'dünyanın en usta okçusu'na zeyl







1 - dünyanın en usta okçusu' (http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2015/01/dunyann-en-usta-okcusu_30.htmlher şeyden önce, 1977 ya da 1978'de izlediğim ve (hikâyenin üzerindeki ithaftan da anlaşılabileceği üzere) çok etkilendiğim dersu uzala'ya yaptığım bir ihtiram duruşudur (i). o yüzden, bu mezkûr metin de, etkilendiği (öykündüğü, referans verdiği) akira kurosawa filmi gibi, hakiki bir 'erkekçil (erkek egemen, maskülenist) antite'dir. böyle algılanması için (bir dişi kartal dışında feminen unsura yer vermemenin de arasında yer aldığı) bir çok hususa dikkat ettiğimin teslim edileceğini sanıyorum. öte yandan, aslına bakılacak olursa, göçer toplumlarda kadınların çok önemli olduğu; oba yönetiminde yer yer dominant oldukları tarihi realitedir. hatun'un doğrudan han'ın yanında oturduğu konseptler, bu alana dair okumalar yapan; dramalar ve dokümanterler izleyen herkesin muhayyelesinin parçası olsa gerektir. bu belirgin tarihi, antropolojik ve sosyolojik olgulara karşın, metnimi özellikle (bile isteye, taammüden) kadınsızlaştırarak (de-feminisation), erkek egemen yaklaşımın daha çok öne çıkmasını murad ettim. 

öykünün taşıdığı ve 'kadın(lar) ve on(lar)a duyulan aşk' merkezindeki 'eksik', bu haşiyede dillendirilen diğer hususat gibi, yukarıdaki antitenin altını şeddeli bir şekilde çizmek adına yapılan bilinçli bir tercihtir. kadın kahramanların, varlık ve edimleriyle metnimin erkekçil yanına şu ya da bu şekilde zarar vermesi riskini tamamıyla bertaraf etmek zorundaydım.

2 - dünyanı içinde bulunduğu feci duruma, onu binlerce yıldır yöneten (sömüren, istismar eden) ve bunu yaparken de, diğer cinsi de baskılayan, sömüren maskülenist yaklaşım (anlayış, fikriyat) getirdi. ekolojik felâket bunun en trajedik ve vahim tezahürüdür. metnimin örtük, saklı ve ama oldukça da inatçı ve kuvvetli olan ekolojik alt metninin oturduğu kavramsal çerçeve özetle budur.

3 - metinde fiili bir savaş tasvirinin olmaması da bilinçli yapılmış bir tercihtir. insanın insanla mücadelesini ikincil plâna atan; insanın kendi nefsiyle ve içinde yaşadığı doğayla mücadelesini öne çıkaran bir kurgu ve metin yaratma kaygım ve arzum neden oldu bu tercihe. öte yandan, öykü baştan sona bir savaş hikâyesi aslında. zirâ, savaşların en büyüğü, malûm, insanın kendi nefsiyle yaptığı savaştır. ki, buna ilerleyen satırlarda tekrar döneceğim.

4 - yanı sıra, hikâye dünyevi savaş ve iktidar mücadelelerini de içermiyor değildir. boğaçkan han'ın ağzından duyduğumuz ve çok yakın bir gelecekte olacağını öğrendiğimiz moğol - bizans (roma) savaşı, oba han ve boğaçkan han'ın oba sakinlerine   olan davranışları bu fasiledendir. bunların üzerimden; hikâyenin yaşandığı tarihsel sürecin (ortamın) tasvirine derinlik (zenginlik, sahicilik) hissi katmaya çalıştım.

5 - bu çok aleni bir ruhsal yükselme, bir iç seyahat, kendi kendisine karşı girişilen bir odyssey ve toplamda (7 + 9) 16 yıl süren bir manevi, spiritüel mücadele ve cedel'dir. hatta buna cihad-ı ekber bile der sufiler; cihadların en büyüğü, en şeytani ve şerir antite olan nefs'e, ene'ye, ego'ya karşı verilen en büyük harp!

6 - kartal asya'da yaşayan çok sayıda kavmin hem tabusu, hem de kutsalı olmuş geçmişte. ancak, bir çok kavim de onu avlamaktan geri durmamış. onun etini, özellikle ciğerini ve gözlerini yemenin onun cesaret ve görme yeteneğinin intikaline yol açtığına inanan animist, şamanist kabuller yol açmış bazen buna. bazen de, hikâyemde vurgu yaptığım üzere, kartal padalyasıçadırında vd yaşamsal habitatlarında bulundurmanın uğurlu geleceğine dair olan pre-islamik inançlar olmuş bu davranış kalıplarının arkasında çalışan dinamikler.

7 - ay ve güneş, özellikle de güneş, hikâyenin gizli kahramanlarıdır. güneşin doğuşu ve batışına dair yaptığım tasvirler asla edebi süslemeler değildir; ona dair sarf edilen bütün o betimlemelerin kaynağı, nedeni; güneşin animist, şamanist toplumlarda işgal ettiği merkezi role işaret etmek içindi. mezkûr toplumların bazılarında, kendisine en yüksek derecede uluhiyet nispet edilen güneş doğduktan sonra uyanmanın, ona yapılmış bir saygısızlık olduğu ve yapan için uğursuzluğa yol açabileceğine inanılırdı. bu ve bunun gibi birçok kabul (inanç, tabu) göz önünde bulundurarak yazdım o kısımları

8 - derdevur'un yurdundan ayrıldığı yıllar olarak zikrettiğim 7 ve 9 sayılarının seçilmesi; bunların toplamı olan 16'yı oluşturan rakamların toplamının yine 7 olması, derdevur'un finalde 34 yaşında oluşu; bu sayının rakamlarının toplamının 7 oluşu, hikâyenin derdevur 18 yaşında iken başlaması, bunu oluşturan rakamların toplamının 9 oluşu.... bunların hepsi bir maksada matuftur. bu sayılar, göçer (animist, şamanist) toplumların özel manalar atfettikleri semboller ve mezkûr toplumların mitolojik ve teolojik ikonografyalarında karşılığı olan 'nitelikli nicelikler'dir. ki, aynı toplumlar islâmiyet
intisap ettiklerinde, bu hurufiliği yeni katıldıkları inanç dairesine de katmışlardır.

9 - derdevur'un obasına dönüşünü tasvir ederken mevsimlerin geçişine ısrarlı bir vurgu yapıldığı dikkatlerden kaçmamış olsa gerektir. burada güdülen amaç; mevsim dönüşlerinin, tekrarlarının ve kış ve yaz gündönümlerinin göçer, animist, şamanist toplumların zihin ve inanç dünyalarında işgal ettiği merkezi role dikkat çekilmek istenmesidir. pre-kapitalist göçer toplumların mevsim temelli idrak ve praksisleri ile, post-endüstri toplumunun parçası olan '2015 şubat'ı insanı'nın neredeyse 'femtosalise'yi bile gözeten anormal sürati ve patolojik koşuşturmacası arasındaki taban tabana zıt olan zaman telakkisine işaret ederken, bir yandan da, pre-kapitalist formasyonlardaki 'bengi dönüş' hakikatine de referans vermek istedim. malûm, ''bengi dönüş' vs. 'lineer ilerlemeci tarih zihniyeti''dir.

10 - öykü açıkça anti-kapitalist bir alt metin de içermektedir. bu, onun bir çok satırına (ve satır arasına) sinen bir özelliğidir. onun, 15,000 kişinin, katıldığı devasa bir şölen ve ziyafeti nasıl örgütleyip gerçekleştirdiklerine dair olan kısm, hiç kuşkusuz; göçer obaların imece (el birliği, ortaklaşa emek) çalışma usulü ve dayanışmacı ve kollektif mesai tarzı sayesinde sosyal yaşamlarını nasıl kolaylaştırdıklarına referans veren en belli başlı kısmı olması hasebiyle, kapitalizme en ziyade alternatif olan bölümüdür diyebilirim. bir çok metnimde de işaret ettiğim üzere, 'ya barbarlık, ya sosyalizm!' diyen bir anti-kapitalistim. bu duruşu siyasi, sosyolojik, ideolojik, fikri düzlemlerde, pre-kapitalist toplumlara güzellemeler, komplimanlar düzüp onlara özenerek, öykünerek; ya da, yarattığım bir asr-ı saadete sığınarak gerçekleştirmeye niyetim yok tabii ki. 

hikâyede yer alan ve dillendirdiğim üzere 'methiye' şeklinde algılanabilecek olan kısımlar, edebi kozmosa katmayı umduğum, düşündüğüm antitelerdir. gerçek dünyadaki politik tavrım ve tercihim; sosyalizm dairesindeki sscb, çin vd reel sosyalist pratikleri red eden; yanı sıra, bu reddiyeyle yetinmeyip, bunları her bakımdan ve pozitif manada aşan çoğulcu, demokrat, hümanist, şiddeti kategorik olarak reddeden, meşruiyetçi bir sosyalizmi vaz'eden bir teorik, ütopik seçeneğe destek vermektir.

11 - hikâyenin neredeyse bütün bölümlerinin satır aralarından sızan ve 'biz buradayız' diyen bir diğer alt metin ise, finalde zirve yapan mistik yönelim ve metafizik gerilimdir. bu alt metin, mezkûr satırların müellifinin bilimi, diğer bilme biçimlerinden çok yukarıda ve kutsal bir mevkide konumlandırmayan 'postmodern' kimi kabul ve tercihlerinin ürünü olarak okunabilir diye düşünüyorum.

12 - bir müellifin herhangi bir telifini izah teşebbüsünün hiç kuşkusuz a-'yaw, ben demek istediğimi tam diyemedim galiba; muhterem kârim, ben aslında şunları söylemek isitemiştim' demeye getiren bir acziyet itirafına gönderme yapmaklığı söz konusu olabileceği gibi; b-'okur yazdığımın alt metinlerini, şifrelerini, kodlarını okumaya, anlamlandırmaya mümeyyiz ve ehil değildir; bu yüzden de onu açıklamamda fayda var' diyen iflah olmaz bir müstekbirliğe nispet etme ihtimali de hiç kuşkusuz vardır.

13 - müellifinin 'dünyanın en usta okçusu' başlıklı hikâyesine bir zeyl olarak kaleme aldığı bu metin, yukarıda dillendirilen her iki fasileye de dahil edilmesi gayrı kabil olan bir entelektüel gayrettir. bir diğer deyişle, yazarı, 'dünyanın en büyük okçusu' ile demek istediğini tam manasıyla demeye muvaffak olmuş; okur da onun mezkûr metinde dillendirdiği bütün alt metinlerini tam manasıyla ve büyük bir isabetle dekode ve deşifre etmiştir. samimi inancım, düşüncem, hissim budur.
dipnotlar:
(i): 1960'ların sonu ile 1970'lerin ilk yarısını kapsayan on yıl kurosawa'nın hayatının en zor dönemiydi. filmleri iyi gişe yapmıyor, yanı sıra da olumlu eleştiriler almıyordu. yapımcıları yeni projelerini finanse etmeye ikna edemeyen büyük usta, derin bir depresyona girerek intihara teşebbüs etmişti. işte sscb'nin devlet film şirketi mosfilm stüdyosu tam bu sırada devreye girip ona çok güçlü bir destek verdi. bu işbirliği çerçevesinde sibirya'da çok zor koşullarda çekilen dersu uzala hem gişede başarılı olmuş, hem de eleştirmenlerden çok iyi kritikler almıştı. öyle ki, film, hem moskova film şenliğinde altın küre'yi, hem de abd'de yabancı film oscarı'nı birden kazanmayı başardı. bu film, leonid brejnev döneminde, 1970'lerde, sbkp'nin ortaya attığı 'komünizmin kurulduğu'na dair iddiayı destekleyen çok güçlü bir ideolojik alt metni olan bir sanat eseriydi. 'insanın insanı sömürmediği, sınıflı toplumların tasfiye edildiği ve emekçilerin mutlak hakimiyetinin kurulduğu bir dünyada, insanlar arasındaki mülkiyet ve iktidar temelli çelişkiler yok olur. bu durumda tarihin ve insanlığın itici gücü, ilerlemenin motoru insan ile doğa arasındaki sonsuz çelişkilere karşı verilen mücadeledir' teziydi bu alt metin. 'türkiye toplumsal formasyonu'nun yığınsal, aynı zamanda da çok parçalı bir yapıya sahip olan bir sosyalist muhalefet ürettiği bir konjonktürde, 1970'lerin ikinci yarısında, vizyona giren bahse konu film, solcuların ve sosyalistlerin kalabalık gruplar halinde izlediği ve bu temelde derin ve kuşatıcı tartışmalar da yaptığı bir sanat - estetik - ideoloji - politika fenomenine dönüşmüştü. bu satırların müellifinin dersu uzala'yı izlemesi de işte böylesi bir aktüel uğrağa ve tarihsel momente denk düşmüştü. 
filmle ilgili bilgi için bknz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Akira_Kurosava

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder