twitter'da, gerçek mi, yoksa fake mi olduğuna bir türlü karar veremediğim, lâkin, trol avlamak, sazan yakalamak amaçlı olmaklığı yüksek ihtimal olan
#bizfenerbahceyizsampiyonualkislariz şeklinde bir başlık (tabela, heştek) dolaşıyor şu aralar.
bu da bende 'lan olm, lan kzm; bi gidin be, bi gidin şurdan! siz kimi yiyosunuz, neyin kafasını yaşıyosunuz allasen' diye höykürme ihtiyacı doğurmakta nedense.
aslında, neden olduğu belli, zirâ; bu alemde aklı ve fikri olanın, hadi bunlardan yeterince nasiplenmemişse de, acıcık gri hücreciği cukkasına atabilmiş herkeslerin malûmu olduğu üzere, haso fenerbahçeli galatasaray'a, harbi galatasaraylı da fenerbahçe'ye kin, düşmanlık, garez, nefret ve hasetlik besler. bunun aksini düşünmek dahi mümkün değildir, verili realite budur.
bir diğer deyişle, bunun niyesi, niçini yoktur. sadece 'bu budur!' ve olay özetle 'kodum mu oturturum'dur!
gs - fb rekabetinin tarih boyunca, ve ama, özellikle de bu sürecin son birkaç on yılında kazandığı içerik, onların fanatik taraftarlarını, hasmına, sevgiyi, zerafeti, özeni, ihtimamı, sportmenliği ve saygıyı iptal ederek davranmaya adeta zorlamaktadır. rekabetin böylesi bir saygısızlık, sevgisizlik, zorbalık, nefret, şiddet, barbarlık, vandallık ve irrasyonalite zemininde yaşanıyor olmasının mantıklı, akli, doyurucu bir açıklaması ve derin bir manası yoktur gibi geliyor bana.
bu benzersiz kabalık ve kabadayılık destanı; uçsuz bucaksız bir nefret ve akıl dışılık atmosferinin, söz konusu rekabeti domine ettiği gerçeğiyle; kulüp yobazlığıyla soslanmış seviyesiz bir takımdaşlık ruhunun hükmünü çatır da çatır icra ettiği hadisesinin kanatları altındadır.
yine de, pozitivizmle çokça beslenmiş bir benliğe ve muhayyeleye malik olmaklığım; üstüne üstlük bi de itü'de mühendislik eğitimi almaklığım hasebiyle, bu rekabetin nasıl olup da böylesi bir rotaya saptığına kafa patlatmaya devam eder dururum.
dururum da, yukarıda paylaştığım o 'bu budur!' ve 'kodum mu oturturumdur!' ifadelerini aşan bir nedenler-niçinler-çünkiler manzumesine erişmem bi türlü mümkün olamaz.
derken, madem ölümcül spor kulübü rekabeti sosyoloji disiplininin popüler kültür alt kimliğinin bir unsurudur, öyleyse, sosyoloji üst disiplininin satır aralarını okumaya ehil olabileceği film, çizgi roman gibi diğer popüler kültür fenomenleri, çözmekte zorlandığım gs - fb çatışmasının doğru okumasının yapılmasına katkı sağlayabilir diye düşündüm.
nitekim, bu devam yolu, problemin tarafımdan anlaşılmasına bir miktar katkı sağladı.
kemal sunal'lı o müthiş kadrosuyla hafızalarımıza adeta kazınan tosun paşa filmindeki seferoğulları - tellioğulları kan davasını, ya da, red kid'in düşman aileler isimli albümündeki kepçekulaklar - kargaburunlar kavgasını alalım ele. gs - fb husumetini ve çatışmasını, bunlar üzerinden tercümeye kalktığımızda, 'neden' sorusu azıcık vuzuha kavuşuyor sanki, öyle değil mi?
'bunlar bahse konu düşmanlığın kodlarını deşifre etmeme yetmedi memedalibey, n'olur acık daha ipucu, ayağının turabı olayım, nooolur, birazcık daha harf alim!' deyû zırlanıldığında ise, merak buyurulmasın, bu iş için kullanışlı olan bir başka imkânı daha devreye sokabiliyoruz.
bu da, bu topraklarda izlemeyeninin artık kalmadığını sandığım neşeli günler filmidir.
sıkı ve köklü düşmanlıklar ve kan davaları temelinde gelişen tosun paşa filmiyle, red kid'in düşman aileler albümlerinin gs - fb rekabetini açıklamaya sağlayamadığı entelektüel katkıyı; asri cihangir turşucusunu işleten dönmez ailesinin iki reisi, kâzım dönmez (münir özkul) ile saadet dönmez (adile naşit) arasındaki kavganın, itişmenin, düşmanlık ve anlaşmazlığın diyalektiğini tahlil etmenin sağlayabileceğini umuyorum.
'doktor bu ne, doktor bu ne?' diye soran saftirik elemanlarla; 'hocam, bu da mı gol dil, ya, bu da mı dil ya?!?' diye ağlaklık edenlere bi kez daha söyleyeyim ki: budur hemşerim, bu rekabet budur ve sadece tellioğulları - seferoğulları itişmesi, kargaburunlar - kepçekulaklar didişmesi ve kâzım dönmez- saadet dönmez kapışması kadar derin, anlamlı ve mantıklıdır.
sürecin, althusserci jargonla dillendirecek olursam, salt öfke ve nefretten ibaret olan bir 'öznesiz, ereksiz sürçme' şeklinde tezahür ediyor oluşu; fanatik ve koyu gs'lı ve fb'li olmanın, hudutları belirsiz bir öfkenin deli balından arsızca yemekten ve kapkara bir nefretin dipsiz ve bitimsiz şehvetine teslim olmaktan kaynaklanıyordur sanırım.
bu yüzden de cümle ekşi efradına tavsiyem, klişe, yapmacık ve özenti olduğu ayan beyan ortada olan #bizfenerbahceyizsampiyonualkislariz nev'inden liboş-entel-dantel-hümanis ayaklarını zerrece kaale almamalarıdır.
bu arada, twitter'daki son tt'lerden biri 'gördünmüfenev ebeninamsterdamını' bahsettiğim fanatik takımdaşlığı çok eyi hülasa etmektedir.
özetle muhteremler ve muhteremiyeler, real madrid gs'ı elediğinde fenerliler nasıl dört kol çengi göbek atacak derecede sevindirik oldularsa; dün benfica'nın fb'i elemesi de gs'lıları o derecede sevindirmiş ve adeta takımları yeniden avrupa şampiyonu olmuşçasına seretonin patlaması yaşamalarına yol açmıştır.
hem gs - fb arasındaki mezkûr patalojik rekabet ve hem de, bu yazı boyunca serdettiğim ve bahse konu rekabetin karakterini taşıyan sevgisiz ve saygısız üslûbum, ancak, futbol alemimizin seferoğulları ve tellioğulları, kargaburunluları ve kepçekulakları, saadet dönmez'i ve kâzım dönmez'i olduğunu idrak ettiğim gs ve fb'nin aralarını bulacak bir akil insanlar hey'etinin yoğun mesaisine müteakip düzelebilecektir ancak.
o zamana kadar da, hiç kimse, twitter'da mivitırda #bizfenerbahceyizsampiyonualkislariz ya da #bizgalatasarayizuckulvardakosanasapkacikaririz gibi sersem sepelek ve süzme salak hareketlere, bu gibi özenti-liboş-entel-dantel-hümanis yalakalıklarına tevessül etmesin derim. sayıyla kendimize gelelim ve eski köyümüze böyle yeni ve de abuk sabuk, taklitçi, tanzimat kafası ürünü, plastik, yapmacık adetler getirmeye kalkmayalım arkadaşlar, olmaz mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder