paranoyak olduk cümleten



Hakikaten de milletcek paranoyak olduk çıktık valla...

Yukarıdaki adamı ele alalım meselâ. 
Lan oğlum, adama hakikaten de (muhatabı olan kadın belediye görevlisinin de söylediği gibi) demezler mi 'büyük şehir belediyesinin seninle ne alıp veremediği olabilir ki a be şapşik?!?' diye?



Beklediğimizin değil de, hep (ya da çoğunlukla) beklemediğimiz otobüslerin geldiği hakikatle mutabık bir olay değildir. Bu durum, bir yanıyla olasılık teorisinin (ihtimaliyet hesabı), diğer yanıyla da gerçekleşmesini çok istediğimiz bir devam yolunu, deneyimlemeyi / pratiğini yaşamayı kuvvetle arzuladığımız bir hayat enstantanesini algılamayı beklerken, diğer seçeneklerin gerçekleşmesi halinde, sinir sistemimizin / anlağımızın / idrakımızın 'algıda seçicilik' hassasının devreye girmesiyle ilgili /irtibatlı bir mekanizmanın sonunda gerçekleşir.

Anlayacağınız, ne varoluşun tamamı, ne de onun büyük şehir belediyesi gibi verili ve belirli bir komponenti bize karşı kurulmuş bir komplonun müellifi değillerdir. 

Bazıları ise, bahse konu süreçte, ne olasılık hesaplarının ve ne de algıda seçiciliğin rolünün belirleyici olmadığını savunurlar. Bunlara göre işlerin arzuladığımız gibi cereyan etmemesinin sebebi esas olarak, orijinali 'anything that can go wrong, will go wrong' olan Murphy Kanunu'nun hükmünü icra etmesidir.

Doğrusu ben, serbest bir çeviriyle 'bir şeyin ters gideceği varsa, o şey bir şekilde ve mutlaka ters gitmeye mahkûmdur!' şeklinde dillendirebileceğim 'Murphy Kanunu'nun, hayata oldukça pesimist bir pencereden ve açıdan bakmanın sonucu formüle edildiğini düşünenlerdenim. İtiraf etmek ve dürüst olmak gerekirse, karamsar olduğum ve 'moralimin dawn olduğu anlar'da ben de prim veririm buna. Lâkin, genel olarak ve ama mahsusen de 'mood'umun up olduğu' ve zirvelere doğru seyahat ettiği yaşamsal proseslerde ise, dönüp sümüğümü bile atmam bu komplomsu argümantasyona.

Seyrek de olsa, 'Only The Paranoid Survive (Sadece Paranoyaklar Hayatta Kalır)' kitabıyla hafızalarımıza nakşolan İntel'in efsanevi CEO'su Andy Grow'un o çok popüler lâkırdısına teslim olur yüreğim, aklım, ruhum ve benliğim: 
'paranoyak olman izlenmediğin anamına gelmez'.

Bu lâfın ima, iddia ve nispet etiği anlam dairesi ona prim vereni kucağına alır ve şüpheciliğin nirvanasına ve komplo kuramının (conspiracy theory) şahikasına oturtur, benden söylemesi.

Tam okumakta olduğun şu satırı yazarken, birisinini beni gözlediğine dair kuvvetli bir hisse kapıldım. Aniden ve çok hızlıca arkama döndüm, ancak kimseyi göremedim. Şimdi evi bütünüyle, adeta köşe bucak arayacağım. Yatağın altına, mutfak dolaplarına, duşluğa, gardroba falan da dikkatle bakacağım.  

Fena kıllandım zîrâ. İşte tam da bu ruh halimdeyken, yukarıdaki karikatürde resmedilen herife hak veriyorum taa derinden. Evet, pekalâ da büyük şehir içimizden birilerine (komplo değil belki, ama), şaka niyetine, böyle oyunlar oynayabilir. 

İçimizden birilerinin 'Truman Show'daki Truman Burbank'ın durumunda olmadığının bir garantisi yok, öyle değil mi? (i).

dipnot:
(i): Yukarıdaki karikatürü Facebook hesabında paylaşan Nergis Ulu'ya teşekkür ederim. Kaynak için bknz. https://www.facebook.com/photo.php?fbid=953288861453889&set=a.357339434382171.1073741826.100003183511964&type=3&theater

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder