patolojik bir şahsın neden olduğu ibretâmiz bir vakıa: şirket dövmeli çalışanını darp edip tazminatsız kovan şirket yöneticisi*





'şirket dövmeli çalışanını darp ederek ve hatta meydan zopalamasına maruz bırakarak beş allah kuruşu bile vermeden kovan gadder şirket menaceri mi olurmuş?!?' demeyiniz â dostlar!

olur, hem de bal gibi olur.

inanmazsanız dervigo:

ulusal çapta hizmet veren bir kargo şirketinde moto kurye kadro kadrosunda çalışan (ofisimin hemen karşısındaki hizmet noktasında istihdam ediliyordu) bir emekçi; amirlerine yağ çekmek için değil; çalıştığı şirketten gerçekten memnun olduğundan, saçlarını kazıtıp kafasına, kurumunun dövmesini yaptırmıştı.

başına bir şey geçirmediğinde hemen göze batan bu kocaman dövmesine, sevecen bir içerikle ve olabildiğince de onun özeline saygısızlık yapmamaya ihtimam gösteren bir üslûpla, birkaç kere takıldığımı
hatırlıyorum.

geçen kıştı. aylardan da sanırım şubat'tı. akşam 20.30 sularında ofisimi (aslında kitap koleksiyonumu ve devasa arşivimi barındıran mekân demek daha doğru olur) kapatıp, ataköy 4. kısımdaki evime doğru yürümeye başlamıştım ki, mızıl mızıl ağlayan bir insan sesiyle irkildim. apartmanımın hemen önünde çömelmiş vaziyette ağlayan bir delikanlı vardı. bu, zaman zaman dövmesine takıldığım o kargo şirketi kuryesiydi.

rahmetli ananemin (osmanlı kadınıydı, hökümet gibi kadın dedikleri kıratta ve evsaftaydı) bir lâfı düşüverdi hemen aklıma o an. şöyle derdi ananeciğim: 'iki şeyin ağlamasına tahammül edilmez: erkeklerle mandaların!'

ağlayan manda görmediğim için, bu hususta ananeme katılmakta mütereddidim. lâkin, erkeklerin ağlaması hususunda ona % 100 iştirak ediyorum. erkeklerin, özellikle de bazılarının ağlaması gerçekten de katlanılamayacak denli acı verici olabiliyor.

'n'oldu sana, niye böyle üzgünsün?' diye sorduğumda, önce, birbirine karışan gözyaşı, sümük ve salyalarını, henüz üzerinden çıkarmadığı şirket formasının yeniyle temizlemeye çalışmış, ardından da, içten, tâ yüreciğinden kopup geliverdiği aşikârane olan hıçkırık sadmelerinin sık sık kestiği melül mahzun bir edayla anlatmaya çalışmıştı meramını yavrucak:

ekşi sözlük okuruymuş (bunu duyduğumda, bahse konu mecranın yazarı olmak için akreditasyon talebinde bulunduğumu ve de mezkûr başvurumun neticelenmesini beklediğimi hatırlamış ve içimden 'ahhha, işte, emekçi gençlik de ekşici, ollleee!!!' moodunda sevindirik olmuştum gayri ihtiyari ve insiyâkî olarak) bu emekçi kardeşimiz. üstelik de öyle böyle değil, her gece en az üç saatini ekşiyi okumaya hasredermiş garibim.

ex-kargo motorcusunun ekşiciliği sadece okumakla da mahdut değil imiş. o, beğendiği bazı başlık içeriklerini, yapabildiğince, elinden geldiğince hayatına uygulamaya da çalışırmış.

anlattıkça açılan ve daha akıcı konuşmaya başlayan kargo şirketi dövmeli genç, lâfı nihayet hadisenin özüne getirmeyi bildi. aktardığına göre, ekşi'deki en beğendiği başlıklardan birisi de (bkz: #33862034) imiş. bu genç emekçi kardeşimiz, bu başlıktan öylesine etkilenmiş ki, ondan aldığı ilhamla saçlarını hemen kazıtıvermiş ve yerine de, bütün kafatasını ve alnını örtecek şekilde, şirket dövmesini nakşettirmiş.

işte ne olduysa bundan sonra olmuş ve şahsın hayatındaki belâlar adeta birbirini izlemeye başlamış. bahse konu dövmesi yüzünden çalışma arkadaşları, müşterileri, amirleri, ailesi, mahalledeki eko-sistemiyle sürekli olarak problemler yaşar olmuş. öyle ki, bu atışmalar ve sataşmalar zamanla elemanı agresiflik katsayısına zirve yaptırmış ve başının da belâlara duçar olmasına neden olmuş.

nihayet, bana bunu anlatığı 20.30 - 21.00 aralığından birkaç saat saat önce, işte bu eleman, sanırım anksiyete ve stres hormanlarının aşırı mesai yaptıkları bir sürece tekabül eden bir aktüel uğrakta, oldukça masum sayılabilecek bir takılma yüzünden bir müşterisine önce ters, ardından da oldukça ağır cevaplar vermiş.

işte dananın kuyruğu da tam o sırada kopuvermiş. oldukça yakışıklı olan bu kargo elemanının, ön bankodaki güzel mesai arkadaşıyla olan duygusal yakınlığına zaten epeydir gıcık olan amiri, olaya çok sert bir üslûpla müdahil olarak bizim elemana 's.ktir!' çekivermiş. sevdiği kızın ve mesai arkadaşlarının gözleri önünde bu şekilde istiskal edilmesini tahammülfersa bulmuş olacak ki, dövmeli genç, mezkûr tavrın altında kalamayarak amirine sert bir cevapla mukabele edivermiş.

hemen akabinde de, amiri, 'şirket dövmesi yaptırmış çalışanını döverek ve 5 allah kuruşu bile vermeksizin işten kovan gadder şirket yöneticisi' başlığıyla müsemma bir fiilin faili olmuş. diğer bir deyişle, yardımcısıyla birlikte bizim kuryeyi pataklayıp, hemen akabinde de, bırakınız birkaç yıllık emeğinin karşılığını ödemeyi, çalıştığı son ayın hak edişini bile vermeyerek, yaka paça kapının önüne koyuvermişler fukarayı.

ekşi sözlük fanatiği olan bu şirket dövmeli emekçinin hikayesi özetle böyleydi dostlar. o, pıtır pıtır konuşmaya, bana, dilinin döndüğü, aklının erdiğince, durumunu aktarmaya devam ederken, beyinciğimden beyin köküme sıcak sımsıcak bir şeylerin aktığını hissettimdi. ardından da, boğazımdan göğsüme ve batınıma doğru akan kaynar mailerin tesiri altında kaldığımı hatırlıyorum.

elim ayağım boşalmış, hüngür hömkür ağlamamak, ağlamaya devam ederken de, bu zımzırlak vaziyette ona sarılıp teselliye çalışmamak için kendimi zor frenlemiş idim.

işte o an, içimden, ama ta derûnumdan gelen bir itkiyle (yoksa sesle mi demeliydim?) gökyüzüne baktım. baktım ve adeta çarpıldım! çarpıldım, zirâ, çukurovadaki ve missisipi'deki ve mısır'daki ve hint kıtasındaki pamuk deryalarını andıran o bembeyazımtırak kümülonimbüsparaselsus oluşumlarının arasından yüzünü zarifçe gösterigösteriveren semâ parçasının karşısında başka türlü bir halet-i ruhiyeye malik olmaklığım söz konusu dahi olmazdı tabiatıyla.

adeta ruhumu yıkayan o gayrı-dünyevi ve bir nevi parliament lacivertliğindeki semâ parçasına doğru derin derin ve uzun uzun iç geçirdim. bu iç geçirme ameliyesi sırasında, ruhumda - kalbimde - bilincimde - benliğimde - kimliğimde, tam da emmanuel kant üstadıma yakışan vakar ve ehemmiyette bir vazife şuuru teessüs ettiydi.

dedim ki tam o anda, o derûnî lâhzada, 'ey ziyaver şencan, ey ekşi sözlük yazarı aday adayı; bir gün, şol memleketteki her fânî gibi, okuma yazmayı kıvırmış her memleket evlâdı gibi, sen de elbet ekşi sözlük yazarı olacaksın; işte o vakit, bu trajedi gelsin heman aklına. gelsin ki, artık ekşi sözlük yazarlık mertebesine çıkmış ehemmiyetli birisi olarak, bahse konu trajediyi sözlüğe taşıyabil. bu suretle de, sözlükteki metinlerin, yoksul kent emekçileri üzerindeki tesirlerinin trajedik neticelerine dair uyarmış ol parçası olduğun o görkemli komünitiyi. aydınlat ortamı, tenevvür et mediumu; bilginin, erdemin ve faziletinin nuruyla yıka ayak bastığın ol mekânı!'

evet ey sevgili ve ey muhterem ve ey muhabbete lâyık ekşi sözlük taifesi; lütfen, bakınız çok reca ediyor ve şeddeli bir şekilde altını çizerek ısrarla söylüyorum ki, yazdıklarımızın mes'uliyeti fevkalâde ağırdır ve her an bir yerlerde birileri, bizim entrylerimizi kendisine rehber addederek hayatına tatbike çalıştığından nâşi, olumsuz bir takım hadiselere maruz kalıyor olabilmektedir.

bu bakımdan da, 'şirket dövmeli çalışan' gibi şeyler yazarken, 1 kerre değil, 3 kerre, hatta 5 kerre bile değil, meselâ 19 kerre felan, düşünelim ve taşınalım ve buna müteakiben yazalım bu kabil şeyleri derim efenim.

valla vaziyet böyleyken böyle; öyleyse, siz de, söylemedi demeyin diye yazdım bu ibretnameyi. gerisi artık insafınıza, izânınıza ve vicdanınıza kalmış.

* ilkin ekşi sözlük'ye yayınlandığından, içerisinde, bu mecraya dair referanslar barındırmaktadır.

hamiş: ekşi sözlük'e girdiğim bir entrimin içeriğiyle başlığı arasında, site adminastörleri tarafından, bir 'insicamsızlık' tespit edildi ve akabinde de uyarıldım. bunun üzerine, bahse konu metni silip, tamamen hayal mahsulü olan, yukarıdaki metni ikame ediverdim. bunu okuduğunda, büyük bir iyi niyetle, içerdiği hikâyeyi gerçekten yaşanmış bir vakıa olarak değerlendiren ve bunun üzerinden beşeri kaygılarını belirten, ya da, bana, bu metin üzerinden sosyolojik ve politik ayarlar vermeye çalışan bütün okurlarımdan bu vesileyle özür dilemeyi, en samimi ve içten hissiyatımla söylüyorum, ödenmesi zaruri bir borç bilirim. sağ olsunlar var olsunlar:-))) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder