Kalp krizi geçirerek tedavi altına alınan İsmet Özel'e acil şifalar diliyor, bu vesileyle ona dair bir metnimi yeniden paylaşıyorum.
Yâ Şâfî ey Şair....
12 Aralık'da 2018 - 2019 kışının ilk karı düştü İstanbul'a. Geçen sene bu sıralarda bahar havası hüküm sürüyordu Asitane'de.... Yine geçen sene mevsimin ilk karı Ocak ayının ilk günlerinde yağmıştı; hem de ne kar!
2016 - 2017 kışının ilk karının şerefine yazdığım ve 7 Ocak 2017'de bu blogda paylaştığım Elhan-ı Şita (Kar Şarkısı / Neşidesi) temalı yazımı, mevsim normallerindeki hava koşullarını ve dolayısıyla da kararında / tadında kar yağışlarını yaşadığımız kış günlerinin gelmesi dileğiyle yeniden paylaşıyorum.
Bu arada vurgu yapmadan geçemeyeceğim doğrusu: yazının sonunda yer alan ve İsmet Özel'in seslendirdiği Elhan-ı Şita videosu hakikaten defalarca dinlenmeyi hak etmekte.
Bu vesileyle hem söz konusu şiirin müellifi Cenap Şahabeddin'i ve hem de, bana göre, yaşayan en önemli Türk şairi olan İsmet Özeli hürmetle, muhabbetle ve minnetle anıyorum efendim.
İşte o yazım:
'5 Ocak 2017'de başlayan kar 48 saattir aralıksız yağmakta. Bahçemdeki kar kalınlığı 1 metreyi buldu. Bu durum İstanbul nam megapolde yaşayan milyonlarca insanı müşkül durumlarda bırakmakta.
Trafikte yaşanan sıkıntıların, seyrüsefere çıkan araçların büyük ölçüde azalmasıyla, şimdilik izale olmuş gibi göründüğü şehrimizde, bazı semtlerde yaşayan sakinler, elektrik kesintilerinden mutazarrır ve müştekidirler. Şiddeti kâh azalıp kâh artan kar yağışının ise, zaman zaman sür'ati artan rüzgârla birleşerek, dışarıya çıkmaya teşebbüs eden hemsehri ve misafirlemizi müşkil vaziyetlere sokmaya devam ettiği müşahade edilmekte ve deneyimlenmektedir.
Bu satırların hakir yazıcısı, okunulmakta olan blogunu, poetikasını ve yüksek sesle eylediği şiir kıraatını pek çok beğendiği İsmet Özel'in 'İstanbul ve kar münasebeti' hakkındaki bir neşriyatıyla itmam etmeye çalışacaktır efendim.
İsmet Özel'in kurucusu ve başkanı olduğu İstiklâl Marşı Derneği'nin sitesinde (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/), eski ve pek hoş bir geleneğimizin ihyasına teşebbüs edildiğine şahit olduk. Lâkırdının devamını, mezkûr derneğin sitesinden aldığım izahatla getiriyorum:
'Eskiden İstanbul'a senenin ilk karı düşünce o gün matbuattaki İstanbul gazetelerinin birinci sayfasında Cenab Şehabeddin'in Elhan-ı Şıta (1897) şiiri neşredilirmiş (Derneğimizin hazırladığı "Elhan-ı Şıta" kitapçığı pek yakında neşrediliyor).
Biz de bu terkedilmiş geleneğin kıymetini tebarüz ettirebilmek için İstanbul'a karın düşmeye başladığı ilk saatlerde "Elhan-ı Şıta" şiirini Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in sesinden yayınlamayı münasib bulduk.'
Burada, İsmet Özel'in onu kıraat ettiği videoyu vermeden önce, araya giriyor ve başlığı 'kış nağmeleri, kış ezgileri, kış neşideleri' anlamına gelen şiirin tamamını aşağıda paylaşıyorum:
Eşini gaib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar...
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O bahârın bu işte ferdâsı:
Kapladı bir derin sükûta yeri
karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar!
Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyâz rîşe-i cenâh-ı melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar;
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ'şın üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar!
Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgan! -
Son kalan mâi tüyleri kovalar
karlar
Ki havâda uçar uçar ağlar!
Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
Berg-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-
Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!
Her şâhsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -
Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümîd...
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!
Göklerden emeller gibi rîzân oluyor kar,
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar.
Bir bâd-ı hamûşun per-i sâfında uyuklar
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar.
Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzan,
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân,
Karlar.. bütün elhânı mezâmir-i sükûtun,
Karlar.. bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun...
Dök hâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök,
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi! ...
İsmet Özel'e kulak kesilmeden önce (bir hususa daha referans vermenin elzem ve ehemmiyetli olduğunu düşündüğümden, affınıza ve tahammülünüze sığınarak, bir kez daha araya giriyorum ve) 17 milyona eriştiği sanılan yaşayanıyla İstanbul'un, bu gibi durumlarda hep ortaya çıktığı üzere, bütün sakinlerine her durumda kabul edilebilir bir konfor alanı sunabileceği bir altyapıya sahip olmadığının altını çizmek istiyorum. Öte yandan, ne denli gelişmiş alt yapıya sahip olsa da, İstanbul ebadındaki diğer megapollerde de, bu şiddetteki bir kar taarruzunun yaşanması durumunda, sakinlerinin cari konforları önemli ölçüde haleldar olur idi diye düşünmeden de edemiyorum.
Söz konusu şiddetteki bir kar afetine muhatap olduğunda, İstanbul'da ortaya çıkan manzaraların teşkil ettiği büyük resmin, ne yazık ki ve mâ-teessüf, Cenap Şehabettin'in yukarıdaki dizelerde resmettiği şiirsel atmosferle uzaktan yakından bir alâkasının olmadığının da altını çizdikten sonra, İsmet Özel'in sesinden, bahse konu o 'Elhan-ı Şita' şiirini dinleyerek bitiriyoruz muhterem kârîm:
https://vimeo.com/81543808?ref=fb-share&1
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil