Ekşi Sözlük kapatılsın mı?


Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de en etkili sosyal medya ve iletişim mecrası twitter ‘dır. Twitter, bir taraftan yurttaşların yaşam pratiklerini sıcağı sıcağına paylaşmaları sayesinde en hızlı, en dinamik iletişim mecrası mevkiine oturmuş; öte yandan da, sosyal dokuya empoze ettiği fikirlerle gündem belirleyen bir ‘trend-setter halini almasını bilmiştir. Söz konucu mecra, 20 – 21 Kasım itibarıyla kelimenin tam manasıyla bir ‘Ekşi Sözlük fırtınası!’ yaşamaktadır. 20 Kasım akşamı ‘Ekşi Sözlük kapatılsın’ ve 21 Kasım’ın ilk saatleri de ‘Ekşi Sözlüğe dokunma’ teması en çok tvitlenen başlıklardı. Bu durum beni, ifade hürriyeti ile inançlara saygı arasındaki tesisi çok zor olan o ‘kıldan ince’, o Sırat Köprüsünü anımsatan, o muhataralı ilişkiye / dengeye dair görüşlerimi gözden geçirmeye ve onları kristalize ederek paylaşmaya icbar etti.
Yazımın ilerleyen kısımlarında; Bahadır Baruter’in bir karikatürü hakkında açılan dava vesilesiyle ‘kaleme aldığım’ ve
http://ziyaversencan.blogspot.com/2011/09/mutedeyyinlerle-ateistler-birarada.html adresinde bundan 2 ay önce paylaştığım yazımda dile getirdiğim görüşlerimi bir adım öteye taşımaya gayret
edecek ve onu daha belirgin, daha somut ve elle tutulur bir hükümle tamamlamaya çalışacağım.
Önce güncel problemi tarif edeyim:
Twitter’daki bazı Müslüman kanaat önderleri, Ekşi Sözlük Sitesinde, Hz. Muhammed başlığı altında yer alan binlerce yorumdan bazılarında, İslâm dinine, onun peygamberine ve hatta Allah’a dair hakarete varan ifadeler yer aldığı iddiasıyla galeyana gelmiş ve söz konusu sosyal medya mecrasında ‘Ekşi Sözlük kapatılsın!’ başlığı altında yüksek katılımlı, güçlü ve ses getiren bir kampanyaya başlatmıştır. Hemen ardından da, buna cevaben, ‘Ekşi Sözlüğe dokunma’ başlıklı bir başka kampanya devreye sokulmuştur.
Mütedeyyinler, burada söz konusu ettiğim tepkilerini şöyle savunuyor:
‘Ekşi Sözlük’ün kimi yorumlarında dinimize, inancımıza, itikadımıza, kutsallarımıza saldırı var. Allah’a ve onun resulü olan Hz. Muhammed’e hakarete edilmesi demek kutsallarımızın en kutsalına küfredilmesi anlamına gelir. Buna tepki göstermememiz durumunda mümin olmamızın asgari şartlarını yerine getirmemişiz demektir. Bu yüzden de, dinimize, Allah’a ve Hz. Muhammed’e, fikir ve ifade hürriyeti ya da bir başka maske / kisve altında hakaret edilmesini tölere edecek ve buna müsaade ve müsamaha gösterecek bir pozisyonda ve tutumda olmamız imkânsızdır. Böylesi bir durumda demokrasi de, fikir ve ifade hürriyeti de anlam ve önemini kaybeder inananlar için. Biz müm'inler için; demokrasi olsun, fikir ve ifade hürriyeti olsun, ancak kutsallarımıza ve inançlarımıza saygı gösterildiğinde cari olan, hayat içinde savunulması ve uygulanması gereken değerlerdir. Ekşi Sözlük’ün bu tutumunun ilk olmadığı; bu tavrın, bahse konu medya organının genetiğinden, tabiatından ve kimyasından kaynaklanması hasebiyle son da olmayacağı artık aşikârdır. Bu yüzden, sitenin gelecekteki benzer muhtemel suçlarının önünü peşinen almak bakımından radikal bir adım atılmalı ve Ekşi Sözlük kapatılmalıdır. Ancak bu önleyici tedbirin alınmasından sonra, demokrasi ve ifade hürriyeti kisvesiyle inananların rencide edilmesinin önüne geçilmiş olacaktır.’
Müslümanları inciten ve öfkelendiren yorumların müellifi olan Ekşi Sözlükçüler ise, pozisyonlarını şu şekilde ifade ediyor, kendilerini şöyle savunuyor:
‘Türkiye demokratik bir ülkedir. Bu bakımdan da insanların, fikirlerini özgürce paylaşma, kamuoyuna mal etme hakları vardır. Biz, demokrasilerin ayrılmaz parçası olan bu hakkımızı kullanıyoruz ve şayet Türkiye gerçekten demokrasi ile yönetiliyorsa, bunları kullanmaya devam etmemiz gerektiğine de inanıyoruz. Devlet, bizim bu hakkımızı kullanmamızı garanti altına alan lâik bir tutum içinde olmalıdır. Bazı Müslümanları inciten ve galeyana getiren görüşlerimizi paylaşmaktaki amacımız esasen onları kırmak, incitmek değildi. Biz, o görüşlerimize samimi olarak inanıyor ve onları ifade ve fikir hürriyeti bağlamında kamuoyu ile paylaşıyoruz. Müslümanların, sesimizin susturulmasını talep etmeleri anti-demokratik bir tutumdur. Onların, Ekşi Sözlük’ün kapatılmasını istemek yerine, katılmadıkları görüşlerimize dair eleştirilerini yapmaları demokrasinin ve onun ayrılmaz parçaları olan fikir ve ifade hürriyetinin vazgeçilmezi, olmazsa olmazıdır. Biz, Müslümanların en ağır eleştirilerini bile fikir ve ifade hürriyeti bağlamında değerlendiririz. Bu noktada kolluk kuvvetleriyle ve adli mekanizmasıyla devletin alması gereken tutumun lâik bir tutumolması gerektiğine inanıyoruz. Devlet, ne bize ve ne de mütedeyyin Müslümanlara yakın olmamalı, her ikimize de eşit mesafede durarak tarafların görüşlerini özgürce paylaşmalarının alt yapısını oluşturmalıdır. Demokratik devletin İngiltere gibi dünyadaki pozitif örnekleri böyle davranmaktadır.’
Mütedeyyin Müslüman ve Ekşi Sözlük cephelerinden ele aldığım verili problemi tam manasıyla kuşatmak için, onu bir miktar kavramsallaştırmaya çalışacağım.
Mütedeyyin Müslümanların, masaya yatırmaya çalıştığım sorunsalı, parçası oldukları varlık kümesinin mahiyeti gereği, teolojik bir bağlamda algıladıkları ortada. Enteresan olan, Ekşi Sözlük’çülerin de, söz konusu sitedeki mesailerini teolojik saiklerle yerine getiriyor olmalarıdır. Bir diğer deyişle, mütedeyyinler ne denli dindar bir paradigma içinden konuşuyorlarsa, Ekşi Sözlük’çüler de en az o denli ‘dindar referanslar’la metinlerindeki kimliklerini kurmaktalar. Aradaki fark, tarafların meşruiyetlerini onaylattıkları teolojik kaynakların menşeine dairdir. Mütedeyyinler kendilerini, ilâhi, semavi, metafizik referanslar ve argümanlar üzerinden tarif ederken, ikinciler meşruiyetlerini yaşadığımız maddi dünyaya, doğa yasalarına ve bunları idrak eden insan zihnine nispet ederek inşa etmeye çalışmaktadır. Ekşi Sözlük’çülerin pozitivist-bilimselci-ilerlemeci-materyalist bir politik ilâhiyat üzerinden kimliklerini kurmaları, en az mütedeyyin Müslümanlar kadar ortodoks dindar davranmalarına neden olmaktadır.
İlki göksel ve metafizik, ikincisi ise dünyevi ve materyalist olan iki (uzlaşmaz – antagonist) karşıt referans sisteminden beslenen tartışma, bu nitelikleri itibarıyla özünde dini bir tartışmadır.
Mütedeyyin Müslümanın ‘bunları söylemene izin verirsem dinimden çıkarım’ dediği görüşler Ekşi Sözlükçü için ‘bunları söylememe izin vermezsen dinimden çıkarım’ reaksiyonunu icap ettiren mahiyettedir.
Bu satırların yazarı, demokrat ve özgürlükçü olması hasebiyle; son zamanlarda Alevilere, Zerdüştilere ve ateistlere karşı ülkemizde sarf edilen kimi görüşleri olduğu gibi, Ekşi Sözlük’te yayınlanan ve mütedeyyin Müslümanları inciten ifadeleri de tasvip etmemekte, doğru bulmamakta, bunları sosyal barışın tesisisin zorlaştıran ve bir arada yaşama iradesini güçleştiren yaklaşımlar olarak değerlendirmektedir. Bu, meselenin ahlâki ve ilkesel boyutudur.
Söz konusu sorunun bir de reel politik cephesi vardır. Ülkemiz, Türkiye toplumsal formasyonunu yöneten ‘derin devlet aklı’nın seçtiği referans sistemi bakımından, 1925 – 2007 dönemindekinden farklı bir faza girmiş bulunmaktadır. 2007’de AKP’nin % 47 oy alması ve Ergenekon Dava sürecine girilmesiyle başlayan bu yeni fazda, Türkiye’yi yöneten ‘derin devlet aklı’nın temel referans ve argümanlar setinde ciddi tadilata gidilmiştir. Ekşi Sözlük’çüler, bu tadilatı görmeyerek (göremeyerek, hatta görmemekte ısrarcı davranarak) ve 2007 öncesinin dominant sosyal ve politik kodları geçerli imiş gibi davranmaya devam ederek çok ciddi bir algılama ve ‘okuma hatası’ yapmaktadır. Sözlükçülerin ve onlarla aynı dalga boyunda olan kişi ve kurumların siyasal İslâm’ın ve Cemaatin gelişim tarihinden almaları gereken külliyetli miktarda ders var gibi gözükmektedir.
Son söz:
1 – Sosyal barışın ve bir arada yaşama iradesinin korunması, büyük ölçüde birbirimizin kutsallarına azami manada ihtimam ve saygı göstermemizle mümkün olabilecektir.
2 – Dünya, bölge ve Türkiye’deki cari güçler dengesiyle; var olanın bağrında filizlenen rüşeym halindeki geleceğin ipuçlarını doğru okumayan ülke, kurum, şirket ve kişilerin büyük sıkıntılar çekeceği, hatta bekâ problemi yaşacakları çok kritik bir süreçten geçtiğimiz ortadadır.
3 – Mütedeyyin Müslümanlarla Ekşi Sözlük arasındaki tartışma dini bütünlerle dinsizler arasında cereyan eden bir hadise olmaktan ziyade, iki farklı dini görüşün tartışmasını andırmakta, bu bakımdan da sert cereyan etmektedir. Söz konusu tartışma bu sertlikte devam ederse ve Ekşi Sözlük te bunu yukarıda dile getirildiği üzere 'yanlış okumak'ta ısrarcı olursa, bundan kurumsal olarak çok büyük zarar görmesi, hatta mevcudiyetini bile koruyamaması söz konusu olabilecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder