyla geçmekte olduğu tarihsel momentte, cumhuriyetin, atatürk ilkelerinin, lâik yaşamın son kalelerinden birisi, belki de en önemlisidir.

işte bu yüzdendir ki, diğer birçok okuru gibi, kayınvalidem de, özdil ayrılırsa, anında bırakacak hürriyeti.

ondan sonra da, özdil (yurt, aydınlık, sözcü, yeni çağ, sol, evrensel, birgün, özgür gündem, ?,....) nereye giderse gitsin, onu sözcüyle birlikte ikinci gazetesi yapacaktır kayınvalidem.

ailemin fertlerinin çok önemli bir kısmı için de aynı hal cârîdir.

bahse konu sorunsalı (ve de onu irdeleyen benliğimi) merkezine yerleştirdiğim dairenin çevresine (çemberine) doğru olan alanı taradıkça, ailemden sonra ilkin kankilerime ve dostlarıma, sonra yakın arkadaşlarıma, sonra uzak arkadaşlarıma, akabinde uzak tanışlarıma, ardından da bunların ilişkiler ağından bana yansıyan hayati tecrübelere erişiyorum ve bunların kısm-ı azamisinde de, yukarıda dillendirdiğim yaklaşımların ve kaygıların belirleyici olduğunu görüyorum.

bu oldukça kısıtlı, mütevazi ve subjektif saha çalışmasından sonra şunu söylemekte artık bir beis görmüyorum:

son zamanlarda çok speküle edilen o ihtimal gerçekleşirse şayet; yânî, yılmaz özdil vd muhalif kalemler hürriyet'ten kovulurlarsa; hürriyet'in, öyle böyle (ve de az buz) değil, ancak ‘çok ciddi ve dramatik’ diye tavsif ve tasvir edilmesi verili ve kuşatmaya çalıştığım hakikatle mutabık olacak olan bir ölçekte tiraj kaybetmesi kaçınılmaz olacaktır denilebilir.

bu kaybı dramatik diye nitelememin nedeni, onun kabaca 100,000 civarında gerçekleşecek oluşuna verdiğim primden, bu olasılığa açtığım krediden dolayıdır.

bırakınız diğer muhalif kalemleri, şayet sadece özdil sözcü'ye geçerse bile, olası tiraj raporlarının şöyle şekillenmesinin baskın olasılık olacağını öngörüyorum:

özdil’li sözcü : 500,000
özdil’siz hürriyet : 300,000

'hürriyet'le yılmaz özdil'İn yolları ayrılırsa, bu, gazete değil, gezeteci böyle istediği için olacaktır' diye iddialı iddialı ahkâm kesmemin nedeni, yukarıdaki olası tiraj kaybın, hürriyet patronajı tarafından da çok iyi bilinmesinden ve bu bilinçle, özdil'e ihtimamla yaklaşmasındandır.

evet, hürriyet patronajının, kendilerine fevkalâdenin de fevkinde bir baskı olmadığı koşullarda, yılmaz özdil'i bünyelerinde tutmaya devam etmelerinin kuvvetli (baskın) ihtimal olduğunda ısrarcı olmam bundandır.

'yılmaz özdil'in sözcü'ye geçme olasılığının hürriyet patronajını tırstırtması sorunsalı'nın muhtasar (concise, özet, özlü, kestirme) şekilde kuşatılması operasyonunun neticesi budur muhterem kârim.

düşünce tarihinin en önemli beyinlerinden ve de insanlığın yetiştirdiği en müstesna evlâtlarından birisinin, yukarıya da aldığım o veciz ifadesinde de dile getirdiği üzere:

'hobarey!....' diyerek tamamlamış olayım bu ehemmiyetli makalemi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder