1*** bidayet: Hayat Kısa, Sanat da!
‘Yarın, yarın ve yarın, / Derken sürünüp gider küçük adımlarla, /
Zamanın son hecesine kadar; / Dünlerimiz, aptalları / Toza dönüşen ölüme götürdü. / Sön, kısacık mum! / Hayat, yürüyen bir gölgeden başka bir şey değil, / Zavallı bir oyuncu, / Bir saat boyunca sahnede çırpınıp / Sonra duyulmaz olan, / Bir aptalın anlattığı bir masal bu, / Ses ve öfke dolu, ama hiçbir anlamı olmayan.’
William Shakespeare’in Macbeth trajedisinin V. perde, 5. sahnesindeki, ‘Macbeth'in karısının ölüm haberini aldıktan sonra söylediği ve hayatın anlamsızlığını, geçiciliğini vurguladığı’ bu derin, geniş, çok katlı ve ikonik monolog ‘olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!’ cümlesi kadar popüler olmasa da, müellifin müktesebatının alâmet-i fârikalarından biridir ve sadece edebiyat sahasında değil; felsefe, politika, teoloji ve bilimde de, minimum kavramla maksimum anlam (içerik) üretmek isteyenlere işaret fişeği ve rehber olabilecek niteliklere sahip demirbaş bir metindir.[1] Diğer birçok eserin yanı sıra, meselâ, William Faulkner’a da The Sound and The Fury / Ses ve Öfke romanının yaratılması sürecinde ilham kaynağı olan mezkûr monolog, okunan satırların müellifinin, bu metin özelinde, kelime ekonomisi yaparak sözü uzatmamak konusunda mürebbilerinden oldu. Bu yüzden de okunulan metin, Nodul Almanak’ın 2023’e dair olan ilk cildindeki çizgi roman etüdüm gibi, ‘doktora tezi’ hüviyetinde değildir.[2] Giriş bölümünün başlığı olarak hayat kısa, sanat da! mottosunu istihsal ve istîmal etmem biraz bundandır, biraz da çizgi romanla hayat arasındaki örtüşmelere, özdeşliklere işaret etmeyi istememden.[3], [4]
2*** Yerli / telif çizgi roman: ‘Çok alâmetler belirdi, çook!’[5]II. Abdülhamit, Sultan Reşat ve VI. Mehmed dönemlerini deneyimlediğinden son Osmanlılardan, Cumhuriyet’in ilk 60 yılında yaşaması bakımından da ilk Cumhuriyet kadınlarından olan anneannem, namazında niyazında bir mütedeyyine olmakla birlikte, hayatının önemli bir bölümünde çok milletli, çok kültürlü kompozisyonu ve atmosferi yüzünden, bir 20. asır Babil’i sayılabilecek Pera’da yaşadığı için olsa gerek, damarına basıldığında Rumca, Ladinoca, Ermenice, İbranice, Arapça, Fransızca, İtalyanca ve Türkçe argo kullanarak canını sıkan muhatabını madara ve hatta paralize etmesini bilirdi. Kendisiyle aynı dalga boyundaki muasırları gibi, aktüel gelişmeler karşısında pençesine düştüğü hayret, korku, yadırgama, öfke ve inkâr hallerini karakterize eden ve sıklıkla tekrarladığı ‘(öte alemde beraber olmak istediği bir ahbabıyla - aktüel ifadesiyle: kankasıyla - konuşuyorsa) ahretliğim / (çocuklara, gençlere nasihat ediyorsa) evlâdım, çok alâmetler belirdi çook, zuhuru yakındır kıyametin’ lafzını, onu rahmetle yâdederek, telif çizgi roman dairemize dercediyor ve çizgi roman sektörümüzün yerli ve milli segmentinin (gövdesinin içine çökmek, merkezine doğru infilak etmek, ya da, yatay veya dikey eksenlerinden biri üzerine katlanıp boyutlarını yitirmek yüzünden) kıyametini yaşamasına, giderek de bütünüyle yok olmasına çok az kaldı diyorum. Bu karamsar tespitimin altında, çizgi romanımızın 1990’den bu yana geçen son 35 yılda sergilediği gelişim çizgisinin ana karakterinin hem senaryolar ve hem de grafik / plastik boyut bakımından, bir gerilemeye nispet ediyor olması, bir diğer deyişle, bahse konu antitenin kondisyonunun günden güne kötüleşmesi ve 21. asrın ilk çeyreğinin tamamlandığı verili momentte de bu olumsuzluğun zirve yapmış olması yatmakta kuşkusuz. Çok mu karamsar buldunuz tespitlerimi? Şu sorunun sizde olumlu bir cevabı var mı peki: Bir ülkede yayımlanan çizgi romanlar içinde yerli / telif olanların oranı en iyi ihtimalle % 3.5 - %4 civarındaysa, ‘yerli ve milli’ çizgi roman adına olumlu bir şey söylemek nasıl mümkün olabilir?!?[6] Evrimsel biyoloji, sosyoloji ve antropoloji dairelerinin kesişim alanındaki bir ilmi kozmosa referans vererek yapacağım bir analojiyle söyleyecek olursam, ‘yerli ve milli’ çizgi roman sektörümüz 1950 – 1990 dönemindeki performansından giderek daha da geriye düşerek tersine bir evrim geçirmekte, âdeta Üner Tan Sendromu yaşamaktadır.[7] Bu olumsuz tablonun nedenlerini NODUL Almanak’ın ilkinde epeyce detaylı bir şekilde paylaşmıştım.[8] Bu nedenleri, yerli / telif çizgi romanımızın verili aktüel uğraktaki hali pür melâlini anlamaya vereceği katkı bakımından önemsiyor, başlıklar halinde de olsa, onları hatırlayalım diyorum. İşte mezkûr çöküşe yol açan o faktörler:
1- Çizgi roman sektörünü
besleyen disiplinlerin başında gelen karikatür sanatının 1940 – 2000 döneminde ülkemizde
öne çıkan temsilcilerinden olan Ramiz Gökçe, Kozma Togo, Semih Balcıoğlu,
Ferruh Doğan, Yalçın Çetin, Altan Erbulak, Mıstık (Mustafa Eremektar), Turhan
Selçuk, Bedri Koraman, Cafer Zorlu, Mesut Yavuz, Ali Ulvi Ersoy, Tonguç Yaşar,
Oğuz Aral gibi her biri ekol sayılabilecek grafik sanatçıların artık
yetişmemesi, bunun doğal sonucu olarak karikatürümüzün, uzun süredir ülkemizde
yapılan uluslararası karikatür yarışmalarındaki ödüllerin başta İran, eski
Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nden doğan kimi ülkeler ve Polonya
olmak üzere, yurt dışından gelen sanatçılarca kazanılmasının da gösterdiği
üzere, bilhassa son 20 yılda baş döndürücü bir şekilde gerilemesi (yerli çizgi
romanımız gibi, yerli karikatür sanatımızın yaşadığı bu çöküş tablosu da araştırılmaya
değer bir problem alanıdır);
2- Oğuz Aral’ın
patronajında geçirdiği 1972 – 1989 döneminde Türk mizahının, karikatürünün ve
çizgi romanının amiral gemisi, istihdam merkezi ve meraklı ve istidatlı gençler
içinde de gerçek bir mektep ve gayrı resmi bir akademi hüviyetinde olan Gırgır
Dergisi’nin el değiştirmesinden sonra, mizah yazarı, karikatürist ve çizgi
roman sanatçılarının, amip misali bölünerek çoğalan, çoğaldıkça okur kaybedip
ekonomik sıkıntıya düşen ve kapanan dergilere dağılması;
3- Sektöre yatırım yapabilecek
dürüst, ilkeli, kültürlü ve sektörün küresel aktörlerinin network’lerinin
parçası olan müteşebbislerin, 1940 – 1995 dönemine damgasını vuran ilkesiz, kalitesiz,
özensiz, kopya, korsan çizgi roman yayıncılığı[9]
yüzünden, bu sahaya fon aktarmaya sıcak bakmamaları;
4- Öz kaynak yetersizliği
yüzünden kaliteli çalışan istihdamının sağlanamaması, bunun çıktıları olan stratejik
kazanımlara yol açacak projeksiyon ve previzyonların, pazar paylarını tahkim eden
ve giderek de okur tabanını genişleten yayın skalasını çeşitlendirmek temelli yaklaşımların
ve özgün reklâm ve pazarlama stratejilerinin geliştirilememesi;
5- Mahmud Asrar, Hakan
Tacal, Yıldırım Örer, Yıldıray Çınar, Sümeyye Kesgin, Emre Orhun, Ersin
Karabulut gibi kaliteleri gezegen ölçeğinde kabul edilen yetenekli yazar ve çizerlerimizin
ABD, Fransa, Belçika ve İtalya çizgi roman endüstrileri gibi, küresel çizgi
roman kozmosunun önemli havzalarına iş üretmeleri, onların öykülerine /
anlatılarına kalemleriyle, fırçalarıyla hayat vermeleri, ya da ülkemizi terk
ederek bahse konu coğrafyalara yerleşmeleri. Bir diğer deyişle, beyin ve yetenek
göçü;
6- 1950 – 1990 dönemine
damga vuran Ratip Tahir Burak, Şahap Ayhan, Ayhan Başoğlu, Suat Yalaz, Sezgin
Burak, Abdullah Turan, Ersin Burak, Talat Güreli gibi sanatçıların
müktesebatlarının dinamosu diyebileceğimiz tarihi bir arka plân üzerinde
eyleyen kılıçlı kahramanlar temelindeki protagonist işlerinin (37 yıl ara
verdikten sonra 2016 – 2022 döneminde yayımlanan kılıçlı kahraman türündeki 5
ciltlik Karabala sagasıyla ‘sahalara’ muhteşem bir dönüş yapan Hikmet
Yamansavaşçılar’ın kayda değer başarısı bir istisna olmak kaydıyla), 1990’lardan
itibaren ‘eski moda’ bulunarak yeterince ilgi görmemesi; çizgi romana
yönelen yeni nesillerin 1995 – 2015 döneminde Amerikan orijinli süper
kahramanlar türünü, 2015’den bu yana önce Japon mangalarını, son 5 yıldır da
mangaların yanı sıra Güney Kore manhwalarını tercih etmesi;
7- En önemlilerini sıraladığım
nedenler yüzünden endüstri olamayan, gelişemeyerek güdük ve kavruk kalan ve
günden güne de gerileyerek inhitatın ve yok oluşun eşiğine gelen yerli / telif çizgi
roman sektörümüzün bünyesine katabileceği genç sanatçıları sinema, dizi,
reklâm, bilgisayar oyunu, endüstriyel tasarımcılık, mimari gibi rakip
sektörlere kaptırması sürecin vahametini daha da derinleştirmiş, metaforik bir ifadeyle,
‘dokuzuncu sanatın yerli ve milli unsuru’nun tabutuna adeta son çiviyi
çakmıştır.
Çizgi roman
kozmosumuzun yerli / telif bileşeninin kuşatmaya çalıştığım bu günden güne daha da kötüleşen
performans sergileme trendi; müzisyen, sinema ve dizi oyuncusu, yazar
Feyyaz Yiğit’in, Okan Bayülgen’in Disco Kralı programının 16 Nisan 2010 gecesi yayımlanan
bölümünde gerçekleştirdiği (Lost dizisiyle Survivor programına göndermelerde
bulunan) ‘Lost çok bozdu!’ skecinde dillendirdiği hali hatırlatmakta
çizgi roman meraklısına ve ‘yerli çizgi romanımız çok bozdu, çook!’
dedirtmekte âdeta[10].
2024’de yayımlanan yerli çizgi romanlardan okuduklarımı
satış başarılarından çok, senaryo ve grafik / plastik bileşen kalitesi
bakımından değerlendirdiğimde, onların ‘eli yüzü düzgün’ olanlarından iki
liste yapmanın işlevsel olacağını düşündüm: a- kayda değer bulduklarımın
tamamını içeren Uzun Liste; b- uzun listede yer alanların tamamını almaya, okumaya ve
arşivlemeye / saklamaya ayıracak yeterince kaynağı (para, zaman, fiziki mekân) ve
/ veya niyeti, hevesi, isteği olmayanlar için ise mutlaka okunması gerekenler’den oluşan Kısa
Liste.[11],
[12]
Kısa listeye dahil ettiklerimin seçiliş nedenlerine özetle yer verdiğim bu metodu
takip eden 5 bölümde de (kısmen ya da birebir) kullanacağım.
A* Uzun
liste; Kurmaca: 1- 3) Bozkurtların Ölümü 1 – 2 – 3, Atsız & Kandemiroğlu, Ötüken; 4) Ergenekon Destanı 3, Emre Erdur, Presstij; 5) Tatlı Limonlar, Burcu Türker, Sırtlan; 6) Caveman – Koleksiyon, Tayyar Özkan, Presstij; 7) Büyülü Gerzeklik, Tolga Hırsova, Presstij; 8) Ruhsuz, Erişcan Türk, Marmara Çizgi; 9) Harabe ve Labirent, Suat Gönülay, Karakarga; 10) Psikoloji Karikatürleri, Zehra Ömeroğlu, Karakarga[13].
11) Ottopunk – Fasıl 1; Erim Şişman, Muhtelif Kitap.
Kurmaca dışı: 12) Yüzen Köşk’ün Anahtarı, Cem Dedekargınoğlu - Umut Şumnu & Bahadır Yazıcı, Karakarga; 13) Sultanahmet’te Var Bir Yılan, Cem Dedekargınoğlu – Umut Şumnu & Bahadır Yazıcı, Karakarga; 14) Opera’nın Hayaleti, Onur Kutluoğlu – Umut Şumnu & Onur Kutluoğlu, Karakarga; 15) Ankara Palas’ın Merdivenleri, Cem Dedekargınoğlu – Onur Kutluoğlu – Umut Şumnu & Umut Şumnu, Karakarga;[14], 16) 1914 – Sarıkamış’tan Çanakkale’ye, Hikmet Yamansavaşçılar, Çizgi Düşler; 17) Bir Karikatüristin Hatıra Defteri, Mümin Durmaz, Kara Karga;[15] 18) Ay Işığında Kadınlar, Ezgi Aksoy & Betül Yılmaz, Karakarga.
B*Kısa Liste: 1- Ay Işığında Kadınlar: 12,000 yıllık erkek egemen düzenin olumsuz
dayatmalarına, kısıtlamalarına karşın, son 2 asırda Dünyanın her bakımdan olumlu
istikamette değişmesine katkı veren cesur kadınların hayat hikâyelerini kısa ve
vurucu anlatılara eşlik eden sıcacık bir illüstrasyon üslubuyla veriyor. 2-
1914 – Sarıkamış’tan Çanakkale’ye: Osmanlının ilk Cihan Harbi’ndeki en ağır
mağlubiyetinin trajik öyküsü, çoğu tablo mahiyetinde etkileyici ve epik kompozisyonlarla
resmedilirken, tarihi hakikatlere yüksek sadakat dikkatlerden kaçmıyor. Sanatçının
bu albümünün devamı olacak olan Çanakkale ve Gelibolu Muharebeleriyle ilgili eserlerini
meraklısı sabırsızlıkla beklemekte. 3- Harabe ve Labirent: muhatabında
delinin mi, yoksa dâhinin mi elinden çıktığı noktasında tereddütler oluşturan
sıra dışı bir okültist, ezoterist, mitolojik, teolojik anlatının grafik
versiyonu. Konunun meraklısına önerdiğim etkileyici desenlerle resmedilmiş ‘beyin
yakan’ bir eser bu anlayacağınız.[16]
3*** Mangamanianın rakibi manhwamania!
NODUL 2023 almanağında manganın ortaya çıkışını, tarihsel arka
plânını, alt türlerini, küresel çizgi roman marketinde öne geçmesini, giderek
de bütün coğrafyalarda açık ara en çok satan çizgi roman türü olmayı başararak
Japonya’nın hegemonik emellerinin taşıyıcı kolonlarından olan kültür
emperyalizminin / yumuşak gücünün başat ögesi haline gelmesini ayrıntılı olarak
etüt etmiştim.[17]
2024’de dış alemde mangamania kasırgası esmeye devam etti; Türkiye toplumsal
formasyonunun çizgi roman marketinde de bununla örtüşen bir resim oluştuğu
gözlemlendi. 2024’de, çizgi roman pazarımızda, yine küresel bir trendin
coğrafyamızdaki izdüşümü olarak gerçekleşen bir diğer olgu da şuydu: birkaç
yıldır Türkçeye çevrilen ve yavaş yavaş bir fan kitlesi de edinmeye başlayan Güney
Kore çizgi romanlarına (manhwa) ve bunların (web cartoon’un
kısaltması anlamında) webtoon denilen çevrimiçi uygulamalarına olan
merak ve talepte bir patlama yaşandı.[18]
Öyle ki, Kara Karga alt markasıyla ülkemizin en önemli çizgi roman
yayımcılarından biri haline gelen Destek Medya Grubu, sadece manhwa ve webtoon
derlemeleri yayınlayan Athica Books alt markasını oluşturdu, çok kısa sürede de
birçoğu ülkemiz standartlarında gerçekten çok iyi denilebilecek satış
grafikleri elde eden çok sayıda manhwa yayımladı.[19]
Bu durum uzun süredir manga basan diğer yayınevlerinin de projektörlerini Güney
Kore’ye çevirmesine, manhwa basmasına, ya da basmak üzere telif anlaşmaları yapmasına
yol açtı. Önümüzdeki süreçte, an itibarıyla çizgi roman piyasamızın yaklaşık %50’sini
oluşturan manganın pazardaki payının giderek artan bir kısmını manhwa ürünlerine
kaptıracağı öngörüsünde bulunduğumuzda, yanılma payımızın küçük olacağını düşünenlerdenim.
At yarışçılığı dünyasından ödünç aldığım kavramlarla argümante ederek, birbiriyle
yakın akraba olan Japon, Güney Kore ve Çin çizgi romanlarına dair projeksiyon
ve previzyonumu şöyle finalize ediyorum: manga bu pazar yarışında favori,
manhwa plase, manhua ise sürprizdir.[20]
A* Uzun Liste; Kurmaca: 1 – 4) Monster 6 – 7 – 8 – 9, Naoki Urasawa, Marmara Çizgi; 5
– 7) Vinland Saga 4 – 5 – 6, Makato Yukimura, Kurukafa; 8) Eriyen Sınıf,
Junji İto, Kayıp Kıta; 9) Ürperti, Junji İto, Gerekli Şeyler; 10) Yon
& Muu, Junji İto, Gerekli Şeyler; 11 – 16) Berserk 1 – 2 – 3 – 4 – 5
– 6, Kentaro Miura, Athica; 17) Varoluş 1, Kwang Jin, Athica; 18
– 21) Blue Period 2 – 3 – 4 – 5, Tsubasa Yamaguçi, Gerekli Şeyler; 22 –
23) Gannibal 1 - 2, Masaaki Ninomiya, Felix Koleksiyon; 24) Look Back,
Tatsuki Fujimoto, Gerekli Şeyler; 25 – 27) İyi Geceler Punpun 5 – 6 – 7,
İnio Asano, Gerekli Şeyler; 28 – 29) Banana Fish 4 - 5, Akimi Yoşida,
Gerekli Şeyler; 30) Gantz 17, Hiroya Oku, Kurukafa; 31) Ezilmiş, Junji
İto, Gerekli Şeyler; 32) Aç Hayalet, Victoria Ying, İndigo; 33) Korku
Dağı, Junpei Azumi & Junji İto vd. Tokyo Manga, 34 - 36) Buna Gizem
Deme 2 – 3 – 4, Yumi Tamura, Gerekli Şeyler; 37 – 41) Beastars 1 – 2 – 3 – 4 – 5, Paru
İtagaki, Kayıp Kıta, 42 - 44) Kehanet 1 – 2 – 3, Tetsuya Tsutsu, Athica; 45 – 47) Leviathan
1 – 2 – 3, Shiro Kuroi, Athica; 48 – 51) Kedim Oyunlarım ve Ben 2 – 3 –
4 – 5, Wataru Nadatani, Athica; 52) Denizin Çocukları 2, Daisuke Igarashi,
Marmara Çizgi; 53 – 56) Zom 100 – Ölülerin Yapılacaklar Listesi 5 – 6 – 7 –
8; Haro Aso, Marmara Çizgi; 57) Rooster Fighter 2, Shu Sakuratani, Yol
Gezer; 58) Sığınak, Masasumi Kakizaki, Kayıp Kıta; 59) Wonderland 2,
Yugo Ishikawa; Marmara Çizgi; 60) Dünyayı Değiştir – Artık Seri Katilim 5,
Yuya Kanzaki, Kayıp Kıta; 61) Jizo, Mato Mo Tan, Beta BYou; 62) Ningyo,
Mato Mo Tan, Beta BYou; 63 – 65) Çılgın Yemek Kamyonu 1 – 2 – 3,Rokurou
Ogaki, Athica; 66 - 67) Seninle İçtiğim Sigara 1 - 2, Jinushi, Athica; 68)
Ölümsüz Mesih 1, Gin Zarbo, Flipper; 69) Cyberpunk Momotaro – Kelebeğin
Rüyası; AI & AI, Athica.[21], 70
- 72) Trace 5 – 6 – 7, Kei Koga, Athica; 73) Sakura Baharı, Marie
Jaffredo, Athica.[22]
Kurmaca Dışı: 74) Yarının Öteki Yüzü, Tina Cho & Deb JJ Lee, Yuzu; 75) Ot, Keum Suk Gendry-Kim, Epsilon; 76) Bekleyiş, Keum Suk Gendry-Kim, Sırtlan[23]; 77) Savaş Sanatı, Sun Zi’den uyarlayarak çizen Chih-chung (C. C.) Tsai, Epsilon.[24]
B*Kısa Liste: 1- Yarının öteki Yüzü: Kuzey Kore’den kaçmaya çalışan çocukların öyküsü kapalı kutu mahiyetindeki totaliter bir ülke hakkında, belgesel görünümlü epeyce bilgi içermekte; emperyalist Batı’nın dezenformasyonu olabileceği göz ardı edilmeden okumasında fayda var. 2- Ot: 2. Cihan Harbi’nde Japon ordusunun seks kölesi yaptığı Güney Koreli bir kadının yaşadığı büyük dram, ardalanındaki tarihsel olgu ve olaylara gömülmüş ve Güney Doğu Asya’nın binlerce yıllık estetik – plastik merceğinden süzülen bir grafik imkân uzayında resmedilmiş. Gerçek bir başyapıt. 3- Bekleyiş: Bir milleti ikiye bölen kanlı Kore savaşından 70 yıl sonra, savaşın insanlar üzerinde yol açtığı yıkıcı etkilere tarihsel gerçeklere sadık kalarak, âdeta belgeselci titizliğinde yer veren bir manhwa şaheseri daha. Ot’un yazarı ve çizerinin işi bu manhwa da. 4- Monster: Yaklaşık 4,000 sayfayı bulan 9 ciltlik bir psikolojik gerilim, polisiye, politik kurgu serisi bu. Naoki Urasawa’nın güzel sanatlar akademilerinde lisans, hatta doktora tezi olabilecek kalitedeki illüstrasyonlarının hayat verdiği senaryosu, muhatabında, komplo kuramlarının cazip ve bir o kadar da güvenilmez kozmosundan insanlık hallerinin ve Dünya vaziyetlerinin bazılarının hakikatiyle mutabık bir alt metin çıkardığı algısını yaratırken, beşeri ve sosyal ilişkilerin kaosla akraba o karmaşıklığını birçok veçhesiyle içeren bir başka alt metni de, olağanüstü başarılı bir polisiye gerilim örgüsü içerisinde mezkûr sağanın külliyatına entegre etmeyi başarmış. Anlayacağınız Urasawa’ya sırf meta-manga bir manga serisi olduğunu düşündüğüm Monster sagası yüzünden Nobel Edebiyat ödülü verilse, doğrusu ben bunu yadırgayanlardan olmam.[25] Naoki Urasawa, uzun listede 4 eseri yer alan Junji İto ile birlikte, sadece manga aleminin değil, gezegenin de en önemli çizgi roman yazar ve çizerlerinden. 5- Berserk: Karanlık güçlerle mücadele eden anti-kahraman bir paralı askerin 40 ciltlik fantastik maceraları bütün dünyada büyük başarı kazandı; anime serileri, filmleri, bilgisayar oyunları yapıldı, romanları yazıldı. Aşırı şiddet ve ölçülü erotizm içeren dizinin 18+ yaş grubu için olduğunun altını çizmeliyim. 6- Blue Period: Üniversitede resim eğitimi almak isteyen yetenekli gençleri güzel sanatlar sınavına hazırlayan okul ve kursları ve Japon güzel sanatlar ekosferini konu alan belgesel kıvamında bir manga serisi; ilgili müfredatımıza yardımcı materyal olarak eklenmesi yerinde olur. 7- İyi Geceler Punpun: Japon gençlerinin ergenlik problemlerine, iş hayatına eklemlenme sancılarına, insani ağlara, bilhassa da kadın – erkek ilişkilerine ve new age inançlar konularına dair epeyce malzeme içeren, gerçekle gerçeküstünün ustaca harmanlandığı insanın içini acıtan bir seri. 8- Trace: Tokyo polis teşkilatının olay yeri inceleme ekibindeki dahi bir uzmanın, çocukluğunda katledilen ailesinin katilini kovalaması, birimin polisiye olayları aydınlatırken kullandıkları en yeni ilmi metotlarla birlikte verilmekte. CSI tutkunları ve polisiye gerilim türü meraklıları için biçilmiş kaftan bu seri. 9- Gannibal: İzole bir Japon dağ köyüne atanan bir polisin esrarengiz ölümleri ve yamyamlık söylentilerini araştırırken ailesiyle birlikte karşılaştığı tehlike ve tehditleri içeren sert bir psikolojik gerilim, korku ve polisiye serisi. 10- Sakura Baharı: Japon annesini kaybetmiş Tokyo’nun hayhuyunda yaşayan küçük bir kızın Fransız babası tarafından bir süreliğine anneannesinin doğanın bağrındaki köy evine bırakılmasıyla tanıştığı doğallık, geleneksel Japon yaşam tarzı sayesinde benliğinde yaşadığı dönüşümler yalın ve samimi çizgilerin hayat verdiği harika panellerde canlandırılmış. Her bakımdan minimalist üsluplu bu başyapıtın ruhunuzda maksimum tesir yaratacağını düşünüyorum. 11- Savaş Sanatı: Çinli filozof, asker ve komutan Sun Zi (Tzu), bilinen en eski strateji kitabı olan Savaş Sanatı adlı yapıtıyla 2,400 yıldır yol göstermekte insanlığa. Çin çizgi romanının (manhua) yaşayan efsanesi kabul edilen C. C. Tsai tarafından uyarlanan ve çizilen eser hem içeriğinin derinliği ve önemi, hem de grafik yanının olağanüstü orijinal ve olgun oluşuyla baş tacı edilesi bir şah yapıttır. Kaçırmasın meraklısı, üzülür sonra, demedi demeyin![26]
4*** Bulutlar içinden konuşan vahşi Western dünyası: fumetto
Binlerce yıllık grafik sanatlar kozmosunun birçok unsurundan beslenen çizgi romanın kökenlerini epeyce önceye dayandırmak mümkünse de, onun o bildiğimiz modern versiyonun milâdının 5 Mayıs 1895’de strip (bant) formatında okuruyla buluşan Yellow Kid’in New York merkezli World Gazetesi’nde yayınlanması olduğunda konsensüs sağlanmıştır. İtalyan çizgi roman endüstrisinin (fumetti sektörünün) temelleri bu milâttan kısa süre sonra 20. asrın başında atıldı.[27], [28] Çizgi roman panellerindeki konuşma balonlarının bulutu andırması yüzünden İtalyancada fumetto (bulut), 9. sanat (çizgi roman) anlamında da kullanılmakta.[29] Tommiks (Captain Miki)[30], Teksas (Il Grande Blek), Kaptan Swing (Comandante Mark), Kinowa, Tom Braks gibi popüler Western fumettolarını yaratan İtalyan yazar – çizer topluluğu EsseGesse’nin bu işleri, arasında Türkiye’ninde olduğu gezegenin çeşitli ülkelerinde çok sevildi.[31] 1956 – 2008 döneminde coğrafyamızda yayımlanan bahse konu fumettilerle sürecin daha başında güçlü empati kuran çizgi roman okurumuz, Teksas – Tommiks’i uzunca bir dönem (Sana markası margarinin, Selpak markası kâğıt mendilin ve Gilette (jilet) de traş bıçağının ikâmesi nasıl olduysa) çizgi roman kavramı yerine kullandı.[32] Gianluigi Bonelli tarafından 1940’da kurulan mütevazı Redazio Audace’nin onlarca yıllık bir süreçte dönüştüğü CEPIM, aktüel ticari ünvanıyla Sergio Bonelli Editore S.p.A., halen sadece İtalya’nın değil, Avrupa ve hatta gezegenin de en önemli çizgi roman yayımcılarındandır. Mezkûr şirketin ürettiği ve en popülerleri Teks (Tex / Tex Willer), Kit Taylor (Piccolo Ranger), Zagor, Dylan Dog, Mister No, Martin Mystère, Nathan Never, Dampyr, Julia olan fumettolar, insanımızı avucuna alan EsseGessemaniadan sonra ülkemizde yeni bir fumetti kasırgası estirdi. Yeri gelmişken belirteyim: söz konusu periyotta çocukluğunu ve gençliğini yaşayan nesillerimiz, Kuzey Amerika’da 1750 – 1900 arasındaki Vahşi Batı (Western) dönemini, tarih kitaplarından çok Amerikan yapımı Kowboy filmleriyle zikrettiğim EsseGesse ve Sergio Bonelli çizgi romanlarından öğrendi. 1990 – 2010 döneminde Amerikan süper kahramanlarını konu alan comicsler karşısında mevzi yitirmeye başlayan, 2010 – 2025 sürecinde ise manga ve manhwalara karşı çok daha hızlı bir kan kaybı yaşayan genelde fumetto sektörü, özelde de alanın amiral gemisi olan Sergio Bonelli Editore eski günlerini, kelimenin hakiki manasıyla, mumla arıyor. 1993’de aylık toplam satışı 2 milyon olan Sergio Bonelli fumettisi, 2014’de ayda ancak 580,000 nüsha satabilmişti. Sağlıklı güncel verilere erişemememe karşın, satışın daha da düştüğünü söylediğimde, yanılma payımın epeyce küçük olacağını düşünüyorum. Fumettinin Türkiye satış rakamları ise tek kelimeyle facia. 1970’lerin ilk yarısında bir fumettonun aylık satışı on binlerle ölçülürken, 2025’de bu sayı 300 – 1,000 bandında gezinmekte[33]. Bu ticari başarısızlık, son 10 yılda, Lâl Kitap hariç, geri kalan bütün yayımcıların fumetti sahasından çekilmesine yol açtı. Önce 1999 – 2014 döneminin en önemli fumetto yayımcılarından Oğlak Yayıncılık sonlandırdı çizgi roman yayımcılığını. Çizgi Düşler Yayınevi 2023’de terk etti fumetto alanını. Halen birçok çizgi roman türünün başarılı yayımcısı olan İzmit merkezli Prestij Yayınları, 2014’de başladığı fumetto basımını aynı yıl sonlandırdı, Otto Manga ise 2023’de girdiği fumetto yayımcılığında 1 yıl bile tutunamadı.[34] Önemli ve tutkulu fumetti yayımcılarından Hoz Comics ve 1001 Roman Yayınları aynı yılda, 2015’de son vermişlerdi faaliyetlerine. En kaliteli fumettolardan Ken Parker’ın yayımcısı Rodeo Kitap, yayın haklarını elinde bulundurmasına karşın, 3 yıldır mezkûr Özel Seri’nin yeni sayılarını piyasaya veremediğinden, filen terk etti bahse konu alanı[35]. Mylos Kitap yayın skalasındaki tek fumetto olan Julia – Bir Kriminoloğun Maceraları serisini her ay yayımlaması gerekirken 6 ayda bir çıkararak fumettoperestlerin asabını bozmaya devam ederken; Lâl Kitap, her ay düzenli olarak (bazılarını birden çok seri halinde) yayımladığı Teks, Tex Willer, Zagor, Martin Mystère, Dylan Dog ile türün meraklılarının yegâne umudu ve fumettonun da kalesi olmaya devam etmekte.[36] Yaklaşık 60 yıldır fumetto okuyan bu satırların yazarı, 2024’de toplamda (fasikül ve ciltler halinde olmak üzere tamamını alıp okuduğu ve arşivlediği) 100 civarında fumetto yayımlayan Lâl Kitap’ın Julia’nın yayımcılığını da acilen üstlenmesini dileyenlerdendir.[37] Fumetto bahsini bitirirken, Lâl Kitap da diğer fumetti yayımcıları gibi kepenk kapatmasın ve söz konusu çizgi roman türünün ülkemizdeki varlığı devam edebilsin diye, A*Uzun Liste ve B*Kısa Liste ayırımı yapmaksızın, çizgi roman meraklılarına, benim de yaptığım üzere, bahse konu yayıncının Teks, Tex Willer, Zagor, Martin Mystère, Dylan Dog, Julia serilerini olabildiğince almalarını öneriyorum.[38]
5***Bande dessinée: çizgi romanının 9. Sanat boyutu
Türe (diğer çizgi roman ekosferlerinin sahip oldukları pozitif karakteristik özelliklerin ufkunu aşan) estetik – plastik – grafik – edebi boyutlar katarak çizgi roman = dokuzuncu sanat denkleminin maddi dünyada gerçeklik kazanmasını sağlayan çizgi roman havzalarının başında bande dessinée / frankofon olarak anılan ekosistem gelir.[39] Bağımsız çizgi roman başlığı altında inceleyeceğimiz frankofon albümler dışında kalan ve bahse konu grafik roman havzasının bütün kanonik, karakteristik ve genetik unsurlarını taşıması bakımından, onun alametifarikası sayılabilecek olan klasik bande dessinée’lerin son dönemde bizde yayımlananları Tenten (Tintin), Asteriks, Red Kit (Lucky Luke), Şirinler (Les Schtroumpfs / The Smurfs) ve Cedric’tir.[40] Bunların tamamı kurmaca türündedir.
A*Uzun Liste: 1- 3) Tenten, Hergé, Alfa Kitap,[41]; 4 –
11) Asteriks, René Goscinny & Albert Uderzo, Alfa Kitap, 8 albüm; 12
– 23) Şirinler, Peyo, Alfa Kitap, 12 albüm; 24 – 28) Cedric, Raoul
Cauvin, Alfa Kitap, 5 albüm.[42]
B*Kısa Liste: 1- Tenten: Sadece frankofon dünyanın değil, küresel çizgi roman kozmosunun tamamının en önemli serilerinden olan Tenten bu sıralamanın her durumda favorisidir. Belçikalı acar gazetecinin sadece bir albümünü, meselâ Tenten ve Pikarolar’ı okumanız halinde, geri kalan 23 albümü edinip okumanız yüksek olasılıktır[43]. 2- Asteriks: MÖ 52’de Roma imparatoru Sezar’a Alesia muharebesinde yenilen Kelt medeniyet dairesindeki Galyalı bir kavmin efsanevi komutanı ve hakanı Vercingetorix’in hayatı ve mücadele azminden esinlenen Galyalı Asteriks’in Maceraları (Astérix le Gaulois) serisi önerdiğim diğer frankofon çizgi romanı. Tarihi gerçeklerle fantastik kurmacayı ustaca harmanlayan seri gerek emperyalizme ve kolonyalizme karşı yiğitçe direnen bir kavmin mücadelesine dair verdiği olumlu mesajları, gerek pre-Hristiyan pagan inanlılarının (Asteriks maceralarının temel karakterlerinden Druid rahibi – Büyücü – Otacı Büyüfiks’in eylem ve söylemlerinde kristalize olan) var olan her şey karşı gösterdikleri muhabbet, hürmet ve ihtimama sürekli ve şeddeli vurgu yapması ve gerekse de son derece ironik ve zekice dillendirilmiş esprileriyle her yaştan okurun gönül tahtında ikamet edebilecek bir kurmaca fenomenidir Galyalı Asteriks serisi.[44], [45]
6*** Süper Kahramanlar kozmosu: kurmacanın ve idrakin insansızlaştırılması
ABD çizgi roman endüstrisi, Hollywood’un beyaz perdeye uyarladığı comics’lerin[46] sağladığı olağanüstü etkili tanıtıma ve bahse konu büyük bütçeli ‘üstün yapım’ mahiyetindeki prodüksiyonların elde ettiği etkileyici gişe başarılarına karşın, manga bahsinde işaret ettiğim üzere, gezegenin genelinde pazar kaybetmekte son 15 yıldır.[47] Arka Bahçe, Marmara Çizgi, Presstij, JBC, İthaki, Felix Koleksiyon, Kara Karga gibi yayıncılarımızın albüm ve fasikül formatında (ilgili dönemdeki toplam çizgi roman yayınının %10’undan fazlasına denk düşen bir nicelik olan) 100’ü aşkın comics yayımladıkları 2024 yılında, bizdeki satış trendi de, dış alemdekine paralel olarak, aşağı yönlü bir grafik çizmekte[48]. Bu türe dair uzun ve kısa listeleri paylaşmadan önce Comics’lerin beslediği ve büyüttüğü hayati bir problemi, insansızlaştırma / insanlıktan çıkarma (dehumanisation) sorununu, tarihsel - güncel olgu, olay ve süreçleri doğru anlamlandırmak ve bahse konu süper kahramanlar janrını yerli yerine oturtabilmek adına, mercek altına alacağım. ‘Erdem, etik ve empati ilkelerini gözetmeyen bir yaklaşımla, bazı bireylerin ya da grupların insani değerlere sahip olmadıkları, ya da bu bağlamda önemli eksikliklerle mâlûl oldukları kabulünden ve / veya inancından hareketle, onlara insan değillermişcesine davranmaktır insanlıktan çıkarmak / insansızlaştırmak’.[49] İnsanlar dahil bütün canlılara özensiz ve saygısız davranmayı, onlara şiddet uygulamayı, öldürmeyi ve ölmeyi, doğal ve mimari dokuyu tahrip etmeyi oyunlaştırarak sıradanlaştıran bilgisayar oyunlarının insanları şiddete özendirdiğine dair yapılmış çok sayıda bilimsel çalışma var literatürde. Dijital evrendeki bu antitelerin çıkış noktası ve beslenme zemini çizgi romanların bir alt türü olduğu edebiyatta, sahne sanatlarında ve sinemada kendisine yer bulan her türden şiddet görüngüleridir. Süper kahraman tarzı çizgi romanların gerek temel mantıkları gerek senaryoları ve gerekse de kurguları söz konusu şiddet olgularının sistematik olarak üretildikleri uzay-zaman sürekliliklerinin en önemlilerindendir. Süper kahramanlar ‘kötüler(!)’le ve kendi aralarındaki mücadelelerinde insan görmeyerek insanlıktan çıkardıkları (insanlığın büyük kısmını oluşturan) kişi ve grupları asla önemsemezler, (haşerelerden pek de bir farkları yokmuşçasına algıladıklarından olsa gerek!) sürekli olarak ve yığınlar halinde onların yok edilmesine neden olurlar ve bu durum ‘bir ideal uğruna katlanılması gereken sıradan zayiatlar’ olarak teorize / rasyonalize edilir, ahlakileştirilir, meşrulaştırılır.[50] Avrupalı sömürgeciler Güney ve Kuzey Amerika halklarının kurdukları uygarlıkları imha edip onlarca milyon yerliyi yok ederken ve ülkelerini istilâ ederken; yine Avrupalılar Afrika ve Asya uluslarını köleleştirirken ve coğrafyalarını kolonize ederken; Naziler Yahudileri ‘Nihai Çözüm’ yaftalı bir şeytani plânla yok etmeye çalışırken ve günümüzde demonik siyonist – evanjelik Netanyahu – Trump – Musk kliği Gazze’deki jenosidi gerçekleştirirken uyguladıkları politika ve projelere kumanda eden temeldeki işte tam da bu insanlıktan çıkarma / insansızlaştırma mantığı / ideolojisi / perspektifidir. Aşağıdaki listelerden kısa olanındaki comicslerin okunmasını, kayda değer bulduğum için uzun listeye almama karşın, diğerlerine ise kaynak ayrılmamasını öneriyor olmam bundandır.[51]
A*Uzun Liste: 1) Batman; 2) Joker; 3) Daredevil; 4) X-Men; 5) Flash; 6) Iron Man; 7) Fantastik Dörtlü; 8) Titans; 9) Ms. Marvel; 10) Dr. Strange; 11) Spider Man; 12) Wolverine;[52] 13) Invincible – ilk 4 albüm (1 – 4), Rober Kirkman & Walker – Craptree, Athika; 14) The Boys – 3 albüm (1 – 3), Garth Ennis & Darick Robertson, Athica; 15) Ghost Rider – Lanetlenmeye Giden yol, Gartt Ennis & Clayton Crain;[53] 16) Rick and Morty, 12 fasikül (41 – 52), Zac Gorman & değişik illüstratörler; 17) StilWater - 3 albüm (1 – 3); Chip Zdarsky & Ramón Pérez, Kara Karga; 18) Kıyamet Saati – son 6 fasikül (7 – 12), Geoff Johns & Gary Frank, JBC; 19) Spawn 7; Todd McFarlane & Greg Capullo, Arkabahçe; 20) Swamp Thing Efsanesi 5, Alan Moore & Stephen Bisette vd, İthaki; 21) Decorum – Nezaket, Jonathan Hickman & Mike Huddleston, Presstij; 22; Air 2 albüm (1 – 2), G. Willow Wilson & M. Kutlukhan Perker, Kara Karga; 23) Ninja Kaplumbağaları Son Ronin, Kevin Eastman – Peter Laird – Tom Waltz vd, Marmara Çizgi; 24) BRZRKR, Keanu Reeves – Malt Kindt & Ron Garney, JBC.
B***Kısa Liste: 1) Invincible: Senaristi Robert Kirkman’dan Yürüyen Ölüler’deki performansını beklemeden okunması gereken bir süper kahraman taşlaması; 2) The Boys: tekinsiz, edepsiz ve dâhî imajinatör Garth Ennis’den politik kurgu, komplo kuramı ve süper kahraman janrının kesişim kümesindeki müthiş bir anlatı; grafik yan da on numara. 3) Spawn: Eleştirdiğim şiddet merkezli eylem ve söylemlerin sadece kötülere uygulandığı bir korku ve polisiye klasiği. Bağımsız ABD comicsinin kurucularından Toddd McFarlene’in anlatısı destansı, grafik – plastik boyutu da yabana atılır gibi değil doğrusu.[54] 4) Swamp Thing Efsanesi: Nobel alsa yadırganamayacak Alan Moore’un çizgi roman tarihini kökten değiştiren sagasını sadece 9. Sanat tutkunları değil, edebiyatseverler de ıskalamamalı. 5) Decorum – Nezaket: Jonathan Hickman’ın özgün ve sağlam senaryosu şiddet ve insansızlaştırmayla malûl olmasına karşın, mükemmel ve orijinal grafik tasarımı ve illüstrasyonları yüzünden mutlaka alınmalı bu sıra dışı albüm. 6) Air: G. Willow Wilson’ın fantastik öyküsü uzun yıllar ABD’de yaşayıp grafik sanatlar alanında başarılı bir kariyer inşaa eden M. Kutlukhan Perker’in Eisner Ödülü Kısa Listesi’ne giren desenleriyle hayat kazanmış; sırf bu yüzden bile hak etmekte ilgiyi. 7) Ninja Kaplumbağaları Son Ronin: Eserin bu listede yer almasının belirleyici nedeni limitli ve artistinden imzalı varyant kapaklı fasikül seçeneğinin plastik sanat tutkunlarının estetik zevklerini doyuran mahiyeti ve koleksiyonerler için de âdeta bir ‘yatırım aracı’ niteliğinde oluşudur.[55]
7***İrfanın
ve vicdanın memleketi: Bağımsız Çizgi Roman Evreni
Bağımsız çizgi roman
türü hakkındaki teorik çalışmalarda, bu kavramın sıklıkla politik, protest, alternatif,
avangart, yeraltı nitelemeleriyle tarife çalışılan bir antite olduğunu
görürüz. Konuya dair akademik metinlerde rastlanılan bir başka
kavramsallaştırma da grafik romandır; söz konusu bilimsel metinlerde grafik
roman ve bağımsız çizgi roman isimlerinin ikame kavram olarak kullanılmaları
alışıldık bir kuramsal kuşatma metodudur. [56] Bu
yaklaşımların tamamı gerçekliği şu veya bu oranda tarife ehil ve mümeyyizdir;
lâkin, bağımsız çizgi roman olgusunu tüm veçheleriyle temsil noktasında
noksanlıdır. Bana göre bağımsız çizgi roman: 1* üretilmesi, pazarlanması,
dağıtımı ve satışı sermayenin değil yaratıcılarının imkân, kabiliyet, vicdan ve
irfanının kontrolünde olan; 2* gerek senaryosu ve gerekse de
estetik – plastik – grafik tercihleri esas olarak metin yazarı, illüstratör, grafiker
ve editör kadrosunca belirlenen; 3* mümkünse tek albümden, ya da
en fazla birkaç albümden oluşan bir hacmi olan, bir diğer deyişle sözü ‘pehlivan
tefrikası’ gibi uzatmayan;[57] 4*
orijinal bir insanlık halini ve / veya dünya vaziyetini başarıyla dillendiren
bir senaryonun yanı sıra, grafik – plastik boyutuyla da muhatabında gündelik –
olağan – rutin duygu ve düşüncelerin ötesindeki duygu ve düşüncelerin ortaya
çıkmasına yol açacak nitelikte olan; 5* insana, diğer canlılara,
gezegene ve giderek de canlı ve cansız bütün bileşenleriyle varoluş
dairesindeki her antiteye karşı ihtimam gösteren bir kozmik şuurla mücehhez olan
ve panellerinde / sayfalarında bunun izleri /ipuçları görülen / hissedilen; 6*
bütün bunlar yüzünden de, maksimalist bir ifadeyle söyleyecek olursam, ‘İNSANLIĞI,
GEZEGENİ DOKUZUNCU SANAT KURTARACAK!’ hissini oluşturabilecek nitelikte
olan çizgi romanların jenerik adıdır.
A***Uzun Liste;
Kurmaca: 1) Cinema Panopticum,
Thomas Ott, Flanuer, 2. Baskı, ciltli; 2) R.I.P. Best of 1985 – 2004, Thomas
Ott, Flaneur, 2. Baskı, ciltli; 3) Numara 73304-23-4153-6-96-8, Thomas
Ott, Flaneur, 2. Baskı, ciltli; 4) Sıradan Zaferler, Manu Larcenet, Kara
Karga, ciltli; 5) Seçilmiş, Lois Lowry’nin romanından uyarlayarak
resimleyen: P. Craig Russell, Domingo; 6) Burada, Richard McGuire,
Desen; 7) Piyango, Shirley Jackson’dan uyarlayarak resimleyen: Miler
Hyman, Siren; 8) Juliette – Bahar Hayallerle Gelir, Camille Jourdy,
Baobab; 9) Olasılıklar Yasası, Pascal Rabaté & François Ravard, Desen;
10) Pavil’in Sureti, Jeremy Perrodea, NADA; 11) Mavera, Léa Murawiec, NADA; 12) Grip,
Lale Westvind, NADA; 13) Atalet, Antonio Hito, NADA; 14) Dehliz, Jesse
Jacobs, NADA; 15) Moon Deer – Ay Geyiği, Yoann Kavege, NADA;[58] 16) Son
Kraliçe, Jean-Marc Rochette, Baobab; 17) Sineklerin Tanrısı, Aimée de Jongh, Domingo; 18) Genç Aktör 1 – Vincent
Lacoste’un Sinema Maceraları, Baobab; 19 – 20) Wunderwaffen 6 - 7, Richard
D. Nolane & Milorad Vicanović-Maza, Alfa; 20) Borodino Trampetçisi, Simon
Spruyt, Kara Karga; 21) Münchhausen – Yalanların Efendisi, Flix &
Bernd Kissel, Sırtlan; 22) Fante Bukowski – Fante Bukowski’nin Tüm Eserleri,
Noah Van Sciver, Kara karga; 23) Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım, Elena
Ferrante’nin romanından uyarlayan: Chiara Lagani & resimleyen: Mara Cerri,
Everest; 24 - 25) Kiraz’ın Günlükleri 1 - 2, Joris Chamblain, Baobab; 26)
Hilda Yabandan Hikâyeler, Luke Pearson, Baobab; 27) BKŞH – Benim Kötü
Şekillenmiş Hayatım, Gipi (Gian Alfonso Pacinetti), Kara Karga; 28) Monica,
Daniel Clowes, Kara Karga; 29) Beni
Böyle mi Görüyorsun? Jaime Hernandez, Kara Karga; 30) Habibi, Craig
Thompson, Kara Karga; 31) Akademi İçin Bir Rapor, Franz Kafka’nın bir
öyküsünden uyarlayarak çizen: Mahi Grand, Desen; 32) Dune Grafik Roman, 2. Kısım –
Muad’Dib,
Frank Herbert’ten uyarlayan Brian Herbert – Kevin J. Anderson & Raúl Allén
– Patricia Martin, İthaki. 33) Suç ve Ceza, Fyodor
Dostoyevski’den uyarlayarak çizen: Bastien Loukia, Epsilon; 34) Lulu Bir
Kadın, Etienne Davodeau, Baobab; 35) 1984, George Orwell’dan
uyarlayarak çizen: Frédéric Pontarolo,
Epsilon; 36) Hakikat Bürosu, James Tynion IV & Martin Simmons, Kayıp
Kıta; 37) Bir Savaş Hikayesi İçin Notlar, Gipi, Kara Karga; 38) Hayalleriyle
Öldüler, Pascal Mesenburg (Mezzo) & Michel Pirus (Piri), Flaneur; 39)
Caligari! Alexandre Teles, Flaneur; 40) Karga, James O’Barr, İthaki;
41 - 42) Deadendia 1 - 2, Hamish Steele, Kara Karga; 43 - 46) Cowboy
Bebop – Süper Nova Patlaması 1 - 4, Dan Watters & Lamar Mathurin, Otto
Manga; 47 - 48) Sihirli Ağaç Evi 4 - 5, Mary Pope Osborne, Domingo; 49)
Gökevi Hayalet Gezileri, Sakana Sakatsuki, YUZU.
Kurmaca dışı: 50) Paisley Park’a Gitmeyeceğiz, Thomas Kotlarek & Jef
Martinez; Kara Karga; 51) Nöromandiya – Beynin Gizemlerine Çizgilerle
Yolculuk, Uta Frith – Chris Frith & Alex Frith, Domingo; 52) Simone
de Beauvoir – Rahatsızlık Veren Genç Kız, Sophie Carquain & Oliver
Grojnowski, Alfa; 53) Lucas’ın Savaşları, Renaud Roche & Laurent
Hopman, Kara Karga; 54) Dünyadan Yansımalar 1 - Mücadele, Fabien Toulmé, Desen; 55) Sofie’nin Dünyası – Sokrates’ten Galileo’ya
Felsefe Tarihi Üzerine Bir Çizgi Roman, Jostein Gaarder’in romanından uyarlayarak
resimleyen: Nicoby Vincent Zabus, Pan; 56) Quentin by Tarantino, Amazing
Ameziane, Kara Karga; 57) Arafta, Deb JJ Lee, YUZU; 58) Sonu Olmayan
Dünya, Jancovizi – Blain, Kara Karga; 59) Unutulmazlar – 1, Fabien Toulmé, Desen; 60) Uygur Türkleri – Ölüme Kafa Tutan Bir
Halk, Eric Darbre & Eliot Frangues, Kara Karga; 61) Sokrates, Francesco
Barilli & Alessandro Ranghiasci, Kara Karga; 62) Alan’ın Savaşı, Alan
Ingram Cope’un anılarından uyarlayarak resimleyen: Emmanuel Guibert, Kara
Karga; 63) Kral Pele, Eddy Simon & Vincent Brascaglia, Kara Karga.
B*** Kısa Liste: 1- R.I.P. Best of 1985 – 2004, Thomas
Ott’un muhatabını tekinsiz ve tehlikeli alemlere
taşıyan scratchboard tekniğiyle yapılmış yazısız çizgi romanlarının en iyilerini derleyen albüm
sanatçının dünyasını keşfetmek için anahtar niteliğinde.[59]
2- Sıradan Zaferler: Toplumcu gerçekçi edebiyat
ve ironiyle güçlendirilmiş realist grafik sanat tarzını eserinin potasında başarıyla
eriten sanatçı, varoluşun bin bir mihnetiyle başa çıkmamıza yardımcı olmakta. 3-
Seçilmiş: Kusursuz gözüken karanlık bir distopik dünyada sıra dışı bir
çocuğun kişisel hafıza ve toplumsal bellek melekeleri üzerinden totaliter sistemi
yıktığı benzersiz bir bilimkurgu klasiği. 4- Burada: Zaman ve
mekân lineer bir akış halinde midir, yoksa, bir an ve koordinat setiyle
tanımlanan bir yer bütün bir geçmişi ve olası tüm geleceklerini mi içerir?
sorunsalını düşündürten eser, bu albüm çizgi roman kozmosunu /
tarihini sonsuza değin değiştirdi! deyişini klişe olmaktan kurtarıp maddileştiren
benzersiz bir şaheser. Muhakkak okunmalı, sık sık da seyredilmeli. 5- Juliette
– Bahar Hayallerle Gelir: Rosalie Blum üçlemesiyle gönlümüze taht kuran Camille
Jourdy, sıradan insanların sıradan hayatlarını öylesine samimi, öylesine
gerçekçi ama aynı zamanda da o denli şiirsel bir üslûpla resmetmiş ki, hayran
olmamak mümkün değil doğrusu. Bu arada panellerin hepsi elle çizilmiş,
suluboyayla renklendirilmiş, işin içine zerre teknoloji katılmamış. Sanat
eserlerinin giderek daha fazla Yapay Zekâ katkısıyla gerçekleştirildiği aktüel
uğrakta sanatçının bu tarzını çok kıymetli buluyorum. 6- Son Kraliçe: Benzer temaları ve alt
metinleri işleyen grafik romanı Kurt’la beğenimizi kazanan Rochette, siyah-beyaz
kotardığı usta işi bu albümünde ‘aşk, ekolojik duyarlık, sanat tarihinin evrimi,
irade’ gibi çok güçlü antiteleri mistik bir atmosferde mükemmel mezcetmiş. 7-
Wunderwaffen serisi: Çok ileri bir uygarlığın kurucusu zeki ve kötücül bir
ırkın yardımıyla 2. Dünya Savaş’ından zaferle çıkıp küresel hakimiyet kuran
Nazi rejiminin domine ettiği gezegenimizde olan bitenler komplo kuramı –
alternatif tarih – politik kurgu – bilim kurgu türlerinin imkânlarıyla ve
her biri tablo niteliğindeki panellerle olağanüstü başarılı olarak
sunulmakta. 8- Borodino Trampetçisi: Napolyon’un Rusya seferi,
Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı, salt fethetmek adına yapılan savaşın acımasızlığı
ve anlamsızlığı ‘Yaradan (Evren?) masumiyeti ve güzelliği korur’ tezi
temelinde ve mükemmel resmedilmiş el yapımı panellerle birleştirilmiş. Albümün
finalindeki büyük sürpriz en az Olağan Şüpheliler, Dövüş Kulübü ya da
6. His filmlerinin finalleri kadar şaşırtıcı. 9- Monica: Dünyanın,
yaşamın ortaya çıkışını betimleyen bir prologue ile başlayan, ABD tarihinin
çeşitli evrelerini betimleyen 9 öyküyle devam eden albüm; bebekken babası
tarafından, ardından da hippi annesince terk edilen, kendisini büyüten dede ve ananesini
de arka arkaya yitiren albümün protagonist kahramanı Monica’nın geçmişinin
izini sürerek varacağı menzilde özel biri olduğunu kendisine kanıtlamak,
böylece hayatını anlamlı kılmak amacıyla çıktığı şahsi Odisea’sının sonucu istemeden
Cehennem’in kapılarını açması ve ardından da … (spoiler olacağından devam
etmiyorum). Dilimize kazandırılan 6 albümüyle Daniel Clowes ülkemizde az sayıda,
lâkin (bu satırların müellifinin de arasında olduğu) sadık bir hayran kitlesi
edindi. Kitabın satıldığı, yayımcısının sitesi de dahil, hiçbir yerde ve
bahsinin geçtiği hiçbir zeminde içeriğine dair dişe dokunur açıklama
verilmemesini, eseri özetlemenin / tanıtmanın çok zor olmasının yanı sıra,
mezkûr albümün çok az okunmasına, okuyanların da çok azının anlamasına
yoruyorum. ABD yakın tarihini; hippilik tarzı alt kültürlerle new age
inançlarını; sözde liberal – demokrat, özdeyse kontrolcü – kripto otoriter –
tüketim temelli olan verili düzene muhalif bir kimlik inşaasının yollarını komplo
kuramı, bilinçaltı arkeolojisi, gerilim ve korku teknikleriyle harmanlayarak
veren bu benzersiz grafik romanı okuyan zenginleşir, haberiniz olsun. 10-
Habibi: Efendi – köle diyalektiği, cinsel kimlikler ve beden politikaları perspektifinden
çocuk yaşta evlendirilen kız sorunsalı, çöl koşullarının, bilhassa da su
kıtlığının beşeri ve sosyal ilişkilere etkileri, iklim krizi, kentleşme ve çevre
kirliliği, aşk ve muhabbet farkı (ya da özdeşliği?), bir tezyin ve güzel sanat
imkânı olarak kaligrafi ve ‘din vs. kötülük’ ile ‘özgürlük vs.
otarşi’ dikotomilerini sıra dışı bir şiirsellikle ve zirvede ikamet eden
bir grafik – plastik – estetik olgunlukla sunan Habibi, ABD’li yaratıcısı
Daniel Craig’in onlarca yıla yayılan araştırmalarını tam 7 yıl süren bir yapım
sürecinde kristalize etmesi nihayetinde kavuştu okur ve seyircisine. Esere dair
istimal edeceğim son lâkırdım: okuyunuz, okutunuz efendim![60] 11-
Hakikat Bürosu: Monica ve Habibi kritiklerim için harcadığım mesaide
zihinsel enerjimi ve bu metne ayrılan yeri neredeyse tükettim, bu yüzden kısa
kesiyorum: ‘alternatif tarih ve komplo kuramı ilgimi çeker’
diyorsanız Hakikat Bürosu’nun çıkan 2 albümünü ve çıkacak olan devam ciltlerini
almalısınız NOKTA 12- Bir Savaş Hikayesi İçin Notlar: Son 25 yılda
İtalyan kültür kozmosunun gezegenimize armağan ettiği çok ödüllü yazar,
düşünür, illüstratör, karikatürist, çizgi roman sanatçısı ve sinemacı Gipi
(mealen) şöyle diyor: ‘Dünya tekinsiz, belirsiz bir yer; her an bir dış ya
da iç savaş çalabilir kapımızı ve girebilir taa yatak odamıza. Savaş
beldeleri yıkar, insanları öldürür, daha kötüsü umutları da yok eder. Ve en
kötüsü de sağ kalanların bazıları, travmaları yüzünden, kaybederler ruhlarını
ve zombilere dönüşürler. Tek amaçları mevcudiyetlerini sürdürmek olan bu
yaşayan ölüler suç makinesinden, kötülük aparatından başka bir şey değillerdir
artık!’ Yugoslav iç savaşının etkisiyle yarattığı ve 2004’de yayımlanan bu
albümüyle Gipi, yıllar sonra bugün Ukrayna ve Gazze’de yaşanan insanlık suçları
hakkında da konuşuyor aslında.[61]13- Caligari: Yayıncısının
ifadesiyle: ‘Robert Wiene'nin 1920 tarihli çığır
açıcı klasik filmi Das Cabinet des Dr. Caligari / Dr. Caligari'nin muayenehanesi, Alexandre
Teles'in özenli ellerinde nevi şahsına münhasır bir grafik romana dönüşüyor.’ Sesiz
sinema döneminin temel bir klasiğinin sözsüz grafik romana evrilmiş hali
muhatabına benzersiz bir entelektüel ve estetik şölen vaat etmekte.[62] 14- Nöromandiya:
50 yıla varan başarılı kariyer sahibi karı – koca bilişsel bilimci ve
nörobilimci Uta & Chris Frith’le oğulları Alex’in peşine düştükleri ‘Sosyal
bir tür olmak ne demek? Gruplar oluşturduğumuzda beynimizde ne değişiyor?
Kendimize benzeyen insanlarla mı yoksa farklı olanlarla mı bir arada olmalıyız?
Birlikten gerçekten kuvvet doğuyor mu? Beyin neyi bildiğini nereden bilir?’ gibi
basit ama temel ve hayati sorulara verdikleri cevapların oluşturduğu yetkin
metni Daniel Locke resimlemiş ve ortaya benzersiz bir popüler bilim grafik romanı
çıkmış.[63] 15-
Lucas’ın Savaşları: George Lucas’ın hayatının çocukluğundan Yıldız
Savaşları serisinin ilk filminin gişe başarısına şahit olduğu döneme kadar olan
bölümünü büyük bir başarıyla anlatan eser, ortalama sinema meraklısından
sinefil denilen sinemaperestlere değin geniş bir entervali kucaklayan bir
popülasyonun yanı sıra, bahse konu alanın profesyonellerinin de başucu kitabı
ve referans metni niteliğinde. 16- Sofie’nin Dünyası: Nicoby Vincent Zabus’un, Norveçli
felsefeci Jostein Gaarder’ın yazdığı ve 1991’de yayımlanmasından sonra bir küresel
kültür fenomenine dönüşen Sofie’nin Dünyası romanından
uyarlayarak çizdiği aynı isimli grafik roman serisinin ilk albümü felsefeye, özellikle
de Batı Düşüncesi tarihi okumalarına başlamak için anlaşılır, popüler, ama
ciddiye alınması gereken bir giriş metnidir. 17- Sonu Olmayan Dünya: Küresel
iklim değişikliği insan marifeti mi, yoksa gezegenin doğal döngülerinin sonucu
mu? Karbon ayak izi, yenilenebilir enerji, Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi gibi olgular küreselcilerin insanlığı
kontrol etmek adına gündeme getirdikleri şeyler mi? gibi sorular
tartışılmakta sürekli. Christophe Blain’in
Jean-Marc Jancovici’yle yaptığı söyleşiler sonucu yazıp çizdiği albüm bu
soruları ve cevaplarını alıyor mercek altına. 18- Mavera: İnsanlığın ezici
kısmının sosyal medya ve video paylaşım platformlarındaki patetik postlarıyla
görünürlük kazanmak, izlenmek, daha fazla izlenmek, daha fazla etkileşim almak için
çırpındıkları bir aktüel uğrakta yaşıyoruz. Adı unutulduğunda öleceğine inanan bir
toplumda yaşayan Manel Naher’in hikâyesi bu problemi derin bir bilgelikle ve
edebi bir lezzetle dillendirmekte.[64] 19-
Fante Bukowski: Kendisini özdeşleştirdiği iki lanetli yeraltı yazarına, John
Fante ve Charles Bukowski’ye nispetle Fante Bukowski adını alan ABD’li bir
şairin çok çarpıcı ve fevkalâde sürprizli bir finale sahip olan biyografisi, onun
Amerika’nın en has şairlerinden mi, yoksa kendini bilmeyen süzme bir salak ve
iflah olmaz bir ezik mi olduğunu sordurmakta her sayfasında. 20- Kiraz’ın
Günlükleri: Joris Chamblain’in yazıp çizdiği albümler romancı olmak isteyen
akıllı, yetenekli ve çok meraklı 11 yaşındaki bir kızın gelişimini başarıyla
resmetmekte. Yediden yetmiş yediye mââile okunabilecek sevimli çizgi romanlar
anlayacağınız.[65]
8***Nihayet
Söze
‘hayat kısa, sanat da!’ mottosunu içeren bidayet
başlıklı bölümle başlamıştım. Açtığım parantezi argümanlarımı özetleyeceğim
satırlarıma müteakip, kapatacağım. ***Çizgi romanla hayat, mevcudatla grafik roman arasında (neredeyse
birebir denilebilecek) bir örtüşme / denklik / mütekabiliyet mevcuttur. ***Çizgi
romana dair ön yargılar, olumsuz yaklaşımlar diğer ülkelerde büyük ölçüde düştüler
gündemden; ülkemizde bunlar, eskisi kadar güçlü olmamakla birlikte, varlığını
devam ettirmekte. ***Yerli çizgi romanımız 1990’ların başından bu yana
her bakımdan irtifa kaybetmektedir; an itibarıyla telif çizgi romanımız için ‘can
çekişmektedir’ dense, bu hakikatle mutabık bir tespit olur. ***Sektör
bileşenleri mezkûr durumu değerlendirmeli, acil eylem plânı oluşturmalı, aksiyon
almalıdır. ***2010 öncesinde ağırlıklı olarak Avrupa, Birleşik Krallık
ve ABD çizgi roman havzalarının ürünleri domine ediyordu küresel çizgi roman endüstrisini;
son 15 yıldaysa Japonya’nın ve Güney Kore’nin yumuşak güç aparatları / kültür
emperyalizmi enstrümanları olan manga ve manhwalar kolonileştirmekte gezegende
yaşayan her yaştan milyarca kadın ve erkeğin zihnini. ***Dünya genelinde
gerçekleşen bir trend ülkemizde vahim bir varyasyonu dolayımıyla icra etmekte
hükmünü: Fumetto türünü okumuyor artık insanımız, yakında sadece korsan
çevirileri olacak burada bu janrın. ***Bağımsız çizgi roman çizgi
romanın irfanıdır, vicdanıdır, ruhudur; türün mensubu olan çizgi romanların
okunmasının değerli, önemli oluşu bundandır. ***Bizzat hayatın kendisi
olan çizgi romanı hayatının parçası kılmayan ah bir bilse nelerden mahrum
etmekte kendisini.[66]
***Çizgi roman okul öncesi çağdan ölene değin insana eşlik etmesi gereken
bir imkândır. ***Genelde sanatın, özelde de Dokuzuncu Sanatın
karşısında çaresiz kaldığı yegâne antite sonsuzluktur; öte yandan Âlem’in
dört süvarisi olan İnsan – Dünya – Evren – Sanat’tan bahsettiğimizde
sonlu ama sınırsız bir cümledir hakkında konuştuğumuz. Bu sınırsız cümlede ise çizgi
roman işlevseldir, faydalıdır, gereklidir. *** ‘Öyleyse okumalı, okutmalı
çizgi roman’ diyerek, açtığım bidayet / başlangıç / açılış / giriş parantezini
kapatıyorum diyerek çıkış / kapanış / son / nihayet.
[1] Macbeth’i
keşfetmemden neredeyse 40 yıl sonra okuduğum Ramachandran’ın Öykücü Beyin
kitabında yer alan Ses ve Öfke diye bilinen o meşhur tirat (ana metinde
monolog demiştim, ikisi de doğrudur) hakkındaki değerlendirmesi, tiradın
aşağıdaki İngilizce orijinalini, paylaştığım ChatGPT çevirisini ve ilk baskısı 1962’de
Çan Yayınları tarafından yapılan Sabahattin Eyüboğlu çevirisinin 1967’de Remzi
Kitabevi tarafından basılan edisyonunu karşılaştırmalı olarak okumama neden
oldu. 63 yıldır mezkûr eserin kanonik çevirisi kabul edilen Eyüboğlu’nun
Türkçeleştirmesi şöyle:
‘Yarın, yarından sonra bir yarın, bir yarın daha
/ Sürüp gidiyor günden güne küçük adımlarla;/ Geçmiş günlerimiz ise nice
sersemlere ışık tutmuş, / Ölüm yolunda toz toprak olmazdan önce. / Sön, cılız
kandil, sön! Hayat dediğin ne ki: / Yürüyen bir gölge, bir zavallı kukla bu
sahnede: / Bir saat boy gösterip, boyun kırıp gidecek! / Bir daha da
duyulmayacak artık sesi. / Bir aptalın anlattığı bir masal bu: / Kuru
gürültüler, deli saçmalarıyla dolu.’ Mezkûr tiradın (geç modern dönemde
yapılmış nihai versiyon olarak anılan) orijinali ise şöyle: ‘Tomorrow,
and tomorrow, and tomorrow, / Creeps in this petty pace from day to day / To
the last syllable of recorded time; / And all our yesterdays have lighted fools
/ The way to dusty death. / Out, out, brief candle! / Life's but a walking
shadow, a poor player / That struts and frets his hour upon the stage, / And
then is heard no more. It is a tale / Told by an idiot, full of sound and fury,
/ Signifying nothing.’ Unutmadan ekleyeyim, Macbeth’in 1946’da Maarif
Vekâleti tarafından basılan Orhan Burian çevirisine erişemediğim için, onu bu
değerlendirmenin dışında tutuyorum. Görüleceği üzere, yeryüzündeki birçok
ülkede olduğu gibi, bizde de her sene defalarca farklı rejilerle ve yorumlarla sahnelenen
söz konusu trajedinin ikonik bir tiradı, en az 63 yıldır, aslına göre ciddi
anlam değişikliğine, hatta anlam kaymasına uğrayarak, ‘ses ve öfke’ yerine
‘kuru gürültü’ şeklinde basılmakta, okunmakta, söylenmekte, sahnelenmekte.
Edebiyat camiamızın ve tiyatro alemimizin bu çeviri sorununa eğilmesinin
yerinde bir tutum olacağını düşünmekteyim. bknz:
***Ramachandran, Vilayanur Subramanian; Öykücü
Beyin – Bir Nöroloğun Bizi İnsan Kılanın Ne olduğuna Dair Arayışı, çeviri: Ayşe
Cankız Çevik, ALFA / BİLİM, 2. baskı, Aralık 2016, sayfa 12.
***Shakespeare, William; Macbeth, çeviren:
Sabahattin Eyüboğlu, Remzi Kitabevi, Dünya Muharrirlerinden Piyesler Serisi:
12, İstanbul, 1967, s. 123 – 124.
***Chat GPT.com
[2] Orijinali
150 sayfa olan metin önce tarafımdan 100 sayfaya indirildi, bilâhare editörler
tarafından seçilen 54 sayfalık bölümü aşağıdaki almanağa alındı:
Şencan, Ziyaver; Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil;
NODUL 2023 Kültür, Sanat, Edebiyat Almanağı; Ötüken Neşriyat, İstanbul,
2024, s. 312 – 366.
[3]
İlk olarak MÖ 5. asırda
Hippocrates’in Aphorismi adlı eserinde tespit edilen ‘Ars longa, vita brevis, occasio
praeceps, experimentum periculosum, iudicium difficile / (serbest bir
üslûpla, ya da, Can (Yücel) Baba’nın deyişiyle, ‘Türkçe söyleyerek’
çevirdiğinizde) Sanat uzun, hayat kısadır, fırsat uçucu, deney tehlikelidir, karar
vermekse zordur.’ aforizması
bu uzun haliyle değil, ars longa, vita brevis şeklindeki kısa
versiyonuyla bilinir ve paylaşılır. Argümandaki ars sadece güzel
sanatlara değil, başta tıp ve eczacılık olmak üzere bütün bilimlere,
zanaatların cümlesine ve bunların dışında kalan beşeri faaliyetler dairesindeki
söylem ve eylemlerin de tamamına referans verir. Onto-epistemik bir şuuru
kuşanmaya gayret eden herkes gibi ben de sanat, bilim, felsefe, teoloji gibi
sahalardaki eserlerin, onları yaratan müessirlerin hayatlarından çok daha uzun
hayat çizgilerine sahip olabileceklerini bilirim; ancak, bu sürelerin de
sonsuzlukların nitelediği kozmik ölçekler göz önünde bulundurulduğunda, bir an
bile sayılamayacağının farkındayım. Grek tabip ve filozofun argümanının
manasını tepetaklak ederek metnimin başına eklemlememin niçini budur. Çizgi
roman, temsil ettiği anlam dairesine yabancı olanlarca ‘gerçeklikten kopuk, sabun
köpüğü niteliğinde, sorumluluklardan kaçışa hizmet ediyor’ şeklinde
tarif, tasvir ve itham edilir. Bu yaklaşıma ‘hayat dediğimiz antite, varoluşun
en derin temellerini oluşturan o meçhul HAKİKAT karşısında tam da böyle bir şey
değil midir zaten?!?’ diyerek mukabele ediyor, itmam etmeden bu
dipnotu, mercek altına aldığım hususa zenginlik katacağı, ilâve boyut
getireceği için, şu detayı da atıyorum sahne ışıklarının altına: Amerikalı
şair, yazar, ressam e(dward). e (stlin). Cummings’in kabaca 100 yıl önce okuruyla buluşan, hayatın
kelebeklerin ömrü ve sabun köpüğü misali kısalığına karşın, sevginin irfan,
hikmet ve sanat gibi kalıcılığına işaret eden so little remains / çok az
şey kalır adlı şiirinde ars longa, vita brevis ifadesine
yer vererek, bu deyişin popülerlik düzeyini arttırmıştı. İşte o güzel şiirin
İngilizce aslı ve serbest tarzda yaptığım Türkçe çevirisi: ‘so much has
happened / that we never dreamed, / but the sea always / arrives at the shore /
and the stars (though / we may not see) endure. Ars longa, / vita brevis—love
is. // o kadar çok şey oldu ki / asla hayal etmediğimiz, / lâkin deniz daima
/ ulaşır
kıyıya / ve yıldızlar (görmesek de / biz), sürdürür varlığını. / sanat gibi sonsuzdur sevgi, hayatsa kısa.’
[4] İstîmal,
istihsal, mezkûr gibi artık emisyonda olmayan / dolaşıma sokulmayan / tedâvülü
tercih edilmeyen kelimeleri, bunların Türkçedeki yeni karşılıklarıyla ve / veya
farklı dillerdeki anlamdaşlarıyla aynı metinde, aynı sayfada, aynı paragrafta
ve dahi aynı cümlede birlikte kullanmam eleştirilir zaman zaman. Buna dair savunmam
/ apolojim / müdafaanamem için sevgili okur lütfen bknz. age, s. 318, dipnot 6.
[5] Bu
bölümde ve takip eden 5 bölümde (bir diğer deyişle, 6 bölüm boyunca) 2024’de
ülkemizde yayımlanan çizgi romanlardan edinip okuduklarımın en kayda değerleri,
çizgi roman havzalarına / çizgi roman türlerine göre sınıflandırılarak listelenecektir. Sıklıkla birbirine
karıştırılan bağımsız çizgi roman, kurmaca çizgi roman, kurmaca dışı
grafik roman, fumetto, comics, manga, manhwa, süper kahramanlar türü, yeraltı /
avangart grafik roman, politik / protest çizgi roman, frankofon, bande dessinée gibi kavramsallaştırmaların
yerli yerine oturtuldukları, yanı sıra da çizgi roman havzası (coğrafyası) ile çizgi roman türü
arasındaki fark(lar)ın netleştirildiği bir analiz için bknz. Şencan, age, s.
325 – 327, s. 330 – 332. Konuya dair bir ayrıntının, önemine binaen, altını
çizeceğim: çizgi roman ve grafik roman anlamdaş kavramlardır, bu yüzden de, bu metinde
yapıldığı üzere, ikâme olarak tasarruf edilebilirler.
[6] 2024’de
ülkemizde toplamda (telifsiz / ‘merdiven altı’ şekilde, dijital baskı
tekniğiyle çoğaltılanlar da dahil) yaklaşık olarak 1,000 civarında çizgi roman
yayınlandı; bu da sayısı taş çatlasın 35 – 40 bandına oturmuş yerli çizgi
romanın mezkûr süreçte markete verildiği anlamına gelmekte. 2024’e dair olan bu
1,000 sayısı, sektör bileşenlerinden ve çevrimiçi kaynaklardan derlediğim
veriler temelinde NODUL 2023 Almanağı’nda paylaştığım ‘2023’de ülkemizde
1,500 civarında çizgi roman yayınlandı’ tespitiyle çelişmekte. Erişebildiğim
en son verilerden ve çeşitli yapay zekâ algoritmalarından aldığım destekle, an
itibarıyla 1,000 dolaylarındaki bir sayının 2023 yılı için de daha gerçekçi
olduğunu düşünmekteyim. Gözden geçirdiğim önceki tespitlerim hakkında bknz. Şencan,
age, s. 356.
[7]
İlk defa 2005’de yerel basınımızda, ardından da ulusal yazılı basınımızda ve tv
kanallarımızda haberlere konu olan, BBC2’de yayımlanan The
Family That Walks On All Fours / Dört Ayak Üzerinde
Yürüyen Aile belgeselinden sonra ise küresel ilgi odağı haline gelen Hataylı
Ulaş ailesinin dramatik hikâyesini bilmem hatırlar mısınız? Gelin hafıza
tazeleyelim; İskenderun’un bir köyünde yaşayan Ulaş ailesinin19 çocuğundan
yaşları 18 ila 34 arasında değişen beşi, başta konuşma olmak üzere ciddi bilişsel
handikaplar sergiliyor, daha da önemlisi, kritik denge sorunları yaşadıklarından,
ayakları üzerinde (bipedal) yürüyemiyor, ellerini de kullanarak, adeta hayvanlar
gibi, dört
ayak üzerinde (quadrupedal) hareket edebiliyorlardı. Yerli ve yabancı dergi ve
seçkilerde yayımlanmış yüzlerce ilmi makalesi olan, küresel ölçekte çok sayıda
muteber ödülün sahibi nöro-biyolog Prof. Dr. Üner Tan (1 Mayıs 1937 – 4 Şubat
2022), Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde profesörken konuyu mercek altına
almış, yazdığı makale 2006’da International Journal of Neuroscience
dergisinde yayımlanmıştı. Literatüre Üner Tan Sendromu olarak geçen bu
anomaliyi temelde akraba evliliklerinin yol açtığı genetik mutasyona, yanı sıra
da beslenme ve aile bakımı gibi çevresel / epigenetik faktörlere bağlayan
Profesör Tan’a bilim camiasından destek geldiği gibi, çok ciddi itirazlar da
yükselmişti. Günün sonunda geldiğimiz noktada Üner Tan Sendromu
uluslararası camiada çoğunlukla ‘yanlış bir hipotez’ olarak
nitelenmektedir. Bununla birlikte, Üner Hoca’nın Tersine Evrim argümanı
ve adıyla anılan klinik tablo, yerli / telif çizgi roman sektörümüz gibi,
sürekli gerileyen, mütemadiyen irtifa kaybeden olgu ve süreçleri tanımlamakta
kullanılır olmuştur. Kaynaklar: ***https://www.indyturk.com/node/657906/bi%CC%87li%CC%87m/d%C3%B6rt-ayak-%C3%BCzerinde-y%C3%BCr%C3%BCyen-ula%C5%9F-ailesi-yeniden-d%C3%BCnya-g%C3%BCndeminde
[8] Şencan, Çizgi
Roman Bildiğiniz Gibi Değil, s. 338 – 347.
[9] Yayımcı
mı, yoksa yayıncı mı doğru ifadedir? sorusu epeyce uzun bir süre önce gündeme
yeni bir kronik münakaşa konusu sorunsalı taşımıştı. Aradan geçen
onca zamana karşın Wikipedia, ChatGPT, değişik yayıncılar, sektörün farklı
bileşenlerinin önemli kanaat önderleri ve başta dilbilimciler ve edebiyat
eleştirmenleri olmak üzere farklı disiplinlerden uzman ve akademisyenler bu
konuya dair gerçekleştirdikleri tartışmalarda henüz üzerinde mutabık kalınan
bir cevap oluşturulabilmiş değiller. Bu yüzden de ben kendimi bu hususta bütünüyle
hür ve müstakil addediyor, canım çektiğinde yayıncı, kafama estiğindeyse
yayımcı diyerek devam edeceğimi beyan ediyorum.
[11] Hayatı
listelere indirgeyerek şematize etmeye / basitleştirmeye çalıştığınızda,
bilhassa da herhangi bir konu hakkında muhakkak / mutlaka
kelimeleriyle başlayan bir limitli edimler / eylemler / olgular dizisini
oluşturmaya kalktığınızda, bazı tercihlerinizi yapmakta, seçeneklerin bir
kısmını dahilde, diğer bazılarını ise hariçte tutmakta çok zorlandığınız anlar
olur. Bu zorlanmanın, iki evlâdıyla birlikte içine düştüğü bir belâdan, onların
sadece birisini kurtarabileceğini anlayan ebeveynin, evlâtları arasında (Sophie’nin
Seçimi’ni andırır şekilde) yapmaya itildiği o meşum, o trajik, o kahredici
tercih kadar problemli olduğunu savunuyor değilim elbette. Bununla birlikte,
bir liste düzenleyicisinin, tarife çalıştığım sıkıntısına karşı empati
göstermenin şık bir tutum olacağına da işaret etmeliyim. Bu parantezi
tamamlarken, onlarca yıldır tartışmaların odağında ikamet eden William
Styron’un 1979’da yayınlanan Sophie’s Choice / Sophie’nin Seçimi
romanını ve Alan J. Pacula’nın bu eserden hareketle yazdığı senaryo temelinde
çektiği aynı ismi taşıyan 1982 tarihli filmini esas alan bir grafik romanın
yapılması ne iyi olurdu diye düşünmeden edemedim doğrusu.
[12] Bu
başlık altında ve ilerleyen bölümlerde yer vereceğim künye bilgileri: eserin
ismi, yazarı, çizeri, yayımcısı sıralamasına göre tertiplenmiştir. Künyede
tek isme yer verilmişse bu yazan ve çizenin aynı kişi olduğuna; isimler
arasında ‘-’ (tire) varsa, yazma ya da çizme işinin ortaklaşa
yapıldığına, arada ‘&’ (ve) işareti varsa, ilk ismin yazar, takip
edeninse çizer olduğuna gönderme yapılmış demektir. Yayıncının unvanını
belirtirken, isimden sonra gelen ‘kitap’, ‘kitapları’, ‘kitapçılık’,
‘yayınları’, ‘yayıncılık’, ‘book’, ‘books’, ‘dükkân’, ‘mağaza’, ‘shop’,
‘shopier’ gibi uzantılara yer vermedim. Ana metinde geçen yayımcı isimlerinde
ise, bu uzantılara yer verdiğim bölümler oldu.
[13] Karikatür
albümü olmasına karşın, Zehra Ömeroğlu’nun insan psikolojisine, bilhassa da
beşeri münasebetlerin kavramsallaştırılmasına dair teorik formasyonunu, sınır
tanımayan acımasız ve hınzır ironi yeteneğini ve bunlarla uyumlu ve sevimli bir
kombin oluşturan naif ve savruk çizgilerini önemsediğimden ekledim bu grafik
kitabı yerli / telif çizgi romanımız adına son derece verimsiz olan 2024’ün bilançosuna.
Yeri gelmişken, eklemeden geçmemeyim: Yayınlanmış 3 kitabını edindiğim
Ömeroğlu’nun başyapıtı, 2022 Eylül’ünde Marmara Çizgi etiketiyle okuruna
kavuşan ve sayfaları arasında gezindiğim her seferinde beni yüksek sesle
güldüren esprilerle tıka basa dolu olan bir önceki karikatür albümü Bitikler
İçin Olumlamalar’dır. Basım tarihinden dolayı onu, 2023 dair olan NODUL
Almanak’ın ilk kitabına ve 2024’ün kültür, sanat, edebiyat hasılasını
değerlendiren, bu incelemenin de parçası olduğu, ikinci NODUL Almanak’a ekleyemememi
telafi etmek düşüncesi de Psikoloji Karikatürleri’ne yer vermemde etkili oldu
kuşkusuz.
[14] Kara
Karga Yayınlarının en son paylaştığım dört grafik romanı, yayınevinin Çizgilerle
Modern Türkiye Mimarlığı Serisi’ne dahildir.
[15] Durmaz’ın
eseri çizgi roman, illüstrasyonlu kitap ve karikatür albümü türlerinin hepsine
girebilecek hibrid formatta bir kitap.
[16] Suat
Gönülay’ın okurunu belirsiz ve tekinsiz anlatıların tehlikeli ve derin
sularında kulaç atmaya davet eden grafik romanı Harabe ve Labirent için (ana
metinde de işaret ettiğim üzere) ‘sanatçı balata koparmış, kafayı kırmış;
new age bir tarikatın şeyhi, hatta yer yer bir yalvaç gibi konuşuyor. Kesinlikle
uzak durulması gereken bir abuklamalar, sayıklamalar ve saçmalıklar manzumesi!’
de denilebilir, ‘Gönülay’ın rehberliğinde ezoterizmin, okültizmin,
psikanalizin, teolojinin ve mitolojinin dehlizlerinde dolaştığınızda, arasında
erginleşmenin (tekris’in) de olduğu köklü ve önemli kazanımlarınız olabilir. Kasvetli
ve karanlık havasına karşın, şayet kendinizi vererek ve gerçekten anlayarak okursanız,
finalde aydınlığa erişmeniz, erginleşmeniz olası. Mezkûr konulara dair arka
plânı olan konunun meraklısı kaçırmasın’ da. Muhatabına, birbirini
yanlışlayan bu 180 derece zıt yorumları yaptırma olasılığı olan eseri kitapçınızda
önceden inceleyerek almanızda işte bu yüzden büyük fayda var, demedi demeyin. Buna
dair son bir detay: Harabe ve Labirent, Suat Gönülay’ın 2012’de Destek Yayınları
tarafından yayımlanan Sonsuz Cuma Günü isimli ezoterik romanının çizgi
roman uyarlamasıdır.
[17] Şencan,
Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil, dipnot 15, s. 332 – 337.
[18] https://tr.wikipedia.org/wiki/Webtoon
[19] Manga ve
manhwalar 2024’de ülkemizde yayınlanan çizgi romanın takriben %55’ini
oluşturmakta. Buradan hareketle mercek altına aldığımız 01 Ocak – 31 Aralı 2024
döneminde 550’ye yakın Japon ve Güney Kore çizgi romanının marketimize
girdiğine hükmedebiliriz.
[20] At yarışlarında sıklıkla
kullanılan bu terimlerin kısa açıklamaları şöyle: Favori: Yarışa katılan atlar arasında
kazanma şansı en yüksek görülen, dolayısıyla da bilinmesi halinde ödenecek
ikramiyenin en düşük oranlı olacağı seçenektir. Plase: Yarışın birincisini değil de ikincisinin
ya da üçüncüsünün bilinmesi halinde kazanılan bahis türüdür. Sürpriz: İsmi favoriler ya da plaseler
arasında anılmayan bir atın yarışta ilk üçe girmesi durumuna verilen addır. Bu
üç tanımın işaret ettiği atlardan en yüksek ikramiye kazandıranı sürpriz olarak
nitelenenlerdir.
[21] Senaryosu
‘Large Language Model / Geniş Dil Modeli’ne göre eğitilmiş üretken yapay
zekânın, Japon folklorunun popüler bir unsuru olan Şeftali Çocuk Momotaro
efsanesini aktüel şartlara uyarlaması sonucu oluşan eserin illüstrasyonları
da yapay zekâya ait. ‘Yapay zekâ birçok şeyi başarıyla resmedebiliyor, ancak
çeşitli pozisyonlardaki elleri çizmekte başarısız’ şeklindeki algının test
edilmesi için bile ilgilenilmeyi hak etmekte.
[22] Sakura
Baharı aslında bağımsız bir grafik roman; onu manga bahsinde
değerlendirmem, mezkûr eserin grafik – plastik yanının geleneksel Japon grafik
sanatlarından önemli ölçüde etkilenmesindendir.
[23] Üç
kurmaca dışı grafik roman da Kore çizgi roman kozmosunun ürünü, yâni manhwa.
[25] Genel
olarak Nobel ödülleri ve özelde de çizgi romanlara Nobel Edebiyat Ödülü
verilmesi hakkında tespit ve yorumlar için bknz. Şencan, Çizgi Roman
Bildiğiniz Gibi Değil, s. 357 – 358.
[26] Tayvanlı
çizgi romancı C. C. Tsai’nin Zuangzi’den uyarlayarak çizdiği Doğanın Yolu
ve Konfüçyüs’den uyarlayarak çizdiği Konuşmalar isimli iki manhuayı daha
2025’de, hem de birinci hamur kâğıda basılı özenli edisyonlarla ve Çin
Klasikleri İllüstrasyonlu Kitaplığı başlıklı bir seride dilimize kazandıran
Epsilon Yayınevi aldığı bu aksiyonla faydalı bir iş yapmıştır, teşekkürü hak
etmiştir. Bu arada bu üç manhua’nın, dilimize kazandırılmış ilk Çin çizgi
romanları olduğunun da altını çizmiş olayım.
[27] Şencan,
Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil, s. 329 – 330.
[28] Fumetti
fumetto’nun çoğulu olup, İtalyancada çizgi romanlar
manasındadır.
[29] Şencan,
Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil, s. 327 – 328.
[30] İlk
isim ülkemizdeki edisyona, parantez içindeki İtalya’da basılan orijinal seriye
aittir.
[32] Alpin,
Hakan; Çizgiroman Ansiklopedisi, s. 583 – 586, s. 610 – 613.
[33] Paylaştığım
satış rakamları şu istatistiki bilgilerle birlikte değerlendirildiğinde,
durumun vahameti daha da netleşir: nüfusumuz 1975’de 40 milyon, 2025
Mart’ında (sığınmacılar ve düzensiz göçmenler hariç) 86 milyon; okuma –
yazma bilenlerin oranı 1975’te %61.5, 2025 başında %98; kişi başına
düşen milli gelir 1975’de 1,500 $, 2025 başında 15,000 $ (son açıklanan
resmi milli gelir rakamlarına çeşitli çevrelerden ‘kurun baskı altında
tutulduğu şartlarda oluşturulmuş makyajlı ve hormonlu veriler olup, ülkedeki büyük
gelir ve servet adaletsizliğini gizlemeye hizmet ettiği’ şeklinde
itirazlar geldiği de unutulmamalıdır).
[34]
Presstij Kitap’ın yayımcılık ekosferimizin periferisinde yer alan İzmit’teki
başarılı yayımcılığıyla ‘bu iş İstanbul’da, hadi bilemedin bir de
Ankara’da yapılır; diğer kentlerde sürdürülmesi imkânsızdır!’ ezberini
de bozmuş durumda.
[35] Hakan
Şaşmaz, 6 Mart 2025’de yaptığımız Dokuzuncu Sanat ve Ötesi WhatSapp Grubu’nun
aylık toplantısında ‘en son 19. albümünü yayımladığımız 26 albümlük Ken
Parker Özel Seri’sinin en az iki albümünü bu senenin 2. yarısında yayımlayacağız’
mealinde bir paylaşımda bulundu; bu durumda bize de ’ay, aman inşallah!’
demek ve umutla beklemek düşüyor haliyle.
[36] cizgidiyari.com
ve altinmadalyon.com gibi platformlarda yürütülen tartışmalara,
Kadıköy’deki çizgi roman sahaf eko sisteminde dönen muhabbetlere ve yayımcılık
piyasasından derlediğim verilere bakılacak olursa, Dylan Dog’un aylık net
satışı 300’e ve Tex’inki de 500’e düşmüş durumda. Aylık periyodik bir yayının sürdürülebilirliği
için çok yetersiz olan bu sayılar, fumettoseverlerde, türün ülkemizdeki yegâne
yayımcısı olan Lâl Kitap’ın da alanı terk edebileceğine dair endişe beslemesine
neden olmakta haliyle. Bu durumda da, Bahadır Zaimoğlu ve Ayşe Zaimoğlu benzeri
şövalye ruhlu yeni yayımcı çıkmadığı koşullarda, çevrimiçi yayımlanan ve / veya
dijital baskı olarak piyasaya verilen telifsiz (korsan olarak da okunabilir)
yayınlarla yetinmek durumunda kalacak fumettoperestler.
[37] Şencan,
Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil, s. 351 – 352.
[38] 1970’lerden
beri fumetto standardı haline gelen karton kapakları dahil 100 sayfa, siyah –
beyaz ve 16 cm x 21 cm ebadında basılan ve ayda bir yayımlanan klasik fumettinin
dışında renkli, ciltli, şömizli ve çok farklı boyutlarda olabilen ve Bağımsız
Çizgi Roman başlığı altında inceleyeceğimiz çok sayıda grafik romanı da
meraklısıyla buluşturan devasa bir endüstridir İtalyan çizgi roman sektörü
aslında.
[39] age, s.
327 – 328, s. 330 – 332.
[40] Bu 5
frankofon seriden Red Kit Yapı Kredi Yayınları’nın çizgi roman yayımını
durdurması yüzünden 2022 sonbaharından bu yana buluşamamakta meraklısıyla;
diğerlerinin yeni albümleri ve eski albümlerinin yeni baskıları Alfa Yayınevi
tarafından yapılmakta. Meraklısı söz konusu yayımcının Red Kit’i de bir an önce
yayın skalasına eklemesini dilemekte ve beklemekte.
[41] Sekizi ciltli, 24’ü karton kapaklı olmak
üzere yayınladığı 32 Tenten albümünün baskısı biten birkaç tanesinin yeni
baskılarını yaptı Alfa Kitap. Bunların sayısını 3 olarak vermeme karşın, künye
bilgilerinin hakikatle mutabıkından emin olamadığımı paylaşmalıyım. Söz konusu
sayı 2 ya da 4 de olabilir.
[42] 2024’de
Türkiye’de yayımlanan frankofon çizgi romanların mezkûr periyotta coğrafyamızda
yayımlanan çizgi roman toplamının sadece %3’ü olduğu kaçmamıştır dikkatlerden. Başta
Bécassine, Thorgal, Red Kit, XIII, Blueberry, Valerian, Jerry Spring,
Michel Vaillant, Spirou et Fantasio, Gaston, Gil Jourdan, Largo Winch, Blacksad, Valérian et
Laureline, Les Aventures extraordinaires d'Adèle Blanc-Sec, Alix, Incal,
Iznogoud, Jeremiah, Luc Orient, Marsupilami, Rahan, Ric Hochet, Johan et
Pirlouit, Natacha, Nero, Les Tuniques Bleues, La Caste des Méta-Barons olmak üzere,
gezegenin bir çok coğrafyasında defalarca basılmış ve basılmakta olan yüzlerce
kaliteli bande dessinée serisi
olmasına karşın, hali hazırda bunların hiçbirisinin yayımlanmıyor oluşu,
insanımızın frankofon çizgi roman kozmosuna olan ilgisini büyük ölçüde
kaybetmiş olmasıyla açıklanabilir sanırım.
[43] Hakkında
yazılmış sayısız kitap, makale, tez; yapılmış çok sayıda belgesel; çekilmiş
animasyonlar ve filmler; popüler kültürün etkili unsurlarına dönüşen
karakterleri; bu temelde inşa edilen kullanımlık (fonksiyonel), hediyelik, koleksiyonluk objeler / nesneler, eşyalar endüstrisi;
senaryolarının içerdiği zengin alt metinler, bunların yol açtığı politik ve
kültürel tartışmalar; illüstrasyonlarının tarihi, doğal, sosyolojik, beşeri ve
kültürel dokuları temsildeki olağanüstü grafik – plastik – estetik başarı; yaratıcısı
Belçikalı yazar ve ressam Georges Prosper Remi’in (Hergé)
mucidi olduğu özgün, basit, etkileyici ‘temiz çizgi (ligne
claire)’ denilen illüstrasyon tarzıyla Tenten’in Maceraları
külliyatı, sadece çizgi roman sahasında değil, genel olarak grafik sanatlarda ve
kurmaca anlatılar evreninde oluşturduğu radikal tesirler yüzünden çizgi
roman kozmosunun tartışmasız en sofistike ve rafine örneklerindendir. 50’den fazla
dile çevrilen maceralarıyla 200 milyonu aşan bir satış rakamı yakalayan seri, bir
diğer Frankofon serinin, 100 civarında dile çevrilerek 300 milyona yakın albüm
satışına erişen Galyalı Asteriks’in Maceraları sagasının ardından gezegenin
en popüler ikinci bande
dessinée antitesidir. Bütün bu
hususatın ışığında mezkûr seriyi tanımlamak adına, dönemin Cumhurbaşkanı
Charles de Gaulle’ün, Fransa’nın, bağımsızlık mücadelesi veren Cezayirli
yurtseverlere karşı 1960’larda yürüttüğü kirli savaşa karşı çıkan Jean-Paul
Sartre’ın sağcılar tarafından ölümle tehdit edilmesi üzerine, onu desteklemek için
‘Mösyö Sartre Fransa’dır!’ demesine nazire olarak, diyorum ki: Mösyö
Tenten Dünyadır!
https://tr.wikipedia.org/wiki/Herg%C3%A9
[44] İlk 25
albüm Goscinny & Uderzo iş birliğinin mahsulüdür. 26 – 35 arasındaki 10
albümün hem senaryo ve hem de desenleri ise Uderzo’ya aittir. 36 – 39 arasındaki
4 albüm Jean-Yves Ferri & Didier Conrad’ın, son albüm olan Beyaz Süsen ise
Fabcaro & Didier Conrad’ın marifetidir.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Galyal%C4%B1_Asteriks%27in_Maceralar%C4%B1
[45] 1960’lar
boyunca ve 1970’lerin başında yapılmış kalitesi yerlerde sürünen korsan ve
kopya baskılarında Serteriks, Aster, Bücür isimleriyle ülkemiz okurunun
karşısına çıkan Asteriks albümlerinin özenli çevirili, kaliteli baskılı ilk edisyonları
1973’den itibaren Kervan Yayınları, Tercüman Gazetesi ve Tercüman Çocuk Dergisi
tarafından yapılmıştır. Bu edisyonların Halit Kıvanç ve Tevfik Ünsi’ye ait olan
uyarlama / yerelleştirme temelli serbest çevirileri, senaryoların ruhunu
başarıyla yansıtan kıvrak ve mizahi bir dile sahip olmaları sayesinde sevilip
benimsenerek popüler kültürün kalıcı unsurları arasına katılmış; Halit Kıvanç’ın
buluşu olan devegücütazıhızışerbeti gibi başarılı adaptiv
yakıştırmalar ise serinin günümüze kadar gelen çeviri sürecinin standartlarını
belirleyen kalıcı normlara dönüşmüştür. Unutmadan ekleyeyim: Bahse konu
şerbetin 1973 öncesi yapılan korsan ve kopya baskılarındaki Türkçeleştirilmiş
hali Hokus Pokus’du. Bknz. Alpin, Hakan; Çizgiroman Ansiklopedisi,
İnkılâp Kitabevi, 2006, s. 54 – 56.
[46] ABD
çizgi romanı / Comics = süper kahraman macerası
denklemidir kastettiğim. İlerleyen satırlardaki tespitler de bu denklemin vaat
ettiği anlam dairesi gözetilerek yapılacaktır.
[47] Bknz. Şencan,
Ziyaver, Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil, dipnot 15, s. 322 – 323.
[48] Bunlar
fasiküller halinde ya da ortalama 5 fasikül içeren karton kapaklı (soft cover /
sc); ciltli, sert sıvama kapaklı (hard cover / hc) ve ciltli, sert kapaklı ve
şömizli sınırlı baskı gibi 3 değişik formattaki albümler halinde sunuldular
pazara.
[49] https://oxford-review.com/the-oxford-review-dei-diversity-equity-and-inclusion-dictionary/dehumanisation-definition-and-explanation/
[50] Sahip
oldukları insanüstü güçler yüzünden süper kahramanların kendilerini antik
dönemin çok tanrılı dinlerindeki titanlarla hatta tanrılarla eşdeğer gördükleri,
bu yüzden de sadece bazı kesimlerini değil, homo sapiens – sapiens türünü toptan
parazit olarak algıladıkları tespiti de ırak tutulmamalıdır gözden.
[51] Ortalama
okura önermezken edinmem, okumam ve arşivlemem ‘sana haram, bana helâl!’
mealinde bir çifte standartı anımsatmış olabilir kimi okura. Mercek altına
aldığım insanlıktan çıkarmak / insansızlaştırmak anlayışını
içkinleştirmiş comics / süper kahraman çizgi romanlarına gösterdiğim mezkûr
ilgi mesleğimin icbar ettiği sevimsiz bir zarurettir, isteyerek
gerçekleştirdiğim bir tercih değil. Bu arada ‘önermem’ yerine ‘öneriyor
olmam’ diyerek, son yıllarda revaçta olan ‘ABD dizisi dublajı
Türkçesi’ni kullandığım kaçmamıştır dikkatlerden. Semantik coğrafyamızın
/ anlam topolojimizin gramerinde, sentaksın yerli ve milli kozmosunda ikamet
edip mütemadiyen akıntıya karşı yüzmek çok yorucu; oyun sürerken aktif
dinlenmek adına, zaman zaman işte böyle ‘sürü’ye katılmak elzem.
[52] İlk 12
süper kahramanlık serisinin bazılarından 1, bazılarından ise birkaç tane albüm
yayımlandı 2024’de.
[53] Yayımcısı
Hayalet Sürücü’nün birkaç macerasını fasikül, karton kapaklı albüm, ciltli
albüm halinde olmak üzere üç farklı formatta bastı. Punisher ve Preacher serilerinde
yarattığı anlatı kozmosu olağanüstü olan
Ennis’in senaryosu diğerlerinden bir tık önde.
[54] Dark Horse, Image Comics, Oni
Press (son hali OLFPG) gibi büyük yayımcıları bağımsız işletme, işlerini de bağımsız
çizgi roman olarak sınıflandırmanın, ‘BAĞIMSIZ’ kavramının içeriğiyle
uyumsuz olduğunu düşündüğümden, onları endüstriyel (sermaye bağımlı) Amerikan
çizgi romanları bölümünde değerlendirdim.
[55] Meraklısına
popüler fasikül, limitli fasikül ve sert sıvama kapaklı, ciltli, sınırlı
edisyon gibi 3 seçenek halinde sunulan eseri kısa listeye katma sebebim, yukarıda
da işaret ettiğim üzere, ana kapağı çizen 2 artistin dışındaki 5 varyant kapak
illüstratöründen biri olan Levent Çanga’nın Paralel Evren Çizgi Roman
Dükkânı için yaptığı kapak kompozisyonunu taşıyan limitli ve Çanga’dan
imzalı fasiküldür. Resim tarihimizin en pahalı tablosu olan ve ‘yerli ve
milli Mona Lisa’mız’ olarak kabul edilen Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa
Terbiyecisi’ne saygı duruşu mahiyetindeki gerçekten fevkalâde başarılı
kompozisyonu hâvi söz konusu edisyon, mezkûr çizgi roman satış noktası
tarafından PARALEL EVREN
EXCLUSIVE LEVEND ÇANGA KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ HOMAGE VARIANT olarak
kodlanmıştır.
[56] Şencan,
Ziyaver, Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil, s. 325 – 327.
[57] Bir
olayı anlatmak için normalde gerekenden çok daha fazla söz söyleyen, bunu da muhatabının
odağında kalabilmek adına onun merakını sürekli tahrik edip, sinir uçlarıyla
mütemadiyen oynayarak yapanların bu ekstrem tarzını isimlendirmek için kullandığımız
güzel bir deyişimiz var: Pehlivan tefrikası gibi uzatmak! Türkiye
radyolarının efsanevi güreş, boks ve futbol maçları anlatıcısı üstat Eşref
Şefik’le, yazılı basının tarihi güreş tefrikalarıyla meşhur olan şahsiyetleri Murat
Sertoğlu, M. Sami Karayel ve Ali Gümüş gibi yazarlar Türkçedeki bu deyişin ete
kemiğe bürünen dillendiricileriydiler. Bazı araştırmacılar mezkûr deyişin Eşref
Şefik’in anlatılarından, başka bazılarıysa Murat Sertoğlu günlük yazılarından kaynaklandığı
savunur. Yazar, illüstratör, karikatürist ve gazeteci Ratip Tahir Burak’ın
1950 - 1970 döneminde gazetelerde
tefrika edilen, aralarında çok sayıda geleneksel güreşimiz konulu tarihi çizgi
romanın da olduğu (26’si arşivimde olan en az 27 çizgi romandan oluşan) müktesebatı,
bahse konu deyişin 9. Sanat kozmosumuzdaki yansımalarıdır.
Şencan, Ziyaver; Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil
/ ***XI) Türkiye’de Çizgi Roman / çr tarihimizin en efektif ve en özgün 25
sanatçısı / Ratip Tahir Burak. https://ziyaversencan.blogspot.com/2025/01/cizgi-roman-bildiginiz-gibi-degil.html
[58] Sıra
numarası 10 – 15 arasında olan 6 kitabın yayımcısı NADA Kitap ülkemizin en
enteresan ve orijinal butik çizgi roman yayımcılarından biri, belki de
birincisidir. Bahse konu 6 bağımsız çizgi roman albümünün tamamı gezegenimizin paralel
evrenlerden birindeki (bizim deneyimlediklerimizle alâkası olmayan niteliklere
sahip ) bir halini betimliyor gibidir adeta; hiç ummadığınız karakterlerin
beklemediğiniz şeyler yapıp söylediği, bilim insanlarının kutsal kâsesi olan her
şeyin kuramı benzeri bir büyük hedefmişçesine ardından koşulan amaçların metafizik
ve mistik dolayımların sisleri içinde belirsizleştiği, okuyanın / izleyenin âdeta
psychedelic bir müzik eşliğinde psychedelic bir ajan kullanıyormuşçasına edinebileceği
bir haletiruhiyenin kucağına düştüğü belirsiz, sabitesiz, tekinsiz dünyalardır
bahse konu paralel evrenlerin sundukları. Özetle, nevi şahsına münhasır betimlemesinin
cismanileştiği, sui generis kavramsallaştırmasının ete kemiğe büründüğü bir
toplam NADA Kitap külliyatı.
[59] Desen
ve yazıların siyah karton ya da resim kâğıdı gibi zeminlerin sivri bir aletle
kazınmasıyla oluşturulduğu çok meşakkatli, ustalık kazanılması olağanüstü zor
bir süreç sonunda gerçekleşen grafik teknik.
Şencan, Ziyaver; Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil
/ ***XI) Türkiye’de Çizgi Roman / çr tarihimizin en efektif ve en özgün 25
sanatçısı / Emre Orhun. https://ziyaversencan.blogspot.com/2025/01/cizgi-roman-bildiginiz-gibi-degil.html
[60] Seyirci
dedim, zîra, her başarılı grafik roman gibi Habibinin de birçok paneli döne
döne seyretme ihtiyacı hissedeceğiniz tablo mahiyetindedir. Eserin olağanüstü
başarılı bir tanıtımı onun dilimizdeki ilk edisyonunu basan Flaneur’ün
sitesinde yer almakta: https://www.flaneur.com.tr/product-page/habibi-limitli
[61] Kitabın
eli yüzü düzgün bir tanıtımı için bknz.: https://www.k24kitap.org/kitaplar/bir-savas-hikayesi-icin-notlar-964
[62]
Yayımcısının, yukarıda girişini alıntıladığım, gerçekten özlü ve yetkin tanıtım
metni için bknz.: https://www.flaneur.com.tr/product-page/caligari
[63] Kurmaca
olmayan Nöromandiya benzeri bilimsel metinleri çizgi romanlaştırdığınızda
ortaya çıkan eser, parçası olduğu formatın bir diğer ismi olan grafik roman
kavramını kuşanır. Roman olmayan bir bilimsel anlatının roman adıyla anılması
doğrusu rahatsız ediyor beni, bu yüzden de kurmaca olmayan grafik
romanlar için grafik kitap denilse
daha iyi olmaz mı? sorusunu, dillendirdiğim sorunsal tartışılsın diye,
şuraya bırakıveriyorum.
[64] Eserin
Fransızca baskısının başlığı olan Le Grand Vide olumsuz içerikli,
başlığın İngilizcesi The Great Beyond ise belirsiz içerikli, bağlamsal
olarak olumlu ya da olumsuz kullanımları olabiliyor. Türkçeleştiren Melis
Karadeniz’in Mavera tercihi akla mâverâ – mâsivâ diyalektiğini
getirmekte. Dostum ChatGPT mevzuya şöyle girdi: https://ziyaversencan.blogspot.com/2025/04/mavera-vs-masva-dikotomisi.html
[65] 3
yerli, 11 manga, 6 fumetto, 2 frankofon, 7 comics / süper kahraman çizgi roman
albümü ya da serisini eklemişken mezkûr türlerin kısa listelerine, bağımsız
çizgi roman janrının 20 albümünü ya da serisini dahil etmem ilgili kısa listeye,
bağımsız çizgi romanlara verdiğim önemdendir. Çizgi romanla tanışmak isteyen
ancak vakit – nakit – mekân – heves’ten oluşan imkânlar seti kısıtlı
olanlara tavsiyem, tercihlerini bağımsız çizgi roman lehine kullanmalarıdır.
[66] Şencen,
Ziyaver, Çizgi Roman Bildiğiniz Gibi Değil, Xİİ) Çizgi Roman Sadece Çizgi Roman
Değildir!, s. 357 – 358.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder