0 - medhal - prologue - giriş:
Dört yıl önce yazmıştım Ahmet Çayır'la ilgili metni. Ona, okumakta olduğunuz giriş paragrafını ekledim. Ağustos 2016'da paylaştığım ilk halinin bir kelimesini dahi değiştirmezken, tarihini bugüne getirerek, metni blogumun zirvesine taşımış oldum. Böylece, bir taraftan onun okunurluğunu, bilinirliğini arttırabilmeyi; öte yandan da, paylaştıklarımın haricinde, Ahmet'in kahramanı olduğu, bir diğer deyişle, onun dünya hallerine, insanlık durumlarına ve kitaplara dair nev-i şahsına münhasır yaklaşımlarını içeren başka anekdotlarını derleyebilmeyi murad etmekteyim. Sevgili okur, şayet sen de Ahmet'in eyleyicisi - faili - öznesi olduğu başka anekdotlara vakıfsan, lütfen onları bu blogun altındaki yorum kısmına, veya facebook hesabımda (https://www.facebook.com/ziyaver.sencan/) paylaştığım bu metinle ilgili mesajın yorum kısmına veyahut, Twitter hesabımda (https://twitter.com/ziyaversencan/status/1303360614769844225) paylaştığım bu bloga dair mesajın yorum kısmına ekle. Böylece, el birliğiyle hayata geçirdiğimiz bu kültürel imece sonunda, enteresan bir kitap dervişinin, farklı bir selülozperestin ve zaman zaman da kanatlarını kaybetmiş bir melek gibi davranan naif bir Adem'in daha bütünlüklü bir portresini inşa etmeye muvaffak olacağız. Olası yardım ve işbirliğiniz için peşinen teşekkür ederim muhterem kârîm.
1 - Selüloza adanmış bir hayat
Ahmet Çayır ile ilk karşılaşmamız (hafızam beni yanıltmıyorsa şayet) ilk olarak 2010 yılının Mayıs ayında, Serkan Özburun'un Beyoğlu, Büyükparmakkapı Sokak'taki Kelepir Kitabevi'nde gerçekleşti. Her hafta düzenli olarak (başlangıçta Çarşamba ve Cumartesi günlerinde, devamında ise sadece Cumartesi'leri) yaptığım kitap müzayedelerine kitap getiren sahaf dostum Ali Üst'e yardım ediyordu Çayır.
O güden bu yana geçen 6 yıl boyunca Ahmet'le çok sayıda (yüzlerce dersem abartmış sayılmam) müzayedede birlikte olduk. Tanıdıkça onun saf, samimi, dürüst, dervişane ve melâmimeşrepliğe yakın diyebileceğim alçak gönüllü ve ama en çok da kitapperest hallerine sempati ve saygı duymaya başladım.
Doğrusu bu ya, onlara karşı beslediği onca derûni aşka karşın, bilebildiğim kadarıyla aldığı kitap, dergi ve efemeraları hiç okumaz Ahmet Çayır. Buna rağmen aşıktır o selüloz temelli şeylere. Okuyarak, bilerek sevmek kitapları, çok marifet olmasa gerektir. Asıl meziyet ise Ahmet Çayır gibi okumadan, bilmeden, anlamadan, sadece sezerek, manasına ererek sevmesini bilmek, muhabbet beslemesini becermektir kitaplara.
Ahmet Çayır yaşarken efsane olmayı bilen fânilerdendir. Selülozfillerin alemindeki birkaç yıllık varlığına karşın, onun kahramanı olduğu, merkezine oturduğu çok sayıda anekdot kitapperestlerin diline pelesenk olmaya başlamıştır bile.
2 - Fıkra değil bunlar, yaşanmış anekdotlar
O güden bu yana geçen 6 yıl boyunca Ahmet'le çok sayıda (yüzlerce dersem abartmış sayılmam) müzayedede birlikte olduk. Tanıdıkça onun saf, samimi, dürüst, dervişane ve melâmimeşrepliğe yakın diyebileceğim alçak gönüllü ve ama en çok da kitapperest hallerine sempati ve saygı duymaya başladım.
Doğrusu bu ya, onlara karşı beslediği onca derûni aşka karşın, bilebildiğim kadarıyla aldığı kitap, dergi ve efemeraları hiç okumaz Ahmet Çayır. Buna rağmen aşıktır o selüloz temelli şeylere. Okuyarak, bilerek sevmek kitapları, çok marifet olmasa gerektir. Asıl meziyet ise Ahmet Çayır gibi okumadan, bilmeden, anlamadan, sadece sezerek, manasına ererek sevmesini bilmek, muhabbet beslemesini becermektir kitaplara.
Ahmet Çayır yaşarken efsane olmayı bilen fânilerdendir. Selülozfillerin alemindeki birkaç yıllık varlığına karşın, onun kahramanı olduğu, merkezine oturduğu çok sayıda anekdot kitapperestlerin diline pelesenk olmaya başlamıştır bile.
2 - Fıkra değil bunlar, yaşanmış anekdotlar
İşte onlardan birkaçı:
***Ahmet Çayır katıldığı müzayedelerden birisinde, yanında oturan kitapkurtlarından birisine münadinin elinde hâzirûna tanıtımını yaptığı kitaba işaret ederek 'Mahmut Çetin'in kitapları bu aralar çok çıkmaya başladı' der. Kitapkurdu onun bu lâfı karşısında gülümser, zirâ, müzayedeyi idare eden kişinin elinde Mao Çe Tung'un Teori ve Pratik' isimli eseri vardır (aktaran Ahmet Kot).
***Dylemi Sahaf Hüseyin Palu'nun geleneksel Pazartesi ve Perşembe akşamı müzayedelerinin birisinde, hâzirundan bir zat o kadim suali, 'sahaflar neden evlenmez?' demir leblebisini atar ortaya. Çoğu bildik ve beylik olan çeşitli görüşler dillendirilir. Ahmet Çayır'da soruyu cevaplayanlardandır. Ancak, onun mukabelesi her zamanki gibi enteresan, ayrıksı, konuyla doğrudan ilişkilendirilmesi çok da kolay olmayan bir mahiyette, soruyla olan irtibatı ve ünsiyeti ancak 'her şey her şeyle ilgilidir' umdesi çerçevesinde kurulabilecek olan, düşünce katmanları arasında adeta 'kuantum sıçraması' yapılarak dillendirildiği intibaını uyandıran, insanda 'paralel bir evren'den söylenmiş bir lâkırdıya muhatap olduğu izlenimini bırakan, bir 'farklı kavrayış, duruş ve şuur düzlemi'nden neşvünema bulmuş gibidir: 'zaten ölücez, neden evlenelim ki!?! (aktaran Hüseyin Palu)'
***Dylemi Sahaf'ın bir diğer mezatında Ahmet Çayır Yalçın Küçük'ün 'Tekelistan' kitabına talip olur ve ona sahip olmayı da başarır. Kısa bir süre sonra kitabı iade edince Hüseyin Palu sorar: 'N'oldu Ahmet, kitapta bi sıkıntı mı var, niye iade ettin?'. Çayır'ın cevabı katılımcıları yine gülümsetecek cinstendir: 'Sigarayla, tütünle, Tekel'le sanıp almıştım' (aktaran Ahmet Kot).
29 Ağustos 2016, Pazartesi akşamı Dylemi Sahaf'taki müzayede'de Çayır yine formundadır; arka arkaya patlatır aforizmalarını. Neşe Binark'ın tanıklığıyla işte onlardan ikisi:
***Hüseyin Palu'nun müzayedeye çıkardığı Yunus Emre Divânı'nın açık arttırması sırasında 'al bu kitabı' diyene cevaben: Yunus Emre'nin fotoğrafı da olsaydı iyiydi, alırdım o zaman' diyen Ahmet Çayır, hemen akabinde açık arttırmaya sunulan Pavarotti'nin cd'si içinse 'çok bağırıyo o adam, almam onu' yorumunu yapar.
***Yine Hüseyin Palu'nun Facebook'ta paylaştığı bir başka Ahmet Çayır anekdotu daha:
- Ahmet çayır: İzzet abi sen ne iş yapıyorsun?...
İzzet önce soruyu anlamaya çalışır ve sonra da anlamış gibi yapar aslında yine de anlamamıştır ve Çayır da ne sorduğunu zaten bilmiyordur...
Tanımaktan dolayı mutlu olduğum kitapları her şeyden çok seven, her nefesiyle ciğerlerine hava değil, adeta selüloz çeken bu kitap dervişini, bu selülozmanyağı, bu samimiyet abidesini, bu kelimenin en hakiki manasıyla 'güzel insan'ı muhabbetle selâmlıyorum (i), (ii).
dipnot:
(i): Görsel için kaynak: https://www.facebook.com/photo.php?fbid=1108947632460225&set=ecnf.100001031818142&type=3&theater
(ii): Facebook'a gelen efsane Ahmet Çayır anekdotları için tıklayın lütfen: https://www.facebook.com/ziyaver.sencan/posts/3362839203776279?comment_id=3365659723494227¬if_id=1599585221461096¬if_t=feed_comment&ref=notif
( Nostalji sahaf İzzet 30 yıldır kitap işi yapıyor bu arada ve Çayır 15 yıla yakındır buna şahit) İzzet'in cevabını sansürlemek zorundayız)
***Orhan Ergün dostumuzun paylaştığı bir Ahmet Çayır anekdotu:
Beyoğlu Hazapolo pasajında Ekber abi nın mezatındayız. Sene 2010. O zamanlar
Aziz in 5 katlı kitapçı dükkanı var Vefa da. Biz de Aziz in yanında takılıyoruz.
Ahmet Çayır da o zamanlar metro inşaatında güvenlikçi ama ñöbeti terkedip kitap mezatına geliyor.
Genelde Aziz alış yaparken biz vurmuyoruz. Yazıcı Laz Ali sunucu da Üstad Ziyaver Abi.
Bir kitap çıktı Aziz le başka birisi kapışıyor.
O arada Ahmet Çayır da sürpriz olarak vurmaya başladı.
Vazgeçmiyor, sonunda kitap Ahmet Çayır da kaldı.
Şaşırmıştık.
Ziyaver Abi dedi ki
''Alkışlayın Ahmet Çayır ı
Gözlerim yaşardı
Ben de bu koca Ana Britanika ansiklopedisini
Ahmet Çayır a hediye ediyorum
O gün biz büyük kitap tüccarı Aziz Elban 'ın elinden nasıl kitap alınır. Onu öğrenmiştik.
Birde, Ahmet Çayır, bizim okul yıllarımızda yanına bile yaklaşamadığımız Ana Britanika ya bedava sahip olmuştu.
3 - prologue
Değerli dostlar;
tanıyanları, onunla ilgili anılarını, bildikleri anekdotları paylaşırlarsa şayet; onları da (kaynak göstermek suretiyle tabii) buraya ekleyeceğim. Bu suretle de, kollektif aklın ürünü olan doyurucu bir Ahmet Çayır yazısını hep birlikte yazmış olacağız.
Tanımaktan dolayı mutlu olduğum kitapları her şeyden çok seven, her nefesiyle ciğerlerine hava değil, adeta selüloz çeken bu kitap dervişini, bu selülozmanyağı, bu samimiyet abidesini, bu kelimenin en hakiki manasıyla 'güzel insan'ı muhabbetle selâmlıyorum (i), (ii).
dipnot:
(i): Görsel için kaynak: https://www.facebook.com/photo.php?fbid=1108947632460225&set=ecnf.100001031818142&type=3&theater
(ii): Facebook'a gelen efsane Ahmet Çayır anekdotları için tıklayın lütfen: https://www.facebook.com/ziyaver.sencan/posts/3362839203776279?comment_id=3365659723494227¬if_id=1599585221461096¬if_t=feed_comment&ref=notif
Ahmet Çayır'ı istediği kitabı hele de çok ucuza alıncaki yüz ifadesinden okuyabilirsiniz. Çok da fazla konuşmaya tanışmaya gerek yok. İzleyin mezatta yeter. Bir de o aldıkça sevinen görüntüsü karşısında bir iki kişinin birkça 'kibirli' yorumunu duydum, bunlar sahaf değil bunlar al satçı bak bak nasıl da mutlu oluyor vs gibi.
YanıtlaSilSanane lan kardeşim! Sen o cebin para dolu traşını olmuş ve karnın tok halinle gelip peyleri savurup yanındaki sandalyeyi doldururken o ekmek parası için acaba neler alabilirim derdinde. Sana yakışan o yaşlı başlı halinle aldıklarına sevinip okuyup aktarmak çevrene ve hatta Ahmet'e de eğer isterse.
Tüm kitap kurtlarına ve sahaflara selamla. Ben hala Tayfun Kurt'u çok özlüyorum.
Saygı ve muhabbetle,
Taha KUTLUATA
değerli katkıların için çok teşekkür ederim değerli dostum)))
YanıtlaSilKapak resmi fetişisti olduğunu ekleyebilirim.
YanıtlaSilAhmeti'i tanıdığımda kitap dünyasına giriş yapmamıştı. Bir inşaatta çalışıyor, Aziz'in yanına gelip gidiyordu. Sonra bir girdi pir girdi Hatta vurdu gol oldu...
YanıtlaSilAlmak için kafaya koyduğu kitaba peyini yükselttikçe kafasını kitabın tam zıddı istikametine çevirir. Âna uygun beden dili veya refleksidir.
YanıtlaSilErcan Babacan
Palo
YanıtlaSilAbi ahmet çayır o zamanlar kitap severlere deli gözü ile bakıyor ve bir defasında 4 adet godard filmi izlemiş film adam.....azize yardım için pazar mezatına gelmişti...o günde 3 haftadır satılmayan dombili ahmed bir kitabın çıkarmıştınız....5 Tl den başlayan kitap için Uğur Güracar ile vuruçmuş herkes bu kim diye bakışları arasında kitap 45 tl yye Uğur güraçar da kalmıştı....ikinci kitapda 40 tl çayırda kalmış ancak sevinen dombili ile Mustafa Ekber abi olmuştu 🙂 sonraki haftalarda masonik kütüphane çıkmış ve Orhan Ergün ün 100 tl lik kitaplara 1 tl gibi asronomil yakın peyleriyle mezatı zor bitirmiştiniz....Mason locasının sanırım akabinde haberi olmuş biri gelip orhan abiye kitapları aldırmamıştı....gün gibi aklımda işte efsane böyle doğdu Ahmet Cayir
Palo
YanıtlaSilBirgün Kur'an ı kerim çıkardık abi meali şerif... Çayır sordu : Konusu nedir ? en efsane anekdotlardan biridir bu...
Birgün yanlış anlamaların olduğu bir gün....gerginlik had safhada....Strabon coğrafya kitabından bir fasikül çıkardım.....Bir vuruşmlaar öyle böyle değil zanedersin ki yazma çıkmış bulak baskı çıkmış öyle bir gün ....Tahsin Temel Kılıçarslan abi aldı kitabı bir sinirle sordu Çayır a bunun ne olduğunu biliyor musun diye : tabiki trabzon kitabı geçenlerde Sedat Yardımcı mezatında çok yüksek fiyata gitmişti dedi....devamında bir kitap daha alice harikalar diyarında ingilizce 5 tl lik kitap yine vuruşmalar Tahsin abi aldı kitabı yüksek bir meblağa ....Vuruştuğu kişi kitabı türkçe sandımdı demişti....efsanele bir mezattı öyle kitaptan kopuk kitap mezatı az olur bir kaç örnek benzer daha da olmuştu.....
Eyvallah Palo, ağzına sağlık, katkılarında Çayır'ın portresini zenginleştirdin, sağ ol, var ol...
YanıtlaSilAhmet Çayır'ın lakaplarından biri de "filmci Ahmet"tir. Kendisiyle ilk tanışmam 2004 veya 2005'tir. Ben o zamanlar lise 2 veya 3. sınıftaydım. Beyazıt'taki eczacılık fakültesinin koridorlarında (şimdi binaya dâhildir) kitap satardım. Kendi kitaplarım. Zaten maksat para kazanmak değil. Takılmak, farklı ortam görmek. 3 'e alıyorsam 1'e satıyorum :) Tabi okuduğum kitaplar birikince getirir sergi açardım. Neyse sonra vcd'de getirmeye başladım. Tabi korsan hepsi. Ahmet Çayır geldiği zaman 5-10 tane alırdı. Her hafta. Bir gün fiyatı düşürmedim. Onun da hoşuna gitmedi, almadı. Sonrasında 2010'da Labirent Sahaf Aziz'in Vefa'daki dükkânında karşılaşmıştık. O günden beri kitapçılarda sık sık görürüm. Fazla muhabbetimiz yoktur ama birbirimizi tanır, bilir, selamlaşırız. Şimdilerde Bakırköy Akbulut pasajında yeri var, orada mezat yapıyor. Bereketli işleri olsun.
YanıtlaSil