Mevzubahis olan barış içinde birarada yaşamaksa, sansürlerin en beteri olan oto-sansür bile evlâdır


İfade hürriyeti ile kutsallara saygı arasındaki o çok hassas dengeyi kurmak da korumak da kolay değildir. Hemen her gün, bu dengenin bozulmasıyla ortaya çıkan olumsuz gelişmelere şahit olmaktayız.

Bunlardan sonuncusu dün Avrupa Parlamentosu’nda (AP) yaşandı. Bahse konu kurumun ev sahipliğinde yapılan 67. Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) toplantısında, Hollanda kökenli ırkçı – faşist Wilders Özgürlükler Partisi’nin AP üyesi Barry Madlener her zamanki nefret suçlarından birisini işleyerek, Türkiye’ye ve Müslümanlara hakaret etmeye kalktı. Başta, AB Bakanı Egemen Bağış olmak üzere, Türk heyetinden cevabını alan ırkçı Hollandalı, diğer uluslardan AP üyelerinin de sert tepkileriyle karşılaştı.


Bahsettiğim olaya dair bütün ayrıntıları içeren Milliyet Gazetesinin linkini paylaşıyorum:
http://siyaset.milliyet.com.tr/-almayin-o-karikaturu-/siyaset/siyasetdetay/29.11.2011/1468907/default.htm

Bahadır Baruter’in, Şubat 2011’de Penguen Dergisinde yayınlanan bir karikatürü yüzünden mahkemeye verilmiş olması üzerinden, düşünce ve ifade hürriyetini savunmak kisvesi altında yeni bir ırkçı şov daha tezgâhlayan Madlener’in bu eylemi, yazımın girişinde dile getirdiğim o kıldan ince kılıçtan keskin problematiği, yani, ifade hürriyetiyle kutsallara, inançlara saygıyı nasıl birlikte hayata uygulayabileceğimizi sordurttu bize.

Bu konuya dair daha önce paylaştığım ve
http://ziyaversencan.blogspot.com/2011/09/mutedeyyinlerle-ateistler-birarada.html linki ile erişilebilecek yazımda, ifade hürriyeti – kutsallara saygı meselesini faşist Hollandalının da kullanmaya kalktığı aynı karikatür temelinde tartışmıştım.

http://ziyaversencan.blogspot.com/2011/11/eksi-sozluk-kapatlsn-m.html linki üzerinden erişilebilecek bir diğer yazımda da, aynı sorunsalı bu sefer Ekşi Sözlük’ün kapatılması için açılan bir kampanya temelinde masaya yatırarak müzakere etmeye çalışmıştım.

Bir arada yaşamak isteyen insanlar, birbirlerine karşı ihtimam göstermek zorundadır.
Bir arada yaşamak isteyen sosyal kesimler, toplumun diğer unsurlarını ötekileştirmemeye, onların inançlarına, kutsallarına azami anlamda saygılı davranmamaya mecburdurlar, mahkûmdurlar, adeta yazgılıdırlar.

Evet, düşünce ve ifade hürriyeti hayatımızın en önemli, en hayati, en kritik bileşenlerindendir. Bir diğer deyişle, bu hürriyet, yaşamımızın olmazsa olmazlarındandır. Ancak, bir arada yaşayan ve farklı inançlara sahip olan sosyal kesimler, şayet samimi ve güçlü bir ortak yaşama iradesi ve duruşu sergileyeceklerse, bazı durumlarda bazı düşüncelerini dillendirmekten imtina etmek, sakınmak durumunda kalabilirler.

Önerdiğimin ‘oto-sansür’ olduğunun farkındayım. Oto-sansür’ün çok sevimsiz bir tavır olduğunu bilmez değilim. Hatta, sansürlerin en kötüsü, en beteri oto-sansürdür dendiğinde, buna da çok itiraz etmem doğrusu.

Ancak, söz konusu olan bir toplumun farklı ve hatta zıt karakterli inançlara ve düşüncelere sahip kesimlerinin bir arada barış içinde yaşamalarıysa, bu durumda oto-sansür de dahil olmak üzere, birçok tedbirin gündem edilmesi bütün sosyal aktörlerce özgürce tartışılması son derece de normaldir.

Sünni, Alevi, Hristiyan, Musevi, Mecusi, Zerdüşti, ateist, sosyalist, liberal, milliyetçi, ulusalcı, GS’LI, FB’li, BJK’lı, Trabzonlu, Türk, Kürt, Lâz, Çerkez, Arap, Pomak, Çerkez, Boşnak, işveren, işgören gibi,Türkiye toplumsal formasyonunun bütün paydaşlarının kendi özgür iradeleriyle barış içinde birlikte yaşamaları, bu kesimlerin birbirlerini inciten fikirlerini kamusallaştırmaktan sakınmalarıyla olabilecekse, bu çözüm yolu bana kalırsa tercihe değer bir devam yoludur.

Bir diğer deyişle, komşumla aynı mahallede birlikte ve barış içinde yaşayabilmemiz için, her ikimiz de birbirimizi incitmekten azami anlamda sakınmak, birbirimize sürekli olarak özenli davranmak zorundayızdır. Karşılıklı olarak birbirimize gösterdiğimiz özene, anlayışa, ihtimama ‘oto-sansür’ diyerek bu bir arada yaşama imkânını dinamitlememek icap eder.

Özetle, 'mevzubahis olan barış içinde bir arada yaşamaksa, oto-sansür bile evlâdır’ diyorum.

1 yorum:

  1. Hocam çok güzel bir konuyu ele almışsınız. Bazen düşüncelere dalarken bu konu beni hep derinlere ve geçmişe götürüyor.

    Ben şuan 34 yaşındayım. Yaklaşık 20 sene kadar önce biz yaşadığımız ortamda sünni alevi isevi musevi bilmezdik. Ne zamanki Türkiye Cumhuriyeti bir yerlere çıkmaya , kendini göstermeye kalksa birileri tarafından bu söylemler ortaya atılmış ve kardeşi kardeşe kırdırtmaya çalıştılar. Bunun en güzel örneği PKK nın ortaya çıkmasıdır. Hep bu tür ırkçı söylemler bizi böldü. Yoksa yoktur birbirimizden farkımız , hepimiz insanız ; benim soyum arap ,başkasının arap olmaması beni ilgilendirmiyor. Tek nokta insan olmamız ve hepimiz Adem peygamberin çocuklarıyız ve kardeşiz. Aramıza nifak tohumları eken her türlü söyleme karşıyım ve engellenmesi beni mutlu ediyor.

    Selam ve saygılarımla

    YanıtlaSil