'Ekim Göğü', Soğuk Savaş döneminde Amerikalıların en büyük seçilmiş travmalarından birisi olan SSCB'nin ('Kızılların') ABD'den önce uzaya uydu ve insan göndermeyi başarmasının sosyolojik ve kültürel sonuçlarını konu almakta. |
Yazının ilk bölümü için bknz:
http://ziyaversencan.blogspot.com/2013/12/2271163-j-f-kennedy-suikast-1.html#more
6 – ‘Octobre Sky’ın ‘seçilmiş travma’sından, ‘Apollo 11’in ‘seçilmiş kıvanç’ına
JFK, hayatını inceleyen birçokları gibi, benim için de, Amerikan tarihinin
en vizyoner başkanıdır. Bu vasıf, Kennedy’i kuşatmaya ve tarife en ehil olan
niteliktir hiç kuşkusuz. Onun, Amerikalıları pençesine alarak ‘seçilmiş
travma’ları arasına giren ‘Kızılların (SSCB, Ruslar), anayurtlarını uzaydan vurması’ temelli korkularını,
deha sahibi bir liderin bahse konu maharetiyle ‘seçilmiş bir kıvanç’a
dönüştürecek olan cesur ve innovatif atağını değerlendirmeden önce, bunu
tetikleyen tarihi koşulları mercek altına almakta fayda var.
SSCB'nin Sputnik 2 uzay aracı |
Layka, Sputnik 2'le birlikte, sonsuza kadar uzayda dolaşak. |
Homer Hickam'ın, aynı isimli filme de temel oluşturan romanı. |
Yeri gelmişken, meyve sineklerinin dünyaya dönememiş olmasının, Layka’nın
akıbeti karşısında duyulan üzüntünün zerresini bile yaratamayarak, kendisine, gündemde, okyanusta karınca sidiği derekesinde bir alan dahi açamamasının; ‘varlık ('beslenme' olarak da okunabilir) zincirinde, ‘altımızda’ yer alan pek
çok canlının yaşama hakkını, zerrece sorumluluk duymadan, gasp ettiğimiz
hakikati’nin parçası olduğuna; bu durumun ise, antropologlar, sosyologlar, teologlar ve felsefecilerce mercek
altına alınası bir problematik oluşturduğuna işaret etmiş olayım.
12 Nisan 1961’de, Vostok 1’le atmosfer dışına gönderilen Sovyet kozmonotu Yuri
Alekseyeviç Gagarin (9 Mart 1934 – 27 Mart 1968), uzaya çıkarak çok büyük bir
başarıya imza atacaktı. Onun, fezadan ‘Mavi Gezegen’imize bakan ilk insan unvanını
elde etmesi, hem küresel bir üne kavuşmasına ve hem de milli kahraman
sıfatını kazanmasına neden olmuştu.
Yuri Gagarin'in başarısı ,ABD basınında geniş yer bulmuştu. |
SSCB’nin yaptığı söz konusu spektaküler atakla birlikte oluşan ve onun, kısa
zamanda uzaya hakim olacağı endişesinin etrafında gelişen kaygı temelli algı,
Amerikan kamuoyunun üzerine adeta bir karabasan misali çökmüştü. Bu durum, anayurdunda
asırlardır ciddi bir dış tehdit yaşamamış olan bahis konusu toplumun kolektif
bilinçaltında henüz bütün canlılığıyla varlığını koruyan McCarthyist paranoya
ile birleşince, ortaya kâh ‘kızılların olası feza saldırısı’nı birkaç dakika erken
fark edip, güvenli bir yere sığınmak' odaklı olan ve kâh, kurbanın,
cellâdının az sonra kafasını koparacak olan nihai hamlesini görme amacına yorulabilecek olan o insiyaki ve marazi merakının benzeri bir refleksi tekrarlarcasına
yapılan, vücut dilindeki karşılığını ise ‘sık sık gökyüzünü kollamak’ta bulan, bir
ortalama Amerikalı tavrının gelişmesine yol açmıştı.
Orson Welles'in 'Dünyalar Savaşı' radyo skeci ABD'de büyük paniğe neden olmuştu. |
JFK, lideri olduğu toplumun ‘seçilmiş travması’ haline gelen uzay
yarışındaki bu geri kalmışlık halinin; 21 Temmuz 1969’da zirve yapan bir
‘seçilmiş kıvanç’a dönüştürülmesinin bilimsel zeminiyle psikolojik - entelektüel
atmosferini yaratan kişidir. O, Homer Hickam’ın otobiyografik eserlerine ve ondan hareketle çekilen mezkûr filme konu olan, ‘bir yeniyetmenin 14 yaş
naifliğinin bütün samimiyetini ve pervasızlığını taşıyan ‘uzayı fethetme tutkusunu
ve misyonu’’nu, Amerikan ulusunun ve devletinin meselesi kılmayı başarmış, ABD’nin
uzay yarışında adım adım SSCB’nin önüne geçmesini sağlamış, bütün bunları da, dahilere
özgü olan, o sade, orijinal, kararlı, derin, hümanist ve kozmik şuurla
gerçekleştirmiştir.
7 – Bill Gates ve Steve Jobs’un önünü açan
JFK’in vizyonuydu
Uzay yarışında insanlığa liderlik yapmak Kennedy için varlık sebebi olmuştu. |
teknolojik atılımlarının en önemli tetikleyicilerinden olduğunu ortaya koyması kaçınılmazdır. Bill Gates ve Steve Jobs başta
Oldukça genç bir dönemlerinde iki büyük vizyoner: Steve Jobs & Bill Gates |
En basitinden olmak kaydıyla 'Matris Matematiği' |
Metodik şüpheciliği rehber bilen bir ihtimaliyetçi
olmam hasebiyle, iddialarımı, belirlenirci / gerekirci (deterministik) ve özcü (essentialist)
yargılar üzerinden kurmak çok da başvurduğum bir yöntem değildir. Bu başlık
altında yer alacak olan müteakip argümanlarım, bu bakımdan, mezkûr tarzıma istisnai
bir itirazi şerh olarak okunabilir.
Kennedy, Gates ve Jobs’ın aynı ulusun fertleri
olması asla bir tesadüf değildir. İstikbalde Gates ve Jobs gibi yaratıcı
kişileri çıkaran bir toplumun mazisinde Kennedy gibi bir politik figürün
olması; ya da, problematiği tersinden okuyacak olursak, geçmişinde Kennedy gibi
bir politik aktörün olduğu bir toplumun, gelecekte Gates ve Jobs gibi vizyoner
fertleri yetiştirmesi adeta kaçınılmazdır.
Captan America |
Homer Simpson |
Matris matematiğinden, öyle akademik düzeyde falan değil, lise düzeyinde bile anlayanlar, yukarıdaki ‘ABD Matrisi’nin sadece 1 düğümündeki ismin dahi işlevsiz kalması, ya da, yerinin değişmesi halinde, sonsuza ıraksayan bu ‘n x m’ boyutlu ‘matematiksel nesne’nin, satır, sütun, diyagonal ve toplam değerlerinin dramatik bir şekilde değişeceğini, bunun da, verili olandan tamamen farklı bir ABD’nin ortaya çıkmasına neden olacağını rahatlıkla görecektir. Bir diğer deyişle, matrisin bir düğümünün farklılaşması, onun hem bütün matematiksel niceliklerinin ve hem de bunların sosyolojik - bilimsel - teknolojik - kültürel - politik mütekabillerinin transforme olmasına yol açacaktır (evet, meraklısı doğru tahmin etmekte:bu başlık altındayapmaya çalıştığım, Alan Sokal’ın, prestijli / hakemli ilmi dergi Social Text’in ‘ilkbahar - yaz 1996’ sayısında yayınlanan ‘Transgressing the Boundaries: Towards a Transformative Hermeneutics of Quantum Gravity'sine becerebildiğim kadarıyla, ihtiram duruşu sergilemektir).
Bu kadar pastiş (yoksa fars mı demeliydim?) yeter
deyip, devam ediyorum.
İnsanın aya ayak basmasının, henüz, bilimkurguyla
fantastik kurgunun iştigal sahasında olduğu bir dünyada, 1950’lerin sonunda,
ulusunun önüne, bu konuda somut bir yol haritası koymanın entelektüel
hazırlıklarını yapacak denli ileri görüşlü, inovatif ve vizyoner olan Kennedy; bu
vasıfları sayesinde, takip eden 50 yılda, (başta Japonya, Almanya ve Çin olmak
üzere) rakip ulusların yaptıkları onca ilmi & teknolojik atağa karşın,
ABD’nin küresel bilim & teknoloji hegemonyasının bir türlü kırılamamasının en
önde gelen moral, entelektüel ve sosyo politik müellifi ve müessiri olmuştur.
Onlarca yıl sonra bile bilim çevreleri, Alan Sokal'ın o zekice numarasını tartışmaya devam etmekte. |
8 – ABD başkanını, bu salak zibidi tek başına vurdu, öyle mi?!?
Lee Harvey Oswald |
ABD tarihinin en cerbezeli, en karizmatik, en sevilen, en popüler başkanlarından olan JFK'in katlinin bütün sorumluluğunun, ortalama zekânın üstünde bir zekâya sahip olduğu şüpheli, tek meziyeti, keskin nişancılık olan; üstelik de, KGB ajanı olduğundan
kuşkulanılarak Pentagon’dan atıldığından beri, ismi ‘azılı komünist
Amerikalılar’ listesinin en başlarına eklenerek, FBI’ın yakın takibine de alınmış bir
zavallıya yıkılmaya çalışılması, bu konuda üretilen komplo kuramlarının devasa
bir hacme erişmesini tetikleyen unsurlardan olmuştur.
‘Bütün bunlar için vaktim yok, kim öldürdü, neden öldürdü, hemen öğrenmek
istiyorum’ diyenlerdenseniz, JFK suikastına dair dillendirilen teorilerin en
önemlilerine, ana hatlarıyla olmak kaydıyla, yer verdiğim ilerleyen satırlar tam size göre.
9 – JFK suikastına dair
dillendirilen komplo teorilerinin en belli başlıları
Jack Ruby'nin Kennedy katil zanlısı Oswald'ı Dallas Emniyet Müdürlüğü'nde vurduğu anı ölümsüzleştiren fotoğraf karesi. |
a – Suikast, 'sevdiğini öldürmeye mecbur edilen aşık’ & ‘diğer unsurlar’ koalisyonu’nun işiydi. Kennedy’nin katil zanlısını öldüren Polonya asıllı, Yahudi ABD vatandaşı Jack Ruby (Jacob Rubenstein), azılı bir anti-komünist, ateşli bir Amerikan milliyetçisi, aynı zamanda da, fanatik bir siyonistti. Marylin Monroe’nun da sahneye çıktığı Los Angeles’teki meşhur Paradise Clup’ın sahibi olan Rubby, çapkınlığıyla nam salan, kimilerine göreyse bir nemfomanyak (sex bağımlısı; hiperseksüel) olan, Kennedy’ye, gösteri dünyasından eskort kız sağlayan şebekenin önemli elemanlarındandı. Monroe’yu uyuşturucuya alıştıran, onu, hayatının aşkı olmasına karşın, dokunulmazlık ve güç devşirmek adına, Kennedy’ye peşkeş çeken de oydu.
Başkana aşık olan Monroe’nun, onu ‘karından boşanıp benimle evleneceksin, aksi halde ilişkimizi bütün dünyaya açıklayacağım’ diye tehdit etmesi, ipinin çekilmesine neden olmuştu. Kennedy’nin talebi ve gizli servisin yönlendirmesi ve yardımıyla sanatçıya zorla aşırı dozda uyuşturucu kullandıran Ruby (ve diğer mafyöz unsurlar), ardından da, onun bu trajik sonunu, yatağında barbitüratlarla intihar ettiği şeklindeki bir mizansene tahvil etmeyi başarmıştı.
Önceleri Kennedy’yi fanatiklik düzeyinde desteklemesine karşın, kendisini, deli gibi aşık olduğu Monroe’yu öldürmeye zorladığı için, akabinde onu bir çeşit nefret nesnesi haline getiren Ruby, intikam için fırsat kollamaya başlamıştı. Bu ruh hali, onu, Kennedy’ye karşı kurulabilecek bütün komplolarının olağan şüphelisi ve doğal müttefiki haline getiriyordu. İşte bu yüzden de, bu teoride ‘pergelin sabit (referans) ayağı’ intikam hissiyle yanıp kavrulan Ruby’dir; ‘pergelin hareketli ayağı’ ise, bu kısmın başlığında kendisine ‘diğer unsurlar’ şeklinde referans verilen ve takip eden diğer teorilerin birisinde veyabirkaçında zikredilen (mafya, Mossad, CIA, FBI vb. gizliservisler; Johnson; J. Edgar Hoover; ‘askeri-sınai kompleks’; Kübalı rejim muhalifleri vb. gibi) çevrelerden biri, ya da birkaçının kombinezonudur.
Kennedy, ABD gizli servis raporlarında 'nemfomanyak' şeklinde vasıflandırılmakta. |
Ölmümcül üçgen (Deadly triangle): Monroe, JFK ve Jackie Kennedy |
b – Suikast, İsrail’in, Mossad’ın işiydi. İsrail'in başlangıçta ABD'den temin ettiği, ilerleyen süreçte ise kendi teknolojik imkânlarıyla imal edip arsenaline kattığı 80 - 150 civarında nükleer silâhının olduğu kabaca 60 yıldır dillendirilen bir iddiadır. Bu iddiaları, (başta Araplar, Müslümanlar ve solcular olmak üzere) hayalhanesi zengin unsurların marifeti saydı dünya uzun zamandır.
Ta ki İsrail içinden bir ses bunu teyit edene değin.
Mordehay Vanunu (ortadaki). |
Mordehay Vanunu (1954) isimli İsrail vatandaşı, ülkenin güneyindeki Dimona nükleer santralinde çalışan bir teknisyendi. Ülkesinin nükleer silah sahibi olmasının, inandığı barışçı fikirlerin ihlali anlamına geleceğine kanaat getiren Vanunu’nun, 1986’da, Sunday Times’a, İsrail’in gizli nükleer silah programını ifşa etmesiyle ortaya çıkan bir teoridir bu. Buna göre, İsrail'in nükleer silah sahibi olmak tutkusu çok eskiydi ve kurucuları tarafından daha 1948 öncesinde ABD ve İngiltere'ye iletilmişti. ABD, başlangıçta kendi envanterinden sağladığı bir miktar nükleer silahı İsrail'e transfer ederek bu talebe olumlu cevap vermişti. Ancak, İsrail'in asıl istediği nükleer silahını yapabilecek teknoloji sahibi olmaktı. ABD, uzun süre bu alandaki bir teknoloji transferine soğuk baktı. Bunda, JFK'nin nükleer silahların yayılmasından duyduğu endişe belirleyici rol oynamıştı. Öte yandan, İsrail devleti, ABD'nin yanı sıra, İngiltere'yle de nükleer teknoloji transferini görüşüyordu. İngiliz devleti, bu konuda ABD'den daha istekli davranınca, İsrail'in ABD üzerindeki mezkûr basıncı azaldı. Ne var ki, siyonist devlet, ABD'nin bu konuda kendisine çıkardığı zorluğu hiç unutmayacaktı. Özellikle de JFK, bu blokajda merkezi bir rol oynadığı için, İsrail derin devleti tarafından adeta 'persona non grata (istenmeyen adam)' statüsünde addedilmeye başlanmıştı. Bu argümanın dillendiricileri; İsrail derin devletinin ve onun en önemli aparatı olan Mossad'ın Kennedy'yi ortadan kaldırmaya kilitlenmesini işte böylesi bir sebep - sonuç ilişkisi zemininde anlamlandırmaya çalışırlar.
Tel Aviv’in, bu operasyonu gerçekleştirmek için, ABD’de işbirliği yaptığı
stratejik müttefiki, hem fanatiklik düzeyinde Siyonizm ve İsrail yanlısı olan ve hem de, Monroe yüzünden Kennedy’den ölesiye nefret etmeye başlamış olan Jack
Ruby’ydi (bakınız yukarıdaki a şıkkı). Bu teori, yukarıdaki iddiaya benzer bir şekilde, Kennedy’ye karşı
olan (FBI, CIA gibi) kimi etkili çevrelerin de sürece dahlini öngörmektedir.
J. Edgar Hoover |
kendisine göre, tehlikeli olan unsurları hakkında, mahrem bilgilerle dolu (ve sadece kendisinin erişebildiği) çok gizli dosyalar hazırlayarak tam bir korku imparatorluğu oluşturmuştu. Birçok araştırmacı, Hoover’ın ‘devr-i iktidarı’nda seçilen ABD Başkanlarının, çok istemelerine karşın, onu bir türlü yerinden edememesini, bahse konu bu gizli dosyalar faktörüne bağlar.
J. E. Hoover tam bir korku imparatorluğu yaratmıştı. |
Herkesin yatak odasını gözlersen, herkesin gözü de senin yatak odanda olur. |
Kurduğu etkin ispiyonaj ağıyla, Beyaz Saray’ı bile (bir nevi 'Biri Bizi Gözetliyor Evi' misali) izleyen ve
JFK’in adeta nefes alışını kontrol eden Hoover, hasmının derhal ipini çekmezse, kendi ipinin çekilmesinin an meselesi olduğunun tabii ki farkındaydı. Onun; Jack Ruby'nin en önemli unsurlarından olduğu mafyöz bir şebekenin, FBI'ın ve belki de Kübalı göçmenlerin
parçası olduğu geniş kapsamlı bir tertibin düğmesine basması, işte bu tarihsel
fon üzerinden okunması gereken bir realitedir.
Üçüncü ve son bölüm pek yakında….
hamiş: Metnin hazırlanması sırasında
faydalanılan kaynakların önemlilerinden oluşmuş temel bir liste, bu çalışmanın
3. ve son bölümünün nihayetinde paylaşılacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder