üzerinde çalıştığım ne çok metin olmuş öyle Allah'ım!
bunlardan iki tanesini; 'sen şimdi müslüman mı oldun?' diyen kadim dostuma cevaben yazdığım yazıya dair girizgâh mahiyetindeki bir metin ile; kuantum dalga mekaniğinin etrafında kurulduğu merkezi kavram olan belirsizlik prensibine reddiye için schrödinger tarafından yaratılan düşünce deneyi olan 'schrödinger'in kedisi'ni merkez alan ve kuantum evreninin tekinsizliğine ve sağduyu karşıtlığına dair bir zihni idman denemesi olarak okunabilecek olan bir diğer yazımdan fragmanları burada paylaşmıştım.
takdir edersiniz ki, hem kalem oynatmanın ve hem de bunun neticesinde ortaya çıkan verimi / ürünü efkâr-ı umumiye ile paylaşmanın oldukça zor, problemli ve üstüne üstlük muhataralı olduğu mevzular bunlar.
her iki metne girizgâh addedilebilecek iki ayrı yazım okunduysa, yukarıda zikrettiğim sıkıntılara ve problem sahalarına hak vermeyecek insaf sahibi bir okur bulmanın zor olacağının teslim edileceğine inanıyorum.
işte bu 'ev ödevlerim' için, bir yandan kuantum kuramı + kozmoloji mecrasında, öte yandan da mukayeseli dinler tarihi + din felsefesi sahasında yaptığım okumalarım sırasında anlam problematiğine geldi(m) dayandı(m) tabiri caizse mezkûr entellektüel faaliyet(imde).
ve bununla birlikte bir sürü kritik, kadim, beylik, bildik, pür teorik, zaruri, hayati (bu sıfatların tamamı hayatın anlamını sorgulayan süreçlerin değişik veçhelerine tekabül etmekte haliyle) soru da işgal ediverdi bu aktüel uğrakta aklımı - gündemimi.
soru(m) şudur:
varoluşun anlamı var mıdır?
sakın varoluş dediğimiz şu benzersiz destan bütünüyle anlamsız olmasın (en uç örneğini camus'cü literatürde bulan absurd egzistansiyalizm ya da nihilizm)?
şayet varsa, anlam metafizik bir merciden - kaynaktan mı gelir (ibrahimi, vahye, ilâhi söze dayalı aşkın / göksel / teolojik çözüm)?
şayet varsa, anlam, asla metafizik bir kaynakla irtibatı kurulamayacak bir menbadan, tamamen insani ve / veya materyel bazlı faaliyetlerin ürünü olan gayrı-manevi süreçlerden kaynaklanmış olabilir mi (deizm, ateizm, materyalizm)?
yoksa varoluşun anlamına dair objektif, evrensel bir prensip - kânun - kelâm ortaya koymak mümkün değil midir (bilinemezcilik (a-gnostizm), şüphecilik (sceptisme))?
bu konuda söyelenebilecek şeylerin tamamı (dikkat! bir kısmı ya da çoğu değil, T A M A M I!) konjonktürel olarak şu yada bu bağlamda, şu ya da bu konseptte doğrudur denilebilir mi (olasılıkçılık, rölativizm, ya da çeşitli tonlarıyla o geniş postmodenist tahayyül spekturumu)?
varoluşun, hayatın verili, otonom, belirgin ve diğer fenomenlerden bağımsız bir anlamı vardır. lâkin bu ancak çok özel bir eğitimden geçerek sıradışı bir farkındalığa erişmiş olan seçilmişlerce (choosene people) erilen bir makamdır (masonizm, illüminati, rosecrua / gül&haç, prior of sion mensupları gibi bir çeşit inisiasyona / tekrise / erginleşme prosesine dayalı bir kardeşlik cemaatine tabî olanların parçası oldukları gnostik hakikat tasavvuru ve gnostik varolıuş küresi).
evet, görüldüğü üzere, varoluşun anlamına dair olan bu çok temel ve aşırı bilindik soru, nisbet ve imâ ettiği çok katlı anlam daireileriyle felsefe dediğimiz o devasa literatürün, o akıllara sezâ ummanın diğer bazı çok kritik sorularını, sorunlarınını ve sorunsallarını davet etmektedir tartışma sahamıza.
'yahu yeter be ziyaver şencan!
tam da temmuz'un şu bayıltıcı sıcaklarıyla zor belâ uğraştığım şu sırada içine dalınacak muhabbet midir Allah aşkına şu açtığın tartışma! yeter, daha fazla bayma insanı!'
diyenler olabilir diye bu bahsi şu argümanla kapatıyorum değerli kârîm:
varoluşun manası; onun kökten kavranabilirliği noktasındaki o mâlûm kâdîm sıkıntı yüzünden, bilinçli öznenin hayatı anlamlandırmak için giriştiği o devasa mücadelenin manasına aşkın (müteal, transandan) ise, 'bilen özne'nin, idrakine, şuuruna dışsal olan bu keyfiyeti hakikatle mutabık olarak anlamlandırması (içselleştirmesi , içkinleştirmesi) söz konusu olamayacağından, erişilebilir, anlaşılabilir, anlamlandırılabilir bir husus değildir.
bu mudur?
nokta.
şimdilik kaydıyla :-))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder