17 teşrinisani 1311, bir debdebe, bir saltanat yayılırken o konağın mahreminden / halayıklar, cariyeler mübalâğa yorulurlar / hazine-i hassa'dan müdür mehmed Hulusi gelen günle gülmektedir bahtiyar / 'ah muhabbetin hasına lâyık bitkin zevcem, ah katılasıya ağlayan ayşe naciyem!' / bir kayıt düşülmüştür soyağacına çamlıca'dan / keyif kahvesi, burulan bıyık; osmanlıca - fransızca yayınlar / 'ne esaslı herif doğrusu
şu kayser!' mealinde yorumlar / lâkin mehmed hulusi endişelidir; 'karmakarışık doğrusu devran, acep memlekete neyler enver bey ve şürekâsı felan?' / jurnal, takip, eziyet, sürgün, zindan, idam; lebaleb doludur, yemen ve taif ve fizan / 'anlayamıyorum' der 'ulu hakan'ın medyun-u şükranı 'anlayamıyorum'; ikbal,
dersaadet cümle vatanpervere açık değil mi?' / 'niyedir öyleyse bu fesat, bu fitne niye?' / 1908; ol dehrin devrildiği milâttır, hürriyetin istibdada galebe çaldığı devran / 'gönüllerinde alafranga hürriyet hevesi bir avuç genç' / 'abdülhamidsiz neyler bu mülk, Allah'ım neylerim ben?' / 'nafile, payitahtta artık durulmaz, vallahi bu millet zannımca iflah olmaz' / mehmed hulusi atanır yemen'e, validir, yani ki sürgün / 'bir avuç komitacıya hayır kukla olamam ben’ / osmanlı mülküne hizmet devri kapanmıştır / çatalca’dadır sakıt saraylı, mualif-i Enver’dir ve mütekait / o çiftlikte ayşe naciye o gönüllü inzivada / göğermemiş göğüsleriyle oluverir mezalime aşina / 'paşa babam söylesene, neden büyür evlâtlar, bulûğ benliğimi esralır hemen niye? / 'çocukluk, o kaygısız günler nerde, neden salıncaklar ırak bir alemde?' / 'paşa babam söylesene!' / kara kanlı bir buluttur bulgar, affetmeyen bir afet / levh-i mahfuza yazılmış çilesidir, yaşanacaktır bu felâket / bir milletin bir kıtadaki cümle mülkü, benliği / üç neslin bohçasında, koynunda, kuşağında ve en mahrem noktasında / yan yanadır,
üst üste, hayvanlar ve ölülerle / 'nasıl yaşayabildik Allah’ım bütün bu zulümlerle?' / istanbul ufuktadır, çok şükür menzildedir emniyet / kusar muhacirleri kara katarlar kusarlar nihayet / o vebadan beri payitaht, o depremden / böyle çaresiz olmuş muydu, böyle zavallı gerçekten / bir konakta misafirdir ayşe naciye, masalından fırlamış sinderella / bir muamma baht dediğin küçüğüm ve talih şımarık bir enigma / ümrandan sefalete köprüleri kuran kim? / kim mülkünden soyunacak ve yoksulluğa koşan kim? / sonra her şey sanki çok mu hızlı yaşandı? / taife-i muhacirana saadet kırk kanatlı bir at mı? / imparatorluk dersinden imtihan edilen yetimlerin sorusu: gülümsemek yasak mı?' / onca yokluk yoksunluk ayşe naciye'yi tüketmez / bilâkis o zannınca verdikçe zenginleşir / diğerkâmlığın mükafatın kim görmüş ki yetimim? / üsküdar bir devrin son perdesinin indiği semttir, çamlıca son osmanlıların göçtüğü belde / 'evliyalar, enbiyalar, kabul edin şu yetimi!' /
‘ey alemi gaybın sultanları babacığımı çok özledim, sevindirin şu yetimi’ / son osmanlı hanımefendilerinden mehmed hulusi kızı ayşe naciye hanım hayattan ıskat olmuştur / 22 ocak 1984/
* 27 yıl önce, 1984 Şubat ayında, annemin teyzesi Ayşe Naciye hanım (ailemizdeki lâkabıyla 'koca teyze') Pangaltı, Eşrefefendi sokak, Daniel Susar apartımannda oturduğumuz dairede vefat etmişti.
O sırada çıkarılmasına öncülük ettiğim ve yazı kurulunda olduğum kültür - sanat dergisi Yeni Olgu'da bu kayıptan duyduğum üzüntüyü bir metinle paylaşmıştım.
Arşivimi düzenlerken bu metnin bir versiyonuna rastladım.
Bir ölüme müteakip yazılmış mersiye havasındaki söz konusu yazı, dergide basılan halinden farklıdır.
Şu an o dergiyi bulamadığım için kıyaslama imkânım yok.
Ancak bu, basılana göre daha kısa bir metin.
Yukarıdaki metin, 27 yıl önce yazdığım işte o şiirin taslağı, ya da ilk versiyonudur.
şu kayser!' mealinde yorumlar / lâkin mehmed hulusi endişelidir; 'karmakarışık doğrusu devran, acep memlekete neyler enver bey ve şürekâsı felan?' / jurnal, takip, eziyet, sürgün, zindan, idam; lebaleb doludur, yemen ve taif ve fizan / 'anlayamıyorum' der 'ulu hakan'ın medyun-u şükranı 'anlayamıyorum'; ikbal,
dersaadet cümle vatanpervere açık değil mi?' / 'niyedir öyleyse bu fesat, bu fitne niye?' / 1908; ol dehrin devrildiği milâttır, hürriyetin istibdada galebe çaldığı devran / 'gönüllerinde alafranga hürriyet hevesi bir avuç genç' / 'abdülhamidsiz neyler bu mülk, Allah'ım neylerim ben?' / 'nafile, payitahtta artık durulmaz, vallahi bu millet zannımca iflah olmaz' / mehmed hulusi atanır yemen'e, validir, yani ki sürgün / 'bir avuç komitacıya hayır kukla olamam ben’ / osmanlı mülküne hizmet devri kapanmıştır / çatalca’dadır sakıt saraylı, mualif-i Enver’dir ve mütekait / o çiftlikte ayşe naciye o gönüllü inzivada / göğermemiş göğüsleriyle oluverir mezalime aşina / 'paşa babam söylesene, neden büyür evlâtlar, bulûğ benliğimi esralır hemen niye? / 'çocukluk, o kaygısız günler nerde, neden salıncaklar ırak bir alemde?' / 'paşa babam söylesene!' / kara kanlı bir buluttur bulgar, affetmeyen bir afet / levh-i mahfuza yazılmış çilesidir, yaşanacaktır bu felâket / bir milletin bir kıtadaki cümle mülkü, benliği / üç neslin bohçasında, koynunda, kuşağında ve en mahrem noktasında / yan yanadır,
üst üste, hayvanlar ve ölülerle / 'nasıl yaşayabildik Allah’ım bütün bu zulümlerle?' / istanbul ufuktadır, çok şükür menzildedir emniyet / kusar muhacirleri kara katarlar kusarlar nihayet / o vebadan beri payitaht, o depremden / böyle çaresiz olmuş muydu, böyle zavallı gerçekten / bir konakta misafirdir ayşe naciye, masalından fırlamış sinderella / bir muamma baht dediğin küçüğüm ve talih şımarık bir enigma / ümrandan sefalete köprüleri kuran kim? / kim mülkünden soyunacak ve yoksulluğa koşan kim? / sonra her şey sanki çok mu hızlı yaşandı? / taife-i muhacirana saadet kırk kanatlı bir at mı? / imparatorluk dersinden imtihan edilen yetimlerin sorusu: gülümsemek yasak mı?' / onca yokluk yoksunluk ayşe naciye'yi tüketmez / bilâkis o zannınca verdikçe zenginleşir / diğerkâmlığın mükafatın kim görmüş ki yetimim? / üsküdar bir devrin son perdesinin indiği semttir, çamlıca son osmanlıların göçtüğü belde / 'evliyalar, enbiyalar, kabul edin şu yetimi!' /
‘ey alemi gaybın sultanları babacığımı çok özledim, sevindirin şu yetimi’ / son osmanlı hanımefendilerinden mehmed hulusi kızı ayşe naciye hanım hayattan ıskat olmuştur / 22 ocak 1984/
* 27 yıl önce, 1984 Şubat ayında, annemin teyzesi Ayşe Naciye hanım (ailemizdeki lâkabıyla 'koca teyze') Pangaltı, Eşrefefendi sokak, Daniel Susar apartımannda oturduğumuz dairede vefat etmişti.
O sırada çıkarılmasına öncülük ettiğim ve yazı kurulunda olduğum kültür - sanat dergisi Yeni Olgu'da bu kayıptan duyduğum üzüntüyü bir metinle paylaşmıştım.
Arşivimi düzenlerken bu metnin bir versiyonuna rastladım.
Bir ölüme müteakip yazılmış mersiye havasındaki söz konusu yazı, dergide basılan halinden farklıdır.
Şu an o dergiyi bulamadığım için kıyaslama imkânım yok.
Ancak bu, basılana göre daha kısa bir metin.
Yukarıdaki metin, 27 yıl önce yazdığım işte o şiirin taslağı, ya da ilk versiyonudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder