meraklanılası hayatlar - 1: SB'ın fevkaladenin fevkinde enteresan ve bir o kadar da esrarengiz öyküsü *

1*Gizemli birisi. Hakkında bilgi toplamak istediğinizde, hayatına dair ayrıntılara girmek istediğinizde zorlanıyorsunuz. Zorlanıyorsunuz, çünkü kamuoyuna açık kaynaklarda ona dair az bilgi var. Eğer o size güvenmişse kendinden, hayatından bahseder. Bir de sevmişse sizi, bu takdirde ruhunun gizli labirentlerinde bile dolaştırabilir sizi. Ancak, sakın gereksiz yere hayale kapılmayın ve onun kendisine, hayatına, hayatının özellikle bazı alanlarına, bazı özel meraklarına; örneğin ‘büyük sırrın’, ‘mutlak hakikat’in, ya da ‘evrensel plan’ın ardından bir ömür boyu yaptığı zahmetli, yorucu ve insan ruhunu incelten seyahatine dair bir şeyleri ağzından kaçıracağını ummayın. Dedim ya, o sizi sevmişse kendinden bahseder, hem de uzun uzun. Yakınlık hissettiği, ilişki kurduğu insanlara, başlangıçta anlattıkları aslında standart şeylerdir. Öyle ki, görüşmeleriniz devam ettiğinde, SB’ın aynı şeyleri döne döne anlatması yüzünden onun hafıza problemi olduğuna, ya da takıntıları yüzünden bazı konuları defalarca anlatmaktan kendisini alıkoyamadığına hükmedebilirsiniz pekala. Aslında ikisi de doğru değildir. Bu bir çeşit erginleşme (tekris=initiation=olgunlaşma) sınavıdır. SB sizin sabrınızı, dayanıklılığınızı test etmektedir. Bu mini sınavları yüzünüzün akıyla geçtikçe SB size giderek daha derin, daha şahsi bilgiler vermeye başlayacaktır. SB ile ilişkiniz bir noktadan sonra bir nevi erginleşme-aydınlanma sürecine dönüşür anlayacağınız. Zira o iniyise edilmiş, aydınlatılmış birisidir. İskoç Ritinin en üst basamağından, 33. dereceden masondur. Yani büyük üstattır(üstadı-ı azam=maşrıkı azam). Nerdeyse ömrü boyunca bilginin; gerçeğin bilgisinin arkasında yaptığı o inanılmaz yolculuğun çeşitli merhalelerinde yaşadıklarını, layık olduğuna ve kaldırabileceğine inandıklarına, şartların izin verdiği ölçülerde aktarmakta; 'gerçek'in, ‘gerçek gerçek’in, ‘mutlak gerçek’in, ‘derin gerçek’in, 'Sırların Sırrı (Sırrü'l Ekber)'nın, 'Kutsalların Kutsalı (Sanctum Sanctorum)'nın o çok lezzetli pınarlarından damlalar sunmaktadır onlara. Tam bir aydınlatılmış / aydınlanmış (illuminated, enlightenment) tutumu, gerçek bir büyük üstat tarzıdır bu.

2*Kısa Haltercümesi? SB’ın olabildiğince tam ve doyurucu bir biyografisi için yeterli bilgiye erişmek benim için bela bir uğraştı doğrusu. Dedim ya, gizemli bir vak’a ile karşı karşıyayız! Türkiye’nin en önemli kişilerinden olan SB bu kondisyonuyla hiç de uyumlu olmayan mütevazı bir hayatı sürdürür. Bırakın Türkiye’yi, SB’ın uluslar arası iş ve politika çevrelerinde dahi ağırlığı epey fazladır. Buna karşın o, göze batmaktan hoşlanmadığından, ‘lay lay lom (yüksek sosyete, cemiyet) hayatı yaşamaz, ramp ışıklarına pek çıkmaz ve şov yaparak ilgi derlemez. Bütün bunlar bir taraftan onun karakteristik özelliklerinden gelirken, bir yandan da hayatının neredeyse 50 yılını alan masonik yolcuğunun ona kazandırdığı alçakgönüllü ve iddiadan uzak tavrın sonucudur. SB hakkında bilgi toplarken karşılaşılan zorluklar aşılması müşkül cinstendir. Ne demek mi istiyorum? Şunu: Bir kurum, bir kişi, bir olay ya da bir kavram hakkında bilgi sahibi olmak istediğinizde eskiden kütüphaneye giderdiniz, şimdi ise malum internete sörf yapıyorsunuz. Arama motorlarından birisine girer ve aradığınız şeyi yazarsınız. Ardından da, istemediğiniz kadara çok, bazen milyonlarca site, dökülür ekranınıza. Çoğunlukla bu bilgi yığının altında kalır, onun çok çok küçük bir kısmını ancak kullanabilmiş olmanın yarattığı depresif etki ile ayrılırsınız sörften. SB için internet’te arama yaptığımda tamamen aksi istikamette bir duygu ile, aradığımı bulamamış olmamın yarattığı derin bir hayal kırıklığı ile kalkmıştım lab-top’ımın başından. Küresel ölçekte sahip olduğu ağırlığa karşın, bazısına yukarıda değindiğim nedenlerden dolayı, SB hakkında, biyografisi anlamında, neredeyse hiç bilgiye erişemiyorsunuz. Ona göre çok daha önemsiz kişilere dair bilgiler ibadullah iken, SB hakkında ise neredeyse dişe dokunur mahiyette hiçbir şey bulamıyorsunuz.
SB’nin hayatının gizemli yanları yüzünden internetteki bazı bilgiler – güçlü mason biraderlerce - silinmiş midir acaba, ne dersiniz? Neyse, spekülasyonun dibine bu kadar dalmadan devam edelim SB’ nin izini sürmeye.

3*Erişebildiğim kırıntılar. SB'ın pederi MB esaslı adammış doğrusu. SB soyadından da anlaşılacağı gibi esasen Ağrı’nın bir ilçesinden almakta köklerini. Kürt asıllı vatandaşlarımızdan. Babası MB yörenin kanaat önderlerindenmiş. B.lar geniş bir aile, ancak aşiret boyutunda değiller. Kürtlerin genel tutumunun aksine yörelerindeki kürt aile ve aşiretleriyle değil, başka coğrafyadaki Kürt ve Türk ailelerle ilişki geliştirmeyi tercih etmişler. Özellikle de Orta Anadolu menşeyli olanlarla. MB ailesini İstanbul’a taşıdıktan sonra Çamlıbeller ve Kartlar gibi Orta Anadolu kökenli Kürt aileleriyle kız alıp verme ve ortak iş kurma gibi yakın ilişkilere girmiş. MB’nin yukarıda değindiğim önder, lider vasfı onun bir cazibe merkezi olmasına yol açmış. Etrafında toplanan, çoğu Kürt, çok sayıda gençle Arnavutlara karşı savaş açmış MB. O sırada Arnavutların elinde olan ve Hasköy – Sütlüce merkezli hayvan kesim işinde kısa zamanda önemli bir kuvvet haline gelmeyi başaran SB’ın babası bu sefer de gözünü mezbahayı ele geçirmeye dikmiş.  Ancak bu iş hiç de kolay olmamış. Arnavutlar bu işi çok uzun süredir tekellerine almışlar zira. Bu işi tek başına yapamayacağını anlayan MB güçlü müttefik arayışına girer. Aslen Konya’nın Cihanbeyli ilçesinden olan ve bir müddetten beri İstanbul’da yaptığı cüretkar ataklarla dikkatleri çeken Ömer Kart MB’nin aradığı müttefiktir. Kartlar Orta Anadolu’nun önemli, sözü geçen Kürt ailelerindendi. B’lar ve Kartlar güçlerini birleştirdiklerinde Sütlüce mezbahasının Arnavutlardan koparılıp alınması mümkün olmuştu. MB artık doğudan gelen hayvanları keserek İstanbulluyu doyuran güçlü Kürt’tür. Bu durum gelirlerinin süratle artmasına yol açar. Öyle ki, kısa süre sonra kazandığı paraları koyacak yer bulamamaya başlar. Bu durumdaki birisinin İstanbul’da 2 dünya savaşı arasında yatırım adına yapması en doğru olan şeyi yapar ve gücünün yettiği, elinin eriştiği bütün gayr-ı menkulleri toplamaya başlar.

4*Oğul babanın yolundan giderse ne olur? Bazı zaman oğul, kuşkusuz izlenen yolun mahiyetine bağlı olarak, abad olur! Oğlu SB da babasının mülke olan yaklaşımını bugüne kadar sürdürmüştür. SB’yi iyi tanıyanların dillerinden düşürmedikleri ‘SB’ın tapularını futbol sahası büyüklüğünde bir yere bile sığdıramazsınız! O Türkiye’nin gizli emlak kralıdır, gizli dolar milyarderlerindendir.’ şeklindeki şayiayı(hatta efsaneyi’) gelin de kulak ardı edin bu durumda! SB en iyi okullarda okur, eğitimini İngiltere’de 1. sınıf kurumlarda tamamlar. Mükemmel bir Londra şivesiyle konuştuğu İngilizcesi ona başarıya giden yolda büyük avantajlar sunar. Öte yandan başka meziyetleri daha vardır. SB çok sıcak, mütevazı bir kimliğe sahiptir. Bu sayede de deliyle deli, veliyle veli olmayı becerebilmektedir. Bu hususiyetleri sayesinde kendi alanlarında küresel manada ağırlığı olan simalarla yakın dostluklar geliştirmeyi başarırı. Henry Kissinger Türkiye’ye ilk geldiğinde ‘Buradaki ilk samimi dostum SB’tır!’ demişti. Hedef 2023 Forum’unun 2 yıl önceki oturumlarının flaş konuğu Richar Perle de ilk gün öğle yemeğindeki konuşmasını şu cümleyle açmıştı: ‘İşlerimin yoğunluğu yüzünden buraya gelirken çok zorlandım. Ancak davet eden SB idi ve onu kıramazdım!’ Evinin, daha doğrusu evlerinin ve ofisinin duvarlarını süsleyen pek çok resimde onu dünyanın en önemli simalarıyla kol kola, el ele görebilirsiniz. Evet, SB işte bu denli etkin biri uluslar arası arenada. Kürt kökenli iş adamlarımız arasında yapılan en zengin 100 sıralamasında onun 3.lüğe yerleştirildiğini gören bazı çevreler, ‘SB gerçekten 3. olabilir, ancak Avrupa çapında!’ diye espri yapmışlardı.

5*Ramp ışıklarından kaçmak SB’nin tarzıdır. 1969-1973 ve 1975-1979 dönemlerinde çok büyük bir spor klübünün başkanlığı yapan SB özelikle ilk başkanlık dönemi sırasında, yani CÖ’nın Teknik Direktörlüğü ve BB’ün antrenörlüğünde camiaya yaşattığı başarılarla mezkur klübümüzün özellikle de futbol bakımından unutulmaz simaları arasına girmiştir. Bu dönemde bahse konu klüb bir ilke imzasını atmış, Türkiye Liginde ilk defa 3 yıl üst üste şampiyonluk kupasına uzanmayı bilmiştir. Aslında onun mezkur camia gibi Türkiye’nin en büyük klüplerinden birisine başkanlık yapması yukarıda bahsettiğim karakter özellikleriyle uyumlu değildir. Gerçekten de SB bu görev kendisine önerildiğinde ilkin bunu üstlenmemek mevziinde çok direnmiş, kamuoyunun gözlerinin önünde olmaktan hoşlanmadığına vurgu yaparak bu görevden affını istemiştir. Camia ise, kulübün içine düştüğü sıkıntıdan ancak SB gibi çelebi ve kalender görünümünün altında hedeflere kilitlenebilen inatçı bir ‘sakin kuvvet’le saklayabilen bir vazife adamıyla çıkabileceğine inanmıştı. Sonunda camia SB’ı ikna etti. SB artık başkandı. Neticede de onu başkanlık için destekleyenler pişman olmamışlardır. Öte yandan, TÜSİAD, İTO, İSO gibi meslek örgütlerinin 30 yıldan fazla bir zamandır önerdiği en üst seviyeden temsil görevlerine bir türlü sıcak bakamamıştır.

6*Kelimenin gerçek anlamıyla ‘tutumlu bir mesen!’ SB eli sıkılığıyla bilinir. Öyle ki, onu yakından tanıyan neredeyse herkesin aşina olduğu ve SB’ı İskoçlarla, Kayserililerle, ya da Yahudilerle özdeşleştiren bir anı, anekdot ya da öykü vardır. Kamuoyunda şekillenen bu aşırı tutumlu profiline karşın SB, sosyal vecibelerine ciddi kaynaklar aktaran birisidir. Özellikle de sanata, eğitime verdiği göz kamaştırıcı destekler onu çağdaş bir mesen durumuna getirmiştir. SB, klasikten moderne bütün anlayışlardaki sanatçıların başları sıkıştığında müracaat edecekleri ilk adreslerdendir. SB’ın sanat, kültür, eğitim konularında bu denli verici olması onun mason, üstelik de 33. dereceden büyük üstad oluşuyla irtibatlıdır kuşkusuz. Aydınlamaya bir ömür vermiş gerçek bir aydının, bir büyük üstadın başkalarının da aydınlatılmasına katkı vermesi doğaldır. ‘Büyük gerçek’e, ‘evrensel hakikat’e, ‘Evrenin Ulu Mimarı’nın o muhteşem ve ama erişilmesi pek zor olan ‘Görkemli Plan’ına birazcık olsun vakıf olabilmek adına samimi bir şekilde debelen herkese yardımcı olmak masonluğun temel amillerinden ve prensiplerinden değil midir?

7*Sürekli öğrenme peşinde bir yaşam. SB olağanüstü kültürlü birisidir. Çok okur, hem de umum-vasat tarafından okunması ve anlaşılması müşkül şeyleri okur.Ve bunları o kıvrak ve spekülatif zekasıyla pek güzel birleştirir. Buna karşın kendinden, entelektüel durumundan hiçbir zaman memnun değildir. Bildiklerinin, hayatı boyunca öğrendiklerinin kendisini cehaletin sahillerinden ancak 1-2 mikron uzaklaştırabildikleri hissinden bir türlü kurtulamaz. Bu yüzden de daimi olarak güzel bir huzursuzluk ve bir okuma-öğrenme açlığı içindedir. Sahip olduğu antika eşya koleksiyonu dillere destandır. Ancak onun favorisi kitap koleksiyonudur. Kitapları için bilenler ‘onlar SB’nin şahsi bilançosunun en kıymetli aktiflerindendir.’ diye düşünürler. Kütüphanesindeki pek çok kitap ‘kitap kurdu’ diye tabir edilen kesimde derin iç çekişlerine, büyük kıskançlıklara neden olacak vasıflardadır. Doğrusu ben, SB’ın kitaplığının bazı azaları için rahatlıkla hayatlarından 5, hatta 10 yıl verecek kitap delileri olduğundan adım gibi eminim. Üstadın kitap koleksiyonu hakkında kitapseverler arasında dolaşan bazı şayialar gerçekten çok ilginçtir. SB’nin masonik geleneğin icabı gereği hem pozitif bilimlerden hem de gizli ilimlerden beslenen külliyatında Ebu Arif- el Mazandarani’nin efsanevi ve de lanetli ‘O’nun gizli adının örtüsünün kaldırılması, Yüzüncü Ad’nın da bulunduğu rivayet edilmektedir. Bu şayia bize üstadın ne denli sıra dışı ve rafine bir figür olduğuna dair yeterince ip ucu vermektedir sanırım.

8*Diğer bazı meraklı malumat. SB’ı ana hatlarıyla resmetmeye çalıştığım denememin son kısmında ona dair çeşitli alanlardan bilgilerle bir kolaj yapacağım.
Diplomat ve meslektaşı Muharrem Nuri Birgi’den miras kalan ‘Belkis Hanım Yalısı’nı, Sabancı’nın Atlı Köşk’ü gibi, müzeye dönüştürmek projelerinden birisidir. Türk-İslam Geleneğini en iyi kucaklayan mimarlarımızdan Turgut Cansever’in elinin değdiği bu proje tamamlandığında kentimiz ve ulusumuz ciddi bir kültür yuvasına kavuşmuş olacaktır.
Kimisine göre insanlığın hayrına çalışan en zenginlerin üst örgütü; çoğunluk içinse fesat ve kötülük yuvası, ‘Küresel devletin Kraliyet Konseyi’ olan ‘Bilderberg Konferansı’nın Türkiye mümessili SB’dir. Bilderbeg’e coğrafyamızdan 30 yıldır kim gitmişse onun referansı ile gitmiştir. Bu bağlantı, SB ‘nin küresel ölçekli etkinliğinin bir başka kanıtıdır.
Büyük masonlardan olan ‘para sihirbazı’ lakaplı George Soros da SB’nin dostlarındandır. SB, Soros’un ‘Açık Toplum Enstitüsü’ne destek vermekte, öte yandan Soros’un fonlarının Türkiye ve Türklerle ilgili bazı projelere kanalize edilmesinde de ciddi roller üstlenmektedir.
Pek çok akil adamın ülkemizin, insansımızın 2023’teki durumunu tartıştığı o çok önemli toplantılar dizisi ‘Hedef 2023 Forum’unun ‘Onursal danışma Kurulu Başkanı’dır SB. Bu forumdan bahsetmişken, SB ile ilgili bir ayrıntıya daha girmeden duramıyor insan. Açın formun kitapçığını, sponsorlara bakın lütfen. 2 sayfa dolusu, her biri birbirinden önemli, sponsor arasında bir tek şahıs ismi göreceksiniz: SB! Bütün sponsorlar kurum, bir tek SB şahıs olarak işin içinde. Hem de öyle böyle değil, ta merkezinde; Anlo-Amerikalıların ifadesiyle ‘meselenin kalbi’nde. Onu yakından tanıyan bir dostumun veciz ifadesiyle bu resim SB’nin bir yandan ‘solo yapmaktan ne denli hoşlanan birisi olduğuna’, öte yandan da küresel ölçekte ne denli ‘sıklet merkezi’ olduğuna işaret etmekte.

9*SB ile ilişki kurmak önemlidir. Doğru yaklaşır, düzgün tutum alırsanız SB size kazandırır. Hem de çok! Bilderberg’e bile gidebilirsiniz onun sayesinde. Bilderberg hakkındaki bilginizin en az benimki kadar olduğu kabulünden hareketle bu mevzuyu derinleştirmeyeceğim. Ancak şunu söylemek farzdır tam bu noktada: Eğer Bilderberg’e katılabilirseniz, sizi artık kimse tutamaz, bunu da böyle bilin! SB sizi Bilderberg’e önermeden önce Hür ve Kabul Edilmiş Büyük Mason Locası’na dahil olmanız için teklif de bulunabilir. Buna da hazırlıklı olun. SB gibi birisinin yanında dini fanatizm, milliyetçilik, devletçilik, sınıfsal mücadeleler gibi 'insanlık camiasını bölen olgular'ı destekleyecek konuşma ve tutumlardan kaçınmak gerekir. O böylesi bir tutum alsa bile, ki sizi sınamak için mutlaka yapacaktır bunu, siz bundan zekice kaçınmak durumundasınız. Bilderberg hakkında son bir not daha: Dünyanın pek çok önemli kişisinin, henüz mütevazı bir mevkideyken, katıldıkları Bilderberg toplantıları akabinde inanılmaz yerlere geldiklerini biliyorsunuzdur. Dedim ya, SB ile doğru düzgün bir ilişki kurduğunuzda, Bilderberg de dahil olmak üzere, pek çok kapının açıldığını göreceksiniz. O size çok sıradan şeyler soracak, sizi övecek, hatta bazen sizi göklere çıkaracak, sık sık da görüşlerinize muhtaç olduğundan bahsederek sizden yardım isteyecektir. Onun taleplerini çok iyi tartmalı, gereksiz yere konuşmamalı, abartılardan kaçınmalısınız. SB’yi olabildiğince çok konuşturursanız, onun ‘derin sırları’na giden yolda birlikte yolculuğa çıkışınızın şartlarını da yaratmış olusunuz. Onu konuşturmaya çalışırken onun bir öğrencisi olduğunuz havasını hakim kılmalısınız yaklaşımınıza. Onun öğretmen-üstat, sizinse inisiye olmak isteyen bir talebe olduğunuz havasının hakim olduğu atmosfer sizin kazanç sağlayacağınız devam yoludur. Ha, unutmadan, Umberto Eco’nun ‘Foucault Sarkacı’ romanını, okuduysanız bile, altını çizmek suretiyle bir kere daha okumanızı öneriyorum. Bu romanın içerdiği kültürel arka plan sayesinde SB ile ilişkinizin size önemli avantajlar sunmasına yol açacak mahiyette gelişmeler belirebilir afakınızda. Muhtemel, potansiyel münasebetlerin kuvveden fiile çıkmasını ve hiç kuşku yok ki bu münasebetlerin müspet sonuçlarını heyecanla bekliyorum. Sizi Bilderberg’e bile taşıyabilecek SB kontağını iyi kullanacağınız ümidiyle paylaştım bu satırları sizlerle ey muhterem kari.
(*) 3 yıl önce bir ihtiyaca binaen yazdığım bu satırları şimdi okuduğumda; masonlara ve masonizme açtığım avansın devasa boyutlarını bütün çıplaklığıyla ve objektif bir nazarla görerek dehşete düştüğümü bütün samimiyetimle itiraf ediyorum. Şimdi yazsam yazının sadece üslup ve malumat kısmı değil, ancak daha da önemlisi mahiyeti ve zihniyeti de çok farklı olurdu. Lakin, şahsi yazıclığıma tarihsel bir not düşmek bakımından, orijinal haliyle paylaşmayı uygun gördüm.
hamiş: Yukarıdaki yazı Aralık 2007'de tamamlanmıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder