01 Ocak - 31 Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00 saatleri arasında TRT Radyo 1'de yayınlanan, bütün yıl boyunca da toplamı 262'ye erişecek olan Sayfaların Dilinden programının metinlerini yazıyorum. Mezkûr metinler, muhtasar bir ifadeyle, insanın kendisiyle, diğer insan kardeşleriyle, bitki - hayvan - böcek - mikroorganizma - toprak - su gibi bileşenlerinin oluşturduğu o kaleydoskopik mimari ve muhtevasıyla hayran bırakan, şaşırtan ve bazen de korkutan eko-sistemle, tarihsel mirasla, eşyayla, mekânla, zamanla, uzayla teması sırasında deneyimlediği olgu - mesele - süreç - olay gibi Varoluş Dairesi'nin fenomenlerinden / tezahürlerinden birisinin, ana hatlarıyla da olsa, kuşatılma teşebbüsüdür. 2025 - 2026 döneminde 3 cilt halinde kitaplaştırılacak olan bahse konu entelektüel hasılanın yılın 52.3'üncü haftasına denk düşen 27 Aralık - 31 Aralık döneminde yayınlanacak olanları aşağıdadır. Onlara dair görüş, öneri, katkı ve eleştirilerinizi metinlerimin altındaki yorumlar kısmında ya da sosyal medya hesaplarım üzerinden paylaşabilir, programları, TRT Dinle'yi cep telefonunuza indirerek Dünya'nın bütün coğrafyalarından dinleyebilirsiniz.
260) Kuantum Çipi Willow 'Çoklu Evren' Dedi!
Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini
yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un
sunduğu Sayfaların Dilinden programının
bugünkü konusu Kuantum Çipi Willow 'Çoklu Evren' Dedi.
9 Aralık Pazartesi günü Google’un
yaptığı açıklama, sadece teknoloji ve bilim çevrelerini değil, gezegenimizin konudan
haberdar olan bütün sakinlerini heyecanlandırdı. Şirketin CEO’su Sundar Pichai’nin, ‘şu anda kullandığımız klasik / konvansiyonel
bilgisayarla çok uzun süren hesaplamalar, Santa Barbara’daki laboratuvarımızda
geliştirdiğimiz yeni kuantum çipi Willow’la çok kısa sürede gerçekleştirilirken,
kuantum bilgiişlem süreçlerinde önceden oluşan hatalar da, Willow’un sahip
olduğu 105 kübitlik bilgiişlem kapasitesi sayesinde, minimize edildi’ şeklindeki
mezkûr açıklaması; Quantum
Artificial Intelligence Lab’in kurucusu ve lideri Hartmut Neven’ın, ‘günümüzün en güçlü süper bilgisayarının 10
septilyon yılda yapacağı bir hesaplamay, Willow 5 dakikadan kısa bir sürede tamamlıyor’
deyişiyle desteklendi. Bu başarının temelinde, Google’ın Kuantum Yapay Zekâ ekibinin, Willow’un kübitlerini, sayıları arttıkça, hata oranını üstel olarak azaltacak şekilde birbirine bağlamayı
başarmaları yatmakta. Bit, kübit ve septilyon kavramlarını kısaca
açıklayalım. Şu an kullandığımız klasik bilgisayarlar, silisyum transistörlerin marifeti bit dediğimiz ‘0 ya da 1’, veya ‘kapalı ya
da açık’, ya da ‘hayır ya da evet’
temelli iki değişkenli ve tek sonuçlu mantıkla,
bir diğer deyişle, Aristo mantığıyla,
sıralı ve deterministik olarak çalışırken; kuantum
bilgisayarları, mutlak sıfır sıcaklığında opere eden atom altı parçacıkların ürettiği kuantum biti, ya da
kübit denen ve aynı anda hem 0 ve
hem de 1 durumunda, yânî,
süperpozisyon halinde olan çoklu değişkenli bir yapıda ve bir olasılık dağılımını temsil eden fuzzy
logic, yânî, bulanık mantık esasına
göre, sırasız ve indeterministik olarak çalışır. Bit temelli klasik süper bilgisayarların paralel işlem yapma
kapasitesi çok sınırlıyken, kübit temelli kuantum bilgisayarları süperpozisyon, dolanıklık ve kuantum tünelleme gibi imkânları sayesinde, işlem
kapasitesi ve hızını üstel olarak arttıran paralel işlem tekniğiyle çalışır, bu
sayede de aynı anda birden çok olasılığı hesaplar. Dünyamızın yaşı 4.5 milyar yıl ve evrenin yaşı da 13.8 milyar yıldır ve
bunlar 9 sıfırlı niceliklerdir; buna
karşın 1 septilyon, tam 24 sıfır içeren anormal büyük bir
sayıdır. Kuantum algoritmalarını, kuantum mantık
kapılarıyla kuantum hesaplama ağları teorisini ve ilk kuantum hata düzeltme
şemasını keşfeden ve temel kuantum evrensellik sonuçlarından bazılarını
literatüre katarak kuantum hesaplama alanının temellerini atan fizikçi David
Elieser Deutsch tarafından ilk defa dillendirilen bir
kavramsallaştırmayla, klasik bir süper bilgisayarın
10 üzeri 24 yılda, yânî, 1 septilyon
yılda yapabileceği bir hesabı maksimum 5
dakikaya sığdırmayı başaran bir kuantum
bilgisayarı, bunu ancak, sonsuz
sayıdaki paralel evrenlerde aynı anda aynı hesaplamayı yapan sonsuz sayıdaki
kuantum bilgisayarlarıyla irtibatlı ve paralel işlem yapması sayesinde başarabilir.
Çoklu evrenler, veya, aynı anlamdaki
paralel evrenler argümantasyonu,
ilkin 1915 tarihli Genel Görelilik kuramıyla girdi modern kozmoloji literatürüne. Paralel
evrenler bahsinde dillendirilebilecek seçenekler ‘aynı fizik kanunlarına uyan, birbirleriyle ilişkili,
temelde benzeyen evrenler’ argümanının ‘aynı –
farklı’, ‘uyan – uymayan’, ‘ilişkili – ilişkisiz’, ‘benzeyen – benzemeyen’ dikotomileri
zemininde şekillenen on altı olası halidir. ‘Aynı fizik kanunlarına uyan, birbirleriyle ilişkili,
temelde benzeyen evrenler’; ‘Aynı fizik kanunlarına uyan, birbirleriyle ilişkili, temelde
benzemeyen evrenler’; ‘Aynı fizik kanunlarına uymayan, birbirleriyle ilişkili,
temelde benzeyen evrenler’; ‘Farklı
fizik kanunlarına uyan, birbirleriyle ilişkisiz, temelde benzemeyen evrenler’; ‘Farklı fizik kanunlarına uyan,
birbirleriyle ilişkili, temelde benzemeyen evrenler’ bu 16 farklı seçeneğin bazılarıdır. Willow
kuantum çipi, yapay zekâ evrenine sağladığı geometrik katkının yanı sıra,
büyük ölçüde spekülatif olan çoklu evrenler hipotezine bilimsel destek vermekte,
felsefe ve bilimkurgu disiplinlerine de alan açmaktadır.
David Deutsch’ün 1997 tarihli The Fabric of Reality / Gerçekliğin
Dokusu ve 2011 tarihli The Beginning of Infinity: Explanations
that Transform the World / Sonsuzluğun Başlangıcı: Dünyayı Dönüştüren Açıklamalar
kitapları kaynaklarımız ve meraklısına ileri okuma önerimizdir. Mezkûr eserlerin
bir an önce dilimize kazandırılması dileğimizle tamamlıyoruz efendim. Bir
sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın,
kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.
261) Nezihe Muhiddin
Radyo 1'in değerli dinleyicileri,
merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını
üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların Dilinden programının
bugünkü konusu Nezihe Muhiddin.
Osmanlının sonuyla erken Cumhuriyet döneminde kadınların toplumsal yaşama daha fazla katılması ve siyasal haklarını kazanması mücadelesine önemli katkılar vermiş bir fikir ve aksiyon insanı; 20 romanla, sayıları 300’ü bulan senaryo, operet, öykü ve piyes yazmış verimli bir yazar, gazeteci, Cumhuriyetin ilk partisi olan Kadınlar Halk Fırkası’nın, Türk Kadın Yolu Dergisi’nin ve Türk Kadınlar Birliği’nin kurucusu Nezihe Muhiddin 1889’da Kandilli’de doğdu. Anne tarafından II. Mahmud’un atadığı ilk serasker Ağa Hüseyin Paşa’nın soyundan gelen, babası ceza hakimi Muhiddin Bey olan Nezihe Muhiddin, babasının desteğiyle aldığı özel dersler sayesinde Arapça, Farsça, Fransızca ve Almanca öğrendi, eve kapanmadı, at binmenin ve boğazda tek başına kürek çekmenin de arasında olduğu çeşitli sporları yaptı. ‘Kendi tabiriyle kadınlık mefkûresiyle, istibdat karşıtı, hürriyet sever annesinin evlatlığı ve entelektüel bir kadın olan Nakiye Hanım vasıtasıyla tanıştı. Fatma Aliye Hanım'ın fikirlerinden etkilenen bir çevrenin mensubu olan Nakiye Hanım, onun ilk feminist öğretmeni oldu.’ Yüksek eğitim almamasına karşın, aldığı özel derslerin kalitesi sayesinde, 1909’da Maarif Nezareti'nin açtığı hocalık sınavını kazanarak Kız İdadi Mektebi'ne fen bilimleri hocası atanan Nezihe Muhiddin, II. Meşrutiyet döneminin efsane figürü Halide Edip’ten sonra, Osmanlı kadın hareketinin en tanınan ikinci sîmâsıydı artık. O ve örgütlediği 13 kadın hakları savunucusu, birçok engellemeye karşın, 15 Haziran 1923’de, Darülfünun konferans salonunda, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesini temel amaç edinmiş bir kadın şûrası topladılar. Henüz Cumhuriyet Halk Fırkası rüşeym halindeyken, şuranın aldığı Kadınlar Halk Fırkası kurulması kararı ülkenin gündemine bomba gibi düşecek, en çok da, Halk Fırkası’nın ‘Dokuz Umdesi’ni andıran kadın hakları hususunda ‘Dokuz Umde’ açıklaması tepki çekecekti. Partileşmeyi başaramayan feministler, siyasal amaçlarını tüzükten çıkararak dernekleşmeye yönelmiş, Türk Kadınlar Birliği’ni kurmuşlardır. Daha önce askerlik yapma talepleri reddedilen, polis olabilme başvuruları da kabul görmeyen Nezihe Muhiddin ve ekibi, kadınların siyasal hakları için aktif bir feminist mücadele vermeyecekleri, bunun Halk Fırkası’nın projelendireceği bir devrim olarak bilâhare gündeme getirileceği konusunda Ankara'yla zımnen anlaşmış olmasına karşın, 1927’deki Türk Kadınlar Birliği kongresinde, üç yıl önce programdan çıkarılan ‘Siyasal hakların alınması için çalışılacaktır’ maddesi yeni bir formülle geri getirilip, Nezihe Muhiddin yeniden başkanlığa seçilince tartışma çıkacak, kadın hareketi bölünecekti. Onunla görüş ayrılığı yaşayan arkadaşlarının bazılarının, Nezihe Muhiddin’in yolsuzluk yaptığını ve dış güçlerle dirsek temasında olduğunu dillendirmeleri, Osmanlının ve Cumhuriyetin bu simge feministi hakkında dava açılmasına neden olmuş, nihayetinde, Nezihe Hanım, kurduğu kurumdan ihraç edilerek kadın hareketinden dışlanmıştır. Hakkındaki iddiaların mesnetsiz olduğunun anlaşılması ve gündeme gelen 1929 affıyla bütünüyle aklanan Nezihe Muhiddin, 7 yıldır yaşadığı yüksek stres yüzünden ciddi bir sinir zafiyeti yaşamış, bu rahatsızlığı, hayatının geri kalan 29 yılında onu hiç terk etmemiştir. Yaşama coşkusu, mücadele azmi ve hemcinslerine olan güveni zayıflasa da, Nezihe Muhiddin davasını terk etmeyecek, takma isimle yazılar yazacak, evindeki toplantılarda görüşlerini paylaşacaktır. Daha birkaç ay önce ‘biz Nezihe Muhiddin gibi olmayacak hayallerin peşinde koşmuyor, siyasal hak talebinde bulunmuyoruz’ açıklaması yapan müesses nizamla armoni halindeki Kadınlar Birliği yönetimi, kadınlara seçme ve seçilme hakkının 5 Aralık 1934’de verilmesini sokaklarda, salonlarda ve matbuatta ‘Yaşasın kadınlık, yaşasın cumhuriyet!’ diye kutlarken, davanın bayraktarı olan Nezihe Muhiddin, mezkûr etkinliklerin hiçbirine davet edilmemiş, adı bile anılmayarak âdeta unutturulmuştu. Duyarlı psikolojisi ve kırılgan personası bu haksızlıklara daha fazla dayanamayan Nezhihe Muhiddin, geçirdiği ağır ruhi buhran yüzünden yatırıldığı Şişli’deki akıl hastanesinde 10 Şubat 1958 vefat etmiştir. Yaprak Zihnioğlu’nun yazdığı Kadınsız İnkılap – Nezihe Muhiddin, Kadınlar Halk Fırkası, Kadın Birliği, kaynağımız ve okuma önerimizdir. Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.
262) Muhasebe
Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Sayfaların Dilinden programının 262.siyle karşınızda olmanın derin ve
samimi bahtiyarlığını yaşamaktayız. Programımızın bu günkü konusunun Muhasebe olması, şu ana değin yaptığımız 261 programa, ana hatlarıyla da
olsa, bakmak ve bunun üzerinden de, sizlere bir yıl boyunca sunduğumuz
içerikleri hesaba çekerek, yola çıkarken hedeflediğimiz menzile erişip
erişemediğimizin sağlamasını yapmak düşüncemizdendir.
Tam bir yıl önce, 01 Ocak
2024, Pazartesi günü, Sayfaların Dilinden’in ilk programında Vicdan konusunu almıştık mercek
altına. Programımıza sesiyle can veren ve takip eden 12 ay boyunca da, Sayfaların
Dilinden’e hayatiyet kazandırmaya devam eden Rıza Okur, şu seslenişle merhaba demişti gezegenin bütün
coğrafyalarındaki Türkçe yaşayan, Türkçe hisseden, Türkçe konuşan Radyo
dinleyenlerine:
‘TRT Radyo1'in değerli dinleyicileri, merhabalar;
programa emeği geçen ekip olarak, yeni yılın bu ilk günüyle birlikte hafta içi
her gün farklı bir konuyu ele alacağımız yepyeni bir program dizisinin, Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını
üstlendiği ve Rıza Okur'un
sunduğu Sayfaların Dilinden'in ilkiyle huzurlarınızda olmanın
heyecan ve mutluluğunu yaşamaktayız. Bundan böyle her hafta, Pazartesi'nden
Cuma'ya beş gün boyunca sürecek olan bahse konu programlarımızda, insanın
kendisiyle, diğer insan kardeşleriyle, bitki, hayvan, böcek, toprak, su
gibi bütün bileşenleriyle birlikte eko-sistemle, tarihsel mirasla, eşyayla,
mekânla, zamanla, uzayla teması sırasında deneyimlediği olgu - mesele /
problem - süreç - olay gibi Varoluş Dairesi'nin önemli fenomenlerinden /
tezahürlerinden birisi çok kısa tanımlanacak, akabinde de bu problematiğe
işaret eden bir kitaba referans verilecektir.’
Manifesto mahiyetindeki bu girizgâhla birlikte, aslında, MÖ 2. asırda yaşayan Romalı Publius Terentius Afer’in o meşhur aforizmasında dediği gibi: ‘Homo sum, humani nihil a me alienum puto - İnsanım,
insani olan her şeye aşinayım.' deyişiyle teçhizatlanmayı, giderek de,
bu beşeri perspektifi de aşan ve 13.8
milyar yaşındaki Evren’in parçası olduğumuz merkezindeki kozmik şuurun beslediği bir ontolojik kip ve epistemolojik mod üzerinden konuşmayı hedeflemiştik.
Mantık ve matematik gibi varoluşun ve onun kavranmasının sentaksına dair olan gramatik bilimlere; felsefe, metafizik,
etik, estetik gibi havas bilimlere; teoloji
ve mitoloji gibi îtikâdî antitelere;
psikoloji, sosyal psikoloji, psikiyatri, sosyoloji, antropoloji, arkeoloji,
tarih, iktisat, siyaset, uluslararası ilişkiler gibi beşeri bilimlere; fizik, kimya, biyoloji, moleküler biyoloji,
genetik mühendisliği gibi temel bilimlere;
nöroloji, bilişsel bilimler, lengüistik, yapay zeka, enformatik, satranç gibi mental disiplinlere; esoterizm, sufizm,
doğa ötesi fenomenler ve komplo kuramları gibi gerçek mahiyetinin kavranması müşkül olan sahalara; jeoloji, jeofizik,
hidroloji, klimatoloji, meteoroloji, astronomi, kozmoloji, oşinografi, zooloji,
botanik gibi doğal bilimlere; mühendislik,
mimarlık gibi uygulamalı disiplinlere;
edebiyat, resim, heykel, musiki gibi sanatlara;
çizgi roman, çizgi film, animasyon gibi popüler
sanatlara; sinema, tv dizisi, tiyatro gibi sahne sanatlarına; başta futbol olmak
üzere spora; obezite, ekran
bağımlılığı, sağlıklı yaşam gibi sıhhi problem alanlarına; İstanbul’a, depreme, nükleer savaşa, kara deliklere, zaman
yolculuğuna, kara madde ve kara enerjiye, paradokslara; bahsettiğimiz bütün bu sahalardaki
eylem ve söylemleriyle tarihe mal olan
önemli eşhasa ve bazı eksantrik aktörlere dair konuşmamız, söz konusu o
kozmik şuuru kuşanmışlığımızdandır.
Yakında podcastlerinin yapılıp TRT Dinle uygulamasına konulmasını dilediğimiz Sayfaların Dilinden külliyatına erişmek isteyen konunun meraklıları için, an itibarıyla metin yazarının bloğu yegâne başvuru kaynağı durumundadır. Her bir programımız ortalama 5.5 dakikada okunan asgari 550 kelimeden oluştu. Böylelikle, 2024 boyunca, kabaca 150,000 kelimeye erişen bir külliyatı paylaşmış olduk muhatabımızla. Bu kadar çok mevzuda bu denli çok konuştuğunuzda, hata yapmanız kaçınılmaz oluyor ister istemez. Farkına vardığınız, ancak, nezaketinizden ve hüsnüniyetinizden dolayı yüzümüze vurmaktan imtina ettiğiniz hatalarımız, gaflarımız, noksanlarımız, nâdanlıklarımız için en kalbî özürlerimizi kabul etmeni rica ediyoruz değerli dinleyen. Hedeflerimizin neresinde olduğumuzun kararı elbette sana aittir. VE NİHAYET; 262 program, 1440 dakika ve 24 saat süren hasbıhalimiz sırasında ‘vaktim zâyî oldu!’ dedirttiysek sana, bilhassa da bu yüzden işte, helâl et lütfen hakkını. Her şey gönlümüzce olsun.
------------------------------------------------------------------
Önceki metinlere erişmek için bknz. ltfn.:
https://ziyaversencan.blogspot.com/2024/12/zaman-sonsuz-mudur-varolusa-dair-bir.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder