SC: Çocukken ilk okuduğunuz kitap neydi?
ZŞ: Okula başlamadan önce, 5.5 yaşımda iken, rahmetli anneciğimin teşvikleriyle ve ama esas olarak kendi arzu ve irademle, mükemmel bir şekilde okur ve yazardım; evimize hafta içi 2, hafta sonu 4 gazete girerdi ve ilk okuma pratiklerimi onların manşetleri üzerinden yapmıştım. birde, yolda yürürken, o sırada babamın vazifesi gereği Adana'da idik, gördüğüm dükkân tabelalarını, reklam ve ilân pankartlarını yüksek sesle okuduğumu da ekleyeyim. İlk okuduğum kitaba gelince; Adana'nın Küçük Saat denen semtinde o yıllarda şehrin en önemli kültür merkezlerinden Yolgeçen Kitapevi'nden annemle birlikte seçtiğimiz bir Kemalettin Tuğcu romanıydı. Yaşıtlarım, okumayı söktüklerini kanıtlayan mavi kurdeleyi takmak için ter dökerken ben, ilkokulun daha ilk yılında, sene 1965 bu arada, yazarın ondan fazla romanını okumuştum bile.
SÇ: Okuma alışkanlığı kazanmak için neler yapmalıyız?
ZŞ: Öncelikle şunu söylemeliyim: nörologların, beyin ve sinir bilimcilerin yaptıkları ve en ileri görüntüleme teknikleriyle de desteklenen çalışmalar göstermiştir ki, insan kitaptan, dergiden okuduğunda en yüksek verimi alıyor; dijital ortamdan okumanın sağladığı verim daha düşük. Kitap, dergi, gazete, evrak, efemera gibi selüloz temelli kültür varlıklarını okuma alışkanlığını kazanmak için ebeveynlerin çocuklara örnek olmaları ve mutlaka günün belli bir saatini hep birlikte okumaya ayırmalarında büyük fayda, hatta zorunluluk vardır. Ekran karşısında harcadığımız zamanı muhakkak surette sınırlamamız şarttır. Aksi takdir, Youtube ve Tiktok benzeri platformların bağımlısı oluruz, giderek de buralardaki çöp videoları bile izler hale geliriz. Bu durum insanı aptallaştıran bir tablodur ve bundan muhakkak kaçınılmalıdır. Önemine binaen tekraren söylememde fayda var: çocukların kitap okuma alışkanlığı edinmeleri için evde aile büyükleri düzenli olarak her gün hep birlikte kitap okumalıdır.
SÇ: Bugün çocuk olsaydınız kitap okur muydunuz?
ZŞ: Şimdiye kadar verdiğim cevaplardan da rahatça anlaşılacağı üzere, bu sorunuzun cevabı bir kere değil, milyon kere, milyar kere EVET'tir. Zira kitap okumak, özellikle de onu fiziki olarak, selüloz temelli varlıklar üzerinden okumak, insanı sadece bilgili ve kültürlü yapmaz, ikinci soruya verdiğim cevabın içeriğinden ötürü de, daha akıllı yapar.
SÇ: Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
ZŞ: Sorudaki bir ifadeyi düzeltmeme izin verin verin lütfen; ben bir insanın boş zamanı olabileceğini düşünmüyorum. Her zamanımız doludur aslında. Meselâ, gün içinde kestirdiğimiz sırada, bedenimiz ya da zihnimiz, veya ikisi birden dinlenmeye muhtaç olduğu için yaparız bunu. Sorduğunuz soruyu sanırım şöyle tashih etmekte fayda var: 'Mesainiz dışındaki zamanlarda, kendinize / özel zevklerinize ayırdığınız zamanlarda neler yaparsınız?' bunun benim bakımımdan cevabı şöyledir: okurum, notlar alırım, kaliteli filmler ve diziler ve belgeseller izlerim, yürüyüş yaparım, notlarımı düzenler, metinler haline getirir ve blogumda paylaşırım, dostlarımla sohbet ederim, resim yaparım...
SÇ: Yazar olmak isteyen çocuklar ne yapmalı?
ZŞ: İnsanlık tarihinin parçası olduğumuz aktüel uğrağına ve tarihsel momentine kadar yazılmış bütün kaliteli metinlerinden, ki, bunu dediğimde yerli - yabancı - kadîm - modern - güncel diye nitelenen ve bilim - felsefe - sanat - edebiyat - tarih gibi bütün başlıklar altındaki eserleri kast ediyorum, olabildiğince çoğunu okumalı, günlük tutmalı ve orada o gün yaşadıklarından kendisinde kalanları özetlemeli. Yanı sıra, yaşadıklarından, okuduklarından ve izlediklerinden aldığı ilhamla kurmaca metinler, anlatılar, öyküler yazmalı. Yazar olmak, evet, önce istidat / yetenek / kaabiliyetle, ama, esas olarak ve daha fazla da o yeteneği okuyarak, çalışarak işlemek ve geliştirmekle mümkündür ancak.
(*): 2370772023, Pazar günü Yeni Şafak'ta yayımlandı:
https://www.yenisafak.com/hayat/gazete-okuyarak-okuma-yazmayi-soktum-4547258
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder