İllüstratör, çizgi romancı, film yapımcısı, yönetmen, senarist, yayımcı Suat Yalaz, 1 Ocak 1932’de Kırşehir’de doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde okurken, dönemin dergi ve gazetelerine karikatür ve illüstrasyonlar çizen sanatçının, Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun tarihi romanı Kızıltuğ’dan uyarladığı aynı isimli çizgi romanı 1959’da Akşam Gazetesi’nde yayımlanmaya başladı. Kızıltuğ’un okurlarca çok sevilmesi, Suat Yalaz’a, Kozanoğlu tarafından yazılan 9 macerayı çizerek, Akşam'da Kaan başlığıyla yayımlama imkânını vermişti. Orta Asya Türklerinden olan cengaver Otsukarcı’yla, onun ele avuca sığmayan cevval ve yakışıklı oğlu Kaan’ın kahramanları olduğu bu 9 çizgi roman da çok başarılı olunca, Suat Yalaz, ülkemizin çizgi roman kozmosunun en başarılı ve en uzun soluklu işine girişecekti. Kaan’ı Karaoğlan, babası Otsukarcı’yı Baybora ve Kaan’ın uşağı ve silahtarı olan Çakır’ı da Çalık olarak değiştiren Suat Yalaz, 1963 başında haftalık olarak yayımlamaya başladığı Karaoğlan Dergisi’nde ilk olarak Asya Kaplanı isimli macerayı yazıp çizecekti. Suat Yalaz, 1963’te başlayan 50 yıllık sürede, Karaoğlan’ın tespit edilebilen en az 80 macerasını üreterek yurt içinde ve yurt dışında yayımlayacaktır. Sanatçının, bu süreçte telif anlaşmaları yaptığı çok sayıda yayımcısı, müstakil dergiler, ya da gazete tefrikaları halinde olmak üzere, bu 80 macerayı defalarca meraklısıyla buluşturmuştur.
Karaoğlan’ın, Türkiye Toplumsal Formasyonunda oluşturduğu kayda değer sosyokültürel etki, sinemaya özel bir ilgi duyan Yalaz’ı cesaretlendirmiş, senaryosunu yazdığı ve yönettiği 7 Karaoğlan filmini çekmesine yol açmıştı. Yeşilçam’a bodoslama girdiği için meslekten sinemacılarca eleştirilip küçümsenen sanatçı, bu filmlerin seyirci tarafından çok sevilerek iyi gişeler yapması üzerine, bu sefer de gözlerini yurt dışına çevirmiş; gezegenin en büyük çizgi roman endüstrilerinden birisinin olduğu Fransa pazarına, bande dessinée sektörüne dahil olmaya karar vermiştir. 1970’li yıllarda, 7 yıl boyunca, İstanbul’un yanı sıra Paris’te de yaşayan Suat Yalaz, ufak tefek revizyonlar yaptığı Karaoğlan maceralarını Kebir ve Changor isimleriyle Frankofon zon denen Fransa, Fas, Tunus, Cezayir’de yayımlatmıştır(1). Western, korku, polisiye, erotik türlerde de epeyce çizgi roman yazan ve çizen sanatçının eserleri Fransa’da yeterince ilgi gözmezken, Kuzey Afrika kuşağında beğenilmiş ve uzun süre meraklısıyla buluşmuştur. Suat Yalaz’ın başyapıtları, Karaoğlan sağasının milâdı olan Kaan maceralarıyla, 1980’lerde ve 1990’larda çizdiği dokümanter albümlerdir. Kanada asıllı Amerikalı efsanevi çizgi roman sanatçısı Hal Foster’ın yarattığı Prince Valiant serisinden derin etkilenmeler taşıyan Kaan albümleri, özenilerek çizilmiş her bir paneli ve usta işi senaryolarıyla gerçekten de yüz akı sayılabilecek işlerdir. 1980’lerde yazıp çizdiği Son Peygamber Hazreti Muhammed, Halid Bin Velid, İslâm’da Kutsal Savaşlar – Bedir ve İslâm’da İlk Büyük 4 Halife isimli 4 belgesel çizgi romanla; 1990’larda yazıp çizdiği Atatürk’e Suikastler, Enver Paşa Efsanesi, Çerkez Ethem ve Topal Osman Ağa başlıklı yakın tarihimize dair olan 4 tarihi çizgi roman, gerek tarihi hakikatlere gösterdiği sadakatle dikkat çeken senaryoları, gerek anlatılarının iç insicamı ve gerekse de estetik, plastik ve grafik olgunluğun zirvelerini zorlayan illüstrasyonlarıyla Suat Yalaz’ın en başarılı eserleridir. Çizgi roman eksperleri, toplam sayıları 17 olan bu albümleri, çizgi roman tarihimizin ve grafik roman panteonumuzun aşılması gerçekten zor olan başyapıtları olarak nitelemektedir. 2 Mart 2020’de vefat eden büyük usta, çizgi romana gönül verenlerin belleklerinde yaşamaya devam etmekte(2).
--------------------------------------------
dipnotlar:
Kılıçlı kahramanlar türünün çizgi roman kozmosumuzdaki en başarılı örneği Karaoğlan'ın ortalama bir çizgi romanın tesir sahasını kat be kat aşan sosyokültürel ve sosyopolitik yansımalarına (tesirlerine) dair bir örnek vererek tamamlıyorum bu dipnotu. Sosyal demokrat ideolojiyle, demokratik sol siyasetin ülkemizdeki teorisyen ve pratisyeni; ezilenler temelli sol popülist retoriğin en başarılı figürü (mâdun ve mazlumların frekansından ve dalga boyundan konuşan en başarılı siyasal hatip diye de okunabilir); Atatürk'le birlikte Modern Türkiye'yi inşâ eden kurucu babalardan olan İsmet Paşa'nın bileğini 'ideoloji - kadro - aksiyon' birlikteliği sayesinde bükmeyi başarmış yegâne partili, CHP'nin 3. genel başkanı, DSP'nin kurucu genel başkanı, başbakan, başbakan yardımcısı, devlet bakanı, çalışma bakanı; şair, yazar, çevirmen, gazeteci, düşünür, ideolog; Rahşan Ecevit'in ömür boyu sevdalısı; kolektif şuuraltımıza 'dürüst = Bülent Ecevit' denkleminin dercedilmesine neden olan örnek alınası bir hayatın eyleyicisi; imrenilesi şair duyarlılığının ve entelektüel derinliğinin parçası olduğu olumlu birçok vasfının eylem ve söylemlerine ihtimam, kibarlık ve zarafet şeklinde yansımasına karşın, ne yazık ki, mütedeyyin ve mütedeyyinelerin bazı duyarlılık ve problemlerini tam manasıyla anlayamadan ebediyet alemine intikal eden çok yönlü şahsiyet Bülent Ecevit'i her yaştan milyonlarca kadın ve erkek (siyasal yaşamının önemlice bir bölümünde, özellikle de 1973 - 1980 sürecinde) 'KARAOĞLAN diyerek canı yürekten basmıştı bağırlarına. Uzun sayılabilecek bir birleşik cümle vasıtasıyla dillendirdiğim tespitimin ardından, ehemmiyetli olduğunu düşündüğüm ve esasen cevabını da içinde barındıran bir soru ile itmam ediyorum lâkırdımı: 'Mezkûr hüsnükabulün arkasında, diğer birçok faktörün yanı sıra, Suat Yalaz'ın âsârının en önemli komponenti olan Karaoğlan sagasının insanımız tarafından çok benimsenmesinin etkisi de olabilir mi acaba?'.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder