1***1918 - 1919 İspanyol Gribi ışığında, Domuz Gribi pandemisinin olası sonuçları neler olabilir?
Gelecek günlerin bize yaşamakta olduğumuz domuz gribi pandemisi (1) bağlamında neler hazırlayabileceğini kestirebilmek için gelin şimdi biraz epidemiyoloji (salgın hastalıklar bilimi) tarihininin en önemli vak’alarından birisi, belki de birincisi olan İspanyol Gribine bakalım.
1918 – 1919’daki İspanyol Gribi resmi kayıtlara göre 20 milyon, gayrı resmi rakamlara göre ise 50 milyon insanın ölümüne neden olmuştu. 1918’de dünya nüfusu kabaca 1.8 milyardı. Kayıtlar ve bunların üzerinden yapılan tahminler bunun yaklaşık 1 milyarının enfekte olduğunu; enfekte olanların da kabaca % 5’inin öldüğünü söylemekte. Şu an yaşamakta olduğumuz salgın şayet İspanyol Gribi kadar epidemik (yayılmacı, bulaşıcı) ve öldürücü ise (dünya nüfusu halihazırda 6.8 milyar olduğuna gore) ilerleyen süreçte toplam 3.4 milyar kişinin enfekte olması ve bunun da (% 5 mortalite = ölüm oranından hareketle)170 milyonunun ölmesi istatistiki olarak beklenmelidir.
Salgının ve yol açacağı zararların üzerinde tıbbın ve iletişimin ilerlemesi ve devletin toplum üzerindeki gözetim ve kontrolünün artması gibi müsbet etki yapabilecek unsurlarla ticaret, ulaşım ve turizmin anormal boyutlara erişmesi gibi menfi etki yapabilecek faktörleri de hesaba ve denkleme kattığımızda, olası bir pandeminin 200 – 300 milyon ölüme neden olması hiç de zor gözükmemekte.
1918 - 19 salgınında en büyük kayıp 12 - 15 milyonla Hindistan'a aitti. Bu salgında sadece 500,000 civarında ölü vererek pandemiyi orta karar bir kayıpla atlatan İspanya'nın neden bu gribe ismini verdiğine gelince...İspanya ne gribin ortaya çıktığı ülke (salgın ABD'de askeri birliklerde başladı), ne de en çok kayıp veren coğrafyaydı. İspanya'nın 1. dünya savaşına katılmamıştı. Bu yüzden de diğer ülkeler hastalık kayıplarını sansür ederek büyük ölçüde ulusal ve uluslararası kamuoyundan saklarken İspanya kayıplarını günü gününe ve sansürsüz olarak açıkladı. Ve yine bu yüzden, 1.5 yıl boyunca bütün ülkelerin açıkladıkları kayıp raporları arasında İspanya'nınkiler hep en yüksek ölüm oranlarını ve miktarlarını içermekteydi. Gribe İspanyol Gribi denmesinin nedeni buydu.
1918-19 kıvamındaki-şiddetindeki olası bir grip salgınının Türkiye'deki muhtemel tesirlerine gelince, 35 - 40 milyon hasta ve kabaca 1.8 - 2 milyon civarında ölümlü vak'a demektir bu. Benzer simülasyonu İstanbul için çalıştırdığımızda, 6 - 7 milyon hastaya ve 3 - 3.5 milyon ölümlü vak'aya erişiyoruz.
Ve nihayet aynı metotla salgının tahinpekmez cemaati üzerindeki yıkıcı tesirlerine dair projeksiyonun sonuçları da şöyle oluyor: 300 kişilik tp ailesinin yarısı enfekte olacak, bunun da % 5'i, yani 8 kadarı hayatını kaybedecek. Pandemiyi müsbet-menfi etkileyen unsurları da denkleme-projeksiyona kattığımızda, bu kaybın 10 - 12 kişiye kadar çıkması beklenmelidir. Anlayacağınız işin hiç şakaya gelir yanı yok, durumlar çok ciddi ve bir o kadar da vahimdir.
Salgının küresel ölçekte 200 – 300 milyon ölüme neden olabileceğini 1918 - 19 salgınıyla analoji oluşturarak hesaplamıştık. Tabii bu kayıp aklın, havsalanın alabileceği bir kayıp değildir. İnsan kaybının yanısıra, bunun yol açacağı ekonomik yıkım da işin cabası olacaktır. Böylesi bir tablo, yaşamakta olduğumuz krizle birleşince negatif sinerji yaratacak ve uygarlığı çökertecektir. Insanlığın bunun altından kalkabilmesi ise ancak küresel bir totaliter yönetimin dünya çapında ipleri eline almasıyla mümkün olacaktır. Şimdi 'zurnanın zırt dediği' yerdeyiz dostlarım.
Böylesi bir 'worst case scenario' sakın çok büyük bir tezgah, bir komplo ve insanlık tarihinin en büyük conspiricy'si olmasın?!?
Bütün bu olanlar sakın ABD’nin egemenliğinde bir dünya devletinin kurulmasına zemin hazırlamak için tezgahlanmış olmasın? ‘Ama salgın Meksika’da başladı ve hemen ardından da ABD’yi vurdu. Bu salgın Amerikan komplosu olsa Rusya ya da Çin’de patlak vermesi gerekmez miydi?’ diyen seslerinizi buradan duyuyorum değerli dostlarım.
Ancak ne yazık ki yanılıyorsunuz.
Salgın Amerikan menşeyli olduğu için Amerika’ya da zarar vermeli, hem de öyle böyle değil, ciddi manada vermeli. Vermeli ki ki, salgının bir evresinde ABD küresel şerif olarak sahneye çıkıp ipleri eline aldığında ve küresel totaliter hükümranlığını ilan ettiğinde 'meşru zemin'de olsun ve insanlıktan da buna ciddi itirazlar gelmesin.
Anlayacağınız, bu salgının ABD komplosu olması olasılığı yabana atılamayacak denli yüksektir.
2***Domuz gribi ve ekonomik kriz birlikte ilerlerse ne olur? ‘Ekonomik krizde dip görüldü mü?’ tartışmaları sürerken patlayan grip salgını doğrusu insanlık açısından tam bir talihsizliktir. Eğer bu grip salgını hızını arttırırsa ekonomik kriz daha da derinleşecektir. Derinleşen ekonomik kriz ve pandemiye dönüşen griple aynı anda başa çıkmak gerçekten çok zor olacaktır. Kriz derinleşirse grip salgını büyüyebilir, büyüyen grip salgını dönüp ekonomik krizi daha da derinleştirebilir, derinleşen ekonomik kriz grip salgınını daha da azdırabilir ve bu sarmal kendisini besleyerek uygarlığımızın ve hatta giderek de insanlığının yok olduğu bir noktaya dahi taşıyabilir dünyayı.
3***Grip Türkiye’yi ‘teğet geçer mi?’
‘Bize bir şey olmaz, biz domuz eti yemiyoruz’ diyen ahmaklara inanmayın, zira bu grip insandan insana bulaşıyor. Küreselleşen ve küçük bir köye dönüşen dünyada turizm ve ticaret salgın hastalıkların pandemiye dönüşmesindeki en önemli etkenlerdir.
Ülkemiz de dünyanın turizm merkezlerindendir.
Küresel ekonomik krizin yaralarını sarabilecek bir alternatif olarak turizmden beklentileri çok yüksek olan Türkiye için bu grip salgını bu yüzden çok ama çok büyük talihsizlik oldu. Turist gelse hastalık taşıyabilir, gelmese döviz açığı olacak, anlayacağınız tam bir ‘iki ucu boklu değnek’ durumuyla karşı karşıyayız.
Keşke aksini söyleyebilseydim, ancak entelektüel namusum şu uyarıyı yapmaya icbar ediyor beni:
Salgın pandemik mahiyet aldığında bizi de teğet geçmeyecektir. Teğet geçmek ne kelime, canımıza okuyacaktır!
4***Grip komplo olabilir mi?
Hatırlayacaksınız, 2000’li yılların başında Çin ve diğer Uzakdoğu Asya ülkelerinde SARS ve Kuş Gribi salgınları olmuştu. Bunların da pandemiye dönüşmelerinden korkulmuştu, ancak korkulan olmamıştı. O zaman yapılan ve benim de katıldığım bazı yorumlarda bu hastalıkların sadece yükselen Asya ülkelerine musallat olmasından hareketle, salgınların dünyanın mevcut-verili yönetici ekseninin (Atlantik İttifakı) Avrasya’nın yükselişini frenlemek ve onun küresel bir kuvvet olarak dünya sahnesine çıkmasını olabildiğince geciktirmek için laboratuarda geliştirilen virüslerle yaratıldığı ileri sürülmüştü (2). İnancım odur ki, son salgın, yaşadığımız Domuz Gribi belası da büyük bir ihtimslle laboratuarda üretilen virüslerin marifetidir. Şayet öyleyse, bu kimin işi olabilir? Bu olayın failini bulmak için ‘İstihbaratçı akıl yürütme metodu’nu kullanmalı, olaydan sonuçta kimin karlı çıktığına bakmalıyız. Bu salgından sonuçta kim karlı çıkmışsa bu virüsü de o imal edip salmıştır ortalığa, mesele bu kadar basittir. Ancak ben sürecin sonunu beklemeden hükmümü bir kez daha yineliyorum: 'Olağan şüpheliler'in en başında ABD yer almaktadır.
5***Bu konu çok önemli, çok hayati ve fevkalade de vahimdir. Anlayacağınız tam bir 'hayat - memat mes'elesi' ile karşı karşıyayız. Bu yüzden buna dair araştırmalarım ve informasyon debelenmelerim devam edecektir efendim.
(1)Pandemi = kıtalararası salgın. Menşey-orijin kavramlar: pan = bütün, hepsi, tüm + epidemi = salgın hastalık.
(2)Virüslerin ABD'deki Fort Dix üssünde üretildiği; bu çerçevede mezkur üsdeki ileri genetik mühendisliği laboratuarlarında domuz, kuş ve insan grip virüslerinin re-combinant dna teknolojisiyle combine edildiğine dair çok ciddi iddialar internette dolaşıma girmiş durumda, meraklısı araştırabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder