23 şubat tegv etkinliğinin başıma sardığı şu tatlı belâya bakar mısnız?

23 şubat gecesi, yani bir hafta sonra, türk eğitim gönüllüleri vakfı (tegv) bir gece düzenleyerek eğitime muhtaç çocuklarımız için yardım toplamaya çalışacak. ülkemizin en zengin, en güçlü, en popüler, 'en enleri (iş insanları, sanatçılar, şovmenler, gazeteciler vd)'nden bazıları mezkur gecede hobileri, merakları temelinde marifetlerini sergileyecekler: kimisi dans edecek, kimisi tiyatro yapacak, kimisi enstrüman çalacak, kimisi de şiir okuyacak. işte, o gecenin mimarlarından olan, ülkemizin en önemli iş adamlarından ve kanaat önderlerinden birisi için yazmıştım aşağıdaki şiiri. o gecede okusun diye. ancak o (yine benim önerdiğim) başka bir şiiri okumaya karar vermiş galiba ve o şiir de bu yüzden 'piç oğlan' gibi kalakaldı ortalık yerde. ben de 'bu emek boşa gitmesin, madem memleketin oligarklarıyla teşerrüf edemedi, o halde tp ailesinin mümtaz simalarıyla buluşsun' zehabından hareketle, şiiri sizinle paylaşayım dedim. malum 'müşterisiz mal zayi' ve 'iltifata tabi olmayan marifet illet'tir! şiirin muhteva ve üslubuna gelince..... bahse konu gecenin ruhuyla uyumlu olması bakımından şiir esas olarak çocuklar ve eğitim ekseninde kurulmuştu. öte yandan, şiirin beslendiği çok sayıda kadim kültürel kod da ana metin boyunca bize seslenen alt metinlerinin içerisinden kendilerini ele veriyorlardı. şiiri tp'de * yayımlamaya karar verdiğimde bir sorun zuhur ediverdi: metnin tamamını defaten yayımlamak acaba doğru muydu? zira şiir için tercih ettiğim üslup, terennüm edileceği atmosferle mütenasip olarak 'bir miktar ağdalı'ydı. sonra şöyle dedim kendi kendime bütün iyi niyetimle: 'mezkur metnimi parça parça paylaşırsam, tp ailesi bunu daha kolay benimser'. ve nitekim öyle de yaptım. lakin ummadığım bir tepkiyle karşılaştım. ne olmuştu da olanlar olmuştu? sanırım bazı arkadaşlar metin temelli eleştiri yapmaktan ziyade başka saiklerle davrandılar, mesela bazı fenomenlerle hesaplaşmalarını malum metin üzerinden yapmayı tercih ettiler. neyse, önemli değil, olur böyle yanlış anlaşılma vak'aları diyor ve minicik de olsa hadise yaratan metni, bu kez tamamını defaten olmak kaydıyla, bir kez daha görücüye çıkarıyorum efenim. umarım daha soğuk kanlı karşılanır ve inşallah esas olarak metin temelli eleştirilere muhatap olur şiirim bu sefer demeyi de ihmal etmiyorum bu uzunca girizgahın sonunda.

İşte o şiir:  


düşen Söz'ü ve İnsan'ı kurtaracak Alim Çocuklar destanı 

Birçok tariften biri, düşünen hayvandır insan, düşünen ve eğitilebilen 
Lakin tashihe muhtaç bu tarif, insan canlıdır ve düşünüp eğitilebilen  

Düşünmek ve eğitim bir müfredat icap ettirir yani söz, logos ve kelam
  İlm, irfan, hikmet dediğin hepsi kelamdan sadır olmuş cümlesi hasıl-ı kelam 

Bidayette kelam var idi, evvelde söz diye başlar hatırla bir kutsal metin
  Ve Oku emriyle açılır ilay-ı kelimetullah oku zira vazifen pek zor ve çetin 

Biz cennetten düştük biz kovulduk ve söz de bizle pislendi ve dünyalı oldu
  Âdem ademe mahkum, kirlenmiş ve günahkar, kelâm ise ilme hal oldu 

Uygarlaştık, bilimselleştik, ilerledik; cosmosu ve higs parçasını keşfettik
  İzanı, insafı ve vicdani, adaleti, şefkati ve Kitab'ı lakin bu yolda kaybettik 

  Seyran ettik avucumuzdaki çeri çöpü, kaybımıza aldırmadan, bayram ettik
  Dünya çivisinden, işler şirazesinden kurtuldu neden diye bir de sual ettik 

Bir kürsüden bir cemiyete seslenmenin mesuliyeti var, zilletten ağır vebali 
  Kürsü, iddiam var denilen yer, kemalin makamı ve ama ele de verebilir zevali

 Kürsü, çünkü Adem’in dünyaya duhul ettiği kaya, Musa’nın vahiy aldığı mekan
  Kürsü, İsa’nın sırtında haçıyla çıktığı o tepe, ben sana muhtacım denilen o an 

 Kürsü, Muhammed'in Miraç ettiği nokta, natıkın nutkunun tutulduğu bir zaman
  Kürsü, öğrencilerden bir öğrenci olan öğretmenin ödünç aldığı o kutsal mekan 

‘Dinledim öğrendim, söyledim öğrettim’e inanıyorum, benim amentüm olsun
  ‘Bir ferd-i hakir-i fakir-i Taliban-ı hakikatim’ lafzı benim samimi rehberim olsun 

Öğretmen ve anne muazzez ve mukaddestir, çünkü mürebbi-i beşerdir onlar
  Terbiye eder, tenvir eder ve tedris ederler, zira müessis-i medeniyettir onlar 

Çocuklar, ahh çocuklar, onlar O’na en ziyade muhtaç olan Allah’ın saf kulları
  Çocuklar çoğu yerde zulm altındalar ve ölüyorlar ve dolduramıyorlar okulları  

Söz düştü demiştim, Söz yerde ve Söz O’nu kaldırmaya yemin etmiş olanı bekliyor
  Dünyanın bütün çocukları Söz’ü kaldırmak için sözleştiler ve okullar onları bekliyor 

Ben bizden ümitsizim, bütün ümidim çocuklarda, çocuklarsa o  kulları bekliyor
  O  kullar ki çocukların ihtiyaç duyduğu okulları inşa için hamiyetli kulları bekliyor  

Yetmiş yedi kuşak ötesine yetecek denli zengin olmak, ne demek Karun olmak 
  ‘Harun gibi geldim Harun gibi gideceğim inşallah’tan sonra ne demek Karun olmak 

Karun ol, eyvallah, lakin Harun gibi de hayır et, okul bekliyor çocuklar senden bak
  Sözü kaldırmak için, bizi kurtarmak için okul bekliyor çocuklar senden durma kalk

 Çocuklar dünyanın her yerindeler, isyandalar ve ‘biz Sözüz, Söz Biziz’ diyor
  Çocuklar isyan ettikçe Söz silkiniyor, kendine geliyor Söz ve yerden kalkıyor  

 Söz ve çocuklar kadim ‘Evami-i Aşere’ için, İnsan Ahd-i Kadim için uğraşmakta
  O Ahd-i Kadim ki bizim için; bizi, Sözü ve çocukları kurtarmak için uğraşmakta 

Eeyy şair de ki onlara şiir ve şuur akrabadır, şair ise şuurun tecessüm etmiş hali 
Şair gönlünde daimi bir çocuk tecessüsü besleyen insanın hesapsız dervişane hali 

Eyy hazirun, tükendi söz ve muhabbet nihayet hidayete erdi 
 Umarım o  okullar ve o çocuklar beraber sonunda kifayete erdi  

* yukarıdaki metin ilk defa (önce kısımlar halinde, ardından da tamamlanmış haliyle) ocak ve şubat 2009'da http://www.tahinpekmez.org/ 'da yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder