tahmin yapmak, öngörüde bulunmak, konjonktür analizi

1***‘Tahmin yapmak’, hele de şimdi, her zamankinden daha tehlikeli bir hal aldı!

Dünyanın, bölgenin, ülkenin, sektörün ve şirketin gelecekte seyredebileceği muhtemel istikametlere dair öngörülerde bulunmanın cidden büyük müşküller taşıdığı günlerden geçiyoruz. Öngörüde bulunmak zor, zira sistem, küresel yapı ciddi alt-üst oluş potansiyelleri taşımakta. Sistemin, müesses nizamın (ABD’nin imparatorluk projesine tahvil etmeye çalıştığı, ancak beceremediği mevcut tek kutuplu, Washington konsensüsüne dayalı neo-liberal hegemonyacı strüktürün) hali hazırdaki durumuyla uzun boylu devam edemeyeceğinde neredeyse bir mutabakat oluşmuş durumda.
Dünyayı önce finansal alanda ortaya çıkacak, ardından da reel ekonomiye sirayet edecek olan ciddi bir ekonomik türbülanslar dönemi beklemekte. Ki, 2007 Ağustosunda başlayan ve Ocak 2008’in yaşadığımız şu günlerinde ise zirve yapan finansal volatilitelerin aslında mezkur sürecin epeydir başladığını kanıtlayan olgular olduğuna dair ciddi kanıtlar yok değil.
Yukarıda da belirttiğim gibi türbülans, kriz, alt-üst oluş periyotlarında tahminler umumiyetle yanlış çıkar. Son  aylarda dünyanın neredeyse en önemli finans kurumlarının, yatırım bankalarının ve düşünce kuruluşlarının 2008’e dair beklentilerini okuyorum. Bunların ortak paydası yeni yılın ekonomik sıkıntıları beraberinde getireceği merkezindeydi. Bir kısmı ABD ekonomisinde ağır ve zor çıkılacak bir resesyon beklerken, diğerleri daha iyimser tondaydılar. Bunlar, daha kısa süreli bir sıkıntıdan; resesyon boyutlarına varmayan bir ekonomik duraklama ve gerileme ihtimalinden bahsediyorlardı.
Ülkemizin ekonomik dinamiklerinin büyük ölçüde küresel oluşumlarla entegre olduğunu dikkate alır; üstüne üstlük cari açık, bir türlü tamamlayamadığımız reformlar, hız kesen AB’ye yürüyüş sürecimiz, üstüne üstlük bir de AKP’nin ayağına sıkması olarak tavsif edilebilecek ‘türban krizi’ gibi bize özgü argümanları da mezkur analizimize katarsak, Türkiye’yi sıkıntılı bir 2008’in beklediğini ifade etmenin çok da karamsarlık olarak değerlendirilmemesi gerekliliği ortaya çıkacaktır.
2***Olay aynıyla vaki ve yarım asra mütecaviz zamandır çeşitli versiyonlarıyla anlatılır durur.

‘ABD’nin tahminlerine en çok itibar edilen meteoroloji programı sunucusu yaza girerken ‘gelecek kışın çok soğuk geçmesi ihtimali var’ tahmininde bulunur. Dönemin lafına en çok itibar edilen kızılderili şamanlarından birisi de onun sadık izleyicilerindendir. ‘Sert kış’ uyarısı üzerine kabilenin ileri gelenlerini toplar ve ‘bu kış çok sert olacak, çok odun toplayın’ der. Kızılderililer her zamankinden çok odun toplamaya başlarlar. Kızılderili rezervuarındaki bu olağanüstü hareketlilik rezervuardaki  federal görevlilerin dikkatini çeker ve bilgiyi Washington DC ile paylaşırlar. Tahmin edebileceğiniz gibi, meşhur meteoroloji uzmanına da erişir bu bilgi. Bunun üzerine meteoroloji uzmanı kışa dair tahmininde daha cüretkar olur: ‘Son yılların en sert kışına hazır olun’ mealinde yorumlarda bulunur. Kızıldereli şamanı onu dinledikten sonra kışın umduklarından da sert geçeceğini, her zamankinden daha fazla odun toplamaları gerektiğini vaz’eder. Kabile hummalı bir biçimde odun toplamaya devam eder, görevliler  bu durumu yukarıya bildirirler, meteoroloji uzmanı da ‘Asrın kışına, kutup soğuklarına hazır olun!’ alarmını verir. Böylece, birbirini besleyen bir süreç sonunda meteoroloji uzmanı tahminlerinde kışa dair olumsuz beklentilerini sürekli arttırır, kızılderililer de odun toplama işini iyice abartırlar. Nihayet beklenen kış gelir, geçer. Lakin ne extra soğuk vardır, ne fevkalade yağışlar, ne de olağanüstü fırtınalar. Sıradan bir kıştır yaşanan. Tahmin edileceği üzere, hem o anlı şanlı meteoroloji uzmanı hem de o meşhur şaman prestij yitirirler.
Piyasaların yukarı ya da aşağı yönlü hareketlerinin arkasında bu anekdotta aktarılana benzeyen ve ‘birbirini besleyen beklentiler psikolojisi’ şeklinde tavsif edilebilecek dinamiklerin yattığını düşünenlerdenim. Geleceğe yönelik tahminlerimi, istikbal denilen sürecin büyük ölçüde öznel ve akıl dışı olduğunu ve rasyonalize edilemeyeceğini, modellenemeyeceğini varsayarak yaparım.
Bu çalışama da esas olarak bu anlayış ve kabul üzerine bina edilmiştir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder