Teyfur Erdoğdu yukarıdaki haritayı Twitter'da paylaştı. Altına düştüğü ve ilk okunduğunda 'ekonomist (ekonomik indirgemeci)' bir ifadeye maruz kaldığınız izlenimini edinmenize yol açabilecek olan ''Türkiye'nin tweet haritası aynı zamanda kapitalizmin ayak izidir!' argümanına dair olan itirazım dillendirecektir ilerleyen satırlarda.
Yukarıdaki haritanın ışıl ışıl yanan yerleri, ('daima' değil!) 'çoğunlukla', Teyfur Erdoğdu'nun da işaret ettiği üzere, kapitalist üretim tarzıyla, bunun hukuk ve kamu yönetimi üzerinden tesis edilen üretim ilişkileri düzlemine tekabül eden tezahürlerinin somutlaştığı coğrafyalardır. Ancak, bazı yerler, kapitalist iktisadi gelişmişlik bakımından kendilerinden daha ileri olan diğer yerlere nispetle daha çok tweet atmış gibi gözükmektedir.
Bunu ekonomik alt yapı ile kültürel - ideolojik üst yapı arasındaki göreceli ilişki (eşitsizlik diye de okunabilir) alt metni üzerinden yorumlamak gerekir diye düşünüyorum (i).
Teyfur Erdoğdu'nun argümanına dair olan itirazımı somut bir antite üzerinden (mikro gerçeklik bağlamında) açmaya çalışacağım. Van'ın Bahçesaray ilçesini ele alalım. Bu yöremiz çok çetin kış koşulları ile bilinen (eskiden dış dünyayla olan irtibatları, kelimenin gerçek manasıyla, yılda 6 ay kesilen), kapitalist iktisadiyatın, özellikle kırsalda, geçimlik ev ekonomilerini (kapalı ekonomi) çözmeye henüz tam manasıyla muvaffak olamadığı yurt parçalarından birisidir.
Mezkûr beldemiz, tarihsel olarak tevarüs ettiği kimi özellikleri ve coğrafi konumu sayesinde, kar yüzünden dünyadan izole olduğu dönemlerde okumanın, satranç ve dama oynamanın, (internet penetrasyonunun artmasıyla birlikte de) nette sörf ve okumalar yapmanın hayat tarzı olduğu bir yer olagelmiştir.
Fatih'teki (küçük Siirt diye bilinen) Kadınlar Pazarı'na giderseniz şayet; Bahçesaraylıların, bir zamanlar bucağı oldukları Pervarililerle tutuştukları o iddialı satranç ve dama partilerine şahit olmanız işten bile değildir. Bu yöremiz satranç ve dama oynama oranı bakımından Türkiye'nin en önde gelen mıntıkalarından birisi, belki de birincisidir.
Öte yandan, Bahçesaray(lılar)'a dair olan bir metni; onların şakacı, töleranslı, (ancak geniş bir ilgi alanının, yerele özgü motiflerin tayin ettiği bir genel kültürün ve irfani bir altyapının mümkün kılacağı) otantik (sahih, yerli, sahici, yerel) bir bilgeliğe sahip insanlar olduklarına işaret etmeden tamamlamanın, mezkûr metni nâ-tamam kılacağını düşünüyorum. Onların, Kapitalist iktisadi üretim tarzı ve ilişkileri bakımından yörelerinden daha ileri bölgelere kıyasla internette daha fazla okuma yapması ve twitter'ı daha çok kullanıyor olması, (bu metin içinde, özellikle de onun dipnotunda) referans verdiğim argümanlar yüzünden, şaşırtmadı doğrusu beni.
İşte bu yüzden, yukarıdaki haritanın altına ekonomist (ekonomik indirgemeci) olarak algılanmayacağı 'kapitalist ilişkilerin, (iktisadi alt yapıdan görece bağımsız olarak şekillenme potansiyel ve istidadı taşıyan) okuma alışkanlığının, internette sörf yapmanın, kendini yazarak ifade etmenin, kültürle ve sanatla hemhal olmanın, hayatı(nı) sorgulamanın ve tabii ki tweet atmanın en yoğun olarak yaşandığı yurt köşeleri' diye yazmayı tercih ediyorum.
Hamiş:
(i): Marksist iktisat ve tarih metodolojisi, marksist ya da marksolog (marksist olmadığı halde, sosyo-politik ve ekonomi-politik antiteleri ve prosesleri marksizm üzerinden okuyan liberal bilim insanı), kapitalizmi analiz etmeye ve anlamlandırmaya çalışan hemen her görüşten araştırmacı ve bilimci bakımından (idrak etmekte olduğumuz 2015 Ocak sonunda da) önemini muhafaza etmeye devam etmektedir.
Marksist dünya görüşünün en önemli argümanlarından olan 'alt yapının üst yapıyı belirlediği (kavramlar Marx ve Engels tarafından teklif edilerek iktisadi ve politik literatürlere katılmıştır), ancak, bu varlık alanları (iktisat vs. 'kültür, ideoloji, hukuk, etik, din') arasında da birebir bir mütekabiliyet değil, bir görelilik ilişkisi ve 'son tahlilde (son kertede, nihai analizde, son çözümlemede) cari olan bir belirlenimcilik' olduğu argümanı Friedrich Engels tarafından (dostu Joseph Block'a Eylül 1890'da yazdığı bir mektupta) şöyle formüle edilmişti:
'.....tarihin belirleyici etkeni, son çözümlemede, gerçek yaşamın üretimi ve yeniden üretimidir. Ne Marx ne de ben bunun ötesinde bir şey söyledik. Ama biri çıkar da bu deyişe, ekonomik etken tek belirleyici etkendir anlamını yamamaya kalkışırsa onu soyutlaştırır ve saçmaya indirger. Ekonomik yapı etkendir; ama ideolojik üstyapı da etkendir. Bütün bu etkenler, karşılıklı etki halindedir. Ekonomik hareket, sonsuz raslantılar arasında beliren bir zorunluluk gibi, bu etkenler içinde kendi yolunu açar... kendi tarihimizi kendimiz yapıyoruz; ama bunu belirlenmiş öncüller ve koşullar içinde yapıyoruz. Bütün bu öncüller ve koşullar içindeki, son çözümlemede, belirleyici olanlar ekonomik koşullardır (The base determines (conditions) the superstructure only in the last instance!) ama siyasal vb. koşullar, hatta insan beynine yapışan gelenekler bile, temel olmamakla beraber bunda rol oynarlar' (Marx-Engels, Felsefe İncelemeleri, s.184-185. Çeviren: Sevim Belli, Sol Yayınları, Ekim 1979, 3. Baskı, Ankara)'.
Ekonomiği Politiğe Katkı'da (Karl Marx, 1859) yer alan ve meseleyi marksist noktayı nazardan çok iyi özetleyen Marx ve Engels'e ait iki metin için bknz.
http://www.solyayinlari.com/pdf/epek_marx_onsoz.pdf
http://www.solyayinlari.com/pdf/epek_engels.pdf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder