Yazımın kitaplar alemindeki seyahat kısmına bir ilk eserle başlıyorum: ‘4’ün kuralı’. Princeton’da tarih eğitimi alan Ian Caldwell ile Harvard’da antropoloji ve tıp tahsil eden Dustin Thomason’ın birlikte yazdıkları ve büyük ölçüde otobiyografik de öğeler içeren bir roman bu. Kitapta, ‘Batı dünyasının ilk basılı eserlerinden, üzerine çok düşülmüş ancak çok az anlaşılmış ve Gutenberg İncil’inden bile az sayıda nüshası günümüze kalmış’ olan Hypnerotomachia Poliphili(HP)’nin etrafında gelişen entrikalar anlatılmış. Bugün bile bilim insanları ile entrika ve gizem tutkunları, kitabın ve yazarının sergiledikleri sırları deşifre etmeye çalışıyorlar. Bahse konu kitabın, HP’nin, anlaşılması o denli zormuş ki, basıldıktan ancak 500 yıl sonra tam bir İngilizce çevirisi yayınlanabilmiş. Yazarların 6 yıl, çok yoğun çalışarak ortaya çıkardıkları roman gizem, tarih, polisiye, simge bilim ve entrika tutkunlarına çok keyifli bir okuma süreci vaat etmekte. Aman dikkat, yazarlarının ilk romanı olmasına karşın cidden başyapıt düzeyinde bir esere muhatabız efendim. Bu yüzden de kitabı hakkını vererek, altını çizerek okuyalım lütfen.
Kurmaca (fiction) ile gerçeklerin çok iyi harmanlandığı ‘4’ün kuralı’ndan; bu kez de bu iki ögenin çok kötü evlendirildiği, bu yüzden de hem edebiyatın ve hem de gerçekliğin fena halde yara aldığı bir başka romana, son günlerde ülkemizde esen karşı-Amerikancı hava ile çok iyi bir satış trendi yakalayan ‘Metal Fırtına’ya gelmek istiyorum.
Neredeyse bütün köşe yazarlarımızın hakkında kalem oynattıkları, tv kanallarında pek çok programa konu olan, yanı sıra, Anglo-Amerikan dünyasının saygın fikir organları Christian Science Monitor’dan küresel iş aleminin günlük yol haritası sayılabilecek Wall Street Journal’a kadar bir dizi global odağın da ilgisine mazhar olan Metal Fırtına için estirilen spekülasyon rüzgarlarının durulacağı yok muhterem karim. Romanın Başbakan da dahil bakanlar kurulunca okunduğu, Türk Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nda yaygın okumaların ardından konuyla ilgili beyin fırtınalarının bile yapıldığı, AKP’nin başta İstanbul olmak üzere bazı il örgütlerinin kitabın yazarları ile parti teşkilatını buluşturmayı amaçlayan geniş katılımlı toplantılarının bizzat Başbakan tarafından engellendiği ileri sürülen iddiaların sadece bazıları. Burak Turna ile Orkun Uçar'ın yazdığı 'Metal Fırtına'nın genç yazarlarına, şöhret ve para kazanmak merdivenlerini hızla tırmanmak olanağını sunduğu aşikar. Öte yandan kitabın, ülkemiz fikir hayatına pozitif katkı yaptığını söylemek ne yazık ki imkansız. Her şeyden önce kitap kötü edebiyatın seçkin bir örneği olmuş. Yanı sıra öykünün üzerine bina edildiği gerçeklik alemi de çeşitli mecralarda uzun süredir söylene söylene sakız edilen kaba saba komplo kuramlarının ve uçlara vardırılmış bir karşı-Amerikancılığın basit bir tekrarından ibaret. Amerika’nın küresel emellerine ve bu arada da ülkemize dair komplo kuramlarına meraklı olanlar için internette öyle çok, kaliteli ve zekice kurulmuş ‘öykü’ var ki, Metal Fırtına ile zaman harcamaya değmez doğrusu. En basitinden, Serdar Turgut’un son iki yıldır Akşam’da yazdığı makalelere göz atsanız, Metal Fırtına’ya harcayacağınız zaman ve paradan çok daha iyi sonuç alacağınıza inanıyorum. Turna ve Orçun gibi politik, tarihi, ilmi ya da gizemli öyküler yazma heveslilerinin, daha önce sizlere bahsettiğim ‘Kesişme noktası’, ‘İmprimatur’, ‘Dante Kulübü’ ve bugün ele aldığım ‘4’ün kuralı’ gibi türlerinin seçkin örneklerini, sadece hobi için değil, akademik-profesyonel bir bakış açısıyla, altını çizerek, notlar çıkararak okumaları şarttır.
‘Da Vinci Şifresi’ ile birlikte Dan Brown tiryakisi olanlar için verimli bir dönemdeyiz. Yazarın, küresel bir sosyo-kültürel hadise haline gelen bahse konu kitabının, özellikle de koleksiyonculara ve türün tutkunlarına seslenen resimli özel baskısının kitapçı raflarındaki yerini almasının üzerinden çok geçmedi. Dan Brown’ın okur profilini, yani şifre bilim, simge bilim, okültizm, gizli-gizemli cemiyetler, dinler tarihi, mitoloji, antropoloji meraklılarını tatmin edecek kitaplar da arka arkaya yayınlanmaya devam ediyor. Her üçü de Klan yayınlarından çıkan Simon Cox’un yazdığı ‘Da Vinci Şifresinin çözülmesi’ ve ‘Melekler ve şeytanların aydınlatılması’ ile David Ovason’un kaleme aldığı ‘Dolar banknotundaki gizli semboller’ yukarıda tanımladığım okuma pratiklerini besleyen metinlerden.
Bugün değineceğim son kitap bir bilim eseri, bir biyografi. John Gribin ve Michael White’ın yazdıkları ‘Stephen Hawking : Bilim Dünyasından Bir Hayat’ tan söz ediyorum. Galileo ile başlayan, Newton’la güçlenen, Einstein’la zirve yapan ‘çağ açan dahi bilim insanı’ çığırının yaşayan numunesi ve son halkası olan Stephen Hawking ile ilgili derli toplu, eli yüzü düzgün bir çalışma bu. Bana göre herkesin okumasında yarar var. Fizik, astronomi, evren bilim(kozmoloji), bilim tarihi, uygarlık tarihi ve biyografi alanlarından en azından birisine eğilimli olanlarınsa bu kitabı okumaktan kaçınamayacaklarına inanıyorum.
Sinema. Sinema dünyasını yeni bir Oscar heyecanı sarmış durumda. Her sene tam da bu sıralarda karşılaştığımız tabloyu yine yaşamaktayız. Çeşitli dallarda Oskar’a aday filmler arka arkaya sinemalarımızda arzı endam etmeye başladılar. Bu hakim rüzgarlara karşın ben, bu satırların sürekli okurlarını şaşırtmayacak bir tavır sergileyecek ve size film önerirken olabildiğince Holywood ve Oscar realitelerinin dışından konuşmaya gayret edeceğim.
Önereceğim ilk film İspanyol sinemasının yeni dehası Aleandro Amenabar’ın İçimizdeki deniz’i. Aralarında, İspanya'nın Oscar’ı sayılan Goya Ödülleri'nde En İyi Film Ödülü, Altın Küre'de En İyi Yabancı Film Ödülü olmak üzere katıldığı her yarışmadan kucak dolusu başarıyla dönen film ötenazi peşindeki bir adamın mücadelesini anlatıyor. Kaçırmayın.
İkinci film önerim Dönüş. Rus sinemasının kişilikli yönetmenlerinden Andrey Zvyagintsev’in imzasını taşıyan film izleyende uzun süreli izler bırakmaya aday bir kordela.
Çocuklar için olduğu sanılan, oysa her yaştaki çocuğun severek izleyeceğine inandığım üçüncü önerim Talihsiz Serüvenler Dizisi. Brad Silberling yönettiği film Lemony Snickets takma adıyla yazan Daniel Handler'ın romanından beyazperdeye uyarlandı. Lemony Snickets deyip de geçmeyin. Kitapları ilk yayınlandığında New York Times’ın ‘çok satan çocuk kitapları’ listesinde, türünün kutsal kitabı muamelesi gören "Harry Potter" serisini tahtından eden bir yazar o. Bırakın bir sürü artısını, Jim Carrey’in akıllara seza o muhteşem performansı için bile izlenmeli diyorum.
Dördüncü film önerim Akasya. Yönetmeni Ki-Hyung Park 1998'de çektiği "Fısıltılı Koridolar" ile Kore korku sinemasının şahlanmasına yol açmıştı. Vicdan muhasebesi temelli bir korku filmi izlemek isteyenlerin ıskalamamaları gereken bir yapım bu.
Alacakaranlık Samurayı beşinci önerim. Bilirsiniz, samuraylık hem Batı (özellikle de Amerikan), hem de Japon sinemasının çok işlediği temalardandır. Film bu beylik temayı klişelerin ucuz çözümlerine sapmadan özgün bir solukla ele almayı başarmış doğrusu.
71 yaşındaki üretken Japon Usta Yoji Yamada'nın 77’inci yapımı olan film tam bir ödül manyağı. Japonya Akademi Ödülleri'nde 12 dalda ödül alan, 2004 Hong Kong Film Festivali'nde "En İyi Asya Filmi" seçilen ve 2004 En İyi Yabancı Film Oscar adayı olan film Uzak Doğu hakikatine tutkunları ve de yeni tatlar arayanlar için gerçek bir seçenek oluşturmakta.
Altıncı önerim ‘Beni üç Asya filmi kesmez. Daha fazlasını isterim, Çin filmi de isterim’ diyen sıkı otantisite tutkunları ve Avrasyacılar için. Evet, yanılmadınız, Zhang Yimou’nun yönettiği Kahraman’dan bahsediyorum. İzleyin, hayal kırıklığına kapılmayacaksınız.
Film bahsini, yedinci önerim olan Yunan ve dünya sinemasının zirvelerinden Theo Angelopulos’un son yapıtını ‘Ağlayan Çayır’ı hatırlatarak noktalıyorum.
Müziksiz olmaz. Yavuz Bingöl’ün bütün çalışmaları, özellikle de ‘Unutulur her şey’, albümü; Aşık Veysel külliyatı, bilhassa ‘Aşık Veysel Klasikleri’ albümü; Dead can dance’in, Vangelis’’in, Loreena McKennitt’in, Nusret Fatih Ali Han’ın hemen hemen bütün verimleri hayatın her safhasında döne döne dinlenilebilecek türden yapıtlardır. Bir başka ifade ile bunlar benim müzik alanındaki ‘kıymetlilerim’in, ‘favorilerim’in bazılarıdır. Şiddetle öneriyorum efendim.
* Daha önce Hedef Sağlık dergisi ve http://www.tahinpekmez.org/ 'ta yayınlanmıştır.
Kurmaca (fiction) ile gerçeklerin çok iyi harmanlandığı ‘4’ün kuralı’ndan; bu kez de bu iki ögenin çok kötü evlendirildiği, bu yüzden de hem edebiyatın ve hem de gerçekliğin fena halde yara aldığı bir başka romana, son günlerde ülkemizde esen karşı-Amerikancı hava ile çok iyi bir satış trendi yakalayan ‘Metal Fırtına’ya gelmek istiyorum.
Neredeyse bütün köşe yazarlarımızın hakkında kalem oynattıkları, tv kanallarında pek çok programa konu olan, yanı sıra, Anglo-Amerikan dünyasının saygın fikir organları Christian Science Monitor’dan küresel iş aleminin günlük yol haritası sayılabilecek Wall Street Journal’a kadar bir dizi global odağın da ilgisine mazhar olan Metal Fırtına için estirilen spekülasyon rüzgarlarının durulacağı yok muhterem karim. Romanın Başbakan da dahil bakanlar kurulunca okunduğu, Türk Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nda yaygın okumaların ardından konuyla ilgili beyin fırtınalarının bile yapıldığı, AKP’nin başta İstanbul olmak üzere bazı il örgütlerinin kitabın yazarları ile parti teşkilatını buluşturmayı amaçlayan geniş katılımlı toplantılarının bizzat Başbakan tarafından engellendiği ileri sürülen iddiaların sadece bazıları. Burak Turna ile Orkun Uçar'ın yazdığı 'Metal Fırtına'nın genç yazarlarına, şöhret ve para kazanmak merdivenlerini hızla tırmanmak olanağını sunduğu aşikar. Öte yandan kitabın, ülkemiz fikir hayatına pozitif katkı yaptığını söylemek ne yazık ki imkansız. Her şeyden önce kitap kötü edebiyatın seçkin bir örneği olmuş. Yanı sıra öykünün üzerine bina edildiği gerçeklik alemi de çeşitli mecralarda uzun süredir söylene söylene sakız edilen kaba saba komplo kuramlarının ve uçlara vardırılmış bir karşı-Amerikancılığın basit bir tekrarından ibaret. Amerika’nın küresel emellerine ve bu arada da ülkemize dair komplo kuramlarına meraklı olanlar için internette öyle çok, kaliteli ve zekice kurulmuş ‘öykü’ var ki, Metal Fırtına ile zaman harcamaya değmez doğrusu. En basitinden, Serdar Turgut’un son iki yıldır Akşam’da yazdığı makalelere göz atsanız, Metal Fırtına’ya harcayacağınız zaman ve paradan çok daha iyi sonuç alacağınıza inanıyorum. Turna ve Orçun gibi politik, tarihi, ilmi ya da gizemli öyküler yazma heveslilerinin, daha önce sizlere bahsettiğim ‘Kesişme noktası’, ‘İmprimatur’, ‘Dante Kulübü’ ve bugün ele aldığım ‘4’ün kuralı’ gibi türlerinin seçkin örneklerini, sadece hobi için değil, akademik-profesyonel bir bakış açısıyla, altını çizerek, notlar çıkararak okumaları şarttır.
‘Da Vinci Şifresi’ ile birlikte Dan Brown tiryakisi olanlar için verimli bir dönemdeyiz. Yazarın, küresel bir sosyo-kültürel hadise haline gelen bahse konu kitabının, özellikle de koleksiyonculara ve türün tutkunlarına seslenen resimli özel baskısının kitapçı raflarındaki yerini almasının üzerinden çok geçmedi. Dan Brown’ın okur profilini, yani şifre bilim, simge bilim, okültizm, gizli-gizemli cemiyetler, dinler tarihi, mitoloji, antropoloji meraklılarını tatmin edecek kitaplar da arka arkaya yayınlanmaya devam ediyor. Her üçü de Klan yayınlarından çıkan Simon Cox’un yazdığı ‘Da Vinci Şifresinin çözülmesi’ ve ‘Melekler ve şeytanların aydınlatılması’ ile David Ovason’un kaleme aldığı ‘Dolar banknotundaki gizli semboller’ yukarıda tanımladığım okuma pratiklerini besleyen metinlerden.
Bugün değineceğim son kitap bir bilim eseri, bir biyografi. John Gribin ve Michael White’ın yazdıkları ‘Stephen Hawking : Bilim Dünyasından Bir Hayat’ tan söz ediyorum. Galileo ile başlayan, Newton’la güçlenen, Einstein’la zirve yapan ‘çağ açan dahi bilim insanı’ çığırının yaşayan numunesi ve son halkası olan Stephen Hawking ile ilgili derli toplu, eli yüzü düzgün bir çalışma bu. Bana göre herkesin okumasında yarar var. Fizik, astronomi, evren bilim(kozmoloji), bilim tarihi, uygarlık tarihi ve biyografi alanlarından en azından birisine eğilimli olanlarınsa bu kitabı okumaktan kaçınamayacaklarına inanıyorum.
Sinema. Sinema dünyasını yeni bir Oscar heyecanı sarmış durumda. Her sene tam da bu sıralarda karşılaştığımız tabloyu yine yaşamaktayız. Çeşitli dallarda Oskar’a aday filmler arka arkaya sinemalarımızda arzı endam etmeye başladılar. Bu hakim rüzgarlara karşın ben, bu satırların sürekli okurlarını şaşırtmayacak bir tavır sergileyecek ve size film önerirken olabildiğince Holywood ve Oscar realitelerinin dışından konuşmaya gayret edeceğim.
Önereceğim ilk film İspanyol sinemasının yeni dehası Aleandro Amenabar’ın İçimizdeki deniz’i. Aralarında, İspanya'nın Oscar’ı sayılan Goya Ödülleri'nde En İyi Film Ödülü, Altın Küre'de En İyi Yabancı Film Ödülü olmak üzere katıldığı her yarışmadan kucak dolusu başarıyla dönen film ötenazi peşindeki bir adamın mücadelesini anlatıyor. Kaçırmayın.
İkinci film önerim Dönüş. Rus sinemasının kişilikli yönetmenlerinden Andrey Zvyagintsev’in imzasını taşıyan film izleyende uzun süreli izler bırakmaya aday bir kordela.
Çocuklar için olduğu sanılan, oysa her yaştaki çocuğun severek izleyeceğine inandığım üçüncü önerim Talihsiz Serüvenler Dizisi. Brad Silberling yönettiği film Lemony Snickets takma adıyla yazan Daniel Handler'ın romanından beyazperdeye uyarlandı. Lemony Snickets deyip de geçmeyin. Kitapları ilk yayınlandığında New York Times’ın ‘çok satan çocuk kitapları’ listesinde, türünün kutsal kitabı muamelesi gören "Harry Potter" serisini tahtından eden bir yazar o. Bırakın bir sürü artısını, Jim Carrey’in akıllara seza o muhteşem performansı için bile izlenmeli diyorum.
Dördüncü film önerim Akasya. Yönetmeni Ki-Hyung Park 1998'de çektiği "Fısıltılı Koridolar" ile Kore korku sinemasının şahlanmasına yol açmıştı. Vicdan muhasebesi temelli bir korku filmi izlemek isteyenlerin ıskalamamaları gereken bir yapım bu.
Alacakaranlık Samurayı beşinci önerim. Bilirsiniz, samuraylık hem Batı (özellikle de Amerikan), hem de Japon sinemasının çok işlediği temalardandır. Film bu beylik temayı klişelerin ucuz çözümlerine sapmadan özgün bir solukla ele almayı başarmış doğrusu.
71 yaşındaki üretken Japon Usta Yoji Yamada'nın 77’inci yapımı olan film tam bir ödül manyağı. Japonya Akademi Ödülleri'nde 12 dalda ödül alan, 2004 Hong Kong Film Festivali'nde "En İyi Asya Filmi" seçilen ve 2004 En İyi Yabancı Film Oscar adayı olan film Uzak Doğu hakikatine tutkunları ve de yeni tatlar arayanlar için gerçek bir seçenek oluşturmakta.
Altıncı önerim ‘Beni üç Asya filmi kesmez. Daha fazlasını isterim, Çin filmi de isterim’ diyen sıkı otantisite tutkunları ve Avrasyacılar için. Evet, yanılmadınız, Zhang Yimou’nun yönettiği Kahraman’dan bahsediyorum. İzleyin, hayal kırıklığına kapılmayacaksınız.
Film bahsini, yedinci önerim olan Yunan ve dünya sinemasının zirvelerinden Theo Angelopulos’un son yapıtını ‘Ağlayan Çayır’ı hatırlatarak noktalıyorum.
Müziksiz olmaz. Yavuz Bingöl’ün bütün çalışmaları, özellikle de ‘Unutulur her şey’, albümü; Aşık Veysel külliyatı, bilhassa ‘Aşık Veysel Klasikleri’ albümü; Dead can dance’in, Vangelis’’in, Loreena McKennitt’in, Nusret Fatih Ali Han’ın hemen hemen bütün verimleri hayatın her safhasında döne döne dinlenilebilecek türden yapıtlardır. Bir başka ifade ile bunlar benim müzik alanındaki ‘kıymetlilerim’in, ‘favorilerim’in bazılarıdır. Şiddetle öneriyorum efendim.
* Daha önce Hedef Sağlık dergisi ve http://www.tahinpekmez.org/ 'ta yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder