1 - İçime Don Kişot mu kaçtı?
Kuvantum mekaniğine, ontolojiye, epistemolojiye, matematiğe, mantığa, kozmolojiye, teolojiye, 'akıl - benlik - bilinç - zekâ - kendilik - farkındalık'a, yapay zekâya, tarihe, edebi klasiklere, dil bilimine ve bilcümle 'meta söylemler'e dair okumalarımı bilenler 'bunca önemli şeyin yanı sıra, kurmaca edebiyat eserleriyle çizgi romanlara neden o kadar çok zaman harcıyorsun?!?' diye sorarlar bazen. 'Hoşlanıyorum da ondan' diyerek kestirip attığım da olmuştur; 'Don Kişot'un reenkarnasyonuyum sanırım; kurmacasız, fantazmasız yapamıyorum' diyerek işi sarkastizme vurduğum da.
Vaktim müsait ve keyfim de yerinde olduğunda ise, hakkında bir şeyler bilmemizden bağımsız olarak saygı gösterip muteber addettiğimiz (bazılarını yukarıda zikrettiğim) alanlara / konulara verdiğimiz değer kadar kurmacalara da değer vermemin (fantastik ve bilim kurgu edebiyatının; başta 'ana akım (mainstream)' dışındakiler olmak üzere, grafik romanların (siz de onları bundan böyle 'çizgi roman' yerine bu şekilde isimlendirin, olmaz mı?); tv dizilerinin; filmlerin; reklâmların, popüler müziğin; internet dedikodularının;
grafittilerin; bilgisayar oyunlarının, contemporary art'ın çeşitli form ve disiplinlerinin; seyirlik sporların, sahne sanatlarının içerdikleri o çok zengin alt metinlerle; bütün bu antitelerin ima, iddia, itiraz ve nispet ettiği mesajları çok önemsiyor olmamın yanı sıra) en önemli nedenini paylaşır ve 'aslında kurmaca - uydurmaca falan yok, her şey gerçek'; ya da, 'gerçek dediğin her şey zaten kurmacadan - uydurmacadan ibaret değil mi?!?' merkezindeki görüşlerimi dillendirmeyi tercih ederim.
2 - 'Nominalizm vs. realizm ve 'ampirizm vs. rasyonalizm'
Bu metnin başlığını, 'Don Kişot, Tintin, Gandalf, Peter Pan, Harry Potter, Darth Vader, Süperman, Roland Deschain, Tex, Red Kit, Corto Maltese ve Spiderman yaşıyor mu; ya da, 'nominalizm vs. realizm''i hatırlayıp, 'eyvah, o bitmek tükenmek bilmeyen 'nominalizm - realizm', ya da 'rasyonalizm - ampirizm' dikotomilerine gireceğiz şimdi?!' endişesine kapılmanıza gerek yok. Zirâ, metnin devamında mezkûr mecrada yürüyüp kurmacalara niçin önem verdiğimi felsefe bazında temellendirmeye gayret ederken; felsefi kavramlar arasında boğulmamaya da azami özen sarf edeceğim.
İlkin birbiriyle taban tabana zıt gibi görünen; ancak, özet halinde açıklamaya çalışacağım üzere, aslında çelişmek şöyle dursun, bilâkis birbirlerini destekleyen ve bütünleyen iki argüman paylaşıyorum:
(i) 'Her kavramın (ad) maddi karşılığı vardır'; ya da 'maddi mütekabili na-mevcut olan kavramsallaştırılamaz'.
(ii) Bir 'şey' düşünüldüğünde madden potansiyeldir; dillendirildiğinde, potansiyel, kuvveden fiile çıkar.
İlk argüman ampirist ve nominalist, ikincisi ise rasyonalist ve realist felsefi duruşların bagajına aittir. Felsefeyle, öyle çok fazla değil, şöyle ucundan köşesinden ilgilenenin bile hemen teslim edeceği üzere, rasyonalizm ve realizm, bu metinde, bizim gündelik konuşmalarda onlara yüklediğimiz anlamlarda değil; felsefe tarihindeki bağlamları çerçevesinde kullanılmışlardır.
(i). argüman insanın meziyet, istidat, kapasite, iktidar ve ehliyetine dair olup; onun varlık kümesindeki faaliyet, ilişki ve süreçleri hakkında kullanabilir. Fizik, bu düzlemin karakteristik ve deskriptif disiplinidir.
(ii). argüman ise, beşeri hakikate aşkın (müteal / transandan) olan 'İdealar Alemi'nin (A'yân-ı Sabite) Kurucu Aklı, Yaratıcı İradesi ve Şirksiz Mimarının tasarrufları için caridir. Kısmen metafizik ve bütünüyle teoloji (ii). argümanın tarif ve tavsif ettiği 'Fail' hakkında konuşmaya çalışır.
(ii). argümanı felsefe dışına ötelemeye amaçlamış duruşların en bilindiklerinden birisi Wittgenstein'ın TLP'un son argümanında dillendirdiği 'Wovon man nicht sprechen kann, darüber muss man schweigen (Whereof one cannot speak, thereof one must be silent ya da 'About what one can not speak, one must remain silent') görüşüdür. 'Hakkında konuşulamayacağa dair susmalı' önermesini, felsefe için kısıtlayıcı, hatta, kastre edici buluyorum. Metafizik ve ontolojinin mezkûr sahaya dair konuşmaya ehil, mümeyyiz ve muktedir olduğunu düşünenlerdenim.
3 - Platonist - Realist deskriptif yaklaşım
Nominalizm'in (adcılık) tersine realizm isimlerin / kavramların bir hakikati olduğunu, bunların platonist tümellere denk düştüğünü savunur.
Corto Maltese |
düşünüldüğünde, o potansiyel olarak mevcuttur artık. Onun maddi mütekabilinin ontolojik alana çıkması için zikredilmesi kâfidir. Bu argümanın ihata ettiği imkân ve kâbiliyetler beşeri değildir. İnsan, idealar alemindeki 'Alem-i A'yân-ı Sabite) 'Kurucu Unsur, Yaratıcı Akıl, Yöneten İrade' değildir. O, idealar aleminin zaten var olan kavramları zikredebilir ancak; yenilerini, namevcut olanları icat etmek ise, onun asla ihtiyarında olmayan bir husustur. İdealar alemindeki adların / kavramların / ideaların sayısı, onun kurucu unsurunun sonsuz yaratma kapasitesinini bir tezahürü ve nişanesi olarak sonsuzdur!
Bir diğer deyişle, idealar aleminin Kurucu İradesi / Yaratıcı Aklı, insana bu düzlemde zerre miskal mertebesinde bir yaratma imkânı ve kâbiliyeti bile tanımamıştır.
Bu arada, Yaratıcı İdea'nın zamanına şöyle bir değinmekte de fayda var. O'nun aşkın zamanı, bizi kuşatan beşeri zamandan (derece bakımından değil) mahiyeti itibarıyla farklıdır. Kurucu Akl'ın / Yaratıcı İrade'nin zamanı; 'geçmiş - şimdi - gelecek'in ardarda aktığı beşeri zaman şeklinde değil, bütün zamani kiplerin hep birlikte gerçekleştikleri bir nevi 'sonsuza kadar genişlemiş bir şimdiki zaman' şeklinde tecelli eder.
Roland Deschain ve Kara Kule |
4 - Uydurulan hiçbir şey uyduruk değildir!
Bu metin boyunca serdedilen görüşlerin muhtasarı olan dört argüman:
(i) : Her kavramın maddi bir mütekabili vardır.
(ii) : İnsan yoktan kavram üretme / yaratma / kurma / inşâ etme istidadına malik değildir; bir diğer deyişle, insan ne maddesi olmayanın kavramını kurabilir, ne de kavramı olmayanın maddesini icat edebilir.
(iii): İdealar aleminin Kurucu Öğesi / Yaratcı Aklı / Yönetici İradesi, yoktan idea kurmaya ehil, mümeyyiz ve muktedir 'Yegâne Hakikat'tir.
(iv) : Kurmaca unsurlar kümesinin bütün elemanlarının, ya evrenimizin uzay-zaman örgüsünde; ya da, paralel evrenlerin birisinin (ya da birkaçının) uzay-zaman dokusunda mutlaka maddi mütekabilleri vardır.
Masal, efsane, fantazmagorik öykü gibi bütün kurmaca anlatıların komponenti olan 'gerçek dışı, uyduruk, uçuk, akla aykırı, fantastik fenomenler'; Yaratıcı Akıl tarafından akledildikleri 'an'dan, yâni, ezelden beri idealar aleminde zaten mevcutturlar. Bunlar, dillendirildiklerinde ise, maddi evren(ler)in de bir yerlerinde zuhur eder ve cismani hayatlarını sürmeye başlarlar. Gryphonlar, unicorn'lar, tepegözler, elfler, periler, cinler, pegasuslar, orklar ve diğer fantastik varlıklarla bütün beşeri kurmaca karakterlerin bir yerlerde yaşıyor olma keyfiyetlerinin temelini işte bu hakikat teşkil etmektedir.
5 - Evet, içime Don Kişot kaçtı; ya da, bütün çabam bir 'NİÇİN?!?' uğrunadır
(a) Blogumun mottosunda da dillendirdiğim üzere 'olan biteni zerre miskal mertebesinde anlayabilmek adına, mütemadiyen yüksek sesle düşünüyor, benzer duyarlılıkları paylaştığını sandıklarıma, bu blog benzeri, işaret fişekleri yolluyorum. bütün debelenmem bir 'NİÇİN!' uğrunadır anlayacağınız'. Böylesi bir mottonun peşinden giden birisinin; 'fantastik ve bilim kurgunun, bütün 'genre'larıyla grafik romanların, tv dizilerinin, filmlerin, reklâmların, popüler müziğin, internet dedikodularının,
grafittilerin bilgisayar oyunlarının, contemporary art'ın seyirlik spor ve sahne sanatlarının içerdiği o çok zengin alt metinlere ve mesajlara da önem atfetmesinden daha tabii ne olabilir ki?!?
(b) Metnin önceki bölümlerinde felsefi olarak temellendirmeye çalıştığım o 'bütün
kurmacalara gerçeklik payesi izafe etme ve 'aslında kurmaca - uydurmaca diye bir şey yok; her şey gerçektir'; ya da, 'gerçek dediğin her şey zaten kurmacadan - uydurmacadan ibarettir değil midir?!?' merkezinde bir entelektüel tavır inşa etme gayretim, yukarıda (a) paragrafında serdettiğim argümanla birlikte değerlendirildiğinde; benim niçin muhatap olduğu her kurmacaya inanmaya teşne bir 'Muasır Don Kişot' olduğum rahatlıkla anlaşılabilir. Anlayacağınız, evet, benliğimde bir Don Kişot barındırdığım doğrudur ve tabii ki Don Kişot, Tintin, Gandalf, Peter Pan, Harry Potter, Darth Vader, Süperman, Ronald Deschain, Tex, Red Kit, Corto Maltese vd bütün kurmaca kahramanlar da, (evrenimizin ya da diğer evrenlerin bir yerlerinde) yaşıyor olmak durumundadır.
Kuvantum mekaniğine, ontolojiye, epistemolojiye, matematiğe, mantığa,
kozmolojiye, teolojiye, 'akıl - benlik - bilinç - zekâ - kendilik - farkındalık'a, yapay zekâya, tarihe, edebi klasiklere, dil bilimine ve bilcümle 'meta söylemler'e dair yaptığım okumaların yanına, kurmaca edebiyat eserleriyle çizgi romanları da bol bol eklemeyi ihmal etmememin esbab-ı mucibesi budur işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder