Tuğçe Kazaz gündem oluşturmaya devam ediyor.
12 Şubat 2015, Perşembe gecesi çıktığı 5N1K programında Cüneyt Özdemir'e 'CHP'ye olan tepkim yüzünden Hristiyan oldum!' diyerek, muhalefete çatmak konusundaki
absürdlük çıtasını kolay kolay erişilemeyecek bir noktaya taşıyan ve Zaytugçuların ekmeğine göz diktiği izlenimini uyandıran güzel mankeni, yeniden İslâm'ı seçtiğini açıklamasından sonra oluşan toplumsal atmosferi ve sosyolojik ortamı hicveden 30 Nisan 2013 tarihli yazımla selâmlıyor ve 'iyi ki varsınız Tuğçe Hanım' diyorum. İşte, bundan yaklaşık olarak 22 ay önce paylaştığım o mezkûr yazım:
'Tuğçe Kazaz'ın İslâm'a dönmesi ve tesettürlü defileye çıkmasına Türkiye’nin hemen her kesiminden gelen olumlu ve olumsuz tepkiler öylesine yoğun ve renkliydi ki; bunlara dair kalem (klavye) oynatmak bu satırların yazarının boynuna adeta bir borç halini almıştı. Hayatın ve sosyolojinin bana biçtiği bu vecibe ve mükellefiyetten kaçacak halim yoktu doğrusu. İlerleyen satırlar, yazarını teslim alan işte bu kabil bir vazife şuurunun ve durumdan görev çıkarma bilincinin neticesinde mevûd-u vücûd bulmuşlardır.
Şimdi gelin birlikte İstiklâl
Caddesine çıkan bir TV ekibinin peşine takılalım ve onların, söz konusu lokasyonun en yoğun saatlerinde (meselâ 17.00 - 21.00 arasında), 'Türkiye Toplumsal Formasyonu'nun çeşitli kesimlerinden kişilerle yapacağı (hayali) röportajlara şahitlik edelim.
İşte (tamamı bu satırların yazarının hayalhanesinin eseri olan) o çok
renkli 'Türkiye Mozayiği':
Fener Rum Kilisesinden bir yetkili (56):
Tuğçe hemşirenin, Baba – Oğul - Kutsal Ruh gibi 3 merci yerine, sadece tek
bir Allah'a olan vecibeleri yerine getirmenin daha pratik ve zahmetsiz olduğunu
düşündüğünü sanıyoruz. Her neyse, bu aşamada daha ayrıntılı yorumu şık
bulmuyor, Baba – Oğul - Kutsal Ruh’la, onun yeryüzündeki tecessüm etmiş ve
bedenlenmiş hali olan kilisemizin müşfik kollarının ona sonuna kadar açık
olduğunu hatırlatıyoruz.
Bir Diyanet mensubu (44):
Mezkûr olayı, geçirdiği bir bunalım sonucu hakikatin kucağından uzaklaşan
bir hanım kızımızın, yeniden mümine mertebesine terfi etmesi şeklinde görmek
mümkündür. Bu hadise, yaratılan her insanın, fıtratı icabı, şu veya bu nedenle
saptığı zulmetten er ya da geç kurtulup, İslam'ın mübarek nuruyla muhakkak
surette yıkanacağının da somut bir nişanesidir. Diyanet Dergisi, Tuğçe
kızımızla, yaşadığı bu inkılâb-ı kebir, bu hayırlı cehd hususunda faideli ve
ayrıntılı bir mülâkat yapacaktır. Tuğçe hanımın şahsi tercihi hayırlara vesile
olur inşallah.
Ulusalcı bir öğrenci (21):
Tuğçe Kazaz meselesi, AKP'nin, barış sürecinde yaşadığı sıkıntıları ve
Fazıl Say'a hapis cezası verilmesinin yarattığı travmayı hafifletmek için, ABD'li
akıl hocalarının ve iktidara yakın 'zihin mühendisleri'nin düzenledikleri bir
çadır tiyatrosu gösterisi, ucuz bir vodvil, bayağı bir bulvar komedisi şovudur
bana kalırsa. ABD'nin dizayn edip ehlileştirdiği ılımlı İslâma çok yakışan bir
'firma yüzü' olmuş başörtülü Tuğçe Kazaz. Hiç samimi bulmadım doğrusu, tamamen
PR bu. Ancak, şunu da belirtmeliyim ki, Tuğçe Kazaz’ın bu tesettürlü görüntüsü de,
ılımlı İslâmcı iktidarın Amerikancı imajını maskelemeye yetmeyecektir.
Mesture bir ev hanımı (51):
Canım benim, ne güzel de yakışmış İslâm bu güzel kızımıza öyle. Olmamıştı
zaten, sinmemişti içime. ne o öyle gâvur mavur olmaklar, ööle sünnetsizlerle
falan.Töbe töbe! Neyse, düzeldi çok şükür, şimdi, akıllı uslu biriyle evlensin,
evinin hanımı olsun, boy boy bebeler büyütsün bence. Allah ne verdiyse, başbakanımız
kaç tane dediyse, artık üç mü olur, yoksa beş mi, onu güzel Rabbime hevâle
etmeli, di mi ama? Canım benim, bak bak, ne güzel de yakışmış örtünmek, tü tü
tüüü maşallah. Hadi bakalım, bu başlangıç olsun; tesettürlü gelinliğe girdiğini
de görürüz inşallah güzel kızımın…
Sevgilisince henüz terk edilmiş, ayrılık acısı çeken liseli kız (16):
Bence Ortodokslar Tuğçe'nin üzerine gitmesin derim. Malûm, seninse döner,
değilse zaten yanında durmaz. Zaman geçsin, Tuğçe dönmezse, Ortodosklar 'bu Tuğçe'yi
geride bıraktık, artık önümüzdeki Tuğçelere bakıcaz' deyip kapatmalı bu defteri
bence. Müslümanlar da, ‘Tuğçe bize döndü’ diye fazla sevinmesin. Zirâ, bu kızın
dönme kâbiliyeti ve potansiyeli çok yüksek; ondan her an yeni bir fake
bekliyorum doğrusu. Ah be Orberk, alacağın olsun, tam üniversite sınavı
öncesinde terk edip gitmen bak beni nasıl da deli deli konuşturuyo, Allah tez
zamanda bin türlü belânı verir umarım.
Klasik bir feminist (27):
Bedenimiz, benliğimiz, bilincimiz, inancımız, ruhumuz, kimliğimiz bizimdir.
Bunların, erkek egemen toplum ve patriyarkal zihniyet tarafından îğva ve iğfal
edilmesine şiddetle karşıyız. Her gün birkaç tane kadının erkekler tarafından
'soy kırımı'na uğratılmaya devam edildiği ve devletin de buna engel olmak için
hiç de istekli, etkin ve enerjik davranmadığı; kadınların iş gücüne katılımı
noktasında bütün OECD ülkeleri arasında son sırada olan, ataerkil ve dini
saiklerle kadınlar üzerinde oluşturulan toplumsal ve ideolojik baskının her
geçen gün katlanarak arttığı bir ülkede; kamuoyunun Tuğçe Kazaz'ın başını
örtmesine kilitlenmesi, tek kelimeyle rezalettir, dezenformasyondur, bilinç
karartmadır. Türkiye'de bütün bunlar yaşanırken, Tuğçe Kazaz'ın yeniden din değiştirmesinin
benim açımdan zerrece bir anlamı ve önemi yoktur.
Komplocunun teki (39):
Tuğçe Kazaz'ın İslâm'a döndüm dediği gün 17 Nisan 2013, açıklamanın
yapıldığı saat 17.43. Şimdi bunları çarpın, elde ettiğiniz sonucu bunun küp
köküne ekleyin. Tamam mı, şimdi, unutmadan yazın o sonucu bir kenara. İkinci
adımda, Boston bombalamasıyla, Texas patlamasının enlem ve boylamlarını alın;
bu iki lokasyonu birleştiren bir hat çizin. Sonra da, Londra, Kudüs, İstanbul
ile demin ki hattın orta noktasına Sirus yıldızından teğet çizin. Bu teğetin
tanjant ve kotanjantından, Fatih'in İstanbul'u fetih tarihinin ebced hesabındaki
karşılığını çıkarın. Bir sonraki adımda, Devlet Bahçeli'nin promter'da
konuşmaya başladığı mevkiin koordinatlarıyla, ayakkabısının numarasını ax + by
+ c = z denklemindeki yerlerine yerleştirin. Bu da tamamsa, Tuğçe Kazaz'ı
vaftiz eden Ortodoks rahibin yaşından, kelime-i şahadet getirerek yeniden İslâm'a
dönüşüne tanıklık eden 2 müşahidin ağırlıklarının toplamını tenzil edin, Sonra bunu,
Andromeda Galaksisinin merkezindeki devasa kara deliğe.......eee, ...kara delik
demiştim de, acaba niye dedim, ipin ucu acık kaçtı sanırım......ehhmm sonra
da...bi dakka, hmmm, sanırım bi yerde bi şeyi atladım...notlarıma bakıp Tuğçe
Kazaz'ın İslâm'a dönüşü meselesini kozmik komplo içindeki yerine oturtmayı
başarır başarmaz paylaşıcam bunu sizlerle, tamam mı..
Sosyalist feminist (36):
Tuğçe Kazaz'ın, her içinden geçeni, her aklına eseni yapan bir özgür
kadınmış gibi sunulması yanıltıcıdır. Onun, kadınlar üzerinde en sistematik
kontrol ve baskıyı kurmuş olan İbrahimi geleneğin bir fraksiyonundan diğerine
geçişi asla kişisel özgürlük ve şahsi seçim hakkı kullanımı değildir. Tuğçe Kazaz'ın
bir dinden diğerine savrulması, onun, 'bedenim, kimliğim, bilincim, ruhum
benimdir' şeklindeki özgürlükçü feminist mottoyu savunduğunu ve yaşadığını
değil, bu mottonun tam da aksini hissettiğini, düşündüğünü ve davrandığını
gösterir. 150 yıllık tarihsel birikimiyle Sosyalist feminist ütopya, kurmayı
vaat ve teklif ettiği dünya cenneti sayesinde, kadınların ve erkeklerin,
ölümden sonrasına referans veren muhayyel bir cennete olan ihtiyacını ortadan
kaldıran rasyonel ve mükemmel bir seçenek sunmaktadır. Tuğçe Kazaz'ın bir
dinden kurtulup bir diğerine yakalanması, birinden kurtulurken, diğer zokaya
yakalanan balıkların durumundan zerrece farklı değildir. Tuğçe Kazaz'ların bu
nafile debelenmesine son verecek dünya projesi feminist-sosyalist ütopyadır.
Bir İşçi Partili (42):
Yurtseverlerin Silivri Zindanını yıkmasına ramak kalan şu günlerde,
halkımızın 23 Nisan ve 19 Mayıs şahlanışının öncesinde çıkan Tuğçe Kazaz İslâm'a
döndü haberi dezenformasyon;, emekçilerin, vatanseverlerin bilincini karartmaya
yönelik bir kara propagandadır. Tuğçe Kazaz'ın Erdoğanlarla, Güllerle, Gülenlerle
aynı hizaya gelip gelmediği de ayrıca an itibarıyla net değildir. Biliyorsunuz,
bunlar iki de bir de yok Kaptan Cousteau Müslüman oldu; yok Prens Charles
Müslüman oldu; yok Neil Armstrong Müslüman oldu gibi balonlar uçurup dururlar.
Tuğçe Kazaz haberinin de aslı astarı böyle olabilir. Ama, öyle ya da böyle, Amerikanın,
cia'nın, Tayyib’in, Fethullah’ın oyunları tutmayacak, Tuğçe Kazaz
dezenformasyonu da yurtseverlerin zindanları boşaltmasını ve akepeden hesap
sormasını daha fazla geciktiremeyecektir.
Liberal bir reklâmcı (63):
İslâma dönüşü ve örtünmesi Tuğçe Kazaz'ın kendi tercihidir. İsteyen
istediğine inanır, istemeyen de hiçbir şeye inanmaz. Bunları tartışma konusu
yapmak yanlıştır, kişisel tercihlere herkesin saygı duyması gerek. Liberal
demokrasi projesinin mottosu, 'istediğin gibi ve özgürce yaşamana destek veriyorum;
senden de istediğim gibi ve özgürce yaşamama saygı göstermeni bekliyorum'dur. Öte
yandan, 'bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler'e inanan biri olarak, Tuğçe
Kazaz vak'asını, abartılıp PR mevzuu yapılmaması gereken basit, gündelik,
rutin, sıradan bir kişisel tercih olarak görüyor, saygı duyuyor ve saygı
duyulmasını da bekliyorum.
Koca Mustafa Paşa’dan bir semt delikanlısı (29):
Lan olm, ilik gibi kızı kaptırdığımızda Yunan dölüne, ne biçim ağrımıza
gitmişti ama, öle di mi? Bak, tövbe etmiş, aramıza dönmüş gene, ne güzel di mi?
Memnun olduk doğrusu, hem de çok. Şişt, baksana kanka, bu hatun hangi mekânlara
gidiyodur acaba, bi bilgin var mı? Kanyon mu, Ak Merkez mi, İstinye Park mı,
ha? Olm, tüyo versenize. Acık piyasa yapalım gittiği yerde de, kızın gözü haso
delikanlı görsün, ha, aloo, kime diyorum? Bakma lan sen de yiyecekmiş gibi
kızın videosuna öle, görmüyo musun örtünmüş işte, acık terbiyeli olun olm, delikanlı
olun acık, delikanlı, töööbe töbe!
Tatlı-sert-espritüel ve ılımlı bir muhalif (41):
Bu devirde Müslümanım demek zaten beklenen tutumu almak ve fazlasıyla
sağlamcı takılmaktır. Tuğçe Kazaz sıkıysa Zerdüştüm, desin, Aleviyim desin.
hatta, acık maçası yiyosa ateistim desin de görim ben onu, di mi ama?
AKP Gençlik Kolları mensubu bir genç (25):
Tuğçe Kazaz gibi insanımıza gencimize rol modeli olmak mevkinde olan bir
kardeşimizin, bir hemşiremizin aslına rücû etmesini 'yetmez, ama evet' diye
destekliyoruz. Mankenlik mesleğini müeddep bir hatta icra etmesi halinde, Tuğçe
Kazaz'ı Ak Parti saflarında görmekten bahtiyarlık duyacağımızı da ekliyoruz.
Tuğçe Kazaz'ın yapıp ettiklerine 'ziyadesiyle evet, göğsünü gere gere evet!'
diyebilmemiz için, onun Ak Partimiz saflarında siyasete atılması, ve sadece Türkiye'nin
değil, dünyanın da gelmiş geçmiş en büyük devlet adamlarından olan Recep Tayyip
Erdoğan'ın Türkiye'yi lider ülke yapmak uğraşına gönülden ve yürekten destek
vermesi gerekmektedir. Hadi Tuğçe kardeş hep birlikte:
Türkiye seninle gurur duyuyor, dünya seninle gurur duyuyor; Reeeceeep
Tayyiiiiip Erdoğaaaan, Recep Tayyip Erdoğan, Reeeceep ....'
Ana muhalefet partisi lideri (65):
Biz insanımızı seviyoruz, biz Müslümanımızı seviyoruz, biz Ortodoksumuzu
seviyoruz, biz sanatçımızı seviyoruz, biz Budistimizi seviyoruz, biz mankenimizi seviyoruz, biz Kuğçe Tazaz'ımızı seviyoruz. Ne yapıp edicem Erdoğan'ın
yüzündeki maskeyi indireceğim, benim adım Kemal, biz hepinizi
seviyoruz!
Şüpheci – olasılıkçı - postmodern bir akademisyen (47):
Tuğçe Kazaz; şayet Müslümanlar inançlarında haklı iseler, bu tercihiyle
ciddi manada avantaj sağladı. Değilse, risk aldı. Bütün inançların, bütün
iddiaların, bütün yaklaşımların şu veya bu oranda doğru olma olasılığı vardır,
aynen yanlış olma olasılıklarının da varit olduğu gibi. Öte yandan, en kesinmiş
gibi duran olguların bile, bırakınız doğruluğunu, varlığının bile
ispatlanamayacağı da kuantum kozmolojisinin vaz'ettiği son ilmi
gerçeklerdendir. Bu yüzden de, diğer bütün olay-olgu-süreçlerde olduğu gibi
Tuğçe Kazaz meselesinde de kesin konuşmak ve nihai hüküm vermek için vakit
henüz çok erkendir; böylesi bir tutum, çok yanıltıcı olacaktır. Kazaz'ın
tercihinin anlamı, önemi, doğruluğu ve olası sonuçları hakkında gerçeklerle
mutabık tespitte bulunabilmek için, evrenin 50 milyar yıl içinde olacağı
varsayılan Büyük Çöküş'ünün (Big Crunch) gerçekleşmesini beklemek gerekir.
tabii, ‘şüpheci – olasılıkçı (sceptical probabilistic)’ bakış açısıyla, evrenin
sonsuz olduğuna ve büyük çöküşün asla gerçekleşmeyeceği devam yoluna da prim
vermek gerekir. Bu durumda, Tuğçe Kazaz'ın tercihi hakında gerçeklikle mutabık
ve mutlak doğru diyebileceğimiz bir hüküm verebilmek için, 50 milyar yıl değil,
sonsuza kadar beklemek gerekir. Ki, bunun da hem sıkıcı, hem de gayrı-pratik
olduğunu kabul etmek durumundayım. Ehmm, bu durumda, Tuğçe Kazaz vak'asına dair sarf ettiğim buradaki lâkırdımı silin hafızanızdan derim. Zirâ, sanırım böylesi hayatınızı
daha kolay yaşamanıza yardımcı olacaktır. Şüpheci - olasılıkçı olmak zor zenaat
anlayacağınız.
Ateist bir serbest meslek erbabı (37):
Ülkenin İslâmi bir otoriterizmle yönetildiği şu süreçte, Tuğçe Kazaz’ın bu
tercihi bana hiç de garip ve sıra dışı gelmedi doğrusu. Genç manken, tek
kelimeyle zamanın ruhunu yakalamış diyebilirim. Benim görüş açıma göre, evren
karşısındaki zayıflığının, çaresizliğinin, bilgisizliğinin altında ezilen
insanın en başarılı icadıdır yaratan idesi ve bunu temel alan bütün dini
sistemler. Daha fazla konuşarak ne sizin, ne de kendimin başını belâya sokmak
istemem doğrusu. Ama, şu kadarını söylemek de zaruridir; Türkiye’deki
atesitlerin büyük kısmı, şartlar biraz daha zorlaşırsa, ülkeyi terk etmeyi bile
düşünebilecekleri bir noktaya doğru adım adım sürüklenmektedir. Malûm, İran’ın popülasyonunun
en kaliteli kısmını oluşturan milyonlarca Batılı, seküler ve modern yaşam tarzı
yanlısı yetişmiş kaliteli aydını, son 30 yılda, başta ABD olmak üzere, küresel
bir diaspora oluşturmuş durumdadır. Böyle giderse, birkaç yıl içinde,
milyonlarca TC vatandaşının da ülkelerini terk ederek, Batı’da politik mülteci
konumuna düştüğünü görmemiz pekalâ mümkün olacaktır diye düşünüyorum. Tuğçe Kazaz’ın
son dönüşünün bana söyledikleri budur.
Fransa Konsolosluğu görevlisi bir Budist kadın (57):
Biz Budistler reenkarnasyona inanırız. Meselâ ben, lahana olduğum bundan önceki yaşamımı, haşlanmış suya atılarak, büyük acılar içinde tamamladım. Karınca olduğum ondan önceki yaşamımda yeterince çalışmayıp, cırcır böcekliğine özendiğim için geldi başıma bu. Bizim inancımızda insanlar sayısız kere dünyaya gelir, her seferinde de, önceki gelişlerinin kefaretini öderler. Tuğçe Kazaz, bizim onlarca hayata sığdırmakta zorlandığımız reenkarnasyonları, kısacık hayatında yoğun olarak yaşayarak, yeniden doğuş alanında sınırsız bir potansiyele sahip olduğunu kanıtladı diye düşünüyorum. Geleneklere ve akidelerine aykırı ama, şayet bir kadın Dalay Lama olabilmiş olsaydı, bu mutlaka Tuğçe Kazaz gibi spin atma potansiyeli yüksek birisi olurdu. İtiraf etmeliyim ki, Tuğçe'nin bir sonraki reenkarnasyonunda ne olarak dünyaya geleceği, biz Budistler arasında ciddi teolojik ve felsefi tartışmalara neden olmakta. Neticede, Tuğçe Kazaz'ın bir an önce Nirvana'ya ermesini dilemekten başka ne denebilir ki?!?
Fransa Konsolosluğu görevlisi bir Budist kadın (57):
Biz Budistler reenkarnasyona inanırız. Meselâ ben, lahana olduğum bundan önceki yaşamımı, haşlanmış suya atılarak, büyük acılar içinde tamamladım. Karınca olduğum ondan önceki yaşamımda yeterince çalışmayıp, cırcır böcekliğine özendiğim için geldi başıma bu. Bizim inancımızda insanlar sayısız kere dünyaya gelir, her seferinde de, önceki gelişlerinin kefaretini öderler. Tuğçe Kazaz, bizim onlarca hayata sığdırmakta zorlandığımız reenkarnasyonları, kısacık hayatında yoğun olarak yaşayarak, yeniden doğuş alanında sınırsız bir potansiyele sahip olduğunu kanıtladı diye düşünüyorum. Geleneklere ve akidelerine aykırı ama, şayet bir kadın Dalay Lama olabilmiş olsaydı, bu mutlaka Tuğçe Kazaz gibi spin atma potansiyeli yüksek birisi olurdu. İtiraf etmeliyim ki, Tuğçe'nin bir sonraki reenkarnasyonunda ne olarak dünyaya geleceği, biz Budistler arasında ciddi teolojik ve felsefi tartışmalara neden olmakta. Neticede, Tuğçe Kazaz'ın bir an önce Nirvana'ya ermesini dilemekten başka ne denebilir ki?!?
Neyzen bir sufî (49):
Tuğçe Kazaz aslında İslâm’a değil, ‘Zat’ına dönmüştür. O, dünyaya bakmış,
kendini görmüş, kendine bakmış alemleri tespit etmiş ve nihayetinde de, bütün
bunlarda O'nun sıcaklığını, sevgisini ve merhametini görerek bir kez daha O'na
yönelmiştir. Sevgili Tuğçe Kazaz, Müslümanım dediğin de de, Ortodoksum
dediğinde de, Budistim dediğinde de ve hatta ''ben hiçbir şeye' inanıyorum!'
dediğinde de aslında hep aynı şarkıyı söylemekte, hep aynı ezgiyi terennüm
etmektedir: ‘ben gönül ehli bir hatun
kişiyim, sevgi aleminde neşeli bir titreşimim’. Budur bir sufînin nokta-ı
nazarından Tuğçe Kazaz’ın yapıp ettiklerinin mana ve ehemmiyeti. Biz hepimiz, O’na
inanalım, ya da inanmayalım, ister istemez O’ndan rabbani bir öz taşımaklığımız
itibarıyla, fıtrî olarak O’na aitiz; O’ndan geldik, O’na döneceğiz. Ateistin
de, en koyusundan ve muhafazakârından müminin de akıbeti budur ve bundan
ibarettir sevgili TV gazetecisi kardeşim benim.
yabacılardan yorum geldiğini pek sanmam ama t.c. insanı bu kadar öngörülebilir biçimde gıybeti yapar, yaptı da. yazık tabi. en çok liselileri görünce üzülüyorum, yaşlıları zaten kurtarılamaz da, gençler bari uymasa..
YanıtlaSilyazılarım blogumun dışında (içerik konularına göre) aynı anda milliyet blog, radikal blog, hürriyet yazar kafe, ekşi sözlük, itü sözlük, cogito sözlük, tahinpekmek.org, fikrikadim, nüve.biz, yazargundemi.com başta olmak üzere çok sayıda mecrada birden yayınlandığından, ummadığım adeslerden ummadığım tepkiler alıyorum. tepkiler beni sevindiriyor doğrusu. tabii küfür olmamas kaydıyla.... ben, yazılarımın görmezden gelineceğine, acımasızca ve en ağırından olmak kaydıyla (tekrar söylüyorum: küfür, hakaret ve ötekileştirme suçu işleyenler hariç), eleştirilmesini tercih edenlerdenim....
YanıtlaSil