Çoğunlukla metnin finalinde yer alması beklenen hüküm argümanını başta dillendiriyorum: Listede Adonis, İsmail Kadare, Juan Goytisolo, Umberto Eco, Milan Kundera, Haruki Murakami ve Ursula Le Guin gibi çok güçlü edebiyatçılar varken; bunlardan birisine verilmemiş olan 2015 Nobel Edebiyat Ödülü'nün benim indimde zerrece bir manası, ağırlığı ve hükmü yoktur.
2015 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Belaruslu gazeteci, belgeselci ve yazar Svetlana Alexieviç'in kişiliğine ve sergilediği mücadelesine bir lâfım yok doğrusu. Bu yanlarıyla ona saygı da duyuyorum. İtiraz ettiğim husus, onun, yukarıda bazılarını saydığım abidevi edebiyat insanlarının yerine mezkûr ödülü kazanmış olması keyfiyetidir.
Sadece bu son nobelist yazar değil; İsveç Akademisi'nden 5 kişilik bir komite tarafından son 40 yılda ödüle lâyık görülen yazarların büyük kısmı benim favori yazarlarım değillerdi. Diğer bir deyişle, benim beğeni ve beklentilerimle seçici heyetin beğeni ve beklentileri çoğunlukla örtüşmemişti (Nobel Edebiyat Ödülü kazanan yazarlar hakkında derli toplu ve özet bilgi için bknz.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Nobel_Edebiyat_%C3%96d%C3%BCl%C3%BC_sahipleri_listesi).
Çok merak ediyorum doğrusu; Yukarıda isimlerini zikrettiğim, aşağıda da görsellerini paylaştığım yazarların ne eksiği vardı ki Nobel Komitesi bu yılda onları görmezden geldi?
Bu yazarlar çok okundukları için mi ödüle lâyık bulunmadılar acaba? Diğer bir ifadeyle, İsveç Kraliyet Akademisi üyeleri 'bir eserin beğeneni çoksa onun kalitesinde mutlaka bir sorun vardır' şeklinde egzajere edilebilecek olan o 'konvansiyonel seçkinci refleksi'yle mi davrandılar acaba?
Yoksa edebiyat, barış ve iktisat alanlarında verilen ödüllerin çoğunda yaptıkları üzere 'Küresel Sistemin Egemen Unsurları'nın aktüel uğraktaki (tarihsel moment) cari ve acil ihtiyaçlarını karşılamaya dönük gizli bir ajandayla mı davrandılar yine?
Bu seçimde, edebiyat marketini domine eden büyük yayın ve dağıtım tröstleriyle, onların yukarıda altını çizmeye çalıştığım çevrelerle olan simbiyotik ve mafyatik ilişkileri tayin edici olmuş olabilir mi acaba?
O nedenle ya da bu nedenle; ama, her halukârda manasız bir seçim oldu bu bence. Nobel Komitesi'ne bir edebiyatperest olarak soruyorum: en genci 80 yaşında olan aşağıdaki rafine edebiyat insanlarına, onlar öldükten sonra mı ödül vermeyi düşünüyorsunuz acaba?!?
Ursula le Guin (1929)
Adonis (1930),
İsmail Kadare (1936),
,Umberto Eco (1932)
Juan Goytisolo (1931)
Milan Kundera (1929)
Yukarıda görsellerini paylaştığım edebiyatçılar bu ödülü kazandıklarında, aslında kazanan Nobel Ödülü'nün ve İsveç Akademisi'nin bizzatihi kendisi olacaktı. Zirâ onlar, adını hizasına yazdırdıkları şeyden değer alan değil, aksine, ona değer katan sıra dışı yaratıcılardır. Özellikle son 40 yıllık pratiklerine bakıldığında; bu basit, yalın ve fakat bir o kadar da temel mahiyette olan hakikati, Nobel ödüllerinin başına çökmüş olan o dengeci, hesapçı, tutucu ve dar görüşlü heyete kabul ettirmenin deveye hendek atlatmak, ya da, bir ipliği 40 adımdan atarak iğne deliğinden geçirmekten daha zor olduğunu yaşadık ve gördük.
Yukarıda zikrettiğim sanatçıların ödülü kazanacaklarına dair bir beklentim ve ümidim yok benim. Hiç olmazsa, diyorum, hiç olmazsa, onlara göre daha genç olan Haruki Murakami'yi ıskalamasa Nobel Komitesi ve gelecek sene onu seçse, ne iyi olurdu, öyle değil mi? Bana ve kürre-i arza yayılmış olan benim gibi çok sayıdaki edebiyat muhibine sorulacak olursa 'iyi olurdu, hem de çok iyi olurdu'; öyle değil mi?
Yukarıda görsellerini paylaştığım edebiyatçılar bu ödülü kazandıklarında, aslında kazanan Nobel Ödülü'nün ve İsveç Akademisi'nin bizzatihi kendisi olacaktı. Zirâ onlar, adını hizasına yazdırdıkları şeyden değer alan değil, aksine, ona değer katan sıra dışı yaratıcılardır. Özellikle son 40 yıllık pratiklerine bakıldığında; bu basit, yalın ve fakat bir o kadar da temel mahiyette olan hakikati, Nobel ödüllerinin başına çökmüş olan o dengeci, hesapçı, tutucu ve dar görüşlü heyete kabul ettirmenin deveye hendek atlatmak, ya da, bir ipliği 40 adımdan atarak iğne deliğinden geçirmekten daha zor olduğunu yaşadık ve gördük.
Yukarıda zikrettiğim sanatçıların ödülü kazanacaklarına dair bir beklentim ve ümidim yok benim. Hiç olmazsa, diyorum, hiç olmazsa, onlara göre daha genç olan Haruki Murakami'yi ıskalamasa Nobel Komitesi ve gelecek sene onu seçse, ne iyi olurdu, öyle değil mi? Bana ve kürre-i arza yayılmış olan benim gibi çok sayıdaki edebiyat muhibine sorulacak olursa 'iyi olurdu, hem de çok iyi olurdu'; öyle değil mi?
Haruki Murakami (1949)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder