1 - 1 Aralık 2014 günü her yıl kutlanılası önemde bir olaya sahne oldu
An itibarıyla artık kamuoyundan saklanamaz hale gelmiş olan, pek yakında da nikahlâ taçlanması beklenen Acun Ilıcalı ile Adriana Lima aşkını ve ilişkisini, salt beşeri ilişkiler boyutuyla ve bir erkekle bir kadın arasındaki o kadim 'bir arada yaşama formatı' prizmasından kırıldığı haliyle değerlendirmek yanlış olur. Bu olayı, parçası olduğu o muhteşem 'Yeni Türkiye' büyük resminin içerisinde ele aldığımızda ancak doğru anlamlandırabiliriz. İlerleyen satırlarda, bu misyonu ifaya gayret edeceğim.
Güne şu link üzerinden eriştiğim
http://www.radikal.com.tr/hayat/acun_adriana_limayla_ask_mi_yasiyor-1242606 vaka-i hayriye haberi ile başladığımda, bir an için 'yaw ne şanslı milletiz beee!!! gün geçmiyor ki 'Yeni Türkiye' bize yeni ve mucizevi güzellikler yaşatmasın!' diye düşünmekten alıkoyamamıştım kendimi. Acun Ilıcalı - Adriana Lima aşkını müjdeleyen haber, gerçekten de kelimenin hakiki anlamıyla mucizevi güzellikte bir olaydı bizim için. Bunu öğrenmemiz hepimizi, ister istemez, haklı bir sevince ve derûni bir gurura boğmuştu.
2 - Eski Türkiye = '0' özgüven ve eziklik demekti
'Niye ki?!?' denilirse, gönül rahatlığıyla 'niyesi şu!' derim: 'Yeni Türkiye' kurulana kadar, gençlerimiz, '0' (yazıyla: sıfır) öz güvene sahiptiler de ondan. Bu yüzden de, bırakın Adrina Lima'ya 'yaw Adrian'ım limacım, canım ciğerimcim, ben seninle çıkmaya bi miktar meyyal gibiyim; sen de bana müteveccih olaraktan buna muadil hislerle mücehhez misin aceba aşkitocuğum?' deme cesaretini göstermeyi; onunla aynı havayı soluduklarını düşünme cür'etini bile bulamadıkları ezik bir psikoloji içindeydiler. Gençlerimizi tahakkümü altına alan bahse konu bu ezik ruh hali, 'Eski Türkiye'de Acun Ilıcalı gibi gençlerimizin, kendilerini Quasimodo ile, hatta bazı durumlarda, ondan bile daha düşük ve beter vaziyette hissetmelerinden ve hayata adeta küsmelerinden kaynaklanıyordu.
İşte 'Yeni Türkiye' denilen o mucizevi konsept, o sıra dışı tahayyül, o muhkem tasavvur, Acun gibi gençlerimize, aslında içlerinde saklı birer Brad Pit, Kenan İmirzalıoğlu ve Kıvanç Tatlıtuğ olduğu öz güvenini aşılamayı başarmıştır.
Evet, 'Eski Türkiye' = '0' özgüven (eziklik) denklemi ne kadar doğruysa, 'Yeni Türkiye' = 'Süper Özgüven' de o derece hakikatle mutabık matematiksel ifadedir.
Şimdi gelin birlikte, bu hayati önemdeki zihni transformasyonun nasıl gerçekleştiğini, bunun arkasında çalışan mekaniği, içinde sakladığı dinamikleri, Acun Ilıcalı ile Adriana Lima ilişkisi üzerinden ve parçası olduğu 'Yeni Türkiye Mucizesi' bağlamında okumaya çalışalım.
3 - 'Eski Türkiye' ve 'Yeni Türkiye' farkı
Acun Ilıcalı 'Eski Türkiye'de, yani, çok değil bundan sadece 3 - 4 sene kadar önce; Beyaz Türklerin, lâiklerin, Kemalistlerin, TÜSİAD'ın, ateistlerin, eşcinsellerin, masonların, siyonislerin, 'Paralelci Çete'nin, 'Neocon'ların, 'Faiz Lobisi'nin, 'Angela Merkel und Bayerischen Baron Gesselschaft'ın, CeHaPe Zihniyetinin, sendikaların, meslek örgütlerinin, MeHaPe Zihniyetinin, uluslararası basının, gizli servislerin, 'Kral David'in Kutsal ve Kadim Zeytin Kardeşliği Gizli Örgütü'nün, Ergenekon'un, çevrecilerin, İlluminati Society'nin, alkol ve uyuşturucu lobilerinin, 'Gargamel & Other Bad Men's Deeply Secret Organisation'ın, 'bağzı' taraftar gruplarının, 'bağzı' sanatçıların acımasızca ezdiği, ötekileştirdiği, hakaret ettiği, horladığı biriydi. O, bu 'toplumun zencileri'nden, milletin çeperlere itilmiş evlâtlarından ve mazlumlardandı.
Bunca haksız muameleye karşın, yılmadan, adeta bir atom karınca gibi çalışan Acun; Türki'ye'nin kara derilileri'nden olmasının bedelini ödedi durdu yıllar boyunca. 2008'de AKP artık gerçekten iktidar olmaya başlayınca, hem milletin ve hem de Acun'un kaderi de 180 derece değişmeye başladı. 'Eski Türkiye'nin acımasız, menfaatperest, maddiyatçı ve köksüz medya düzeninin, kutuplardan ekvador'a kadar dünyanın dört köşesine koşturmasına karşın, Acun'a lâyık gördüğü maaş, hafızlarımızdan silinmesine imkân ve ihtimal olmayan (Semiha Yankı'ya, onu 1975'de Türkiye'yi Eurovision'da temsile gönderdiğimizde giydirdiğimiz basma entariden bile daha kalitesiz olan) o pejmürde bermuda şortla, parmak arası tokyo ginzaları almasına ancak yetecek kadardı.
4 - 'Yeni Türkiye'de emekçiler nihayet derin bir 'ohhhhh!!!!' dediler
Oysa 'Yeni Türkiye'nin kurulmasıyla birlikte, diğer bütün sektörlerde olduğu gibi, basın emekçileri de öylesine rahata ermiş, o derece maddi bolluk içinde yaşamaya başlamıştı ki, içlerinden bazıları, kazandıklarıyla onlarca, hatta yüzlerce gayrımenkullük portfolyolar oluşturabilmiş; bazıları da, Acun gerçekleştirdiği üzere, eskiden köle gibi çalıştırıldıkları tv kanallarını satın alarak medya patronu olmuştu.
Anlayacağınız, 'Eski Türkiye'nin yıkılıp yerine yenisinin kurulmasıyla birlikte hem aziz milletimiz, hem de onun hasbi ve harbi evladı Acun silkinmiş, kendisine gelmiş ve karakterine içkin olan bütün o gizli kâbiliyet ve derûni potansiyellerini cömertçe gerçekleştirmeye başlamıştı.
1. Cumhuriyet Rejimi'nin, siyonizmin, ateistlerin ve yukarıda zikrettiğim çeşitli melânet odaklarının el birliğiyle eli kolu uzun süre bağlanan Acun gibi süper potansiyelli halis, harbi ve hasbi memleket çocuklarının, 'Yeni Türkiye' ile birlikte her gün mucize kabilinden parlak başarılara imza atmasıyla; ülkemizin artık kendi uçağını, kendi füzesini, kendi tankını, kendi (masa tenisinden 7700'lük obüse kadar olan geniş bir entervale yayılmış olan envai çeşit) topunu, kendi helikopterini, kendi otomobilini, kendi uydusunu, kendi specifica-monolitika-stractura'sını, kendi radarını, kendi trenini, kendi metrosunu, kendi cep telefonunu, kendi nükleer santralini, ('kim ne eder kendine, yine kendi kendine!' izânından uzaklaşanı uyaran) 'iç ses generatorum'unu yapmaya başlaması, aynı görkemli başarı öyküsüne referans veren o göz kamaştırıcı büyük resmin parçalarıdır.
5 - Muhalefet yapmakla 'hıyanet-i vataniye' arasındaki o ince kırmızı hat
Öte yandan, zikredilen bu hususları; yabancı partnerlerin sermaye, teknoloji, know how ve eleman katkısını öne sürerek değersizleştirmeye çalışmanın ne memleketperverlikle, ne ulusperestlikle, ne milliyetçilikle ve ne de akıl-izan-insaf-had-vicdanla alâkası olmayan patalojik bir münafıklık ve marazi bir muhalif duruş olduğunu da eklemeden geçemeyeceğim doğrusu. Muhalif unsurların, burada işaret edilen tavır ve tarzlarla 'hıyanet-i vataniye'yi ayıran fenomenin sadece incecik bir kırmızı hat olduğunu bir an bile akıllarından çıkarmadan 'icra-i sanat' eylemelerinde hem memleket ve hem de kendi selâmetleri açısından sayılamayacak kadar çok fayda vardı..
Olumsuz duruş ve tercihlerine özetle işaret etmeye çalıştığım hayatları boyunca memlekete, millete ve beşeriyete zerre miskal mertebesinde bile faydası olabilecek bir iş yapmamış bu kesimlere, sadece 'istemezük!' kipinde ikamet ederek 'Kımıl Zararlısı' frekansından yayın yapan bu çevrelere inat; içimdeki o coşkulu, o kımıl kımıl, o kıvıl kıvıl (sesi belki de size kadar erişen) o çocuk 'durun bakalım, bu henüz başlangıç; analar daha ne Acunlar doğuracak, Adriana Lima ayarında kim bilir daha kaç tane cillop gibi gelinimiz olacak; az sabredelim ve hep birlikte görelim' diye bağır bağır bağırıyor ve tabii ki bir de kurşun eritmeye çağırıyor.
Adriana Lima ile Acun Ilıcalı arasındaki ilişkinin sosyo-politik-mızıkasını, argumentum ad gastroenterum'unu, antropo-teo-metamagic'ini, matematiksel sibernetiğini, kuvantum alan kuramı bazlı rölativistik astrolojisini ve psiko-biyo-arkeo-klimatolojisini yapmaya çalıştığım bu etüdümün, bahse konu beşeri olayın 'Türkiye Toplumsal Formasyonu' ile İslâm Alemine takaddüm ve temas eden eden boyutuna dair olan bazı fikirlerden ibaret kısmını istimal etmeye geldi nihayet sıra.
6 - Erdoğan'ın karizması ve etkinliği Acun'un küresel itibarını pekiştirdi
'Yeni Türkiye'nin ve Erdoğan'ın şahsında tecessüm eden 'Kurucu İradesi ve Üst Aklı'nın dünyada oluşturduğu büyük hayranlığın Adriana Lima'yı etkilememesi anormal olurdu doğrusu. Öte yandan, Acun'un Erdoğan'a olan yakınlığı da, onun Adriana Lima üzerindeki olumlu etkisine karizmatik katkı yapmış olabilir.
Erdoğan'ın 'hat trick' yaptığı ve dünyada büyük ses getiren o önemli derbide sahaya çıkan Acun Ilıcalı'nın küresel karizmasının, bu maç sayesinde pekiştiğini düşünmek için yeterince makûl nedenimiz var diye düşünüyorum. Sporculara afinitesi olduğu bilinen Adriana yengenin, Acun'un hem mezkûr maçtaki üstün performansından, hem de Erdoğan'ın Acun'dan esirgemediği ilgi ve sevgiden ('çok önemli bi dünya lideri böyle hayırhah yaklaşıyorsa, Acun'da bi hikmet olmalı canım!' diyerek) olumlu etkilenmesi de son derece doğaldır doğrusu.
Adriana Lima'nın, Acun Ilıcalı'ya olan aşkının alevlenmesinde, Erdoğan'ın yaptığı 'Amerika kıtasını Müslüman denizciler keşfetti' çıkışının da etkili olması muhtemeldir. Küresel bir depreme neden olan ve kendisine beşeriyetin şuurunda silinemez ve geri döndürülemez bir kazanım biçiminde yer açan bu önemli ifşaatın Adriana yengenin muhayyelesi ve mutasavveresi üzerinde tesir icra eden mekaniğine kısaca bakalım isterseniz.
7 - Amerika'yı Müslümanların keşfetmesi ve İslâmofobi problematiği
Daha düne kadar İspanyollarla Portekizlilerin gerçekleştirdiği sanılan keşfin, aslında Acun Ilıcalı'nın da müntesibi olduğu Müslümanlarca yapıldığının Erdoğan tarafından açıklanması, Adriana yengede 'ülkemi Acun'la dindaş olan Müslümanların keşfetmesi, atalarıma medeniyet götürenin ve onlara efendilik yapanların Hristiyan Avrupalılar değil, Acun'un akrabaları olduğunu gösterir. Bu durumda, benim onunla evlenmem, kaybettiğim kadim sahibimle ve ruh ikizimle hayatımı birleştirmem anlamına gelecektir ki, bu da çok hoş olur ve yakışık alır doğrusu' şeklinde bir ruh hali ve düşünce iklimi oluşmasına neden olmuş olabilir diye düşünüyorum.
Acun Ilıcalı'nın Adriana Lima ile evlenmesinin hem 'Medeniyetler İttifakı Projesi'ne, hem de İslamobia'nın bertaraf edilmesine hizmet eden çok önemli boyutlar içerdiği de gözden kaçırılmamalıdır. Bahse konu beraberliğin, zikrettiğim tesirleri icra edebilmesinin dinamikleri şöyle çalışabilir: Acun Ilıcalı'nın zihninin arkasında (şuurunun derin kompartımanlarında, idrakinin ırak dehlizlerinde), bütün dünyada arzu nesnesi olan ve yüz milyonlarca erkeğin rüyalarını süsleyen Adriana Lima'yla evlendikten sonra, onu tesettüre girmeye ikna etmek gibi bir mega plân ve master proje saklı olabilir. Bu durumun, 11 Eylül 2001'den beri oluşan, Suriye ve Irak'ta yaşanan son olaylar sonrasında ise adeta zirve yapan küresel 'İslâmofobi'nin kırılmasına ve zayıflamasına ciddi manada hizmet edeceği aşikârdır.
Acun'nun faaliyetlerindeki değişimin bununla da sınırlı kalmaması olasıdır. Onun, mütedeyyin ve muhafazakâr cenaha meyletmesinin ilk merhalesi Adriana Lima'yı tesettüre sokmak ise, bunu takip eden diğer tezahürün, mutlak suretle yayın çizgisi temelli olması gerekmektedir. Acun Ilıcalı'nın, insanoğlunun beyinciğine ve bilinçaltına ('belki de 'subliminal teknikler'i de kullanarak) seslenen yayınlarını tepeden tırnağa değiştirmesi ihtimalinden bahsettiğim anlaşılmıştır sanırım. Şu ana değin kadın ve erkek bedenlerinin teşhiri, hayatın yakıcı gerçeklerinden ve zorluklarından kaçış, haz peşinde koşmak ve apolitik bir izleyici profili oluşturmak gibi misyonlar icra eden Acun Ilıcalı Medyacılığının, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde, (esas olarak Erdoğan'ın telkinleriyle) müeddep, muhafazakâr ve mütedeyyin bir çizgide yayıncılık yapmaya başlamasının sadece Türkiye değil, bütün İslâm Dünyası medyasında ciddi yansımaları olacağını düşünüyorum.
8 - Ak Saray tartışmaları
Acun Ilıcalı gibi İslâm Dünyası'nın en etkili medya figürünü bu denli ustalıkla ve üstün bir stratejik akılla yönettiğini sandığım Erdoğan'ın, milletine ve ümmetine hizmet yolundaki fedakârlıklarını yerli yerine oturtabilmek için, çok yanlış açılardan ele alınan Ak Saray tartışmalarına da kısaca bakmak gerekiyor.
Birkaç hurma ile nefsini köreltecek denli basit bir hayatı seven Erdoğan'ın, sırf memleketinin ve milletinin prestiji uğruna, binlerce odalı bir sarayda yaşama eziyetine ve zulmetine katlanmasını bile 'israf, masraf, yoksulluk, kaçak yapı, otoriterlik' bahisleri üzerinden okuyan had safhada miyoplukla malûl (çeşitli tandanslardaki) muhalif aklın; bu manasız ve tamamıyla mantık dışı tutumlarını güncellemeleri şarttır.
Muhalifler, Ak Saray meselesi gibi böylesine milli menfaatler gözetilerek yapılmış bir stratejik icraatı bile 180 derece ters bir açıdan ve tamamıyla hilaf-ı hakikat zaviyesinden algıladıkları içindir ki; Adriana Lima'nın Acun tercihini de anlayamayacaklardır. Muhalifler için Erdoğan'ın iktidarı öncesindeki 'Eski Türkiye'de, gençlerimize değil bakmaya, sümüğünü atmaya bile tenezzül etmeyen Adriana Lima, ya da ona muadil bir 'dilber-i arz'ın, 'Yeni Türkiye'de nasıl olup da kendisini gençlerimizin ayaklarının dibine fırlattığı problematiği, esrarını büyük ölçüde koruyacak olan enigmatik bir vakıa olarak kalmaya mahkûmdur.
9 - Boşuna uğraşmayın, Acun'a Paralel Çete isnadı tutmaz!
Acun Ilıcalı'yı ('17 - 25 Aralık sürecine kadar yapıp ettiklerinden yola çıkarak) 'Paralel Çete'yle çok yakındı' diye eleştirmek, şayet kötü niyetle yapılmamışsa, bilgi eksikliğinden kaynaklanan bir yanılsamadır. 'Yeni Türkiye'nin Kurucu Aklı ve İradesi'nin bile 'çok safmışız, bizi kandırdılar' diye millete şikâyet ettiği 'takiyye üstası' ve 'bin bir suratlı' 'Paralel Çete'nin, Acun Ilıcalı'yı kandırmasından daha doğal ne olabilirdi ki?!? Adriana Lima evliliğiyle epeyce gündemi işgal edeceği anlaşılan Acun'u, 'Paralel Çete' üzerinden yıpratmaya çalışmanın altı işte bu yüzden boştur. Hem de bomboş!
Erdoğan karşıtları, özellikle de onun yeminli düşmanları, umarım bu yazıda dillendirilen bağlamlar üzerinden, davranışlarının muhasebesini bir daha yaparlar ve muhalif tavırlarını hesaba çekerler. Aksi halde, Adriana Lima'nın Acun Ilıcalı tercihini Twitter'da 'abi, hatun çirkin ama paralı heriflerin koleksiyonunu yapıyor!' şeklindeki atarlı ergen tepkisiyle dillendirmek çapsızlığına ve politikasızlığına düşmekten kurtaramazlar kendilerini.
Adriana Lima atağıyla çok esaslı bir özgüven sıçramasını içselleştiren ve gençliğimize karşı cinsle ilişkiler zemininde yakalaması gereken oldukça yüksek bir küresel standart çıtası koyan Acun Ilıcalı 'Yeni Türkiye'nin hem mahsulü, hem destekleyicisi ve hem de besleyicisidir. 'Yeni Türkiye' inşa edilmemiş olsaydı, biz bugün Adriana Lima - Acun Ilıcalı evliliğini kuvvetle muhtemeldir ki konuşmuyor olacaktık. Öte yandan, argumentum ad gastroenterum metodu (1) olmasaydı, (bahse konu metodun ne anlama geldiğini bilenlerin hemen teslim edecekleri üzere) bu yazı da asla ve kat'a ortaya çıkmamış olacaktı.
dipnot:
(1): Argumentum ad gastroenterum için bknz.
http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2013/10/argmentum-ad-gastroenterum.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder