medhal
Bundan böyle, hayata, sanatlara, düşünmeye, tefekküre ortak pencereden baktığımız üç arkadaşımla birlikte bu sayfalarda sizlerle olacağız. Aşağıdaki yazı bahsettiğim üç arkadaşımın ortak çalışmasıdır. Bunlar hayatı büyük ölçüde okumak, öğrenmek, tefekkür ve bunları paylaşmak üzerine inşa edilmiş olan Kitapkurdu (Kebikeç); film dediğinizde gözü başka bir şey görmeyen ‘7. Sanat’ delisi Sinefil ve belli bir kalitede olmak kaydıyla klasikten moderne ve post-moderne, dini-sufi musikiden ladini ezgilere, ethno-music’ten World music’e değin kaliteli bütün ses, tını, armoni ve frekanslara tutkun olan AudioManiac’tır.
Kitap Kurdu (Kebikeç) der ki Herkesin elinde Dan Brown’ın romanlarının, ‘Da vinci şifresi’yle ‘Melekler ve Şeytanlar’ın ya da Soner Yalçın’ın tartışmalı araştırması ‘Efendi’nin görüldüğü şu yaz sonunda size ilk olarak en moda, en popüler kitapları önermeyeceğim. Bunun yerine, kütüphanenizde sürekli bulunduracağınız, dönem dönem yeniden okumak ihtiyacı duyacağınız kitaplardan oluşan bir seçki yapacağım.
Edebiyatla, romanla başlayayım. İlk önerim ‘Yer altından notlar’. Dostoyevsky’nin insan ruhunu derinlemesine otopsi masasına yatıran bu benzersiz kitabını çoğunuzun okuduğunu biliyorum. Buna karşın, eğer şimdiye değin almadıysanız, İletişim Yayınlarından çıkan baskısını katın kitaplığınıza ve altını çizerek bir kez daha okuyun derim. Bu aralar ben böyle yapıyorum. Doğan Kitapçılık’ın bastığı Iain Pears’ın yazdığı ‘Kesişme Noktası’, Pearl S. Buck’un yazdığı ve İthaki Yayınları’ndan çıkan ‘Dante Kulübü ve Literatür Yayıncılığın tarihi romanlar dizisinde yayınlanan ‘İmprimatur’ bugün edebiyat bağlamdaki diğer önerilerim. Tarihi roman adı altında piyasaya sürülen onca abuk sabuklukla karşılaştırılamayacak bir kaliteye, entelektüel arka plana ve edebi değere sahip olan bu üç romanın okuruna kazandıracağı çeşitli katmanlara dağılmış olan bilgileri, dünyayı anlamlandırmakta yeni imkanlar sağlayan farklı açılımları-perspektifleri ve felsefi zenginlikleri her kitap kurdunun nüfuz etmesi ve bilgi dağarcığına eklemesi şart olan hususlardan olsa gerek.
Araştırma, spesifik olarak da İnsani bilimler sahalarına dair ilk önerim İletişim yayınlarından çıkan ‘İslamcılık’ derlemesi. ‘Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce’ serisinin 6. cildi olan kitap Yasin Aktay’ın editörlüğünde ortaya çıkan ansiklopedik bir çalışma. Özellikle 11 Eylül 2001’den sonra dünya siyaset sahnesindeki ağırlığını giderek arttıran bir ‘entite’ haline gelen İslamcılık’ı pek çok yönüyle kuşatma gayreti içinde olan derinlikli ve etkileyici bir çalışma bu. İletişim Yayınlarının bu diziden çıkardığı diğer kapsamlı ve kışkırtıcı kitaplara gelecek yazılarımda değineceğim.
İnsani bilimlerden doğal bilimlere geçiyor ve son günlerin en moda kavramlarından olan Kuantum Teorisine bağlıyorum sözü. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in tanıttığı ve bakanlığının en üst düzey bürokratlarından Ziya Selçuk’un detaylandırdığı ‘Eğitim Reformu’ gündemimize, kelimenin gerçek anlamında ‘bomba gibi düştü!’ Eğitimin bütün sıkıntılarımızın çözümünü sağlayacak sihirli bir anahtar vazifesi göreceğine inanan Türkiye toplumsal formasyonun unsurları, bu alanda devrimci nitelikte bir değişim-dönüşüm yaşanacağını, üstüne üstlük bunun bir de Kuantum Paradigması gibi çok da bilinmeyen-tanınmayan bir bağlamda gerçekleştirileceğini öğrendiğinde zincirlerinden boşanmışçasına görüş serdetmeye, ‘öteki’ni aydınlatmaya başladı! Bu yüzden de, yazılı ve görüntülü basında bu konuya dair yorum yapmayan yazar, akademisyen, politikacı, gazeteci kalmadı desem doğru olur. Bütün bu görüş beyan etmeler ve tartışmalar sırasında, inanın bana, çok büyük sıkıntılar yaşadığımı itiraf ediyorum. Neden mi? Çünkü neredeyse a’dan z’ye herkes kuantum teorisine dair yanlış şeyler söylüyordu. İlginç olan şey, ülkenin teorik fizikçilerinin Kuantum Teorisinin katledilmesi karşısında takındıkları o sessiz tavırdı. İşte muhterem okurum, bu yüzden, bu yazımda bahsedeceğim doğal bilim kitaplarının ilki Ian Marshall ve Danah Zohar tarafından yazılan ve Gelenek Yayıncılık Alternatif Bilim serisinden çıkan ‘Kim Korkar Schrödinger’in kedisinden’ olacak. ‘A’dan Z’ye yeni bilimin kılavuzu’ alt başlığını taşıyan kitap kuantum teorisini merak eden, ancak şimdiye kadar bir türlü bu aleme nüfuz etmesine yardımcı olacak elverişli araçlara kavuşamamış olan okurlar için kelimenin tam manasıyla biçilmiş bir kaftan niteliğinde. Bu kitabı layığıyla okuduğunuzda, o ‘anlı-şanlı’ ‘kanaat önderleri’nin kuantum teorisi hakkında nasıl olup da nerdeyse hiçbir şey bilmeden ahkam kestiklerini anlayacak, önce gülecek, ardından da bilimin bu denli hoyratça zedelenmesi yüzünden içine düştüğümü söylediğim sıkıntının bir benzerine duçar olacaksınız. Pozitif Bilimlere dair ikinci önerim Timaş Yayınlarının bastığı ‘Isaac Newton ve elması’. Kjartan Poskit (evet, haklısınız, yazarın çok değişik bir ismi var doğrusu)’in yazdığı kitap benim için tam bir sürpriz oldu. Yayınevinin 12-15 yaş arası çocuklar için oluşturduğu ‘Eğlenceli Bilgi’ serisinden olan kitap konunun profesyonelleri için bile sürprizler içeren tam bir işaret fişeği mahiyetinde. Çoluk çocuk maaile okunacak cinsten bir kitap anlayacağınız. Bitirdiğinizde, son derece de çetrefilli bir konunun nasıl özünü kaybetmeden vulgarize edilebileceğini anlıyorsunuz. Kitap önerilerim şimdilik bu kadar. Kitapkurdu (Kebikeç) sizi terk etmesin, günleriniz okuyarak, tefekkürle ve okuduklarınız temelinde geliştireceğiniz derinlemesine muhabbetlerle bezeli olsun.
Sinefil’in tercihi
İngiliz Guardian gazetesinin çeşitli ülkelerden 56 bilim adamına danışarak oluşturduğu ‘En iyi on bilimkurgu filmi’ listesinin başında Ridley Scott’un ‘Blade Runner (‘Bıçak Sırtı)ın yer alması tartışmalara yol açtı. Bir çok sinema tutkunu, listede ikinci sırada yer alan ‘2001: a Space Odyssey’e haksızlık yapıldığını ileri sürdü. Sinema tarihinin bu ölümsüz filmlerinden bahsetmişken bir hissiyatımı da sizlerle paylaşayım diyorum. Nedendir bilemiyorum, son zamanlarda gösterime giren yerli-yabancı hiçbir film beni mutlu etmiyor. Bu yüzden de film tutkumu arşivime kattığım sinema tarihinin ölümsüz başyapıtlarını defalarca izleyerek doyurmaya çalışıyorum. Ha, unutmadan, cnbc-e ve kanal-8 gibi tv kanallarının gösterdiği filmleri de elimden geldiğince izlemeye, ve hatta imkanım varsa kaydetmeye çalışıyorum. Sinefil’in köşesinde sizlere önerim öncelikle dvd, bunun mümkün olamadığı koşullarda da vcd formatında filmlerin satıldığı ortamlarda sık sık keşif yapmanız ve favori filmlerinizden oluşan bir arşiv oluşturmanızdır. Bundan sonra yapılacak iş, sizi hayal kırıklığına sevk eden her sinema deneyiminizden sonra, evinize (evim evim güzel evim!), kalenize dönmeniz ve film evreninin büyülü semalarında uçmanızı sağlayacak usta işi bir başyapıtı bir daha izlemektir. Bu sohbetimizden sonra ben, ilkin Guardian’a inat Stanley Kubrick’in başyapıtını, ‘2001: a Space Odyssey’i bir kez daha izleyeceğim. Sonra da, Guardian’ın listesine iltifat edip ‘Blade Runner’la kendime çektiğim bu bilimkurgu ziyafetini taçlandıracağım. Yani dostlar, Sinefil’in tercihi klasiklerden şaşmamak olacak. Gelecek buluşmamızda sinema tarihinin ölümsüz ‘kordela’larına dair yeni önerilerim olacak efendim. Sizlere baş yapıtları izlemekle geçen bir ömür diliyorum.
AudioManiac’ın discografyası
Kıymetli dostlar, Kırkambar bölümünü paylaştığımız Kebikeç ve Sinefil’le aynı mantalitede olduğumu söylersem müziğe dair anlayışlarımın ipuçlarını vermiş olurum sanırım. Biz üçümüz de piyasa işine, reytinge, tiraja, vitrine, çok satana meyletmeyen bir damardan geliyoruz. Ha, yanlış anlaşılmasın, çok satana karşı değiliz. Yeter ki kaliteli olsun, her şey makbuldür bize göre, dinleriz, izleriz, okuruz. Yeter ki ruhumuzu yüceltsin, beynimizi işletsin, gönül gözümüzü açsın, her şey kabulümüzdür. Evet, bu ilk sohbetimizde hemen sizlere mini bir liste öneriyorum: Birol Yayla ve Şenol Filiz’den ‘Bab-ı Esrar’, King Crimson’dan ‘İn The Court of Crimson King’, Jean Michel Jarre’dan ‘Oxygen’, Ahmet Sinan Hatipoğlu’ndan ‘Musiki’, Chuck Mangione’den ‘Children of Sanchez’. Eğer bu eserler yoksa arşivinizde, ne yapın edin edinin ve dinleyin derim dostlarım, kaliteli ve bol müzikli günler diliyorum.
* Daha önce Hedef Sağlık dergisi ve http://www.tahinpekmez.org/ 'ta yayınlandı.
Bundan böyle, hayata, sanatlara, düşünmeye, tefekküre ortak pencereden baktığımız üç arkadaşımla birlikte bu sayfalarda sizlerle olacağız. Aşağıdaki yazı bahsettiğim üç arkadaşımın ortak çalışmasıdır. Bunlar hayatı büyük ölçüde okumak, öğrenmek, tefekkür ve bunları paylaşmak üzerine inşa edilmiş olan Kitapkurdu (Kebikeç); film dediğinizde gözü başka bir şey görmeyen ‘7. Sanat’ delisi Sinefil ve belli bir kalitede olmak kaydıyla klasikten moderne ve post-moderne, dini-sufi musikiden ladini ezgilere, ethno-music’ten World music’e değin kaliteli bütün ses, tını, armoni ve frekanslara tutkun olan AudioManiac’tır.
Kitap Kurdu (Kebikeç) der ki Herkesin elinde Dan Brown’ın romanlarının, ‘Da vinci şifresi’yle ‘Melekler ve Şeytanlar’ın ya da Soner Yalçın’ın tartışmalı araştırması ‘Efendi’nin görüldüğü şu yaz sonunda size ilk olarak en moda, en popüler kitapları önermeyeceğim. Bunun yerine, kütüphanenizde sürekli bulunduracağınız, dönem dönem yeniden okumak ihtiyacı duyacağınız kitaplardan oluşan bir seçki yapacağım.
Edebiyatla, romanla başlayayım. İlk önerim ‘Yer altından notlar’. Dostoyevsky’nin insan ruhunu derinlemesine otopsi masasına yatıran bu benzersiz kitabını çoğunuzun okuduğunu biliyorum. Buna karşın, eğer şimdiye değin almadıysanız, İletişim Yayınlarından çıkan baskısını katın kitaplığınıza ve altını çizerek bir kez daha okuyun derim. Bu aralar ben böyle yapıyorum. Doğan Kitapçılık’ın bastığı Iain Pears’ın yazdığı ‘Kesişme Noktası’, Pearl S. Buck’un yazdığı ve İthaki Yayınları’ndan çıkan ‘Dante Kulübü ve Literatür Yayıncılığın tarihi romanlar dizisinde yayınlanan ‘İmprimatur’ bugün edebiyat bağlamdaki diğer önerilerim. Tarihi roman adı altında piyasaya sürülen onca abuk sabuklukla karşılaştırılamayacak bir kaliteye, entelektüel arka plana ve edebi değere sahip olan bu üç romanın okuruna kazandıracağı çeşitli katmanlara dağılmış olan bilgileri, dünyayı anlamlandırmakta yeni imkanlar sağlayan farklı açılımları-perspektifleri ve felsefi zenginlikleri her kitap kurdunun nüfuz etmesi ve bilgi dağarcığına eklemesi şart olan hususlardan olsa gerek.
Araştırma, spesifik olarak da İnsani bilimler sahalarına dair ilk önerim İletişim yayınlarından çıkan ‘İslamcılık’ derlemesi. ‘Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce’ serisinin 6. cildi olan kitap Yasin Aktay’ın editörlüğünde ortaya çıkan ansiklopedik bir çalışma. Özellikle 11 Eylül 2001’den sonra dünya siyaset sahnesindeki ağırlığını giderek arttıran bir ‘entite’ haline gelen İslamcılık’ı pek çok yönüyle kuşatma gayreti içinde olan derinlikli ve etkileyici bir çalışma bu. İletişim Yayınlarının bu diziden çıkardığı diğer kapsamlı ve kışkırtıcı kitaplara gelecek yazılarımda değineceğim.
İnsani bilimlerden doğal bilimlere geçiyor ve son günlerin en moda kavramlarından olan Kuantum Teorisine bağlıyorum sözü. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in tanıttığı ve bakanlığının en üst düzey bürokratlarından Ziya Selçuk’un detaylandırdığı ‘Eğitim Reformu’ gündemimize, kelimenin gerçek anlamında ‘bomba gibi düştü!’ Eğitimin bütün sıkıntılarımızın çözümünü sağlayacak sihirli bir anahtar vazifesi göreceğine inanan Türkiye toplumsal formasyonun unsurları, bu alanda devrimci nitelikte bir değişim-dönüşüm yaşanacağını, üstüne üstlük bunun bir de Kuantum Paradigması gibi çok da bilinmeyen-tanınmayan bir bağlamda gerçekleştirileceğini öğrendiğinde zincirlerinden boşanmışçasına görüş serdetmeye, ‘öteki’ni aydınlatmaya başladı! Bu yüzden de, yazılı ve görüntülü basında bu konuya dair yorum yapmayan yazar, akademisyen, politikacı, gazeteci kalmadı desem doğru olur. Bütün bu görüş beyan etmeler ve tartışmalar sırasında, inanın bana, çok büyük sıkıntılar yaşadığımı itiraf ediyorum. Neden mi? Çünkü neredeyse a’dan z’ye herkes kuantum teorisine dair yanlış şeyler söylüyordu. İlginç olan şey, ülkenin teorik fizikçilerinin Kuantum Teorisinin katledilmesi karşısında takındıkları o sessiz tavırdı. İşte muhterem okurum, bu yüzden, bu yazımda bahsedeceğim doğal bilim kitaplarının ilki Ian Marshall ve Danah Zohar tarafından yazılan ve Gelenek Yayıncılık Alternatif Bilim serisinden çıkan ‘Kim Korkar Schrödinger’in kedisinden’ olacak. ‘A’dan Z’ye yeni bilimin kılavuzu’ alt başlığını taşıyan kitap kuantum teorisini merak eden, ancak şimdiye kadar bir türlü bu aleme nüfuz etmesine yardımcı olacak elverişli araçlara kavuşamamış olan okurlar için kelimenin tam manasıyla biçilmiş bir kaftan niteliğinde. Bu kitabı layığıyla okuduğunuzda, o ‘anlı-şanlı’ ‘kanaat önderleri’nin kuantum teorisi hakkında nasıl olup da nerdeyse hiçbir şey bilmeden ahkam kestiklerini anlayacak, önce gülecek, ardından da bilimin bu denli hoyratça zedelenmesi yüzünden içine düştüğümü söylediğim sıkıntının bir benzerine duçar olacaksınız. Pozitif Bilimlere dair ikinci önerim Timaş Yayınlarının bastığı ‘Isaac Newton ve elması’. Kjartan Poskit (evet, haklısınız, yazarın çok değişik bir ismi var doğrusu)’in yazdığı kitap benim için tam bir sürpriz oldu. Yayınevinin 12-15 yaş arası çocuklar için oluşturduğu ‘Eğlenceli Bilgi’ serisinden olan kitap konunun profesyonelleri için bile sürprizler içeren tam bir işaret fişeği mahiyetinde. Çoluk çocuk maaile okunacak cinsten bir kitap anlayacağınız. Bitirdiğinizde, son derece de çetrefilli bir konunun nasıl özünü kaybetmeden vulgarize edilebileceğini anlıyorsunuz. Kitap önerilerim şimdilik bu kadar. Kitapkurdu (Kebikeç) sizi terk etmesin, günleriniz okuyarak, tefekkürle ve okuduklarınız temelinde geliştireceğiniz derinlemesine muhabbetlerle bezeli olsun.
Sinefil’in tercihi
İngiliz Guardian gazetesinin çeşitli ülkelerden 56 bilim adamına danışarak oluşturduğu ‘En iyi on bilimkurgu filmi’ listesinin başında Ridley Scott’un ‘Blade Runner (‘Bıçak Sırtı)ın yer alması tartışmalara yol açtı. Bir çok sinema tutkunu, listede ikinci sırada yer alan ‘2001: a Space Odyssey’e haksızlık yapıldığını ileri sürdü. Sinema tarihinin bu ölümsüz filmlerinden bahsetmişken bir hissiyatımı da sizlerle paylaşayım diyorum. Nedendir bilemiyorum, son zamanlarda gösterime giren yerli-yabancı hiçbir film beni mutlu etmiyor. Bu yüzden de film tutkumu arşivime kattığım sinema tarihinin ölümsüz başyapıtlarını defalarca izleyerek doyurmaya çalışıyorum. Ha, unutmadan, cnbc-e ve kanal-8 gibi tv kanallarının gösterdiği filmleri de elimden geldiğince izlemeye, ve hatta imkanım varsa kaydetmeye çalışıyorum. Sinefil’in köşesinde sizlere önerim öncelikle dvd, bunun mümkün olamadığı koşullarda da vcd formatında filmlerin satıldığı ortamlarda sık sık keşif yapmanız ve favori filmlerinizden oluşan bir arşiv oluşturmanızdır. Bundan sonra yapılacak iş, sizi hayal kırıklığına sevk eden her sinema deneyiminizden sonra, evinize (evim evim güzel evim!), kalenize dönmeniz ve film evreninin büyülü semalarında uçmanızı sağlayacak usta işi bir başyapıtı bir daha izlemektir. Bu sohbetimizden sonra ben, ilkin Guardian’a inat Stanley Kubrick’in başyapıtını, ‘2001: a Space Odyssey’i bir kez daha izleyeceğim. Sonra da, Guardian’ın listesine iltifat edip ‘Blade Runner’la kendime çektiğim bu bilimkurgu ziyafetini taçlandıracağım. Yani dostlar, Sinefil’in tercihi klasiklerden şaşmamak olacak. Gelecek buluşmamızda sinema tarihinin ölümsüz ‘kordela’larına dair yeni önerilerim olacak efendim. Sizlere baş yapıtları izlemekle geçen bir ömür diliyorum.
AudioManiac’ın discografyası
Kıymetli dostlar, Kırkambar bölümünü paylaştığımız Kebikeç ve Sinefil’le aynı mantalitede olduğumu söylersem müziğe dair anlayışlarımın ipuçlarını vermiş olurum sanırım. Biz üçümüz de piyasa işine, reytinge, tiraja, vitrine, çok satana meyletmeyen bir damardan geliyoruz. Ha, yanlış anlaşılmasın, çok satana karşı değiliz. Yeter ki kaliteli olsun, her şey makbuldür bize göre, dinleriz, izleriz, okuruz. Yeter ki ruhumuzu yüceltsin, beynimizi işletsin, gönül gözümüzü açsın, her şey kabulümüzdür. Evet, bu ilk sohbetimizde hemen sizlere mini bir liste öneriyorum: Birol Yayla ve Şenol Filiz’den ‘Bab-ı Esrar’, King Crimson’dan ‘İn The Court of Crimson King’, Jean Michel Jarre’dan ‘Oxygen’, Ahmet Sinan Hatipoğlu’ndan ‘Musiki’, Chuck Mangione’den ‘Children of Sanchez’. Eğer bu eserler yoksa arşivinizde, ne yapın edin edinin ve dinleyin derim dostlarım, kaliteli ve bol müzikli günler diliyorum.
* Daha önce Hedef Sağlık dergisi ve http://www.tahinpekmez.org/ 'ta yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder