Japon imparatoru Suudi Prensi ağırladı




Bugün sosyal medyada Japon İmparatoru'nun makam odasının sadeliğini vurgulayan paylaşımlar vardı(*). Bu durum, Japon İmparatoru'nun 2016'nın Eylül ayında Suudi Veliaht 2. Prensi Muhammed bin Selman'ı ağırlamasına dair yapılan bir haber üzerine yazdığım blogumu güncel kıldı. Aşağıdaki o mezkûr metnimde, bahsettiğim aktüel sosyal medya paylaşımının işaret ettiği 'israf', 'gösteriş', 'şatafat' vb. gibi hususlara değil, çok daha temel, çok daha derin, çok daha hayati olan bir 'Varoluş Kipi'ne, 'Japon/Doğu Kimliği'ne damgasını vuran 'Öz/Töz'e işaret etmeye çalıştım.
İşte 3.5 yıl önce yazdığım o yazım:

'Başlığa ve yukarıdaki resme bakıp 'ağırlamışsa ağırlamış, ne var bunda yani?!?' diyen çıkabilir. Bu yüzden de, çok beğendiğim bu resmin altına, aslında onu 'yorumsuz!'
paylaşacak iken, olası bu gibi 'değersizleştirme' teşebbüslerine cevaben, şunları ekleme ihtiyacı hissettim.

Öncelikle uluslararası haber ajanslarıyla, yerli ve yabancı çok sayıda medya organının - aşağı yukarı - müşterek bilgi notuyla birlikte paylaştıkları mezkûr görselin informatif tercemesini  bir görelim: 

'Resmi ziyaret için Japonya'da bulunan Suudi Arabistan 2'inci Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Japon imparatoru Akihito ile bir araya geldiği bildirildi.

Diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre, Suudi Arabistan 2'inci Veliaht Prensi ve Savunma Bakanı Muhammed bin Selman, resmi temasları çerçevesinde bugün Başkent Tokyo'da İmparator Akihito tarafından kabul edildi' (i).

Benim paylaşma nedenim ise, onun içerdiği o çok yoğun sadelik, o görkemli incelik, o müthiş alçakgönüllülük, insanı kuş tüyleri misali kuşatıp havalandırıveren o derûni samimiyet ve o gümbür gümbür 'boşluk hali' yüzündendir. 

'Boşluk' deyince, onun imâ, iddia ve nispet ettiği anlam dairesine, çok kısa da olsa, girmekte fayda var. 

Yukarıdaki fotoğrafın içerdiği çok sayıdaki alt metinden (üstelik de önemlilerinden) birisi de, onu 'Batı' ve 'Doğu' mantaliteleri arasındaki o derin farklılığa (uçurum diye de okunabilir) yaptığı gönderme, verdiği referanstır.

Üç İbrahimi (semavi) din (Musevilik, hristiyanlık, İslâmiyet) ile Yunan ve Roma Medeniyetlerinden beslenen 'Batı' düşüncesi (zihniyet, felsefe) 'içindeki eşyalar, nesneler bir mekânı değerli kılar' diye vaz'eder. 

Öte yandan, Taoizm, Budizm, Konfüçyanizm ve Şintoizm gibi kâdim inançlar ve ahlâk sistemlerinden beslenen 'Doğu' düşüncesi ise, tam aksine 'mekânın kıymeti sahip olduğu boşluktadır' argümantasyonunu serdeder. 

'Batı - Doğu' zihniyetler dikotomisini, yukarıda 'nesneler kozmosu'na ait varlıklarla örnekledikten sonra, şimdi de bu kutuplaşmanın 'özneler alemi'ne dair olan bir numunesine göz atmaya geldi sıra.

Batılıya göre 'beyni bilgilerle, fikirlerle, sorularla ve cevaplarla dolu insan makbuldür'
Bir Doğulu için ise 'beynini düşüncelerden temizleyebildiğin, zihnini boşaltabildiğin nispette bilgesindir'.

Batı 'dolu'ya, Doğu ise 'boş'a prim verir anlayacağınız.

Yeri gelmişken, sadece popüler diskurların değil, ilmi ve akademik vasatta dillendirilen göz ardı edilemeyecek denli çok uzman ve araştırmacı görüşlerinin de aksine, genel olarak İslâm Aleminin, özelde ise biz Türklerin 'Doğulu' değil 'Batılı' olduğunun altını çizmekte fayda var.

İşte, nasıl sizler de kendi müktesebatlarınıza ve kültürel - düşünsel - ideolojik bagajlarınıza göre okumuşsanız (ya da okuyacaksanız) yukarıdaki fotoğrafı, bazılarını paylaştığım bu gibi okumalara sevk etti beni de o görsel (ii), (iii)'.

dipnot:
(*):  https://twitter.com/KartalBerrin1/status/1244188454218616832/photo/1
(i): Kaynak için bknz. http://www.yenisafak.com/dunya/japon-imparatoru-suud-prensini-boyle-karsiladi-2520585
(ii): Benzer bir metin için bknz. http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2015/03/ya-olan-bitenler-oldugunu-sandgmz-gibi.html
(iii): Bu metne, Twitter'da onun linkini paylaştığımda, değerli dostum, sevgili Ferhat Özçep hocam şöyle bir yorum yaptı: 'Kitabın eşya olmadığını biliyoruz. Oda gene eşyasız olsun fakat boşluklar için bir kütüphane bir hoşluk olmaz mıydı? Doğu-Batı Sentezi.' Bir bibliyofil olarak, mükemmel dekoratif ciltlerindeki antika kitapları içeren küçük bir kitaplık, ne yalan söyleyeyim, ilk bakışta cazip geldi bana. Duvarda da (hiç olmazsa) bir tane Japon estampı olması da hiç fena olmazdı doğrusu. Öte yandan, meseleye dair (Ferhat Hocamın katkısı üzerine) tekrar düşündüğümde (klosetleri bile 24 ayar altınla kaplanmış ve sayılamayacak kadar çok kıymetli eşya ve nesneyle tıka basa dolu olan Suudi Hanedanı saraylarına duyduğum tepki yüzünden olsa gerek), yukarıdaki fotoğrafın yansıttığı sadeliği zedeleyecek hiçbir eklemenin yapılmamasının, en ziyade tercih edilmesi gereken devam yolu olduğuna karar kıldım.

4 yorum:

  1. bu yorumu yapan net şizofren; yoksa şu yazıyı yazamazdı: http://ders-kitabi.blogspot.com.tr/2017/05/iletisimin-ogeleri.html

    YanıtlaSil
  2. hem yukarıdaki yorumu yap, hem de iletişim yazısı yaz, trajedik bir hal....

    YanıtlaSil
  3. Kimin doluya kimin boşa prim verdiği ülkelerin teknolojik,kültürel ve de sosyal yaşantılarını karşılaştırınca kabak gibi ortada zaten,zavallılık geri kalmış ülkelerin üzerine çökmüş kara bir bulut sanki!!

    YanıtlaSil