1 - cemaatin diğer azalarının yazılarına bakıyorum, bir de benimkilere ve şunu çok net olarak görüyorum: evet, ben hakiki bir homodıhayıstlevılpolitikus'um. lâkin elime kalemi (klâvyeyi) aldığımda ortaya çıkan satırlar şu ana kadar okumaya alıştığınız tarzda olmakta. ne yapayım ki, benim hakikatim budur*.
2 - bundan önceki yazımda 'kapitalizmin, sistemin yaşadığı son krizi analiz ettiğimizde, insanlığın bugün che ve deniz gibi politik figürlere her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğu halde, nasıl oluyor da yeni muhalif liderlerin çıkamadığı'nı sormuştum. takiben, son yıllarda 'sisteme 'kafa tutan' ahmedi necat, lula ve chavez'in günümüzün che'si ve deniz'i olup olamayacağı'nı, son olarak da 'erdoğan'ın, kendisine yakın kanaat önderlerinin iddia ettikleri üzere, söz konusu muhalif figürlerin 2010 versiyonu olup olamayacakları'nı sorarak bitirmiştim mezkûr yazımı.
3 - lâfı uzatmadan, dolandırmadan söyliyeyim: chavez, ahmedi necat ve lula sistemin adamıdırlar. onlarla sistemin efendileri arasındaki verili savaş egemenler arası iktidar ve menfaat paylaşım savaşıdır. bir diğer ifadeyle ahmedi necat, lula ve chavez efendi ve kölelerin, ezenlerin ve ezilenlerin var olduğu bir dünya sistemine karşı değillerdir. onlar, kendilerinin efendisi oldukları yeni bir dünya sisteminin kavgasını vermektedirler. zulmü, sömürüyü, sınıfları ilga edecek radikal bir devrim onların tahayyül ve tasavvur alemlerine sığabilecek bir entite değildir. che ve deniz'in verdikleri savaş ise sömürüye ve zulme, sınıflı topluma, efendi - köle ve ezen - ezilen diyalektiğine dayanan ve bundan beslenen sistemin sinir merkezine ve kalbine yöneltilmiş bir savaştı.
4 - bu yüzden de che'lerin ve denizlerin savaşıyla chavez, ahmedi necat ve lula'ların savaşları arasında (burasını felsefi jargonla ifade etmek durumundayım) derece değil mahiyet farkı vardır!
5 - 'tayyip erdoğan aktüel deniz midir, che midir?' sorusu için diyeceğim yegâne şey, soru kipinde tanzim edilmiş bu cümlenin tam bir oxhymoron olduğudur. zira che, deniz ve tayyip isimleri söz konusu bağlamda birlikte tasarruf edilemezler. eski bir ifadeyle, 'deniz, che ve erdoğan 40 yıl aynı kazanda kaynatılsalar, bunların suları dahi birbirine karışmaz!'6 - akp'nin mirasçısı olduğu muhafazakâr - mütedeyyin - milliyetçi siyasal çizginin (terâkki perver fırka, serbest fırka, dp, ap, anap) tarihsel doku karşısındaki hoyrat tutumunu ele aldığım ve bunun parçası olduğu dünyadaki, özellikle de avrupa'daki muhafazakâr siyasal damarın aynı husustaki tercih ve tavırlarından nitelikçe farklı olduğuna işaret ettiğim bir önceki yazımı 'akp tarihsel dokuya acaba niçin parçası ve mirasçısı olduğu küresel muhafazâr anlayış gibi hayırhah davranmıyor?' sorusuyla bitirmiştim.
7 - akp'nin izlediği hatt-ı siyaset islam'ın ne denli modern bir versiyonu olursa olsun, bu olgu onun siyasal karakterinin ve genetik kodlarının islâm'ın selefi yorumunun izlerinden tamamıyla azâdê olamadığı manasına gelmektedir. selefiliğin tarihi dokuyla olan ilişkisi mercek altına alındığında bunun, düşünce alemindeki çok sayıdaki diğer alternatif akıma göre oldukça problemli olduğu görülecektir. mezkûr sorunun cevabı, (diğer bazı tali faktörleri göz ardı etmemek kaydıyla) esas olarak bu bağlamda irdelenerek kovalanmalıdır.
8 - kendim sodrum, kendim cevapladım....
9 - kendim çaldım, kendim oynadım....
10 - homodıhayıstlevılpolitikus olmaktan dolayı rahatsız ya da mutsuz muyum?
11 - hayır, bin kerre hayır!!!
12 - ben buyum, elimden gelen budur.
13 - başka türlü yapamadığım, başka biçimde kendimi varkılamadığım için bunları yapıyorum ve kendimi böyle varkılmayı tercih ediyorum.
14 - 'novo ordino, novus centirium, novus organum ab homopoliticus'.
15 - 'homopoliticus homorespancibilitus est!'
16 - öyle değil mi?
...
...
...
101 - yoksa, aman Allah'ım, yoksa öyle değil mi?!?
*bu blogdaki yazıların büyük kısmı daha önce http://www.tahinpekmez.org/ 'da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder